nba YILDIRIM'IN Maber'in tarini Romanı: 7 Yıldırım kana susadığı zaman hep HABER — Aksam vatan Yazan: Ikimim (Yazan. R. Robe Düma — 109 — Çeviren a Hilda itiraz etmeksizin kon dediklerini yaptı böyle irade ederdi — Hemişirem Elizabet Haysl sana tez- « vig elmek isterim hünkârtm. Prenses hünkürn yanında oturdu. Vü- cudundan derin bir ıtır kokusu yayılıyor. du. Şarabla gözleri süzülen hünkâr Yıl. dırımın gözleri kamaşıyor, beyni uğuldu- yor, sinirlerine tatlı bir rehavet çökü- yordu. Göz ucuyla prensese baktı Omuzları ve yarıya kadar açık göğsü soylumuş bir muz gibi lezzetle pıriidiyordu. Bu vücut ışıktan da güzeldi, renkten de gü- zeldi, mehtabdan da güzeldi. Ne olürdüu sanki? haremde bu kadın aç mi kalırdı, mademki pronses razi, kadeşi razı ve onun da gönlü mütema- yildi, ne çıkardı sanki? Yıldırımm kime hesabı vardı? Karısi Germeyan hikime- sine artık doymuştu. Yıldırım, bilhassa kaympederinin bay. retten büyüyen gözlerine bakamıyordu. Koca hükümdar burada yeni evlenecek bir mektepli gibi maheub görünüyordu. Biribiri Üzerine içti, Ertuğrul yavaşça babasının yanma 80. kularak sordu: — Şevketli baba. Bu teklifi elbette reddedeceksin değil mi? Yıldırım Ertuğrulu göğtünden itti: — Haydi, çoluk çocuk maskarası olduk galiba! Sen böyle İşlere bermsmı enb ma! — Firuz! — Sultanım... Germeyan hâkimini, Ertuğrulu al ve hareme geçir, Vaziyeti idare et. Piruzun dehşetinden gözleri büyüdü. Yıldırım kana susadığı zaman hep böy- le irade ederdi. Acaba kayınpederi ile oğluna feci bir akibet mi düşünüyordu? Durdu, sendeledi. Nihayet o da bütün hayat ve mazisi kahramanlıklarls dolu bir Türk kumandanıydı. Padişahın her- hangi bir hiddeti zamanmda ona söylen. mesi icab edeni söyliyemezse kaç para- hk haysiyeti kalırdı? Ne olur, nihayet şu candan başka ne alabilirdi? — Şevketlim, dedi. Böyle harbelr, kansız kazandığın bir muzafferiyet sira. sında bütün bir memleketi yeise düşü. Tecek İş senin şanma yakışmaz. Yıldırım şazaladı. Bu sözden anladığı mana büsbütün başkaydı. — Neden Firuz? — Yakubun acısı benüz içimizdedir gevketlüm. Yıldırım maksadı anlayınca kahkaha - larla güldü ve Firuzu derin bir muhab. betle omuzlarından sarsarak: — Haydi. Dedi. Budalıca düşünüyor » sun, Maksadım çok sevdiğim oğluma ve BAN YE EDE SL SL Ke LU silih çekmek değildir. Bu prensesi Al lahın emri ve peygamberin kavli We ala- cağım. Burada bulunmamaları: istiyo - rum, İşte bu kadar, Firuz geniş bir nefes almıştı. Hattâ bu sözünden utanmıştı dahi, Ortada fol yok yumurta yokken nöden kocz hünkâr ev. lâdına kıyacaktı? Bu kadarcığı hesab ets mediği için o da budalalığına inandı. Pa- dişahm dizlerini öperek Ertuğrula koş» ta, — Şehsadöm, Karaman hâkimi Ali eddinin isyan ettiğini hâber uldık. Şer- ketlü bünkârm kaymbabası Germeyan hâkimi ile aralarının iyi olduğunu da biliyoruz. Alâeddine nasihat versinler. Sen de ordunla icabında hazır buluna - caksın. Ertuğrul bu son 4öz6 sinirlendi: — Söz ayağa düşmüş Firuz, Dedi. Bir sancak bayi şebzadeye emir vereğek Ka- dar küçülmüşüz. Piruz bozuliruştü, Hakikaten “yu ikinci bir gaftı, Vaziyeti bizaat kenlisi müta- les ediyor gibi hareketle hata etmişti, karşısındaki şohaade idi, Hem kuştüyü yatakta büyüyen, dadılar, cariyeler, ba- remağaları kucağında yetişen şehzade değil, at üzerinde doğup büyüyen kahra- inan bir delikanlıydı. — Affet şebzadem, Şevketlâ baban Yildirim Bayezidin irâdesini tebliğ ettim. Benim n3 baddim #aha emir vermek! Ertuğrulun gözleri yaşardı. Babasının bu desisesini anlamıyacak kadar ah « mak değildi. , — Firuz bey. Dedi. Eodadı İzemımız “çinde babam kadar zevk ve mefabate düşkününü bilmiyorum. Allah vere de bu hal onun aziz başma bir felâket getir. mese! Ertuğrul ve Germeyan hâkim! salonu terkettiler, Etiyen bütün bu olup bitenlerin s6- beblerini anlamıyor değildi. O da, Pren- 803 Elizabet Haysi de Yıldırımın ovli ol- duğunu biliyorlardı. Fakat bir Osmani padişahmı başka türlü elde etmek ne mümkündü? Askerlikten başka işi gücü olmıyan ve bütün erkekleri yalnız harb için doğup büyüyen ve ölen Osmanlıları vergilerle, padişahları ve sordarları ka- dınlaria ele geçirmekten başka bir tek yol yoktu. Netekim Etiyen bir Sirbistan istilâsı önüne ancak kız kardeşi Bira - boti feda etmekle geçebilecekti. Bu fti- barla Yıldırımın evli olup olmamasının hiçbir kıymeti yoktu. Bir tas şarab ala. rak ayağa kalktı ve haykırdı: — Şevketlü Yıldırım. Son sözünü bek» liyorum. nihayetsiz hürmetim olan kayınpederime Haydar bey sık sık geliyor, kapıya korkak, omuhteriz bir kaç defa vuruyor ve yemek odasındaki masanın etrafında gevezelik edi- * Yıldırım adamakıllı sarboştu. Hafifçe sallanarak ayağa kalktı ve büyük bir tas şarabı üstüne dökerek kana kana içtik- ten sonra cevab verdi: — Prenses Elizabet Haysi Lâzarı zev- celiğime kabul ediyorum. Kadı efendi burada nikâhtmızı akdetsin, Kadıyı yarım saat içinde saraya getir- diler. Dualar edilip, şerbetler içildi. E- Mizabet eğilip kocası Yıldırımın elini, Yu- dırım da karısı Elisabotin alnını öptü. Fakat bu izdivaç Yıldırımın hayatını alt Üzt etmiş ve o zamana kadar terto- miz geçen İmparatorluk tarihini İğrenç maceralara sürüklemiştir. Sırp orduları dağılıyordu. Bütün Sırp toprakları Üzerinde görülmemiş coşkun - lukta eğlenceler başlamıştı. Her taraf bayraklarla süslenmiş, kadın, çoluk, ço- cuk, İhtiyar herkes sonsuz neşe içinde sabahlara kadar eğlenmişti. — Yaşasın Etiyen. Yaşasm Lelopus. Sultan Murad zamanmdanberi korkunç bir şekilde devam eden Sırp muharebe. leri artık bitmiş, büyük Osmanlı hü - kümdarı Sırb kral silesinin damadı ve bittabi hakiki ve ayrılmaz müttefiki ol- muştu. Etiyen Sırb kral ailesinin gelini (baş- metlâ imparatorişe Yıldırım) © Sirbista- tın en mutena ve kıymetli şeylerinden Yüz at yüklü bir kervan göndermiş ve Yıldırıma, beylerbeylerine, sancak bey- lerine, barsın dilberlerine bol bol dağıt. mış, büsbütün göze girmişti, Yıldırım 458 arasmda: * — Eğer kefere islâm clsaydı, manevi kardeş ederdim, demişti, Fakat bu kanaat bütün Osmanlıların olmadığı gibi, Etiyenin bu siyasi muvaf- fakıyeti de bütün Sırpların makbulü de. gidi. Yıkık bir evin tavan arasındaki kü » çük odasında bafif bir idare ışığı altında bir kadın dişlerini biribirine kenetliye « rek tükenmez bir kinle konuşuyordu: — Babasınm intikamını almağı düşü. neceğine, Sırb şerefini bir barbarın a. yakları dibine serdi, # 4 İKİNCİTEŞRİN <5 MATMAZEL — Çamaşırım çok, lüzum yek, — Hayır. Artık onları kullanmıyacak- sın. Üzerinde ötekinin el sürmüş olması muhtemel bir çamaşır kalmasını İstemi- yorum. Nise vermen roblarmı değiştire. ceksin, #eni bambaşka bir kadın olarak görmek emelindeyim. Haydi, çabuk cicim! » Vaktimiz bu kadar dar mı? — Kale « Meditersne treni Paristen bu akşam 20,5 de kalkıyor. Biz de bu- nunla yola çıkacağız. Yarın öğleden ev- vel Niste olacağız. Öğle yemeği yemek sona ötebri almak, yataklı vagon bilet- lerimizi tedarik etmek lâzım... Hem bu dört duvar arasından bir an evvel kur- tulmak istiyorum; burada boğuluyor gi- biyim. Haydi sevgilim çabuk ol. Başka bir rob giy, başka bir manto al, Ben, sin yokken bavulları hazırladım. Öğle ye- meğini dışarda yeriz, nerede olursa ol- sun, burada olmasın da! Hilda itiraz etmeksizin kontun de - diklerini yaptı. Stefan Pariste olmadık- tan sonra Nise gitmesine ne mâni var- dı? Nise varınca bir mektupla bildirebi- irdi, Hedingenin projesine gelinee; zali- mane bir gülümseyişle dudakları krwril- dı. Robunu çıkarmış, beşka bir rob gi/- mişti, Kuvafözünün önüne oturarak pul rasını tazeledi, dudaklarınm boyasını cü zeltti. Kont içerden seslendi: — Çabuk ol sevgilim, — Şimdi geliyorum. Hazırlandım. Ayağa kalkıp gardrobun aynasmda son bir dâfa tuvaletini gözden geçirdi. Kendisini o sabah daha götelleşmiş, her zamankinden daha cazibeli buluyordu. Stefanla geçirdiği aşk gecesini batırlıya- rak gülümsedi. “Gençle aşk İnsanı genç- leştiriyor!,, diye düşündü. Birden aklma tuhaf, zevk kadını sıfa- tiyle barlarda, dansinglerde sürttüğü za- manlara mahsus bir fikir geldi: Kurt fon Hedingeni o zamanlar paralı müşterile- re yaptığı gibi bir sağmal inek halinde kullanacaktı. “Paracıklarmı hazırla bu - dnla!,, diye söylendi. “Sonra görüşü- rüz?,, Bu düşünceyle neşesi tekrar yerine geldi, a gecenin ve o sabahın heyecan- — Başka nasıl hareket edebilirdi Do. | larını, hattâ o an için Stofanı bile unut. kaşava? — Onlar sasıl yapıyorlarsa Branko « rig (1). — Yani? (Devamı var) (1) Sırb Kralı Lazar'ın kız kardeşini alan meşhur asilzade. tu. Düşündüğü şimdi Yalnız onun için sarfedilecek paradaydı. Neşeli bir taviris odadan çıktı. Vakti- le “müşteri” lerine yaptığı gibi Hedin- gene dudaklarını uzattı: — Haydi sicim, dedi, gidelim. Kont sevinçle onu göğsünde sıkıyor - du: * İ NAKLEDEN: YEN A Aİ « -- Sabri elendi ne oku? niçin artık görün” 4 Diye sormadan, böylece, seneler geçti... İN ei — Nekadar güzelsin HM” sevdiğimi bir bilsen... Her zamanki Hildami a Seni her zaman böyle gör ma / Mes'ut, gülümsüyordu. tokrar kazandığını sanmaki tin garabetini farketmedi! * miz bir kadın yapmak yanmda götürdüğü eski tee tekrar uyanmış bir Çıktılar. Kapıcı kadının odasını? durarak birkaç kelime ra gideceklerini, oradan N ket edeceklerini söyled kaç aydan evvel detlerini mektupla babe” Kapıcı kadın mektuplar" i hare bildirecekleri sdr68) cekti, Apartımanın anahtari a ; sonra Hedingen Iirumsuğ bari çumaşırla doldurduğu İKİ ai dıkları bir taksiye verdi senli dılar ve kont kapıcının igili le şoföre emretti: i — Sen Lazar garına! Saat on bir buçuktu. Bavulları Sen Lazar iresine bıraktıktan gonr$ yürüdüler. Hilda gül — Madam Derloş bizi * U biliyor, ri — Öyle olması kizim iğ ye gittiğimizi söylyecek / — Herkese ve bilhassi yedi — Zabıtaya mı? medet din? bir gey mi var? — Evet var Bi Hilda, bir gi cez Deki fr, e diğini, nasıl izini kaya 4 — Fikat peşimda © kadi daha evvel etrafımda 9 pesi bu polisin nerede görs© na şüp'em yok. ği de, İster Pariste, İster sivil polisler hep ve ben polisten anlar uğraştım. ei Aşıkının kaşlarını lerinin ona mazlafni, 19” latirğmı anlıyarak sustö j Hedingen cevab verdi İ on ketmemiz o bakımdan d#* & Bir lokanta önünden du: ye — Burası nasıl? yemek lim mi? o, — Hayhay. Nasi mi ZEKİ yorduk, Aliyeye haber almak, için soruyordu: — Nasılsın Aliye, işler yolunda mı? Aliye onu temin ediyordu. Kendisini Oo kadar cazip ve güzel görmemiştim. Burunla beraber bu güzellik artık ona bir nevi uzlet inşiva telkin ediyordu. Sokağa çıkmıyor, veyahut pek seyrek çıkıyor” du. Ekseriya Haydar bey de bize refakat ediyor. o Aliyenin bu hali onu sıkıyordu. Şüphesiz, kederle endişe ile genç kadının sonunu dü- şünüyor, anne olduktan sonra elinden kaçıp kaçmıyacağını merak e diyordu. Sonradan öğrendim: Haydar bey, çocuğumuza (külliyetli bir para vermişti. Böylece, maceraya tamamile (yabancı kalmıyan zengin bir baba rolünü oynuyordu. Meğer Aliyenin sonradan bana ihanet etmesi mukaddermiş! Fa“ kat o zamana kadar Haydar beyi arzu ile bekletmişti. e Evvelcene kadar çapkınca hareket etmiş olursa olsun, Aliyenin en güzel müda- İaalarından biri de, sarih bir teklif karşısında garip bir tevahhuş korku hissetmesidir. O anlarda, bir ibadethaneye tasallüt etmek isti- yen kimse karşısmda Meryemin halini takınır. En taş yürekliler bile buna mukavemet edemez ve özür diliyerek geriye çekilirler. Binaen- aleyh Haydar bey vakti merhununu bekliyordu. Elinin çıplak bir kol üzerinde gezinmesine veyahut bir dizi okşamasına müsaade edi” liyordu. Nihayet giderken yanaklarından öpebiliyordu. Şişlideki arkadaşlar da grup halinde değil fakat birer ikişer gel- meğe başlamışlardı. Selma isminde bir genç kız Aliyeyi “Cici Veni süm!,, diye çağırıyordu. Handan, biraz kalın sesile, insanı hıçkırta" cak kadar dokunaklı şarkılar söylüyordu. Diğer kızlar evlenmişlerdi. Veyahut evlenmek üzereydiler, Selma ile Handan galiba güzel olma" tızları için evlenememişlerdi. Bundan dolayı biraz da havalanmış- ardı, Ben toplantılara gelemediğimden yanlarına sokulamıyordum. MEMNU MEYVE ; PL e Haydar bey ise, karımın ifadesine göre, istediği halde, münasebet peyda etmesini bilememişti. Aliyenin babası, Sabri efendi, onun canını sikmağa başlamıştı. Bir kulpunu bulup kavga etmek için vesile aradı ve buldu. Babasını her zaman kısa bir müddet için görmeğe razı oluyordu. Gene böyle bir vakitte: — Galiba bir kadınla düşüp kalkıyormuşsun? diye çıkıştı. Ha kikaten Sabri efendi bedbaht bir kadınla düşüp kalkıyordu. İzahat vermeğe çalıştı, Karım kızdı, bağırdı ve babasını kapı dışarı attırdı: »- Bir daha buraya ayağını atma! senin vücudun annemi tahkir ediyor. Halbuki annesi otuz sene evvel ölmüştü. Aliye bu işten de kurtulunca, babasına ufak bir aylık gönderdi. “.— Ne yapayım, vaziyeti çok fena; sürünüyor.. Her sefer geli- şinde sinirleniyorum. Bu defa açıkça konuştuk .Uğurlar olsun! di- yordu. Babasına, çocuğun dünyaya gelişini bile haber (o vermedi. Zira onunla tekrar barışmaktan, herkesin: “A,, Aliye, hanımefendinin babası bu mu? ne sefil bir kıyaleti var!,, demesinden korkuyordu. Ben bu meseleyi tamik edebilirdim, lâkin Sabri efendi çok düşünüle- cek adamlardan değildi; değmezdi. ve ben: Oğlum, Klmran 11 mayıs 1915 de doğdu AA 1 muhafaza etmeğe karar vererek Haydar bey, bi” il gi tirttüz “Bunu, Roma kralının sütninesini intihap. ti. dedi, Roma kralı Kâmran hazretleri, gürbüz bir aliye ya maa sonask günlüğünü inbat etiği vaki, sy tak belâyı başımıza satın aldık, bu kadarı kâfi, gir Ea bir soğuklukla söyledi ki iliklerime kadar titredi” yi d tu ve onunla iftihar ediyordum. Fakat karımı G8 g18 “gf hürmetkâr, minnetle ve vicdan azabile çoğalan bi" l Hayatımızı birleştirmemiş miydik? O benim | pan? hatadan dolayı tstrab çekmişti. Her neyse, ŞİM, e &n kiyaetlisini vermemiş miydi? O dakikadan İLe yir Be, başımı eğmeğe alıştım. Bana öyle geliyordu! yedi di mıştım ve bunun İzahı sebebleri meşrudu. “BU #8 mi?,, karım ile çocuğum arasında bir yabanci Ki bir yabancıya benziyordum. İnzivaya çekilmi$ gö PT, SEEELEEELİ ye EEİ, dum, Altı ay sonra, Aliyenin başucunda bir ei kaldığım, ellerini okşadığım zaman: “Yapma, rd beni uzaklaştırmak İstemesi kati bir karar vermif gi yordu. Yalnız Haydar beyden iltifat görüyordu ye” | niyordu: / " “Aliyemiz çok sinirli. Ama elbette geçek, Ka nın beşiği önlinde gördüm. İçeriye girdiğimi vr çocuğa, bir mucizeye bakar gibi bakıyordu. sarak usulca ayrılmadan evvel, dua eder gibi Dİ yecandan kalbim siddetle vurmağa başladı. « # GE ge 2 “4