Maberin Uzun Hikâyesi EE A EZ. Senenin 8ön gecesiydi. Burun damarlarının yandığını ve ka'bi- İmin soğuduğunu hissettim, Di. arda yıldızaız bir gece ve tipi vardı. Havanm bu fırtınalı bali Wi üzerimde sarki elektrikli raşeler yandırıyordu. Beynim zeveban halinde bir maden gibi kaynıyor- Wdu. Bütün sinirlerim, dcrecer'ne 4 göre buhran ve hezeyan denilen bu hissin elinde esir kaldığı za- İman kendimde artık evde kala. cak kuvvet bulamadım, başım a- içik ve paltosüz soknğa fırladım. Evlerin yağmur olukları kudur- #uş kediler gibi homurdanrvor. Yardı. Firtmanm boğuk gürültü. H İeri arasında, zamanm ebediye- te düşüşünü, çalan saztlerin “e. sini duyar gibi oluyordur. 8 Tuhaf gey, herkes için neşeli : Kibir tarih olan sence başları beni hemen her defasında ayni mane- Vİ azabın tahtı tesirinde bular. Bu acaba, her Noel yortusunda “göçen günlerimi sayarak ve ih. iyarladığımı hissederek ölümün yaklaştığını gördüğüm için mi. * dir? Herhalde bu günlerde daima nl Gsrarengiz bir korkunun tesiri al- İĞ tında kalır ve bu korkuya kar- gi kendimi müdafaa edecek kuv- veli kendimde bulamam. Böy © le günlerde şeytan da daima kar- MW şıma kötü sergüzeştler çıkarmağı * Unutmaz, MW Paraza, dün, bir salona girdi- MW ğim zaman karşıdaki kanapode Oturmuş kadınlar arasında mç - ö Klekler kadar güzel bir yüz gör. © düm. Evet, oydu. Tü kendisi. On * beş senedenberi görmemiştim. İ. çimden onu bana tekrar veren p Allaha şükrediyorum. Yerimde N WadetA rarhlanmış kalmiştim. Bir. Wden ev sahibinin eli bir sihir. | © büzin değneği gibi omuzuma te « mas ettiği zaman kendime gel. iğ — Ooo, mzirim Hoffmann, ne düşünüyorsunuz? Bu şaşkınlığımdan fena halde Mmakcub olmuştum. Vaziyeti dü- #eltebilmek İçin çay masas'na doğru yaklaşıyordum. Tam bu #ırada o da beni gördü, yerinden kalktı ve son derece Hikayt bir Besle: . — Vay... Siz burada mısmız? 1 Tekrar gördüğüme çok memnun oldum. Nasılsınız? Dedi ve cevabımı beklemeden, hattâ şaşkmlığımın farkına bile Yarmadan gitti, yerine oturdu. "Yanmdaki kadma şu sözleri söy. LO üvordu: . — Demek gelecek hafta şato- da güzel bir konser dinliyebile « ceğiz... Kafama yıldırım isabet etmiş olsaydı beni bu kadar sarsmazdı. Kalbinin aşkiyle yetiştirmiş ol. duğu bir gülü tam koklıyacağı res burnu arı tarafından 80- kulmuş bir adamın hissettiği aza. X bı duyuyordum. Bu şaşkınlık £- çinde geriye doğru bir adımat- K tam. Vo arkamdaki çay masasma çarparak üzerindeki bütün fin - e canlarıyla beraber devirdim. O kadar maheub olmuştum ki yerin » açılarak beni içine almasını te- menni ediyordum, Allahtan ta - & Ş nmmış bir artist kiavsenin başı- pa oturdu da ben salonda unutu- Xlur gibi oldum. Müzik bittiği za- hi man herkes artisti alkışladı. W Bir ara #nlonda bir punç tep- © aininin başmda onurla karşı kar. Şıya geldik. Tepsiden aldığı bir kadehi bana uzatırken: — Eskiden olduğu gibi benim elimden bir kadeh içmek iste- mez misiniz? diye sordu. Exehi elinden alırken parmaklarım o- bun İncecik parmaklarına dokn- muştu. Sanki bir anda damarla- Fımdaki kan O krvılermlanmıştı. li Kadehi bir yudumda bitirdim. ii Banki gözlerimin önünde bir bu- -JKaybolan Hâyâ lut teşekkül etmişti, Bütün hisle. rim sanki bir sarhoşluk içinde yü züyordu. Kendime geldiğim za- man onu yanımda, benimle bo - raber yine yastıklarla bezenmiş bir sedirin üstünde oturur gör- düm. Julie, sevgilim eski tebessüm ve tatlılıkla yanımdaydı. Bu &ca ba bir rüya mıydı? ister haki kat, ister rüya olsun, kendimi bu Aleme vermiştim. Bana şöyle hi- tab ettiğini duyuyordum: — Teodor, seni (seviyorum. Yalnız g6nin için yaşıyorum. Be- nim şiirim, benim saadetimsin. Ben de cevab veriyord: — Allah bizi tekrar du. Artık kuvvetleri bir araya gelse bir dn. ha bizi biribirimizden ayıramaz. Birden bulunduğumuz salonun ince perdeleri aralandı ve gayet- İe çirkin, kurbağa gözlü bir adam peyda oldu, — Hay Allah cesasmı versin, diyordu, Julie de nerelere gitti Ben hâlâ rüya gördüğümü ssn- nediyordum, Julie acele syağa kalktı ve; — Artık içeri gilsek, berkesa karışmak, daha iyi yaparız gali- ba, dedi, görüyorsunuz ki kocam beni arıyor. Her zamanki gibi neşelisiniz, azizim Teodor, fakat, haddinden fazla punç içmek de doğru değil, Ümitsiz bir feryad savırdum: — Seni büsbütün mü kaybet. tim? Kocam; — Söylediğiniz gibi azizim, di- ye cevab verdi. Artık bu kadarma ösebımm tahammülü kalmamıştı. Birden yerimden fırladım. Salondan çk. tım, merdivenlerden koşarak in- dim ve kendimi dışarı attım. Bardaktan boşünırcasına ya- fan bir yağmur yüzümü kırbaç. Uyordu. Nereye gittiğimi bilme. den alabildiğine koşuyordum. E- ğer karşıma Thlermann'ın mey. hanesi çıkmamış olsaydı, kimbi. lir daha ne kadar zaman koşa. caktım. Oraya nefes nefese ve gözleri yerinden uğramış bir halde fırtına gibi girdim. Beni sarhoğ zannettiler. Fakat üze - rimde palto ve başımda şapka olmadığı halde elbiselerimin t6- mizliğini gören meyhane sahibi yanıma yaklaşarak ne istediğimi nezaketle sordu: — Bir bardak İngiliz birası i- 1e, iyi tütünlü bir pipo getir, di- ye cevab verdim. İstediklerim hemen getirildi. Meyhanedekiler hayretle karışık bir merakla be- ni süzüyorlardı. Cam birden üç kere vuruldu ve bir ses: “Çebuk kapıyı açın,benim.,. diye bağırdı. Meyhaneci ellerinde birer mega- le ile kapıya koştu. İçeri uzun boylu bir adam girdi. Yüzü bir İskelet yüzüne benziyordu. Bagı- ni dsima duvarlara çevirerek geçti ve bir masanın başına 0- turdu. Meyhanecinin © elindeki meşalöleri masanm Önüne koy- durdu. Bu adam temiz kılıklı ve düşündeliydi. O da benim gibi bis ra ve tütün ısmnarladı. Fiposunu adetâ sabırsızlıkla denilecek bir acele ilo doldurarak etrafını he- men bir duman bulutuyla dol. durdu. Oo Dumanların arasında şapkasmı ve pelerinini çıkardı. Çizmelerinin İçinde terlikleri bu- Tunduğunu hayretle gördüm. Bir taraftan sigarasını içiyor, bir ta- raftan da bir teneke kutu için- den çıkardığı bir sürü “otları tetkik. ediyordu. Onunla bir konusma Yolu sça- rok kondisini çek alâkadar otti- ğI anlssıdan bu otlar ohakkında bazı sualler sormak istedim. Ba- cehenm nâ birden; — Nöbatat ilminde hiç de kuv- © vetli olmadığınız anlaşılıyor, de- di, yoksa hu otların battı üstüva- da yetişen nebatattan olduklarmı hemen anlamanız icab ederdi, İşte bakmız, bunlar Amerikada imeğhur Chimbaraço yanardağı - Bın Üstünden getirilmiştir. Bu sdamm konuşuşu ve yü- zünün çizgileri bana yabancı gel. miyordu. Onu kâbuslarımda bir Çok kereler gördüğümü hatırlı - yorum. Kapınm camlarma yeni. den vuruldu. Meyhane sahibi koştu ve kapıyı açtı. Yeni gılen adam içeri girmeden ba, du: — Her şeyden evvel aynala- rmızm Üstünü iyice örtün. Ay- manın Üzerine büyük bir havlu ör ten meyhaneci: — İşte göneral Suvarov ört- tüm, buyurunuz, deği. Bu ge- niş yakalı, kalın bir palto giymiş küçücük bir adamdı. Sert adım- larla salona girmiş ve ti yanımı. za gölerek nebatat mütehassıs fe benim arama oturmuştu. İki. mizin pipolarından çıkan duman- dan pek rahatsiz oluyordu. Bir kasab da nabatat mütehsâsısına dönerek kendi tütürünü evde u- nuttuğundan şikâyet ediyordu. Cebimde parlak madenden güzel ve yepyeni bir tütün tabakası vardı. Hemen çıkararak kemali nezaketle ona ikram ettim. Ta- bakayı görür görmez iki eliyle yüzünü kapadı ve başmı öte tarafa çevirerek: — Hay Allah cezasmı versin, gekiliniz, çekiliniz. Şu Allahın belâsı aynayı ver diye bağırdı. Sesi ok heyecanlıydı. Her tarafı titriyordu. Onu bir deli zannet « tim. Göz ucuyla hareketlerini takip ediyordum. Birden yüzü « nün büsbütün değiştiğini gördüm, Çizgileri, rengi, Yüzünün manası mütemadiyen değişiyordu. Bu #0- fer buz gibi ter dökmeğe basla. miştım. İtiraf ederim ki bus damdan çok korkmuştum. “Bu general Suvarov tebdili kı yafet etmiş şeytan olmasm? A- caba buraya bana yeni bir oyun oynamak işin mi geldi?, diye düşünüyordum. Bir.az sonra bu iki adam aralarında konuşmağa başlamışlardı. Genç bir ressamın teşhir ettiği güzel bir kadm res. minden bahsediyorlarâı. Uzun boylusu: — Hakikaten fevkalâde bir resim, diyordu, sanki modelinin aksetmiş bir hayali zannedilir, — Ne dediniz? eksetmiş bir hayali mi? geytandan başka kim bir hayali alakilir? General hiddetten iskemlesin- den doğrularak bağırıyordu: — Gösterin onu bana bakalım. Böyle şey olur mu? bune saç- ma 5 Uzun boylu adam muhatabı - nın bu hiddetine kızdı. Yerinden kalktı ve eliyle karşısmdakinin çenesini okıyarak acı bir tebes- sümle: — Yavaş, efendiciğim, bu ka. dar çabuk hiddet buyurmayınız. Çünkü böylş sört muameleler - den pek hoglanmam. Soyra &izi pencereden firlatıveririm. General Suvarov gözlerini kt- sarak urun boylu adama baktı ve şapkasını alarak kapıya doğru Mlerledi. — Pis herif, diye bağırıyor- du, kuduz geytan. Hoşça kal, E- ğer artık aynalar benim aksimi vermiyorlarsa bile hiş olmazsa gölgemi muhafaza edebildim. Halbuki sen... Sen... Masmafih, bu pek hoza gidecek bir şey de- ğildir. Küçük adam çıkıp gitmişti, U- sun boylusu bir müddet düşün- öeye daldı. Sonra o da yerinden kalktı. Meyhanenin ortasında yürürken bakikaten yere gölge sinin vurmadığını hağretle gör- düm. Gölgesi olmıyan bu adam benli mörak içinde bırakmıştı: Ben de koşarak arkasindan sokağa fir » ladım, Fakat meydanda kimsel yolstu. Adam herhalde git O zaman anahlarımı paltormun cebinde unutmuş olduğum akli- ma geldi. Artık evime girmeğe bu akşam İçin imkân yoktu. (Al. tm kartal) otelinin sahibi olan arkadaşıma giderek bu geceyi 0 rada geçirmeğe karar verdim. O- tele gittim ve bana tahsis edi. den mükellef oda Yü büyük bir ayın vardı. Bilmi- yorum niçin gittim, perdeleri kaldırarak aynada kendime bak. tım. Halim o kadar berbattı ki kendi kendimi tanıyamadım, Son ra birden aynanın içinden tana doğru yaklaşan bir gekil görü - yörüm zannettim. Bu hakikaten Julia'nin yüzüydü. — Ah sevgilim, sen misin? Ba sualime cevabmış giti ya- tağım Üstündeki örtünün altından döğru bir iç çekme duydum. He. men koytum. Fakat hayret, ya- takta general Suvaroy vardi, Bu garib adam derin bir uyku için- deydi. Ve uykusu arasında yük- âek sesle konuşuyor, hareketler ediyordu. Dudakları arasında da» bna bir İsim vardı: — Givilletta, Guilletta! Adamı şiddetle silktim, uyan- dı. Burada, bars tahals edilen bu odada ne'aradığınt sordum. Onu üyandırarak geçirdiği müthiş kâ- bustan kurtardığım İçin bana t6- gekkür ettikten sonra bu odanm kendisine alt olduğunu ve kapıcı» nin yanlışlıkla beni bu odaya ge tirmiş olduğunu söyledi, — Beni herhalde biraz evvel deli zannetmişsinizdir, dedi. Fa- kat siz de bazan benim gibi bir- takım izah edilemez bhissiyatm tesiri altinda kalıyorsanız mu - hakkak beni mazur görürsünüz. — Ben de tamamiyle öyleyim, diye cevab vezdim, hattâ biraz evvel Julieyi gördüğüm zaman, — Jülle mi? Julie mi? Ok... Rica ederim, beni ralÖ: bıraki- nız ve aynayı sıktca kapaymız. — Fakat, dedim, nasıl oluyor da tanmsadığmız bir kadınım İzmi sizi bu kadar tehyiç edebiliyor? Bana yüzünüz her dakika değişi- yor gibi geliyor. Haydi biraz sa kin olunuz. Müsaade ederseniz #obaha kadar şurada, yanınızda istirahat edeyim. — Hayır, hayır, yerimi tama. miyle size bırakabilirim. Çünkü görüyorum ki benim için artık istirahat etmek, uyumak imkânı kalmadi. Julle'nin İsmini telif fuz etmeyiniz. Yulie, Guilletta... Çok garib... Ne olursa olsun 8ize derdimi anlatmak istiyorum. Küçük adam karyoladan atladı ve aynanm Üzerindeki perdeleri kaldırdı. Odadaki bitin eşyanm aksini aynada görüyorum. Yal- Diz Suvarovün kayali yoktu, O aynaya aksetmiyordu. — İşte görüyorsunuz, diye sö- züne devam etti, ne için bu ka- dar betbahtım. Ben sksimi Gul. Hettaya verdim. O bana bunu bir daha geri vermiyecektir. Hayret içindeydim. Küçük a- dam tstırabı içinde kendini tek- rar yatağa atmıştı, Sonra yine horlamağa başladı. Ben de ya- pma uzandım, Asabım o kadar gerilmişti ki zihnim sanki bir la- birent İçindeymiş gibi yolunu ga- girmişti. Bu lâbirentin içinde binlerce garib şekilli hayaletler dolağıyordu. Birden (ociralımda her şeyinküçüldüğünü ve bebek eşyası Sonra bu şekiller tekrar büyü. meğe başladılar. Bâyüdüler, bü“ yüdüler. Ve hepsinin ortasında Julte elirde tuttuğu bir punç ka dehini bana uzatıyordu. — İç, sevgilim, bu iâbi içki. den iç! Elimi uzattım. O zaman âr- kamdan bir sos: "İçme, içme, di- ya bağırdı. Bu geytanm içkisi - dir., Geriye döndüm, ariamân ge « neral Suvarov verdı, Julle rar ediyordu: — Neden korkuyorsun, biz 6- bediyete kadar biribirimizin de- ğil miyiz? Kendi aksini bir buse ye mukabil bana vermedin mi? Elimi tekrar kadehe doğru U- zatıyordum ki, Suvarovun 8esi daha kuvvetli o'arak tekrar ct- ti: — İçme, içme, diye bağırdı, Sana tebessüm eden şu güzel kız şöytanın kendinden başka bir şey değidir. Eğer içersen her gey mahvolacak, hakikatle kargı karşıya kalacaksın. Julie de bili israr ediyordu. Birden etrafımdaki küşücük in - sancıklar delice dans etmeğe başladılar. O kadar çabuk dünü- yor'lardı ki, onlarla bersber ba- şim da dönüyor ve artık etrafi farkedemiyetek bir hale geliyor- dum, Bu kâbusum sabahleyin saat on birde otelin garsonu be- ni uyandırmeaya kadar devam etti, Küçük adam erkenden kalk» mıj ve giderken de bana İçinde kendi hikâyesi yazzlı olan birta- kım kâğillear birekmışt. İşte hikâyesi: Erasme, bir sabah uyandığı zaman, hayatta en büyük emeli. nin tahakkuk etmiş olduğunu gör dü. İtalyada bir seyahat yapma- sma yetecek kadarbir mirasa konmuştu. Karısı ayrılırken, ağ- Nyarak: — Allahammarladık, diyordu, Arada sırada beni de düşün. Ve bilhassa seyahat şapkanı kay. betme, Erasme, Floransada kendi mil. letinden neçeli bir grupa tesadüf etti, Bu grup çok para sarfedi- yor ve gece gündüz ziyafetler ve şenlikler içinde yaşıyordu. Şık ve güzel kadmlar arasmda son derece lüks bir bayat geçirili - yordu. İçlerinde yalnız Erarme sevgili karısının hatırısına sadık kalmağa uğraşıyordu. Yine böyle bir sefahat gece- sinde Erasme'in kağmlara karşi Jâkaytlığı meclisin istihzelarına sebeb olurken arkadaşlarından bicinin metresi olan gönç ve gü- zel bir İtalyan kadını ona: — Dikkat edin, demişti. Eğer ine geldiğini gördüm. Gunis kalbinizin yüzü gün kalmış kar gibi eriY Ha'yu görecek Tl a Tam bü sirada od8? giymiş, melekler kadın girdi. Güzel larını dın görmemi; ye ve göğsünün w meydanda bırakıyofı gildertier güzel koku yordu. Kollarında V*? kıymetli taşlar perili tün genç kızlar: “İşte” diye bağrışıyorlardi kadm gelmiş ve Bi mma oturmuştu. 289 kendini rüyada Ömründe bu kadar gözü canla çarptığını Guiliettaya adetâ ke yordu. Kadn bir dölü na uzatarak: “DÜŞ kadın: olmaktığım l der mi, sert yabanei'ır gi du. Evvelâ kızsrmik Bararmıştı. Boganmığ bi yerindön fırladı “ i Ks! 5 ve 1 dizlerine kapanarak — Evet, diye beğ” ğim sensin, ey melek Sen benim bütün kadınıydın, Mecliste bulunan Erasme'in bu m na hamlettiler, EğieBİ » den'daha parlak bir Yama başladı. Şafak sökerken Gi ne döneceğini söy na refakat etmek İÜ, kadm bunu kabul ets" disini bir daha gereğ” eeğini söyilyerek rasme de mahzun ek! uzun boylu ve zayıf karşılaştı. Bu adamı: Aman bu ne h8l rasme, dedi, sizinle alay edece! dönm ekte acele Siz kim oluy na nasıl oluyor d# ediyorsunuz ? Haydi vam ediniz. — Sinirlenmeyini” natlarma mâlik ol” sabah Guiliettayı Y nız. Erasme adamrı rılmak isteği, bir hareketle koga pena a5 ie Yazan Heotfmö Çeviren Suatpe ye nin yolunu tuttu, Bir # wa takat “vg ,