23 Ekim 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

23 Ekim 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e i ni i ş Uç il Di , * N — Abe kahpe oğlu kahpe. © kanma girdin, şehzade kanma girdin. ilka olunsunlar! Sende hâlâ âr ve haya yok mu? Erkek diye gezersin. Hançerini göğsline sokup MW mel'un kalbini deşemedin mi bre kodoş, bre hinzir. Alım bu herifleri. Alayköşkü © pişgâhında başlarını kesin. Ve birkaç dakika sonra Ebe Selimin konik kafası çırpıka çirpına mermerler ü- #örinden yuvarlandı. Vücut birkaç köre ii “X oradan oraya fırlıyarak durdu. Bütün MX taşlar kan içinde kalmış, ve iki kafa 1b- i ret olarak tablaya konmuştu. (1) Bu haber derhal İstanbula yayıldı ve halk Alayköşkü önüne yığıldılar. Gelen geçen tükürdü. Alemdar bu defa da kahvecibuşilarını » yerden yere Yuruyordu. Süleymanı hay» kırıyordu: — Kaumda kâfir tohumu var mel'un! 5 Padişah Selimin kanıyla doymadım da hir MO de mnazallabı tsali efendimizin bayatı- © AA cl uratmağa kalkun! Alia bu herifleri de alaykögirü pişgühm- Bostancılar herifleri sürüyerek götür - Güler. Hömeu bazırlanan sebpalarn ikisi y da asıldı. Temizlik başlamıştı. Her gün W birer ikişer kafa uçuruluyor, her gün © birkaç kişi boğdurulup leşi teşhir olunu- i yor, her gün birkaç adam idam ediliyor. du. Belki üç yüze yakın adam itlâf edi). Gi. Hâlâ Alamdarın kin! dinmemiş, hâlâ gulten Mahrudun öldürme hevesi tüken- memişti (2). Bir taraftan da Köse kethida saray- VİN dan on kadın tevkif etti, Bunların içinde Gülfeşan da vardı. Gilfeşan. “yakalandığı ozaman artık W kurtuluş imkânı olmadığını görmüş ve ” diğer arkadaşlarını da ele vermişti. Cev- Tİ ona demişti ki: — Sen velinİmetine ihanet ettin. Sa- ray terbiyesiyle büyüdün, saray ekmeği- Je yetiştin. Sonra padişaha silâh çeken- lerle elbirliği ettin. Gülfeşan Cevriye diş biliyordu. Belki bıraksalar hücum edip tırnaklariyle bo- Üncaktı, Önce inkâr etmek İstedi. Fakat Cevri: ” — Ben. Dedi. Yatağınm sltından her ” şeyi dinledim. Ve anlattıkça Gülfeşan sarardı, morar- dı. Bacaklarındaki takat kesilerek yere yuvarlandı ve İgte o zaman bütün arka- daşlarını ele verdi. On kadm Alemdar hururuna çıkarıldılar, Alemdar köseye haykıra: — Bunları nâs muvacehesinde katil ve idam bize ardır. Kayıklara vaz ile Kızku- © ye bana teslim olmamış mıydı? bey, ona da bir iş vermişti: Aliye bazan, “Şişlideki arkadaşlar,ından bahsediyordu. Burlar, Wen kibar sınıfa mensup genç kızlardı. Onların arasında nasıl sokul- © duğunu katiyen öğrenemedim. Fakat bir akrabalarını MW Sıksık semtimize geldilderini biliyorum, Aliye bn İsmamlardan 505 hayrette berakıyordu. Artık her iş yoluna girmişti. Aliyenin babası Sabri o efendinin dizlerine romatizma gelmiş ve çini, porselen tamirciliğinden vazgeçe- rek evine dönmüştü. İyiliğinin şüphesiz, hududu olmıyan Haydar dersleri alıyordu. Gi; zimi hususundaki ilerlemeleri ile her şey hakkındaki b Ben ise, okuduğum bütün kitaplara rağmen gene işçiydim. Hiç Ve böyle yapıldı. O gece Üsküdar hal- kı tüyler ürperten kadın feryatları duy- dular, ama, bir tanesi bile dışarı çikm- madı. Alemdar o kadar korkutmuş, yil. dırmıştı. Kadınlar ksykıra haykıra bo- Buldular ve leşleri denize atıldı, Ertesi gün on yedi bostancı idam ©- dildi, Ve garib bir vaka Alemdarı bile hayrete düşürdü. Sultan Mahmut Alemdara haber gön- dermiş ve bir kayık gezintisi yapmak İs- temişti, Alemdar denizci değildi, eme. denzi çok severdi. Birkaç haremağası ve köse ketküda, şeyhülislâm olduğu halde sendallara bindiler ve şöyle Marmaraya doğru bir gezinti yaptılar. Sultan Mahmut Alemdar/a bir arkadaş gibi konuşuyor ve bundan zevkalıyordu. Ona karşı hünkârlk etmek ne demekti? Mademki onu tahta geçiren Alemdardı ve mademki bugün yine onun stavet ve kud- retine dayanıyordu, artik onada m hünkârlık edecekti? Bir aralık padişah kürek çekenlerden birine dikkatle baktı, Alemdarın eteğini gekerek yavaşça: — Paşa, şuna bak. Dedi. Alemdar padişahım işaret ettiği kürek- çiye dikkatle baktı, ama, hiçbir şey an- lamadı. Mabmut tekrar sordu; — Gördün mü paşa? — Evet padişahım. — Tanıdm mı? — Hayır! , — Ben bü mel'unu çök iyi tanım pe Şa, Ve sultan Mahmut gezintiden vazkeçe- rek sandalı geri çevirrielerini söyledi | Alemdar merak içindeyd. oGeyhülislim ve köse kethilida padişahım birdenbire ge ri dönmesindeki sır ve hikmeti anlama- mışlardı. Mahmut, Mustafa gibi aklından zoru olmiyan bir hünkürdı. Kendisi ça- ğırmıştı. Üzünecek bir havn yoktu. Bu ne demekti? Şeyhülislim Arabzade Arif efendi: — Hünkârim. Dedi. Rahatsız mısınız? — Hem çok Arif efendi! Alemdar da müteessir oldu. Demek padişah birdenbire bastalanmıştı. Saray sahiline çıkar çıkmaz vaziyet büsbütün garib bir safhaya girdi. Sultan Mahmut, böstancıbaşıyı çağırdı ve parmsğiyle kö- rekçivi göstererek haykırdı: — Bu mel'unu çıkarınız ve boynunu Yürunuz. Alemdar, şeyhülislâm, köse kethüde hayret ve dehşet içinde kaldılar. Hemen getirilen bir cellâd, herifin boysuna bir Satır indirdi ve kafa oracıkta vücuttan A YELE VVE ZA LAN TE ENDER 88 9 Zira Haydar bey onu atlatmak için fırsat aradı. Serbest kalınca makkaş Vehbi efendi bana beraber çalışmaklığımı teklif etti. Tamam kabul edeceğim sırada Aliye araya girdi: “Sana bir şey söyliyece gim, dedi, Haydar beyin benimle konuşmak istediğini Haydar beyin teklifi çok münasipti, Evvelâ bir maaş ve ayrıca, yap- KW tığım işlerden yüzdelik veriyordu. Bana ayrı atölye tahsis edecek ve icap ederse iki de amele verecekti, Bütün bu işlerde, artık yavaş yar Yaş zevcelik rolünü yapan Aliyenin parmağını keşledişordum. İşe & başlarım. Çok çalışıyordum. Öğle yemeğini atölyeme götürüyor ve bütün gün ancak yemek yerken dinleniyordum. Aliye içindi.. Ona karşı olan itimadımı isbat içindi. ik. Aliyeye tesadüt etmek için vesile de aramıyordum. Bana: “Bu W budalal:klara daha zaman var!,, dememiş miydi? , Bu andan itibaren, hayatımızi o tarihte tasavvur o ettiğim gibi WX değil, gerçekten nasıl geçtiyse öylece anlatacağım. Bazan, sallığıma rağmen düşünürdüm: “Şayet aldanıyorsam? şayet Aliye beni... fakat çarçabuk bu düşünceyi kovüyordum. Ali- fısıldadı, Bütün bunlar yordum. ziyaret için dandı, Yazan: Ikimim Gülfeşan, kurtulamayınca, arkadaşlarını da ele verdi Padişah | lesi açığında boğdurup birer taşla senli ayrıldı. Kan sıçramaması için hepsi bir az geriye çekildiler, Padişaha ne olmuştu? Böyle aklına estiği zaman adam öldürmek hünkârlik ganından değildi. Bayağı Alemdarm bile nevri dönmüştü. Dayanamadı ve sordu: — Hünkürm, neden kana girdin? — Bu mel'un, Deli Eyüble Ebe Selim yanmda odama girmişti. Kalfa yüzlerine kül çarparken bu “hançer fırlat!,, diye haykırmıştı. Nasılsa sandaltmda kürekçi Gimüş. (3) p Hepsi hayret ettiler. Alemdar o gün Mahmuda hücum öden. lerden beş kişinin Kastamonuya kaçtık. larmı öğrendi, Vali Salih paşaya emri Ali göndererek bunları da orada idam ettir- di, Padişahm sorgucu İle milcevheratı da meydana çıkarılarak saraya iade olundu- Ramiz 6fendi vezir oldu ve Seydi Ali pa- şa azlolunarak yerine Ramiz paşa tsyin edildi, Mercan da balıkhanede idam edildi. Deli Mustafa, deli Eyüb oğlu Mehmet, İmrahoru evvel kör Mehmet, alaykögkü pişgâhmda idam edildiler. Hemen hemen Selim vakasmda alâkası olanlardan kim- secikler kalmamış, hepsi birer birer ele geçirilip öldürülmüştü. Fakat ihtiras di- ner mi hiç? Yeni bir bidise, durulmak bilmez bu kargaşalığı yeniden çalkala - miş, bu sefer Alemdaria padişah Mah - mudun öraği açılmıştı. Ramiz paşa Alemdarmı akıl hocasıydı. Bir aralık devlet umurunu görüşürlerken Ramiz paşa Alemdara: — Devletlüm. Dedi. (Meydanı lâhm) efenüllerinin bir tarafa nefyi erıri tabi- Klir, Helen ieraat göstermeyiz. Vakit na kittir. Bilbasın Osadrr OAnadolu Mü- fd efendi nizamı cedid sskerinin lâğ- vma sebeb olup sultan Selimi mağfuru Tenelde edenlerden biridir. (Devamı var) (1) 0 zaman bir cezayin başları kesi- lenlerin kelleleri (tablai ibret) denilen hususi yerlere konulur ve teşhir edilirdi. (2) Tarihi Cevdet, sayfa 272, (3) Bu hâdise hakkmda müverrih Cev- det diyor ki: “Çünkü saltan Mahmud han hazretleri min oşhası bellemekte fevkalide kuvvei hafizası olup ömründe bir kere gördüğü #lamı nice söncler sonra uzaktan görse tanırmış, Hattâ olvakada bulunan katil. lerden birisini hayli müddet sonra ken- di sandalmda görüp benzetmekle bostan- cıbaşı marifetiyle idam etlirmiştir., say- fa 118 MEMNU MEYVE Me « arkadaşım yoktu. Alelâde zannedilen şu küçük mahalledeki faci- ayı düşününüz: Arkadaşlık... dostluk, arkadaşlık, aşka karşı bir müdafaadır. Şayet akıllı, düşünceli bir arkadaşım, beni tasallutundan kurtarmış olsaydı bu “esaret,e (o düşmiyecektim. Ne yazık ki, De dostluk ne de aşk yaratmasını o bilmiyordum. Bu iki hassa ikizdir ve dostluk da bir nevi “gönül kapmak,,dır. Atölyede yalnız çalışıyordum. Cuma günleri gezmek için Aliye yi davet edemiyordum. Daha doğrusu davet etmeğe cesaret edemi- Fakat kendisi bir cuma günü atölyeyi benimle gezmek arzusunu gösterdi. “Kibar Kadın,, ismini verdiğim bir tablom önünde uzun uzun durdu. Bu, bir sedirin üzerine yaslanmış benim, çıplak bir ka- dın resmiydi, — Böyle tablolar yapmana hasıl müsaade ediyorlar? Dedi. Sonra: — Demek sen böyle şeyler de (yapabiliyorsun ha? diye mırıl- Cevaplarima kulak asmadı. Bir erkek, böyle bir tablo karşısm- da bir çok şeyler hatırlar veyahut vücudun tenasübünâ, güzelliğini takdir eder; bir kadın ise, bu resmi, kendisi ile mukayese eder. Zan nediyoruüm ki, Aliye. bu sessizlik içinde, bu ikincisini yapıyordu. A TAI SIZ İn 7 vE Stefan tekrar teşekkür etti, — Harekete geçmek zamani geldi Hi da. Gördüğünüz sivil polisler saat birde oradan çokiliyorlar öyle mi? — Öyle olacak. Çünkü saat birde tek- rar göçtiğim zaman sokakta sivil polise benzer kimseyi göremedim. Birkaç defa oradan geçlim, her seferinde. yoktular. Stefan kol saatine baktı. — Vakit münasib sanırım, Senden Ay- rümalıyım Hilda. Grenel sokağından Şan dö Marsa doğru giderken solda 106 nu- maradan 20 metre kadar ötede bir kah- ve vardır: Mariyüs... Bildin mi? — Evet) bu sabah geçerken görmüş - tüm, — Tamam. Şimdi benden ayridiktan sonra birkaç dakika geçsin, Oraya gidip sokağa bakan camekân önünde oturursu- nuz ve beklersiniz. — Neyi ve kimi beklerim? — Hiçbir geyi ve hiç kimseyi, Benim geçmemi bekliyeceksiniz. Fakat beni gö- rünce tanrmamazlıktan geleceksiniz. E- ğer beni görürseniz, anlayınız ki vazife- mi yapmış ve yakamı kurtarmış bülumu- yorum. Oradan geçmezsem... Stefan cilmlesini tamamlamadı. Hilda atıldı: — Stefancığım, böyle şeyleri aklına getirme. Stefan devam etti: — Beni görünce kahveden çıkmayınız. Biraz sonrü sokakta haykırışmalar ola- caktır. Benunyı öldüreceğim. 'Tabit biraz sonra mesele anlaşılacak ve gürültü ko. pacaktır, Telâş sokağa aksedince siz de kalabalığa karışarak Benuanm evinin ö- nüne giderek söylenilerleri dinleyip ma- Jümat alirsiniz, — Fakat sen Stefan? — Sen bana bakma, Mesele bu ada- mm ölmüş olmasmda.. Eğer bu adam ölmllşse, sadece yaralanmak'la kalmamiş- sa vazifemi ikmel etmiş olacağım. — Peki, sonra seni nerede bulacağım? Söbertin evinde mi? — Hayır. Benim o adama itimadım yok. Şüpheli görünüyor bana... İki yüz. lünün birine berziyor. Bu sabah oradan çıktım ve Berline döneceğimi söyledim. Eşyalarımı da alarak şark garında ba- gaj dairesine bıraktım. Vazifemi tamamlayınca nereye gide - ceğimi henüz bilmiyorum, Sen söyle no- reye gideyim? Çünkü seninle bu akşam buluşmam lâzım; biliyorsun Hilda, Vaa- dini unutmadm herhalde... — Evet, bu akşam sevgilim. Aşkımız için muvaffak olacaksın. — Evet, muvaffak olacağım. — Dinle beni: şark gari civarında bir otele git; meselâ “Terminüs” oteline... Aliyenin lim olmuştu. — Var. — Evet, evet. SEY Yazan: R. Rober Düma — 97 — Çeviren: Fi Stefan, Hildanın elini tutuv op” sonra arkasına bakmaksızıl uzaklaştı. 4 LİNİİKLEDEN:İ HUSEYIN ZEKİ Yemeğimizi yedikten sonra oturduk, koruşmağa b hayet Aliyeyi seyretmek için vakit bulmuştum. Dizlerini, vg? mın içine aldım, Ses çıkarmadı. Oh! ne kadar mesuttunk şeylerden sorra, benim bu kadarla iktifa etmem ihtimal ci bir şeydir. Lâkin olup biten şeylerden o kadar Beceriksizliklerimi, lüzumsuz şiddetlerimi ve Aliyenin hatırlıyordum: Erkektiğimin bu zaferinden sonra, mağ) ki bendim. Evlendikten sonra bir daha ajmi vaziyetler€ imi düşünerek müteselli oluyordum. Her neyse, ibi larla kendimi affettirmeğe çalışıyordum. O zamanlar e. w uzun zamanlar — Aliye ile beni ayıran uçurumu bilmi i zâden katiyen kendimi ayıramıyordum. Şindi,, karşımda bir bakire görüyordum ve gözlerind ge vaktile üzerine atıldığım saman şahit olduğum korkuyu. Pe bir arzunun hasıl ettiği alevi bulamıyordum. O, bara, cessis ile, bir erkeği kendisine büsbütün bağlamak için | artık nefret ettiği çocukluk devresinden tamiamen N Soat ikiye doğru sanate dair bütün tetkikat © BiLe, titriyordum, Aliye: “Yalnız kaldığımız. için memnun yoksa? dedi. Rardevun falan yokdu ya?,, İtiraz erimi bet, beni ne zannettin sen?,, cevap verdi: “Biliriz! Birkaç dakika sonra, Aliye, kapının sümmesini çekti VE — Yere sermek için siyah bir şeyin var mı? — Resim takımın hazır mı? — Haydi, hazırlıyalım. > e Nerede olduğunu biliyor musud? 5 5 — Evet, — Garda bir trerin gelmesisi p barulunu bagaj dairesinien Al” 8 culara karışarak otele git. Ve diği snhte pasaportu gösterir fişine sahte ismini yazarsın. — Evet, Konrad Hertling ad — Ve beni beklersin. Hayır “4 evvelâ telefon ederim, Ote! numarasmı bana söylersin, DES bsl gelirim. v — Peki sevgilim, tegekkür ©? diyö! — Hayır Stefan Aaiyö deği görüşelim. Çünkü muvaffak z salimen otele dönsceksin. * Stefan, Hildanm elini tutup epik di ra orkasma bakmaksızın N xI — Nöbet beklemek için burasi © bir yer! di Sivil polis Tiber, 106 numar” kapıcı odasını memnun bir < si den geçirdi. Kaptci madam ; bir iskemle uzatarak: — Rahat ediniz, dedi, Burs ğ eviniz sayabilirsiniz. — Teşekklir ederim. Yan gözle kadına baktı, bis Ül değildi. Memrunane gülümsedi © ye ata biner gihi oturdu: — Affedersiniz madam, dönüyorum sma kapıyı böyle yapmam lâzım... — Rahatmtza bakm. Liber, odunin içinde uzun V p laşan genç kadını süzmekte öl rek, "tam da benim sevdiği VE ye düşünüyordu. “Ne de gil var!,, Yy Madam Kantöbiz tam bi si Kucak çamaşırla dönlince gös ler, bir an bakısıp anlaştılar» zardı ve mutfağa geçti, Erke!” gülümsedi, " Bir saat sonra ahbab olm Vi zartesi, madam Kantöbizin tv » Bu yüzden Tdberin yanmda du. — Size gramofon çalayım * madığı için özür diledi 26“ fi, — Filmlerde hoşuma gide9 fakta dinlersiniz. (Devam po bahsettiler. İkisi de sinemsy! plâklarmı alarak gramofond$ w hele kadm musikili filmlere Liber derhal teklif etti: yi «

Bu sayıdan diğer sayfalar: