Maber'in tarini Romanı: 66 Yazan: Ikimim Zlemdarın selâmlık resminden » ayrılışı yine endişeler uyandırdı Cevri haklı idi, Çünkü Selim Cevriyi her) © kente şok severdi. Halbuki nibayet bu da kadındı ve genç şehzadeye bayılıyordu. Ama, işte genç böyle hercai meşrep olur.! O gece hiç uyumadı. Bütün hâdiseleri böylece birakarak inziva köşesine çekil meyi bile düşündü. Mahımudu öldürsünler. | © Alomdarı azletsin i Jer, devleti L artık? Fal Cevrinin iradesi hayatındar kuvvetli idi, Ortada henüz yirmi dört ya-| gında çonç, toy ve cahil bir padişah; hiç bir gey bilmiyen zalim ve hurhuar bri #erdar; kendi havalarında bir oenderun halki ve saray vardı. Padişahı doğru yoln sevketmek Cevrinin vazifesi sayılırdı. He-| man hemen şehzade onun kucağında bü-! yümüştü ve o da onun kucağında dertle. | rini unutmuştu. O gün Ayasofya camiine selâmlık ola. baktı. Halk fevç fevç sokaklara dolmuş. fa. Her taraf bayraklarin, defne dallarile Büslenmişti, Kadm, çoluk, çocuk herkes dışarı dö. külmüştü. Yeni padişah Sultan Mahmudu o göreceklerdi. X Padişah Mahmut, sağında sordarı ek - rem Alemdar, solunda şeyhislüm Arapza- de Arif Efendi olduğu halde bir gerdune Me sarayı bümayuna çıktı. ; Alkış, barekallah sesleri camilere çar © parak bir aksisoda halinde yayılıyordu Hemen hiçbir tarihte bu kadar mutantan muhteşem ve muazzam bir selâmlık yapıl. © mamsış denilebilir, Halk saf saf ağlaşıyorlardı ve müver - rih Cevdet kendi iisaniyle bu hâdiseyi göylece anlatır: “Bildümle sunufu ahali yanıp ağladı. Selâmlıkta sultan Mah | dun şakağı yaralı görülmekle halk an- dan dahi mütçessir olarak bir kat daha enderun takımına kin bağladı. Sadrı ce- did Alemdar paşayan sultan Selimi tahta gikarmak niyetiyle Rumeliden gelip de © gehedetine sebeb olduğundan dolayı fev- kalâde mütceself ve dağıdar ve bü biya- © mete gerek mühaşeret ve gerk muavnet edenlerin hemen icrayı cezaları efkârile © bikarardı., Selâmlık resminden dönerlerken Ra - ç miz efendi Alemdarın yanina sokularak: — Devletlü paşa. Haft diyeceklerim var. Dedi, Alemdar padişahtan İzin alarak arka a- Tabaya bindi ve yanma da Ramizi aldı. — Ne var efendi. Pek mi mühim? — Pek mühim devletlü paşa. Herem i- | © ginde, sultan Mrhmut efandimize bir su- | © İkast ihzar olunduğu tahkik edildi. Cevri | kalfa hazretleri haber buyurdular. Sizin- le hususi görüşmek isterler. Acele et - mek lâzamdır derletlüm. Alemdar Paşanın: — Acele görülecek umuru devlet var- Diyerek sultar Mahmuttan iziz alıp Ba» bıâliye gitmesi etrafı haklı bir endişeye düşürmüştü, Yine Alemdara ne olmuştu? selâmlık resminden ayrimak hiç görülmüş şey miydi? Yine Ramiz efendi bir fesat mı karıştırıyordu? Alemdar Bamüliye gelir gelmez odası- na çekildi ve dışarıya kat'i emir verdi. — Beni bir hatun arıyacak. Hemen hu- uruma alınız. Başka kimse gelmesin ha! Ramiz efendi de yolda Anber ağanın kulağını bükmüş ve hemen Cevriye haber uçurmasını söylemişti. Cevri, varım saat sonra Alemdarla bu- Vuşmuştu, » Paşa. Dedi, Padişaha bir suikast ha- zırlandığını öğrendim. Fitnenin kökü ha- remi hümayunda ve enderun halkı için - dedir. Biz hâlâ gafil uykudayız devlet - Tüm, Alemdar, sakallarmı tırnaklarile yolar sibi karıştırarak sordu: — Kim bunlar kalfa. Hemen idam €- deyim. Cevri daha mühim bir sırrı haber ver- di: — Sorgucu hllmayunla mücevheratı Ebe Selim lâini çalıp iktifa etmiş paşa. Alemdar yerinden fırladı ve haykırdı: — Aman, doğru mu kalfa? — Hem yerini de öğrendim. Davutpa- |, sa seratindedir. Alemdar el çırptı, İçeriye Cevrinin öm. rinde görmediği müheykel yapılı bir as- ker girdi ve taş gibi durdu. — Hemen birkaç süvari alıp Davutpa- saya varın ve Ebe Selim mel'unu ile kaf. tancısı Nisfeti yakalayın Alayköşküne hapsedin! Alemdar yine haykırdı: — Ahmet efendi, Ahmet efendi! Kör» ketbilda cdava koştu. oAlemdarı etekledi: — Emret devletlüm. — Bak ağa. Senden mühim bir Iş iste- rim. Sen becerikli ve âkıl bir atlamsm. Cevri kalfamızla birlikte sarayda padi- şalımıza kem nazarlı bakanları kadın. erkek toplayıp huzuruma getireceksin. Alemdar, sym 18 İnel perşembe günü yapılacak kılıç kuşanma resm! âllsinden önce bu faslm kapatılmasını istiyordu. Bir taraftan da sultan Mustafanın kah- vecibaşısı Süleyman ağayla, valide kah- vecİbaşısı Abdirrahman'n tevkif olunma. İarı emrini veren Alemdar, sabirsizlikla neticeyi bekliyordu. Ayım on beşinde de sultan Mahmudun annesi (Nakşidil. sultan) alay ile sarayı) cediğda naklolunacaktı. İşler çoktu ve hepsi Alemdarın sırtmdaydı. Şu sırada Davutpaşada bir hâdise cereyan ediyor-| du. Halk yine kaçışlılar, dükkânlarına ka- pandılar. Alemdar adamları havaya bir - kaç el silâh attılar. Zabitler korku içinde dışarı uğradılar. Bir tanesi sordu: — Ne istersiniz ağalar? — Devletlü Alemdarm e var. Oca» ızda sultan Selim efendimizi şehid e- dön katilleri ihfa etmek askerlik şanm- dan değildir. Arzunuzla teslimlerini iste- riz ve lilâ him alırız. ğu Alemderın adı geçtiği yerda akan $u- Jar duruyordu. Zebitler içeriye girdiler, toplandılar, konuştular. Şimdiye kadar 0- caklara Itica edenleri teslim etmek âdet i değildi, Hele asker şerefine yakışmazdı, | ama, Alemdarın emriydi bu. Eğer ver. mezlerse ocak başlarma yıkılırdı. İşte dı- şarda bine yakın Rumeli atlı ve yayam bekliyordu. Vaziyet çaresizüi. Bir odaya gizlenmiş olan Ebe Selimi ve kaftancmını yakalıys- rak ellerini kollarmı bağlayıp Alemdar askerine teslim ettiler. Asker sevinçle haykırarak yollarda dört nela at sürdü - ler. Hepsi efendileri Alemdarn bu mel- anlar; aradığını biliyorlardı ve intikam için gözleri dönüyordu. Alemdarın rahatı yoktu. Eğer bu mel'unlar temizlenirse serdarları Alemdar da rahata kavugacak, onlar da zevklerine başlıyacak'lardı. Alemdar paşa Babrâlide odadan odaya dolaşıyor, oturuyor, kalkıyor, mütema - diyen kahve içiyordu. Bir aralık anberii macun getirtti. Sinirlerine daha fazla he- yecan vermek istiyordu. Yine bol bol ve. di ve tam bu sirada Ebe Selimle Nefet huzuruna atıldılar, Alemdarın gözleri yerinden uğrıyacak- tı sanki. İşte sevgili Selimi şehid eden ka- Hil karşısındaydı. O mel'un ki hançerini savurup şehzade Mahmudu omuzundan yaralamıştı, Yine bu herif Alemderı da öldürmek istemişti. Kan İçmeğe alışmış bu ecilâd Alemdarm karşısmda bir köpek gibi sinmiş, hemen ayaklarına kapans- rak: — Ben ettim devletlüm. Beni evlât ve ayalime bağışla! Diye yalvarmağa başlamıştı. Alemdar bir tekme vurarak bağırdı! (Devamı var) A ZN LE GN REZ © o Bir müddet sonra, Rallinin, Mısırlıların, K le bir tecrübe yaptım; rtacalıların, Asürilerin, Babilyonların, Meşhur müellif “ganlıların, Makedonyalıların. Yunanlıların eski tariherinden müte bir cildi götürdüm. Evvelez olsaydı bu mühim esere şöyle bir yü kabul gösterirdi. zannediyorum: “Ulan! kaldır şu musibeti Karşımdan. yerine rakı takımını koy!,, halbuki şimdi, rakının is İni ağzına almıyordu. Kendisine üçüncü hısla hitap edileceğini! bildirdiği gün- Ben itibaren, teşrifat usulüne riayet etmeğe baslamırtık. Bina- leyh: — Zati devletlerine, 1765 tarikli ve çok meraklı olan bu "ati söilâneleri, bu eserde, Rseri takdime cesaret cüiyorum. filozoflara ait, metafizik ve fizik bulacaksınız, dedim. Sessizce beni dinledi, teş.kkür etti, kitabı aldı; örmediği, öğrenmediği bir har 8 'Büyfaları açı ve dikkatli dil Bleri anlamak için sarfe gözücile tetkik ediyordum. Texvi #ihhrib) (1) ile alâkadar olma'a “ adamları tarafından gör. lena yaptığı tesir o kadar kuvvetli J kavli okuyormuş gibi yaptı. Cür- i gayret insana dokunuyordu. Onu rte olan ve methedilen kitabi tarafa fırlatmak içi onların çekilmesini bekliyen, mü- t yı sever bir şehzadenin tavrı, hali vardı. Yemeğini aynı , İskemlesinin üzerinde dimdik, kibar kibar ve teş lde yapacağımız hataları tashihe hazır Vr hâlde yiyordu. işmektem vazgeçti. Lâkin nc zaman başı dumanlı geldiy- babam, şahadet parmağı ile kapıyı gösterdi. Evimizde ya: yavaş İntizam başgösleriyordu. Babam, ancak, altı ay son- Ea sokağa çıkabildi. Eundan korkuyorduk; bilhassa ben.. bir ogün saat üçte babam, sokağa çıkmamız için lâzımgelen işareti verdi. Evvelâ, bizi, kapının yanlarına dikti, sonra azametli bir selâm ile ağır ağır önümüzden geçti. Bundan sonra, bize, önün- den yürümemiz için işaret etti. Vesanki onu görmek için üşü- gen halkı dağıtıp, yol açıyormuşuz gibi arkamızdan yürümeğe banladı, Bu ve bundan sonraki gezintilerde de bizi #zecek bir şey olmadı. Macera birçok yerlerde işitildiği için ziyaretler pek oluyordu. Bize, daha ziyade eğlenmek, gülmek için geliyor Haydar Bey bile, sabik memurunu ziyaret etmeğe tenez- zül etti, Babam onu tanımakta cok gilçlük çekti. Haydar Bey rine mühim tafsiiğt kimsede kabını okşadı; sonra İğ dz icap elen merasimi yaptı. Hâdise annemi büsbütün şarırtmıştı; gülmek mi, ağlamak mı, pe yapmak lâzimgeleceğini kesliremiyordu. İçkinin orta. dan kalkması ile üzerine bir uyuşukluk gelmişti. Babamın ufak tef sk emirlerine hiddetleniyordu. Eskisine yakın bir hayat başladığı zaman, Aliye, bize ge lip gitmeğe karar vermişti. Bir iki defasında hiç ses çıkarmadı. Fakat son defasında: — Kendini kolla, yavaş yavaş tehlikeli olacağa benziyor. Diye fımldadı. Ondan sonra yine seyrek gelmeğe başladı. Yalvarmağa ce- saret edemiyordum. Çünkü bu hâdiseler beni değiştirmiş. “ol. durmuştu,,. Hem çocuklukta, hem de gençlikte aynı darbe ile ili ki, annem karşi - “İMA TMAZEL b b SEAN Yazan. R. Rober Düma — 96 — Çeviren: 'Rokur masanın yanındaki kol oturdu. Benua da yatağını" kenarına ilişti. Bilda sitemli bir edayla: — Stefan! dedi, — Fakat çok erken da, hattâ bay buçukta alu buçuk sularında bulunmak lâzım, Bu saatte ekmekçiler, sütçüler evlere uğrar- lar, Senden ricam Benunnm evini hariç- ten muhafaza tertibatı hakkmda malü - mat almandır. Çok iht MW davranmalısın. sivli po - İislerin dikkatini çekme. Saat bir suların. da o civara bir daha gidip tekrar vaziye- ti gözden geçir. Sonra bana malümat ver, Genç kadın sordu; — Seni nerede bulacağım, burada mı? — Hayır. Belki Söbert dışarı çıkmamış Olur, Trokaderonun arkasındaki küçük bahçeyi biliyor muşün? — Evet. Ortasında bir mızıka var. — Tamam. Seni orada saat ikiden İtibaren beklerim, Senden maliümat alâık- tan sonra da vakit geçirmeksizin... Sustu. Stefanm tamamlamadığı cümle. nin mantıki sonunu tahmin etmekle be- raber Hilda sordu: — Sonra? — Yeniden bir teşebblls yapacağım. IX O günün akşamı saat yedide Rokur, Benuanın yanına döndü. — Ne var ne yok yüzbaşım? Öğleden sonra bir şey oldu mu? — Hayır. Ha unutuyordum. Kolonol G3ro telefon etti. Sizin oraya uğradığını- 21, mutabık kaldığınızı söyledi ve “Viktor meselesi de dahil her hususta plânınız mükemmel, dedi. Anlamadım ama oda telefonda (azla izahat vermeği doğru bul- madı. Bu sebeble gelmenizi sabırsızlıkla “bekliyordum. — Şimdi hepsini anlatacağım. Müsaa- denizle oturayım. Rokur masanın yanmdaki koltuğa otur. sabah saat alti- . Grenel sokağında köşkü du. Benun da yatağının kenarma İlişti. i Komiser bir cigara yaktıktan sonra söze başladı: — Sizden aynlır ayrılmaz doğruca kolonelin yanma gittim, Meseleyi bütlin tafsilâtiyle anlattım. Dikkatle dinledi. Be | raber kararlaştırdığımız plânı da İzah et- tim. Muvafık buldu ve “derhal plânm tatbikma geciniz, dedi, Size selim söy- ledi ve kendisine va: hakkmda sık sık haber vermezai emretti. Hepsi bu ka- dar işte... — Peki ama "Viktor da dahil, sözünün manası ng? — Kolonele ben fikir vermiştim. Me. sele şu: Viktoru bir müddet için nezs. retteki vazifesinden mezun addetmeleri- | nin mlnasib olacağını sövlemiştim. Hep burada kalacak, valnız sabahları öte be- | ri almak üzere dışarı çekseti'ğj ondan daha sadık bir muhaff mi” ” # — Tabif. Kölonel ne ded — Muvafık buldu, Viktor 8” rada kalacak. Geceleri de 9 tacak. Bu dahildön muhafaza t€ ce gelince; yarım sabah saat * fet değiştirmiş dg mur bu civarân münavebeyi€ ve iki saatte bir nöbet di saat bire kadar devam ede! Liber gelerek onlardan nebe cak. Liber içerde nöbet bokliyf” kadmla anlaştım, onun od! i cak. Yabancı veya güpkeli VU” girlnee işe koyulacak. — Yani? — Vaziyete göre hareket Kl çocuktur, Binada oturasl binada oturanlara sık sek geli den başka birisi kapıcıya sor” riye girerse « kadın da olsa “ lacak, Size bomba ile hücum edeni / bidiğim kadar Libare anlatti“ len ona benzer biriyse tabi ha dikkatli davranacak. Saat göce onda, yani pine kapandığı vakit Liberin de © il miş olacak. Fakat dışarda MÖ edecek. Liber biraz evvel geldi ve * sina yerleşti. Rokur ayağa kalktı, mem rini oğuştursrak ilâve etti: — Kapan: böylece kurduk Benun şakalaştı: — Evet. Yem, yani ben öt Bakalım avımız ne zaman $© — Bu günlerde gelecek v8 # görecektir. i baren ki X Ertesi günü öğleden sonr# çeyrek geçe Stefanla Hild& nun arkasmdaki parkta bulu$ü öğrendiklerini anlattı. Deliks” le: — Teşekkiir ederim Hild8- diğin malümat çok işime ya! ları elde etmek sin çok m mişsindir herhalde? i —Hayır Stefan, bilâkis o du. Çok da eğlendim. Seni - den dolayı kalktım Kiyafetimi taranmamış saçlı bir mahsll© o ğron büründüm. Önümde mavi” nuanıa evinin karşında dol İislerin yanından geçtim. (Deve İİ NİAKLEDEN-İ HUSEYİN ZEKİ çıkmam mukaddermiş.. Bu gülünç, garip baba il9 wi intizamsiz anne arasında ikiye parçalanmıştım. anlatıyor; bir de buna kavuk sallıyordum. Bein ” bir rahatlık, Aliyenin tavsiyeleri üzerine, bana Ol j ni vermişti: — Bak, ne yaparsan yap, demişti. Ben dünyadö nin karısı olamam! Zeki ve hassas bir insanda bu tavsiyenin ya nüyordu. Aliyenin ihmalini, şeve, bilhassa ona itimat ettiğim için . tabfi ve dul duğuna hamlediyordum. Ona genç kızken malik ol bu vücuda ve bu ruha ilelebet sahiplik damgasını * ğumu zannediyordum. Çetin hayat, fakirliğe kar” Gele daha fazla seyler düşünmeme müsait değildi. malümdur. Herhangi mânasız, saçmasapan bir kitap” siz bir deniz gibi, malümatla dolu hissini veriyö! İstez mısralar, en meshur çairlerin şiirleri kadar © ziyarelerinin azlığını, kısal? vaziyet” di o ti) samlık için sarfettiğim gayrot ve kuvvetten dolay hyordu. yorgunluktan ölü gibi dönüyor ve ancak babamul © yen icat ettiği komediys tahammül edecek kadar Haydar Beyin yanında çalışan bir nakkasa mi ylemiştim. Bu adama, ayrıca dışarıda İş tedariği gil ziyor ve ben de yaptığım işlerde hissemi alıyordu. tün hayatımca devam edecektim. Fakat Aliye bu” lunca, hemen Haydar Beye koşmuş ve nakkaşın ğını söylemişti. Bunu sonradan öğrendim. Nakkaş? katiyen farkına varmadı. (Devamı ve) (1) “Senahrib,, Asuriyoe hükümdarlarındandır-