i an odanın bir profesör tarafın kiralandığı, pek çabuk ortalığa yâ- , Evin diğer kiracıları, henüz pro- ği em, N beraber, böyle muh- all komşuluk edecekles i ü, şimdiden bir gurur duy- A air Yet günün birinde, evin cümle her iki kanadı da - nadir Olduğu üzere » ardına kadra Eşyalar birer birer içeri taşım- esörün karısı, elinde bavullar halde, telişir telâşi evin içine ğa başladı. bu işler olup bittikten ve ailesi (eşyalarını kısmen yerleştirdikten sonra, yeni ilk “hoş geldiniz!,,, diyen in- dorun en dip odasında oturan Mariye Stepanovna oldu. Kor'- olesörün karısına raslayan panovna: Çok şükür, dedi, nihayet taşındı - iy öyle büyük bir sabırerzlıkla EN ki tasavvur edemezsiniz | er evin içindeki münev * | Sâyısı ikileşmiş oluyor. Bu e- İ şer öyle kaba, öyle kaba in - R, * ki, Konuşacak kimseler yok... ği Stmndan gatlamak işten bile Su Profesöre derin saygılarımı vi i çok rica ederim, Na, sâat sonra Masya Stepanov - Mü profesörün odasına soktu. ha Odanın içerisini iyice tetkik et- Tale, ra, gayet gizli bir şey söyli- | mahsus bir eda ile: | 0 Size mühim bir şey söyliyeceğim, Mak ha Mihaylovlara itimat e Mi eziniz Bunların odası, ka- girer girmez, sağdan birinci ihaylov yankesicinin biridir. 1. £ 7; N N 4 il Fn 7 # fi? Eğ » A ama doğru idi. Profesörün ka- Mü, eSalarında, masa başına geçmiş, 1 Saymı içmeğe hazirlanıyorlardı. Cal dışarıdan kapınm kilidine ış gibi bir ses geldi. Aradan Maşiye kadar bir zaman geçtikten Ki Kay ola kapısı aralandı. Bu aralıktan z Stepanovnanın başı uzandı; “İnç Semaverinizin Henüz kaynamadı işa rüyorum. İyisi mi, buyurunuz yz bizde içelim. Çok rica ederim, o& * tekellife hiç lüzum yok. Biri. İ Bi, €r komşunuz olmam İtibari- a Sekinmeden bana gelebilişsiniz.. ni, » yorgunluğunu bahane ede" İN daveti nazikâne reddeti. | ata profesörün karısı, oda önünde, koridorda bıraktığı min ortadan Ookaybolduğunu » Uzun aranmalarden sonra, Mutfakta bir mazanm altında bir halde bulundu, aranma ve bulunma ameli- ben takip eden Mariya vi gayet soğuk bir edayla: X de Petinizi ben kaldırmıştım, de ii ii na Mademki benimle arkadaşlık Mami Sayımı içmek istemediniz, se- Münir yolu kapayarak koridorda dur iy v0 bir mâna yok.. Profesör aile. “iye lizumundan 1 Mai 73 Stepanovna, bunu takip eden fazla kurum in) i a İçinde, profesörlerin gaz ocağı» mek, postacının getirdiği saklamak, mobilyeleri kir iz Suretiyle reddedilen dostluk İntikamını almağa çalıştı. lerden, takriben, dört gün A, Sene bir sabah, birdenbire Mari- “Vnantn başı profesörlerin 9- dı, um Sizin gar ocağınız neye “iyor? Sakın gaz içine su olmasın?. İsterseniz Wiz da çayı beraber içelim. münevver insanların, biri - Bin pibi durması hiç te iyi EL. Hem bu, diğer kiracıla- "nda pek ayıp oluyor, EE EE GEY, ci i z Fi . # ize çi | Zorla güzell k Yazan: V. Ardov Bu dostluk teklifi de, birincisi gibi reddedildi. Mariya Stepanovna,. bir hafta sonra yeniden sulh teklilinde bulunmak üzere, derhal gene askeri rekâta başladı. Dostluk etrafında yapılan mücadele” nin bir üşüncü safhası oldukça, ağır ctriyân ediyordu. Mariya Stepanovna, ağır ağır, âdeta tesadüfi imiş gibi pr tesörleri taciz etmekte devam ediyor - du. Bu düşmanlığın cân çekişmeğe yüz tuttuğu bir gündü, prolesörlere misa * ! / taş: dü934. Cibs Grler geldi. Misalirlerin şen ve şakrak sesleri, bayramlık kıyafetleri, ev sa- hiplerinin misafirlerini ağırlamak hu - susunda gösterdikleri ihtimam, bütün evin gıptasını, hasedini tahrik etti, Ev sahipleriyle misafirlerin tatlı tat- k konuşup gülüştükleri bir sırada, bir denbire profesörlerin oda kapısı çalın» dı Mariya Stepanovnanm sesi duyul- du; — Artık bu kadarı da fazla., Daha doğrusunu isterseniz, bu sizin yaptığı mız düpedüz edepsizliktir. o Lâstikleri- Bizi koridorda bırakmışsınız; karlar # rimiş, her taraf su içinde kalmış. B:ş dakika sonra yeniden kapı çalın- dı, Ayni ses gene aymi şeyleri tekrar etti, Misafirler seslerini kestiler. Hat- tâ biraz da somurttular, Ve profesörün karısı mutlağa gitti, Kendini tutmağa çalışarak M. Stepa" novnaya; — Kuzum, dedi. Sizin, bizimle.ne a- Lp vereceğiniz var?. Mariya Stepanotna, bir tek kelime söylemeksizin, ateşin üzerinde kayna - makta olan profesörlerin çaydanlığın: aldı ve içindeki sıcak suyu bulaşık çu- Profesörün karısı öfkesinden #treye resi — Benden, daha doğrusu bizden ne istiyorsunuz?, “xa Mariya Stepanovna büyük bir sükü - netle: — Hiç, ne istiyeceğim!, Sadece dost İuğunuzu istiyorum, dedi ve elini pro- fesörün karısına uazattı., Profesörün karısı kat'i bir eda ile? — Aslâ!. cevabını verdi. Mariya Stepanovna, ayni soğukkan: klıkla, rafta durmakta olan profesöre ait bir bardağı kaldırıp yere fırlattı... Bardak paramparça oldu. Profesörün karısı, ayni inatçı eda ile; — Aslâl.. diye tekrar etti, Mariye Stepanovna, profesörlere ait raftaki tabaklardan bir yığmı eline al- dr. Profesörün karıst artık tahammül « demiyecekti, Fakat hu sırada kendi o- dasınfan yükselen kon'işma ve gülüş- meler onu ikaz esti. Herhangi bir reza- let çıkarmak, m'safirlerden pek ayıp o lacaktı. Mariya Stepanovnaya dönerek: — Pekâlâ, dedi. Teklifinizi kabul e diyorum, Buyurunuz bize gidelim. Mariya Stepansvna, şüpheli bir eda Mariya Stspanovna, şüpheli bir eda ile profesörün karısına baktı, Ve acele etmeksizin elindeki vanak çömleği tek. Tür rafa koydu. Sonra, şen bir tavırla; — Yalnız bir kaç dokika müsaade etmeniz lâzım. Sizdeki misafirler ne de olsâ yatancı münevverler.. Gidip ke- yafetimi değiştireyim. , Üç dakika sonra, gene profesörün ou kapısı etlndı. Fakat bu defa ya" VAY ve nazi'ddne çalınıyordu. Odaya, süslenmiş ve pudralanmış bir bale Mariya Stepanovna girdi. Pr*sörlin karısı, gözlerini kanata - rak ve Yumrutlarını kuvvetle sjrar-k* — Tanmınız, dedi, komşumtz!. Mariya Stenanovna, altın dölerini gösterecek sekilde mülümsiys, — O”, eh mışalletı, kala k, dedi., Artık ben teer teer elini #.imuyayım da, topuna birden bir “bonjur!.,, diyeyim. 10 EYLÜL — 1039 CUMARTESİ Micri: 1357 — Recep: 14 e 506 12,11 1546 18,28 20,03 3,53 Lüzumlu Telefonlar Yangın: İstanbul Için: 24727, Reyoğlu için: 44614, Kadıköy için: 60020, Üsküdar i- çin: 00625. 'eşilköy, Bakırköy, Bebek, Böyükdere, Fenerbalıçe, Kand köy, Kartal, Büyükada, Heybeli, Kınalı, için: Telefon muhaberi runa yangın demek kâfidir. Rumi itfsiyesi: 22711 Deniz itfaiyesi 36, .20 mera. Beyazıt kulesi: 21998, Galata yangın kulesi; 400064 Sıhhi imdat: 44998. Müddeiumumilik: 22790. Emniyet müdürlüğü; 24382. Nefia Vekâleti İstonbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 , İstan, bul: 24178. Sular İdaresi: Beyoğlu: 44733. Beşik- i: 20722. Nurosmaniye: 21708. Üsküdar » Kadıköy: 60773. Havagari: İstanbul: 24378. Kadıköy; 60790. Beyoğlu; 44042, Taksi Otomobili İstemek İçin Beyoğlu ciheti: 40084. Bebek 88 - 101. Kadıköy ciheti 60447. Denizyolları İstanbol acenteliği: 22740. Karaköy: 42189, Pazartesi Topbaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sali Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- danya. 19 Kurabiga, 20 Bandırma, Gala- tadan 12 Karademir, Sirkeciden 10 Mer- sin, Çarşımba Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Perşembe Tophaneden 9,30 İzmit, 16,10 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12 Karadeniz. Cumartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Pazartesi Tophaneden 9İmroz, 9.40 İz- mit, Galatadan 3,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür, 13 Karadeniz, 22,30 Mudanya, ciheti: Müzeler Ayasofya, Roma - Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze, (Bu müzeler hergün sast 10 dan 16 ya kadar açıktır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazar- tesiden başka hergün saat 10 dan lt ya kadar ve Cums gönleri 16 dan 17 ye ka dar açıktır. sini Toplnpı Müzesi: Hergün kant 18 ten 16 ya kadar açıktır. Memleket Dışı Deniz o“ Seferleri Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köslenceye; Seli günleri 18 de Pis Oy Beyrut, İskenderiye. alyan vapurları: Cuma günleri saat 10 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyeste, S Sirkeci İstasyon Müdürlüğü Telefon 79. Avrapa Hattı Semnplon eksoresi hergün Sirkeciden sas! 22 de kalkar ve Avrupadan geleni sait 7.25 te Sirkeciye muvasâlat eder. Konvansiyonel 20,90 da kalkor, 10,20 de gelir. Edirne postası: Hetgün saat 8,50 de hareket eder, 19,33 de gelir. Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler: Saat $ de Konya, 9 da Ankara, 15.15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Eskise- hir, 19.10 dn Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı, Bu trenlerden saat 9 da hareket eden Ankara muhteliti o pazartesi, çarşanıba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar seler etmektedir. MÜNAKASALAR: Haydarpaşa eski istasyon binası ve Te) vizörlük binasila vagon garajının yıkılma $ı ve yıkılak malzemenin yıkıcı tarafından alınması işi (5000) lira muhammet bedel le arllirmuya O konulmuştur. O Artlırma 12-938 larihine rasilıyan pazartesi gü nü soat 11 de gar binası dahilinde birinci işletme komisyonunca yapılacaktır. GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? Ressam Nazmi Ziya vefat elli. Istanbul Radyosu 10 EYLÜL — 1038 CUMARTESİ 1930 dans musikisi (olak), 18,50 pratil 5 Murat, Fen musuhabeleri, 19,35 Şeh mini holkevi musiki kolu tarsfından kan 10,55 borsa haberleri, 20 saat o ayarı; nviç rasathanesinden naklen, Necmet tin Rıza ve arkadaşları o tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20.40 hava ra poru, 20,43 Ömer Rıza Doğrul tarafından arapça söylev, 2İ saat ayarı orkestra, 21,30 Nihal Asım ve arkadaşları tarafından Türk ransikisi ve balk şarkıları, 22,10 halk tür küleri, Osman Pehlivan tarafından, 22.50 Ajans haberleri ve ertesi günün programı, 23 saat ayarı son. Yazan: E.13ün teorpidosu Rahmı YAĞIZ iskeleyle birlikte teşkilâtı mahsusa şefin ve kumandanı havaya uçurdul Re Bu suyun hemen yüzünde parıl parıl parlıyarak çırpına siçraya gelen ini bir cisimdi. Tüfeğine yaslanıp duran jawdar ma kumandanına bunu işaret etti. Mırıl dandı: — İri bir balık olacak.. Değil mi yüz- başı bey..Top mermilerinin suya düşen. lerinden sersemlemiş, süratle karaya doğ ru geliyor. Balık zannedilen şey öyle bir süratle geliyordu ki, Ziya Şakir sözlerini bitir meğe vakit kalmadan iskelede (dehşetli bir infilâk oldu, iskelenin ön kısmı par- çalandı, bunu ikinci ve üçüncü patlayış" lârm kulak tırmalayan, öd koparan gü" rültüleri takip etti, Teşkilâtı mahsusa şefi ile jandarma kumandanın ters dönmüş, sersemlemiş balık zannettikleri cisim 175 kiloluk müthiş bir torpido idi. Brodey, bombardıman sırasında iske- leye gelen bu iki adamı görmüş, bun- ların cür'etine, cesaretine şaşmakla be. raber, dürbününün adesesinde şahısla- nan bu adamlardan birisinin üniformalı Osmanlı zabiti, diğerinin de apoletsiz fakat Kilotlu, çizmeli, kalpaklı ve beli tabancalı bir şahıs olduğunu görünce Mudanyanın muhafazasına memur ku mandanla erkânı harbi zannctmiş, top ateşine devam ederken emrini yapışlır- mıştız - Torpido atılacak.. Ateş! E . 13 ün katil kovanlarından fırlıyan iki mermi hızla ve âdeta sıçrar gibi Mu- danya iskelesine doğru koşmuş, birkaç saniye sonra müthiş bir intilâk işidilmiş, duman içerisinde kalan iskele görülmez Helbruck, Broveyin torpido attığını gö” rünce o da iskelede bağlı duran vapuru torpidolamak hevesinden kendini alama. mış, bu hedefi torpidocularına göstermiş, mesafe ve hesapları vermiş, arkasından da kumandayı bastırmıştı: — Ateşi, E .13 ün torpidoları İskeleyi, iske ile berâbet teşkilâtı mahsusa havaya uçururken B - 7 nin torpidoları da iskeleye bağlı Biga vapuruna biribi- ri ardına iki İsabet yapmış, zavallı €- imektar Türk trasporu kapkara bir du. man bulutu içine gömülmüş, bulut sıy- rılırken, yıkılan, parçalaran iskeleye çev rilen gözler “Biga,, yı yetinde bulama muşlardı. İki torpido isabeti alan gemi daha kendini saran kara duman bulutu kalk- madan suyun dibine inmiş, Osmanlı de. niz ticaret filosunun fakir kadrosundan bir sefine daha böylece eksilmişti. Balık mı değil mi, diye, jandarma ku- maudanile görüşen Ziya Şakir infilâki duymamıştı bile... Sözlerini bitirmeğe vakit bulamayan İttibat ve Terakkinin teşkilâtı mahsusa şefi birdenbire etrafmi #aran bir duman ve boğuk bir gürültü ile kendinden geçmiş, gözlerini açtığı zaman kendisini iskeleden 50 metre kadar uzak” ta, Mudanyanın sahilinin rutubetli kum- ları üstünde bulmuştu. Ziya Şakir gözlerini açtı, burnunda dayanılmıyazak kadar ağır bir koku var- dı, Üstü başı sapsarı bir toz içinde kal muştı. Müthiş bir dermansızlık bütün maf- sallarını kırılmış gibi kıpırdatmıyor, genç komitesi vücudunun muhtelif yerlerinde ağlar, acılar duyuyordu. Artık top sesleri kesilmiş. Mudanya" dari panik de ilk heyecanımı kaybetmiş- nisbi bir sükün avdet etmitşi, Çok gaçmadi.. İki üç kişilik bir grup, basta muvtahfız tabur kumandanı bulu. nan 3 kişilik bir asker grupü Ziya Şakire yaklaştı. Nelerler yerde yatan teşkilâtı rorhsusa selinin yanına koştular, kolla- rıra girdiler. yerden kaldırdılar, Binba- $i genç Amirinin üstünü başını silkelemi- ya başladı, konuştu; e mk kpa Kin mm yönle m ml amamalliğpmmşmilmillin lke smmm ilin bilimin inizi ilmiye amman EM e parlüm â — Geçmiş olsun beyefendi! — Mersi.. ama ne oldu bize? — Üstünde durduğunuz Mudanya is. kelesine bir torpido isabet etti. — Torpido mu isabet etti?! — Evet... Büyük geçmiş olsun beye- fendi. Taliiniz varmış bu badireden sağ kurtuldunuz.. İnşaallah da salimsinizdir. Ziya Şakir tekrar teşekkür etti. Kendi- ni yokladı, sonra hâlâ üstünü başını sa- ran tozları temizlemiye çalışan binbaşı. ya cevap verdi: — Bir tarafımda kırıklık falan yok. Yalnız çok halsizim.... Sanki bütün maf- sallarım yerinden oynamış!,. Burnumda da tuhaf bir koku var. — Torpidonun içindeki mevaddı infi- İâkiyenin kokusudur. — Belki.. Jandarma kumandanı nerede ne oldu? — O da şurada biraz ileride kumlara düşmüştü. Zavallının bir kolu ile bacağı kırılmış; tabur hastanesine kaldırttık.. — Vah, vah... Ben sebep oldum bu fe- lâkete.. — O bir şey değil beyefendi. Ne ya- palım, tali bu; ;yalnız şehir heyecan i- çinde çalkanıyor.. Halkın maneviyatı sıfıra indi. Tahtelbahir korkusu bütün şehri kaplamış, herkes civar köylere ka. çıyorlar. Mudanya boşalacaktır. Buna bir çare bulmak, tedbir almak lâzım. — Evet... Doğru, hakkmız var... Siz bu hicrete mâni tedbir alm... Ben de geleyim. Halkı teskin edelim. Ben biraz toparlanayım da kaymakam beyi göre- yim. — Peki elendim. dar vera dd oi Binbaşı balkın Mudanyayı boşaltması- na mâni olacak ilk tedbirleri almağa ko. şarken Ziya Şakir de deniz kenarına ir» di. Ellerini, yüzünü yıkadı. Kötü koku- nun tesirinden hâlâ kurtulamıyan geni. zini bol deniz suyu çekerek temizledi. Sonra kalktı, kaymakamlığa gitti, Kaza kaymakamı tuhaf bir hal içinde idi. Zavallı adam sabah karanlığı hiç beklenmiyen bir taarruza uğrayışın ver- diği şaşkınlıkla yarı giyinmiş bir vaziyet- te kazaya koşmuş, odasına gelmiş, ta. bur kumandanı, jandarma kurhanda. nini aratmış, hiçbirisini bulamamış, et- rafındakilere: — Ne yar, ne oluyor kuzum? Dedikçe müphem cevaplar almış, bir yandan bombardımanm dehşeti bir yan. dan ölenlerin, bağrışan, kaçışan halkın çıkardığı korkunç gürültü adamcağız aklını başından almıştı. İskeleye atılan torpidoların infilâkm- da kaymakamlığın camları da yerlere inmiş, kaymakam baygınlıklar geçirmeğe başlamıştı. ' Odarılarla tahrirat kâtibi, doktor çok geçmeden kazaya gelmişler, kaymakamın odasında toplanmışlar, baygınlıklar ge- çiren kaymakama biraz kendine gelince teskin edilmiş, tahrirat kâtibi de izahat vermişti: — Iki İngiliz tahtelbahiri sabah ka. ranlığı iskele meydanını topa tutmuş, iskeleye torpil atmış, orada duran Biga isminde bir vapuru da batırmış.... Hepsi bu kadar. Kaymakam bunu ufak görüyormüş gibi anlatan tahrirat kâtibine biraz hırslıca baktı, Sordu: — Yaralananlar, ölenler var mı? Kâtip tereddütle cevap verdi. — Eh. Evet beyim.. Tabii olacak., O kadar top atılmış, dört torpido isabeti yapılmış, Elbet arada yaralananlar, ö- lenler vardır. Ama, örzetliğim gibi 2- detçe gayet az, * Kaymakam yeniden söze başlarken o. danın kapısı açıldı, mustahfaz taburu kumandanı girdi. Binbaşı biraz telâşir hareket ediyordu. Doğruca kaymakama, yaklaştı, askeroo selâmladı, anlattı: “iz (Devamı Var) â ğ