MSN 2) TEMMUZ — 1935 TARA HABER — Aksam postası Ç (Dünkü nüshadan devi) epey Nerlâ; gördü. Pırlanta Palmağında İşli işil yanıyor, | dudak ia ük Wâri berrak bir k; ak bir kahkaha kin Ağlıyordu, kaha at gır bir vaziyetle or.. Hah işte ren esi bembeyazdır.. Bir *5ilimtrak beyaz., Sessiz sada- Fökat ne oldu iarı büyük salon dı Sulür EB keban * mürekkep kadar siyah ında : yalla a bulunuyorlar, Semiha! Yar, sâkin. Yavaş yavaş kürek >Biz m ia key Me ariyorsun Semiha? Vakit mi? det Öğ ii le yüke ie Ölüm gölü kenarında ing elan. Br ia maz. Burası eni Mam. İha iyi olur N e Ker Çünkü maltvorlar beni, b beş atak, hepsi. Kodniser polis 1 tut İN acaklar, bıleklerime kelepçe t ii v ar ia iz hal 1sini salın alan an Fakat o bu iş- inkü halıyı ecnebi iş e iya sattı bile. Fa- İm, meme aZ. O adamin sizi bu v daha iyi, Beni dinlerse- san SE Suyunun içeri. Şe, Salar sizi o çağırıyor. e da ae piril piril yanan Plant kkat et Necdet. A İleri arı o görmesin, sonra ler ka “sın yeniden belâva gi- a seni kurtaramam, Aman varab vak uyandı ve saatine Pencereden süzülen ay > sarelenivor. Yıldız, ra n bir tentene Yi li ind, 20 ği şiş âç ş,, “aPilirken vücuda getir- ie öy görünüyordu. a kı yina girdi. Bildiği sapa yu. in dir be yan geterek kraliçe: v in si rı, BeN ağından çıkan ve sabıt Me Pheden doğan ilk söz; Nede Seni dün gece gör. vap YEPĞİNZ. cokda, ikizi *vvelâ ikinci sualinize İzi, ei Dün bütün gün v: ktirin R UĞrAŞtım. Size getirdi. İmama” SPılması, bir dakika bile iğ Sir Sime icap ettiriyordu , Ütreyerek; BOÜRİPDAN FİY nergğe? — Kahta m diye tekrarladı. kulesinden çok. daha Stediğiniz zaman Taya m » Meğün yi Arsu ederse İlay Orası? : “Kızm için çok uzun İSAP etmiyecek!,, lie Hi, talan <İ maz, dedi, Bitac pe kadar emniyetteye orar a &yni derecede Etaniyet- Ra Akışı , Yin da Bid işinde gidip görü- Selesi yok, Mabel, YY gelirse, kendini bileyim.. Emin olu #r olan hayatım n 6 NA İyice mühafaza ede may, korkardı. eye kadar dü. 1 Onun muttarit a- İbtiyarsız yüksek sesle söyleniyor. nasıl vi mi, insan bunu 'Titriye ti! yı söndürüyor. Fakat karanlık o kadar korkunç ki.. Lâmbavı yeniden yakıyor. bir çeyrek saat uyuyor, haykıra haykıra tekrar uyanıyor: — Kapı çalınyor i a, yene bu hayal, Nihayet | G ekilleri çiziyor. | j İarkedemiyor. iye tekrar yatıyor. Lümba. Tel karanlık ve YENİ TESLİMAT İLMUHABERLERİ MİZ dınlıktı. Başuc yerme yk ee eye o elipy taişlii soğuk. Haziranda mıyız. ikincikânunda | rüyasız bir uykuya gömülüyor. ğı vakit her a duran masaya yer- leştirilmiş tepsideki çaydanlıktan ve süt kabından sıcak dumanlar nuş ekmek dil neseli bir adamın yüzünü Annesi de V ——— — dımlarla odada dolaştığını, omuzlarına dökülen güzel saçlarını, kendisini ta. zip eden bazı düşüncelerden kurtulmak için baş sallamasını seyretti. Birdenbire ; — Mabel! - dedi, Sara hayırlı bir haber vereceğim.. — Hayırlı bir haber mi? Çabuk söy- İleyiniz kraliçem. . — Senin Lansölo Bizorn, yakalan- dı. Şatölede.. Vaadimi yerine getiriyo- rum, Onu ne istersen yap.. Mabel cevâp vermedi Margarit ona bakarak ilâve etti: — Bigornu kerim için tevkif ettir- msdim. Şu xâğıdı al ve oku Mabel.. O. nu, seni memnun etmek için yakalat - tum, O, senin malındır. Mabel, kraliçenin bir çekmeden çi- kardığı kâğıdı alıp okudu; “Bu kâğıdın hâmiline kral hazine. sinden iki yüz taçlı altın Ekü verile- cektir. Bu para Bigornun katli bedeli. dir. 1314 Milâdi sene Fransa kraliçesi Margarit dö Bürgony Hayrete düşen Mabel: — Haşmetpenah! Lütfen bu irade- nin me olduğunu izah (buyururlar - dedi, — Ne var, bunü anlamıyacak! Lan- sölo Bigornu sana verilmek için satım almıya mecbur oldum. Ücreti olan iki yüz altm Eküyü veriyorum. Kasaları: mızda altın kalmazsa Marinyi sağ ol. sun. O, onları doldurabilir. Bu irade, Lansölonun mahkemeye sevkedilmiye- ceğini gösterir. Zira dava, kaçılması kolay bir iştir. İş hâkimlerin elind: kalır.. Şimdi Lansölonun hükmü elin- dedir. Bu kâğıdı götürür, şehreminine verirsin. Jan dö Press bu kâğıdı alir, almaz, Lansöloya ait emirlerini yerine getirmek için emir alanıştır. Anlıyor muşun?, çıkıyor. Kızar. ri, tabaktaki tereyağı | hatırlatıyor İ eş odaya serili halı üzerinde hendese Muzaffer Esen Üzerinde kocuman krizantem bir kimono Annesi taral ay- vd ket haberi "Yarın erken gel, ki at için eve gelecel olur... Bu 1 başında, | ban telâşa düştü Semiha kendini öld thalısım kimin çaldığı kalmadı. Bu ölüm bir itiraf evimizd kendisine € bize bu kötülüğü yapsın. — Hiç anne. Birdenbire edilecek bir şey değil. Sonra rağmen Semihaya dâ halde aşkın eli olmalıdır. yiyor, sonra da çok bol bir yordu. at heyecanlarıp da Semiha ile aran pek iy sofraya olurur oturmaz, kiz — Neçdet, artık uyan, diyor. on oldu. Sen uyürken ne büyük bir felâ, aldık, bilmezsin yavrum, Se. mihaya akşam giderken baban tenbih et- sabah sekiz oldu, çök acıdım. işlenmiş r tahki. senden soracağı Semiha yok.. Sekiz buçuk olduğu gene yok. Ba- #vine bir uşak gönder- di. Ne haber aldık, bilir misin Necdet?. Artık Tebriz nağa ihtiyaç sında. dır. Sefil kız.. Baban bir otomobille doğ. ru Semihanın evine gitti. Her tarafı iyi- taramışlar, halı yok vesse. naz satmış olâ- sevgilisine ver- baktığımız bir kız Insanın aklı almıyor.. A, sana da ne oluyor Necdet? Ara sıra böyle başım dönüyor.. Merak her şeye — Ben de acıdım, doğrusu. Bu işte ber Çünkü Semi. | hanın paraya hiç İhtiyacı yoktu. Bizde aylık alı. kendini hasta etme Allah aşkına Necdet, Senin i değildi sana hain galiba, hain bakmağa başlardı.. İyi bir kız ol. madığı bu bakışlarından da belliydi . BÜRİDAN ———————— a e Mabel hemen aşağıya indi. Perili ev- den çıktı. Döndüğü zaman da blirtiyi yerinde, bıraktığı gibi, ayni vaziyette bulmuş ta, —.— ESRARENGIZ ZINDAN Büridanla maskeli iki arkadaşı, ma- naştitın könuşma odasına bitişik mah- füz, penceresiz, sağlam kapılı, bir oda sına kapatılmışlardı. Bundan başka sim sik: da bağlıydılar. Ne kollarını, ne de bacaklarını kımıldatabiliyorlardı. Ka- patıldıklarından iki saat sonraydı. Bir adam; — Bonjur, « dedi. - Galiba bu şeytan papaslarının yerinde pek sıkılıyorsu- sunuz! Azıcık sabrediniz. Az sonra size lây:& olan bir yere gideceğiz. Büridan içinden: — Strajile - diye mırıldandı. Mahpuslarla o meşgul görünmiyen Strajildo; — iyi. Güzel. Pek gisel. Pek gü- zel. Her yer kapalı. Kaçmalarının im- kânı yok. - dedi. Sonra mahpuslara dönerek ilâve etti: — Mühterem efendiler, tekrar gö- rüşürüz. Gün, ne sebeple olursa olsun, birden- bire, hürriyetlerizden mahrum edilen * lerce bilinen müthiş bir yorgunlukla giçti. Böyle hürriyetinden mahrum kak mak, mağrur bir adamın tahammül e- debileceği bir şey miydi? İşte Büridan bu vaziyette idi. Pek uzun süren bu günde şiddetli bir azapla kıvrandı. Fa- kat 6, cesurdu. Düşünceli ve dalgın gözleriyle bu. Yunduğu köşede sessizce uzanıp kalmış- tı. Ağzından bir mırıltı bile çıkmıyor- du. İki arkadaşı da bu sükütu bozacak hiç bir harekette bulunmuyorlardı. Akşam oldu. Gece karanlığı etra sardı, Mahpuslar, rahipleri duaya ve du.. Baban bu kıymette bir daktilo bul. mak için çok eziyet çekecek. Kapı çalın. dı. Herhalde baban gelmiş olacak.. Kalk giyin. seni salonda bekliyoruz. e de Öğle oldu. Bütün âile yemek masası başında toplandı. Hizmetçi çorba kâsesini sofraya koydu. Bugün yüzü neşelidir. Hırsızm kim oldi asılmış, üzerindeki şüpheler dağıl- nil, oğluna bakıyor: — Necdet.. sen evde oturma, kirlara çık, biraz hava al, Çehren o kadar bozuk ki Neriman bahse karışıyor: — Başka çaresi yok.. Bu çocuğu balık yağma başlatmalı.. Sonra sabahki heye. ar da çocuğa fena tesir (o etti.. Biraz daha çorba ister misin yavrum? sözleri söylerken memnun bir ta un döldurdu, ve ağız dolusu — Binde de kabahat var ya. zde bir yabancı çalışırken her (tarafı açık birakmamalıydık. Semihanm babasının ikülâs yüzünden hapse girmiş bir tahsil- dar olduğunu biliyoruz. İnsan, ne de olsa babasına çeker. Bir dakika sustu, sonra sözüne devam etti: — İnsan ilk hükmünde hiç yanılmıyor. Bu kızı gi görür görmez gözüm tutmamıştı. Doktor Hafız Cemal LOKMAN HEKİM Dahiliye Mütehassısı Pazardan başka günlerde öğleden sonra saat (2,5 tan 6 ya) kadar İstanbuda Divanyounda (104) nu- maralı hususi kabinesne hastalarını kabul der. Salı, cumartesi günleri sabah “9,5 — 12,, saatleri hakiki fukaraya mahsustur, Muayenehane 22398. 117 —— yemeğe davet eden çan seslerinden başka hiç bir şey işitmiyorlardı. Kapı açılarak, oda, bir fenerin hafif ziyasile aydınlatıldığı vakit, saat takriben akşa- min onuydu. Büridan başını kaldırdığı zaman Strajildonun geldiğini görd Büridan; “Bu adama en küçük bir korku eseri göstermemeliyim. Acaba , sefil hâ- misinin yanına mi götürecek. İyi onu da az sonra görüp anlamış olüruz.,, di- ye düşündü. Strajildo sanki bu düşünceye cevap vermek istiyormuş gibi Büridanm ya. nıma sokuldu. bir tebessüm dolaştı. Elindeki geniş bir ipek $ar; kanlımın gözlerini bağladı. Dudaklarında müstehzi ı gösterip derhal deli. Katil haydut sırıtarak ; — Muhterem asilzadem, daha par- lak görmek ve aha iyi muhakeme et- etmenize yardım etmek için. . dedi. Büridan; — Gözlerim ister açık, ister kapalı sun, bence bir. Olanları ruhumun bir köşesinde parlak bir şekilde görürüm. — Acaba neler görüyorsunuz efen- dim? — Bağlı bulunduğum halde senin korktuğunu görüyorum, alçak herif!., Müsterih ol. Murdar kanınla zehirlen- mekten korkarak seni ısıtmıyacağım « Strajildo boğuk bir sesle: — Haydi bakalım, gidiyoruz. - dedi. Büridan, gözleri bağlanmadan, - iki arkadaşının da kendi vaziyetine sokul. duklarını görmüştü. Onların gözünü bağlayan jandarmalardan bir — Maskelerini gözlerinden çıkaralım mı? » diye sordu.. Strajildo cevap verdi: — Bu hırsızların yüzlerini görmek zahmet olur. Jan Büridanım “yüzünü görmek kâfi. Ötekiler de bunun ayni" dir, « Bu sırada Büridan, odada bir çok a-