eş Yazan: Otobüsün fabrikaya muvasalat etme- si Benvayı sual bombardımanından tam zamanımda kurtardı. İçeri girerlerken telgraflar: birer de fa daha göstersek icap etti. Bu sefer ki tetkik a ciddi idi, yüzbaşının heyeca nı artmıştı; fakat hilenin farkına var- madılar, O gün hüdisesiz geçti. Göğsüne, ye- legenin altına husus! surette bilhassa Casusluk teşkilâtı için yapılmış yamyı sı bir fotograf makinesi yerleştirmi olan Benua, yeleğinin bir düğmesini teş kil eden objektilinden dikkate değer bulduğu her şeyin fotografını rahatça çekmeğe muvaffak oldu. Atölyelerden birini fabrikanm bir mühendisi, geztikleri sırada bankacılara yeni maden halitasının hususiyctlerini izah etti. Onların neler bu mâdeni işliyor? dişleri altında şerid bü parçalar makinelerin d çelik aletlerin len halitadan ne Cüşüyordu. Atölyeden dışari çıkarlârken,-yânın- dan hiç ayrılmıyan Nageberger ile be- raber olan Benuanm ayağı takıldı, gay ri ihtiyari onun caketini tuttu ve birlik litanın makinelerden arta kal parçalarından müteşekkil bir yığınının üstüne düştü. “İşçiler ye- tiştiler, kaldırdılar, üstlerini başlarını süpürdüler. Benva, rolünü mükemmel yaparak mahçubiyetle mırıklanıyordu? -- Affımı rica ederim her direktör. İ inden müthiş seviniyordu, esraren- Bİz maden halitasından nümune elde et meğe muvaffak olmuştu. Mahsus düş-. tüğü zaman kalitadan avuçlamış, doğru lunca pantalon sebine bunu sokmuştu. Pariste halitayı tahlil ederek terkibini öğrenmek artık işten bile geğildi. o Akşam yemeğinden sonra direktör- lerden üçü Benua ile bir kare yaparak poker oynadılar. Bu esnada Benuanın gayet şık, Paris malı cigara tabakası mütecessişs Nagebergerin (— dikkatini çekti: — Müssads edermisiniz? diye elini uzattı.Çok şık,çok | sanatkürüne doğrü- #u..Pariste aldıtız galiba? Kuyumcu- nun İsmini ben de İşitmiştim. Pek meş- burdur. ; — Evetl,. Sant ikide poker partisi bitti, Oda- sına çekilen Benua, yatağının yerini ta yin ettikten sonra elektriki söndürdü ve karanlıkta soyundu; İsabetzetmişti, Çünkü Nagebörger anahtar deliğinden sordu. Bir şey göremeyince içinden küfür ederek uzaklaştı. MİZANI DORANIN LERE XD EE öyle korkular, öyle dehşetli ölüm düşünceleri çöküyordu ki, yavrumun nasıl ve ne olg'ağını merak bile edemiyordum. “Tas biatın hiç bir isteğinde korkulacak bir şey yoktur.” diye ken- dimi teselli etmeğe, sükün bulmağa çalışıyor, anne olmağı ken di kendime vaadediyordum, #mma nafile, bana içimden mini- mini tekmeler savuran o çocuğu düşündüğüm zaman gönlüm- de muhabbet duyamıyordum. Kardeşçiğim, çocuk doğurmuş bir kadın o tekmelerden belki hoşlanabilir; fakat ilk defasında o bilinmiyen canın çarpıımaları insana zevkten ziyade hayret Ş. Rober Düma ER ağar. Ertesi gün Benua, yanı başından hiç ayrılmıyan Nageberrirle beraber tec- rübelerde bulundu. Fevkalâde bir hâ- dise olmadı, Benua epi malimat edindi. O gece yirmi iki kişilik bir ziyalet- ten sonra fabrikayı ziyaret tamam © luyordu. Davetliler ertesi pazar sabahı hareket edeceklerdi. Sahte Grünert bu nyacağı için özür diledi, Şalingen di- rektörüne pazar günü öğleden evvel Berlinde bulunması icap ettiğini söyle- afette buluna- di; — Berline Morzellbergden saat 21.30 da bir tren var, Ona yetişmem lâzım. Direktör cevap verdi: — Çok üzüldüm, Fakat varife vazi- fedir, kalmanız için israr etmiyorum. Hususi otomebilim sizi gara kadar gö- türür, Benua istasyona vardıktı sonra tre- nden kaybola bileceğini düşünüyordu. Fakat, bir si- nek kâğıdı kadar yapışkan olan Nage- bergeri hesap etmediği işin evtieki pa- zar çarşıya uymadı. — Sizi teşyi etmek isterim, istasyo- na beraber gideriz. — Râbatsiz olmayın. — Rahatsız olmak ne demek? Sizi pek sevdim, dost kalmak isterim, Hem ben de bu sayede biraz gezmiş, hava almış olurum. Benuanın bu adamdan kurtulması mümkün olmadı, Onun gözlü önünde için bilet aldı, kompartimana yer deşti.. Onun gevezeliklerine hareket i- şöreline İeaddki ölmeli eril Vagonun basâmağrıdan NageBefgef'hâğırl? culuklar temenni ederken ilâve etti: — Dostum Skorla selim söyleyin, Zaten ben hemen bu akşam ona telefon edeceğim ya. Şimdi fabrikaya dönün- ce telefon ederim, — Ne? Ne diyorsunuz? Bu âni darbe karşısında Benua haya tmda belki ilk defa olarak soğukkanlı” ığını kaybederek şaşırmıştı, Nageber- ger devam etti: — Hattâ daha evvel neden telefon etmedik? Telişla biz unuttuğumuz gi- bi siz de unuttunuz anlaşılan. Halbu- ki patronun niz lâzımdır. Ne ise ben onün hakkında sizden önce malümat alacağım. Allaha ısmarladık?.. Tren hareket etti, Benya yerinden fırladı. Kendi kendi- ne “hapı yuttum!” diye söylenirken ba vulunu alıp vâgonun bulvarma koştu. Kapıyı açtı, bavulunu dışarı attı, Son- veriyor. Ben ki ne müraiyim, ne de" gösterişi severim, sana İ kendimden ve sevdi; gamları artık bırakalım. Buhran ant geldiği zaman mukavemet için içimde öyle azırlandım ki o müthiş iş- im tahammül bütün yanımdakileri hayrete kuvvetler topladım, öyle ağrılara h kenceye gösterdi düşürmüş. Kardeşçiğim, bir saat kadar bir zaman mahvolmuş, yaya benziyen bir hisse bıraktım. bitmiş gibi idim; kendimi, Sanki benliğim ikiye ayrılmıştı; Bir tarafta kerpetenlerle si- çalanan, İşkence 'edilen bir vücud, bir tarafta da sakin, rahat bir ruh. Bu garip halet esnasında tap başım ü- zerine bir çiçek çelengi gibi kondu. Sanki kafa tasımdan ko- Çaman bir gül çıkıp büyüdü, beni sardı. Bu kanlı çiçeğin kızıl rengi havada idi. Her şeyi kıpkırmızı görüyordum. Vücud ile ruhun biribirinden ayrılır gibi olduğu 6 ane gelince öğle bir ağrı başladı ki hemen öleceğim sandım, Müthiş feryadlar ko- pardım. Ve yeni ağrılara karşı yeni kuvvetler buldüm. kıştırılan, par im bir erkekten ziyade Allahtan gelen (çocukları Allah verir.) meyvemden bahsediyorum. Amma bu geçmiş ve ümid ederim ki bir daha gelmiyecek olan hüzünleri, ü nem: m sihhatini merak etme-* — MATMAZEL b ASEMLAN 4 4 Çeviren; Bu: müthiş feryadları ükun HABER > — Aves Sisi — Aişam postun K. Esrarengiz maden halitasından nü- mune elde etmeğe muvaffak olmuştu Çeviren: F. ra kendisi de, Teketleklerin altına düş- memek için ileriye doğru olmak şartile atladı. Boşluğa uçtu. Başı bir toprak yığınına çarptı. Boş bir fıçı gibi yuvarlandı. Yüzü trenin İ- şaret tellerine takılarak sıyrıldı. Yeşil şapkası rayların arasında yuvarlanıyor, sanki trene yetişmek için koşuyordu. Benua bayılmuştı. Şafingen fabrikasında ise Nageberger telefon başında şehirler arası muhabere memuruna söyleniyordu: — Königsbergle konuşmak» için kırk beş dakika beklemek mi lâzım? Daha evvel olmaz mı? # IX Benua bir müddet sonra kendine gel di, elleri ve yüzü biraz çizilmiş, elbise- sinin dizleri ve kolları yırtılmıştı. Ayağa kalktı, vücudunu yokladı. Her tarafı bere ve çürük içinde olmak la beraber kırık ve mlihim bir yara yok tu. Biraz topallıyarak'rayların arasında yürüyüp açılan ve içindeki eşya etrafa saçılan bavulunu topladı, sonra şapka” sını aldı ve demit yolunu bırakarak tar lalar arasında Mörzelbesg yolunu tut- tu, Yürürken epi zahmet çekiyordu. Sapa yollardan belediye maydanın» gitti. Benun uzaktan gözetledi. Olel- ci kapının önünde duruyordu. Yüzbaşı bekledi ve sabırsızlanarak söylendi: — Kapmın önünde hep böyle nöbet mi bekliyecek bu sersem!.. Nihayet ötelek inert gili, Beka in pndan bir müddet sonra kimseye gö- rünmeksizin otele girip odasına çıkma- ğa muvaffak oldu. l Hemen soyundu, yüzünü, gözünü yıkadı. İç çamaşırı ve elbise değiştirdi. Sonra eşyasını toplayıp bavuluna yer- leştirdi. Oadada yalnız masa lâmbasmı yak- mış, onun da aâbajurunu ışığı aşağıya verecek şekilde düzeltmişti, Her şey tamam olunca şapkasını başına koyup zile bastı ve gelen hizmetçi kadına: — Hesabımı hazırlasınlar. dedi. Ko- lonyadaki halâm çok hasta; derhal o- raya dönmem lâzım... Hesabımı gara- ja getirsinler. Bavulu da otomobilime koyunuz. : Ben sılı yirmi beş mumluk bir ampule şöy le böyle aydınlanan garajda ödedi. O- telci bu sebeble onun saçlarını kestir- miş olduğunu farketmedi. (Devamı var) vu otelcinin hesabını, tavana 4- karyolaya getirdiler; kendimde fevkalâde bir bit yordum, yatağa cennete girer gibi girdim. Gözleri. yaşarmış üç, dört neşeli yüz bana © zaman çocuğu gösterdiler. Kardeş- çiğim, onu görünce ürpererek bağırdım: — Ne şebek şey! dedim. Bunun bir çocuk olduğundan € min misiniz? diye sordüm. Yanıma döndüm, içimde hâlâ anne sevgisi duymadığımd, çok üzülüyordum, O gece başımın ücundan ayrılmıyan — İçini ferah tut, dedi. Doğurduğun çocuk dünyanın en güzel çocuğu. Münasebetsiz kuruntulara Kizüm yok; bundan Nurullah ATAÇ Taya birdenbire içimda o küçüçük gümüş çıtılamasını andıran ağlamalarının teşkil ete atlı bir nağme bastırıverdi. Hayır, hiç bir şey sâna o ânr tasvir edemez: Bana, bütün döriya benimle beraber bağırıyor, dünyada her şey ısurap ve feryad gibi geliyordu; fakat, bir- denbire o hafif çocuk sesi her şeyi kapladı. Beni tekrar büyük inlik duyu masına meydan vermeden tüfeği elinden aldık adile Fakat eşkayadan ne bir iz, ne bir e ser, ne bir hareket, hiç bir şey yoktu.. Dağlar, yamaçlar, sarp ve dikenli yol- lâr ve gök kubbenin altında iki yolcu, iki eşkiya takipçisi: Sağlamgöz ve ben... Yürüdük, dağ aştık, tepe aştık, bir kıvemtıdan dönerken, epey ileride gö- züme bir insan şekli ilişi, Dizkatla baktım, evet aldanmıyordum, bu bir in. sandı. Nöbet bekliyen bir adamdı bul. Sağlamgözü dürterek dedim ki: — Dikkat lâzım! Bak, şurada, on 7- dım ötede biri nöbet bekliyor, dereyi gözlüyor. — Peki şimdi ne yapmak lâzım? — Yakalamak!, . Büyük bir ihtiyatla ilerliyordek.. Nöbet bekliyen adam, olanca dikkatile dereboyunu gözlediği için, bizim yak- İaştığımızı duymadı, hemen üzerine a. tildım, Sağlamgöz de benim gibi yaptı, heri- fin davranmasına, kımıldanmasma mey dan vermeden tüfeğini elden aldık, elini ayağını sımsıkı bağladık. Sağlamgöz herifi görünce tanıdı; — Meşhur Hover! müebbet kürek mah kümu, jandarmaların elinden kaçan katil! Gazeteler onun yaptıklarmı yaza yaza bitiremediler. Okumadın mu sen? Demek Nevyorktan kaçtıktan sonra bu râya gelmiş, bir çete kurmuş, başlamış soygunculuğa... « Hovere sordum; — Söyle bakalımt!.. © Çetenin reisi hanginizsiniz; Con Ebert mi, sen mi? Sert sert cevap verdi: — Sana ne? Ma ben, ha o, ha baş- kası.. Bunu öğreneceksin de ne olacak sanki.. , — Zarar yok söyleme, biz öğreniriz. Seni yakaladığımız gili, arkadaşların da çabuk elimize düşecektir. Hiddetli, haykırır gibi bir sesle; — Ötekiler mi? dedi. Nafile arama- yınız, onları hiç bir zaman tutamıya- caksınız, Hiç bir zaman yerlerini bula- mıyacaksınız. — Sen öyle mi zannediyorsun? On - ları yakalamak, nihayet bir saat, bir gün meselesi.. Çitin olduğu yeri, oraya giden yolu biliyoruz.. Son sözüm bir yıldırım tesiri yaptı. Baktım Hover balta yemiş bir ağaç gibi sarsıldı, rengi sapsarı oldu, du - dakları morardı, yüzünden bir korku dalgası geçti. Ve sonra içinde atının FEEL ER TE YAN AYAN sonra sen, sütü öelile diye ot yiyen inek gibi hiç bir memeğe çalışeaksın. Ben de kendimi tabiatin istediğine bırakmağa rerek uyudum. AR! Meleğim, bütün o yep karışık duygulardan, her şeyin karanlık, ostıraplı Ve o ilk günlerden sonra uyanış ne zevkli, gözüktü; bi uvandı. Kü, an- yu sana anlatamam: Sanki o merkezden bin bir yor tün gönlüme, bütün ruhüma zavk salıyor. luyor. Zülmetler, yavrumun ilk ağlamasından da bir duyğu ile dağıldı. Gönlüm, bütün varlığım, içi gim bir benlik, o ıstıraplı ve gamlı kabuğun içinde”, parlak davetini duyup tohumundan yükseliveren canzvar mememi alın enmeğe 2» “Kün feyekün” sırrı Birdenbire anne oldum. İşte saadet, işte sevinç; gerçi bazı acıları, var amma yine tadına doyum olmaz, anlatılmaz bif nim güzel kıskancım, ancak bizimle çocuğumuz Ve * da olan bir zevk kim O küçük mahlük, bizim mememizden başks bilmiyor. Onun için dünyada o parlak noktada bir şey yok, onu bütün kuvveti ile seviyor, o haf den başka hiç bir şey düşünmüyor, oraya koşuy?”” yumak için çekiliyor, uyanınca da yine hemen Dudaklarında tarif edilmez bir aşk var; rı zaman hem acıtıyor, hem de.zavk veriyoriğr$ giden bir zevk, yahut zevk ile nihayetlenen bir gri > başlayıp hayatın bütün kaynaklarına kadar gid©” çi ve matemin fırtınalar kopardi sesle: g — Vay canına! dedi. Şeytan nız, peri misiniz, nesiniz? Ora” buldunuz ?, Fakat şurasını da Jiyeyim ki, arkadaşlarımın b yere gidecek olursanız, hiç t€ za gitmiyecek bir manzara il€ şacaksınız. Sizin âkibetiniz d€ caktır. Hoverin sözlerine cevap bil dik; Ne ben, me de SağlamgöfÜ. Onu yeniden muayene ettikr kaçmak,” yerinden bile krmıldaf imkân yoktu, o kadar sıkı ve © bağlamıştık ki! Sonra çitin b tarafa doğru yürümeğe başla adım atışta büyük bir dikkati? Szden geçiriyor, pusuya için gözlerimizi dört açmış bul duk, bir hayli yürüdüğümüz ka bir nöbetçiye rastlamadık. Hoverin söylediği sözlere nasi kunç bir manzara karşısında W" ğımızı kat'iyyetle tahmin ediy“ Öyle de oldu. Çıkmtılı bir #4 laşır dolaşmaz ikimiz de hayret ku içinde durakladık: Bir heykeli, . Fakat bu, ne kış günlerinde İarım yaptıkları gülünç kar kellerine benziyordu, ne de ku! mesin diye bostanlara dikilen luklara.., Anlıyorum. sabırsızlanıyor, sunuz; Bu nasıl bir heykeldi?- cim hir denrelırlet > 7 Dallâidan, opaçavralardan bu heykelin iki biçimsiz omuzu wi na Nagarm başt yerleştirilmiş! kıyalar, kendilerini takip eded ve hodbin zabıta memurunu öl ler, başın: keserek, kazıgın * geçirmişlerdi. Nagarın başın6 kanlar heykele feci, debşetli yi zara vermişti. saz Nagarın muavini ne olmuştu”. Vi Onu da mı öldürdüler acabâ* Genç adamı bulabilmek için dikkatle aradık, fakat ona dair“ 7 ize rastlamadık. Sağlamgöz dedi ki: — Her halde eşkıyanm eli©* mış, kurtulmuş olacak! öyel of d;, onun da kanlı bir heyke duk.. — Burada yapacak bir işi madı. Şimdi çitin bulunduğu Y lim! w (Devami ilir senin de ne kadar ; çö yi mersi gi (Devamı var)