28 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

28 Ağustos 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

f Biliyor musunuz? Güneş mi, rüzgâr mı daha kuvvetli ? Bir gün şimal tüzgâriyle güneş münakaşa — ediyorlardı, ve rüzgâr şöyle diyordu: — Ben senden daha - kuv- vetliyim. Güneş ise gülümsiyerek şöy- le cevap veriyordu: — Ne münasebet, kuvvetli olduğum besbelli. Rüzgâr, yoldan bir seyyahın geçtiğini görünce güneşe: — Hadi bakalım, seyyahın paltosunu hangimiz üzerinden sökeceğiz? Dedi ve btitün kuvvetiyle es fmcğc başladı. Fakat bütün gay retine rağmen, yolcunun Üüze- |rinden paltoyu sökemedi. Ni- hayet yoruldu ve güneşe: — Ben hiç olmazsa paltoyu mütemaliyen sağa sola savur- dum. Bir de sen tecrübe et ba- kalım, dedi. Bunun üzerine — güneş en tatlr sızmalarını yola üzattı. Yol Cuyür Tettti ökşadı, haaretiyle o- nun içine kadar işledi. Bir müld- det sonra yolcu durdu ve palo- sunu sırtından çıkardı, Güneş böylelikle rüzgârdan idaha kuvvetl olduğunu ve ayni zamanda tatlılrk ve şefkatin, şirret ve zorbalıktan daha mü- essir olduğunu ispat etti. seniden Grev görmiyen maden ocağı İsveçte, Falun adında bir kömür madeni vardir ki, 700 senedenberi, işletilmektedir. Bu madende çalışan ameleler T asırdanberi, ancak meşru ta. tillerde ve pazar günleri işleri. ni bırakmışlar ve bir tek grev yapmamışlardır. Bu, şüphesiz bir eskilik ve işci sadakati re. korudur. Ebedi alev Resimde gördüğünüz mabet, Ja. budist Kobo Dalişinin mezarıdır... Mezarın önündeki ateş de mukaddes adde. dilmektedir ve 1.100 — senedenberi söndürülmemiştir . Ruzvelt ve Miki Amerika Reısicumhuru Rüz. velt, Miki filmlennden son de. rece hoşlanmaktadır. Kendisi . ne, husust küçük bir salon yaptırmıstır ve boş zamanla- rında, buraya gelerek, karısı ve torunları ile, Miki filmleri ponyadadır ve mukaddes , seyretmektedir. ! Şen Fıkralar Nasıl emin olmalı ? Desti izdivaç talebi: — Kızınız benim zevcem o. lursa, onun istikbalinden ta- mamiyle emin ölabilirsiniz. Sonra, başıma bir felâket ge. irse, mühim bir paraya sigor. talryım, — Evet ama, başınıza bir felâket geleceğinden nasıl e . min olmalı? Niçimn atmamalı ? Sınıfta: Muallim — Trende seyahat ettiğiniz zaman, — pencereden dışarıya hiçbir şey atmamalı . sınız. Birçok memurlar, böyle tedbirsizce atılan — şişelerden yaralanmışlardır. Ey bana bak Ahmet, yine orada neyle meş- gulsün?... Tekrarla — bakayım söylediklerimi, trende seyahat ederken, şişeleri niçin dışarıya atmamalı? Ahmet — Çünkü, eskici bun. lara beş kuruş veriyor, Bir hesap İiŞi Müdür — Beni mu? Odacı — Evet bayim, bir a. dam geldi ve dışarıya çıktığı. nız için talili bir insan olduğu. nuzu, aksi takdirde sizinle he- saplaşacağını söyledi. Müdür — Yok canım, ya sen ona ne cevab verdin? Odacı — Sizin * yazıhanede bulunmadığınıza- cidden. esef ettiğimi söyledim. Yükselmek ! — Oğlumla cidden iftihar e. diyorum, İşe en aşağı yerden başlıyarak şimdi —şahikalara yükseldi. — Bu nasıl oldu? « — Boyacıydı, gimdiyse ber . ber çırağı oldu. soran — oldu Hikâye: Kahraman delakanı Deniz fırtınalıydı ve İdalgala- rın ülerinde beyaz köpükler da- ha büyük bir fırtınanın kopaca- ğını haber veriyorlardı. “An- na,, vapuru, yoluna devam ed'- yor, dalgaların üzerinde inip çıkıyor, şahlanıyordu. Birinci mevki güvertesinde bulunanlardan biri şöyle dedi: — Yolculuk bir hayli müş- kül ve tehlikeli olacak.. Bilhas- sa gece, fırtına kopacağa benzi- yor. Bu sözleri söyliyen adam, es- ki bir gemi kaptanıydı ve bun- ları söylerken, parmaklıklara yaslanarak, fırtınanın yaklaşma sı Üzerine şişmiş olan mavi su- ları, sakin bir şekilde seyreden, takriben on altr yaşlarında bir delikanlıya baktı, sonra tekrar ilâve etti: — Böyle havalar hoşunuza muı gidiyor? Size şunu haber vereyim ki, iki saat içinde, bu- lunduğumuz güvertelle artık barınamayacağız.. Esasen yol- cuların yarısı şimdiden hasta.. Akşam yemeğine ancak bir kaç kişi kalacağı anlaşılryor!. Delikanlı gülümsiyerek bir an muhatabına baktı, — Evet. Yolculuk.. Yolcu- luk bir hayli heyecanlı olacak. Doğrusu gemilerin dansetme- lerine bayılırım. Esasen onları bunun için yapmamışlar mr? Delikanlının tavrında hiçbir gürür ifadesi okunmuyordu. Bilâkis buülları gayet DÜyük bir tevazula söyliyordu. —Bunun için sabık taptan hareket ettik leri Port - Saiddanberi kendisi ni gemide adeta meşhur eklen, samimi ve şakrtak kahkahasını atarak, takdirkâr bir tavırla onun sırtını okşadı ve: — Bu sözleriniz cidden ho- şuma gitti, dostum, Sizin gibi genç bir delikanlının bu kadar OYUNCAKLAR Güzel bir vapur yaparak bunu bir havuzda veya çok sa- kin idenizde yüzdürmeği hepiniz itsersiniz. Böyle bir va- puru kolaylıkla yapabilirsiniz. Bu resmi ince bir karton üzerine yappıştırın, kesin ve bütün noktalı yerlerinden kıvırın. Sonra A,B,S,D,E,F.G, H, İ, J. K, L, M, N harfleriyle işaret edilen yerleri“A', B', S.D.EB.P.G. HLİLJ.K.L. M"N' harfleriyle işa- ret edilen yerlerin üzerine yapıştırın. Bu çok basit işten sonra vapurunuzun her tarafını kuvvetli bir tutkalla badana edin, böylelikle ıslanmasına ve kâğıdın bozulmasına mâni olmuş olürsuünüz,. Bundan sonra, kendi elinizle yaptığınız bu oyuncakla istediğiniz kadar eğlenebilirsiniz. ' .. . . .... . .— . ** #övc...1..L.L....... .... ... .-—rJr ... . /.?.... . ... » #e.....LzL....L.Jr.....i büyük bir cesaret göstermesi insana sönisüz bir zevk veriyor. Dostlukları işte böyle başla mişti. Jan Rival adında olan deli- kaniİr, bu idostluk ve takdire cid den lâyik olduğunu, seyahatin sonlarına doğru gösterdi. Saat on bire doğru, fırtına artık tahammül edilmiyecek bir hal aldı ve hastalıklarından henüz kurtulamayan yolcular arasında büyük bir heyecan ve panik başladı, Sabık kaptan, kabinesine dön dü ve Rival onu taklit etti. Va- purda yapayalnızdı, ebeveyni kendisini Kalküta limanında bekliyorlardı ve o, bu hürriye- tini gayet makul bir şekilde kullanıyor, boşu boşuna kendi- sini tehlikeye atmanın çocukça' bir hareket olacağına kani büu- lunuyordu, Yatmadı ve kalbinde hafif Kir ' heyecanla, kabinin ortasında duran masarım önüne oturdu. Dışarıda fırtima, artık azami haddini bulmuştu. Küçük penice reler, “Anna,, kaptanının emrile sımsıkı kapanmıştı. Bu, fena bir alâmetti. Birdenbire, Jan, koridorlar- da, ayak sesleri ve çılgın çığlık- lar ve bağrışmalar duydu: Yaol- cülar kabinlerini terk ediyorlar- dı. — Sadece heyecan mı?.. Yok sa batıyor muyuz? Delikanlı biraz daha dinledi. -Sonra, hiç acele etmedi. Ko- ridorun nihayetinde bulunan tels'z kabinesine doğru yürüdü. Kulağını dayadı, İçeride tam bir sükünet vardı. Kapının tökmağını çevirerek içeriye girdi. Kabin bomboştu. Bu, vapurdaki telsiz telgraf memurları için belki emsalsiz olan bir hadiseydi. Memur va- zifesi başından kaçmıştı. Bütün ümit onda olduğu halde, o, hi- yanette bulunmuş, alçaklık et- , mişti. Delikanlı derhal kararını verdi ve kn_pıyı kapadı, Sonra telsizin başına geçti. Sanayi enstitüsünde yine böyle, fakat tehlikeden azade telsiz karşısın da bulunduğu zamanlardaki so- ğguk kanlılığile, âletlere seri bir nazar 'atfetti. Sakin ve boş za- 'manlarında merak öderek öğ- rendiği bu iş, şimdi, bu tehl'ke esnasında, belki yüzlerze insa- nın hayatını kurtarmağa yara- yacaktı. İcap eden imdat işa- retlerini verdikten sonra, şu haberi gönderdi: » “Anna ayın onunda Port - Saiddan ayrıldı. Ka'kütaya gi- dıyor.,, “S, O. S;,, , Geminin bulunduğu noktayı tayin etmesine şüphesiz imkan yoktu. Ne zaman hareket etti- ğini ve nereye gittiğini bildir- diği takdirde bu imdat isaret'- ni alacak olan geminin küçük bir hesap neticesinde, “Anna,, bı1=“' İmı İÜYI ü üfld nın vaziye kl ow.a]x u:ıdî" y maraya E' lemeğe ba!ım;m ukstk M verilen CC" Geli ruz: tekrarladı! gi yOl gosteffne gondem"k yakl ;tığ' I'[uı-tı.ıluşurı rdığ* Bir gemi, © f (imdat) 'Şaretle grı'ılı"""“;ı verdiği habefdw in 'nw;ç! tayk pt tiği istikameti et vl!”:!,,jı Jan durmadan ı!?;,yef j devam etti Ve 7 gdük ğele;t yapurun Şi uydu. Bu sest, YOICM yerdi gi vınç nııdlla“ ı:e gel Vai h H, “ A - Şi FF SKF f KN ni kurtsrrn?ğ' “fflk f ridora ç,kmagl ğu zaman, suları ttd' geliyordu. B Bira? Ywüda nin sular için de upı!p | SF Rİ FEÇ L E İ F f duydu ve burıü“ı beden bir yöolcü seslendi. Ve M sesini duydu: — Siz misin : Ihtlynr telIİH ..ıın pesenir aclk Ü lı d" ' 'rlüince mestl eleyi Bunun U“"f’:e ee yabi ona şöyle dedi? bundt ç * enm ri olmamalıdı iği me$” ıf nun hiyanet e.miz de kAS malıdır. Ş"'r“h Yoı' ' Kaf ?k"wund’ıw cular İda, tahIıMY Jilgfıpî binmişlerdi. tkisi P e gen v sandala atla ;ef"’y çul kurtarmağa 5 . Annâ y y naştıkları zamAt! vaa k' rın arasında t pi yordu. gewiy:ujığr' Delikanlı: çunur ı tı ve, ihtiyar ek ttwr ge' na doğrü A Y ee bipı;pül — Hiç gimst orıyl; .fç# lidir: Onun tekesi Vp muşutrl Den” ç p gizliyecek.. A c dağlarda otı:ıtmaıcw f' dim. surude sorunca ÇöbEN — Kaç koy“” yorum; Günkü sını sayamât! ikişer ikişer w ,,,ırı / der, beşer, he .N' ralara aıxmc" koyunu Birkaç 397 ’;,nıı "M sürüde kaç wnl W dim, sonra ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: