HABER — Akşam postası — Karın nasıl? — Aman, Reşat, cevap ver. Karm asıl diyorum sans... — Feşat.. Reşatçığım! Bir felâket mi oldu? — Öldü mü? — Hayırölmedi.. Yaşıyor. Fakat, be mim için öldiL Bu sefer susmak sırası bana düştü: Her halde, “modârn,, felâketlerden biri olacak... Naile, Reşadı aldatmıştır. Fakat, birdenbire, koskoca bir ha- Yat bütün teferrilatiyle aklıma geldi: Zaten Reşad, bu Naileyi kız oğlan kız almış değildi ki.. Umumhaneden olmasa bile, bir randevu evinden çekip Sıkarmıştı.. Gayet fettan, işvebaz bir kadındı Nalle,, Alalhın günü aklı fikri İörtteydi... Maazallah, bir gününü geçirse, içi içne sığmazdı... Reşa- dın eve çağırdığı her erkek arkadaşını bir.kere yoklardı... Suyuna gittin mi: — Aman, pek sevimli çocuk... Gene buyursun, Yok, eğer oralı olmazsan: — Ne soğuk şey bu böyle... Bir da- ha çağırma, kuzum, şunu Reşad... Yalnız bu tehlikelerden müsun olar derdi, İkisi de sırlarmı açarlardı. Hat- tâ aralarındaki bltün Tüünazaâları ben arkadaş bendim. Naile bana “ağabey, halledördiri... Kaç defa, Reşad, Nailenin hıyanet Yakalarını yakalamıştı da: — Adam.. Affet.. - demiştim. - Se- Yiyorsun işte. Tabiatınıda biliyor. Sn. Bu kadın fındıkçılık etmeden ya- fiyamaz!,. Sen de onsuz edemezsin. gidip yalvaracak olduktan son- Ta, bari yiğitlik sende kalam, affet git- kin. “BÜkadarerk tavsiye “kâfi gelirdi. Reşad, buhranlar geçirir: — Hakkın var, hakkın var. Onsuz Yapamıyorum... Ne haltlar karıştırır. Ba gene bağışlamak mecburiyetinde - Yim! - diye ağlamağa başlar ve niha- Tt karıma giderdi, Yirmi dört saatten fazla ayrı kaldık vaki olmamıştı. Sordum: — Bugün mü kavga ettiniz? — Ne münasebet? Kavga etmedik. — Övleyse?... — Sadece terkettim... Öfkesinden böyle söylüyor sanarak İk sualimi tekrarladım: — Bugün mü? — Yok efendim, bir ay oluyor.. Mezarda doğan çocu mek,. Sebep?.. Hani Nallesiz yapamaz- dın.. Birdenbire ne oldu sana?.. Bu ka dar kızdıracak, ne yaptı? — Hiç... — Öyleyse, başka bir kadma rasla- yıp baştan çıktın... Kimmiş bakalım bu fettanı devran... — Ama ahret suali soruyorsun ha. Başka kadın filân da yok ortada! Sa- dece soğudum, işte bu kadar... Hayretle dudak büktüm: — Bir insan, sevgilisinden bu kadar çabuk soğuyamaz... Mutlaka bunun e- saslı bir sebebi olacak.. Anlat baka- yım.. Kurcalamanı, semeresini verdi. Re - adın ağzı aşıldı: iy Naâilenin teyzesi geldi efendim taş- radan bize... Buyurun, buyurun! ağır- ladık.. Yeğenini öpüp kucakladıktan sonra ne yumurtlasa beğenirsin ?, Ka- rımı severek dedi ki: — Sen, “insan içinde,, toprağın altı- na gömül de sonra böyle koskocaman karı ol ha... Hikmetinden sual olun - maz.. Aman yarabbi! - dedi, — Hiçbir şey anlamadım.. Ne de- mekmiş bu? “İnsan içinde toprağı gö- mülme;; ii manası ne? — Ah âcuze ah.. Karımın hayatın. daki, daha doğrusu dünyaya gelişinde- ki pek garip bir sırrı bize anlattı. Me- ğer, Naile doğmadan evvel annesi öl- müş... Bu gibi ahvalde karmdaki ço- cuk da öldüğü için, hâmile kadını me- zara gömmüşler. Fakat meğer, kızca- ğız, anadmm vücudu içinde henliz sağ- mış... Adaleler gevşeyinca, mezarda kendiliğinden doğmuş... Oradan an bir bektaşi geyhi de, toprağın altında- ki viyaklamayı duyunca, açmış taze| mezarı... Çocuğu annesinin koynundan çıkarmış... — Olur sey değil... a » — Teyze hanım, “ölüyle koyun ko- | Tenten Amca | güveleriçin naf-, talin kullanıyor Lr gile) yuna yatmış... diye bir anlatış anlattı ki, o kadar sevdiğim karımdan birden- bire bana bir soğuma arız oldu... Bu mesele fena halde sinirime dokundu... Artık ne zaman Naileye yaklaşsam, bana, yatağımız mezar ve o cesede $ü- rılan bir mahlük gibi görünmeye baş- Yadr... Kendimi ceset yerine koyuyor, ölümüğü #kira geliyordu., Hulâsa, bir sinir meselesi. Atilyorsun yüz — Evet, aşk da sinir meselesi oldu- una göre... — Bravo. Anladın.. Bir anda niçin soğuduğumu anladın. Yaşanır mı böy- le mezar mahsulü karıyla be... (Vd - Nü) Romanyadan Sörmeriler na vatana getiren Nazım vapurunun ME intibalar ki Romanyadan gelen son göçmen! Filesi namma Papuç çular köyü mu- Tahhası Şakir, Feratlı köyü murahha” 8 Mehmet, Karayağınurlar köyü mu hası Ahmet imzasiyle bir mektup ik, neşrediyoruz: “Romanyadan Nazım vapuru ile Dir vatana gelen 1600 biz göçmen- za Tuzlaya çıkmca Türk bayrakları. 8öz yaşlarımızla wslattık, o Büyük "ZA sonsuz dualar ettik. vapurda iken binlerce okka' enler ekmek küfeleriyle zeytin getirildi. Dışarı çıkınca hepimiz güzel bir ban. yo yaptık ve sonra aşılandık. Sıhhiye Teşkilâtına ne kadar teşekkür etsek azdır. Çadırlâra girer girmez Kızılay bi- ze tekrar ekmek dağıtarak sıcak çor. lar verdi. Muhtaç © yoksullarımızı gocuk, elbise, çamaşır; çorap ve saire dağıttı. Hakikaten anamızın, baba- mızın .yuvasma geldiğimizi anladık. AKŞAM POSTASI IDARE EVI Ankara Caddesi Istanbul Postu kutusu : İstanbul 214 Telgral adresi; Istanbul HABER Yazı işteri teloforu : 23472 idare veldn » ABÖNE ŞARTLARI Türkiye Ermebi 1400 Kr. 27006. & 14810 Senel © ayın 3 aylik V avi Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası : Gerek Kızılayın vnutulmuyacak ba, etli Fasulye ve kavurmalı pilâv.| hizmetinden ve gerek hastaneye ya” tırdığımız 15 kadar hastamızın orada! gördüğü şefkattön dolayı Sıhhiye ve! | kâletine sonsuz minnetler ve teşek-! kativen doğru o bulmuyorüz. Topu , &ürlerimizi bildiririz.,, Yazan : Niyazi Anmet 3953 sbne evvel bugün Türk suvarileri ile Macar orduları kanlı bir harbe giriştiler Harbe sebep olan kumandan, yaralı olarak esir düşünce askerlerinin elinden kurtulamadı Londron Kontu korkulu bi geceden sonra sabah ağarırken, ku mandanların, askeri yüzüstü bıraka rak kaçtıklarmı gördü. Vaziyet tehli- keli idi. İlerlemekte olan yeniçerile- ri hiç bir kuvvet durduramıyordu. Kont, orduda kalan Tirellüleri Avusturyabları, Karintiyalıları ve Bo hemyalıları topladı. * Her şeye rağ- men çarpışmağa hazırlandığını bildir di. Fakat askerin manevi : kuvveti bozulmuştu. Hele kumandanların kaçmış olmaları, bütün plânları alt üst ediyordu. Lodron kontu, atını binerek aske- rin bulunduğu yere geldi: — Askerlerim, dedi. Biraz sonra çarpışacağız. Geri kaçmak bize hiç bir şey kazandırmaz. Fakat mücade. le edersek kazanacağız. Bu sözleri dinliyen bir nefer şu karşılığı verdi: — Güzel söylüyorsun, Lodron; yalnız senin altı, bizün ise yalnız iki ayağımız var. Sen bizden kolay ka” çabilirsin... Kont, yıldırımla vurulmuşa dön dü. Asker doğru söylüyordu. Ona verilecek cevab bulunamazdı. Fakat her şeye rağmen mücadeleye karar vermişti. Atından a'lıyarek kılıcını sıyırdı ve askerin üzerine atılarak bir saniye içinde onu cansız — bir halde yere serdi. Sonra, İiğer askerlerin kendisini parçalamalarına meydan vermeden: — Ben de sizinle silâh arkadaşı oluyorum. Beraber çazpışaçağız, de- di. 1537 yalı 2 ilk kânun günü, :396 sene evvel bügün, işte bu suretle har be hazırlanmış olan ordu, Türk süvs. rilerinin akmı önünde neye uğradık-! İarmı anlıyamadan perişan oldular. Eseri hazırlıyan Karintiyalıların kumandanı Ma“ ger, parlak ve tüyleri parıldıyan bir şapka giymişti. Süvariler ilk önce: — İşte kumandan... Diye üzeri- ne hücum ederek yers serdiler. Avus- turya ordusu kumandanlarının hep. *si öldürüldü. Göğsünden ağır bir yara almış olan Lodron maiyetindeki Tirollüler ile bir havuzun kenarına kaçarak müdafanda bulundu. Fakat süvarilerin elinden kurtulmanın im kânı yoktu. Canlı olarak yakalanan esirlerin hiç birine dokunulmadı. | Hepsi İstanbula gönderildiler. Lod- ronun yarası çok ağırdı. İyi olmasma imkân yoktu. Askerlerinden biri, muhafızları yaklaştı: — Arkadaş, dedi. Bu yarslı ya- şamıyacak. Yarası çok ağırdır. Onu öldürmekten başka çare yok:: Muhafız: — Eğer biraz önce bizimle çarpı. şırken olsaydı öldürmekten — çekin- mezdim. Ama şimdi yaralıdır onu öldüremeyiz . — Fakat o, harp ce sapasağlam bir askerini bir kılıçta yere sermışti. Onu öldürmek günah sayılmaz. Bunu söyliyen asker yıldırım sür atiyle kumandanın üzerine atıldı ve onu ıztrabından kurtardı. Led. ron'un başı Macer ve Tal Bakic'in basları ile birlikte İstanbula gönde- rildi. Esir edilen diğer iki kumandan, başka bir harpte düşman eline düşen Murat ağa ile mübadele edildiler. Mu- rat ağa, kendisi ile iği “kümüandanın değiştiğini duyunca: — Kurtulduğuma değil, iki kişiye bedel olduğuma seviniyonum.. dedi. ön- : Nüzhet Abbas e B Yan haflarına vetilen kısa pasla” santrbafın ancak arkışık vaziyette ol- duğu zamanlarda faydalı ise de bunu âdet hükmüne getirmemelidir.Çünkü bu tabiyenin farkına varan hasım mü hacimleri bu paslafh müessir sürett- müdahale ederek yanlardan çok teh likeli hücum vaziyeine geçebilirler Bunun için yan haflariyle yapılacak kombinezon daha ziyade bu tarz o- yuna bir mecburiyet hissedildiği va- kitlerin haricinde ve sadeöe göze gü” zel gözükmesinden dolayı âdet hük” müne getirilmemelidir. Bu mülâhaza ya beklere verilecek paslarda da son dece riayet lâzımdır. Çok srkışık bir vaziyet hasıl olma dıkza beklere pas vermeği itiyat *- dinmek son derece sakat bir usuldür Yapılacak en ufak |: hata, isabetsi: bir vuruş topun hasim muhacimleri nin ayağına gecmesine olabilir Bilh ssa bu pasları kaygan ve çamu rlu havalarda son derece | itinalı vermelidir. Hem arkasrdönük cak. kı vuruşlar bu vaziyette büsbütün tel likelidir. Birinci halde topün çamura sap- lanarak arzu edilen yere gitmemesi, ikinci sekilde de çamurun üstünden kasarak, 7 vak fazla ilerile: sıçramak tehliteleri daima akılda tu tulmalıdır. İlerilerde oynıyan santrhaf topu sürme ve çalım hususunda son derece mabir olmalıdır Bununla O beraber biz Bu tarz oyunun esasmden taraf tarı olmadığımız için santrhafın fazla dribling hele fazla çalın yapmasını! kaptıran santrhaf kaleye en kestirme yolu açık bırakmış demektir. Ferdi oyunun aleyhine büyük bir söz söyle miş olmamak şartiyle takımın mah vini teşkil santrhafın bu hususi oyun cudan daha dikkatli —lmasını tavsiye" yi de unutmamak istiyoruz. Ayni zas manda sahada mevkii itibariyle etra- fında biraz daha dikkatli “olmalıdır. Meselenin ru topu kaptırmamak olduğuna göre kati ir mecburiyet ok madıkça santrhaf o ne çalım nede dribling oyun tarzında fazla bir yer vermemelid.., ilerhi!ie mecburiyet anmda geriye çok çabuk (dönerek müdafaaya müessir sürette yardım €decek bir oyun tarzını tercih etmeli. dir. Pilhassa gol ağzında her şeyden evvel ükkat edeceği şey her ne baha” sma olursa olsun topu tehlikeli mın» takadan uzaklaştırmak o olmalıdır. Buralarda dribling katiyen caiz değil. dir. KAFA VURUŞ" ARI: On bir oyuncu içirde kafa vuruş» larından eti ziyade istifade eden © yuncu santrhaftır. Bu itibarla kafa vuruşları noksan ve isabetsiz bir sans trhaf takımı için hiç bir vekit faydalı bir unsur olamaz. Santrhaf kafa vu- ruşlarmı hem bir arkadasa pas ver. * mek hem de uzun ve ilerilere kadar topu tehHkeli mıntakadan kurtarmak hususunda on dereze mahir olma” adar. * (Devamı var) HABER”'in Güzellik Dotoru Kuponu: