f Karar > hlis eli üühatgbeleri Pi Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Collins, Meşhur sayyah ve muharrir Lovvell Thomas v —12 — Dilimize çeviren: A.E, Burada dayanamıyacağımızı anlıyorduk. Karşımızda bine yakın Türk vardı Cephemizden, sağımızdan, solumuzdan ayni zamanda kısımların hulâsası ; ler, Türklerin kannla kücum h sönre, Türklere bir akın yap ALİNİN düşünmüşler ve kararlaştırmığ © Bu akm Katya civarında ordu ii |) Kuran ve bu icavvetlerin kuman : bulukan general wiçzin yapacak İn de gönderilmesi için yalvarmış Şeneral Sözlerine kulak asma ;* Büâkis onun kanata dönmesini demiryolu ucunun soğ cenahını Mâğa memur küçük garnizonu etmesin! emretmiştir. canı sikilinasma rağrten eğmiş ve ayrılmıştır. Toddun “#rehdiğine göre çeberâl , | Yapımış fakat bildirilen mevkide kuvvetle karşılağınamıştır. Ora Bikaç nöbetçiden başlı bula iler. Sebep de oradaki kuvvetin Akın için ayrılmış bulunmala. " Türk kuvvetlerinin ya — geçtir halda na Türkler İngiliz p M9 İngilizler Türkleri çöl yüzünden 2 dişlerdir. » Türk kuvvetleri tan yeri ağarır Wa ve Ogralinadaki İngiliz İni varmuşlar ve bu iki yerde kollarmı snllaya sallaya Güney bu arada geheralin tetti *arettiği yerde bulumuyordu. Thi İehiz mevkiini balaç pamuğun © Türk kuvvetleri Toddun bulun mevkie kadar gelmişlerdir. Bura Piyade neferi midafan ediyor Bir sabah nöbetçinin Biri hiçbir | | Ortalık sisliydi. Battaniyemden sıy- rıldım. Üç dakika sonra da yüzbaşı Re berts'in yanında bulunuyordum. Ken , disine: ! — Ne var?. İ Diye sordum. | — Bütün bildiğim şu: Katya telgraf battı bozuldu yahut kesildi. 70 numa-| ralı tepedeki binbaşı Thompsona tak - iye için haber gönderdim. Ne olur, nc! olmaz... 'Tam bir saat göz ve kulaklarımız| yorarak o kalın &is tabakasınm isinde bekledik. Bir şey işitmedik. bir şey görmedik. Roberts birdenbire: — Yere yat! Diye bağırınca tam vaktinde yere y güldum. Tüfek patlamaları başlamıştı. Kur şunlar tepelerimizden vmlryarak uçu guyordu. Sislerin içinden ateş yağmuru gü K yordu! ; Sürüherek ana sipere gittim. Burada elli kişi tüfek elde, boyuna, hem de| mümkün olduğu kadar çabuk. ateş & diyorlardı. Benim yalnız tabancam vaz dı, kurşunlarımı daha: yakından ateş etmek icin sakladım. YÜZE KARŞI YEDİ KİŞİ Türkler cebel toplarını harekete se) girdiler. Fakat mermiler çok gerimizde patiryordu. Bunun pek uzun sürmiye- ceği aşikârdı.. Sis kalkar kalkmaz gü neşin ışığıyla beraber topçular da Türkler 150 metre kadar uzaktaki yamaçta siper alarak güneşin doğması nı bekliyorlardı. Fakat Araplar Türk- leri beklemediler. Yüz kadarı, içinde bizden ancak yedi kişi bulunan sağ cenâh postamıza hücuma geçtiler Bir an için burasının alt Üst edile ceğini sandık. Fakat yedi kişi bekle- di. Araplar tel örgülere yaklaşıp da| hizlarını yavaşlatıncaya kadar bekle -| diler; sopra onlara günlerini gösterme ye koyuldular. Muharebede sekerlerin battâ en iyi- v8 Tica gırasın hücuma geçtiler. Bizi her yanımızdan vurdular lerinin bile nişan almadan ateş ottik-; dayansmıyacağımızı anlıyorduk. Kar - lerini söyliyen birçok zabitleri işit - miştim. Fakat o yedi çocuk bem de mi kemımel nişan alıyordu. Tif'eklerden birinin her patlayışında bir Arap ye re yuvarlanıyordu. Bu cidden hayranlıkla seyredilecek bir manzaraydı! Bu inanılmaz bir se yirdi! Yedi kişi tam yüz Araba kafa tutuyordu, hem de dahası vardı. Arap- ları kaçırdılar bile. Yalnız kaçanların üçte biri tel örgülere asılı kaldı. Sis agılıyordu, burada uzan boylu şımızda bine yakın Türk vardı. Ortalık aydınlanır aydmlanmaz eap- hemizden, sağımızdan, solumuzdan ay- ni zamanda hücuma geçtiler. Bizi her yanımızdan vurdular. Tabancamın namlusu kıpkırmızı oluncaya kadar u- teş ettim. Sonra da ölülerden birisinin tüfeğini kaparak işimi onunla görme- ye başladım. Onları muhakkak tel ör- gülerinin önünde durdurmak mecburi- yetindeydik. Bikanir deve kolundan, altı nefer hattımızı temdit etmek için sürünerek açığa ilerlediler, İçlerinden birisi .na- sılsa meydana çıkmıştı. Hemen o sani- yede geler bir kurşun onu bulunduğu yere çiviledi. Zavallı adam kurşunu tam da midesinden yemişti, ıstirapla kıvranıyordu. Yüzbaşı Roberts onu si- pere çekmek için İleriye doğru sürün- dü. Alnınm ortasından yediği kürşu- la oda hemen can verdi. Kuvvetimiz ikiye bölünmüştü. Zaler mevcudun yarısı da cansız olarak yer- tere serilmişti. Türkler şimdi bizi yer yüzünden kolaylıkla silip süpürebilir- lerdi. Fakat tekrar hücumlarını dür « durdular. O kadar ağır zayiâta uğrs- mişlardı ki, biraz beklemeye karer ver miş olacaklardı. Yüzbaşı Roberts'in gün ağarmadan haberci gönderdiğini bilmiş olsalardı, herhalde bu hikâyeyi anlatan ben de dahil olduğumuz halde hiçbirimiz sağ Devamı var) iy 120 e GÜZEL PRENS Un ES İki âşık birbirlerine sarıldılar. Adola- Mn gözlerinden iki damla sevinç yaşı Yüvarlandı. Demek ki Anna ölmemişti.| rik onun için matem tutmayacaktı. İ ... Birbiri için garpan iki kalp buluşmuş- tu. Artık hiçbir şey odüşünmiyorlardı. Bir müddet sonra Anna gitmek istedi. Kont buna taraftar görünmedi. Fakat Anna, Maryankanın kendisini arayaca ğin bildiği için âcele acele Konta sad. İ e Zingara ile düğünlerinin ertesi günü Yapılacağını, düğün merasimi bitince ingaranm onu hemen araba İle hududa Bötürteceğini ve oradan bir ecnebi mem- Tekete gideceklerini haber verdi. Kont Adolar, ecnebi bir - nlek.le gitmek mevzuubahs olunca Dük Jorjis Oynadığı satranç oyununu hatırladı. Üç gün içinde memleketi terketmeğe söz Vermiş. Aynı zamanda bu mecburiyeti- Bi kimseye söylememeği de taahhüt et- Mİşti. Bunun için kendisi burada kala mazdi. Annayı da beraber götürmek lâ- 3imdi. Fakat bunu da Düşes o Veranın! “uymaması daha iyi olacaktı. Çünkü Annayı kendisi için daimi bir tehlike sa-| Yan bu kadın belki de onları takip etti- Yecek, bir gün Ananın karşısına çıkıp günâh yüzüne vurmaması için onu adan kaldırmak istiyecekti, İşte b: © Meydan vermemek için bir çare düşün- “li. Nihayet buldu: , Anna, ertesi gün tereditsüz Zinga- e mikâhlanacak ve bu“'merasimin itmMesini müteakip binecekleri araba ile Nduda hareket edeceklerdi. Kont Ado- ertesi güne kadar hazırlıklarını ya R 3k onları hudut civarında uşaklarile ! Ori Ta ek ve Annayı Zingaranın elinden " larak hududu aşıp kaçirscaktı. UNU genç kıza anlattı. Hududu geç- Sonra İtalyaya gidip orada yerle şerek mesut olacakların: söyledi, Bir. bizlerine bir hayli teminat verdiler, Son- ta Anna Konttan ayrılarak süratle kö- ye doğru ilerlemeğe başladı. Biraz sonra harıl harıl kendisini ârz- yan Yakomirin karısı ile karşılaştı. Ka- dın Annayı bulamayınca deli gibi dışarı fırlamış, soluk soluğa ormana dalarak araştırmağa başlamıştı. Niheyet onu bu- | lunca sevindi ve yanyana çiçek toplaya- rak köye döndüler . Wakomitin evine yakl: “klar sırsda karşıdan evlerinin kapısı önünde bir bohçacı gördüler. Bu kadınlar köyde köye dolaşarak muhtelif eşya satarlar- dı. Kadının sırtında taşıdığı büyük beh- şada bir köylü evi için lâzım olacak her çeşit örtüler, basmalar, elbiselik'er hav. lular vardı. Elinde tuttuğu bir sepet içinde ise köy kızlarının gözlerini ka. maştıracak olmas taklidi taşlı taraklar, yüzük, bilezik, küpe ve gerdanlık giti süs eşyası bulunuyordu. İnse ve üzün boyu olan bu kadın otuzu geçkin göründüğü halde bir genç kız gibi yürüyordu. Başını kırmızı bir önü örtmüş, ve bu örtürün uçl, zenesinin altından bağlamıştı. Bunun için saçları ile yanak ve kulakları görlin miyordu. Maryanka, kadının yanına yaklaşınca ona çıkıştı: — Burada işin ne? Haydi bakayım yoluna git. Bohçacı kadın bu sözleri işitmemiş gibi oturduğu yerde sadece kımıldandı, Anna, kadının bu haline ve böyle azar- lanmasına acıdı. Maryankaya : — Zavallı kadından » rak da dinlensin, Belki kendisinden öte beri alırım, istiyorsun. Bı. GÜZEL haber veriyorsunuz, Düşes size vaadet- tiği parayı vermedi mi? İhtiyar kadm, biraz düşündükten son- ra cevap verdi: i — Buna cevap veremem. Orası bana aittir. Ben sizde bulunmayan ve pek işi- nize yarayacak bir şey getirdim. | — Nedir? | — Bir delil. Size mühim bir vesika; getirdim ki bununla Düşes Veranın ha- kiki mahiyetini meydana çıkarabilirsi-| hiz. — Düşes Vera size sırrını tevdi ede» cek veya vesika kaptıracak kadar buda» la değildir sanırım. — Bu sözlere ne lüzum var Kont. İş- te şu mektubu okuyunuz. Her şeyi an- layacaksınız. İhtiyar Sosel bunları söylerken cebin- den çıkardığı bir mektubu Konta uzat- tu. Sonra ilâve etti: — Alınız, okuyunuz Kont. Bu mek. tubu size getirmek için çok acele ettim Çünkü Düşes Vera denilen yılandan ben de nefret ediyorum. Yegâne emelim, onün rezil olarak süründüğünü görmek- tir. Kocası Dük Jerj beni kırbaçla teh- dit etmişti. İşte bu mektup ona karısı nin ne mal olduğunu öğretmeğe kâfidir, Kont Adolar kadının bu mektubu ken- disine satmak üzere getirmiş olduğunu anlayarak onun önüne birkaç alt attı. Sonra mektubu dikkatle okudu. Düşes Vera tarafından yazılmış ve imzalanmış olan bu mektup onun bir canbaz: sevdiğini ve bu gece, âşikim: dave* ettiğini gösteriyordu. Bu mektu-| bu Düşesin kocası Dük Jorja veya ba- bası krala göstermeği düşündü. Bu «rada ihtiyar kadın yine söze baş adı: — Bu mektubu o kadının babasına veya kocasına götürüp göstermek iste- PRENSES ui po dim. Fakat sonra düşündüm ki sabte-, dir diye bana inanmıyacaklar ve beni zindana atacaklar. Bu sebeple size ge- tirmeği daha muvafık buldum. Siz bir âsilzadesiniz. Nüfuzunuz ve şöhretiniz var. Size inanırlar.. Siz de böylece in-, tikamınızı almış olursunuz. Sosel, böylelikle aynı zamanda oğlu Zingarayı Veradan kurtarmak istiyor- du. Düşesin mektubunu Konta vermek e de kendisi hiç yorulmadan maksadına erişecekti. Kont Adolar, mektubu okuyup bitir. miş, derin bir düşünceye dalmıştı. Ken- disi Su mektubu okurken Düşes Vera da herahlde âşıkımın * kolları arasında bulunuyordu. Çünkü mektuptaki davet bu gete içindi. Bu mektupla Düşesi ayak larının altında bir yılan ezer gibi ez€ bilirdi. O zaman on sene kendi kendis sini nefyetmesine de lüzum kalmazdı. Fakat bu yoldan yürüyerek, yani bu mektubu ortaya çıkararak intikam al- mağa kalkıştığı takdirde eski dostu olan Dük Jorjun şeref ve haysiyetinin lekeleneceğini, onun ölünceye kadar azap ve ıztırap içinde yaşa —cağını dü- sünüyordu. Karısı tarafından aldatılmış olmak ve bunu da herkesin duyması bilhassa Dük Jorj gibi yüksek mevkide bulunan bir koca için büyük “bir felâ- ketti. Dük Jorj onun dostu idi. İyi kalp- li bir adamdı. Fakat yegâne kusuru ka- rısına körü körüne bağlanması, biraz etrafına dikkat etmek, karısından şüp- helenmek aklına bile gelmemesi idi. Çok asil ve temiz bir *kâlbe malik olan Kont, intikam almânm zevki ile kardeşi kadar sevdiği bir dostunun şeref ve haysiyetini mahvötmenin âzabı ara. sında bir hayli bocaladı. Nihayet ken- disini intikam almak zevkinden şimdilik mahrum bırakacak dahi olsa eski bir: