Yazan; » E.Jonn von Guatemalayı HABER — Akşam postası l ürkçeye çeviren; A. E. gezelim Çamaşırları sıcak su menbalarına alar, sonra buradan çıkarır ve gölün soğuk sularında sudan geçirirsiniz Orta yaylada olan Guatemala'nın çok şen ve asri devlet merkeziyle, bu sessiz ve tenbel Jiman biribirine hiç benzemez. Tepelerinden boyuna du.| man püsküren yanar dağları, koyu mavi gölleri, her nedense sessiz San Joze limanını canlandıramıyor. Bura” sının sıcak iklim bölgesinde olması, acaba tembelliğine tesir mi ediyor? İspanyolların Antigua adiyle kur. dukları bu liman eskiden “Amerikanın Pompeyi,, idi. Yakat çatıları oluklu galvanizden kirli kârgir binalar, San Jozenin bir vakitler Pompeyi olabile. ceğini hiç de göstermiyor. Buranın dağlarında her yerden havaya doğru fışkıran buhar hışırtısını ve burada et- rafı dolduran türlü türlü papağanla. rım gevezeliklerini işitirsiniz. Guate. mala merakla gezilip (görülecek bir ülkedir. KUVETZAL HEM PARA HEM KUŞTUR San Joze demiryolu istasyonunda Guatemala için (o bilet satın alırken memleket parasının Birleşmiş Ameri- ka devletleri parasiyle ayni kıymette olduğunu öğrendik. Paranın ovahidi kıyasisine Kuvetzal adımı veriyorlar, Bu söz ayni zamanda hürriyet ku- şunun da adıdır. Bir Kuvetzal tama. mi tamamına bir Amerikan dolarına müsavidir. (Demek ki Türk parasiyle 125 kuruş kıymetindedir.) Bunun 86 den (biri de Guatemala'nm memleket Jehinde olan bir ticaret mü. vazenesi vardır. ithalâtmdan 2.500.000 dolar fazla idi.) 146 kilometrelik seyahatin Guate. mala şehrine olan ilk kısmı tatlı bir meyille boyuna yükselen ovadan geç- mektedir. buranın kapkara volkanik toprağı gayet sık muz ağaçları, şeker! kamışı, pamuk, kakao ve meyve ağaç. lariyle örtülüdür. Guatemala şehri deniz sathından! 1958 metre yüksektir. Tren, mutedil| iklimin serin ve çok hoşa giden bu böl! gesinde, son 100 kilometreyi dik bir yokuşu tırmanarak bitirir. Demiryolu, Palinin az ötesinde gayet yükse tepeli dağlar arasında dar bir vadiyi geçerek çevresi dağ. larla küşatılan Amatitlan gölüne varır. Sahil boyunca birkaç kilomet. re içinde hep yerli kadınlar görü - lür, Bunlar gölün kenarmdaki sıcak| su membalarında çamaşırlarını yıka . mağa giden kadınlardır. Buralarda çamaşır yıkamak kadar kolay bir iş yoktur. Suyu kaynatmak için ateş ve kazana hiç lüzum hasıl olmaz. Ça. maşırları sıcak su membalarına atar, sonra buradan çıkarır ve bir adım bile yürümeksizin gölün soguk sula- rında sudan geçirmek imkânını eld: edersiniz. Tren Guatemala şehrine yemyeşil banliyö köşkleri, sürü sürü © ambar” ye demiryolu meydanlarından geçe 1 rek şirdi. Burası Tâtin Amerikan" 1935 yılında ihracati) çok işlek bir yeridir. ' KIŞ “MAYIS,, AYINDA BAŞLAR Taksi otomobilleri bizi istasyon - dân alarak, dümdüz kaldırım cadde lerden geçerek otele götürdü. Bu ©. tel muazzam bir kârgir binadır. Üstü örtülü balkon odalarının tavanları gayet yüksek ve döşemeleriyle mobil, yaları hep mahun ağacındandır. Otel kâtibi, sarışın bir Norveçli ı İdi. Kendisine havanın biraz soğuk olduğunu söyledim; — Evet, . dedi.. kış başlamak ü- zeredir! ' — Kış mı? sıcak iklimde kış? hem de Mayıs ayında? O kış demekle Guatemala'nın ma- yıstan birinciteşrin ayına kadar sü. ren yağmur mevsimini anlatmak isti. yordu. Bu mevsim hep bulutlu, rw tubetli, ve sağnak halinde yağmurlu geçer. Şaşkmlıktan ağzımın açık kaldığını gören kâtip: — Günün bir kısmı açık ve güneş. lidir. Sözlerini ilâve etmekte acele gös. terdi. İkinci teşrinden nisan ayma ka- dar süren yaz mevsiminde yağmur! yağmaz, güneş bütün gün parlar ve halk hem daha sihatli hem de daha İ sevinçlidir. Ertesi günü erkenden kilise çan. ları, ağır öküz arabalarının gıcırtı. ları arasında arabalarla kiliseye gi- den dindarların şarkılariyle üyandr! Büttin orta Amerikanm en ka 115 GÜZEL PRENSES dostunu âleme kepaze edecek olan böy-ı sonra si en Verâdan daha fazla nef- vazgeçti İNSAN BURADA KENDİ BOYU KADAR YÜK TAŞIYOR Çiçikastanengo'nun Santo Tomas şehri çarşısından dönen bu çan lek taciri, deniz sathından bin, hattâ iki bin metre yüksek dağlert böyle ağır yükleri kolayca taşıyabilme ktedir, balık (o şehri olan Guatemala gayet düzenli bir biçimde inşa (edilmiştir Asri binalardan' birisinin damına çı. karsanız şehrin büyük bir kısmını be- yaz, mavi pembe renkli evleriyle gö. rürsünüz. Evlerle mağazaların he men hepsi iki katlıdır. Yalnız bir ik* ticarethane ile kiliselerin kuleleri be tondandır. Bunlar kırmızı kiremiti! düz damlı binaların üstüne yükse Tir, K İMERKEZ 1776 TESİS OLUNMUŞTU Birleşmiş Amerika Cumhuriyet. i ——— — —— — GÜZEL PRENSES Ölmektense sevmediği bir lerinin istiklâl kazandıkları | rulmuş olan Guatemala çel Amerika cemaatleri (şehirli gencidğir. Deprimler (zelzel4 defalar şehri tahrip etmigti * de hemen hemen bütün olmuştu. Gerçi burada Mer zında yapılmış pencereleri dö maklıklı, balkonları sarı lerle süslü birçok evler vars#' eskiliğini kaybetmiş ve bilsbü ni olmuştur. / Devami İ19 — Anyella.. Siz misiniz? Ne iyi tesa- Je bir yoldan yürümemeği daha muva- fik buldu. İhtiyar Sosel, onu teşvik ediyordu: , — Kont, bu mektup Verayı mahvede-! cektir, Bazıları “İntikam soğuk yenilen! bir yemektir, derler. Halbuki ben bul fikirde değilim Böyle şeylerde insan hiç gecikmemelidir. Hemen yarın sabah sizin bu mektubu götürüp krala verme- niz her şeyi halledecektir . Çingene karısının bu sözlerini işiten Kont Adolar ayağa kalkarak mektubu parça parça edip ateşe attı. Bu hali gö- ren Sosel yeis ve hiddetle ocağa atıldı. Yanmak üzere olan mektubun parçala- rın: almak istedi. Fakat Kont buna ma- ni oldu, Sossl, sarhoş gibi ayakta sendeliyerek baykırdı: — Ne yaptınız? Böyle İsymetli bir vesika yırtılır mı? Kabahat bende ki böyle bir mektubu size getirdim. Ah ne budalalık ettim ne büdalalık.. Kont Adolar, hiddetle ona kapıyı: gös- terdi: — Haydi bakayım. Artık buradan çık git. Aramızda hiçbir münasebet yoktur. Bu mektubu yok etmekle Düşes Verayı müdalaa ediyorum zannetme. Şu daki- kada o benim en büyük düşmanımdır. Ona karşı bir silâh kullanmak isterdim. Fakat bu silâhı sizin elinizden almak is- temem. Sizin gibi bir müttefik kabul edemem. Sonra bu sizin verdiğiniz ve- ika bana zahmetsiz bir zafer kazandırır ki bunu da istemem. İşte mektubu bu- nun için yaktım. Sözel, hiddetinden ne söyliyeceğini! şaşırmıştı. Gözlerinden ateşler saçılyor-' du: — Kont beni aldattmız. Alınız para- larmızı da geri veriyorum. Şimdiden ret edeceğim. — Hemen buradan defolmazsan uşak lardan bir güzel dayak yiyeceksin. Hay- di defol. Çingene karısı, daha fazla duramadı. Kapıyı: açıp süratle dışarı çıktı ve gitti, —25— DÜĞÜN Zingara ile Annanın düğünleri için kararlaştırılan gün nihayet gelmişti, Er- tesi gün evleneceklerdi. Yakomirlerin evi çiçeklerle süslenmiş, kapının önündeki bahçeye misafirler için beyaz örtülü masalar konulmuştu. A © sabah uyandığı zaman yaşlı gözlerle odasının dört tarafma baktı. Odanın bir köşesinde bir bavul içinde beyaz bir gelinlik ile portakal çiçekle- rinden yapılmış bir taç duruyordu. Bun- ları Zingara göndermişti . Ertesi gün €vleniyordu.. Fakat sev- mediği ve sevemiyeceği bir adamla.. An- na, bunu düşününce ürperdi. Zingâra- nın kendisini evlendikten sonra hangi ecnebi memlekete götüreceğini d& he- nüz bilmiyordu. Öyle bir yere gidecek olursa büsbütün ümitsiz kalacak, Kont Adoları bir gün görebilmek için kalbin- de yaşattığı son Ümit ışığı da sönecekti, Bir aralık sevmediği bir adamla evlen mektense bu evden kaçıp gitmeği dü- şündü, Fakat kendisi serbest olsaydı, tekrar zindana tıkılmak ve dar ağacına götürülmek için dışarda aranmamış oöl- saydt kaçmak çok makul bir hareket olacaktı. Fakat ne yazık ki Zingara, son gelişinde bile ona dışarıda polislerin kendisini harıl Banl aradıklarından bahs etmişti. Bunları düşünerek kaçmaktar adamla da olsa evlenmek daha hayırlı idi, Pencereden dışarıya baktı. Bütün geniş arazi ve orman sabah güneşinin altında pırıl pırıl parlıyordu. Köye ha- kim tepe Üzerinde kuleleri semalara! doğru yükselen heybetli şatoya baktı. Sevdiği adam, Kont Adolar işte orada idi. Anna bu şatoya gitmek istedi. Fa- kat sonra vazgeçti. Hüviyetini sakla- mağa mecburdu. Kendisi yakalanıp tek- rar zindana girdikten başka Kont Ado- ların da bir mahkümu sakladığı için mesul olması muhtemeldi. Bununla beraber, Anna, gençliğini içinde geçirdiği ormanda bir kere daha dolaşmak, ağaçlarla ve kuşlarla veda- laşmak arzusundan kendini alama Yakomirler bilhassa son günlerde on Üzerindeki kontrolü arttırmışlardı. Bu- nün için kapıdan dışarı çıkamazdr. Ya- kömir bir fıçı şarap almak üzere civar köylerden birime gi Maryankı evde idi. Fakat karısı hayet buna da bir çare buldu, Çok yüksek olmayan pencereden atladı. Evin arka tarafında- ki boşlukta bülundu ve hemen süratle ormana doğru yürümeğe başladı. Anna, ormana girrer girmez büyük bir ferahlık hissetti. Ve derin bir nefes aldı. Yerler dökülen yapraklar ve çiçek- lerle süslenmişti. Anna, düşüne düşüne ve ağaçlarla kuşlarla bol bol vedalaşarak bir hayli ilerledi. Farkında olmayarak Kont Adolrm şatosunun bulunduğu is- tikamette ilerlemişti. Birden, yan tarafındaki şık ağaçların arasından ağır ağır yürüyen bir adam meydana çıkıverdi. Anna ürktü. Fakat karşısındaki adamın Kont Adolar oldu- ğunu görünce dona kaldı. düf.. Sizi bir kere daha görmeği çok ar- zu ediyordum. Genç kız kızardı. Hiçbir cevap vere- medi. Adolar hemen onun elinden tuta- rak devrilmiş bir ağacın gövdesi üzeri” ne götürdü, yanyana otuzdular. Kont, biraz dalgın bir tavırla: — Anyella.. Siz Anyella değ misiniz? Anna ayet cevap verdi: — Evet benim. Köylü Yakomirin ye- Xeni Anyella,. Bunu bildiğiniz halde ni- çin tekrar tekrar İsmimi soruyorsunuz. — Emin olmak istiyorum da.. Öyle sanıyorüm ki bu isim sizin hakiki ismi. niz değil Siz Anyella değilsiniz. Bu ka- dar benzeyiş mümkün değildir. Evet size dikkat ettikçe şüphelerim bemen Hemen kanaat haline geliyor. Bir muci- ze karşısındayım. Kont Adoların kendisini bü dikkatle süzerek ağır ağır söyledi, sözler Annanm bütün, mukavemetini eritti, Damarlarındaki kanın çekildiğini hissetti, Adolar, biraz tereddüt etmekle beraber kendisini tanımıştı. Onu daha ziyade aldatmakta mana yoktu. Bu müşkül vaziyetten kurtulmak için kaç- mak istedi. Fakat Kont onu bırakmadı. Onun başını ellerile tutarak yüzünü yür züne çevirdi ve birer ateş parçası gibi parlayan gözlerini onun gözlerine, ta gözlerinin içine dikti. Annanın aklmr başından alan ve ağlayan, isyan eden bir sesle: — Anna, beni niçin Ben sana ne yaptım? Diye gürledi. Arnnanm artık taham mülü kalmamıştı. Gözlerinden akan yaş- lar, kendisinin itirafına lüzum b:rakma- muş, karşımdaki kızım sevgilisi olduğu” nu Kont Adolara anlatmıştı. aldatıyorsun?