HABER — Akşam postası Hatıralarını anlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” nm süvarisi Kont Feliks fon Takner 280 gün deniz ortasında fırtınalarla pen- i çeleştikten sonra limana vardığımız zaman susuzluktan yarı ölü bir hale gelmiştik Mahkeme biz çapkınlara çok müsa- mahakâr davrandı ve on beş gilin ka dar nezaret altında bulundurulmak su- retiyle yakayı kurtardık. Eğer İn ler sandalı çalan genç haylazın bilâ- hare başlarına nasıl bir belâ kesile| ceğini evvelden keşfedebilmiş olsalar- dı bu nezarette bulundurmak müdde- tini herhalde umumi harbin sonuna kadar uzatırlardı. Bu bin bir macera bende vatanını! görmek arzu ve İştiyakmı uyandır. mıştı. Dört direkli OPinnror isminde| İngiliz yelkenlisine tayfa yazıldım. İş-! te en uzun seferim bu gemide oldu ve Sanfransiskodan Liverpole tamam iki! yüz seksen sekiz gün sürdü. Ümit burnunda yakalanmış olduğu-! muz fırtınalar bizi müteaddit defalar yolumuzdan alıkoydular. İşin en kötü tarafı gemide ancak yüz seksen gün- Tük erzak bulunmasıydı. Diğer taraf. tan suyumuz da acıydı. Çünkü fırtına esnasında dağ gibi dagalar gemiyi baştan kıça silip süpürürken tatlı su haznelerimize deniz suyu karışmış ve bu suretle suyumuz hemen hemen içi- lemiyesek bir hale gölmişti. Mürettebettan altısı skorpit, beribe Ti hastalığından öldüler, Beriberi has- talığına tutulan kimsenin bacakları, sonra kolları şişer. Şayet bu şişlere parmakla temas edilirse parmağın izi zail olmaz. Mürettebattan hiçbirisin- de direklere tırmanacak kâdar kuv- vet kalmamış olduğumüdü geri hava yelkenleriyle seyrediyordu. Taliimiz o kadar kötü gidiyordu ki, sanki şeytan gemiye girmiş, aramıza karışmıştı. Yiyecek istiyecek, muzve- net talep edecek bir tek gemiye de ras gelmiyorduk. Tayfaya yarım erzak veriliyor, bize biraz yağmur suyu te- darik ettirecek hiçbir yağmur suyu düşmüyordu. SiMi açıklarında sönun- cu bezelye çuvalı mtürettebata tevzi edilmişti. Sencorç kanalmdş gemiyi çekmek için romorkör yaklaştığı za - man hep bir ağızdan: — Su, su, Allah aşkına su!.. diye haykırıştık.. Derhal verilen su tene - kelerine kafalarımızı sokarak su içi- yorduk ama kurumuş ve iskelet kesil- miş vücudumuzda susuzluk dinmiyor « du. İşte Pinmur gemisinden böyle ay- rıldım. Bilâhare “Deniz kartalı, kor- Ban gemisinin süvarisi srfatiyle bu ge- mi ile nasıl buluştuğumuzu ve onu yü- reğim parçalanarak ne yolda batırmış olduğumu anlatacağım. Hastanede on iki gün kaldıktan son- ra şimendiferle Grimsbiye geldim ve oradan da Hamburga müteveccihen| vapura bind.m. İngiliz gemisindeki mauşım dolgun olduğundan Üzerimde tasarruf ettiğim bin mark kader pe- ra vardı. Bu psrayı gümüşe tebdil et- tirdim. Bu suvetle kendimi daha zen- gin telâkki ediyordum. Artık muçoluktan tayfalığa terfi etmiş olduğumdan dolayı şehirde mağ rurane dolaşıyordum, Hamburga kü - nunuevvel ayı zarfında gelmiştim. Kâ- nuhuevvel Hamburgun panayır mev. simidir. Maruf pehiiyan (o Lipstulyan Hamburgda bulunuyordu. Bu pehli - van herkese meydan okuyor, kendisi- nin sırtını yere getirebilecek adama eli mark vereceğini bağıra çağıra i- lân ediyordu. Arkadaşlarım ctrafımı aldılar ve: — Haydi dediler, görelim seni, Şu herifi yere devi Ben Hamburgda bulunduğumuzu İ- leri sürerek güreşmek istemiyordum. Bu imtina karşısında arkadaşlarım İzzetinefsimle oyniyarak beni güreş- meye mecbur ettiler. Derhal herifin karşısına geçtim. Seyirtilerden bir kısmı beni hayretle seyrediyorlar, kapının önündeki çığırlkan ise müle- madiyen: — Meşhur cihan pehlivanı Lipstul- yanla gemici güreşecek. Yerleri çabuk tutup biletlerinizi bir an evvel &lmiz, diy rordu. Meşhur © pe) han rma bir yumuşadı. Çığırtkan avaz avaz bağırıyordu: — Şimdilik dost görünüyorlar ama hele güreş bir başlasın! Karşılaşmamız bütün usul ve kaide- leriyle bir güreş olacak değildi, sade- cs kuvvetlerimiz deniyecektik. Ben maça başlamak işaretini beklerken ra kibim daha evvel davranarak beni devirmek istedi. Hiddetlenerek atıl. dım. Ahali haykırıyordu? — Bravo delikanlı! Bir baş tayfa benim kazanmam ih- timal! üzerine elli marka bahsa girdi. Nihayet üçüncü hücümda pehlivanı belinden yakalayıp kaldırmağa ve ye- re vurmağa muvaffak oldum. Çığırtkan müdahale edip herifi ye nemediğimi söylemeye kalkıştı ama halk bağırarak beni müdafaa edince susmıya mecbur oldu. Vaadedilen elli mark yerine ancık yirmi mark alabildim. Gürültü ve re fırlattığı zaman çok KADINLAR BENİ ATMA ER / missi Roman Nakleden: Hatice Süreyya “Kötü şey” dediği de, en mükem- mel cins kolonyadır hani... Pahalı, mükemmel! kolonya... Bunu vaporiza-| tör'e koyarak, Firdevs; iyi bir şey) yaptığma kani olmuştu!... Halbuki ki çük beyi kızdırdı işte! " Aman öf!... At bunu... Dök bu- Du... Hemen git bana Chypre getir!... Bu hâdise, daha geçen sabah ol. muştu. Demek ki, küçük bey, eskiden olduğu gibi, gene ayni kokuya bağlı kalıyor. Demek ki, sevgilisi, hâlâ, o Nigantaşılı “hanmnefendi,,... O da çok sevimli bir “Batımefen- didir,, hani ya... Bunu da, Allah riza- $ı için tasdik etmeli! Hiç mağrur de- gil hiç afur tafur'u yok. Yüksek gosyete (ama hakiki yüksek sosyete) insanlarının tabii, saf ve kibar hali... Firdevs, bunun ne demek olduğunu İ pek âlâ“bilir.., —az2— Hem de, güzelliğine güzel Allah için!... “Aprts midi" elbisesiyle olsun, te- nis kılığiyle olsun, sirtını tamamiyle| açan, dekolteyle olsun onu nice defa. lar görmüştür. Boynunda da dizi dizi inciler vardır. Ama sahte midir, ga- hici midir, fotoğrafa bakıp da anla. mak kabil değil!.. . Fakat İnel. gibi dişleri olduğu da muhakkak... Her resminde bunları gösterip o gülümsü-! yor! | Ve resimleri, küçük beyin yazıha.' mesinde, yatağının başr ucunda, bulâ.| KAR EF niellicens,fervi 'BirT U, j el 21 Birinciteşrin — 1996 #a, her tarafta dizili... Hayır. hayır!,.| Güzel kadın Allah için... Çirkin dene- mez, âdi denemez! Firdevs'in kanaati bu merkezüeydi... Fakat bir şey var: Kütür kit caneriği gibi körpe kızları tercih altmışlık Wirdevs Cbypre'li, Hatıralarım anlatan : EFDAS TALAT —aB: Yazan: yasa Tahsinin defterini belli etmed€ saklamağa muvaffak oldum. Çavuş çantayı bir ucundan çekiyor, Tah! sin, birakmak istemiyor. Bu hal bir| müddet devam etti. Nihayet, Rayt, ona karşı da nezaketi terkederek: — Bıraksana be herif! Çantayı yiye-! cek değiliz ya... Diye bağırdı ve bütün (kuvvetle gantayı çekti, herifi de kıçından araba- nın içine İtti. (Fakat o sırada tuhaf bir şey oldu. Tahsin sendeliyerek kam- yonun İşine dalarken Raytın elinde ka- lan çanta birden açılıverdi ve (içinde ne vâr ne yoksa kamyonun içine, bir kısmı da sokağa çamurların İçine dö » küldü, Tahsin bu vaziyet (o karşısında deli gibi oldu: — Kâğıtlarımı döktünüz, diye bağı- rarak kamyondan aşağıya atlamak iste- di. Hayatında ender olarak gösterdiği bu nezaketten, daha doğrusu bu nezâke tin şu komik neticesinden Rayt binkere pişman olmuştu. Bir taraftan yakâsı - açılmadık küfürler savururken, diğer taraftan da Tahsine eliyle tehditkâr i- şaretler yaparak aşağı inmemesini ih- tar ediyordu. Bu hal hem (benim çok işime yaramış, hem de hoşuma gitmişti. Fakat Ballar kapının önünde: — Daha ne duruyorsunuz? Diye bağırınca başçavuş Raytla ça - murlara dökülmüş olan kâğıtları acele- acele toplamağa başladık. Biz topladr- ğımız evrakı gelişi güzel kamyonun içi- ne atıyorduk. Bunlar birtakım müteler- rik kâğıtlardı. Birçoğu ıslanmıştı. Tah- sin kamyonun içinde! — Böyle rezğlet mi olur. Bütün kâ- : / söyleniyör İçe i grtları — toplıyarak çantasına dolduruyordu, Bu sırada yer de küçük bir defter buldum, Garip bir hisle bu defteri saklamak istedim. Et - rofıma seri bir göz attım. Raytm arka- x dönüktü. Tahsin çantasile meşguldü. Ballarla Benet de görünmüyordu. He - men defter: kilot pantalonumun cebine am, Tam hu sırada Benet kapıya çıkarak göförlere bağrı — Haydi gidiyoruz. ir? alet çikarmak istemediğimden bu ka» dar paraya razı oldum. Arkadaşlarla hep birlikte bir meyhaneye girdik. Ga- lip sıfatiyle hepsine bira ısmarladım. Hayatımda ilk ve son güreş müsa- bakem bu oldu. Maamafih Avustral- yâda boksörlük tahsilimden Nayatım- da daima istifade ettim. Bir defa s0- kakta üzerine gsaldiran revolverli iki hırsızı dâ bu sayede yumrukla bakla” Bir kusuru odur... “ Güzelliği gibi talii de var hani., Bizim küçük bey gibi yaman bir deli- kanlıya hangi kadın fit değildirr? Eli- ni sallasa ellisi, başmi Sallasa telli- si!... Onun arkasından Masil koşup dolaştıklarmı görüyorum... Fakat o, dönüp de hiç kimsenin Yüzüne bakmı- yor bile... Hayır, şırfımtılar! Hiçbiri. nize yüz vermiyecek! Sevdiği yalnız bizim eski “hanımefendi” dir! Resmi bir tarafta duracak... Telefon öte ta. rafta... Telefonda da Meponün sesi duyuluyor... Sonra, bu güzel hanim, bir' yerlere gitti... Ondan her sabak mektuplar gelmeye başladı. Sonra, küçük bey, mektup yazmak için, bir saat kadar kapanır, kalırdı ve santlerce yapayalnız Oturur, ma- sasnım basında oturur, koltuğa uza- nır, “hanrmefendi,, yi düşünürdü. Çok münzevi olmuştu. Artık en yakın| dostlarımı bile evine almaz olmuştu Bu yaşta acınacak olmuştu doğrusu! Ve işte, demek ki, Chypre'li hanım,! geri dönmüş... Murad bey de onun €! vine gitmiş... Geceyi beraber geçirmiş ler... “ Ek, Allah versin... Fakat, de- Biz de yerdeki son kâğıtları toplamış tk. Kamyonun arkasındaki muşambayı da çekerek güzelce kapattık. Bu işde bittikten sonra başçavuş Rayt, Balların yanına giderek askerce bir selâm verdi: — Hazırız efendim. — Pekâlâ! Siz polislerle beraber ön- deki fort otomobiline bininiz. Kamyon- İarın önünden gideceksiniz. Bu sırada, gabardin yağmurluğunun yakasını kaldırarak kapiten Benet de yanımıza geldi. Ben binadan içeri gir mek üzere idim. Benet Ballara sordu: — Efdal burada mı kalacak? — İstersen seninle gelsin! — Fena olmaz. Benet bundan sonra bana döndü: — Haydi buyurun. Beraber gidelim de dostlarımızı istasyonda teşyi edelim. — Memnuniyetle kapiten.. Diyerek yürümeğe başladım. Benet- le öndeki fort arabasının yanına geldik. Bu arabaların arkâsı uzunca idi. Anado- lunun bir çok yerlerinde Işliyen kaptı kaçtılara benziyordu. & Arabahm içine en nişancı ve cesur İngiliz polislerin - den altı kişi bindirilmişti. Hepsi taban- calannı harır bulundürüyorlardı. Ka - filenin en arkasına da motosikletli bir İngiliz silâhendazı konulmuştu, Kapiten Benetle ben şoförlün yanına yerleştik. Her nedense Benet ortada oturmayı ter cih etti, beni kapı tarafında bırakmış - tı. Hareket etmeden evvel şoför bize dö nerek sordu: — Ne tarafa: gideceğiz. Ben bir şey bilmediğim için ses çıkar maâdım, Benet, şoföre şunları, söyledi: — Sen İstanbul tarafma doğru çek! Ben yolları söyliyeceğim. Herif son dakikada bile ihtiyatkârlı- ğt bırakmıyorlar. Hareket ettik. Arkamızdan Oomahut yüklerile iki kamyon, daha arkadan da meotosikletile İngiliz silâhendazı geli - yordu, Ballar, Krokerde kalmıştı. Katilemiz Altıncı dairenin önünden kıvrılde; Şişhane yokuşuna doğru indi. Meyt yokuşunun köşesine geldiğimiz zâman, kapiten Benct şoföre birdenbire Meyt yokuşunu göstererek: — Buradan! dedi. Ben şaşırmıştım, Acaba neye Galati- ya doğru gitmiyorduk? Herifin başka bir plânı daha mı vardı. Bir şey sor *« sam Cevap vermiyeceği (muhakkak! Ses çıkarmadım. Unkapanı köprüsüne doğru gidiyoruz. Beş dakika sonra köp rüyü geçtik. Ara sira arkamıza bakt - yorum. Mültecilerle dolu kamyonlar bir mek ki, hizmetim çoğalacak... Çünkü; yatmak zamanı belli olmıyacak, kalk-| mak zamanı belli olmiyacak... Öğle. den sonra çayı. Günde iki kere ban yo... Neyse, katlanmalı.. Ne yapar | sın?... Küçük bey, İyi kücük beydir! | Başımı iki yana #slladı; “e Ah, gençlikt, Fakat, sonra, birdenbire; “ Adam sen de... Neyime lâzım Efendilerin işi, hizmetçilerin özerler' ne vazife değildir... Ben kendi hizme timi görmeye bakayım... 'Toz bezini aldı. Kilçük salon henüz toylanmamıştı. Oradan boslamalı. Kapıyı garççadek açtı. Öteye beriye çarparak içeri girdi. Bereket versin k bey evde değil... Yoksa böyel sürültü- lere pek sinirlenir... Inik perdeleri de #torları büyük br gürültüyle yukarı kaçırarak açtı. Kanatları, pancurlar; hep açtı. Birdenbire arkasından bir ses: — Nedir bu vaptığm?.. PBeni rs hat bırakmıvacak mism sen?. Vay... “Iş anam!... Firdevs. korku) ile arkasma döndil... Olur şev de#) Meğer küçlük bey, ortada. koltuğur üstünde uyuklavıp Awpeteer me muş? Önünde ağız uğıza dolu bir vis- kaç metre fasıla ile bizi takif Unkapanı köprüsünü geçti Zeyrek yokuşuna vurduk V€ kemerini geçerek Fatih tal J kımın önünden Beyazıda ir rada iyiden iyiye gece olm! i hâlâ bütlin şiddetile yağıyeri beple pek süratle © gideni yil larda halk bir otomobil, iki bir motosikletten mürekkep merakla bakıyordu. Fakat h af ziyetten şüphelermiyordu, yonların her tarafı sıkı sıl duğu için içindeki mahut bei rünmelerine imkân yoktu. A netin yanmda büzülmüş, Şö nüyordum: Ni Şimdi kalabalık bir yerde Bi bularak arabaları bir dakik# sam ve halka hitaben: — Ey ahali buraya gelini# nız. İşte senelerdenberi bis€ bize her türlü fenalığı yapa” letinin hayat ve namusuna, haysiyetine kasteden mami kamyonların içinde saklıdır” kaçırıyorlar, İntikamınızı bağıraam âzâba ne olur? Bu çocukça bir düşünce idi temadiyen zihnimi kurcalıyof Kafilemiz, Beyazıt meydafii €e oradan Aksaray tramvay kiben Lâleliye doğru inmeğf Her köşe başında Benet: — Sağa Sap, sola sap! di emrederek gideceğimiz istiki aiyendm Ba senake mamayı zi benden başka kimşe Gilmü, Aksâray yangın yerinden J içimde yeni bir ümit doğdu. PPJ bey heriflerin kamyonlarla sevkedilerek oradan trene Vb” lerini öğrenmiş ise en müsalt “4 olmak üzere bu yangın kurdurmuştur, Şimdi bir yal başlarsa ben neyapacağım? “ hal son süratle kaçmağa Ben buna mani olmalıyım. en makul hareket yanımı boğazına sarılarak onun har€ ni olmaktır. Bizim Araba © atile arkadaki kamyonlar d8 Fakat ben ne olacağım? Eğe şunlar İsabet etmezse bile, yahut arkadaki İngiliz mutlaka öldürecekler... Ne Kısmet bu kadarmış der göçer gideriz. Eğer alnınızdf şamak yazılı ise bu bajdred” dimizi kurtarırız. (Deva ki bardağı.. Ve yanmda bir si... Fakat, doldurmuş, iç” da ne?. — Nedir bu ettiğin ve İl Beni rahat birakmıyacak Jİ — Sabah oldu da efendi — Sant kaç? | | 1 — On bucuğu geçiyor © Ne? Nası)? Bakın isterseniz... İŞ** varda, yim... Hasta mi8 var? yar — Niçin hasta olayım? — Yatmamışsınız di yarı söyunmamı narak edip sordum” et'imse kusura bakmayın” Murad, yerinden sieradi- On buçuğu geçiyor ha” Demek, bütün geceyi üstiinde gecirdi? Telefona kindar bir ps7 cik masa üstünde dursi isindekini bir yudumda İ€ bat şey.. Bütün boğazı $i de bulandı. — Kakaonuzu hazırla” 2 yim... Getireyim mi?... i yi iğ için,