“| imanı ibnelik e 9 İkapı olsa idi bugüne kadar Msikç Küçük anne — Ben kaç ünne? — Yirmi iki, yirmi üç. Belkıs bir kahkaha att: — Amma yaptın anne. Kendinide xüçültmek için mi böyle söylüyorsun? Bir ayna akp yüzüne baktı. Annesi pek yanılmıyordu. Siyah parlak saçla rın çerçevelediği bu beyaz, bu taze yüz benliz pek genç görünüyordu. Gözleri canlı, dudaklar renkli idi. Tıpkı bir genç kız gibi... Halbuki o, otuz yaşımda idi ve küçük bir de kızı vardı. Oau pek genç | iken evlendirmişlerdi. Az zaman sonra koca- st ölünce Belkis kucağındaki o bebekle yetim iki kardeş gibi kalmıştı. Onda- sonra hayatını yeniden kurmayı hiç dü- şünmedi, Ömrünü küçük kızma verdi. Şimdi kıst, on yaşına gelmişti, Mektebe gidiyor, İngilizce konuşuyor, & keman Seliyordu, Bençlerini bir mektep çocu- ĞU Bibi temiz ve muntazam Belkis kızının yanında onun ablası gi- bi duruyordu, — Sahi ben bu kadar genç mi görü- nüyorum anne? — Sana her zaman söylemiyor mu. Yum? Niçin bu kadar soruyorsun! Hiç cevap vermedi. Kendi yaşiyle, güzelliğiyle hakikaten ilk defa alâka - dar oluyordu, Buna sebep bir gençti ... Temiz kıyafetli, yakışıklı ve pek gerç ti. Tren&e hergtin gelip onun İargrema oturmaktaydı. Uzun uzun onün yüzüne M bakıyordu. Belkis bu bakışlara bir ma- na veremiyordu, Bu kadar genç bir a- dam kendisinden çok büyük olan bir kadını sevecek değildi ya, O halde? Belkis bu adamın çirkin bir maksadı olabileceğini tasavvur edemiyordu. Çünkü halinden, yüzünden onun pek i- yi bir aile çocuğu olduğu anlaşılıyordu. e lie geç belli etmez miydi. Gün geçtikçe adamın bali Belkisa merak ni Bu merak genç kadma biraz da zevk vermekteydi. Onun kendisini sız etmiyen mevcudiyetine, ee bakışlarına &deta alışmıştı, Nihayet bir gün konuştular, Kompar “maânm tenha olduğu bir zamanda ona saati sordu, Kadın ç verdi, A çandaki sörü m — Afedersiniz dedi. Aylarca sizi ye rahatsez ediyorum. Maksadım siz en yalnız saati öğrenmek değil. N Belkis biraz korktu. Bu işin birden le bis safhaya girebileceğini hiç dü. imemişti. Pakat mera bek sne akat kını yenemiye. — Bir şey mi sormak $ Gi istiyorsunuz? a Evet.. Sizin pek ciddi bir genç ” uzu görüyorum, Ben bu se. N Ühendiş Şıktım, Eğer... Eğer sizce yniniz beni reddetmez - sanırım. Önün için evvelâ size &or- may? doğru buldum, Genç Kadın; > Benim hakkında kimseye bir sey pr ormadımız mı? — Hâyer, mek iş Alikamı herkese bildir . temediri, Siz istemezseniz gene ki, <nSe bir gey Bilmiyecek. Ama ben piç EA Ee ye, Poikiz bu tetniz üdütın her şeyl a. b Far rip özür dilemeği düşün - a bunu yapamadı. Onun riya. & zmak istemedi. Kendisine nişan. ii teklif edilen genç mektepli kı Ni bir kelime iie kaybolmasına, uçma- m8 Bönlü sazı değildi. — Nezaketinize teşekiür ederim de- r Ben böyle bir şeyi düöşünemem, Faz ” Sormaymez bir daha beni görmeyi- RİZ. Rica ederim. — Böyle mi istiyorsunuz, yaşında el Orta Avrupada — Evet. Genç adam kalktı. Hiçbir şey söyle meden yürildü, Belkisın gözleri yaşa rıyor, dudakları titriyordu, Bu güzel rüyadan uyandığına o da müteessirdi. O da bu rüyayı unutamıyacağını anlıyor- du. .... Mühendis Turgutla Belkis bir daha biribirlerini görmediler. o Genç adam kendini işine ve kitaplarına verdi, Çok İyi keman çalardı. Bu ona büyük teselli oluyordu. Böylelikle günler geçti, Bir akşam sofrada annesi: — Sana bir havadis var (dedi Bir genç kız sehden ders almak İstiyor. — Ben keman muallimi değilim ki anne dedi. — Evet ama çocuğumuz senin kema- nı bir akşam karşı evlerden birinden dinlemişler çok meraklı imiş Dün bü- yük annesi geldi rica etti, Çok Yalva- rıyorlar, Ne olur haftada bir Meşgul ©l sen de eğlenirsin. Turgut mağrur bir adam değildi. Gel sin dedi. ... Perihan o akşam annesini büyük bir neşe ile karşıladı. — Anne o adam bana ders vermeye tazı olmuş. Göreceksin ne kadar ilerle. teceğim. Ah ne çalıyor bilsen anne. Belkis memnundu. Perihanım kemanı onun en büylük zevki idi. Kızı çok müs taitti. Onu bir gün meşhur görmek Ü- Er genç ânnenin kalbini dolduruyor- . ... Turgudun annesi Perihan oğlunun galıştığı odaya çıkardı? — İşte taleben, Genç adam başını çevirdi. o Kapınm biraz içinde elinde bir keman kutusile dura küçük kr görünce (© yerinden kalktı. Bu çocuk tıpkı ötekine benzi - yordu, Ayni yiz, ayni gözler, Biraz konuştular, Turgut Iâf arasın- da çocuğa bir ablası olup (olmadığını sordu ve "hayır, cevabını alınca ra, hatladı. Demek bu kızım öteki ile bir yakınlığı yoktu. Derse başladılar, İkisi de memnundu. Genç adam kızdaki fev- kalâde kabiliyeti gördü ve onunla ince- den inceye uğraşmaya başladı. Haftalar geçtikçe biribirlerini sevdiler; (o çöcuk ona “ağabey,, demeğe bağladı. ... Hizmetçi Turguda: — Perihan hanımın annesi gelmiş sizinle konuşmak İstiyor dedi, Turgut merakla aşağıya indi. Salona girdi. Belkis kızına verilen derslerden do - layı teşekkür etmeye ve küçlk bir he- diye kabul ettirmeye gelmişti, Karşılaşmaları çok tuhaf oldu. İkisi de dona kaldılar ve bir müddet sustu. lar, Nihayet erkek sordu; — Siz sahiden Perihanın annesi misi- niz? Belkis yavaşça: — Evet! diyebildi. — Bunun için mi beni reddettinizdi? — Evet. Genç adam güldü: — O halde şimdi mesele kalmadı de- di. Benim Perihanla aram çok iyi, Onu kandırır istediğimi alırım! Belkis başmı önüne eğdi, ww Bir ay sonra evlendiler, SM. yüksek tahsile | || *“İ“ieem ** rağbet yek istanbul Ankara Caddesi — Posta kutusu! İstanbul 214 Telgraf adresi: Istanbul HABER Yazı işleri telolonu ; 21818 iderevelân « 24370 ABONE ŞARTLARI Son beş yıl içinde Macaristan üniver- sitelerine okaydolanlarm O öyısı yüzde 25 nisbetinde eksilmiştir. Ulusal kültür istandardında bu eksilme Macarları &. züntüye düşürmektedir. Yüksek tahsile rağbetsizliğin sebebi iktisadi vaziyettir. Akâdemik © tahsil yapan gençlerin (o Avrupada iş bulmak imkânları günden güne azalmaktadır. Bütün meslekler tıklım tiklim dolu olduğu için Üniversitelerden çıkanlar boş kalmaktadırlar. Gençlikde bu va- 2iyet karşısında (o mekteplerde dirsek çürükmektense erkenden saantlara gire. rek onda ihtisasa doğru gitmektedir « ler, Sahibi ve Nöşrıyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı şer (VAKIT) matbaası Tonton amca | adam kurtardı zununelARİİ ki 1 ii Yazan : Niyazi Ahmet 407 sene evvel bugün Viyana kapıları önünde kanlı bir çarpışma oldu Gece hücumuna hazırlanan düşman sabahiamıştı. Bir zabitin korkudan bağırması, her şeyi altüst etti Viyananın mühasara edildiği yıldı Kont Palatin Fredrik, bütün ku mandânları yanına topladı. Şunlar: söylediş j — Düşmanı mağlüp etmek için çok| defa baskın yapmak faydalı neticeler verir, Ben uzun tecrübelerden sonra bunun faydasını gördüm. Şimdi ver- diğim karar, gece karanlığında haber sizce düşmana hücum etmektir. Kont, bu sözleri söyledikten sonra etrafında toplanmış olan kumandan- larin gözlerine baktı, Kimse kımılda- mıyor, cevap vermeğe hazırlanmıyor- du. Onlar biliyorlardı, ki bu hareket çok tehlikelidir. Muvaffak olunsa da- hi büyük zayiat vermek mukadderdir. Çünkü Türk askeri, üzerine gelen düş mandan kolay kolay kaçmaz, çarpışır, ölür ve öldürür, Hücumun kolay olmadığını kuman-| dan da biliyordu. Onun için bu işi ta- Me bırakmak istemişlerdi. Yanımda bulunanlara: «- Hücumu yapacak taburlar, kura ile tesbit edilecek.. dedi. ... Kura Ek Doreyşaha düştü, Sekiz bin kişi ile Sel kapısına oradan kasır ve karantine kapılarına gidecekti. Bu sırada Skizmund Leyserin kumanda- sındaki alay da başka cepheden Çe- virme hareketini tamamlayacaktı. Emir verildikten sonra harekete ge- çen askerler, zifiri karanlıkta ilerliyor) jar: araştırmalar neticesinde raporla ve baskın yapacakalrını unuturak her! vermişlerdir. an bir baskına uğramak korkusu ile ttriyorlardı, Hareket etmek için hay- li vakit kaybettikten başka yürüyüşte de gösterilen tereddüt kumandanları haklı bir endişeye düşürüyordu. Skizmundun askerleri kasr kapısma geldikleri vakit, gündüz olmak üzere idi. Neferlerden biri, bölük kumanda: | nına bunu söyleyince: — Bu yalancı sabahtır cevabını al- dı, Bölük kumandanı Sözünü şöyle tamamladı: — Şimdi hava tekrar kararacak, iş- te o vakit hücum edeceğiz. An, çok tehlikeli idi. Yeniçerilerin bulundukları yere tamamile yaklaş mak üzere idiler. Sabah, yalancı de- ğil, hakiki sabahtı. Bu saatte belki bütün yeniçeriler uyuyordu. Fakat, gecenin karanlığından istifade etmek plânı suya düşebilirdi. — Hazır ol,. emri verildi. Şimdi, bütün bir gece her an çarpış- ma ieyecanı ile yol yürümüş asker, ileri gtılmak üzere idi. Mümktin oldu- ğu kadar 868 çıkarmamak vaziyeti, hücumun can damarı idi. Bu esnada hiç beklenmiyen bir hadise oldu. İlk safta bulunan askerler arasından bir haykırma yükseldi, Sessiz boşlukta bu haykırışı akisler bırakarak yayıldı. Şimdi düşman safları birbirlerile çarpışıyordu. Ne olmuştu? Kim, niçin bhağırmıştı? Bunu kimse bilmiyordu. Yakat bağırmanın muhakkak bir teh- like olduğu belli idi. İşte bunun için düşman safları birbirine girmişti, Gürültü etrofları çevrilmiş bülunan bütün Yeniçerileri uyandırmıştı. Düş- man saflarındaki gürültü, zabitlerden birinin korkudan bağırması idi, Ma- car carihleri bunu şöyle kaydediyor- lar: “Bir sra zabitinin korkaklığı, yahut hiyaneti saikasile bağırması... O vakitte hiyanet mevzubahs ola- mazdı, Tamamile korku neticesinde bağırma idi, İki tarafın karşılaşması sekiz birinei teşrin 1529 yılında, yani bun- dan tam 407 sene evvel bugün vüku 4 bulmuştu, Yeniçeriler mahmur mahmur silâh- larına sarılarak saldırmışlardı. ik hücumda beş yüz düşman öldürüldü, Bir o kadar da esir alındı. Geri kal lar güçbelâ kaçarak kurtuldular, Yeniçerilerin kahraman kumandans larından Köstendil alay beyi yaşında şehit olmuştu. Tiristiyanlar Volt Haken adında bir zabit, Ji Sterini ve Ispanyalı Garçiya Gö: yi ölüler arâsinda bıraktılar. »eniçeriler, imparator askerii kadar yakından takip ediyorlardı az kaldı onlarla birlikte şehre ceklerdi, Fakat şehir kapıları kaj kapanmaz dışarda kaldılar. Ve di maânin plânı, korkaklık yüzünden $u ya düşmüştü. ingilterede bin: den fazla Fraruı sız sabıkâlısı var (Londaradan bildiriliyor)» Fransız mili emniyet direktörü gününün yaptığı gizli bir statistiğe gö! şimdi İngilterede katil | ve yı e olarak binden fazla Fransiz sabi bulunmaktadır. İstatistiği vücude getirenler rektörlüğün mütehassıs mem Burlar muhtelif memleketlere seyâ- hatler (o yaparak mahalli polislerle te. masa gelmişler ve el birliği ile İngilterenin meşhur İskotland » yad teşkilâtı o Fransa cinayet dosyalas rında adı (geçen 1013 kadın ve crkel sabıkalının yalnız (Londrada vaşa * makta olduklarını tesbit etmişlerdir, Bu sabikalilar (Oordüsundan 111) i katildir. “Kimisi mahkümiyetten €vs | vel kimisi de mahkümiyet kararından | sonra her mâsılsa bir fırsatını bu kapağı İngiltereye atmış bulunmakta «| dırlar. g Geriye kalanlarm (ekserisi ; kadın o kaşakçılarıdır. Bunlardan da 604 kişinin ismi tesbit edilmiştir. © İngiltereye sığınmışların arasnda şeytan adalarından kaçmış 43 müsbbed kürek mahkümu da vardır. f Statistik tetkikatt biter bitmez Frari sız hükümeti bunların iade ve teslimi. ni İngiltereden istiyecektir. Birdenbire dört beş dil konuşan kız wi Fransanın La Nieppe köyünde N adir küçük bir çocuk bütün Fransız | doktorlarını - hayrete düşürmektedir. | Babası bahçivan olan Mârtel 1931 | senesinin bir bahar gününde mek için o evinden uzaklaşarak, ormanı işti, “al Kızcağız yolunu kaybetmiş ve eve aç | lıktan, yorgunluktan bitkin bir | de | getirilmişti. ği Kendine geldiği zaman bütün hafi | zasinı ve konuşma kudretini kaybetmiş. | ti, Kız senelerce böyle kaldı. Geşen a ZBustos ayında ise aklı başma geler konuşmağa başladı, ağ Meselenin as1i şaşılacak tarafı şu- rasıdır ki ormanda kaybolduğu zaman" yalnız Fransızcayı hem de ku ti bir taşralı lehçesi ile konuştuğ: halk de şimdi o mükemmel Frasızendan | başka (İtalyanca ve Rusça da konuş | maktadır, Hattâ İâtince nesirler & | tadır. i Bu vaka işidilir işidilmez Masteli | Parise götürerek döktöt ve mü Şe ların müşahedesi altma koymuşlardır. İyi