i 23 EYLOL — 1996 hikâyedir! Yaklaşın, dostlar, size bir o bikâye anlatacağım. Bir yaz günü öğleden sonraidi. Boğaz sahillerinde b'” ihtiyar, yere bağ daş kurarak oturmuş, önünde uzan - makta olan güzellikleri seyrediyor gibiy di. Sahile çarpan yeşil sular, kenardaki kayaları, çakılları yıkıyordu. Dostlarım, evvelce o zaman o böyle Yaşlı olmayan bu a“amla, bir genç kır, &l sıkışmak, biribirlerine gülmek, lerinin derikliklerine bakmak, biribir tini öpmek, ve gene biribirlerine: “Seni #eviyorum,, demekten başka hisleri tanı #oamışlardı. Yaptıkları deliliklerin hepsini anlat - Mağa ne İlizum var. Yirmi sene sonra, Vaktile biribirlerine söylediklerini işittin — Daima biribizimizi sevecek miyiz? — Daima! Dinleyin, dostlarım. Altı ay sonra, genç kız, bir başkasını tevcrek, kendini bir sevgiliye kâfi gör- meyip aşkı daha kuvvetle yaşımak için Srtadan yok oldu. Zaten, kadınlar, bilir $iniz, sevgide pek çabuk yorulurlar, Adam da, çok sevdiği bu © yerlerden Uzaklara gitti. Her şeyi unutmak isti - yordu, Unuttu mu, “şkına çare buldu mu, orasını Allah bilir. Eğer gelip geçi- ci sergüzeştinin hatırasını (o unutsaydı. Suların bu kayalardaki şimdiki uysal - ığını seyretmeğe gelir miydi? Aşittiği bir sesin geldiği yere (o başım: çevirdiği zamana kadar kafasındaki dik şünceler hep bu hatıraya bağlı idi. Gü müş saçlı bir kadın, gezmeğe çıkardığı gocuklarma hitap © ediyordu. Bu ses, “Daima?,, diyen, bu vaadi (bütün içile söyliyen kadının ser' değil miydi? - Alahiyme dirpardi we kadına doğru, dö, sordu: — Sen!! Sen... Kadın durdu, kendisine böyle hitap edeni tanıdı ve şimdi buruşuk halde o-| 8 lan yllzü sarardı. — Siz misiniz?.. Niçin? — Niçin zi geldim? o Hayatımın er tatlr saatini tekrar yaşamak için.. Bu çocuklar sizin mi? Kadn e yarak kekelemeğe başladı: — Hayır! Bunlar yeğenlerim. Evlen- medim. Gözleri yaşardı. — Çok ıstırap çektim. Eğer bilseydim ki... — Aa, dedi, geçmiş (günler. Niçin ağlıyorsunuz? Çocuklar sahilde çakıl taşlarile oy - mıyorlardı. — Hırpalayıcı bir hayat. Ya, sizin- ki? Kimbilir beni n* kadar tel'in etti- niz! — Biraz... Öğrendiğim zaman,. Ve sonra, kendi kendime korkulu bir rüya yaşadığımı itiraf ettim. o Biribirimizle Kraliçe Elizabet kürkü Ee Elizabeth devrinin elbiselerini! andıran ve siyah - beyaz kürkten ya- Pılma bu ceket Londrada moda salon» *. cevap veremedi. Boğa | x sıkılıyordu. Ve kalbi yorgun bir kuş! kanadı gibi çarpıyordu. Kendini zörli! HABER — Akşam postam Ton ton amca anahtarını unutmuştu ilk karşılaştığımızda çok genç ve güzel diniz. Ben ise, o zaman bile ihtiyardım. — Sizi bütün ruhumla sevdim, — Biliyorum, evet.. Sizi tekrar görüs yorum. — Ah, hayır, hayır! Rica ederim, su- günüz, — Mademki, artık ıstırap rum, — Ya, ben ıstırap çekiyorsam? İhtiyar adam, bembeyaz olmuş başını gösterdi ve bakışlarını, şimdi o ümitsiz ve zavallı olan kadının soluk beyaz şa- kaklarma dikti: — Aşkımızın üstüne kar yağmış, de- di. Ölübiraşk bir kuş ölüsü gibidir. Kar altında ıstırap duymaz. — Dostum, nereye bakıyorsun? — Koşuşan sulara... Yeşil sular sahildeki otlara kadar 80- kuluyorlar, ve şimdi de ruhu ve şarkısı oldukları ihtiyar kayalardan garip bir teşe ile uzaklaşıyorlardı. Uzun zaman sulara baktılar. Başlarını çevirdikleri zaman, tepeye yükselen keçi yolunda, ihtimal biribirle rine $“Daima!,, diyen iki âşığı gördü - ler, Ne, sizde mi müteessir oldunuz? Dest larım, başlarken de size bunun hir hik&. ye olduğunu söylememiş miydim? Nuh CEM Cenup kutbuna idecek kadın çekmiyo i Londradan bildiriliyor: Madam Evslin Walker cenup kutbu mmtakalarına gidecek istikşaf heyeti arasında bulunacak ve böylelikle kut- ba giden heyetler arasında giden ilk kadın olmuş olacaktır. Madam Evelinin gideceği daha kati olarak kararlaştırılmış değildir. Bu hususta karar vermek #salâhiyeti Bri- tanya imparatorluğu fotoğrafik istik- şaf heyetinin başkanı mösyö Ernest Wallkerindir. Bu zat dün Sunday Re- fore gazetesinin muhabirine: — Karımı da beraber götürmek için henüz bir karar vermiş değilim. Fa- kat nasıl olsa beni kandıracağımı sanı- yorum. Demiştir. Bu sözler üzerine siyah saçlı, elâ gözlü, üzun, boylu ve teni güneşten bakırlaşmış madam Wösllker; — istikşaf heyetile gideceğime emi. nim. Hem onlers faydam da dokuna- bilir, Meselâ gideceklerin örülecek, ya- manacak birçok şeyleri olacaktır. Jur- nalm tutulmasma yardım edebilirim, Avusturalyada, Hindistanda ve Yeni Zelândada yaptığım çok çetin seya- hetler neticesinde böyle bir yoleulu. ğun şiddet ve zahmetlerine dayanabi- leceğime kanaat getirmiş bulunuyo- rum. Avusturalya ormanlarından bi- rinde tam üç ay yalnız başıma kamp Kurarak yaşamıştım. İstikşaf esnasında giyeceğim elbise leri bile hazırlamaktayım, demiştir. Jstikşaf heyeti iki gene cenup Kut- bu gımtakasında kalacak bütün sefer 20.000 İngiliz lirasma (bizim para- mızla 127,000 liraya) mal olacaktır. Bu sefer için kaptan Skottun “Dis- bovery,, sdlı gemisinin satın almacağı ümit edilmektedir. Kaptan Skott ilk cenup kutbu sefe- rini bu gemi ile yapmıştı. AKŞAM POSTASI IDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi * Posta kulusu: İstanbul 214 Telgraf adresi; istanbul HABER Yazı işleri telofonu ; 21879 idarevenân . * 24370 ABONE ŞARTLARI Ecnebi Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı ger (VAKİT) matbaan TARİ ——— Yazan: Niyazi yazi âAnmet 386 sene evvel bugün Müneccim başının kafası kesilerek cesedi denize atıldı Kabahati, padişahların ne vakit öleceğeni, vezirlerin kaç yıl yaşayacağını “ Keşfeimesi ! ,, idi Padişah Dördüncü Murat, bir gün saray müneccimini yanına çağırmış, bazı şeyler sorarak onu imtihan et- miştir, Aldığı cevaplar, padişahı çok memnun etmiş olacak, müneccim Hü. seyin Efendiye Edremit arpalığını verdi. Bu haber İstanbulda ulema ara. sında şöyle yayıldı: — Hüseyin Efendi mühim istih. raçlarda bulunduğundan taltif edil. Dördüncü Murat öldüğü sene, müneccim: — Ben bunu biliyordum, dedi, o senenin takviminde Kerbelâda öldü. rülen Hüseyin gününü “Hüseyni ni Murat,, diye işaret etmiş olması Dör. dünecü Muradın ölümünün yaklaşmış olduğuna işaret nddedildi. Padişah İbrahim ölüp Dördüncü Mehmet tahta geçince Hüseyin Efen. diye: — Nasıl oldu da vukuundan ev.| vel siz bunu bilemediniz, dediler. O, kemali azametle gene o sene. nin takvimini çıkardı, “Takvimi sali etilüs vefatı İbrahim, JAfzını gösterdi ve tarihin tabiri ile “Şehre tantana verdi., Bu vaka anlatılırken tam yerin. | de bir fıkra ilâve edilir. Hekim ba.| gılardan biri tedavi ettiği her hasta. nn muhakkak surette iyi olacağını İlâ ve edermiş, Fakat hasta çıktıktan sonra kapının arkasma tebeşir ile: “Iflâh bulmaz!,, Kelimesini yazarmış. Sonra has. ta iyileşirse: — Ben demedim mi? der, eğer hasta ölürse, kapının arkasındaki ya. zayı gösterir : — Ben yazmıştım, işte. Biz onu muktezayi fen anlamıştık. Lâkin sizi mükedder etmek istemedik.. dermiş. Müneccim Hüseyin Efendinin is. tihtaçları da buna benzetilir. »*.. Müneccim başr, son boş atrp dolu tutturduktan sonra sarayda mühim bir nüfuz kazandı. İstediğini sadare. te çıkarıyor, istediklerini azlettiriyor.. du. Kendisi yeniçeri ocağından yetiş.| miş olduğu halde Medeniye payesini al. dı. Bütün ulemanın düşmanlığını ka. zandı, Müneccim Hüseyin, bununla da kanmıyor, ecnebi devletlerle olan münasebetlere de karışıyordu. Bu adamın her söylediği oluyor, sarayım en nüfuzlu adamını İstediği gib kullanıyordu. Kara Murat paşaya: — Sen tam kırk sene sadrüzam. lık yapacaksın. demiş ve İnandırmış. ti. Vezir bir gün Musa paşanın İda. mı için emir vermişti. Kara Murada: — Bu dünyadır.. Bugün ona ise, yarın sana olur. Bir vezirin katli mü. nasip değildir. deikleri zaman 0, gu. Turla şu mukabelede bulundu: — Ben tam kırk sene sadrâzamlık edeceğim.. Zavallı müneccim, Kara Muradın kırk sene sadrâzamlık o edemiyeceği gibi kendi başına gelecekleri de keş. fedememişti. Vazifesinden azledile. rek evvelâ Mekkeye sonra Ankaraya nefyine karar verildi. Fakat bazı dostlarının ricası üze rine İstinyede kalmasına müsaade e dildi. Ustad, burada da rahat durmu. yordu. Valde Sultana mektup yaza. zı harfleri de tebdil ederek (Vefatı Mehmet) terkibini çıkardılar. Bütün bunları yapanlar, Padişah Mehmede: — İşte, dediler, bu hain böyle çalışıyor. Takviminde sizin mukaddes vücudunuz için uydurmalar yapıyor. Padişah vakit geçirmenin lüzum. suzluğuna kani oldu ve idamı için fet. ya verilmesini bildirdi. Fetvayı Bahal efendi verecekti, Halbuki Bahai Efendiyi şeyhülislâm mevkiine müneccim Hüseyin Efendi getirmişti. Bunu bilenler, Bahai Efendinin Fakat böyle olmadı. Şeyhülislâm idam Fakat böyle olmadı. Şehülislim idam fetvasmı tereddüt etmeden imzaladı. Bazı tarihçiler, Hüseyin Efendi. nin idam kararı verildiğini anladığını kaydederler. “Katlolunacağı günden mukad. dem akşamda dahi zayiçesin eline 2. Lp teemmülütam ettikten sonra dedi ki: “Taliimizin tabiri yarın bir uuhsu katia gelmek üzeredir.; kalbimde dahi bunu müeyyit vehim ve haşyet istilâsı vardır,, demiş. Her söylediğinin aksi çıkan mü. neccimin bu keşfine elbette inanmak mümkün değildir. Ahbaplarından bi. ri her ne suretle olursa olsun, idamı hakkında hüküm verildiğini kendisine bildirebilirdi. Hüseyin Efendi idam edileceğini haber alır almaz bir san. dal hazırlattı. Anadolu kıyısında da eğerli bir at bekliyecekti. Hüseyin Efendi 1650 yılı, 23 Ey. 11 günü, 386 sene evvel bugün, erken. den sandala binmiş, Anadolu sahiline geçiyordu, Öldürülmesine ait fetva İle eve gelenler müneccimin kaçtiğını güö- rünce diğer bir sandalla arkasından hareket ettiler. Cellât beraberlerin. deydi. Hüseyin Efendi, karşı sahile geçmeden yakalandı. Cellât: — Bundan iyi yer bulunmaz Faz. Ja bekletmiyelim. dedi. Ağalar, bu sözü tasdik cellât hemen vazifesin! yaptı, Müneccim başının cansız cesedi denize fırlatıldı. edince, Seyahat dediğin böyle olur rak tekrar yerine gelmesi için müsaa.| Bir kazlar hir deniz kıyısı plâjında de de verilmesini rica ediyordu. Bu mek.!ğildirler. Kısa bir yaz seyahati tuplardan biri bir gün düşmanlarının) makia oldukleri eline geçti, “üvertes yap» frlantis vapurunun Sedirler. mırdaki yolcu Aleykinde bir #ilh olarak kul-İğadınların hepsi de seyahat müdde landılar. O senenin takvimindeki ba. since böyle dolaşmişlardır.