i — so— 1 — işte Bağdat! | Hulâgü günlerdenberi ilk defa olarak Atının dizginlerini kasarak durdu HABER — Akşam Postası fellicen# KAR 'Bir Hatıralarım anlatan ? EFDAY TAL/ZT — 161 — 29 AĞUSTOS « 1936 .. rvif URK Yazan: 1HSAN A j Listede isimleri yazılı kimseleri İİİ e EŞ İŞ İİ ZĞ Halife Mustasim da odasında yalnız kalmıştı, Kızı ile Eymen dışarı çıktık- tan sonra uzun müddet hiçbir gey ko- nuşmadan durdu. Sonra adeti veçhile bir mırıltı halinde kendi kendine söy- lenmeğe başladı: — HAJâ, hâlâ kalbimde iki sevgi ay- nı kuvvette yaşıyor, Sevgililerimden biri kaçtı. Fakat öbürü burada. Acabane olacak? Beni kudurtan bu arzumda muvaffak olabilecek miyim? Tetkikle- rim doğru bir netice verecek mi? Herhalde, herhalde beni hislerim al- datmıyor Zübeyde benim kızım değil- dir. Halife korkunç bir şekilde etrafına göz gezdirdi. Hayır kendisini hiç kim- se gözlemiyordu. Ve doğrusunu isterseniz artık oda sırrmı pek gizleyemiyordu. Gizlemek de istemiyordu, Netekim mileccim Ubeyde de epeyce açılmıştı. Hakikat böyle idi. Halife Mustasım kızını seviyordu. Bi; deni, bu alçak ruhlu adam kendi öz yavrusuna karşı müthiş bir arzu duyuyordu. Ve bn alçakça arzusu için her dena- eti işlemekten çekinmiyecek bir cibilli yet ve karakterde idi. Vicdanında onu bu tüyler ürpertici vahşeti işlemekten koruyacak «on Za- yıf mukavemet de kırılmıştı. Kör vic- danmı aldatmak için kızının kendi öz! kızı olmadığı fikri sabiti dimağında yeretmiş bulunuyordu. Tekrar mırıldanmağa başladı: — Evet, evet. Hakikatm böyle ol- mesi I4zım; Zübeyde benim kizim de- gildif “ğer Denim Kızım olsaydı her halde hakkmda böyle arzular, böyle hisler duymayacaktım, &hissetmiye cektim. Ah anası sağ olaydı! Evet anası sağ olaydı; onu doğurur. ken ölmeseydi, gebermeseydi; şimdi bu hakikatı derhal ve kolaylıkla anla- yabilirdim. Bunun için de her şey, her şeyi yapardım. İcap ederse onü işkence odasmdaki mermer masaya yatırır, tırnaklarmı söker, kemiklerini çatır çutur kırar, gözlerini oyar, kulaklarmdan erimiş kurşun akıtır, fakat ona hakikatı söy- letirdim, Sefil adamm dudaklarmdan şimdi beyaz köpükler sizryordu. Bu adam cidden söylediklerini yapabilecek tiy- nette bulunuyordu. Ve bu sefil, cana- var ruhlu adamın betbaht karısı çocu- Zunu, inci kızı Zübeydeyi doğururken öldüğü için bahtiyardı. — Şadiye dalmış susuyordu, Erkek öndişe ile sordu: — Yoksa seni kızdırdım mı Şadiye? Kadın tebessüm etti: — Bilâkis Ahmet, bu yakınlığın bil- sen beni ne kadar teselli ediyor.. Sana teşekkür ederim ve. — Ve, — Memnuniyetle kabul yalnız bir şartım var. — Söyle, söyle nedir şartların? Ne! istersen onu yapacağıma emin ol, — Her şeyden evvel kızlarımı bul mak, sonra da masumiyetimi isbat ede bilmek. İ5t3 anenk ondan sonra evle- nebiliriz! — Kabul kabul gekerim.. Mademki sen söz veriyorsun ben sabırla bekle- ! ediyorum İ Halifenin suratı kıp #ırmızı olmuş tu. Elleri ve dizleri zhrindeki feci) plânların verdiği hayvanca heyecan - dan dolayı zangır zangır titriyordu: — Bu iş muhakkak surette olma- 1! diye homurdandı. Halifenin gözünü kan bürümüş ti. Hulâgü Bağdat önünde — İşte Bağdat! Hülâgü günlerdenberi ilk defa o- larak atınin dizginlerini kıstı, Şimdi- ye kadar her gün sabahtan akşama kadar dolu dizgin dört nala koşmağa alışmış olan at, dizginlerin kasılması- nı adeta yadırgadı. Hülâgünun yanında sadece bir adam vardı, Boğatimur! Hülâgü uzun uzadıya şehre baktı. Toparlak ve şiş kubbeli minarele- rile, camilerile, damları düz ve top - rak evlerile, alçak fakat geniş ve sağ- Jam surlarile koca Bağdat Hülâgüya munis göründü. Gayri ihtiyari içinden: — İşte benim kısım burada diye düşündü. Sonra çehren konuştu: arru veren bir şehir. Bir an evvel onu elime geçirmek için kuvvetli bir his duyuyorum. — Evet, Bağdat bir kadm gibidir. Büyük kumandan! Zengin şehir... — Ben hiç bir şehri zaptetmek i- çin İçimde bu kadar büyük bir arzu duymadım. tek | — — EE Bağdad saptetmek evette başka, şeydir. Milyonlarca müslüma- nm tabi olduğu halifenin paytahtı bu Dünyanm en zengin gehri, — Nasıl ne dersin? Nasıl hareket etmeli? — Doğrusunu isterseniz, bu işe gi- rişmeden önce çok dilşünmek lâzım. dır. Bağdat büyük, zengin, gerefli; fakat o derecede çetin bir gehirdir, Başka müslüman ülkelerinden yar. dım alması çok muhtemeldir. Bizim askere gelince ne kadar yiğit de olsa hem az, hem de yorgundur. Şimdiye kadar bir kaç ay içinde yüzden fazla savaşa girişti. Ne de olsa yorulmuş- tur, Bana kalırsa şimdiki halde yapıla- cak en iyi iş geri çekilmek. Meselâ Hemedana avdet etmek ve Karakurum dan büyük yardımcı ordularm gelme. sini beklemektir. (Devamı var) ———— ———— rim. Yalnız masumiyetini isbat meso- esi pek kolay olmıyacaktır sanırım. — Kim bilir, Allah büyük elbette bir yolunu buluruz. — İnşallah! Derin ve mubabbeti' nazarlarla ba- kıştılar, Şadiye sordu: — Pembe ev ne oldu? — Eşyaları kaldırtım. Burada boş bir odaya yığdım. Evi de doktor Naili Bey satın aldı. Hatırlamıyor mu sun sana yazmıştım. Hattâ hapisha- | neden vekâlet vermedin mi? Parayı arzu ettiğin gibi çocuklarm namına bankaya yatırdım. — Eksik olma, yegâne dostum sen- sin Ahmet, Kalbim sana karşı minnet! ve muhabbetle dolu... Acaba Naili Bey birer birer toplayınız Bu adamların bir müddet serbest ka-| İarak, İngilizlerin himayesi (o haricinde bulundukları bir zamanda halkın yerin de intikamuna maruz bulunmaları âtzu- sile bir zar attım! — Esat bey de bu işi kendi istihbaratı vasıtasile tahkik ettirmiş. (Bilkakika halkta bu adamlara karşı bir husumet var. Fakat müctemian bir tecavüz hazir lığına delâlet eder kiç bir şey elde edil- memiştir. — Bizim istihbaratımız İse aksini gös teriyor. Biz evvelâ kendi — vesaitimize| inanmağa mecburuz. Ve bu vaziyeie gö| re tedbir almalıyız. Binacnaleyh, her ân| hayatları tehlikeye maruz bulunan bu gibi kimseleri derhal himayemiz altına | almak icap ediyor. Esasen general Ha--| rington bu gibi zevatın mutlaka himaye edilmeleri hakkında Londradan bu ak -| şam telgrafla kat'i talimat almışlardır. Ben bu sözleri dinlerken; içimden: — Gördün mü Esat bey! (Ben sana bu hain, bu alçak herifler İngiliz hima- yesine sığınmadan milletin (o intikamını bunlardan aldıralım. Senelerdenberi bi- ze kan kusturdukları bu namussuzların yanlarına kâr mı kalsın. Derhal tedbir alalım, bunları bir tarafa aşırtıp temiz- letelim. diye teklifte bulundukça “ben şimdilik böyle bir şeye lüzum görmüyo- rum,, demiş, geçivermiştin. Senden şüp he etmemekle beraber bu jâkaydinin se- bebini de hiçbir zaman anlıyamşyacağım Buyurun şimdi bakalım. Herifler kaçırı kyor. Millet buna kimbilir ne kadar yö- nacak, diye söylenip duruyordum. Dalgınlığımdan general Haringto - nün sert sesile. uyandım: — Kip elendi nel, Balların ve» receği listede İsimleri yazılı kimselerin himayemiz alta âlınması için kendile- rini birer birer toplayımız. Geherale askerce bir selâm © verdim. Kolonel Ballar da bana bir liste uzata- rak şu talimatı sözlerine ilâve etti: — Bu İisteyi alınız. Yarn sabah, şa- fak sökmeden bu adamların evlerinden alınarak, halk sokaklara (o dökülmeden Krokere getirilmesi, onları yukarı kat- ta hâzırlanan odalara — yerleştirirsiniz. Yalnız kendilerini (o evlerinden ölerken ailelerini (fazla Otelâişve (heyecana düşürmeyiniz. Bilhassa etrafn o nazarı dikaktini celbetmeyiniz. Her şey ölüp bittikten sonra duyulsun, | Demindenberi konuşmaları dinlemek- te olan kolonel Kornvol söze karıştı: — Bunu siz başlı başına yapabilir mi- siniz? Cevabım biraz tuhaf oldu: — Yapacağım bu işte bir güçlük ta- — Yooo.. Bomboş duruyor. Pan. curları kapalı, ne giren var, ne ba kan.. O zaman bu zaman kiraya bile vermedi. — Acayip, deli mi bu herif? — Belki, sana yaptığı fenalığı bu şekildeki maddi bir o muavenetle biraz olsun ödemek istemletir. Ara sıra mektebe de gider, çocukların ha- tırlarmı sorarmış, hattâ bir kaç kere hediye bile getirmiş, Fakat kızlar meseleyi bildikleri için hep ondan ka- çarlarmış, Hiç bir sey de kabul etme- mişler. — Aferin yavrularıma... Naili Be- yin bir de oğlu vardı değil mi? — Evet, şimdi koskocaman bir deli- kanlı oldu, o da bsbası gibi doktor. Hem pek iyi yetişmiş diyorlar. Herif evlâdının üstüne titriyor. Bu söz kadının içini acı acı burdu. O da yavrularının üstüne çılgmlar gibi titriyordu. Fakat bu kadar çek-| tiklerini Allah ona az görmüş üstelik de bu felâketi vermiş, Acaba kızlar ne- rede idi ne olmuşlardı. Gene gözleri yaşlara doldu, Helecanla Ahmedir eline sarıldı, * büyüğüm; her şeye benden daha iyi aklı Kornvol ekşimişti. Lâfı Ballara çevir di ve lâft değiştirdi: — Bunların ortalık kararmadan nâk ledilmeleri çok iyi olur. Bu suretle hem kayatlarını muhafaza etmiş (o olacağız, hem de kendilerinin şehirde halk arasın da dolaşmalarından çikabilecek vakala- rın önüne geçeceğiz. (o Yalnız böyle on beş, yirmi kişiyi Krokere nasıl naklede ceğiz. Bunun için şimdiden bir hazırlık ta bulunursa nası) olur ? Kolonel Balların arkadaşının ukalâlı- ğına canı sıkılmıştı. -- Kâtibim becerikli çocuktur. Böyle küçük işler için bizi düşündürmez, O her şeyi yapıp yakıştırır dedi. General Harington da piposunu sil- kerken her zamanki Oomüteazzim bâlile mırıldandı : — Size karşı gösterdiğimiz lâyık olmağa çalışmız! Benim için tekrar askerce bir temen na çakmaktan başka çare yoktu. Liste elimde olduğu halde odama (döndüm. Tali başıma öyle bir iş açmıştı ki sinir- lenmememe imkân yoktu. Birini öldür, şu adamın ipini çek deseler, icap ederse yapardım. Ne bileyim, bana en acı gelen şeylere katlanırdım. Fakat (milletime kan kusturan bu alçakları elimle kaçı — rıp İngiliz himayesine teslim etmek ba- na çok ağır geliyordu. Bir taraftan da — Allah rahmet eyle- sin — Eset beye içerliyordum. Sebebini bilmekle beraber — onun bu gürüha ka österdiği İâkaydiyi hatırladıkça me een miki "o benim! itimada &rer, Memleketini de hiç olmazsa benim kadar sever, Öyle oldüğu halde bu va- tan ve şeref satıcılarının milli intikam - dan yakalarmı (o kurtarmalarına neden göz yumuyor? Bu adamlarda (Ali Ke - mal) gibi cehennemin esfelüssafilinine gidebilirdi. O zaman birçok masum ve wan TAK S bülsrağz deği — Bulaöağız, merak etme mutluk bulacağız! — Üstüme bulaşan iftirayı nasıl ei- leceğiz! — Sen demedin mi Allah bilyük. Gidip doktor Naili beyle bir konuşa. yım. . — Bırak o alçak herifi! — Fakat seni mahküm ettiren odur. Şu işi kurcalamak lâzım. — Pekâlâ! — Sen üzülme beni bekle, inşallah hayırlı haberlerle gel iş — İnşallah! Ahmet, Naili beyi evde bulmadı. Oğlu doktor Metin onu karşıladı: — Buyurun bekleyin babam nerede ise gelir. — Rahatsız etmeyeyim. — Ne münasebet, zaten benim de işim yok, görüşmüş oluruz. Şundan bundan konuşmağa başladı lar, Delikanlı kafalı bir gençti, gayet iyi konuşuyor kendini zevkle dinleti- yordu. İhtiyar döktor içeri girdiği z8- man onları tatlı tatlı söhbette buldu Bu samimiyet pek hoşuna gitmiş olmi- yacak ki soğuk bir tavırla; mi PANORAMA Bahçesinde 3 Eylul 1936 Perşembe günü SünnetbDü HER GuN BAHÇEYE MURACAAT Telefon 41065 betbahtların gözyaşı diner, | tif) sönerdi. Fakat, ben yalnız başıma hiçbi yapmağa muktedir değildim. © iy geçilmişti. Esat beyin arzusu keyfiyetten arkadaşları haberdar © , hazırlamağa da ” yoktu, Çarnâçar verilen erari h tatbik edecek ve bu © mel'unlâf elimle kaçıracaktım. Vebal bende mişti. Ben vaktinden evvel alâkâ” £ kamları işten ve vaziyetten (o bAv etmiştim. Şimdi general (OH karşısına geçerek: bir emrivaki — Ben buişi yapamam, o” kendi elimle kaçıramam. Ben“ 4 lâyık oldukları cezaları ör istiyorum. diyemezdim ya! Bu vaziyette benim için muh” ta boyun eğmekten ve verilen emi siyatıma kapılmadan tatbik a. başka çarem kalmıyordu,. Odami düğüm zaman başçavuş Raytı giP | tum, Odasında şekerleme yapıyor"iği gözlerini oğuştura oğuştura çıkâl — Çavuş, dedim, bu gece işimi” Sokağa çıkacağız. Aksiliği üzerinde idi. İri yarı nu bir koltuğa attıktan sonra öf” — Bu gece (işleri de bitmedi Rahat bir uyku uyuyamıyoruz. — Ben de ayni dertten şikây j Bak, yatağım kaç gündür bozulefi” — Biz böyle giderse ölürüz. # — Yok canım, bir şey © ol bardak viski her.türkü yar, derir. Çavuş Rayt gözlerini açtı: — Var mı? — Varsa ne olacak? — Ver biraz kendime geleyi” — İçerde kumandanlar var. — Onlar buraya gelmezler. (Devamı | vw. 09 gün ü riniz mi var? a — Estağfurullah #ize bir şey mak istiyorum : İ — Buyurun efend'm. rl — Vaktile Şadiyeyi mahküm l sizsiniz. — Bu hanım da kim? li — Canım hatırlamıyor mü. Celâlin karısı, penbe evde otur! — Evet, evet.. Eski hikâye“ yi muştum., Hani şu sarhoş kadi” mi?.. Ne olacak! iye — Olacağı su ki, affedildi, vel buraya geldi, Masum olduğun * iy yüz eminim bunu isbat etmek rum, ; — İmkânı var mı? şi — Siz 6 zamanlar ne gibi bir #* kani yy istinaden hüküm vermiştiniz? — Geçmiş günler.. Hem ben timi söylemiştim.. Benden ne bek sunüz?, — Bana yardım etmenizl, nat Doktor kaşlarını çattı. Bu mi betsiz herif ne diye gene rr çıkmıştı, Geçmiş işleri tekrar . mana ver mıydı? Omuzlarını Sil ye — Elimden bir şey gelmer efe” ) (Devamı v8”