29 AĞUSTOS — 1936 D Dün, üçün &1 kurultayınm — beşinci iş eu günü ç — <else ile başlamıştır. Atatürk” bna, larile Nuri Conkerin başkanlı- İçer Yapılan bu toplantıda iki celse de iz. 92 okunmuştur. o Bunlar Agop Şar, Doktor Ali Agakay ve İsmail Mİ Darişmendin tezleridir. Agop Di.açarın tez! öğ Dilaçarın tezi hülâsa (olarak r; p nn - Dil nazariyesinin en derin Nu, teşkil eden antropoloji bah- p rak, onun mit ve toteme taah ae faslı bırakılmış yalnız bio - (a, Mojik kısmı tavzih edilmiştir. tek sikolojik tabiri klâsik mekte- İban, lâkki ettiği gibi yalnız tarihi dil Bia İisine münhasır kalmayıp, kab Bayı h dil menşeini, yani Glottogo- İyiyi şamil, ve mevzuu da bu bahsi | » Dil menşei meselesini, bir çok yor kitaplar ve dil sosyeteleri hal (4 ,“Z gördükleri için mevzu dışın- Ükyerakmışlardır. Monoyeenz ve po- İh 42 hazariyolerine doğrudan doğru- tan etmemiz Güneş - Dü teorisi Bİ a yicesine varabilmiştir. Bu te Mp, erk dilinin etimoloji, morfoloji İş, Detiğini yaparken hem dil menşei Kaş, 18 dil aileleri arasındaki rabıta sini “Türk dili anahtariyle açmış kd laştır Yel zamanda Türk Wumileştirmiş oluy: Ve dil aileleri münasebetleri me- etimoloji, morfoloji ve fonetik # * Dil prensiplerini tatbik eder- “ndiye kadar çözülmiyen bu mu- kat'i olarak halledilmiş oluyor. İagin üzerine (Türk dili ana dilidir) “sine apasteriari olarak © varıyo- | tag lense vahdeti, menşe çokluğu mü- ifası eskidir. Bu münakaşalara eden bu meseleleri tenvir etmek lace ney - Dil teorisine esas oln- ey, az antropolojik prensipler bahsedilmiştir. Bu Lı Yapılırken İtalyan (D. Rosa) İlter M. Schmidt ve Sovyet N ri yat nazarlarma baş vurul ur. Güneş - Di te” glotto ü ml bunlardan hiç birine" meydan hn SİZ! halde, her üç nı zariyenin ©- iy vziha, uygun olduğu kaydedil Yaratılış, veraset, iklim ve muhit inde yüksek kültür çevreleri za- Ha, © iptidai kültür dillerine hâkim ve bu sonradakilerden de ancak Ya iy bir eser kaldı. Onun Ürün, demek, hâkim dil demektir, tl dillerde görülen benzeyişler bin dilin unsur ve fesiridir, Fark- Mrk Mahalli, iptidai dil varlıklarının #y # kalıntılarıdır. Mesele bir tek ana değil, hâkim ırk, kültür ve dil eeini ve ona beşik olan araziyi 8-| Meselesi tetkik edilmiş jeofizik.| otoji, etnoloji, paleontoloji gibil İ£ sahalardan aldığım delillerle tir ve dil bakımdan hâkim edenlerin ana yurdu Orta n Brakisefal Alplılar, ana er olduğu isbat edilmiştir. Alim er ve Mohenjodero ırk ve bağlamak istedikleri Orta Ye Turanın Türk diline de muh- İk, İengüistler Sümerce ve Ural - Al Bundan maada şu dillerde kr mapa atar: Ari, Dâvid, Grek, Hint- Kluda, Alman, İskit, Ermeni, he, 7 Eti, Etrüsk, Basık, Bantu, Mi G erika, yani bütün dünya dille- - Dil teorisi dünya kültü. Bap Türk dili hâkimiyeti prensibi kurulmustur. İri İstorik dilin asıl mahiyeti araş Benan İnsan fikrini, tarihin başlan- z beri üzen (dil nedir?) sualine tetirie — gok cevaplar uzun uzadıya G ilmiştir, Tig âleç ç Pil teorisi ilk insanm “ha- doğ “emdeki ojbeleri tesbit fikrin koli çabaladığını söylerken dil pisi- olge sinin bı i ği u mi da bize vermiş İP, lemde ne tesbit 5 - Dil teorisi, dil sle mana münasebeti kımından tetkik e- İk ŞE Şu neticeye varılmıştır: mi li İnsan cinsinin sesi cihazlı İlünde aramalıdır. yesiyetinden insanım e Ke Uzviyetinin veni eek sanm söyleme kabi ii na edilebilir. Bu bahiste itaplara ve tabiivet görüş oy zaran etiid edilmiştir. İlk ev- e Fia konsona nisbeten dahı es i A nım da ana vokal olduğu me Ş esat übtelif müellifler ve kita Son a olarak mütalea edilmistir opoloği e olarak ('Türk eklerinin en kökleri) ele alınmış ve alelitlak Seva m) mahiyeti tetkik edilmistir. sembolizmin lengüistizmine girişilme- miştir. Prensip teyit ve tevsik edilmiş- tir. Bu bahiste elde edilen netice şu- dur: Klâsik manasiyle (kelime ve kök) yoktur. Kök genişleme fenomeni ve ke lime teşekkülü, mana mütemmimi o-İ lan el unsurlarının ilâvesinden ibaret | tır, Bu el fonemlerinde ses #enbolizmi vardır. Onlar hem fonem, hem #eman- tem yani fonesemantemdir. Prehisto- rik ana Türkün lengüistik jenisinin inci dizileridir ki binlerce asır zülmet| içinde kaldıktan sonra Atatürk devrin: | de ve Türkiyesinde gene incileşip kıy- met ve mana kesbediyor.,, Ali Aşakayın tezi Bu tezin hülüsası da şudur! “Otuz asır evvel Ege havzasında konuşulan Grek lehçeleri Türk dili i- çin ihmal edilmiyecek bir araştırma sahası teşkil eder. Hint - Avrupa gru- pu içinde mazisine en çok nüfus edilen dil Grekçedir. Hint - İran sahasmda beş asırdan fazla geriye gidilemediği Lâtincenin ancak yirmi iki asırdanbe risi lüzumu kadar tanıldığı halde At-| tik lehçesi, İoniyen diyalekleri Milât- tan altı asır önceye kadar çikmakta- dır. En eski metinleri olan Nordik ise on yedinci asırdan yukarı çıkmış tır. Grekçenin bu eskiliği yanımda bir hususiyeti de hep ayni yazı ve imlâyı muhafaza etmesidir. Türkçenin Hint Avrupa dil ailesi için, ve bu Grekçe! ile olan menşei münasebeti artık müs- bet hakikatler arasında geçmiş bulu- nuyor, Takım takım Türkçe temlerin, hatlâ epeyce de gramatikal şekillerin Grekçede bulunması şüphesiz ehemmi yetli bir vak'adır. Grekçe bize çok mefhumlarm türkçe ifadesini otuz #- sırlık bir zamanın ötesinde görmek im kânını veriyor. Bu cihetten dilimizin fizonolojik önemi büyüktür, Grekçenin| yazı ve imlâ eskiliği bize türkçe keli- melerin o zamanki fonetizmleri hak- kında, nisbi de olsa, bir fikir verecek- tir, Güneş - Dil teorisinin salim bir disiplin altında aldığı “orijine kadar çıkmak,, hareketinde grakçe eski ve bol metinlerin işe yarar bir destek hizme- tini görebilir, Bir kaç küçük ile bü- tün bu cihetler tebarüz ettirilmiştir; Grekçe mensei belli olmıyan pek çok kelime yardır. Türk yokabüleri gözö- nünde tutulsaydı Grekçe bu kadar çok kelimenin menşeli meçhul kalmaz- dı “ (Laos) ve (ohlos) kelimeleri bu ka- bildendir Nerden geldiği bilinmiven bu iki kelime, (insan topluluğunu ifa- de) etmektedir. Etimolojisi mesküt geçilen (ili) kelimesi de (insan top'u- luğu) gösterir. Bu kelime lehçe hu- susiyetlerile tetkik edilerek (egliğ) olduğu tesbit edilmiştir. (Ageli) kelimesi de Girit lehçesin- de (insan topluluğu) manasina gelir. Bugürkü telâffuzumuzda (ili) ile (ageli) kelimeleri Grek lehçelerine tekandüm. eden bir zamanda tek bir kelimeden ibaret olduğu anlaşılıyor. Toplantı yeri, meydan, pazar ve- ri, çarşı manalarına kullanılarak (maliyet fiatı) anlamında yer alan (agora) kelimesi de kurultay, toplan- tı meclisinde söylenen söz manasına gelir. Toplantı ve kalabalık eden (agiris) kelimesi de Katılarak bu kelimeler üzerinde umumi bir muka- yese yapılmakta bu kelimeler arasım- da: (1 — Radikal münasebet. 2 — Mor- folojik münasebet, 3 — Semantik mü- nasebet.) olduğu tesbit edilmektedir. Güneş - Dil teorisinin buna ilâve ede- ceği yalnız birinci ve ikinci kelimele- rin ilk ve kaynaklarının Türkçe ol- duğu, dilimizde hâlâ yaşıyan asıtla- rınm otuz asırlık bir maziye giderek fonetizmaların tesbit edildiği, Güneş « Dil teorisinin gösterdiği şekillere te- vafuk ettiği tesbit edilmiştir. Bir çok misallerle, Grekçe keli- melerin başında bir grup unsuru va: ziyetinde gördüğümüz (S) konusunu Türkçe ile yapılacak mukayeselerde mundeleti bozacak bir unsur değildir. Bu konusunun Türkçede oradan çi-! karıldığı halde Grek dilinde inkişıfa uğramış orijinal bir ses olmasi hatı ra gelir. Teori bu ihtimali kuvvet- lendirmekten geri kalmaz. Misaller üzerinde yaplan analiz ile müsbet neticeler gösterilmiştir. Iki) dilde karşılaşan kelimelerin gösterdi- ği foretik farklar, Güneş — Dİl te orisinin mantığına arzedilince hakiki kiymet ve delâletleri anlaşılır. Ve SEE antropolojikolduğundan sesi! göründükleri gibi ayırıcı değil, bir- HABER — Aksam Posta il Kurultayında dün izah edilen tezler leştirici birer vasıf oldukları meyda- na çıkar, Bu araştırmaların neticesi şöyle izah edilmiştir: 1 — En az otuz asır evvel Türk- çeden Grekçeye bir çok kelimelerle beraber medeni mefhumların bir ço- Zu da geçmiştir. 2 — Bu mefhumların o zamanki fonetinalarını tayin etmek Grekçenin imlâ kaideleri ve iki dilde yer atan mütenazır sözlerin sistematik değiş- meleri göz önünde tutmak sayesinde! mümkün olabilir, 3— Güneş - Dil teorisinin verdiği örneklere tevafuk ettiği görülür... Ismali Hami Danişmendn &zi Üçüncü tez İsmail Hami Daniş- mendin tezi idi. İülâsası şudur: Gineş - Dil sisteminde birdenbire göze çarpmıyan öyle mühim noktalar vardır ki bunlar ilim tarihinde fes-| bit edilebilecek bir çok müeyyidelerle| tebarüz edebilir. Meselâ: İnsanların sesle konuşma- ğa başlamadan evvel bir işaret elili, kullanmış olduklarına ait olan esasla konuşma dilinin ilk devirlerinde fi ilin tarif edilmeden kullanıldığına ait olan esas böyledir. | Hami Danişmendin tezi bu iki e-| sasa ayrılmakta ve evvelâ “işaret di. li,, ondan sonra da tasrifsiz fiil me- selelerini tetkik etmektedi. İşaret diline ait olan birinci kısımda ilk menşe şu üç kısma ayrılmaktadır: 1 — Fikri yalnız manalr jesetlerle ifade eden sözsüz “işaret,, devri, 2 — Çok basit ve iptidai bir kaç sözle karışık jestlerden mörekkep ve sözlü İşaret devri. 3 — Eski manalı jestlerin yerine manalı sesler kaim olmasile tezahür eden şimdiki “işaretsiz söz,, devri, Bu üç devrin birincisinde sözsüz işaret dilini kullanan insanlar hiç! çıkmamış değillerdir. Fakat bu sesler manasız olduğu için söz değildir. Hayvani seslerdir Milâddan asırlarca evvel Platon pi- kör gibi büyük filozoflar sözün jest- le seslen doğduğunu tesbit etmişlerdi İlmin bu eski esusı on ikinci asır hey da meşhur Fransız filozofu Etien nede Condillac tarafından da tek rar edilmiş ve hattâ bu âlim işaret | yerine Langage d'Action ismini ver. miştir. Dil psikologlarının Afrika, Ameri ka ve Avusturalya yerli kabileleri ü.| zerinde yaptıkları tetkikler de bu mü him esasın doğruluğunu meydana çul karm'ştır, Meselâ Levy Brühl'ün bu husustaki izahı şöyledir: “Bu jest dilinin büyük bir grameri bile yazılabilir. Dilin zenginliği hak kında bir fikir verebilmek için yalnız şunu söylyelim ki, birbirinin ses di- linden hiç bir kelime bile anlıyamı yan iki muhtelif kabileye mensup ki kişi bir araya gelince (bir takım el baş ve ayak hareketlerile tam altı sa at hiç durmadan birbirlerine bin tür. lü hikâyeler anlatmakta ve sessiz bir lisanla konuşup süküt içinde geveze. lik etmektedirler.,, En son tetkiklere göre, ses dili bi- le jest dilinin tabli bir neticesidir! Çünkü insan jezsi yalnız elle deği! a Zızla da yapar, Fakat ağızla jest yapı lırken ciğerlerden gelen hava boğazla ağız arasındaki! boşluklara girip çık makta olduğu için ses denilen hadise | fizyolojik bir netice olarak hasıl ol- maktadır.,, İsmâil Hami Danişmend, bundan sonra tezinin ikinci kısmına geçerek “tasrifsiz fiil, meselesini izah etti Bu kısmın hulâsasını da aynen veri yoruz: “Güneş - Di) tahlilleri önümüze menşe devrine ait bir takım tasrifsi? füller çıkarmaktadır. Bu filler ipti. dai birer masdar şeklindedir. Bu mas. darlarda şahıs, zaman, sıga ve cinsi rin hep sonradan teşek! yet gösteren eklentiler ve hususivet ler voktur. Senrantik ilminin muei di saylan Fransız âlimi Mişel Brea! bütün dillerde mazi, hal ve istikhal gibi zaman gösteren mefhumlar'a şa: 7 I Güzel sanatlar akademisinde Güzel bir resim ve gm Dahiliye Vekili Şükrü Dün Fındıklıdaki “Güzel San'at-| Akademisi, nde “Yarım sırık Türk resim ve heykel sergisi, açılmış» tır. Serginin açılışında Türk tarih ku- rumu asbaşkanı Bayan Afet de bulun. muştur. Az sonra da Dahiliye Vekili Şükrü Kaya gelmiş ve teşhir edilen e- serleri takdirlerle karşılamıştır. Sergi Akademi Direktörü Bürhan Toprağın bir söyleviyle açıldı. Bür- han Toprak, serginin tanzimi içir har canan emeklerden ve gördüğü yardım. lardan bahsetti: Gerçi yarım Asır İ çinde yapılmış ve teşhire lâyık bütün! eserlerden örnek bulundurmak müm- kün olamamışsa da, her deyri temsil edecek mahiyette en mühim eserler bir araya getirilebilmişti. Sergide Güzel San'atlar Müstakil Ressamlar Sergisi Birliği, ve “D. kel sergisi açıldı Kaya dün sergideyken .. grup adiyle gruplanmış san'at fe. şekküllerinin resim, heykelleri görü- mecekti... Nitekim az sonra davetliler, sa- onlarda dolaştırıldığı zaman şimdiye kadar böyle toplu bir halde görmedik leri ıyi tasnif edilmiş bir kolleksiyon la karşılaştılar. Bir nevi galeri vü, cuda gelmişti. Türk san'at an'anesi- nin ve tarihinin muhafazası için atıl. mış olan bu adım, şüphesiz ilerde da. ha iyi tasfiyeler neticesinde'mil!i bin galerinin vücut bulmasiyle neticele, necektir. “Yarım asırlık Türk resim ve hey- kel sergisi, ta “Hamdi bey, ler va “Seyid bey,, lerden, zamanımızın en Dinoya kadar Türk resim ve heykel hususi görüşlü san'atkârı Abidin sanalının bütün merhalelerini göster. mektedir, Yüzerek Kavaklardan Modaya... Büyük mukavemet yarışımızın programı tarafından (o Kavaklarla Moda arasında büyük bir yüzme muka- vemet yarışı hazırlandığını dün bildir. miştik. Senslerdenberi yapılmayan böşle mu azzam bir mukavemet yarışmın her ta- rafta büyük bir alâka © uyandırdığını Gazetemiz İ memnuniyetle gördük. | Müsabakamızın yapılacağı 6 eylül ta- rihinde, Modadaki büyük deniz bayra-| mı, 6 sırada şehrimizde Oo bulunacak olan muhterem misafirimiz İngiliz kralı VTİT. inci Edvard da buzurlarile şeref» lendirecek olduklarından (HABER) mü sabâkasında yüzecek sporcular, başara- cakları büyük işi, bu mes'ut tesadüfle sayın misafirimiz sportmen İngiliz kra- nım önünde bitirmek imkânmı bula - caklar demektir. Müsabakamızın esası şudur! 1 — Türk spor kurumu su | sporları federasyonu ile İstanbul su sporları a- janlığının himaye ve kontrolü o altında yapılacak olan bu müsabakaya amatör olmak gartile, her sporcu başka hiçbi şarta tabi olmadan girebile,ektir. 2 — 6 eylül pazar sabahi saat 7 de köp) rüden kalkacak © vasıtalar, müsaluk ve hakemleri #lacak yarışın başlayacağı! Rumelikavağı vapur iskelesine sie cektir.. 3 — Saat 8,45 de yüzücülere hareket emri verilecek ve her müsabıkın yanın- da bir kayık olduğu halde, o yüzücüler. müsabaka başhakeminin hareket emrin- den evvel sporcuların tarif edeceği rota yı takip ederek Modaya yollanacaklar- dır, 4 — Başhakem, doktor ve kâtibi taşı- yacak olan motörler, yüzücüleri takip eden kayıkların etrafında dalma dolaşa- caklardır. $ — Mer yüzücünün yanında gidecek olan kayıklarda birer de hakem buluna- etmiş şey ler olduğunu isbat etmiştir. Daha bir cok âlimler de bu fikir dedir. Onun ivn Güneş - dil «iste minde görülen bu esaslar :lim tar:hi-| nin en kuvevetli müeyyidelerile sabit) şeylerdir... Kurultayda müzakerelere bugün İ malıdırlar. Yüzücülerimiz his ve cinsiyet gösteren hususiyetle- | de devam olunacaktır. cak ve sporcuların, kat'iyyen kayıkları tutmamasına dikkat etmekle mükellef bulunan bu hakemler, istek halinde yü- zücülere gene kayığı tutmamalarına dik kat ederek meyve veya su verebilecek - lerdir. 6 — Sandal tutan müsabıklar derhal diskalife edileceklerdir. Müsabakayı terketmek istiyen veya kendisine fenalık (o gelenler ise evvelâ sandala sonra da motöre ahmarak tedavi edileceklerdir. 7 — Tahminen öğleden (sonra saat 15-16 arasında Modaya varıldığı zaman müsabaka evvelâ yüzücülere tarif edil- miş olan ve orada büyük yazılarla göste rilen hakemlerin durduğu mahal önün de nihayet bulacaktır. 8 — Gazetemiz tarafından birinci, i- kinci ve üçüncüye muhtelif (hediyeler tiyen müsabrklar, 3 eylâl tarihine kadar hergün saat 9 dan 17 ye adar gazete miz spor servisine müracaatla kaydol » kayıtlarını yaptırırken, gazetede neşredilmek üzere bize bir de resimlerini vereceklerdir. Hava müdafaası Kara ve Deniz mildafaamız kadar, hava müdafaamızı da az zamanda, gü- ven altına almak zaruretini Atatürk bize milli düstur olarak vermiştir. Türk havasının korunması için İs- mef İnönünün milletten istediği feda- kârlik, asla ağır değildir. Havamiz gü- ven altına girdiği gün, bu memleketi kaplayacak olan huzur ve sükünün bu kadar ucuza temin edilebilmesine te şekkür etmeliyiz. Hava kuvvetlerimisi, Kemalist hım ve hamlesi ile, süngü ve namlu kuvve timizle ayarlamalıyız. 8ir mubasip iş arıyor Muzaaf usul üzere defter tutmağa muktedir bir muhasip, çok müsait bir üeretle iş aramaktadır, ADRES: Küçükpazar cami' kars şısmda Şark fotoğrafhanesi vasıtasi- le8.B,