zi , ii , — Evet, Çünkü asıl ismini ben de| Halife Mustasım elini kaldırarak bu hari- kulâde güzel vücut lu esirin vücudunu yoklamak istedi. Fakat... Dünkü kısmın hulâsası Bağdatta Halife Mustasın gön. Jünü eğlendiriyor. Esirci kam, bur Reşit Halifeye fevkalâde | güzel bir esir getirmiştir, Onu| methediyor. Uzun boylu, uzun siyah gür saçlı, kardan daha ak teni, geyikten daha çâ- Yük bir vücudü var, Gözlerindeki baygın bakış en sert taşları bile etirir. Bir son bahar rüzgürmdan daha içli (oOve daha ahenkli sesi ise en müthiş (kaplanları bile mesteder. Esirci âdeta coşmuştu. Tam bir sü- künet içinde kalan salonda başta Halife Gimak Üzere hepsi onu büyük bir hayret ve merakla dinliyordu. Kanbur eşirci Reşidin sözleri sanki hepsini (O büyüle işti, Esirci sözlerinin yaptığı tesiri bir saniyede kontrol ettikten sonra devam etti: — Pakat, bu kızı, bu elmas parçası. nx ele geçirmek Için baş vurmadığım ça- Te kalmadı. Kucak dolüsü altın sarfettim. Başımı bin defa tehlikeye soktum. Eğer 'bu kız yerine ayın on dördüne göz koy» miş olsaydım bana inanın ki gökteki ay: ondan daha kolaylıkla ele geçirebilir. dim. Şunü hemen haber vereyim ki ayn! zamanda ele geçirdiğim bu kız, katiyen bir cariye, alelâde bir afle kızı değildir. Bu kız çök büyük bir adamın kızıdır. Valna biz esircilerin nazarında esir. ler arasında bir fark yoksa da büyük ve zengin bir ailenin yanında (o yetişen bir ER ei bazı hasletler (o bulunur, li olmalarını bir yana bıra- kın, çime dsihir: etleri daha yumuşak, elleri düha #üzel, daha narlr Ove daha cilveli olurlar, — Her ne ise! Kimi nkızı imiş bu ? — Bunu maalesef ben de bilmi- yorum. Yalnız kendisini satın aldığım e sirci bu hususta beni yeminle temin et- ti, Bütün mrarlarıma rağmen bana hâki- kati aiylemedi. — Neden? — Korkusundan, Çok korkuyordu. Çünkti., söylemiyor — Tuhaf. Kız kendisi mu? — Bit tek kelime bile konuşmuyor. Onu söyletmek, kimin nesi olduğunu öğretmek için kendisine türlü işkence: ler tatbik ettiğim halde tek kelime söy- “emedi, — Garip şey. İsmi nedir? — Güzlde, m” — Bu senin koyduğun isim olacak. — Pek âlâ, getir kızı görelim. Esirci arka arkaya çekilerek girdiği- kapıdan dışarı çıktı. Bir dakika sonra beyaz tül elbiseler giymiş on sekiz yaş- larında fevkalade güzel bir kızı ein - den tutarak içeriye girdi, Bir anda tekmil gözler bu fevkalade kıza saplandı. Güzide hiç sen çıkarmı - yor, fakat etrafındakilere vahşı hayvan Jarmış gibi bakıyordu. Esirci kanhur Reşit Güzideyi yavaş yavaş Halifenin önüne sürükliyordu Nihayet aralarında ancak bir iki adım mesafe kaldı. Mustasrım ağzı hayret ve şehvetten yarı açılmış bir halde elini kaldırarak yeni esirin vücüdümü yokla- mak istedi. Fakat bu ana kadar sakin gi bi duran Güzide bir hamlede bileğini esirci kanbur Reşidin elinden kurtardı. Ve yıldırım gibi bir süratle Halifenin sutatma bir tokat yapıştırdı. Bu hâdise okadar sür'atle cereyan etti ki hiç kimse kımıldamağa bile vakit bulamadı. Mustasım bu vaziyet kargı - sında şaşaladı. Elini yanağına götür - dü Deli mi idi bu kız? Her halde! Yoksa ekiı başında bir insanm bu derece delice bir cüret göstermesine im- “ân yoktu. Herkesin önünde hiç tered- düt etmeden, koca Halileye bir tokat e EN atmak, delilikten başka suretle tefsir edilemezdi. Halifenin şaşkınlığı ancak bir kaç saniye sürdü. Sonra birden bire yerin- den fırladı. Gözleri fal taşı gibi açıla- rak dışarıya doğru fırlamıştı; — Buna şimdiye kadar kimse cüreti etmemişti. Fakat ben göstereceğim sa- na! Götürün şu karıyı! Güzide tokatı yapıştırdıktan sonra tekrar eski lâkayit halini almıştı. Bu g- rada kapımın önünde nöbet bekliyen iri yarı birkaç nöbetçi yalın kılıç içeri dal muşlardı. Helifenin önünde durdular. Verilen emir Üzerine bunlardan ikisi Gü- zidenin birer kolundan âikt sıkı yakala- dılar, Nöbetçilerin şefi olduğu anlaşı- lan biri sordu: — Hangi zindana götürmekliğimizi emrediyorsunuz ? — Hayır, onu zindana götürmiye- ceksiniz! Hareme teslim edin, orada karanlık odaya kapasınlar! Nöbetçiler başlarında Eymen olduğu balde hareme doğru gittiler. Mustasım tekrar çalğıcılara döndü: — Haydi! Ne duruyor sunuz kahbe- ler? Çalsanıza! Birdenbire duran çalğılar yeniden çalmağa, dümbelekler, ötmeğe baş » ladı. Yanık seslerle şarkılar, gazeller, Yaleyiler yükseldi. Saki kızlar gümüş kadehlere doldurdukları şarapları da - ğıtmağa, rakkaseler oymnamağa başladı. Koca salon bir anda eski Kalini aldı. Yalnız dikkatli gözler şimdiki eğlence ile evvelki eğlence arasında büyük bir fark sezebilirdi. Bu da şimdikinin zora» kiliği idi. “Mustasım bir müdet olduğu yerde homurdanarak oturdu. Sonra tekrar #- yağa kalktı. Ayağa kalkmasiyle birlik- te sahte olarak başlayan eğlence de bt çakla kesilir gibi kesildi. Herkesin yü- zü sapsarı oldu. Halife haykırdı: — Kâtşıma gel Reşiti Yavaşça bir köşeye büzülen esirci kanbur Reşit titriyerek (o Halifenin önüne geldi. Mustasım ona müthiş göz lerle baktı. Sonra Konuştu: — Sen ir esiri terbiye etmeden ne cesaretle karğıma çıkarabiliyorsun? idi, — Susuyorsun öylemi? Beşir? ” Bu son kelime duyulur duyülmaz da- londakilerin gözleri daha ziyade büyü- dü. Yüzlerindeki renk daha ziyade &a- rardı, Çünkü Beşir, Halife Mustasım'ın meşhur dev cüsse cellâdının ismiydi. Kömürden daha siyah bir cildi, hariku- Wide kuvvetli, bel kalınlığında adalele- ri vardı. Koca palasını da pek büyük bir meharet ve isabetle sallardı. Bir sa- vuruşta beş kelleyi uçurmakla meşhur« du. i (Devamı var) Hatıralarını anlatan * EFDAA TALAT —133 — Dervis 6, arsı BirTÜRK Yazan: ms Tüylerim diken diken oldu, mahvolmuştum. Hemen tabancama sarıldım Vidaları sağlam takmayışımın &e- bebi, gimdiden sonra bu esrareopiz gözü sik sık karıştırmak ve bu harita kabilinden olan kıymetli muhteviya. tından İstifade etmekti. Bu işler bittikten sonra yazıhane. yi tekrar, gürültü etmeden yerine it. meğe başladım. Bu iş te bitti. Artık odama döne bilirdim. Çok şükür işi tehiikesizce bitirmiştim. Perdeyi açtım ve odama doğru yürlimeğe başladım. Tam bu sıradı, kendi odamın kapismin vurul. duğunu ve akabinde açılarak içeriye birisinin girdiğini duydum Tüylerim diken diken olmuştu. Büttin kan kafama hücüm etti Mahvolmuş" tum, Hemen tabancamı çektim ve ars kapıya doğru tzattım. Beni yakalamak istiyen ölecekti. Yerimde donmuş kal- muştım. Ne ileri, ne geri gidebiliyor” dum. Nefes almadan odama giren adamın ayak seslerini dinliyordum. Meçbl a“ dam biraz yürüdükten sonra durdu. Me- sanın üzerine gürültü ile bir şey konul” duğunu duydum, Ve sonra ayak sesleri yavaş yavaş uzaklaştı, Odamın kapısı tekrar açıldı ve kapandı. Tekhlikeyi atlatmıştım. Derhal ka" pıyı açarak içeri girdim. İlk gözüme ili- gen şey, masamın Üzerinde dumanları gıkan bir bardak çay oldu. ;Geçitdiğim bu kadar heyecandan: ve yorgunluktan sonra bu bardak çay, ba” na bir eksir tesiri yaptı. Kapıdaki nöbetçi, bana yarenlik et“ mek maksadile, her sabah çay içtiğimi bildiği için bir bardak çay göndermişti. ama, benim de yüreğimi ağrıma getir mişti, Çayı içtikten sonra koynumdaki ha “ ritayı daha iyi bir yere sakladım. Ve portatif karyolâma uzandım. Kurşun gibi ağırlaşmış olani gözkapaklarım kor! loyca kapandı. Herhalde çok geçmeden! dalıp gitmiş olacağım. ESAT BEYİN SEVİNCİ Yüzümde dolaşan yumuşak bir elin okşayişlerile gözümü üğtem. Matmazel A... karşımda duruyor, o beni gülerek seyrediyordu. — Bu ne uykusu böyle? — Dalmışım.., — Çok dalmışsın. Öğle oldu. Senin İş saatinde uyuduğunu hiç görmemiş” tim, — Çok gece çalışırım. — Seni miralay çağırdı. Sana seslen” miş, cevap alamayınca (o beni istedi ve masâna konulmak üzere bu evrakı ver) di, Halbuki, ben odana girince şaşırdım kaldım, Ne kadar da derin uyuyordun. Kâğıtlara göz attım. o Ehemmiyctsiz şeylerdi. Üç, dört saat mükemmel uyü- muştum, Halbuki derhal polis müdürü yetine gitmek, haritayı © onlara teslim etmek lâzrmdr. Fakat Esat (Beye) gitmeden evvel Kolonel Ballari da görmek, onden güm lük emirleri telâkki etmek, ayrıca Ledi Düsmundun istediğini de söylemek ik” tiza ediyordu. Matmazeli odasına gönderdikten sor” ra, ben de Kolonel Ballarin odasma git” tim. Her zamanki gibi piposu ağzında, masasmda müsterlhane bir tarrda otur” muş Öryentniyuz ismindeki İngilizce gazeteyi okuyordu. Beni görünce gaze“ teyi brraktı, şöyle bir yüzümü tetkik et | — Neredesin Mister Efdal? — Buradaydım. — Seslendim, cevap vermedin. — Gece uyumadım. Yorgunlukla bir“ âz dalmışım. — Gece bir yerde miydin? — Leydi Düsmundla beraberdim. — Yaaa.! Sinsi sinsi gülüyordu. Dedim kis — Tokatliyanda beraber yemek ye” dik. Ayrılırken, beraberinde götüreceği Anadolu haritasını bugün, Kapiten Be metin yazıhanesine (o göndermenizi rica etti. Sözlüme hiçbir cevap vermedi. Soğuk | kanlılıkla başmı (anladım) manasında salladı. Ve sonra bahsi değiştirerek o”). gün Esat Beye söylenecek işler üzerin” de talimat verdi. Ben, icap eden talimatı aldrktar sor”) ra dışarı çıkmak üzere iken seslendi: — Dur, gitmel Daha söyliyeceklerim var. Sen de bilirsin ki biz (O Müttefikin zabıtası şehrin asayişin! bozanlara karşı gayet merhametsiz hareket ederiz. Bun- Jar, hattâ kendi efradımızdan da olsö” Jar.. Esasen başka türlü sükün ve İntizi” mı muhafaza etmeğe imkân O kalmaz. Geçen haftaki vakayı haber aldm mi? — Hayır, almadım. — Müstemleke askerlerimizden birisi, Galatada umumi yerlerden birinde bir kadını öldürmüş. Hususi divanıharp, bu neferin kurşuna dizilmesine (o karar verdi, Bu neferin idamında senin de bulun manı istiyorum, — Emredersiniz Kolonel! Yalnız ni” gin lüzum gördüğünüzü bana söylemek te bir mahzur varmı? — İngiliz adaletini gözlerinle görme” ni ve burada asayiş ve inzıbatın muhas fazası için merhamet ve ihmal göster” mediğimizi Türk polisi mahafili latmanı istiyorum. — Bu nefer ne zaman idam eği” — Yarın şafak vakti, O saatte orada bulunacaksın. i Askerce selim verdim. O yüzü karak gülüyor ve şöyle söyleniyo". — Dün gece, Leydi Düsmundis ber olduğun için uykusuz kaldır sabah ta biraz erken kalkıver bü © feyi de bitir. HARİTA MİLLİCİLERİN EL Esat (Beyin) odasına irdiğ” man çoçuk gibi sevinç içindeydi” ber samenki gibi sevimli, güler b le karşılayan polis müdürü ( be” ilk sualleri soruyordu: — Dün gece nasıl geçti? — Çok iyi, — Bir tehlikeye maruz kalmsö” — Hayır. — Kadın sana bir şeyler gağırmadığı anlaşılıyordu. — Demek, dün gece bir ele mi balinde geçti. — Fakat, biz bu âlemden de £ nam ve hesabina istilade ettik, — Bir şey mi var? — Evet. oynamam barltuyı gine müdürünün önüne serdim. — Bu nedir? 4 — Dün geceki e mükâfatıdır. — Nerede buldun bunu? — Leydi Düsmundun sehhar larının arasmda. Esat (Bey) haritanın Hzerin? le eğilmiş, Ben bu haritadan se dar olduğumu salaıyordam dinledikçe ve haritayı yüzünde memnuniyet ve s2 okunuyordu. Nihayet sözümü i — Evlâdım. Bir dakika ani Laverime zevalden evvel kimsefi etmiyeceğimi söyliyeyim de ge” diyerek benden ayrıldı. Bira$ yerine döndüğü zaman: — Şimdi seninle konuşalım. BS mühimi Bu kopyeyi nereden © — İngilizlerin bu gece gönderecekleri, haritanm — Tafsilât ver. — Leydi Düsmund, Kolonel da bulunan bu haritayı bu aksı” fi draya götüreceğini nasrisa ” kaçırdı. Ben de bu haritadan 8 dim. Arayıp buldum. (Devami Bir iftira yüzünden Aşk ve macera romanı Nakleden : Meziyet Çürüksulu Bir iftira yüzünden 1 Yavrular el ele tutuşarak gittiler. ni tekrar etti; — Gene neye geldiniz”, Ne istiyorsunuz? Evi. me &yak basmayın dememiş miydim size? Mahir Bey geniş omuzlu, şık giyinmiş bir de. likanlıydı, oAyağızda çizmeler, elinde de kauçı vardı, Belli ki atla gezmeden geliyordu Oldukça büyük arazisi vardı. Lâkin bakılmamış, met bir halde idi, Velhası! parasız ve serseri bir genç. t, Bütün hayatı kumar öynamsk, içki içmek!e geçerdi. Bir hasleli varsa çok iyi binici idi Hay van meraklıları ona müracaat ederler, hayvan akm satımındaki dellâllıkla geçinirdi. — Ferruh Beyin köşkünde idin. Geçerken şöyle bir uğrayım dedim. Atım da bu yola alışmış. Kadm suali, < g ü . İNİ Sizin bahçeyi görünce kendiliğinden durdu, Daya. namadım, indim, Sonra boğuk bir sesle ilâve etti: — Seni seviyorum Şadiye, Aşkıma merhamet et, Niçin bu kadar hainsin?. Beni reddetme! Kadın başını çevirdi. Yüzünü öfke ile buruş. turdu: — Utanmadan bana vaktiyle d6 bu bahsi ettiğinz zman, 8ize kocazdan, çocuklatımdan başka kim. seye karşı kalbimde yer olmadığını söylemiştim, Böyle iğrenç bir teklifin tekerrür etmemesini de bilhassa rica etmiştim, Bundan böyle artık musal. lat olmaz, beni rahatsiz etmezsiniz sanmıştım, Hal buki maatteessif aldanmış olduğumu görüyorum, Gene karşıma çıktınız. Bu yaptığınız bem ayip, bem günahtır. — Ne yapayım, Elimde değil, Sizi seviyorum. — Ben de sizden nefret ediyorum — Şadiyel, Genç adam hırsla biradım attı, Kaçmak sU yon kadının kolunu yakaladt: — Tekrar ediyorum, Beni reddetme,. Soura pişman olursun, Benden kork, Seni elğf için her şeyi yaparım. Buna emin ol. — Bırak beni, Alçak! Alçak! Korku İle kolunu kurtarmağa çebi İmdadına e i karanlık basmıştı. Mehtabın soluk ışıği sesi arasmdan $izıyordu. Derken bir araba , di. Tek atlı bir araba, sahibi şarkı sö” “Adalardan bir yar gelir bizler* Aman Allah gözlere bak gözlere”, Şadiyenin gözleri parladı. Asabi bir atarak sevinçle bağırmağa başladı: — Ahmet!. Ahmeti, İmdat. ge Şaşkınlıkla Mahir elini gevşetmişti. dın kendini kurtardı, yola doğru koşmsğ” dı. Feryadı işitilmiş olacak ki biraz 905'*. kapısında bir gölge göründü. Koşarak — Ahmet, kurtar beni bu algaği” kurtar! (Devam se)