v “İkbie'aonç.. Uzun kğ mai 2 İLKKÂNUN — 1935 Çocuğunun katili Bayan Esma Türkiye palasf apartımanında kapıcılık yapıyor- du. Kocası, memlekete gitti. Dört beş ay kadar işlerile meşgul ola” caktı: Tarlayı satacak, evi kira- layacaktı. Esma İstanbullu oldu- ğu ve artık Türkiye palasa iyice yerleştikleri için, © da büsbütün İstanbula nakledecekti. Şimdilik, kapıcı kadın, işinde yalnızdı. En büyük eğnlecesi, ki* racılara gelen gazeteleri okumak- tı. Tefrikalara, hikâyelere bayılr yordu, Hele mühim vakalar zuhur edince, son tafsilâtına kadar oku- Org, GEMEN: “Şu gazete şöyle yazdı, bu ga' zete böyle yazdı!, diye komşu ak- pıicılara ve apartımandaki hizmet" çilere, aşçılara meseleyi anlatı. yordu. O akşam da, gene bir cinayet tafs'lâtını dehşet içinde okudu. Yatağının üzerinde, daldı. Fakat, sokakta bir çocuk haykırıştle w yandı: — Baba! Baba!... Beni nereye götürüyorsun? Bu feryat, Esmânm kanını da marlarında dondurdu. Yatağında oturdu. Yeraltı odasınm pencere- si önünden bir erkeğin ağır adım ları geçiyor... Dört yaşında kadar bir çocuğu bileğinden yakalamış götürüyor. Esma, peneereden sokağa doğr yg: iz ü.. Bütün mahalleyi tanıyan kapıcı kadının zaten bu adamı görmüşlü! ğü vardır. Oğlanı götürüyor, Anr ma, nöreye?.. Bütün gün okuduğu romanların, haberlerin tesirile beyni yoğrul. muş, sinirleri bozulmuş olan Esma, ürperdi. İçinden bir ses, ona: “— Bir cinayet macerasına ka” rışıyorsun !,, diyordu. Şahit olmak, hakim huzuruna çıkmak, doğru söyliyeceğine dair yemin etmek, gazetelere resmi basılmak... Bütün bunlar, nihayet kendisi- ninde mi başından geçecekti?.. Odasından fırladı. Merdivenleri bir solukta çıkarak, kapıyı arala”| dı, Arkadan baktı. Çocuk, sürük-| lenirceshe götürülürken; — Baba... Baba... * diye inliyor. B'r köşe başını saptılar. i Esma: . — Âh ortalıkta polis de görün. | miyor... Eğer olsaydı, haber verir! ve mutlaka bir felâketin önüne geçerdim! - diye düşündü. Odasma döndüğü vakit, heye- canından titriyordu. Bir müddet, kanapenin üzerinde büzüldü, otur du, Sonra, yattı. Uykuyla uyanık” lık arasında saatlerce kıvrandı. Daldığı zaman, korkulu rüyalar gördü... Bir adam, bir çocuğu öl-| dürüyor... İ Birkaç kere zil çalındı. Bu da, | Sabahleyin gazetelere sarıldı. Hiçbir cinayet haberine rastla- madı. * : 5 Üç gün müddetle bu hadisenin tesiri, Esmanın üzerinden silinme" di. Hiç unutmaz, bir perşembeydi. Haber'i eline alır almaz, şu hâva- dis dikkatine çarptı: Dört beş yaşında kadar tahmin edilen bir çocuğun na'şı denizde bulunmuş... Teşhis © edilemiyor mu$.. Gazete elinde, hemen ev sahis binin yanma koştu: -— Bakın., Oküyun.. Ben bu ha* diseyi biliyorum... Gideceğim. Karakola haber vereceğim... Ev sahibi kaşlarını çattıt — Delimisin sen?... Ben öyle şeyler istemem... Dedikodu olur.. Apartımanın İsmi gazetelere yazı- lır... Yek, yok!... Olmaz., »” bw Günün birinde, tüyleri diken diken oldu. Apartmandaki 7 üümarâyı bir kiracı gezmeğe gelmişti: Sarı paltolu adam... Esman: “Ah tutmasa!,, diye tahminleri boşa çıktı. Adam, evi kiraladı. # # . Kapıcı kadın, şimdi ona, uma” cıya bâkar gibi, korkuyla bakıyor. Pakat, sari paltolu, sokulgan ve Bir, gün: — Karım ölelidenberi çok ca- nım sıkılıyor, Esma hanım! * diye dert yandı. — Çocuğunuzda var mıydı, bek — Çocuğunuz da var mıydı, beyefendi? Yeni kiracı şaşkınlık eseri gös- termedi. Gayet tabii olarak: — Evet, * dedi.. Dört beş yaş: larında bir oğlum vardı. Fakat, annesi öldükten bir müddet sonra kayboldu. Kapıcı kadın, yere düşmemek! için, duvara dayandı: — Nasıl kayboldu? — Bir gün gayet kederliydim... Çocuğumla beraber gezmeğe gık-| mıştım.., Kalabalıkta elimden bırakmış. Farkına varamadım.. Kayboldu, ; gitti... Bir daha bulamadım... Hani gazetelerde kaybolmuş çocuklar var, okuyorsunuz ya, onlar arasına ! karıştı! Kapıcı kadın bir ciğlık kopar dı. Odasına kaçtı ve kapıyı ka- pad, O akşam ev sahibine meseleyi an'attı: 7 numaraya taşman Sami bey, bundan altı ay evvel size bahset tiğim sarı paltolu adamdır. Oğlu. nu denize attı, Buna eminim. Gi dip karakola haber vereceğim, Ev sahibi kaşlarını çattı: — Zaten Sami bey de sizin ha- linizdep bir gayri tabitlik olduği Tefrika numarası : 10 EE Hasan, 200 adım merdiven indikten sonra bir uçurumun dibine vardı. Burada sandık sandık mücevherler, altınlar duruyordu bulamadığı Geçen kısımların hülâsası | kalım, aşağılarda neler var?.. O) derek aradığı fakat i Lidya ile Hasan, hali ada- müddet zarfında da ben kapıyı) yere, o, kendiliğinden, tesadüfi o- o | i da kayaların üzerinde ota- kırmağa çalı çalışayım. vurlarken, birdenbire, ka- Hasan, iki kişinin yan yana fe- yalar oynuyor. .i Ne oluyordu? Zelzele mi vardı?... Bu kayalar, böyle hasıl oynu: yor? Bilhassa Hasanın arkasiyle da- yandığı büyük taş, bir kapı gibi arkaya doğru açıldı. Hasan, sendeledi. İçeriye düştü. Sonra, kapı, kendiliğinden tek- rar kapanıyordu. Delikanlı, zifiri karanlıklar i - çinde kaldı. Genç kız, dışardan haykırdı: — Hasan! Hasan! Boğuk bir ses, kayaların arka - sından cevap verdi: — Buradayım... — Ezilmedin mi2... — Hayır... Yalnız, arkaya doğ- ru düştüm. Üzerime kapı kapan- dı. — Bu nasıl şey?... Burası, tıpkı eski haline geldi... El değmemiş, tabii bir manzara arzediyor... Bu- rada böyle sun'i kapının olması, esrarlı bir surette açılması şaşıla- cak şey... Birbirlerinin seslerini gayet bo- ğuk ve hafif olarak işitiyorlardı. Lidya, hakikaten doğru söyle- mişti: Bulunduğu yerde bir kapı açılacağına dair bir emare keşfet. mek kabil değildi. Kayalar, o ka dar tabit idiler... Husan seslendi? — Her halde, biz aramızda di- dişirken, kayaların muhtelif yer- ; lerine bastık. Tesadüfen tılısımı tatbik ettik. Kapı açıldı. Haydi, ayni hareketi tekrarla da kapı ge- ne açılsın... Dışarı çıkayım... Zira İbn açlıktan ve susuzluktan ö- lürüm... Üstelik fevkalâde bir ru- tubet de var. — İçerisi nasıl yer?... görmüyor musun? — Hiç bir şey göremiyorum... Zifii karanlık... — Haydi, ben, kapıyı açmağa uğraşırken, sen de içerisini bir yokla bakalım... Kız, bir iki saat kadar, kayâları yokladı. O sivriliği itti, bu yassı parçayı kaktı. Fakat bütün bu tecrübelerden hiç bir fayda hasıl olmadı. Hasan!... Bir şey — Hasan!... haykırdı. Delikanlı, boğuk bir sesle ce- vap verdi: - diye rah ferah ineceği kadar geniş o- Jan muntazam merdiveni tutturdu. Aşağıya doğru indikçe hafif bir ziyanın belirdiği görülüyordu. Basamakları iki yüz kadar o- lan merdiven nihayet bitti, Şimdi artık, ziya, vazıh olarak, ortalığı aydınlatıyordu. Hasan, eskiden iki dağın ara- sındaki bir çatlak bir uçurumken, sonra tepesi maharetle kapanan bir yerdeydi. Fakat, uçurumun tepesinde tavan mesabesinde olan kayalar zamanım tesiriyle çatlamış, yarıl. mıştı, İşte, mağaraya, buradan zi- ya sızıyordu. Hasan, ilerledi... Ansızın, gözüne, bir takım san- dıklar ilişti. — Bunlar da burada?... ları kim koymuş 21. Bir tanesinin kapağını açtı. Hazinel Altın, gümüş tabaklar, vazo-! lar... Gözleri ışıldadı. Derhal başka bir sandığın ka: pağını açtı: Gerdanlıklar, bilezikler, yüzük- ler... Hasanın ansızın aklını geldi: “sw Gazanfer Reisin hazine- di, Demek ki, herkesin ömür sarfe-| Satılık ev | Cibalide Küçükmustafapaşa ha mam sokak 28 numaralı kârgir be ton üzerine yağlı boya üç katlı al tu odalı, elektriği, suyu ve bahçesi; clan ev satılıktır. Görmek istiyenler içindekilere görüşmek — istiyenler de Türkiye Milli Sigorta Şirketinde Hamid» müracaat etmelidirler. İ Bun- TATLI KİTABI Hergün pişecek ani lr ilam» llarını B | Kikabda buldceksı b 3 9 m3-1: p Yİ NFARA CADDESİ 15 Yazan: (Vâ-NG) larak kör taş gibi gelip düşmüş: tü, “— Acaba buradan kurtulabi- lecek miyim?... Bu hazineden isti- fade edebilecek miyim?,, diye dü- şündü. Bir sandığın kapağını daha aç- Burada büyük bir resim duru. yordu. Hayretle baktı: Lidya! Evet, Lidyanın resmiydi bu... Aynen o... Gayet güzel ve sanatkârane ya» pılmış bir tablo... İşte buna aklı ermedi. Demek ki, genç kızın bütün an- lattıllarr yalanmış... Onun bu ha- zine ile bir alâkası var... Belki de buranın bekçisi... Onu, böyle bir tuzağa düşürmüş... “— Kurtulmanm imkânı yok mu? , diye düşünüyordu. Bir taraftan da aklı almıyor. du: “.- Eğer ben insandan biraz anlarsam, şurası muhakkak ki, bu kız bana oyun öynamıyordu Bu ada;a o da tamamiyle kaza neti- cesi düşmüştür. Fakat, resmi na- sıl izah etmeli?...., Böyle düşündüğü sırada, bir ta- kım sandıkları daha açtı. Hepsinin içinde mücevherler, mücevherler... Sade bir tanesinde bir takım kâğalar vardı. Bunları açtı, Türkçe bir takım yazılar... (Devamı var) 2 an mama mam seansa eman Diş hekimi Ratip Türkoğlu Ankara caddesi Mesirret öteli Karşısı numrara (88) HABER AKSAM POSTASI 'DARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 214 Telgraf adresi istanbul HABER Yazı işleri telofonu : 24872 idareveliân ,, o: 24210 ABONE ŞARTLARI Türkiye > Genebi 1406 Kr. 3700 e. Senelik İLAN TARİFESİ Tiçaret iinlarının satır, 12,80 Rssmi iHânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Masan Rasim Us Esmaya çocuğun çığlığı halinde geldi. Korkarak kapıyı açtı ve kapadı. Gene böyle bir seferinde, kapıyı nu söyliyordu, Esma hanım... Eğer kapıcı olarak apartımanda çalış- mak isterseniz, rica ederim, dedi kodüculuktan vazgeçin, Herkesin — Açamıyor musun ?... Bari be- him girdiğim kapıya büyük kaya pParçalariyle vurarak medhali par- çalamağa çalış... Ben, elimle orta- Fiyatı 100, ciltlisi 125 kuruştur Kenan Hulüsi Basıldığı yer (VAKIT) matbaası kapadıktan sonra, gözüne, karşı| işine karışmayın! Kiracılarımı ka| lığı yokladım... Küçük bir sahan. Bir va rasa KUPON kaldırımdan geçen mahut sarı| çırtmamanız için sizi savmağa| lıkta bulunuyorum... Bu sahanlık: / | vi 3 4 3 paltolu erkek çarptı: Yanmda çor | mecbur olmayayım. tan aşağıya merdiven iniyor.. Mer | Bir Kıza âşık oldu | € Suk yek.... diyeni ineyim mi? İ Yakında kitap halinde 22 12.935 Nakleden : Hatice Süreyya çıkıyor Titreye titreye sabahr etti, — Haydi, in, Hasan.. Bak ba;|