33 — Eğer iş profesörün dediği gibi çıkaril daha âlâ olacaktır. 31 — Gazeteci Alis Verner Salamonla görüşe" rek ona Profesör Brand'ın adresini veriyor. 36 — Mühendis Jorj bunu kabul etti. Salamon bütün mes'uliyetin kendisine ait olduğunu imza- Tadı. 35 — İş iştir. Buhran ve işsizlik beni toprak al- tına girmeğe mecbur ediyor. 214 PARDAYANLAR PARDAYANLAR — Biraz sabrediniz! Dostuma etti- ğim rica, ortalığı karanlık - basarken Sen nehri kenarında ve eski Tüviyleri meydanınin biraz aşağısında beni bek- lemesini Monteksiyoya söylemesiydi. Monteksiyo bu daveti kabol ederek yalnız başına geldi.. Beni görür gör - mfez yanıma yaklaşıp: — Delikanlı benden ne istiyorsun? dedi. — Sizi öldürmek! — Pek genesiniz! Onun İçin sizinle düello etmeğe utanırım. — Korkaklığın adı utangaçlık m oldu. Kılicini çek ve kendini koru! Monteksiyo, yoksa seni bir köpek gibi! geberteceğim! — Sen kim oluyorsun? | — Ben Jarnakta alçakçasına öl - dürdüğün Birinci Lui dö Burbon'un oğluyum! Bunun üzerine başka bir sey söyle- meden arkasındaki mantoyu atarak kılıcını çekti. Ben de ayni hareketi yaptım. Artık ağiz açmadan düelloya başlık. Karşımdaki gerçi çok usta ve daha çok kurmaz bir düşmandı, fakat ben deli gibi olmuştum. Nasıl hücum ettiğimi, nasıl kendimi o koruduğumu| bilmiyorum. Yalnız, dövüş başlıyalı dört beş dakika — olmuştu ki kıltermın| ev beş bir yere girer gibi oldu. Göz - Ter'mi bürüyen duman arasından ba" Kılıcımı kanlı ve Monteksiyo- yu »erile serilmiş gördüm. Ölmek ü -| Zer- vulunduğunu anladım. Üzerine eğilerek: — Mademki öleceksin, artık doğru. | yu söyle! Babamı öldürmeğe seni kim| kuşkırttı? dedim. Yaralı hırıltı ile karışık bir sesle: — Hiç kimse! dedi. — Eralın kardeşi değil mi? — Hayır, bunu ben kendi isteğimle yaptım. — Sebep?.. Sebebini söyle! Bu al - çaklığı niçin yaptın? — Prensin ölümünün hükümetin saadeti için lâzım olduğuna benii - nandırmışlardı. Protestanlar bu halde devam ettikçe ne saadet ne de rahat yüzü görülmiyeceğini söylemişlerdi. Şimdiraldandığımı anlıyorum. Monteskiyo bu sözleri söyler söyle- mez ağzından kan boşanarak ruhunu teslim etti, Ben de atma binip baba - mm intikamını aldığımdan dolayı se- vinç içinde olduğum halde dolu diz - gin oradan uzaklaştım. Kendi ken - dime ahali lâtince dun etmeğe zor « landıkça daha pek çok cinayetler ya »- pılacağını düşünüyordum. Narar kralı: — Yeğenim bir kralın tebaasının dini işleriyle uğraşmaması lâzımgel - diğini söylüyor. Ben de bunu kabul e- derim. Benim tebaam ister Fransızca, ister Mtince, ister yunanca dua et - sinler? dedi. Kral birdenbire sustu. Kolinyinin alnımda act hir buruşuk hasıl olmuş - tu. Fakat Hanri dö Navar kendi ken - dine: — Ben Pariste kral olayım du is. terlerse dua da etmesinler! dedi. Gene prens dö Konde anlattığı hi- kâyeden dolayı yeisli bir tavır almıs” tr. Pardayan onu gözden geçirdi. Bu saf yüz, bu parlak gözler, bazan sert bazan tatlı bakışlar, bu güzel ve se. vimli çehre, çerik ve kuvvetli vücut. la, kralla arasında büyük bir aykırı © lık göze çarpıyordu. Kral yeğeninden daha gençti, Ba» 71 fena düşüncelerini saklamak isti. yen bir hilekâra benziyordu. Yüzü her zaman gülüyordu. Gülüş gürültülü olduğu gibi lâkırdıyı da âdeta bağı - ra bağıra söylüyordu. Gözleri par - hyor fakat dosdoğru bukmaktan çe- çekiniyordu. Daima şakayı seviyor ve bazan nükteleri kabaca düşüyordu. te, hesapla iyi sözler söylemek akıl- Idığa delâlet edermiş gibi, o da zeki insanlar arasında sayılırdı. Bununla beraber sıcak kanlı, dost sever, ve fenalık İstemez huydaydı. Ne ise, mevzua gelelim: Kolinyi, prens dö Konde, Narar kralı Parise niçin gelmişlerdi. Bunu da şimdi anlıyacağız. Pardayan bunlara takdim edildi- ği zaman içtima sonuna ermişti, Bu- nunla beraber birisinin gelmesi bek » leniyordu. 'Tam bu sırada kapı açılarak silâh- li uşaklardan birisi iceriye girdi. A - miralm yanma gidip kulağına bir iki söz söyledi. Kolinyi sevince benzer bir tavırla: — Şevketmeah, Möslö lö Marşal Monmoransi davetiniz üzerine gelmiş- ler, Emtinizi bekliyorlar. Dedi. Kralın da gözlerinde bir sevinç ışı- ğı parladı. Fakat bu ışık birdenbire sönerek Gasgon sevinçle: — Bu muhterem Fransuvayı gör- mek isterim. İçeri girsin. Mösyö Ami- ral ve siz yeğenim, bu konuşma sıra -| sında yanımda bulunacaksınız! Söz -| lerini söyledi. Odada bulunan öbürleri çekilmek üzere ayağa . kalktılar o da (sararan Pardiyanın elinden tutarak: — Ne oldunuz? Niçin düşünü - yorsunuz? diye sordu. Pardiyan titredi. Marşal dö Mon - moransinin salona: girmesi - haberi kendisine hayret vermişti, — Affedersin! Sözünü kekeledi ve kendisine ikinci kerre elini uzatarak: — Kont dö Mariyak, hür ve serbest yaşamaktan başka bir emeliniz olma- dığını ve bütün mücadelelerin dışında kalmak istediğinizi söyledi. Bununla beraber bu tesadüfümüzün © tekrarını ve sizi arasıra görmeği isterim. Sözle « rile iltifat eden kralm önünde eğile « rek: — Şevketmaâap, bu kadar lâtufla - rıniza binlerce teşekkür.. Yalnız şunu da söylemek isterim ki babam (hiçbir dini öğretmediği gibi maalesef ben de hemen hemen dinsiz olarak (yaşıyo - rum ve bunun için din kavgalarından nefret ediyorum sözlerile karşılık ver. di. Pardayan: — Fakat şunu da söyliyeyim ki, benim gibi âciz bir kulunuzun hürmet duyguları hoşunuza gidiyorsa icabın- da uğrunuzda canımı da feda etmek - te tereddüt etmem diyerek ( sözlerini bitirdi. Pardayan ilk sözlerini (sonradan söylediklerile tamir ettiği bir müna « sebetsizlik etmiş oldğunun . farkında bile değildi. Bununla beraber kral ge“ ne'gülümsiyerek dini duygularının ne derecede olduğunu meydana o koydu. Sonra: — Pekâlâ., memnun oldum. Yakın da gene görüşürüz! dedi, Şövalye Mariyyakla beraber sa * londan çıktı. İhtiyar Andelo fle Te « Tinyi daha evvelden çıkmışlardı. O zaman Mariyrak: — Son anlarda ne kadar heyecan * Tanmıştınız azizim. Bakmız, yüzünüz hâlâ sapsarı, dedi. — Dinleyiniz, kralın huzuruna gi *