Gine DA ri Yİ a Rl anl 3 Dünkü tefrikamızın hülâsası: Sinekli Bakkal... Öyle bir mahalle, ki evleri iki katlı, köhne çatılı, Kapı eşiklerinde mahalle kızları sakiz çiğ - niyor, yalınayak, başı kabak maholle oğlanları su birikinlilerinde kâğıttan kayık yüzdürüyor... Bu mahalleye ayak basanlara iki şey gösteriliyor: İmamın üç katlı evi ile, Mustâfendinin “İstanbul bakkali- ye,, dükkâm, Mustâfendi hasis, tiryaki bir mahalle bakkalı. İmam için hayat- ta gülmek, oynamak, rahat etmek bü -| yük günâh. Kızı Emineden başka kim- sesi yok. Kız de Karagöz oynatan, orta öy - nunda zenneye çıkan “Kız Tevfik,, 1â-| Kablı bir delikanlıya kaçıyor. Mahal - leli İmama inad onlara yardım ediyor. Başka bir mahallede nikâhları kıyılı. yor. Imam kızını reddediyor.- Anuna evlenince vaziyet değişiyor: Tevfiğin! damarlarında kanı eriten siyah göz -| lerin sıcaklığı yerine şimdi o gözlerde daha çok buz gibi soğuk ve hain ışıl 1 dılar görülüyor. Bakkallık gibi, oyunculuk yanında bir angaryeden başka bir şey ol- mıyan san'ata bu kadm içinmi girmişti? Her şeye rağmen hâlâ kli bu kadına bu kadar şiddetle tut kun olmasa, çoktan başını alıp or- ta oyunculuğuna dönecek Ne yapsın, titiz, ters amma ge- ne Tevfiğe hâkim; kalbi kuru, kar fası dar, dili zehir, fakat Tevfik henüz ona doymamış. Tevfik ev- lilik hayatının blânçosunu yapar- ken, bu noktaya gelince duruyor. Bâkkallık pek de o kadar fena de vibe Tevfik onu, kendi; gibi yaptığı için çok ko-) mik tarafları var. i Eminenin inkisarı Tevfiğinkin-! deh çok daha acı oldu. Pek çabuki babasının evini hasretle anmağa başladı. Gerçi Tevfik çok değiş- . memişti, Emineye iptilâsı eksiln:e. mişti. Uzaktan hoş gelen nekres lik, Eminenin peşini bir dakikal. bırakmıyan taşkınlık... Bunlardan biraz usanmıştı! Bilhassa babasi. İe mukayese edince Tevfiği çok a- © şağı görüyordu. İmam temizdi, muntazamdı, erken kalkardı, ev- de hemen hiç konuşmazdı. İbadet ve para kazanmak... Bütün zama» nr, zekâsı bu iki işe vakfedilmiş- t. İ © Halbuki Tevfik? Evvelâ pisti, sonra yattığı, ka'k- tığı, çalıştığ zaman belli değildi. Sabahları yâtaktan kaldırmak için bacağından sürüklemek İâzımdı Hele yatak çarşaflarını cigara kü- lüne bulayıp yatakta cigara içişi, Emineyi zıvanadan çıkarıyordu. Yataktan kalktıktan sonra E- miheye mütemadiyen bir sırnaş- ması vardı ki, buna kadın hiç ta» hammül edemiyordu. Bari işinde becerikli olsa... Dükkân karmakarışık, mallar ba- yat, kibar müşteriler birer birer çekiliyor, ayak takımı her gün ar- tıyor. Mütemadiyen veresiye ve riyor ve müşteriler ay başında borç ödiyeceklerine, Tevfiğe dert yanıyorlar. Bu da yetmiyomuş gi- bi münasebetini kesmeğe yemin ettiği oyun arkadaşları boyuna ge- liyor, ödünç para istiyorlardı. &) sasen beş dakika dükkânda yalnız kalsa Tevfik sokağa fırlıyor, kay- dırak, çelik çomak oynıyan ço- cukların arasına karışıyordu. Onlara çok zaman kedi, köpek, | akkal horoz, tavuk taklidi yapar, dük» kânın önüne bir alay adam topla- nır, bir cünbüştür giderdi. Hülâsa bakkal dükkânını, hattâ sokağı Tevfik panayır yerine çevirmişti Emineyi, bunlarm hepsinden fazla gazaplandıran şey, belki ko- casının kafasında “para,, diye bir kıymet olmaması. Böyle giderse dileneceklerini kocasına söylerse,! o, derhal “geçmişlere rahmet,, di ye tuma akşamı geçen kör diten- ci oluveriyor, şayet kadın baası- nı ona misal diye gösterirse, o, derhal çenesini içeriye çekiyor. se» sini aksileştiriyor, imamın en talâs| katir üslübiyle, muhayyel bir ka- dınla defin ilmühaberi pazar'ığı- na girişiyordu. | Emine nihayet son sözünü söy- ledi. Tevfik ıslâh olmazsa, ken 1isi tezgâh başına geçecek, bakkallık edecek, onu da çırak gibi kullana caktı. Ve bir gün arkasında vel- dirme, başında başörtü geldi, tez- güh başına geçti. | Çok geçmeden Eminenin ider! resinde, 'dükkân Mustâfendinin günlerinden fazla işlemeğe başla- dı. Artık dükkânın içi, dışı ter- temiz, mallar yerli yerinde, mal, müşteriye göre çıkıyor, her müş teriye başka dil dökülüyor. Paraiı müşteriler çabuk arttı, veresiye belâsının önü alındı, kimse, sirf çene yarıştırmak için dükkâna ge- lemez oldu. : Emineye biraz.sükünet gelm: | ye başladı. Esasen işi ö kadar çoktu ki Tevfiğe sataşacak zaman bulamıyordu. Onu şimdi sadscs| besleme, çırak gibi, sırf kendinin evde ve dükkânda yapamadığı !ş- lerde kullanıyordu. Tevfiği'en çok. tazib eden E minenin muamelesi değil, dül.kâ-| nın yeni havası olmuştu. Emine nin paralı müşterileri, onun 'fsna halde sinirine dokunuyordu. Ewi- ne dükkâna üstü başı temiz biri girer girmez öyle bir değişiyordu ki... Çatkın yüzü derhal ; gülüyor, kısık dudaklar açılıyor, Tevf'ğei mütemadiyen emirler veriyor. Tevfiğin fukara (müşterileri şimdi, duvarlara sürüne sürüne kabahatli gibi dükkâna giriyorlar ve Emine borçlu olanları haş a- mak için hiç bir fırsat kaçırmı yor. Kendi dükkânında, kendisini garip hissetmeğe başlıyan Tevfik, sık sık © kayboluyordu. Artık Eminenin tekdirine maskara'ık'a| mukabele etmiyor, bir köşeye si-| niyor düşüyordu. Arada da E-| mineyi için için süzüyordu. Bu sükün, bu teslimiyet Emi- neyi pek tatmin etmedi, içine şün- he girmeğe başladı. Tama'ren kendisinin malı addettiği bu âciz| adamın kapalı bir tarafı olduğu-| nu sezmişti. Sokakta iken ne yap” tığını, evde iken ne düşündüğünü öğrenmek için her hilleye başvur- du: Viriltı, tatlı dil, kavga . Fa- kat muvaffak olamadı. Beretet versin bütün gün didinmekten o kadar yoruluyordu ki yatsı namar zını kılar kılmaz yukarı çekilip ya tiyordu. (Devamı var) Kaya Oğlu Tabiatla, vahşi hayvanlarla ve birbirlerivle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı , No.3 Kayo Oğlu derin bir #lreme ile sarsıldı. Uzakta gördüğü dumanlardan Geçen kısımların kisaltılışı Yaban Domuzu oğullarından Geyik kist Çiğdem, gizli varlıklara . kurban edileceğini bildiği ablası Papatyayı ö-| lümden kurtarmak. için “kaçırmıştır. Yolda Parsa rasilıyan bu iki kadın ve Papatya bu tehlikeden kendilerini kurtardıktan sonra yollarına : devam etmektedirler; Yaban Damuzu oğullarile, Kızılyas| run adada oturan Gökırmaklılar ara-| sında daimi bir düşmanlık vardır. Ya) ban Domuzu oğulları, Gökırmaklıları ortadan kaldırmak isterler. Gökirmaklı Kaya oğlu, ulusunun | savaşçıları aclanmıya gittikleri ve w-| Tus kadınlarının yalnız kaldığı bir > manda Yabandomuz oğullarının bas-| kınına düşmemeleri için etrafta dolaş. maktadir. Yanında bir küçük çocuk bir kur ve iki köpek vardır. Kaya oğlu dolaşırken Bir Mamutla karşılaşmıştır. Kaya oğlu kurtları in- sanlara alıştırınıştır. Bu yüzden Ma - mutların da insanlara alışıp alışmıya- cağım düşünmüştür ve onda Gökir - mak adamlarının-hiç birinde bulunmu- aram, hin aşatame pelerin hayvanlara boyun eğdirmek, Mamutlar da, köpek ve-kurt gibi| yetiştirilse uluslarımın sırtı yere gel müiyecekti. Yaban Domuz oğulları Kı. zl yarım adaya yanaşmağa yeltene -! miyeceklerdir. Kaya oğlu derin bir titreme ile sar.| | sıldı. Aşağıda, çok uzaklarda, bir tepenin arkasından mavi dumanlar çıkıyor. Yılan kıyrıntılarile eğilip bükülerek gittikçe büyüyordu. Gün doğusunun bu sessizliği içi rütubetli ova üzerindeki bü görünüş, korkunç: hir şey gösteriyordu: O da adamların, en yırtıcı . düşmanların gelmesi... Kaya oğlu ağır bir topuz yemiş gi- bi sendeledi. Sonra küçük bir umuda kapıldı. Belki bunlar avcılardı. Fa . kat'buna imkân yoktu. Savaşçılar çı- kahr on gün olmuştu; Yirmi günden önce gelemezlerdi. Savaşçı yere uzanırken küçük ar . kadaşma seslendi: — Kendini gösterme, Çocuk saklandı. Kaya oğlu kendi - lerini korkutan uzaklardaki duman - lara bakmağa başladı. Uzun wzun bekledi. Duman kalmlaştı, Sonra in. celeşti. Tepenin iki yanında çalılıklar vardı. Arkasında ne olduğu gözükmü. yordu. Kaya oğlu oraları iyice bilir - di. Küçük çocuk bile Okendisini gös . termeden oraya varamazdı. Her yer düz ova idi. Yalnız ırmağın kıyısın - dan görülmiyerek ilerlenehilirdi. Ir . mak tepeden uzakta kalıyordu. Kaya oğlu kendi kendine söylendi: — Adamlar Kaya oğlunu gördüler mi? Onlar belki de kendisi gibi çalılık» ların araşmdan onu (o gözetliyorlardı. Eğer böyle ise kendilerini hiç göster. miyeeeklerdi haykırdı: Soldaki çalılığın arkasın « dan bir gövdenin dikildiğini görmüş - tü. Keskin gözleri bu sivri başın, bu tıknaz gövdenin kendi soyundan olma- dığını anlamıştı. Bütün etleri gerildi. Kendisini ve wlusunü korkunç bir tehlike bekliyor. du. Çocuğa sordu: — Tavşanoğlu adamı görüyor mu? Birdenbire şaşırarak! Atmaca “gibi keskin gözleriyle ba. kan çocuk cevap verdi: | — Tavganoğlu onu Yol çok uzak olduğu için köpekler- le kurt daha kokuyu alâmamışlardı. Sessiz düruyorlardı. Kaya (Oğlu her yeri gözden geçiriyordu. Uzaktan vu. | rüşmak için ırmağın kiyisına gitmek | lâzımgeliyordu.. Kayalık kendisini ve) çocuğunu kara söğüt ağaçlarından on | adım öteye götürebilirdi. Her şeyden! evvel Kızıl yarım adaya çabucak git . meli idi, Kaya oğlu ayı defiğini, çocuk da cakal derisini tepelerine “Kadar çek - filer. Kaya oğlu Tavşanoğluna: J — Kaya oğlu ile Tavşanoğlu irma- ğa yetişmelidirler! dedi. Kayalıktan indiler. Otların arasın. dan sürüne sürüne ilerlemeğe başladı lar, Köpekle, kurt sessiz sessiz arka . larından geliyorlardı, Korkulu o yere| yaklaşmea derilerinin kendilerini iyi ce kapadığını anladılar, Şimdi de bir ayr, bir çakal gibi dört ayak yürüme- ge başladılar. Yol uzak olduğu için böyle bir yü - rüyüşle bu sivri başlı adamlart alda . İ tacaklarını ümuyorlardı. Küçük fi. danların ve yüksek otların arkasın - dan tepeyi gözetlemeğe - haşladılar. Simdi üç adam görebiliyorlardı. Birisi ellerini, kollarını oynatarak konuşu - yordu. Ne söylediği > anlaşılmıyordu. yordu. Ne söylediği anlaşılmıyordu. Kaya oğlu ve çocuğu hiç görmedikleri belli idi. Kuya oğlü mırıldandı: — Çabuk olalım. Şimdi kendini göstermeden iri & . rr metre yükselmişti. Dik bir yamac- tan atlıyarak ovaya çıktıyar. — Artık tepe görünmüyordu. Orada kimseler yoktu. Kaya oğlu söylendi: — Yaban Domüz oğulları bizi gör - medi. Günün dörtte üçünü yürümekle ge. girdiler, Kızıl yarım adaya yaklaşmış. lardı. Kaya oğlu adalarını korumak için bir yol düşünüyordu. Oradaki üç savaşçı, kadınlar köpekler (düşmana karsı gelebilirlerdi. Fakat düşmünlar farla, cok rüclü ise hiç bir şey ede e. dilemezdi. Yüksek tepede yalnız üç savaşçı - dımlarla yürüyordu. Zira ırmak ya .| nn gözükmesi bir av kurulduğunu düşmanların geldiğini anlamıştı. gösteriyordu. Adanın geçidi bül taşlarla korunuyordu. Kaya oğii! raya yirmi adam daha koymağı dö nüyordu. Arkasmdan soluk go gelen çocuk onun bu düşüncelerini ti: — Adamlar ırmağa doğru vürüğ lar. Kaya oğlu yamacı atladı. Af da bir çok adam dağınık bir Bİ ve çekinerek yürüyorlardı. - 'Tef yassı, gövdeleri kalındı. Savaşçı de gördüğü adamı da bunlar tanıdı. Hepsi yedi kişi idi. Çabuk di ranmak lâzımdı. Çocuk çevik om Mamutlar geliyordu. Balçık renginde ki kümesi uzaklar kayalık gibi “npsolyunugö Beraber yürümesini . yavaşlati Savaşçı söyledi : — Tavşanoğlu köğücak, Tavşan bir köstebek gibi saklanmalı, Be” Ayrı gidecek: g Çocuk korkmuyordu. Hattâ # bile girerdi. O bir su samuru gibi mesini, dalıp çıkmasını bilirdi. ğm öteki kıyısında, kayalıkları manın arkasında sayısız sak yerler vardı: Karşılık verdi: — Tavşanoğlu kendini göste! cek! Kaya oğlu koşmağa başladı. 0) tavşan gibi çevikti, Şimdi ırmağif köşesini dönen yere, yarım © başladığı yere gelmişti. sel Belli belirsiz gürültüler işittir ra çatırdılar, vahşi haykırışlar» iniltiler, hizlanmalar, korkunç * malar yükseldi. Kaya oğlu durdu. : Yarım ada, düşmanlara sar" Yaban Domuz oğulları kafalar! çalıyorlar, karmları yarıyorlar; i sakları deşiyorlardı. Yaşlılar, K* lar, henüz yaşıyan bir savaşçı diye bağıran düşmanların kaçışıyorlarda. Her adımda bif iniyor, birok bir göğüs deliyord”, re yuvarlananların kafası "el makla, göğsü delinmekle işleri <8 Viyordu. “agi Birçok #aralardan kuvveti “yi nen bir gök ırmak savaşçı koymağa uğraştı. O nasıl ols# öl ti. Göğsünden oluk gibi kani” yordu, Gözünün birisi patlar ri ki de kanlara bulanmıştı. Artık mıyor bacakları titriyordu 1 (Devami .