3 EYLOL — ... ORMANIN KIZI Yahşi hayvanlar arasında ve Afrikanın balta girmemiş ormanla” | BN” ga ram Yazan: Rıza Sekib mx rında geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı | insan eti yiyen ağacın dalları arasında iki | insan iskeleti duruyordu . Bunların kafa | kemikleri ağacın — Ebülülâ! Dikkat et... Şim - diye kadar hiç görmediğin ve sa- na hiç bahsetmediğim bir yerden geçeceksin... Buradan geçerken çok dikkatli bulunman lâzım. — Nereden? — Şimdi geleceğiz. Karşa durmadan bıçağı ile ka-; İm, âdeta birer urgan gibi yolu! karşıdan karşıya kapamış sarma.! şıkları ayırmağa uğraşırken ilâve etti: | — Sen şimdiye kadar hiç et yi- yen ağaç gördün mü? — Hayır görmedim. Fakat işit- tim, — İşte göreceğin şey et yiyen ağaçtır. Bu ağaçtan koca Afrika da belki yalnız ormanımızda var — Garip şey... Bu konuşma bile Ebülülây: dü. şüncesinde tamamiyle ayıltma - mıştı. Oo: — Garip şey?.. Dediği zamanda dahi Karşaya| derdini söyleyip söylememek için kendisiyle mücadele ediyordu. Karşa gayet sakin bir sesle ce- vap verdi: — Bundan daha garip birşey Yoktur. Şimdi görünce büsbütün şaşacaksın. — Zannederim. Kaişa, lravvetli sarmaşıkları kessrke yol açmağa uğraştığı sı - râda uzaktan dallar arasın'lan gö rünen ve âdeta bir ahtapotu ha - tırlatan ağacın yere sarknış dal- larını gösterdi: — İşte, dedi, bahsettiğim ağaç tam benim yerimden görünüyor. Ebülülâ bu garip ağaç karşısın- da Karşaya söyliyeceklerini bir müddet için söylemekte, vazgeç. mişti. Bu ağaç hakikaten ga ipti. Yanına yaklaşmanın tehlikesini Böze alarak ilerledi. Karşa: — Ne yapıyersun Ebülülâ! diye seslendi. Deli misin sen... Yaklaş- ma! — En çok yaklaşacağım bu ka dar... Daha fazla değil merak et - me... Ebülülâ dalların yetişemiyeceğ: bir mesafede ağacın dört bir tara- İni d-'---—k onu iyice gözden geçiriyordu. Kalin g..desinin arka tarafını görebilecek bir yere varınca hay - rTetten donakalmıştı... Ne görü Yordu? İki iskelet!... Ebülâlâ hayretten ağzı bir ka Tiş açılmış ve gözleri çukurların ii fırlamış olduğu halde bağır - a: — İskelet var, Karşa! )skelet.. i tane... Karşa koştu. Hakikaten iki is - keletin dallar arasmdan sarktığı ayini. Kafa kemikleri yok- Karşa bunlarm eksilmiş olma #ma pek ihtimal vermediği için Bözlerini ağacın altında gezdirdi. İkisinin de kafa kemikleri yere düşmüştü. Uzaktan bile kolaylık - la farkediliyordu. Bunlar uzun, kavun biçimi kafa icemikleriydi ı nlardan da kolaylıkla anlasılı | tyordu. Bu zavallılar vaâşiler o - lacaktı, İyi yr dibine düşmüştü Kendilerini bilmiyerek ağacın dalları arasına kaptırmışlar ve ya vaş yavaş zamanla iskelet haline gelmişlerdi. | Karşa, bu uğursuz ağacın ya Jİ nında daha uzun müddet bulun - mağa lüzum görmedi. İnsanı si HABER — Akşam Postası sy ayyy Serseriler yatağı ciltleniyor Romanımızı biriktirmiş olan oku- yucularımızdan bunları ciltletmek is- tiyenlere: Eylülün 15 inci günü akşamına kadar Ankara Oeaddesinde Vakit kütüphanesine bir numara mukabilin de bırakmalıdırlar, Bu tarihten son - raki müracaatlar kabul edilemez. Ciltletme ücreti 10 kuruştur. po ygs yg yy nirlendirmekten başka birşeye yalg lâç fiatları hakkında ramıyordu. Ebülülâya seslendi: — Haydi, Ebülülâ, dedi. Gide lim... Burada ağacı seyretmekte mâna yok. Vaktiyle mağaraya var mış bulunmalıyız... — Gidelim Karşa!... Yürüdüler. Filler mezarıma gi. den yolun üzerinde çıplak ayakla rın bıraktığı izler fazlalaşıyordu. Karşa: -— Buraya yalnız gelmiyecek - tik. İzler çok... Kalabalık olduk . ları da muhakkak... — Ne yapmalıydık? — Fillerden birkaçmı, yahut aslanı getirmeliydik. — Gidip getireyim istersen... — Uzun sürer senin gidip gel- men... — Ne yapalım? — Sen dur burada... Ben biraz ilerden arar bulurum onu. — Pekâlâ... Amma getikme... — Gecikmem. Karşa Ebülâlâdan uzaklaştı Az sonra, orman içinde yayılıp genişleyen tiz sesini işitmişti. As- lanlarını çağırıyordu. Onlar . na sıl olsa, kulaklarına kadar vara cak olan bu sese koşup gelecek - lerdi. Karşanın biribirini kovalıyan haykırışlarına çok geçmeden ce - vap verilmişti. Aslanların inli yen ve yuvarlana yuvarlana oğul- dayan kükreyişleri belki de daha | şimdiden filler mezarlığında top lananları korkutmuş olacaktır. (Devamı var) 8000 liraya satılık bisküvi fabrikası Üsküdar Selâmi Ali efendi mahal. lesinde Aerbadem caddesinde 322 - 328 numaralı 353 metre omurabbat zemin üzerinde ve yüzü 32,60 metre uzunlu - ğunda iki kat kâgir bina ile İçindeki İngiliz Vikars markalı sabit makine- leri ve otomatik fırını birlikte satıla - ağından daha fazla malümat edin - mek ve fabrikayı görmek (İçin İstek - lerin Üsküdar İcadiye Çamlıca cad- desi 33 sayılı evde fabrika (sahibine başvurmaları. Çok beğeniliyor çok satılıyor Gece konuştu REŞAT ENIS Yu roman: Düşmüş erkek çocukların acındırıcı ve iğrendirici ha - yatlarını canlandırıyor. Be - yoğlunun, kamarhaneleri, bar- ları ve umumhaneleriyle bü- tün sefahet yerlerini anlatı- yor. Her kitapçıda arayınız bir tavzih Sihhat ve içtimai Muavenet Ve - kâletinden: (HABER) gazetesinin 31 —1—985 tarihli Usayısında; (ecza fiyatlarında vurgunculuk var.) başlı- gı altında okunan yazı üzerine keyfi. yet Sıhhat ve İçtimai Muavenet Mü - fettişliğine tahkik ettirilmiştir. Bu tetkikat gazetesi müdürü okuyuculardan bi - rinin şikâyeti üzerine kendisiyle tanış tığı Taksim eczanesi sahibiyle de gö- rüştükten sonra çıkan yazının yazıl - dığı ve bundan başka bir şey bilme - diğini, Taksim eczanesi sahibi ise İn- giliz müstahzaratının bir müddetten- beri piyasada (bulunmadığını ve bu yüzden sıkmtı çekildiğini ve yazının neticesinde; Haber| da bundan ileri geldiğini söylemiş ve bu suretle müstahzarların o üzerinde yazılı fiyatlardan fazlaya satılmakta olduğu ve vürgünculuk yapıldığı şek- lindeki ağır isnat sabit o olmamıştır. Bununla beraber müstahzaratm şişe ve kutuları üzerinde satış | fiyatları yazılı olduğundan bu yazılı fiyattan | fazla bedel istiyen eczaneler bulun - duğu takdirde müşterilerin hükümet | tabipliklerine şikâyetleri üzerine der- hal eczacı hakkında kanun! müamele yapılır. Keyfiyet bu suretle tavzih o- lunur. 40 kişilik mandolinata Şehrimizin tanımmış sanatkâr - larından mürekkep 40 kişilik bü-! yük bir Mandolinata takımı kurul. muştur. * Bu takım ilk konserini Kızılay Cemiyetinin Taksim bahçesinde! 7 Eylül Cumartesi günü ve gecesi için hazırladığı büyük Kermeste | vermeyi kabul etmiştir. Beyoğlu dördüncü sulh kaka! mahkemesinden: Terekesine mahkemece el konulan ! Kastamonu saylavı ölü Ali Rızanın uh tesinde bulunan: (1) Beyoğlunda A - yaspaşa mahallesinin eski Ebe, çık - mazı yeni Bahçıvan ve masraf nazırı sokağında eski (6) yeni (14) No, li ey ile bu evin yanında bahçe olarak kul- lanılan ve tapu kaydında (Fındıklıda Molla Çelebi mahallescinde Fedai çık. mazında eski ve yeni (2-4) No.hıola zak yazılı bulunan iki kıt'a arsa: açık arttırma sureti ile 30, 9, 935 pazartesi İ saat 14 te satılacaktır. Tafsilâtı: Ev bir bodrum ile zemin katı, birinci kat ve bir de çalı arası katından ibaret tir. Evin sahası (139,90) metre murab- bat ve bahçesi (230) metre murabba - ıdır. Zemini çini bir girildikte; ayrı ayrı iki kısım olarak kiraya verilecek şekilde (3) sofa (8) oda (3) helâ (2) banyo (2) mutfak (2) tarasa (1) bodrum ve ayrıca tavan a- rasında yerli dolaplar vardır, (Kıyme ti: 5145) liradır. Tellâliye resmi ve (- hale pulu müşterisine aittir, İstekli o- lanların gösterilen gün ve saatte kıy. metinin yüzde yedi buçuğu nisbetinde pey akçesi ile Beyoğlu dördüncü sulh hukuk mahkemesinde hazır bulunma- ları ve fazla malümat ve şartnamesini görmek ( İstiyenlerin 935 - 20 No, ile | mahkeme kalem'ne müracaatları ilân olunur. (14151) taşlıktan içeri | Dünya güzelinin peşinde... Fahrünname adlı eski # Nakleden: (Hatice Sürsuya) tarih romanından alınmış No.53 Ferruh, devirdiği kahramana dedi ki: — Seni öldürmiyeceğim ! Kalk... Müşterek düşmanlarımız geliyor. Ikimizi cekler. edelim. Atlar, ilerlemiş, her biri, yeni - den meydanın bir başına gitmiş - lerdi. İkinci bir hücuma da, Fer - ruh, çevikçe bir mukabelede bu - lundu, Bu sefer, dev adam alay etti: — Haydi, yahu... Sen da sal - dırsana... Galiba, ağır kılıcını kal- dıramıyorsun... Bü istihza üzerine, şehzade, kı hemi öyle bir savurdu ki, silâh, diklemesine, Mehlâ'nın koluna saplandı. Kan akmış, boğuşma şimdilik bitmişti, Ferruh: — Tedavi olsun da öyle.. Ya ralı ile boğuşamam... « dedi. Birkaç zaman Mehlâ tedavi al- tunda kaldı. Çadırlar hâlâ olduk - ları yerde duruyordu. Burası, bir panayır haline gelmişti. Herkes, kahramanlar tekrar dövüşecek hale gelsin diye bekliyorlardı. Nihayet, Mehlânın yarası iyi - leşti. Fakat, bu zamana kadar, biribirlerini, çadırlarında ziyaret etmişler, iyice ahbap olmuşlardı. Meydana crktikları vakit dost- ça selâmlaştılar, Bu sefer gürz ile muharebe edeceklerdi. Yaşı daha ileri olduğu için, ilk hücumu gene Mehlâ yaptı. Ferruh, savuşturdu. — Benim gürzüm yok. Senin - kini bana ver de atayım... - de . mesi üzerine, pehlivan kızdı: — Sen benim gürzümü kulla - nacak adam olmadın... Bu sefer, Ferruh, adam akıllı, kızdı: — O gürzü senden daha iyi kul! | lanacak olan benim... —Allah Allah... Ne münasebet? Bunu nasıl isbat edersin? — Gayet basit... Sen, onun bir ucundan tut, ben öteki ucundan tutayım... Kim çeker, ötekinin elin den alırsa, demek ki, o, daha eh- liymiş... Razımısın: Bu kadar mantıki ve makul bir teklifi, Mehlâ rededemedi. — Pekâlâ... dedi. Her ikisi de gürzü, birer taraf- tan tutarak çekmeğe başladılar. Galebe Ferruh da kaldı. Seyredenler, alkıştan, gökleri yerlere indireceklerdi. Çünkü cüsse itibarile bu kadar büyk bir ada - mın, tüy gibi bir delikanlıya mağ- lâp oluşuna hayret ediyorlardı. Hem de, bu dev, hiç de kof otma- dığını bildikleri Mehlâ idi... Dağ- ları deviren, zincirleri k:ran, orta- İ lığı alt ün eden Mehlâ.... Çok geçmeden, Ferruh, pehit-| vanı altma aldı... Artık, gürzü kafasma indirecek, beynini eze- cekti.. Ad, bunu fırsat bildi. Askerle- rini, sırtlanlar gibi, mağlüp kahra- manın üzerine üşüştürdü. Fakat, tehlikeyi gören Ferruh ayağa! kalktı, Kendimizi Mehlâya: — Senin taraflın olacağım... de mahvede- müdafaa Kendini müdafaa et! dedi. İki bahadirin birden karşı dur- duğunu gören askerler, çar naçar, geri çekildiler, Şimdi artık, peblivanları yanı- na Haman da gelmişti. Üç arkadaş oldular. Ferruh, Ad'a selâm yolladı. — İşte arzusunu yerine getir- dim. Onun istediği #lbette hakiki bir muharebe değildi. Mehlâ gibi bir pehlivanın ölmesine elbette ra- zı olamaz. Çünkü böyle adam, asırlar içinde bir tane yetişir!... Bana tesadüfen yenildi. Yoksa, as- lâ benden aşağı değildir... Müca- dele ettik, bizi gördüler. Haydi, artık kızını versin... Zira, Haman bekliyor. Padişahm etekleri tutuşmuştu. — Tabii, hakkıdır, vereceğiz... Azıcık sabretsinler! diye haber gönderdi. Bunun üzerine, üç kahraman da, şehrin civarında kurdukları çadırlarda beklemeğe başladı. Aradan epeyce zaman geçmişti. , Ne ses, ne seda. , Bir haber yoktu, Yine haber yolladılar. — Kızı, ne zarıan verecekler?., Vezir, cveap getirdi: — Bir padişah kızı öyle kolay kolay kocaya verilir mi? Çeyiz dü- züyoruz! Fakat, meğerse hilekârlar, kızı uzak bir yere kaçırmıia niyet et. mişler... Hatta kaçırmışlar bile... Lâkin, yerlilerden biri meseleyi fark etmiş, gece yrtsı usulla Fer- ruhun çadırına gelerek bu mesele- yi casusladı. — Müjde dedi, — Sana, istediğinden de daha fazla para veririz... |.âkin bizi ka- çırıldığı yere götür. (Devamı var) hakkımı İsterim!.. HABER AKŞAM POSTASI IDARE EV Istanbul. Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 214 Telgraf adresi; Istanbul HABER Yazı işleri telotonu : 21872 idarevellân , 124370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 2700 Xr, 730 ». 1450 ,, 409 so * aylık "Oo 300 İLÂN TARİFESİ Ticaret Wânlarının satın 12,80 Resmi ilânların 10 kuruştur. Senenk Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaas