S AĞUSTOS — 1985 JE YOLCULUK NOTLARI Seyahatin zevkleri Romanya ve Polonya toprakların - dan geçiyoruz, çoluk çocuk ve bir kaç arkadaş beraberiz . Kalabalık yolculuğun bazı iyilikle- ri ve fenalıkları var, iki tarafmıda biraz anlatacağım. Biribirlerini kay - betmeler hemen herkesin başından ge çebilir, Bu kaybolmalar partide yaşı küçük, orta ve ya, İlerlemiş olanların sayisiyle mütenasip olarak artıp ek - silebileceği gibi; tecrübeli, tecrübesiz; dikkatli, dikkatsiz, dikkafalı, uysal, a- celeci, yavaş olanların ölçüsüyle de değişiklikler gösterebilir. Herhalde böyle bir kafileye reislik etmeği hiç kimseye tavsiye etmem. İstanbulda bile cümbür cemaat gezintilerden ka- çarım, hele bu gezintilerin cuma pa - zar günlerine rastlamasından benim kadar korkan az bulunur diyebilirim. Bükreşten O kalkarkalkmaz ilk işim mevcudü gözden geçirmek oldu. Kös- tence safasından sonra, elinden gelse hepimizi biribirine köstekliyerek hal kanın ucunu bana vermek kuruntusu- na düşen küçük oğlum Güner, kont - rol işinde daha sinirli gözüküyor. Bu sinirlilik gittikçe artmak üzere ve bü- tün yolculukta devam ederek Günerin en iyi başarabildiği iş oldu. Onu gü- İer yüzlü ve rahat gördükçe kafilenin tamam olduğunu ve, telâşlı veya kav- gacı gördükçe kümede eksiklik oldu - ğunu hemen anlıyor, ve vaktinde ça - resine bakmağa koyuluyordum. Kalabalık yolculuğun bir başka üzün tüsü de gırtlak bahsinde: (Herkesin iştahına, arzu ve zevkine göre yemek Tistesi başardığınız dakikanın hatırası nı unutmağa imkân yoktur. İnsanla - rın günde üç defa yemek yemesinde ne büyük bir isabetsizlik olduğunu ve, ye- mekleri hap şekline sokarak bir defa- da yulturmağa çalışanların ne kadar haklı olduğunu, bu üzüntülerle karşı- VâŞikEK Sonra iman ile kabul ediyor ve, gönülden diliyorum Mevzu bulmakta sıkıntı çeken kari- katüristlere böyle kalabalık bir yolcu kümesinin sofrasına düşmek yeter, kı- saca ben de anlatacağım. Çorba deseniz, bir kısım aman gel- sin derken, bir kısmı yüzünü buruş - turur. Bir kısım çorbanın hassaların- dan bahseder, bir kısmı ise bu ne ol- duğu belirsiz su kütlesinin münase - betsizliğini anlatır. Etlere geçelim, kuzu pirzolası cin - sinden ateşte kızartılmaların yolcu - lukta hasretini çekenlere, bunun im - kâmsızlığındaki sebepleri anlatmak ka bil değildir. Çırpıcıya, Kâğıthaneye, sulara Çam ıca ve Yakacığa gidip hemen çalı - çırpı üzerinde işini kolayca görenle - re bu işte zorluktan (bahsetmek çok aykırı düşüyor. Şu her vakit en hafif yemek olarak seçtiğimiz tavuk eti bi- le, çatal bıçakla ayırmaktaki güçlük- ten ve, el ile sıyırmak imkânsızlığın. dan dolayı en ağır külfetler sırasma giriyor, Balık bahsi daha acıklı; ayıklama deyip geçmemeli, bu işi bir davet ma - sasinda usulü üzere (başarmak her kese nasip olmıyan bir muammadır; en büyük sıkıntıdan kurtulduğunuzu sandığınız bir sırada gırtlağınıza ya - pışan kılçık görünmez kazaların en belâlısıdır, Bilmem kılçıktan korkmı - yan var mıdır, yutkunursunuz git - mez, tükürürsünüz çıkmaz; eliniz er - mez, gücünüz yetmez; böyle bir aki - beti çocukluğumuzda hepimiz bir ke- re savuşturmuşuzdur. İş bu kadarla kalmaz, balığın taze olmaması daha uzun bir bahis teşkil eder, en hafif bir barsak bozukluğu ile kurtulmuş olduğumuzu bile düşün- sek, yolculukta en rahatlanacak yer olarak aradığınız kıyı köşenin daima başkaları tarafından işgal edilmesi gibi akibetlerin,ne feci gülünçlük - lere varabileteğini tasavvur edersi - niz. Halbuki yolculukta taze balık bul mak bir kısmet meselesidir. Sebze faslı daha az firaklı değildir, haşlamaya alışık olmayan biz şarkit- Tar, yolculukta salatadan başka ye - şillik yiyemiİyoruz. Listenin sonuna ge Yirsiniz; tatlılar sırasında komposto ve pastadan başkasını anlamak bil - mece halletmek kadar uzun sürer, şarka gelen bir garplı “kadıngöbeği,, gibi hiçbir münasebeti olmıyan tatlı isminden ne anlarsa, biz de bu tatsız ıstılahlardan ancak o kadar anlıya - biliriz. Hamur tatlıları ile muhallebi ve arkadaşlarma alışık gözler için bu tatlı boşluğunu doldurmak pek zor - dur. İçkiler hususunda ençok sıkıntı susuzluktan ileri geliyor, memba su- larmın en nefisine malik olan İstan - buldan ayrılınca, karaya çıkmış balık gibi çırpındığımızı, ve bir bardak su! için İstanbulda beş kuruş vermekten şikâyet ederken fazlasını bile seve se- ve razı olduğumuzu içimi çekerek ya- zıyorum. Arkadaşlardan biri her is- tasyonnun su musluğunda soluğu a - Nyor, yol uzun sürüp susuz kalınca, köpeklerin niçin dillerini dışarı sar - kıttıklarının sırrına erdiğini söyliye - rek bizi kahkahalarla güldürüyor. Yatmağa gelelim; yataklı vagona girenlere ne mutlu, ben elbiseyi çı - karıp uzanmağı, yarı uyku addede » rim. Yataksız seyahati yataklıdaki - Tere anlatmak, açın halini toka tarife benzer. Ter, ayak ve nefes kokusu, iki sigara dumanı arasında bunalan bir kompartiman kapısından içeri hiç ba- şınızı soktunuz mu? Altı kişilik insan salamurasını gözönüne getirin. Sarsıntı ve sıkmtı İle sersemlemiş bu zavallıları geceyarısından sonra seyredin, o zaman bir fikir ve bir hü- küm çikarabilirsiniz. Bir tarafta sı - zan, öbür tarafta borlıyan, yanında- kinin üstüne yuvarlanarak genişle - meğe çalışan, hele uykuda tekme, yum ruk atanların şerrinden kurtulmak i- çin koridorda nöbet beklemeği tercih eden böyle bir kafile ile seyshat her- halde grpta edilmeğe değmez! Yolculuk kalabalığınm bence bir tek meziyeti var, bavulların pek ko - lay aktarma edilmesi, ve hamal para- sından tasarruf! İstasyona götürülüp de İnip binme kaygısı çıktığı zaman denklerin azameti ve taşınmasının güçlüğü hiç hissedilmez olur. Karpuz sergilerinin önünde arabaların ne ko - Tay ve çabuk boşaltıldığını ve dükkâ - na nasıl bir maharetle (istif edildi - ğini bilir misiniz; işte kafile yolculu- ğunda eşya aktarması da hu kadar kolaylaşır. Romanyayı cenuptan Şimale doğru trenle geçiyoruz, hava tatlı bir sıcak- lıktan yağmur sıkımtısma doğru dö - nüyor. Bir çok ekilmiş tarlalar, bir çok kömür ve şeker fabrikalariyle meşhur şehirler takip ediyor. Birinci geceyi vapurda geçirenlere, ikinci geceyi trende yataksız geçir - mek mukadderse, Bükreşte dinlenme- ği tavsiye ederim. Sahah erkenden tren Lehistana giri yor. Kollarında siyah kordelâ taşıyan bütün Lehliler ölen şefleri Pilsudski- nin matemini tutuyorlar. Karkavdan pek az sonra Lemberg - ten geçiyoruz. Bu isimleri, dünya har- binin dört senelik bin bir faciası ara- sında bugünkü gibi hatırlıyoruz. Yıl - larca önünde ve etrafında yüzbinler - <6 İnsan kütlesinin o çarpıştığı bu o - yalarda eriyip giden vatan evlâtları - nm pıhtılaşan kanlarmı görür gibi o - Tuyoruz. Bu kötü tarihi çocuklarıma anlat - mak arzularımin boğazımda düğüm - Tendiğini hissediyorum. Bâkir bir ne - şe içinde gülüşen bu saf (o dimağları, gene onların saadeti için süpürge to - Zumu yiyen ağzımla zehirlenmekten ne çıkar! Teh gümrük ve vize kontrolları çok çabuk ve hafif geçiyor. Öğleye doğ - ru Alman topraklarında olacağız; ye- ni bir ruh ve sonsuz bir energi ile kay. naşan 65 milyonluk ilim ve sanat a - damını barındıran bu ülkeye merak ve heyecanla karışık bir his içinde ve gittikçe artan bir hızla ilerliyoruz. Dr. Keridun NEŞET HABER — Akşam Postası Mimar SI Yapılan araştırmalar Bizde ve başka memleketlerde nasıl yapılıyor? Hayvan cinslerinde vücuda na- zaran beyinin küçüklük veya bü-! de Dantenin kafa tası ve iskeleti yüklüğü nasıl zekâ üzerinde mü-| muayene için açıldığı vakit, İtal essir oluyorsa, insanlar da aynen! yan profesör Frassetto da bunu öyledir. Bazı ırkların kafa tasları) gözden geçirmek üzere çağırılan biçimsiz ve içlerindeki beyin'er del bilginlerden biriydi. tabiatiyle arızalıdır. ll Antropoloji diye tanman ilim,) safını elde edebilmek için kafa ta- insan cinsleriyle uğraşmakta vel sr üzerinde yapılan tetkikler bü- kafa taslarını tasniflere tâbi tut.) yük izlere yol açmıştır. Yukarda- maktadır. Türk ırkı, Brakisefaldir. Dün) rafından yapılmıştır ve Danteyi de haber verdiğimiz gibi, İstan -İ yandan göstermektedir. Dante, bulda birinci olarak Mimar Sina- nın mezarı açılmış, dahi san'at- kârın kemikleri muntazam olarak bulunmuş, çıkarılmıştır. Anado. ludaki öğretmenlere (mua'limle- re) de tamimler gönderilmiş, be- lediyelerin yardımiyle tarihsel (ta- rihi) mezarlarm açılıp (o bu'unan kemiklerin İstanbuldaki antropo- Halbuki Türkiyenin gündelik kâ-. loji müzesine gönderilmesi bildi- ğıt sarfiyatı 70 tondur, Fabrika, rilmiştir. Bütün bunlardan şu an-| çalışan elemanlar daha ziyade ih- laşılacaktır: Büyük medeniyetler.) trsas kazandıktan sonra istihsali Brsefaller tarafından (o kurul-| 45 tona çıkacaktır. Çünkü fabri - Müşür) Fakat bu uğurda uğraşmalar yalnız bizde değildir. Avrupalılar. Bandı va BöğLüİLE TEL sane da, dahi saydıkları büyük başları çalışamktadır. toprak altında çürütmekten, yılan- lara, çıyanlara yedirtmektense, hürmetle çıkararak, tetkik etmeği ve müzelerde saklamağı hem ak.| ve soda sanayimizin inkişafma la; hisse uygun, hem de faydalı! bulmuşlardır. Aşağıki yazıdan anlaşılacağı üzere, garp san'atının en büyük/““Ders olsun diye,, ©) üstadlarmdan Şair Dante'nin is- keleti mezarından çıkarılmış, üze- rinde araşıırmalar yapılmıştır. Son gelen bir İngiliz mecmua- sından aldığımız bu husustaki ma- lümatı aşağıya yazıyoruz: Kafa tasları üzerinde tetkikat- ta bulunmak, antrepoloji biiginle- rinin her yerde hükümet yardımla. riyle yaptıkları şeydir. 1933 yılmda Bolonya üniversi- tesi antropoloji profesörü F-asset- to, on üç yıl müddetle, meşhur da- hi şair Dantenin resimleri, yüz ka- lrbr, ve bakiyeleriyle uğraşmış ve eserler neşretmiştir. Dahi şair Dante, 1321 milâdi yılında Ravemra'da ölmüştü. Öl. Japonlar bir ka- rikatörü ciddiye aldılar Vaşington, 5 — Bir Amerikan mizah gazetesi geçenlerde Japon İmparatorunun bir karikatürünü neşretmişti. Japon resmi daireleri buna kızmışlar ve Amerika Hü - kümeti nezdinde teşebbüste bu'- lunmuşlardır. İş o kadar ciddiye alınmıştır ki, mezuniyetle mem « leketinde bulunan (Japon Elçisi süratle Vaşingtona dönmeğe mec- bur kalmış ve Amerika Hüküme- tiyle temasa başlamıştır. Mecmuanın sahibi ise gazeteci- lere şöyle demiştir: — Amerikada karikatürlerin manasını herkes anlar, Reisicum - hur Ruzveltin birçok karikatürü - nü neşrettik, Buna kızmak şöyle dursun güldü ve dostlarına ver - mek üzere bu mecmualardan bir- | çok satın aldı.,, nanın kabri niçin açıldı? Mezarlardan çıkarilan ve üç büyük derdi? Kafa kemiklerinde bu eserde, kuvvetli ve asil bir W fa olarak mülâhaza edilmekte” Kafanın beyni alan kısmı, tasi itibariyle göze çarpacak mahir tedir, Burnunun gemik kışın! da büyüktür. Dantenin diğer resmi, Dani nin Vela tarafından yapılmı# tü ve onun üzerine Danten'n * fasının çizilmiş şeklini göt“ Dantenin kendisine bu dere”€ “| gun olan bir büstü bulunmadiğ” söylerler. Izmit kâğıt fabrikasi düğü zaman 56 yaşındaydı. 1921 Şairin hakiki ve en doğu ev- ki resim, profesör Frassetto ta- izmitte yapılan kâğıt fabrikası | oynar. Onun için ve sevkiyat m9” şimdiki halde ancak © günde 35 | tai nazarından fabrikanın İzmi!” ton kâğıt istihsal edebilmektedir. | kurulması tercih olumuştur. Balkan (o devletlerinde fabrikalarının bulunmaması bif” deki fabrikalar da kâğıdı ucu” maletmeleri (yüzünden hari mebzül'miktarda sevkiyat yap?” ka bu kudrette yapılmıştır. e amli Şimdiki halde fabrikada: 30 yap kam keiiğükrike de gelecek esi bu vakit işlemeğe © başlıyacak” Bu fabrikanm i ami Memleketimizde kâğıt fabrika- | sryle ii em sının yapılmış olması kaolin, şap | gıt ihtiyacımı temin edebileceği miz gibi uzak yakm şark ve yardım edecektir, Kâğıt imalâtı i- | bütün yabancı devletlere de çin odun ve'soda , Büyük bir rol | cat yapabileceğiz. Kanser Tedavi ediliyormuş Fransız ve dünya tıp âlemi, ki yager M.Revelis'in kanser ser0 * Karısının burnu- nu kesmiş İzmir, 3 — Tepecikte Yıkık mektepte oturan at cambazı Hur- şit, karısı Ayşenin burnunu ve yü- zünün muhtelif yerlerini bıçakla miri Bilik için öneesli çalışı” kesmiştir. it e e Momin ünit lüle ae e çüncü istintakta sorguya çekilmiş- Hattâ söylendiğine göre M. R” tir. Hurşit ifadesinde: Birçok defalar bu işlerden vazgeç-| yırmağa ve bu müthiş mesini ve namus dairesinde otura-| yenecek seromu bulmağa muvsf” rak çoluk çocuğumuza bakmasını| fak olmuştur. Bu rivayet üzerin söyledim. Fakat o dinlemiyor, bil-| sosyalist meb'uslardan Monta$ * diği gibi hareket ediyordu. Bu ha-| non yanımda doktorlardan bir k” —— file olduğu halde kimyageri 2i7* Takas sulistimali | ret etmiş ve saatlerce süren me” Takas sulistimaline (ait 1200 | Jeki aytışmalarda (münakaşals” sayfalık fezleke ile ( 36,5 kiloyu | da bulunmuşlardır. bulan tahkikat evrakı bir ay evvel || Bir ân kimyagerle yalnız kon” Sekizinci Ihtısas Müddeiümumtli- | #an meb'us ayrıldıktan sonra 8" ğine £ verilmişti. Müddeiumumi | kadaşlarına heyecanla: fezleke ve tahkikat evrakını tet - | - — Rüya mı görüyorum bi! ; kik etmiş, suçlularm cezalandrıl- | Fakat bu adamın şöhreti Pastö “ malarını istemiştir. £ Fezleke ve | rünkünü geçecektir. Demiştir. dosyalar ilk tahkikatın o açılması | Doktorlardan biri de: isteğiyle makheme istintak —hâ - | — Muhakkak bu, tp âlemini kimliğine verilmiştir. bir ihtilâldir, diye cevap vermif Evrak gözden geçirildiktensson- | tİr- ra mahkemeye verilecektir. Suç,» | (Bugünkü Son Postadan a lularm bir buçuk ay sonra sorgu- mız bu habere göre Fransız KU, ya o çekilebilecekleri & anlaşıl «| Yağerinin elde ettiği di maktadır. nazaran kanser bundan sonrâ mamiyle kabili tedavi hastalık” mi girmiş bulunuyor. Şişli Etfal hastanesinde © Göz mütahassısı doktor in fa dinelGeimi | Kuponlarımız! sesi kürşısmön 52 mumarada, Mun- yene saatleri sant 15 ten 18 e kadarğ. saklayınız ZamaurmrmusimaastnizgakiaymamaN, Bunlar size hiç unamadığını şi - menfaatler temin eder.