30 Temmuz 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

30 Temmuz 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a a A mmm a m em en İl m a e m anl b AN karşı koyuyor, kendiisni Gi e ellerinden bir civa Beatris Ahmed Beyin i ? Dive baykırdı.. Bey azacık İtalyancayı Genç kızın ne demek ! iğini kavramıştı. ismenin nişanlısı mı?. da ne demekti? Yoksa bir mu yapmak istiyordu?. oracıkta sorup anlamak | Zaman gerekti. Halbuki Ah- Bey bir an önce ogenç kızı İ gemisine almak, Daltaba - i sürmek, kendisi de arka - i gelen Piyale Bey yetişmeden Aya fırlamak için acele ediyor- > Götürün!. İiye emretti , Genç kızı zorla Ahmed Beyin isnie attılar. 'akat bu iş o kadar çabuk ol - | İı. Beatris kendisinden umul - acak derecede kuvvet ve hır- gibi sıyrılıyordu. akat bunlar bir kişi değillerdi in sonra onların istedikleri ol- Beatris, Ahmed Beyin gemisi- | küpeştesinde, sımsıkı tutul. | $ bir halde idi. Ter içinde, kız- iktan titriyordu. o Vücudu o lâr kızmıştı ki ıslak elbiseleri- verdiği sovukluğu da duymu- Hu. Yoksa yalnız bu bile onun ima gecelerindeki bir güz #ağı gibi titremesine yetecek- &hmed Bey de kendi gemisine Wwiş, Daltabandan ayrılmıştı ... haltaban, kızgınlığını kendi tisinden ye gemicilerinden alır i sağa sola saldırıyor, küfürler Uruyor, kırıp geçiriyordu. Bir dakika içinde uzaklaşıp gitti . “üpeşteye dayanmış, son defa hedin gemisine ve ona baka « derin derin homurdanıyordu ha, neler obomurdandığını se duymuyordu. » Beni neden bırakmıyorsu « ? Ben Hüsmen reisin nişanlı - m.. Bırakın beni.. Beni Kızıl! aya pö'ürün, Hüsmen Re-| “Bötürün! İ teatris kendisini toplar topla - | $ Ahmed Beyin önüne doğru Mış, böyle yalvarıyordu. ihmed Bey ona, yarım yama - talyancasiyle: > Hüsmen Reisi nereden tanı - hin? Senin nasıl nişanlın olu- 02. Bizim bundan haberimiz ii... İye sordu. yale Beyle beraber Mesina - Hüsmen'in güzel bir İ-| ân dilberinin ardında Saler - | Araflarında olduğu kulağma mıştı amma, buna o zaman! fmamış, hattâ inanmamığtı.. İ UÜ Yazan: KADIRCAN KAFLI kendisini toplar taplamaz önüne doğru atılmış, yalvarıyordu Şimdi ise duymak bile istemiyor- | sığmıyor, onu tutan adamlardan du. Genç kız, söz anlatacak bir a- dam bulabildiği için:çok sevin - mişti., Hızlı bızlı ve uzun uzun anlat- mağa başladı.. Bunlar, vak'aları kurtulmak için çılgın gibi dövüşü- yordu. Âdeta onun yüzünde gemi- nin bir köşesi ufak bir savaş ye - rine benzemişti.. , Ahmed Bey: — Aptallar! Şu cılız mahlâkla sırasiyle biribirine ekleyen düz - başa çıkamadmiz.. Yâzık!. İ gün sözler değil, rast gele söyle - nen dağnık şeylerdi. Çünkü Be - atriş onları diziye koyamk için bekliyemiyecek kadar sabırsız - dı. Kurdoğlu Ahmed Bey bu 8öz- lerin yarısından çoğunu anlama- mıştı. Bu sırada karadaki savaş kızış- mıştı.. Dongassiyanın tepeye çıktığı, üç yüz Türk sipahisinin o- «u kuşatmak için koştuğu da gö- rülmüştü... Ahmed Bey genç kızı tutan a- damlara emir verdi: — Sonra konuşuruz bunları ... Götürün dediğim yere.. Beatris çırpındı. Kurtulamadı.. Sürükledile; Ahmed Bey, gemisini karaya yaklaştırmak ve savaşçılarmı ka - raya dökmek için acele ediyordu. Kumandalarını vermek için irkil di. Fakat tam bu sırada yanı ba - şmdaki zabitlerden biri: — Derya Kaptanı geliyor., Pi - yale Bey geliyor!., Diye haber verdi. Ne de çabuk yetişmişti. Ahmed Bey limandan demir alarak kör. fezzin ucunu kıvrılırken Piyale Bey: — Vira demir!.. Kumandasını henüz vermisti., Demek ki bilmeksizin şuracık- ta epeyce zaman eğlenmişti.. Daha çabuk toparlanmak iste - di. Kıç kasaradaki yerine gitmek için bir kaç adım attr.. Bu hırçın kız da amma zorlu şeymiş ha!.. Bir türlü ele avuca Diye homurdandı. Genç kızım kavga sırasında ki- zaran yüzünü, kızgınlıktan yaşa - rân gözlerini, tutmak istiyenlerin ellerinde ve kollarmda çelik bir yay gibi kıvrılan güzel vücudu - nu büsbütün alımlı buluyordu Dalmıştı... . — Ahmed Bey. Derya kapta - nı sana söylüyor! Bakım. Bunu da deminki zabit söyle - mişti, Sahiden Piyale Beyin gemisi - nin provasında ayakta duran dinç ve esmer bir yiğit avuçlarr - nı bir boru gibi ağzına dayamış: — Heecey!.. Kurdoğlu! Ne du- rursun? İleri!. Diye haykırıyordu. Ahmed Bey zaten ileri cekti, Fakat bu sırada, Piysle Bey, Ahmed Beyin gemis'nin güverte- rindeki kargaşalığı ve bu karga - şalığın ortasında kendis'ni kur - tarmak (için haykıran, dövü- şen, çırpınan genç kizi görmüş » lee Ne oluyordu?. Ahmed Bey böyle şeylerle mi uğraşıyordu. gide - Hemen dümenciye emir ver - mişti: — Kurdoğlunun gemisine a - borda olacağız.. Çabuk! Piyale Bey savaş sırasında böy- le şeylerle uğraşanlara çok kızar - dı. Hele böyle bir 6sirle başa çi- kılmaması ne demekti. Bu gibiler, eğer uslu durmazlar, söz dinle - mezlerse kırbaçlanır, sürüklenip götürülürdü, Bu kargaşalığın or » tasımdaki dişi mablâk nasıl bir şeydi ki, bu kadar kişi ile başa çı- kıyordu?. Kaptan başatrdası Kurdoğlu - nun gemisine bir kaç saniye de yanaştı, Piyale Bey kasaranın üstünde, en kenara kadar geldi. Oradan Ahmed Beyin gemisinin her tara- fı aşağı yukarı kuş bakışı görülü » yordu. O da genç kızı görmüştü, Güzel bulmuştu. Hem de çok güzeldi. Doğrusu «İ incitmeğe kıylmazdı (Devamı var) yapıldığı No. 78 peş Nakleden: / Hatice Süreuye) Hüma resmin Genç kız, bu manzarayı görün - ce âdeta bir fenalık geçirdi. Fer - yad edip bayıldı. Dadısı, bu hel karşısında son derece telâşa düş - tü, — Yarabbi! Ne belâya uğra - dim! Ben, kızı buraya derman için getirdim. Derd çıktı! - diye dövünmeğe başladı. Bayılan genç kızın oyüzüne su serpti. Bunun üzerine Hüma, göz- lerini açıp : “Ah, ah!,, diye inle- di. — Ne gördün? Ne oldu ki böy- le ah ve feryad ediyorsun? Beni | helâk mi edeceksin, kızım?. Kız: — Rüyada gördüğüm gencin resmini işte burada, bu duvarda gördüm.. Bak, sen, sevgilimin bir hayalden ibaret olduğunu #öylü - yordun. Eğer sahiden yalnız ha - yal olsa, kendisini Obu duvara nakşederler myidi? Parsa: — A kızım. Resim de hayal mahsulüdür.. O tasvir kimbilir hangi devirde yapılıp sonra bezi bu duvara gerilmişti. Şayet bu devirde bile yapılmış olsa, sey - yah ressam biri yapmıştır; Senin rüyada gördüğün adama benze - meşinden de bir şey çıkmaz. Çün- kü kusursuz güzellikler arasında biribirlerini andıranlar pek çok o- lur, Bu sözler, Hümayı son derece kızdırdı: — Ben senden derman arıyo - rum. Sen benim derdimi büsbütün arttırıyorsun. Haydi, çabuk her çareye baş vur. Ressamı bulmanın kolayma bak.. Dadı, çaresiz kaldı. Rahiplerin yanına gitti. Lâf açarak dedi ki: — Buraya, duvara bir iki tablo yapmışlar. Sultanımız ustalığını pek beğendi. Kimin tarafından yapıldığını öğrenmek istiyor. Rahipler: — O resmi geçenlerde Şarktan gelen bir nakkaş yaptı! - dedik - ten sonra, ressamm uzakta olma- | dığını da ilâve ettiler.. Ve, ressamın gayet terbiyeli, usta bir adam olduğunu da söyle- diler, — Aman, o, neredeyse hemen bulup getirin. Zanneresme Sultan efendimiz kendisine bir kaç tab- | lo ısmarlıyacak| Bunun üzerine Hurremi bulup getirdiler. Hurrem, Sultanım O ö- nünde lâzım gelen bütün tazimatı yaptı.. Gayesine yaklaştığı için son derece sevniiyordu. Sultan sordu:: — Bu resmi sen mi yaptın?. — Evet, ben yaptım. Hayalinden mi uydurdun?. — Hayır, sultanım.. Ben, çok gezen bir adamım.. Gezerken pek güzel bir şehzadeye rastaldım ., Onun güzelliği hayalimde nakş - olup kaldı. Zira, ömrümde ondan güzel hiç kimse görmemiştim. İlk Dünya güzelinin inde... #ahrünname adi eski Förisi tarım romanından alınmıstır No.19 kim tarafından nı tahkikettirdi. Hurremi buldurup getirtti fırsatta, onu kendime model ya » parak, İsa suretinde işte bu du- vara nakşettim. — Sultan dedi ki : — Ey usta ressam. Seni maha » retinden dolayı tebrik ederim ... Fakat bu resmin sahibini nerede bulmak kabildi? İsmi nedir? Ea- na anlat, Hürrem, bütün cerbezesini, ta- lâkatini takındı. Ferruhu adam - akıllı methetmeğe başladı. * — Bu resmin sahibi, bir şehza » dedir. Gayet büyük bir şahın oğ - ludur, Adına Ferruh derler. Ba - basına da Numan şah derler, Şe - birlerinin ismi Gülbandır., Pek güzel memlekettir. Sevgilisinin bü tarifte bir in * san çıkmasmdan dolayı, Hüma büsbütün memnun olduysa da “a İ caba beni sever mi? Beğenir mi? Yoksa başka bir sevdiği mi var?,, diye düşünmeğe başladı. Hürreme bir avuç altın vererek: — Aferin, ressam! Sen hem çok güzel konuşan bir insansm, tah * silli ve terbiyelisin, hem de sana * tini iyi tahsil etmişsin! — dedi. Lâfı böylece uzatıp Ferruhun evsafını daha sordu. Hürrem, za ten konuşmak, bu alâkayı arttır - mak stiyordu. O, bir sordukça öte ki iki söyledi. Böylelikle, genç kız, aşkını â * deta artık gizliyemiyecek hale gel- mişti, Sorup sorup (o “ah,, etmeğe başladı. Hürrem, aşkın genç kıza bir yangın alevi gibi sirayet ettiğini görüyor, memnun oluyordu. Mü » balâğa ile anlatıyordu. Parsa bu hali görüp ressam bulduğuna ve getirdiğine yüz kere pişman oldu. — Eyvah bu herif, kızın aklmı büsbütün başından alacak.. (Devamı var) HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi, ISTANBUL HABER Telefon Yazı 23872 idare: 24870 ABONE ŞARTLARI Türkiye | Ecnebi senem 1400Kr, 2700 Ke. gayim 730 ,. 1.50 , 3 aylık 400 so 1 ayık o 189 300 İLÂN TARİFESİ Ticaret Nânlarının misli MANA İİASI Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası

Bu sayıdan diğer sayfalar: