— |Şahin Yavrıısıı ZM Yazan: Kadir Can — Gardiyanların insafsızca kırbaçladıgı forsa zavallı Birdenbire başlarımı eğerek a - ğir ağır geçen forsaların sırasın - da bir karışıklık oldu. İçlerinden uzun boylu, zayıf ve çok — esmer birisi, durmuş, olduğu yerde sal - lanmış ve dizleri üstüne düşmüş - | tü. Gardiyan bir küfür - savurarak onun üştüne atıldı: — Şeytan götürsün seni!... Bu üçüncü oluyor!... Kalk!... Yürü, gemiye gittikten sonra ne yapar - san yap, istersen geber!... Diye bağırıyor ve kırbaçlıyor - du. Kırbaç zavallı adamın yüzün - de, boynunda, ensesinde ve çıp - lak kollariyle omuzlarında, uzun uzun mor çizgiler yapıyordu. Bir aralık başmı kaldırdı. Yalvarır gibi gardiyana baktı. Yanımmdaki arkadaşı onu kolun- dan tutmuş, kaldırmağa çalışı - yordu. Gardiyan kırbacı vurmakta de - vam ediyordu. Zavallı kürek mahkümu, bu se- fer ümitsiz bir halde ahaliye dön- dü. Şakağından kan sızıyordu, bit- kindi. Ali demindenberi bu zavalirya karşı sonsuz bir acıma — duyuyor, ileri atılarak onu l:umı'ıınulılı- na üzülüyordu. Fakat yüzünü görünce olduğu YORSE KK ” KK Yusuf!.. Kara Yüsuf f |” Diye söylendi. İki tarafımda 'duran iki adamı araladı, ileriye bir adım attı. İki adam hayretle ona baktılar. Ne oluyordu. O zamana kadar Yusuf ta ye - rinde doğrulmuş, gözleri Alinin bakışlariyle karşılaşmıştı. Bir sa- niye, zavallı ve ümitsiz gözlerin- de ışık parladı. Lâkin bir asker onun arkası- na bütün kuvvetiyle bir yumruk atmış, gardiyanla beraber ite ka- ka sırayâ sokmuştu. Başını çevirdi. Aliye baktı. Yü- rümek ve ona doğru koşmak istedi. Fakat bunu yapmadı. Et- raftakilerin arasında sürüklene - rek uzaklaştı. Demin önünde duran adamlar- dan birisi Aliye baktı: — Ne var?.. Kimdir 07... Diye sordu. Ali bir saniye duraladı. Sonra kendini topladı: — Bin Türk!... bir korsan!. Diye Büâedı Çabuk oradan ayrıldı. Forsalar tersaneye girdiler... Bütün gece düşündü: Valeryo- nun şatosuna kadar gitmekte bir fayda göremedi. Ondan evvel Yu- sufa yaklaşmak, onunla konuş - mak, beraberinde daha kimlerin bulunduğunu öğrenmek istiyor - du. Bunun için daha epeyce zaman Venedikte kalması lâzımdı. Parasını çok az harcıyor, saklıyordu. Ertesi gün erkenden gürek mah kümlarınım geçtikleri yola gitti. O- rada kendisi gibi bir iki çocuk da- ha vardı. Kara Yusufla tekrar karşılaştı. a'ebiadn Z e Babamı öldüren iyi Kara Yusuftu | Kesik kesik bıkı;lırlı sevinçleri -| ni birbirlerine anlattılar. Bu sıra -| da üç dört sıra geride başka biri -| sinin da ona dikkatle baktığını gördü. O da küçük Hüseynidi. O- nun da gözleri büyük bir sevinçle parlamıştı. bir ıcy. söylemek arzusiyle dolu idiler. — | Her halde Şahin Reisten bahse- deceklerdi. Ah, onlarla bir konuşabilse!.. Fakat bu o kadar zordu ki... Tersanede Büyük kanalın bittiği yerde Ve- nediğin meşhur Doçalar — sarayı, biraz ileride saat kulesiyle muh- teşem belediye dairesi, karşıda ko- caman Sen Mark kilisesi yükseli- yordu. Sen Mark meydanı günün her saatinde kalabalıktı. Çok zaman orada, alış veriş, pa- ra ve şeref üzerine kurulan bu zen gin cumhuriyetin Aristokrat dev - let reisleriyle, Senatörlerin, ku - mandan ve amirallerin yaptıkları merasim görülüyordu. O zaman muhteşem Venedik devletinin göz kamaştıran debde- besi, parlaklığı, bütün kuvvetiyle Bgöze çarpardı. Ali, oralara hiç uğramıyordu. Çünkü Kont Perini ile, babalığı Civani ile, şatoda tanıdığı ve ko- “nuştuğu bazı zabitlerle Imrıılış .ılıhıılıotlııyudı #,9.8 İkisi de ona Alinin Kara Yusuf - ve küçük | *Hüseyinle gözgöze geldiğinin ü - çüncü günüydü. Sen Sebastiyen caddesinden içeriye doğru üstü ba- şı yırtık, fakat çevik, on dört yaş- Jarında esmer bir çocuk hızlı hız- lr gidiyordu. Birinci, ikinci, üçüncü sokak- Jara sapmadır. Hele sol tarafta ka- nala yüzünü bile çevirmiyordu. O- yada uçları yukarı kalkık, arka ta- rafında şık ve mini mini köşkleri- le yüzlerce göondol vardı. Yolda kolkola giden iki sevgiliyi, deli - kanlı ve genç kızları gören gon - dolcular şöyle bağırıyorlardı: — Gelin!.. Sedirler geniş ve yu- muşaktır. Yastıklar büyüktür. İs-| | tediğiniz yere götürürüz. — Aşkın cenneti buradadır. Kimse sizi ra- hatsız etmez!... Kanalın karşı tarafından yük - sek konaklar görülüyordu. Onla - rın da kapılarında -şık gondollar vardı. Arada bir oradan bir ka - dımla bir erkek çıkıyor, gondola biniyorlardı. Denize açılıyorlar, ya hut kanalın içlerine, başka kanal- lara gidiyorlardı. Bazılarından ve süslü konakların pencerelerin- den, balkonlarından kitare - sesle- ri duyuluyordu. Ötede gevrek ve güzel bir ses şarkı söylüyordu. Esmer ve fakir çocuk bütün bun- lardan habersiz gibiydi. Dördün- cü sokağın başına geldiği zaman birdenbire yürüyüşünü yavaşlat - tı. Boynunu büktü, saçlarını eliyle | karıştırdı. İki tarafa sallanarak, yorgun, kuvvetsiz bir zavallı gibi, | ağır ağır gidiyordu. ' | — Köşeyi döndü. Yüzünü buruşturuyor, omuzla - yını titretiyor, bir hastadan fark - sız oluyordu. (Devamı var) HABER — Akşam Posfast veemreseL aK Ka KA YeA BeDkrmeYeEEK vererAaYenAr AAA senAE eei BÜYÜK DENİZ ROMANI :; SOY ADLARI [ Okuyucularımızın soy adlarını yazıyoruz Bayan Fikret Güvenç Güvenç — İstanbul posta baş müvezzii Bay Ahmet, Adana lisesi baş muallimi ve kimya muallimi Kemal, Akşehirde ekmekçi Şük - rü, İstanbulda Bayan Fikret, A - Bay Ahmet Güvenç danada Bayan Sudiye, Adanada | Bayan Aysan, Adanada Bayan | Kâmile, Akşehirde Bayan Zehra, Akşehirde Bayan Ayşe Tutu Olgaç — Akşam başkı evi ba- kanı Bay Ulvi Duran — Muallim ve muharrir Faik Sabri Kayabay — Bakırköy belediye- si fen memuru İhsan. Eroğlu — İstanbul telsiz telgraf dairesi memurlarından Saffet. Ozan — Balıkesir orta mektebi musiki muallimi Halit Bedi. Kutlu (*) Balıkesir vilâyeti te- lefon fen memuru Hüseyin Esat. Öner — Maliye vekâleti hukuk müşavirliği tetkik memuru Yahya, Günaydın — Mahir makas ter- zihanesi Yusuf Kemal. Timur — Fatih kıztaşı Salih e- fendi sokak 18 numarada Refik. >Alpsungur — Tophane Boğaz - kesende'86 nümarada berber Ah- met, Ertürk — Gümrük 3 numarali anbar memuru. Oktay (*) — Feshane fabrika- sı işletme âmiri mütekait binbaşı B. Sıtkı. Çığan — Sıvas vilâyet Ornavit köyünden Havuzlu han 9—11 nu-| marada bekçi Ömer. Alabay — Kasımpaşada Sinan paşa mahallesinde Yumuk - soka- ğında 15 numaralı evde Osman ve oğulları Aziz, Ömer, Ali. Binbay — Cibali tütün ( fabrikası sigara kâğıdı imalât me- meuru İhsan. Yaltuk — Beykoz maliye şube- si tahsil tebliğ memuru İsmail. Karabulut — Taksim Ayaspa- şa soka k çeşme 15 numarada Ba- yan Naciye. Gök — Alyans sigortt şirketin- de memurlardan Hüsnü. Başaran — Sigortacr Kemalet- tin Mustafa. Yurduseven — Kadıköy Şair Lütfi sokak 20 numarada — Ömer Feyzi, refikası Ayşe, oğulları Ve- dat ve Suat. Şark demiryolları yazıcı ve işçileri: Tunç — Baş ustabaşı Ali Etem. Unal — Yazıcı Mehmet Reşat. Aslanalp — Yazıcı Mustafa Kâ- Zzım, Fass — Yazıcı Nihat Esat. Oral — Yazıcı Semih Nevres. Sunay — Yazıcı Cemal Ahmet. “Çetin — Postabaşı Hasan Tah - sin. Sarı — Postabaşı Hasan Ahmet! Acar — Postabaşt Ali Süleyman. Özbey — Pastabaşı Şerif Emin. Yılmaz — Postabaşı — Ahmet! Mustafa. Eren «— Odacı — Ahmet Sadık. Yedikule Yıldırm — Manevraci 'Muhar -| LNT TT TCT Y Za Aka Gunduı Bir gece boğuşmasıdır başladı. Yüz bin kişi, yüz bin kişinin gırtlağına.. Öteki yüz bin kişi, be- riki yüz bin kişinin bağrına atıl- dı. Tabancalar, makineli tüfekten daha çabuk işliyor. Kasaturalar hart! Harrrt! diye tok sesli bir hatırdı ile yeri göğü kaplıyor. İnsan sesi yok.. İniltiler var. A- yakta durabilen mavi bir pus için- de görünüyor. Yere yuvarlanan mor bir karanlık içinde görünmi- yor. Bu şırıltı,'bu şarıltı, bu köpürtü ne? Ne mi? Nemi 0? O, bir, ulus türküsü, bir insan- lık sesidir. Diyor ki: (Öldürmeyin artık! Biliyoruz; sizler, başkalarının) (Kanı ile beslenirsiniz. İşte dört yıl oldu ki o) (Başkalarınm kanını içtiniz. Henüz doymadımnız mı?) (Öldürmeyin artık! Madem ki doymıyacaksınız, boşuna) (İçmeyin. Mademki yaratamı- yorsunuz, öldürmeyin artık!) Bir kaç hafta önce.. Aylı bir geceydi. Esocs bu sesi yiğit çavuşun kü- çük düdüğünden dinlemişti. Şimdi de fışkıran kanların şa- rıltısından dinliyordu. Ve gene, Aylı bir geceydi. Dağın duruğunda kıpkızıl bir harman gibi görünen ay, yüksel- dikçe ufalıyor, ufaldıkça mavileşi- ŞordusrrerA At syeani 4i — s4 p Ayaktakiler mavi bir pus için- de, yerdekiler mor bir karanlık i- çinde boğuşuyorlardı. Buna, birbirlerini öldürüyorlar- dı denilemez. Buna, bunları baş- kaları öldürüyorlardı, denilir. Esoes kükredi. İşte bu gece.. Ya yurdu, ulusu kurtulacak, veya gö- çecekti. İleri! Esoes. İleri! Askerler! İle ri! Kurtuluş! Artık zabit tabancalarında kur- şun, pusat yataklarında atacak ka! r| Mmamıştı.. Hart! Harrt! İşliyen sün rem. Yalçin — Postabaşi Reşat Sü - leyman, Akkuş — Pangaltı postahanesi baş m. Hüsünü, Öztürk — Pangaltı postahnesi tevzi m., H. Tahsin. Akkaya — Pangaltı postahane- si tevzi m. S. Vehbi. Akgün — Pangaltı postahanesi tevzi m. İshak Basri. Güngör — Pangaltı postahane- si tevzi m, Kadri. Akdemir — Pangaltı postaha- nesi tvezi m. İrfan, Bilcen Kumkapı maliye Ş. Tahsil memuru Ahmet, Özsoy Kumkapı maliye Ş. İcra memuru Necdet, Çelik alp Kumkapı mlııe 5. Veznedarı Adil a Çeliktuğ Kumkapı maliye Ş. Kâtibi Hakkı, Başkurt Kumkapı maliye Ş. Kâtibesi Hasna Derbent Kumkapı Mhaliye Ş. Tebliğ memuru Rıza Birişik Kumkapı maliye $Ş. Teb- Hiğ memuru Burhanettin Bitgen Kumkapı maliye Ş. Teb- Biğ memuru Hayri, Çanga Kumkapı maliye Ş. bek- llııııKiıııw J T: SOOO E ——__-/ Alma ve başka dile çevi Devlet yasasınca koruludu!. gülerdi, kasatturalardı. Aylı bir geceydi. - Aylı bir gecede insanlı lık şuyordu. Ay bu boğuşuşa verevlemt kıyordu. Ay, bu gece palyaço dahaçok gülüyordu. ” Kalay tepsisi biçimi ay! Mendebur ay! Sevgisiz V€ suz ay! İşığın söne! Çekil 01 Kapa suratını! Gece “uihı göstermesin bu bow 1 Hart! Hart! Hart! Hırf" Süngü hatırtısı, hr devrilenlerin ölüm iniltisi Esoes'in iki kolu, iki ,.ı' gunluktan sarkıverdi. Bir 89 ıııısıydı. Sol kolundan ve sol di? ? lrmılııı iki kılıç yarası almi Eıool yere kapaklandı: Dizinin acısı içine ııll!"’ Ne kadar baygın kaldığı” tiremedi. Gözlerini açınca — (p ki ay, tepesinin üstünde mektedir. Bir kaç saat önce lıırııl» bir kaç saattenberi birbiri! iki yüz bin kişiden ancak H yüzü henüz dinç kalmış, bot$ dan bıkmamıştı. Ay bile bıktı da yüksek den ağır ağır nimeğe hı.ııb’ Aylı bir geceydi. 4 Esoes sağ yanı ile ııırıııj rideki sargı yerine ulaşmak ! du. Ölümü istemiyordu, rini istiyordu. Yeniden -| yeniden boğuşmak için... , Omuzu bir gövdeye ç# Başını kaldırıp baktı. AY || vi ışığı altında akları fırlll çift gözle inip kalkan gördü. Bir mülâzim son verirken Esocese bakryordu' rt fırlamış bu bir çift gözü? ları dedi ki: - — Esoes! Sen olm böyle olmıyacaktım! Ürperen Esoes |Bılcnll geriye doğru süründü. (Devartif * çisi Hasan, Çeyzenen Kumkapı odacısı Mehmet. K Kenarları (*) işaretli "g rt evvelce başkaları ta lınmış isimlerdir. Salu" ğiştirmeleri fqddı olur. 'r Gazetemiz yuıcılırl’ Muhiddinle annesi N'b hiddin ve hıhrdqı I hiddin “Cinoğlu,, o simleri yerine bunun % şılığı olan “APAK,, Ç mışlardır. F Dikkat Bugüne kadarki mt dan şunu anladık ki Hf# ; yucularla ıyrıu muhab mecburiyeti hasıl M nun için bize wylM 4 leri mektuplar içindi kuruşluk bir posta pal K kendi menfaatleri lacaktır. Telefon