BÜYÜK DENİZ ROMANI — Şahin Yavrusu — ( Yazcer Kedir c — M7 | Yazan: Kadir Can Küçük Ali, gemiciler meyhane- sinde çalıştırılmıya başlanmıstı Yakın masadakiler bir şarkıya başladılar: İki gemi ile açıldık denize: Döndük şimdi yirmi gemile Hmana. Bakımn ne kadar mal getirdik, Ne büyük işler yaptığımızı bu gösterir.. Açık deniz gönlümüzü açar; Tasa nedir bilmeyiz.. Böytde işlerde tuttuğunu koparmak lâzımdır.. Balık avlarız, balık gibi gemi av larız. İkiyi üçe çıkarımca dördüncüsü kendiliğindengelir. O zamıan beşincinin vay haline. Hak yok, kuvvet vardır. Bulduğunu almak vardır, Nasıl almacağını sormak değil.. Bu, o sıralarda pek meşhur olan bir korsan şarkısı idi. Şimal kor- sanları için Almanca olarak ya - pılmış ve İtalyancaya çevrilerek “Akdeniz korsanlarının diline düş- müştü. Yoksa, Türk korsanlarının bi- ver atmaca, birer kartal gibi do- laştıkları Akdenizde, — onlardan başka kim gemi avlayabilirdi? Şarkı söyliyen üç dört kişiden sonra, bütün gemiciler de onlara uymuşlardı. Ali, basık tavanlı, pis, kalbe korku veren bu batak- ta şaşırmış gibiydi. Sesler duvar- Tara çarpıyor, - meyhanenin - içini yaman bir oğultu ile dolduruyor- du. Tezgâh başındaki koca karı o- nun yanına gelmiş, kulağından tutmuş, ilk masaya sürüklemişti. Orada boğ şarap şişeleri vardı.. Onları gösterdi. Ali, vazifesini anlamıştı. © aralık Pietro, yanında baş- ka ve ihtiyar bir gemici ile onun yanıma geldi.. İhliyar gemici bo- zuk bir Türkçe ile heceliye hece- liye ona şunları söyledi: — Sakın kaçayım deme!.. Bu- rada kaçarken veya kaçtıktan sonra tutulan esirlere hem engizis- yon işkencesi yapılır, hem de Sen Mark meydanında asılırlar. Zaten Ali de şimdilik kaçmanın faydası olmadığını kavramıştı. El- | bet çok gecmeden İtalyancayı, | memleketi ve oranın âdetlerini öğ- renecek.. Biraz da büyüdükten sonra, babasını kardeşini ve yol- daşlarını arayacaktı. Annesini hatırladığı zaman içi tıkanıyor, fırtınalı bir denizde, yapyalnız sularda çırpınan zavallı kadını düşünmekten korkuyordu. — Acaba basık burunlu zabitin attığı direk parçasını tuttu mu? Acaba ne kadar zaman deniz üstünde kaldı?.. Zaten hastaydı. Kurtuldu mu acaba... Diye kendi kendine soruyor, bunlara cevap veremiyordu. Aradan altı ay geçmişti ki artık etrafında konuşulanları anlama - ğa başlamıştı. Çok yoruluyordu. Fakat ne | de olsa geceleri rahatça ııyuyılıi-i liyordu. Karnmı doyuracak ka - dar ekmek bulabiliyordu. Yalnız, © kadar iyi çalıştığı, anlayışlı ol- duğu halde bir türlü patronun gözüne giremiyordu. Olur olmaz bahanelerle bütün gemicilerin ö - nmünde onu pataklıyor, tahkir edi- A yör ve bundan tat duyuyordu. Eskiden onun söylediği küfürle: vi anlamadığı için dokunmuyor - du. Fakat şimdi ne söylerse ma- nasını biliyordu. Pietronun bir kardeşi vardı. Kont Periminin kâhyası imiş. On beş günde, yahut ayda bir meyha- neye geliyor, arka tarafta, Piet- ro ile karısımın oturduğu odada bir kaç dakika konuşuyorlardı. Civani, kardeşinin tersine ola- rak sevimli, güler yüzlü, elli yaş- larında bir adamdı. Daha ilk gör- düğü gün Aliye gülümseyerek bakmıştı. Sonra her ziyaretinde onun hatırını soruyor, Pietronun kü- fürlerini işittikçe, Aliye vurdu - ğunu gördükçe, başını sağa sola sallıyor, kardeşine: — İnsaflı ol.. Yazıktır.. Daha “çocuktur bu.. Diyordu. Civani o gün de kardeini ziya- rete gelmiş, kapıdan henüz gir - mişti. Pietronun aksiliği üzerinde idi. Ali, içinde bir şarap şişesile üç bardak bulunan bir tepsiyi en köşedeki masaya götürüyordu.. Yol üstünde oturan bir sarhoş bir- denbire yıkılınca ona çarpmış, tepsiyi de içindekilerle beraber yere yuvarlamıştı. Şişenin ve bardakların kırılma- sından çıkan ses, Pietronun bey: nine yıldırım gibi çarpmıştı. Tez- | gâhm arkasından fırlamış, kanlı gözlerle Alinin üstüne yürümüş, hiç bir şey sormadan: — Aptal yumurcak.. -Allah belânı versin senin?.. Diye fena halde dövemğe baş- lamıştı. AÂlinin sabrı kalmamıştı. Bu haksızlığa dayanamadı. Henüz patronun ilk tokatımı yemişti ki çelik bir yay gibi gerildi; bütün kuvvetiyle Pietronun karnına ya- man bir tekme vurdu. Zalim odam olduğu yerde sendeledi, sırt üstü yuvarlandı. Etraftakiler olup biteni gör - dükleri için Aliye hak vetiyorlar- dı. Adamın düşmesiyle beraber herkes kahkaha ile gülmeğe baş - Tadı. Pietro doğruldu. Gözleri dön- müş bir halde yeniden Aliye hü- cum edecekti. Fakat birdenbire aralarına birisi girmişti. Al; bu adama baktı, ; Civaniyi tanıdı. — Kardeşim Pietro!. Kendi - ne gel.. Bu halinle ıulıınç oluyor- sun!... Ben hepsini gördm, zaval- h çocuğun kabahati yok... Sana, onun yaptığı ziyanın üç mislini | vereceğim... Diyordu. — Allah belasını vers'n!... Is- temiyorum arlık... Şeytan götür - sün onu. Hemen yarın pazara götürüp satacağım... Katır gibi tekme atıyor insana!.. — Peki, anladık... Satarsın.. İstersen ben alayım.. Kaç altın istersin?.. Söyle!. Çabuk söyle. Pazarlık yapmıyacağım.. Pietro birdenbire değ'şmiş, yü- zü gülmüştü. — Sende para çoktur. Zaten Si ni B Pratik ayat Bilgisi Nakıl ve tercüme hakkı mahfuzdur Yazan: M. Gayur & 759 — Boston BOSTON — İngilizler tarafından icat edilmiş olan bir nevi danstır. Mo- tifi vals ise de bütün kadanslara uya- bilir. Dönerek oynanan diğer danslar kadar yormaz. Boston geniş ve az ka- Tabalık salonlarda oynanmalıdır. Bostonda kavalye dansı idare eder. Elini ayası yupışmak şartiyle dansü- zün arkasının ortasına kor ve hafif bir tazyikle dansüze ne tarafa ilerli- yeceğini işaretler, Gerek yürürken ge- rek dönerken dansüz daima ileride gi- der, Boston adımıı üç zamanlıdır. — Sağ veya sol bacakla başlanıldığına göre yürüyüş bir tarafa veya diğer tarafa olur. Adım sadedir. Taksim tarzı şu « dur: Sağ bacak evvel hareket edince: İ- ki ayak bir hizada iken sağ ayak sürü- nerek ileriletilir. “2,, sol ayak ayni su- retle kaydırılarak sağ ayak hizasma götürülür. “3,, topuklar yaklaştırılır. Ayak parmakları az aralık olmalıdır. Soldan başlanıldığı zaman adım aynidir. Fakat İlk hareket sol ayaklk yapılır. Geriye adım ayni suretle ya - pılmalıdır : “1,, sağ veya sol ayak geriye götü - rülür; “2,, ileride kalan ayak geride olanın hizasına çekilir; “3,, topuklar birleştirilir. Bostonun iki güç noktası dönmekte ve ayak değiştirmektedir. Bostonun devri dört defada yapılır. Yani her mezuradan sonra- rubu da- ire dönmelidir. Meselâ: Sağa dönmek için; “1, sağ ayağı sağa götürüp sol ayağı yaklaştırmalı. Ayak uçları üze- rinde bir “sağa dön,, yapmalıdır. “2,, Sol ayakla geriye bir adım atarak sağ ayağı solun yanına yaklaştırmalıdır. 'Ve topuklar: jizerinde sağa vubu dai- relik bir devir yaptralıdır. 3, ilk ha - reketi tekrarlamalıdır. “4,, ikinci ha » reketi tekrarlamalıdır. O vakit ilk alı- nan vaziyete tekrar gelinmiş olunur. Ayak değiştirmesi tam devrin lera- sından sonra yapılır: Tam devrin dör düncü hareketi yapılınca ki buna sol ayak geri alınarak başlanmıştır. Sol ayağı tekrar geri götürmeli ona — sağ ayağı yaklaştırmalı. Sonra sol ayakla ilerilemelidir. Böylece değişiklik ya - pılmış olur ve sağ yerine sola dönü- lür. İyi bir dansör, danslzde söylemek istemediği yorgunluk hali müşahede ederse herhangi bir dansı hemen Bos- tton mezuraları yaparak — değişti- rir, (Devamı var) lıını da hiç hayrın dokunmaz... Ver on altın da senin olsun bu yumurcak!.. Bana da zararı var faydası yok.. *«— Sen kaça almıştın?. —Sekiz altına almadımsa na- müussuzum.. Altı. aydanberi de prensler gibi meşhur sözdür: Kargayı besle de gözünü oysun!. Etrafta fiskoslar, oldu: — Yarım altına aldığını bura- da kaç defa bağıra bağıra söy - ledin. — Pietro namuslu adamdır. — Hele hiç yalan söylemez.. — Sattığı şarap bile yarı yarı- ya halistir.. Biraz sonra Pietro avucundaki on altını büyük bir hırs ve sevinç- le okşuyordu. Ali ise Civani ile beraber arabaya binmiş, şehir - den çıkmış, yeşil kırlardan ağaç- h tepelerin yamacından, deniz kenarından geçerek büyük bir şa- toya gidiyordu. Hayatında veniden bir dünya açılıyor gibiydi. gülüşmeler (Devamı var) büyüttüm . — Zaten | Almanya gızlice silâhlanıyormuş Sar meselesi etrafında Hitler, Göbels ve Hitlerin hususi dostu Ceneral Ribentrop'un — söylediği nutuklarda müşterek bir nokta var. Almanya silâhlarda müsavat istiyor. Almanya müsavat olma - dıkça ne milletler cemiyetine, ne de silâhsızlanma cemiyeti konuş -| malarına iştirak edecektir. Ve gerek Fransız, gerek Belçi - ka ve gerek diğer memleket gaze - teleri bu nutuklara şu ilâveyi ya - pıyorlar: “Almanya diğer milletlerle mü- savat istiyor. Ve bu müsavatı yal- nız lâfzan değil, filen de istiyor. Bunun için şimdiden calışıyorlar. | Almanyanın bütün fabrikaları seferber edilmiştir. Hepsi top, tü-| fek, tank ve tayyare yapıyorlar. Silâh imal eden fabrikaların en| büyüğü meşhur Krupp fabrikala- rıdır. Essen'deki Krupp fabrikala- rı büyük harpten evvel dünyanın en büyük silâh fabrikaları idi. Al- manya ve müttefikleri bütün dün- yaya karşı yaptıkları dört senelik muharebede kullandıkları silâhla- vt ve cephaneleri bu fabrika yap- mıştır. 42 lik meşhur topları bu fabrikalarda dökülmüştür. Bütün dünya için bir sır olan Alman çe- likleri burada yapılır. Harpten sonra bu fabrikalar si- lâh yerine madeni inşa, makine ve demiryolu levazımı yapmağa baş- ladılar. Ve bu çalışma Hitlerin ik- tidar mevkiine geçmesine kadar aşağı yukarı devam etti. Hitlerin ilk yaptığı şey, bu fab- rikaları tekrar eski vaziyetine ge- tirmek oldu. Şimdi dünyanın en büyük ölüm fabrikası tekrar diril- di. Ve müthiş silâhlar yapmağa başladı. Yalnız bu silâhların imali esna- sında çok kurnaz davranılmakta- dır. Meselâ imal edilen bir topun muhtelif parçaları, muhtelif bina- larda yapılmaktadır. Her binada yapılan parçalar nihayet birleşti- rilmekte ve başka gizli bir fabrika da hakiki ve tam bir top haline ge- tirilmektedir. Her kısımda çalışan amele diğer kısımda ne olup bitti- ğini ve yaptığı şeyin neye yarıya- cağını bilemediği için bütün bu ça- lışmalar gizli kalabiliyor. Umumi harp esnasında Krupp fabrikalarında 7000 kişi çalışırdı. Harpten sonra silâh imalâtını kıs- men tatil ettiği için amele miktarı 4800 & düşmüştü. Şimdi Hitlerle beraber bu adet yeniden 6000 € çıkmıştır. Amelelerin aldığı para da yük- selmiştir. Harp esnasında amele ayda 80 mark alırdı. Bu miktar 1932 de 22 marka kadar düşmüştü. Şimdi ise yeniden 129 marka ka- dar yükselmiştir. Sanayi ihracatı eskisine nisbetle yarr yarıya azal- dığı halde bütün fabrikalar işleri- ni ikişer misli çoğaltmışlardır. Ve amelelerine hiç bir zaman verme- dikleri yüksek ücreti wermektedir- ler. Acaba bu fabrikalar ne hesa- bına işliyorlar? Şüphe yok ki, Alman ordusu he- sabma... | Harpten evvel gene silâh imal| met dolayısiyle devren $? eden bu fabrikanm bir kısmr Ver-| İstiyenlerin Aksarayda *” say muahedesinden sonra kapatıl-| misyoncusu Rifat Beyt © mıştı. Şimdi yeniden açılmış ve! ları. (SAEİ dikkate değer “ifşaat,, yapıyo! | | | bu derece çoğalmasına imkân |" T | dan sonra makineli tüfekler kapının üstüne kocaman bir? “Ayv silâhları fabrikası,, Yaftası yapıştırılmıştır. B binlerce amele harıl harıl çalışmaktadır. Almanlarda *” bir kaç ay içinde av merakl tur. Av silâhları diye buradâ ! kemmel makineli tüfekler t maktadır. Yoksa' Almanlar P avlanacaklar? Sonra gene ayni fabrika 150.000 av fişeği (!) ve 1800 yapıyor. | Bundan başka, Almanyanift çok fabrikaları Versay muah sinin kendisine menettiği yapmakta tereddüt etmiyorlar: Meselâ Pintch havagazı !* kası geniş mikyasta zehirli yapıyor. * Daimler — Benz fabrikası * p, | mobil ve kamyonlarla tank ve zırhlı otomobil de yap Diesel motör makinesi, ti bahirler için yepyeni bir model şif ve imal etmiştir. Göring'in ” zurunda yapılan tecrübeler fe' lâde müsbet bir netice vermii: Bütün Alman yolcu ve ti tayyareleri iki saat içinde m birer harp tayyaresi haline g leri işten bile değildir. Almanya çoktan Versay hedesini bilfiil kırmış ve ıı[y ma yoluna girmiştir. Keni 1 bir mazlüm gibi göstermeğe © şan Almanya belki bugün Fi lardan daha kuvvetlidir. Hitler, Göring, Gobels ve Kıf fabrikalarının müdürü Von P len — Harlach Almanyayı baştan silâhlandırmışlardır.,, | Üsküdar hukuk hakimliğ' den: Kadıköyünde İbrahim ağa hallesinde İbrahim ağa çeşff” caddesinde 13 No. lu hanede riye Hanım tarafından ayni halde sakin iken 329 harbi umumiye iştirak ede!l daha avdet etmediğinden baf kocası Mansur efendinin kı ğımnı ve aralarındaki evlili; hini ba istida talep ef!leındık rine yapılan ilânlar bir netict , mediğinden mumaileyh Tn Efendinin kayıplığına ve diye Hayriye Hanım ile daki evliliğin feshine dair 15 — 1934 tarihinde verilen K , bir sureti alâkadarlara “”i’ )"— d kamına kaim olmak üzere 4 keme divanhanesine asıldığ! ”| keyfiyet gazete ile de ilân (3468) _"____./ j Devren satılık / g KIRAATHA K İstanbulun en ıılek bir büyük bir kıı'ııllıılli