4 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

4 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ankara telefonu ı (Baş tarafı 1 incide) —— Maliye vekâletinde — yeniden bir hazine müsteşarlığı ihdas olu- nacak ve buraya maliye teftiş he- yeti reisi Cezmi bey getirilecektir. Emlâk Bankası Umum Müdürlü- ğüne d> gümrükler ve inhisarlar müsteşarı Adil veya maliye müs- teşarı Faik beylerden birinin ta - yin edilmeleri muhtemeldir. Güm- rükler umum müdiri Cemil beyin de Şürayı Devlet âzalığına tayini ile yerine gümrük ve inhisarlar ve — kületi teftiş heyeti reisi Muammer Beyin tayini söyleniyor. Bundan başka maliye vekâleti umum müdürleri arasında da bazı tebeddüller yapılacağı — şayidir. Bu arada emlâki milliye müdürünün de başka bir vazifeye tayin olunacağı söyleniyor. Muhacır evleri Ankara, 4 (Hususi Telefon - la) — Elâzizde kırk iktisadi mu - hacir evi yapılacaktır. Evlerin be- heri 515 liraya mal olacak, üç ay- da bitecektir. Hafriyat için müsaade Ankara, 4 (Husust Telefon - la) — Fransız ÂAsârı atika enstitü- asü âzasından Dövanbal, İzmir Ak- hisarı yanında ve Temnosta son - — daj yapmak için hükümetten mü- saade almıştır. Mimar Senol tarafından Mene- | men yanındaki Lârisa harabesin - “de yapılan hafriyat ta — bitmiştir. — Neolit devre kadar muhtelif kül - tür tabakaları keşfedilmiş ve bu- lanan eserler İstanbul âsârr: atika müzelerine gönderilmiştir. Bu su- retle Garbi Anadolunun Milâttan — 8— 4 bin sene evvelki tarihi ay- dınlatılmeştrr Hilâl idadisi mezunları Ankara, 4 (Hususi Telefon - la)—Maarif Vekâleti talim ve ter biye dairesinin gösterdiği lüzum üzerine işgal esnasında yanan İz- — mir Hilâl İdadisinden şehadetna- — moalan efendilerin isimlerini gös teren bir listenin hazırlanmasını | ve vekâlete gönderilmesini — iste miştir. Evvelce şehadetname al- — mış olanlarla bundan sonraki ta - lepler bu liste ile karşılaştırılacak tir. ikmal imtihanları — Ankara, 4 (Husust Telefon - la) — İlk mekteplerin ilkmal im - tihanları 10 Eylülde başlıyacak, 20 Eylüle kadar bitirilecektir. Belediye intihabı hararetli | Ankara, 4 (Hususi Telefon « | la) — Belediye intihap encümeni — bu sabah vali Nevzat Beyin riya - setinde ikinci içtimamı yaptı ve | intihap defterlerinin tetkikile meş | gul oldu. ç Belediye intihabı dört sene ev- velkine nazaran daha hararetli ve daha alâkalı bir şekilde — yapıla- cak, radyo ile Hamallar pazarmm - — da, Hâkimiyeti Milliye meydanım- — da konulacak kürsülerle halkın reyini kullanması hakkında — tuklar söylenecektir. — Nakil ve becayiş edilecek b muallimler — Ankara, 4 (Hususi Telefon - la) — Ankara Maarif Müdürlüğü nakil ve becayiş edilecek muallim /— lerin listesini hazırlıyarak — vekâ- /| lete vermiştir. Listeye göre, 20 muallim nakil, 10 muallim beca- / giş edilecek, 4 muallim de inzibat komisyonu kararile — değiştirile- cektir, umum | Iki kaza Bir çocuk yanarak öldü, bir amele parmaklarından yaralandı 1 — Bu sabah Fener caddesin- de Aptullah efendinin bıçkı fab- rikasında çalışan İhsan efnedi, ça lıştığı makinenin destere kayışı - nın kopması yüzünden parmakla- rından yaralanmış ve tedavi edil- mek üzere Balat musevi hastane - sine kaldırılmıştır. 2 — Aksarayda, Mustafake - mal paşa caddesinde Yakupzade apartımanımın ikinci katında o- turan Zühtü bey ailesi Neyyir ha- | nım, mutfakta meşgul olduğu bir sırada dört yaşındaki kızı Neclâ, havagazi borusunu sökmüş ve boruy sökülünce içinden çıkan kaynar su çocuğu haşlayıp öldür- müştür. Celâl Bey Bu sabah Edirneye gitti İktısat Vekili Celâl bey bu sa- bah trenle Edirneye gitmiştir. E - dirneye, İş Bankası Edirne şubesi- nin açılma merasimine riyaset et- mek üzere gitmektedir. İş Banka- sı Umum Müdür vekili Muammer, Ticaret Umum Müdürü İsmail Hakkı, Edirne meb'usu Şakir, Türkofis müdürü Kurt Oğlu Faik Yüniş müdiri Mahmut beyler Ce- lâl Beye bu seyahatinde refakat etmektedirler. Banka şubesinin a- çılma merasimi yapıldıktan sonra Vekil bey Alpulluya giderek yeni pancar mahsulünü işlemeğe baş - İryan şeker fabrikasını ziyaret e - decektir. Celâl bey cuma günü ğ Şirketi Rıhtım (Baş tarafı 1 incide) | dir, Şirket müdürü ayda iki bin | beş yüz lira almaktadır. Verilen | malümata göre, ecnebi memurla- ra verilen fazla maaşların bir kıs- mı bütçede malzeme mübayaa masrafı olarak gösterilmektedir. Mübayaa defterinde paralarım sar fedildiği yer gösterilmekte, fakat sarfiyat dosyasında faturasına te- sadüf edilememektedir. Diğer taraftan aldığımız malü- mata göre, Rıhtım Şirketi müba - | yaa işi tahakkuk ettiği için bazı | memurlara yol vermiştir. İlk ola- rak sekiz memur çıkarılmıştır. Şirket meclisi idare âzaların - dan avukat Osman Necati Bey dün kendisini ziyaret eden bir mu harririmize demiştir ki: | “— Şirketteki ecnebi memurla- /| rın pek fazla maaş aldıkları doğ- rudur. Üstelik hersene memleket- lerine giden memurlara harcırah | ta verilmektedir. Türk memurla - rına ayda âzami 200 lira verildiği halde ecnebi bir mühendise ayda bin, muavinine de beş yüz lira ma aş verilmektedir. Meclisi idare âzalarına verilen ücret ise yetmiş üç liradır. eeti Dr. Hafız Cema! Pahili hastalıklar - tehassısı Cuma ve pazardan başka — günlerde Gleden sonra saat 2j de 6 ya kadar Istanbulda Divanyolunda (118) nu- maralı bususi kabinesinde — hastalarını kabul eder. Muayenehane ve ev *5'> fonu: 22395, Yazlık ikametgâh telefonu Kandi'i | HABER — Akşam Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macera, Süleyman, etrafının on beşten fazla adamla çevrildiğini görün ce, Morise: — Yavuzla beraber, Nile atla.. diye bağırdı, Bu arada kendisi de Hergülle beraber suya fırladı. Süleyman ve Hergül, kollarınm bütün kuvveti le açılıyorlardı. Ve Blanş Allartli' ye doğru ilerileyorlardı. Ona kü rekçinin kendisini kayığa çıkar mak için uğraştığı bir sırada yetiş tiler.. Hergülün kuvvetli kollarına ta hammül edemiyen Hartumlu kü rekçi, bir müddet nehrih suları içine gömüldü. Az sonra, Nilin üzerinde boğul muş bir ceset yüzüyordu. Hergül, halsiz düşen Allartiyi bir koluyla yakalıyarak on metre kadar ileri deki sahile sürükledi. Kayıklardan dehşetli bir kur - şun yağmuru başladı. Fakat, hiç kimse onları yakalamak için suya atılmamıştı. Her ân bir harp tehlikesi mevcuttur (Baş tarafı * incide) ki sürat hudutta bulunan halkta v Harbe daima hazır bulunma - yız. Milli müdafa işini yarma bırakamayız. Bugün bile harp zuhur edeceğini daima hesap et - meliyiz. Askeri bir millet olduk ve hat- ta diyebilirim ki, militarist bir millet olduk. Vatana her türlü fedakârlığı yapmağa hazır olan cengâver bir milletiz. Bütün hayatımızı, iktısadi, si - yasi ve ruhi kaynaklarımızı as- kerliğin ihtiyacına sarfedeceğiz. Harp milletley arasında bir temyiz mahkemesine teşbih olun- muştur. 4 Madem ki bütün milletler mü- tebellir bir şekil alamıyor ve kuv- vetlerinin kendilerine ilham etti - ği yolu takip ediyorlar, — bütün konferanslar ve protokollara rağ- men harp denilen hadise, beşer ta- rihinin menşeinde kalmakta ber- devamdır. Bir devlet, beynelmi - lel sahada mevkiini ancak kuv -« vetleri ile gösterebilir. Bu yolda | bunlardan daha iyi bir tarif ve i- zah bulunamaz. Eeğer yarın bir harp zuhur e- derse ve millet silâh başına çağrı- |lırsa bütün vatan evlâtlarımızm, ferdi vahit gibi bu emre imtisal edeceklerine şüphe yoktur.,, -1,500,000 bekâr Alman (Baş tarafı | incide) İşsiz bırakılacak genç - kızlar, ev işlerinde çalıştırılacaktır. Bu suretle şimdiye kadar yardımla geçinen aile sahibi işsizlere veri - len paradan tasarruf edildiği gi- bi, umumi işsiz yekünu, bir mil- 38 — Beoylerbeyi 48.. yondan fazla düşmüş olacaktır. : İ kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR Tefrika No, 25 Büyük sazlarla sımsıkı örülmüş sahile geldikleri zaman kurşun yağmuru hâlâ devam ediyordu. Hergül büyük bir meharetle saz - lar arasına gömüldü; ve kurşun- lara hedef olmaktan kurtuldu. Hergül sazlar arasından sahile çıktığı zaman Blanşın kolundan yaralandığını görmüştü. Az sonra kendisinin baldırından hafifçe yaralandığını hissetmişti. Kayığın yanından ayrıldıkları zaman Süleymanı kaybetmişler- di, Nereye gidebilirdi? Acaba bir kurşuna mı hedef olmuştu? Her- gülün yarası sızlamıya başlamış- tr. Islak gömleğinin eteğini parça- lıyarak hem kendi, hem de Blan - şın yarasını sardı. Sonra sazları hafifçe aralıyarak kayıklara baktı. Hâlâ orada idi- ler, Yüksek konuşuşları kulakla- rına kadar gelebiliyordu. Kendilerini takip edecek bir hal göstermiyorlardı. Hergül ol - dukça yüksek bir sesle: Ecnebi ve ekalliyet mektebi hocaları (Bağ tarafı 1 incide) lardan çoğunun hastalıkları, ihti- lerine bakacak, yardım edecek, geride bırakacakları çoluk çocuk- larına el uzatacak hiçbir vasıtala- rı yok gibidir. Her işin, her mes- leğin, kendine mahsus teavün, te- kaüt sandıkları, ikramiye parala- rr olduğu halde ecnebi ve akalli- yt mekteplerinde çalışan mual- limlerin böyle faydalı ve hayırlır desteklerden mahrum kalmaları tabit doğru olamaz. Bu muallimlerin yarm hastala- nrp, ihtiyarlayıp işten el çekme - leri lâzımgeldiği zaman hayatta tutunacakları bir dalları olmadığı için ondan sonra ne yapacaklar- dır?. Onun için her meslekte, her işte olduğu gibi, ecnebi ve akal- liyet mekteplerindeki muallimle- rin de bir teavün veya tekaüt san- dığı olmalı ve icabında bu san- dıktan onlar istifade etmelidirler. Bu müallimlerin aldıkları ay- lıklardan her ay kesilecek muay- yen miktar paralarla böyle bir sandık kolayca teşkil — edilebilir. Fakat bu sandığın teşkil ve idare- si maarifin murakabe ve eli altm- da olmalı, Bu suretle memlekette bu münevver irfan emektarlarının istikballeri hiç olmazsa bir dere- ceye kadar temin edilmelidir. Böyle bir sandığın teşkili ne ma- arif bütçesine. ne de o mekteple- rin bütçesine bir yük - teşkil etmi- yeceği ve muallimlerin kendi ay - Tıklarından kesilecek paralarla ko .| layca teşkil edileceği için bu hu * susta alâkadar olması lRzrmgelen- ler böyle havırlı bir işe bir an ön- ce el uzatmalıdırlar. Diğer taraftan, hücum kıtaatm- da da yeni tensikat yapılacağı ha- beri gelmektedir. 2,000.000 kiş'lik sivil kıt'alar yekünu, 300,000 e ka dar indirilecektir. —— —-Burada?ı — Süleyman!.. Süleyman!.. di- ye bağırdı. Bu bağırışı müteakıp bulun- dukları noktaya yeniden bir kur- şun yağmuru başladı. “ Hergül süratle yerini değiştir- di. Blanşı da beraber sürükledi. Süleymandan bir cevap gelme- mişti. Hergül, içinde, âdeta bir ürpe- riş duydu. Şimdi yapayalnız ne yıpu. tı. Hiç olmazsa Süleyman bulun - saydı, kendisini, daha çok kuvvet- Hi hissedecekti. Az sonra, yanındaki sazların çıtırdadığını duydu. Bunun bir timsah olabileceğine hükmetti ve bütün dikkatini oraya topladı. Aldanmıştı. Bu timsah — değil, Süleymandı. Hergül onu görünce bir çocuk gibi sevindi. Yavaş bir sesle: — Sen misin? diye sordu. — Evet.. — Blanş nerede? — Görmüyorum.. " — Kolundan yaralrı. Bitkin bir halde uzanıyor. — Tehlikeli mi? — Hayır.. Yalnız çok yorgun: —O mesele değil.. Yavuzu gördün mü? — Kayıktan Morisle beraber atlarken gördüm, Yalnız onlar ters tarafa gittiler.. Öbür sahil da- ha uzak ve timsah yuvasıdır. Kur- şun yağmurundan da kurtulabile- ceklerini zannetmiyorum. — Yavuz çok iyi ve süratli yü- zer. Su altından da uzun müddet gidebilir. Kurşuna hedef olacağı: nı zannetmem. — Allah vere de böyle olsa. Fakat, Moris'in kurtulabileceğini aklım kesmiyor. Kâfir, yüzmede olduğu kadar hiç bir şeyde, bu de“ rece beceriksizlik göstermemiştir. — Sultan nerede? Sultan Süleymanın köpeğinin adıydı. Hergül: — Onu görmedim, dedi, — Korkarım kayıkta kaldı. — Belki.. ama bizi arar bulur. — Blanşın, yarası yüzünden çok istirap çektiği görülüyordu. İyice gözden geçirmek, tedavi etmek lâzımdı. Bununla bizzat Süleyman me$” gul oldu. Hergülün sardığı sarg'" yı çözdü. Yara o kadar ehemmi” yetli görünmüyordu. Blanşa cesaret vermek için! — Yok yok.. dedi. Ehemmiyet” siz, iki üç gün- içinde tamamef kapanır. Kurşun yarası temiz © ” lur.. Yalnız iyi bakmak, başka bir şeyle temas etmemesine dikkat etmek İâzım, Blanş: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: