İ : W ea 7 S LAĞ ” ŞT — Ce F YAT O S ” O U ÂAbdü Tarihi tefrika: 55 Necmiseheri sarayın zemin ka- | tma götürmüşlerdi. Baş Mabeyin- ci Celâl Bey bu işi bitirdikten sonra, yanında Cafer ağa olduğu | halde Nuri Beyin dairesine git- mişti. Nuri Bey o gün Kâzım Bey hakkında gelen yeni raporları ©- kumakla meşguldü. Celâl Beyin: “— Zatı Şahane Kâzım Beyin tahliyesini irade buyurdular.,, Sö- zünü işitince hayretle Baş Mabe- yincinin yüzüne baktı. — Beyefendi, dedi, size şu ev- raktan yalnız bir iki satır okuya- cağım! Ve elindeki kâğıda göz gezdir- di: ..x Galata'da Perşembepaza- rında 72 numaralı dükkânın ze- min katında toplanan bir takrm şüpheli adamlar bu gece yarısın- dan sonra ikişer, üçer ayrılarak Kâzım Beyin Fatihteki hanesine gitmişlerdir..,, Nuri Bey bu satırları yüksek sesle okuduktan sonra, Celâl Beye | döndü: — Böyle bir adamı tahliye edi- | yorsunuz, öyle mi? Celâl Bey ellerini uzatarak: — Aman azizim, dedi, tahliye eden ben değilim. Onun tahliye- sini Zatı Şahane irade buyurdu- lar, Bendeniz böyle şeylere karış- mak istemem, İradeyi zat âlinize teliğe geldim. Ötesini siz bilirsi- miz | Ve Cafer ağaya: — Odamda misafirlerim var! Müsaadenizle gidiyorum. Diyerek, Nuri Beyin yanından ayrıldı. Necmiseherin dedikleri nasıl da çıkmıştı! Abdülhamidin göz- desi, bir gün Nuri Beye: “—Küâzımn Bey affa mazhar o- kursa, onun yüzüne nasıl bakacak- sın?,, Dememiş miydi? Nuri Bey şimdi Kâzım Beyi ne yüzle tahliye edecekti? Kurnaz tilki, Celâl Beyin arka- sından taş odalara indi.. Kâzım Beyin yattığı zindanın kapısını açtırdı: h — Bu gece rüyamda sabaha ka- dar sizinle uğraştım. Hatıftan bir ika numarası Özür dileriz T — Dünkü 66 numaralı tefrikamızın son sütununda 1l nci satırdan itibaren de- vam eden küçük bir parça yanlışlıkla konmuştur. Bu parça romanın ileri kı- atmlarına aittir. Özür dileriz! ııııııııiıh.d.ıe&.üı._ Fikret Bey — aşk mektubu mu yazmış diye bakmak istedim.. Genç hademe: — Lâhavle.. Lâhavle.. - diye başı- n sallayarak yürüdü. « bir daha böy. le şakalar istemem! - dedi. O çekilip gittikten sonra, Şair Nu- ri elinde kopup kalan mini mini kâğıt parçasına baktı: * — Bir tek hece... Mana anlıyabi- lirsen anla... — “ma” hecesi var. Bu, “Madam"” sözünün başı olabileceği gi- Bi, “aşkıma” sözünün de sonu olabi- Kr.. Acaba hangisi?... Yoksa, Fikret, Gozdelerı lhamıt Yazan: Ishak Ferdi sada bana sizin masum olduğunu- zu söyledi. Sabahleyin gözlerimi açtığım zaman, uzun boylu düşün düm.. Ve Padişahtan sizin affını- zı istedim. Diyerek söze başladı. Nuri Bey Kâzım Beyi kendi de- lâletile affettirmiş gibi görünerek bu suretle minnettarlığını temine çalışıyordu. Maamafih genç yaver de bu haberden memnun olmamış değil- di. Nuri Beyin yumuşadığımır hat- tâ çok mültefit göründüğünü gö- rünce yattığı yerden doğruldu. — Ben çocuk değilim, Nuri Bey! dedi, büyüklere hizmet et- menin çok güç bir iş olduğunu bi- lenlerdenim. Efendimizin sağı so- hu yoktur. Bir vehim beni işkence- haneye düşürmüş olabilir. Siz de- lâlet ederseniz ümit ederim ki zatı şahanenin affına mazhar olaca- ğgim! Nuri Bey güldü ve yere eğilerek Kâzımın alnından öptü: — Af iradesini istihsal etmeden huzurdan çıkmadım, Tebrik ede- rim, azizim! Bu dakikadan itiba- ren serbestsiniz! Kâzım Bey büsbütün şaşırmış- tı.. Nuri Beyin ellerine sarılarak sevinçle yattığı yerden fırladı: — Sahi mi söylüyorsunuz, Nuri Bey? Demek ben şimdi serbestim, öyle mi? Nuri Bey zindanm kapısımı iyi- ce açtırdı.. ve kapıda duran hade- melerden Birine: a Sovyet Rusyac.l; Lâtin harfleri Eskiden Arap harfleri kul- lanan milletler arasında faydalı oldu *“Tass,, ajansının verdiği haber- lere göre Sovyet Rusyada — Arap harfleri kullanan milletler arasın. da lâtinleştirilmiş harflerin okut- turulmasına başlandığından beri beş sene geçmiştir. Sovyetlerin şimal ve şark hava- lisinde oturan yüz — elliye yakın millet beş sene eveline kadar ya Arap harfleri veyahut gayet muğ- lâk diğer harfler kullanmakta idiler. Halk bunları öğrenmekte büyük zorluklar çekiyordu ve bu hal Sovyet milletlerinden bir çoğu nun inkişafına büyük maniler teş- kil ediyordu. Son beş sene zarfın- da lâtinleştirilmiş harfler gayet taammüm etmiştir. Rusyadaki mil N ekalliyetlerden milli alfabeden mahrum olan elli millet bu su- rete milli alfabe sahibi olmuşlar - dır. Muhtelif milletlere ait diller hakkında tetkikatta bulunan muh telif enstitüler sayesinde bu alfa- beler ilmi esaslar dairesinde vü » cude getirilmişlerdir. Lâtinleştirilmiş alfabeler maa» rifin tamimine ve halk arasında o- kuyup yazma bilmiyenlerin azal- masma favkalâde yardım etmiş - tir.g Ziraat Vekili Erzurum, 3 (A.A.) — — Ziraat vekili Muhlis Bey bugün şehrimiz- den ayrılmışlardır. Muhlis Bey şerefine dün belediye tarafından bir öğle ziyafeti ve belediye reisi Osararından GA Tucbuslarımız Ttarfr — Haydi, dedi, Kâzım Beyi be- | Atuf ve Asım Beylerin hazır bu - Elbisele- nim odama götürünüz.. lundukları hususi bir akşam yeme- rini ütüleyiniz ve kendisine sıcak | ği verilmiştir. bir çorba getiriniz! ——— Kâzım Beyi zindandan çıkar- miseherin mevkuf bulunduğu oda dılar.. Nuri Bey, delikanlının arkasın- dan sesleniyordu: — Ben şimdi geleceğim.. Odam- ya gitmişti. Necmiseher artık bu cellât ruh- lıı adamın eline düşmüş demekti. Nuri Bey Kâzım Beyin tahliyesin- da beni bekleyiniz! Zatı Şahane- den duyduğu teessürü Necmise- ye bir teşekkür arizesi yazmak, | herin mevkufiyetinden - hissettiği her işden evvel yapılacak işlerden | sevinçle telâfiye çalışıyordu. lıırıı'lrr Yavaşça yürüdü., Necmiseherin yattığı zindan (Yıldu Sınyı) domkn bu kan | kapısını açtırdı. Ve müstehziyane lt fesat ocağında bir zindanın bir | bir tavırla: günden fazla boş durduğu vaki Buyı tılılıye eln'lmn ıoıırı. Nee- Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Nü) bu heyecanlı ve berbat zamanında bi- le, gene, bir kadın mı düşünüyor?...” Şair, sokak kapısına doğru koştu. Hademe, kalabalıkta kaybolmuş - tu: * — Ah, ne demeğe onu takip et- medim...” diye eseflendi.. — Türkân.. Mahvoldum... Müdür, meselenin farkıma vardı. Bana, bir hafta mühlet verdi... Bu zamanzarfın- da üç bin lirayı kasaya koyarsam, ne âlâ, bana senetleri iade edecek... Yok, eğer, vermiyecek olursam, beni ihba- ra mecbur kalacak. Genç kız, kaşlarını çattı: — Bir şey beceremedin... Yüzüne gözüne bulaştırdın... Halbuki, Fikret, şu osnada teselli- ye, şefkate o kadar muhtaçtı ki... Başımı koyacak bir diz arıyordu. Saçlarını okşıyacak bir el istiyordu. Ayni haşin ses: — Şimdi, ne yapacaksın? değildi. Nuri Bey, Yaver Kâzım | buralarda ne işiniz vır’ — Vay hanımefendi, dedi, sizin ya.. Aklını başına topla, iyice hesap- la... Bu parayla tekrar oyna... Ya herru, ya merru... — Fakat merrü olursa? — İyi hesapla diyorum.. — Sözde bankacılık tahsil ettin... — Ne yapsan ters çıkıyor... — Borsa işleri yürde yüz bilgiye istinat edemez diye — sana kaç kere söyledim, Türâkn.. — Ne yapayım? Böyle oluyor... Ben de ister miyim?.. Benden, üç bin lira geri alınacak.. Bu- mun bin İirası henüz elimdedir.. O - nunla da oynar da — kaybedersem diye korktuğum için, bilâkis, Kanada işindeki 500 lirayı geri almağa karar verdim. İran işi sağlamdır.. Onu al - dırtmadım... Lâkin, ondan da, bir haf« ta içinde yüzde beş altı yüz kazan - mak imkânı katiyen yoktur. — Öyleyse? — Hiç değilse, iade odıaiııı pa- ranın üçte biri bende bulunsun. — Ya mütebaki iki bin Hra?.. Türkân, Fikretin ne demek istedi- ğini anlamamış mıydı? Sert nazarlar- la ona bakıyordu. Yoksa, kocasını ma- nevi bir işkenceye mi sokmak istiyor- 'atta mubt eli malümatiı =N “ı_nıı:hıh:—ııııı amı mat — 52 — | Son zamanlarda bu sıhhi tedbirle- ! re ilâve aşılanmada tatbik edilir. Şan- tmes ve Vensan aşılarının harp esna- sında milyonlarca intana tatbiki bu a- şılardan istifade edilebildiğini göster- di. Tifo hummasının — aşısı hafta bir olmak üzere üç defada yapılır, Tifoya karşı sakımnmak yalnız sal. gın zamanlarına mahsus değildir. Has- | talığın en mühim nakilinin su olduğu unutulmamalıdır. Gerek evde, gerek hariçte kullanılan suların temiz olma- aıma son derece dikkat etmelidir. Tifodan tabaffuz için aşı: Elli üç | derece hararetle takip edilmiş ve an- tiseptik miktarda lizol ilâve olunmuş tifo mikropları — “kültür” leri kant zerkedilir. Her halde tahaffuzu temin den aşı içinde kalan diri mikrop tara- fından kabili tecrit olarak ifraz edi - len maddelerdir. Enjeksiyen kırk derecei hararetta humma verir. Bir kaç gün sanra aşı - lanan kimse bir kaç aydan üç seneye kadar devam eden — bir müddet için hastalığa karşı — tahaffuz halindedir. Eğer aşılanan aşılandıktan sonra tifo- ya tutulsa bile hastalığı hafif ve za - rarsız olarak geçer. Tifo tedavisi için aşı: (A) hara » retle öldürülmüş mikropların “kültür” leri zerkolünür; — (b) muhtelif tifo cinslerinin — mikroplarının — hülâsası zerkolunur “Vensan"” n polivalar a - gısı'; (c) eter gibi tayyar ve antisep- tik bir cisimle takim edilmiş muhtelif Hifo cinsleri — mikroplarının kültür'ü zerkolunur, “Vensan m polivalan mik- rop aşısı”; (d) hastanın kanımdan alı- nan bir cins tifo mikrobunun — canlı kültürü ile yapılan Besredka canlı a - şısı zerkolunur, Vensan, Polivalan bülâsasından bir eeet ZĞÜ çeti öe ai SDK Wi Jan zerkten evvelki hale gelirse üç gün sonra tekrarlar. Tiroluaks “Thiroloix”, — santimetre mikâbında dört yüz milyon mikrop bu- lunan Vensan mikrop aşısını tercib &- diyor. İlk gün sabahleyin yarım santi- metre mikâbı ve akşam yarım santi - metre mikâbı zerkeder. İkinci —günü sabahı da yarım santimetre mikâbı zerkeder. Humma azalacak derecci ha- rarete düşünce yarım santimctrc mik- âbı daha zerkeder. İHTAR — Aşı hastalığın iptida - sında tatbik olunmalıdır. Hastalık i - lerlemiş ise veya dalak pek büyümüş ise aşılamamalıdır. Dalak çatlıyabilir. Eğer bağırsak ihtikanı dahi varsa ge- ne aşılamamak lâzımdır. Hermi fıtık Fıtık gerek kılçı bükümünün al- — Mütebaki 2000 lira.. Fikret söylemiyordu. Yutkundu: Acı bir tebessümle, Türkân soru- yordu: — Söyle. — Her halde bir plânın DA — Evet, var, Türkân.. Onu da, se- nin vasıtanla tedarik ettirmek — istiyo- vum, | — Nereden? | — Babancan.. Hani, bize yardım vadetmişti, hattâ bir çek göndermişti de kabul etmemiştik.. Kadın, istihfafla güldü: — Anlıyorum... Babamın yardımı- nt benim vazıtamla istiyorsun... Daha doğrusu, Cemal Beyin yardımını... — Türkân... Fikretin gözleri kararıyordu. — Hakikatleri niçin saklamalı?... Her şeyi ismiyle yad etmeli.. Şimdi, ne yapayım?.. Böyle bir para, mek - tupla istenemez... İstanbula kadar bir seyahat yapmalı... Fikret, ağlıyacak. gibit Nakıl ve tereüme bakkı mahfurdt! — | Yazan: . Gayur liyeye lüzum gösterir. Fıtık'ı | doktora müracaat cimeli ve tav$? mücibince hareket etmelidirler. Ti vi edilmiyen veya fena tedavi bir frtıik pek büyük tehlikeler debilir. a Bahçe | BAHÇE — Bahçeler muhtelif temlerde ve tesisleri sebeplerine l" muhtelif şekillerde olur. ÇOCUK BAHÇELERİ — İlk cuk bahçesini 1840 ta Blanken! da tesis eden Almin pedagofji T bu bahçeye Kindergarten adımı miştir. Fröbet çocuğu bir nebata, P| tebi bir bahçeye benzetirdi. z mektepte çiçek gibi tubiatin kanuff rına Allahın iradesine göre ııuyu" Hdir., diyordu. Muallimleri çocukluğun uııe/ larr idiler, Fröbel'in kullandığı göjik usuller oyunlar, jimnastik bW | ketleri ve şarkılardır. Çocuğa müateryal olarak, ıoı’“ mektepler, küçük değneltler, sicimf” | halkalar, mozaikleri, elişi Iııılıılıl' mieler, çamur işleri, küçük mobilit! lar ve değneklerle — yapılacak int verirdi. Fröbel'in ibdar alınarak Ü ne dişlenilmiş ve bugün modern bif ? kil verilmiştir. Maamafih esas bül Pedagogun çizdiği plândan çık? Bir çok ana mekteplerinde Frötel * sulü çokcuk bahçeleri vardır. ZİYNET BAHÇELERİ — bahçeler bir kaç nevidir: İngiliz bahçeleri: İngiliz bah de yollar yılankavidir. Azaç kül arasında yeşillikler ve havuzlar ’ pilmiştir. Bahçenin tanziminde ziynet I!' larından istifade olunur, Bu nevi ler BUYü > -a östi Ha geyden övvel Rançe Kurula raziyi veçhelendirmeli ve sonra çenin plânını çizmeli. Bu nevi lerin merkezinde bir pelüz vardır. f" lüz — öbek'in üzerine çiçek ku&j dağıtmalıdır. Çiçek kümeleri y gidilebilecek surette — yollarla ı—ı'" bağlanır. Ağaçlığa tahsis olunan ©t kilerde küçük fidanlar ve ziynet ları dikilir. Öbeklerin etrafında — iyi çizil! yollar ister. Bunlar güzel idare & Fransız bahçeleri: daha gade v€ ha ucuzdur. Tesisleri daha kol Ve İngiliz batçelerinden küçük larda yapılabilir. Bunlar da neba” ağaçlar, fidan'-- grup balinde kö Çiçek öbeklerinin hususi bir pldl tur. Çayırlar üzerine dağılıdırlar ve yakın olan kısımlar — açık ınv'f ve bahçenin tanziminde sadeliğe ral bet edilmelidir. *Daha bitmel j diye inledi. yl"') —— Rol yapma... Ben, daima istediğimi apacık uıyl: saretini gösterdim.. — Sen 'de ıî“" Dolambaçlı yollardan gitme.. ,ır’ kâ, karın olduğum — müddet seni aldatmadım.. ( Bu son cümle delikanlıyı yat | dı. Rahat bir nesef aldırdı. gt Demek ki, Türkânın Istanbulâ mekten maksadı cümeleleri kastettiği değildi. # Yok, bayır, zaten Cemal Beyi , böyle bir şey teklif edilemezdi. T" AM kân, bu kadaâr küçülemezdi. * bi olduğu için bu sitemleri rııııc” va görmüştü. Mazur ıarmılıîâ' ” — Sana ron derece itimadım “ « dedi. « natıl istersen öyle yaP-” çib” — Pek o kadar itimadın J:.y —Urıoıünoimumınu“w Temin söylediğini unutma.. a olduğun müddetçe beni alda! Bsin... Gene şeytani bir tebessüm! — Aldatmıyacağım... z (l'):vıl" verkie