Balkanlarda İktisadi anlaşmalar İâzımdır k.ın'ü’ iktısadi tekâmülü şu safha- in, ttabit etmektedir: Aile iktısadı, yüllet iktısadı, beynelmilel iktısat. Bu a l medeniyetin inkişaf devre - Pi ile müvazi bulunmaktadır. Aile, .;“M,' sisteminden millet — iktısadi hiçEMine çok eski zamanlarda geçil- a Mir, Sonralart göçebeliğin azalma- 'rle millet iktısadı daha ziyade sağ - ğ ştır. Beynelmilel iktısat sis - İminin vücut bulması için de (Re- ce) devrini beklemek icap - et- Tiştir, A KD Bu istihalenin safhalarını tetkik Selm: Evvelâ aile azasının bütün ih- :'i"'îllnnı karşılıyacak vasrtaları, ken- hazırlıyordu. Bilâhara muhtelif de- Tecelerden geçilerek millet — iktısadi gelmiştir. Bu devirde bir Milletin yabancı — milletlerle iktısadi | Münasebeti pek azdır. Milletin bütün u?'"ırıııı giderecek vasıtalar gene Ayni memleket dahilinde hazırlan - Maktadır. Ancak mühim bir iki ke - Üften, (bilhassa buhar makinelerinin | Yürütücü kuvvet olarak istimali) na - | ı_'_l vasıtalarının çoğalıp emniyet ve Yirat kesbetmelerinden sonra millet - iktisat bakımından birbirleriyle te- Mas etmişlerdir. Bu süretle iktısadi | rihluhıtlır çoğalmış, yeni piyasa - Ar açıldığı için istihsal artmış ve bun- Tn neticesi olarak servet ve refah Mütemadiyen tezayüt eylemiştir. Medeniyetin inkişafı iktısadi mü - Tasebtelerin tevessuunun âmilil ve bu tevessü istihsalin çoğalarak — servetin Artmasının sebebi olmuştu. Bilâhara tarvetin artması kendi âmilleri üzeri- e aksederek tesir etmiş ve bu suret - * netice, Âmil vaziyetine geçmiştir. Görülüyor ki, beynelmilel iktısadi ma- : zamanla fevkalâde inkişaf :rniı ve çok muğlâk bir şekil almış- r. Vaziyet böyle iken umumi harbin levlit ettiği gayri tabiilik neticesi ola- Yak 1928 senesinde iktısadi buhran başlamıştır. — Buhranın - tesirlerinden kabil olduğu kadar kurtulmak - için emnen bütün devletler gümrük re - timlerinin arttırılması, ithalâtta kon- tenjantıman ihdası ve döviz ticareti - Nin tahdidi gibi bazı tedbirler almış - lardır. Bu tedbirler zamanında mü - Vakkaten alınmıştı. Fakat buhranın dzvamı dolayısiyle bunlar bugün her Yerde yer'aşmiş bulunmaktadırlar. Bu tedbirler yüzünden beynelmi - lal ticaret günden güne azalmaktadır. 1929 şenesine nazaran 1933 te azal - Ma nisbeti kıymet bakımından yüzde 40 | geçmektedir. Beyne'milel iktısat sistemi süratle Kerilemekte ve her devlet (Au - farehie) yani kendi kendine — kifayet | Adı verilen kapalı iktışat — sistemine doğru gitmektedir. (Antarchie) normal bir istihale değildir. Medeniyet bu derece ilerle - Miş, ihtiyaçlar bu kadar çoğalıp te - hevvü etreş ve istihsal fevkalâde in- kişaf etmişken iktsadi sistemde dört Aür evvel terkedilmiş bir usule dön - Mek mantıkan mümkün değildir. Tabii yirminci asırda tatbik oluna- tak (Autarchie) on yedinci asırdaki- Te nişbetle daha müsait neticeler ver- Tecektir. Fakat kapalı iktisadı müda - fan etmek için bu düşünce kâfi değil- ir, Bugünkü buhranı devam ettiren *n mühim unsur bütün milletlerin iş- fira kuvvetlerinin azalmış — olmasıdır. İstira kuvvetini çoğaltmak — serveti Yoğaltmakla kabildir. Serveti çoğalt- Mak, istihsali çoğaltmakla mümkün Slur, Fazla istihsal de kapalı iktisat- ta değil, ancak açık iktısat siştemin- *e yapılabilir. Şu halde er veya geç, fakat şüphe- ;*- yeni şartlar dahilinde, beynelmi - * ticarete dönülecektir. Yeni şartlardan en mühimmi şu * dürt Her memleket ticaret, hattâ te- Ye Mmüvazenesinin lehine olmasa bi- k hiç olmazsa başbaşa kapanmasına | mallarının satışı dikkat edecektir. Yani artık bundan sonra büyük sanayie sahip kapitalist memleketlerin diğer — memlektler leyhine mütemadiyen zenginleşmesi - ne İmkân kalmamıştır. Tediye müvazenesini göz önünde bulunduran — devletler — (Autarehie) den ançak ticaret muahedeleri, Kli » ring ve takas anlaşmalariyle kurtula- bilirler. Türkiye bu sahada çok ilerdedir. Hemen — bütün davetler ve komşularımızla iki taraflı muahedeler aktetmiş bulunuyoruz. Fakat hâdisatın gösterdiği — gibi bu çare mi'letler arasındaki ticaretin inkişafı için başlı başına kâfi değildir. Daha geniş esaslar düşünmek lâzım - dır. Şimdi dünya yüzünde mınlakı- lar halinde iktısadi bloklar yapılması düşünülmektedir. Türkiyenin — içinde bulunduğu iktısadi blok, Balkan blo- kudur. Altı Balkan dev'etinin iktısat bakımından — vaziyetleri — birbirlerine yakındır. Balkanlarda ve küçük Asyada | mahsul çok mebzul ve mütenevvidir. Sanayi de bir hayli ilerlermiş bulun- maktadır. Balkan konferanılarında işaret edilen Balkan ittihadı vücude geldiği takdirde her Balkan memleke- ti kendi ihtiyacını evvelâ kabil oldu- | ğu kadar Balkan mahsul ve masnula- riyle tatmin edecektir. Asıl mühim nokta Balkan devletlerinin harici ti - caretidir. Balkanlarda — yetişen zirai mahsuller nevi itibariyle çok iyidir - ler. Başka yerlerde yetişen mümasil mahsullerle muvaffakiyetle — rekabet ettikleri için cenebi piyasalarda dai - ma müşteri bulmaktadırlar. Bundan başka bir takım ihracat maddeleri var. dır ki, yalnız Anadoluda ve Balkan - larda yetişmektedir. Müstehlik mem- leketler bu maddelere bigâne - kala - mazlar. Balkan memleketleri bugün böyle malların satışında müşterek — hareket etmedikleri için ecnebi piyasalarda biribirlerine lüzumsuz rekabat yapmak- ta ve bu vaziyetten istifade eden ithal piyasaları da aleyhimize olarak I'ııllırı[ mütemadiyen — indirmektedirler. Bu vaziyetten en ziyade mütecssir — olan maddelerin başında tütün bulunmak - tadır. Balkan iktısat blokunun yapaca - ğt ilk iş müşterek mahsullerin satışın- da beraber hareket cdilmek üzere ofisler teşkilidir. Bu ofislerin fiatlerin yükselmesi hususunda muvaffak olacaklarına şüp- he yoktur. Bilhassa bir Türk - Yu » nan - Bulgar tütün satış ofisinin fay- dası pek büyük olacaktır. | Müşterek satışta muvaffakıyet wardır. Bunun en güzel misali muvaf- fakiyetle işine devam cden Türk - Yugoslav afyon bürosudur. Masnu için — fabrikalarının beynelmilel tröst ve karteller halinde birleşmesini teshil eden sanayi mem- lekotlerine karşı Balkanların da zirni mahsulleri için ayni tarzda harekot etmeleri lâzımdır. A. M. Beye: Bu siitunlarda Türk Nrası hakkında daha mufassal nazari malümat vermeğe imkân yoktur. Ar- | zu edilen tafsilâtı Fransızça olarak | yazdığım “La Bangue centrale de la Republigue de Türgüle” — kitabında bulabilirsiniz efendim). Doçent Dr. Refil Şükrü Gideeisadi Li k l keğ b ednini Posta müdürleri arasında Ankara, 12 (Hu: — Posta | umum müdürü Cemil — Edip Beyl: görüştüm, Dedi ki: * — Baş müdürler arasında şim-| dilik herhangi bir değişiklik yapıl- mıyacaktır. Usulen posta ve telgraf | memurlarının - sicillerinin - tetkiki, bazı gazetelerin yazdığı gibi memur lar ında bir tasfiye maksadiyle | değildir., | tini celbederim. Bunların bu vatanla. MHABEN — Akşam vostası Nerelerde Y amyamlar v nasıl yaşarlar?.. Yamyamlara, insan eti lezzetini ancak Y dom utturur Fici adaları yerlileri - Salomon adaları ahalisi Victor Forbin ismindeki Fransız âs limi, uzun seneler, dünyadaki bütün yamyamlar arasında tetebbularda bu- lunmuştur. Öğrendiklerinin neticesini, son ay zarfında neşretmiştir. Biz do, aşağıdaki malümatı onun eserinden alı- yoruzı İInsan yiyen insanlar Bazı ülimler, eski devirlerde, bütün milletlerin ecdadı yamyamdı! diye or- taya bir söz atmışlardır. Bu, hiç bir ilmi delile müstenit de- gildir. Çünkü, evvelemirde, — iptidailik, mahlükatı, hemcinsini yemeğe sevket- mez. Hayvanların bazısı, kendi nevile- rinden olan arkadaşlarını yerler, bazısı ise yemez. İnsanlara gelince kabletta- rihi devirlerde mağaralarda yaşıyan cc- dadın bıraktıkları izler üzerinde tetki. kat yapılmıştır. Yemek bakiyelerinin içinde insan kemiğine yahut dişlenmiş de üzerlerinde insan dişi izi kalmış İn- san eti kalmış müstehaselerine raslan- mamıştır. İ Buna rağmen, beyaz ırkta yamyam- hik izi hiç yoktur demek te doğru olmaz. Bazı mecburiyetler, her devirde insan- ları buna sevketmiştir. Deniz ortasın- da aç kalan kazazedelerin birbirlerini parçaladıkları ve bolşevik Rusyada kıt- lıktan insanların birbirlerini yediği gö- rülmüştür. Lâkin, bunlar, — arızidir... Gelip geçmiştir.... Beyaz ırkın âdetleri meyanına girmemiştir. Pahu yamyamları Dünyada hâlâ yamyamlık yatakları vardır. Gerçi, her yerde insan eti ye- mek huyları tedenni halindedir. Fakat, şa havzalarda, siyah derili — insanlar hâlâ yamyamlık etmektedirler: Afrikada, Kongo havzasında, Ok- yanusyanın Malenezya denilen ve A-| vusturalyanın şimali şarkisine kadar w- | zanan kışmında.. | Malenezya, eski yunanca — “Melüs,, | yani “Siyah” kelimesinden yapılmış bir ismihastır. Buranın kara derili, daha| doğrusu koyu kahve rengi ciltli olan in- sanları, Afrika zencilerinden yün gibi saçlariyle ayrılır. Papular, bu Mâalenezyalıların - hem en büyük, hem de en saf kısmıdır. Ye- ni Gine ismindeki dünyanım en büyük | * adalarından olan adada otururlar. Civar daki bir çok adacıkları da işgal eder-| ler. Şu ehemmiyetli cihete karlin dikka- rında hiç av hayvanı ve ehli hayvan ya şamamaktadır. — Bin leyh, et ihtiya- cı, onları yamyamlığa sevkettiği — için takriben mazurdurlar. | Malenezyalıların ecdadı, eskiden, et | veren hayvanları pek bol olan Hintte| yaşarlardı. Oradan, diğer ırklar tara-| fından kaçırıldılar. Bu hayvansız ada | lara sığınarak ürediler... Hayvan ola- rak sade köpekleri mevcuttur.. Birbir. | lerini yemekten başka — çare bulama - mışlardır. . | Bütün Malenezyada, — yamyamlık. | binlerce sene, esaslı gıda tarzı — olarak| rupalılar, yamyamlığın önüne geçmeğe uğraşmışlar, kısmen de muvaffak ol - muşlardır. Yeni Kaledonyada Kanaklar vaktile biribirlerini yerlerdi Fakat, bir milletin ürf ve âdetlerine | girmiş şeyleri kökünden kazımak güç olduğu için bu fena huy, hâlâ tamamiy- le ortadan kalkmamıştır. Bunun izale-! si nesillerin değişmesi ve yeni terbiyo-| nin kökleşmesiyle kabil olacaktır. Şimdilik, yamyamlar, gizli kapaklı yamyamlık ediyorlar. Bu marifetlerin- den dolayı herm utanıyorlar, hem de kendilerini tehdit eden idamlardan kor- kuyorlar. İnsan avı Malenezyalıları “yiyen,, ve “yiyilen,, diye ikiye ayırmak kabildir. Daha mu- harip, daha acarlar kendilerinden mah- çup ve beceriksiz kabileleri avlarlar ve Hattâ, yeni Ginenin ortalarında do- laşanlar, hâlâ, bunların zeminden 20 - 30 metre irtifada yapılmış kulübelerine raslarlar. — Geceleyin biçareler buradn gizlenirler ve merdivenlerini yukarı çe- kerek hücumdan masun kalmak ler. ister- Bundan yarım asır evvel, Papular tam manasiyle bir kaç yüz kişilik or- dular sevkerek insan avlarlardı. Bu ordular, bir kaç gün müddetle deniz- | de yol alır, uzak bir adaya giderdi. Zi- ra, civardaki ada'arın halkı, çoktandır | yenmiş; tüketilmişti. Meselâ; 1886 da bu neviden bir muharebe yapılmış, 400| kişilik bir kabile tüketilmiştir. | Baskınlar, hep ayni tarzda olurdu: Şafakla beraber, muharipler, karaya çı- karlar, yuvalarını müdafaa etmek isti- yenler öldürülür. Diğerleri (çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar dahil olmak ıııe-;| ve) yakalanır, bağlanır.. | Tlk iş olarak bunların gözü önünde, | içlerinden dişe elverişlileri kazığa :e—î çirilip kebap edilir... Askerler, bunlar. la karın doyururlar... Sonra, geri ka-| lanlar, sandallara konur, ağıllara kapa- tılarak, beslenir, semizlenilir, birer bi. devam etmiştir. Hattâ kabilelerin ara- | sındaki münasebet, harp ve sulh hep bu yüzden olurdu. Geçen asrın sonuna kadar ayni hal| devam etmiştir. Adaları işgal eden Av- rer çıkarılıp kesilir, ir ve yenir. Ağılların mühteviyatı bittikten son- ra, Fapular yeniden baskınlar tertip &- der.. Yegâne ilâç domuz! Avrupalılar, vaz ve nesihatle, lınttâ tehditle bu işin önüne geçemiyecekleri- ni anlayınca bir tedbire baş vurdular, | Havalide hayvan üretmek.. Fakat bil- hassa domuz üreyen yerlerde yamyam- ları insan etinden vazgeçirmek kabil ol- | duğu için, bunda karar kılındı. Yamyamlar, domuz ve insan etinin | birbirine benzediğini görerek — kısmen vazgeçmektedirler. Fakat, en mütecar- | sıpları: “Biz babamızdan ne gördükse ondan ayrılmayız... İnsan eti yiyece- giz!,, diyorlar. Lssız sahillere kazazdeler düşmeya görsün... Derhal parçalanır, ve ye- nilir. Bundan dört sene evvel, altı İn- gilizle yedi Çinliyi kebap eden bir Papu köyü, tayyare ile bombardıman edilmiş | ve yakılmıştır. Gene iki sene evvel, bir Norveç gemisinin üç tayfası, tatlı su al- mak üzere karaya çıkmış, geri dönme- miştir. Bunlar, umuru âdiyedendir. Sonradan yapılan araştırmalar esnasın- da kemikleri bulunmuş, izlerden de bun- ların bir ziyafete yemek teşkil ettikleri anlaşılmıştır. Bu gibi işler, umuru âdiyedendir. Afrikada kongoda Afrikada da, bunca çalışmalara rağ- men yamyamlık zail olmamıştır. Niger ve Kongonun muhtelif noktalarında, bu gaye ile beslenen esirler mevcuttur. Pazarlarda hususi insan kasabı dük- kânları vardır. — Buralarda hem cins- lerimizi netleri satılır.. Dükkânların ü zerinde de kırmızı bir bayrak — asılıdır. Bunu görenler, satılan malın cinsini an- larlar. Bilhassa Belçika Kongosunda yam- dan itibaren ba meşum ticaret azalmış tır. Ama, gene vardır. Bilhassa Berçika Kongosunda yam- yamlık — çok “ilerilemiş bulunuyordu. Kral ve sayısız zevceleri sade insan eti- le beslenirlerdi. Askerleri, civar ka. bilelerle müharebe ederek, sadece bu gıda gayesine hizmet edecek sirler ya- — kalar, getirirlerdi. Bunlar da ağıllara konur besle. nirlerdi. Kralın sarayındaki — ihtiyaca göre, çıkarılır, çıkarılır kesilirdi. Hükümdar öldüğü zaman, — bütün zevcelerini şişlere geçirerek mükemme- — len pişirip yemek te Adet iktizasıydı. Bu ziyafet, âdeta milli bir bayram olur- du. 1888 senesinde bu bayramların en sonuncusu yapılmıştır. -Belçikalılar, o tarihten sonra mücadele açmışlar, hon- har kraliyoti dağıtmışlardır. Arka - daşım Dr. Hubert Lang son kralın şiş- ten kurtulan ve ormanda gizlenen zev- celerinden birini görmüştür. Ben, yamyemlarla meskün — bütün hayaliyi gezdim. Bir sihirbaz kadını yiyerek onun bilgilerini kendi vücutla- — rina geçirmek iştiyen zenci köylülerin muhakeme edildiklerine şahit oldum. Cenubi Amerikada da yamyamlık ol- duğunu söylerlerse de orada bunun İ- zine raslamadım. Bir çok yerlerde, yamyamlık dini merasimdir. Meselâ yeni Zeland'da öl- dürülen düşmanın kalbini yemek âdet Wr. Arteklerde de, Kâhinler, kurban — edilen insanların yüreklerini yerler. Buş — sevap addolunur, — —A — ardır,