HABER'in hikâyesi Sön O, AETfadaki resme bakın!— .,::': d%udı, bir Japon- ç bard Urüyor; yedi tabağı, llin gç" iki $işeyi mütema- havaya atıyor; bunlar, eli- l İ vardığı vakit, yeni- bir dokunuyordu; ve - kırıla- g Hişeler, biribirlerine değ- yekdiğerlerini takiben, Zarif hatlar çiziyor, ga- » füzel bir manzara teşkil edi- Gr. n ’:;h"feü yapan adam, Avrupa- e salan Japon hokkabazı ."ıi' Elinin atikliğini mu- ğ Aza için, mümareseyle, antren- Meşguldü. akat, odada bulunan elli yaş- ve beyaz irka mensup ka- » Ggene beyaz ırka mensup l yaşlarında olan genç kız, W“'"lll harikulâde hünerine, nf bile çevirip bakmıyor- * Zira, ayni levhayı göre gö- kanı r. kıd"“! ismi Eva idi ve Japon- ; zevcesiydi. Kızın ismi — ise, a üpezdi.. Evanın öz ve Un- Müun övey evlâdıydı. "v kız, babasiyle — birlikte, Nemişti. Eva, Viyananın bir C""’!omundı kalmış; Unzenu ı'ı-ı uzak şarka- gitmişlerdi. eik, Çine davet edilmişlerdi. k at uzamıştı. Bittabi, Eva ile a Snlaşmışlardı. — Hokkabaz, Tn diye cemilekâr cümleler KÇ S Şimdi, işte, Avrupada â—) uşlardı... .:: “adidmanı ile meşgulken, Öi 1z, konuşuyorlardı. ile Mari, hayatta, şimdiye 'r' Bek az beraber yaşamış- ve.. Genç kızın hakiki babası ve :ı Milk kocası olan meşhur , hane müdiri Lupez, feci Ataya kurban gitmişti. Bun- yü _b., sene evvel, otuz metre liğindeki bir yerden, cam- âne kızlarınm gergin olarak sarı yelken bezinden ma- bir çarşaf içine atlarken, her bu bezin ortasındaki di- ire ortadan ayrılmış, kızları iki yana ar| rr iki yana yu- d"_ı::"lolır ve Lupez beyni üstü lö* kıfuııu patlatmış, der- ğ ee 'l'llı_rdı,_ Eva, ikinci çocu- M—imılı bulunuyordu. Üç ay Piya ı Mariyi bir da- "hl—."' leyli mektebe, sonra T sene sonra, cambazhane- Japonla evlenmişti. B ;'_Yı .:::""dı pek az karşı kar- Bi nn kız, şimdi, garip SAa Vtreye dalmışlard: * ça : Ni ":ı yavrum?, >lsg © Faç tarihinde öldü?. "*ü.ı “'“'Mn.— haziran ayın- .. ismi zın bana yardım e- | - luyor da, o da babaz olan Lupez diye a- y OUU UUKU UNG y Temmuz 1934 — HABER— ğr; Postası nılmıyor da, adı Hintol Unzenu?. Kadınım gözleri, işlediği el işin- den ayrıldı.. Parmakları, iplikleri asabiyetle düğümleyip düğümle- yip çorap ipliği gibi çözmeğe baş- ladı. Bu bhareketi, gayriihtiyari, “kendi de farkında olmadan yapı- yordu. Mari, annesinin ellerine “bakıyordu. Eva, sesine tatlı bir ifade ve- rerek: — Yavrucuğum.. — Biliyorsun: Yelken bezini ortasından rapte- den ip, çürükmüş, koptu.. Halbu- ki, baban, bunu, ihtiyaten, önce- den muayene etmişti.. Buna rağ- men, yelken ayrıldı ve babanın felâketine sebebiyet verdi.. Bütün cambazbhane halkı, haftalarca, ay- larca, bu iyi adamın arkasından ağladık.. Bahusus benim bir de oğlum dünyâya gelmişti.. İkinci baban Unzenu, halimize acıdı.. Beni aldı.. Tabil artık senin ismi- ni filân değiştirmek kabil değildi. Lâkin, kundaktaki çocuğumu, ken dine öz evlât diye kabul etti.. O- na İsmini verdi. Böylelikle yavru- cuğumu yetimlikten kurtardı.. O- nu, daimi surette yanımızda alı- koyduk.. Genç kız birdenbire gibi ayağa kalktı: — Peki, öyleyse, Hintol niçin Japonluya benziyor.. Madem ki babam ölmeden evvel doğmuştu?. Marifet yapan hokkabazın şi- şeleri, tabakları, bardakları, ha- vada temin ettikleri muvazeneyi bozuldular.. Biribiri arkası sıra yu varlandılar.. Genç kız, hançeresinin — bütün üyle hayklardı:. — a — Namussuzlar.. Babamın ka- tilleri.. İşte, sen, hayatında ilk de- fa olarak, bu ittiham k'ıı'ıumdı hünerini unuttun.. Sen de eski bir hatıranın tesiriyle Japon ilmiği yapıp duruyorsun.. Bu ilmiğin ne olduğunu, Japonyadayken öğren- miştim. Tabit dikişe — benziyor.. Fakat, bir ucundan çekince, çorap söküğü halinde açılıyor.. Bu he- rifle sevişmişsin, ondan bir piç ka- zanmışsın.., Sonra babamı yok et- mişsiniz... Ah namussuzlar.. Ah, katiller.. Ertesi gün, Viyana gazeteleri, genç ve güzel cambaz kızlardan Mari Lupezin mümarese yaparken düşüp öldüğünü yazıyorlar, elem- dide övey babasiyle annesine ta- ziyet beyan ediyorlardı. (Hatice Süreyya) çıldırmış Orta köy ŞİFA YURDU Sahip ve Müdürü Ahmet Asım İstanbulun en güzel, en temiz ve en ucuz Hususi Hastahanesi. Yatak fiyatları: 2 liradan itiba- ren doğum ve her türlü kadın we erkek ameliyatları: 10 gün- lük ikametle beraber: 40 lira 'Telefon: 42221 Tepebaşı Belediye Bahçesinde Şehir Tiyatrosu san'atkârları tarafından 20 ağustos Cuma günü akşamı saat 22 de Adalar Rövüsü 14 Taklo Yazan; Ekrem Reşit Besteliyen: Cemal Reşit Müthiş cinayetin faili yakalandı (Üst tarafı 1 inci sayıfada) öldürülen Nazmiyenin cesedi mor ga kaldırılmış, otopsi yapıldıktan sonra -gömülmüştür. 'Tahkikatı idare eden müddei- umumi muavinlerinden Şefik Bey dün katil Osmanın evinde oturan diğer bütün kiracıları ayrı, ayrı dinlemiştir. Bunların hepsi cina - yetin işlendiğinden hiçbir suretle haberdar olmadıklarmı söylemiş - lerdir. Bundan başka Osmanın eşyasını Cümhuriyet vapuruna gö türen hamal da dinlenmiştir. Bu hamal demiştir ki: * — Ben Bedrettin mahallesin- de otururum. Evlere su taşır, ica- bında da eşya taşırım. Osman iki gün evvel akşam üzeri beni evi- ne çağırdı. Eşyalarını küfeye dol: durdum, doğruca Galata rıhtı- mında bağlı duran Cümhuriyet yapuruna götürdüm. Ambara bi- raktım.,, Dün Osmanın odasında raflar üzerinde ve yerde buruşturulmuş bir halde üç mektup bulunmuştur. Mektuplardan biri 12 kânunuev- vel 933 tarihlidir ve Vakfıkebir- den yazılmıştır. Mektup Vakfıke- bire giden Osman tarafından Ls- tanbulda bulunan metresi Nazmi- yeye yazılmıştır. Osman bu mek- tubunda: “Nazmiye, Hafızdan — senin hakkında bazı fena şeyler işittim. Yakında oraya gene - geleceğim. Hafızın sözleri doğru çıkarsa yan- Otomobil denize | uçtu (Üst tarafı 1 inci sayıfada) İlh—l abuln geldiklerini —söy,- lemiştir. Fakat muhafaza memuru Sabri ef, Fakat muhafaza memuru Sabri Ef, kendilerinin oradan çıkamıya mirine bildirmiştir. Mıntaka âmi- ri, işte, bir ehemmiyet göremedi- .ğinden salverilmelerine müsaade etmiş ve iki ötomobil çağırarak eşyaları yüklemişlerdir. Yolcular, — otomobilin birine memur Sabri efendiyi de'almışlar ve anfrepo arasından ne — suretle | çıkılabileceğini göstermesini rica etmişlerdir. Her ikisi eşya dolu o- lan otomobillerden öndeki otomo- bil orada bulunan - tehlikeli bir kıvrıntıdan geçmeye — muvaffak olmuş ve fakat arkadaki otomo- bilin ön tarafına büyük bir eşya dengi bağlandığı için bu denk o- tomobil lâmbalarının ziyasına mâni olduğundan şoför önünü lâ- yıkiyle görememiştir. Şoför bu su- retle yoluna devam ederken teh- likeli olan kıyrıntıya gelmiş, bu- radan geçmek isterken önünü gö- ryememesi yüzünden — otomobilin ön tekerleklerinden biri rıhtım- dan kaymış ve otomobil bu su- retle denize uçmuştur. Bundan sonrasını bahriye neferi Ömer Hüseyin şöyle anlatıyor: Biz denize uçtuktan sonra he- men ben kapıyı açtım, kendimi suya attım. Yanımdakiler hiç gö- zükmüyordu. Suyun içinde epey - ce çırpındım. Sonra gümrük san- dalcıları beni kurtardılar. Sahüre hanımla şoförü ve Hakkı Beyi dı- şarda gördük. Onlar benden ev - vel kurtarılmışlardı. dığın gündür. Seni mezara ben! elimle koyacağım,, demektedir, İkinci mektup da 9 temmuz ta- rihlidir. Ambarcı Yusuf Ziya im- zasiyle yazılmış olan bu mektup- ta deniyor ki: “Nazmiye hanım. Cuma günü gelecektin. Gelmedin, Beni bek- lettin.,, Üçüncü mektup ta Nazmiyenin övey kardeşinden gelmektedir. Bu mektup da şöyledir: “Nazmiye, babalarımız ayrı diye beni ihmal ettin. Fakat şu günlerde seni merak ediyorum. İçim sıkılıyor. Bu mektubumu ge-| ce bile alırsan hemen cevap yaz.., Kuvvetli tahminlere göre, ka- til Osman deli lâkabı ile tanılan metresi Nazmiyeyi çok sevmekte, dışarda çalışmasına rağmen çok kıskanmaktadır. Fakat Osman ek- seriyetle işsiz kaldığı için Nazmi- yenin çamaşır yıkamak üzere dı- şarı çıkmasına, bazan da tütün deposuna gitmesine müsaade et- mektedir. Nazmiyenin son zaman- larda bazı erkeklerle gizli, gizli konuştuğunu haber alan Osman, Nazmiyeyi birkaç kere ölümle teh- dit etmişse de Nazmiye bu tehdit- lere ehemmiyet vermemiştir. Hat- ta son akvgalardan birinde Naz- miye daha fazla ileri giderse Os- manı bırakıp kaçacağını da söy-| lemiştir. İşte bu sırada Osmanın rak. Yoksa sehi mahkemeye vere- ceğim, nafaka alacağım,, mealin- de bir mektup gelmiştir. Bu mek- tubun akabinde Osman Nazmiye ile kavga ederken Nazmiyenin koynundan bir mektup — düşmüş, Osman bunu alarak okumuştur. Bu mektup Nazmiyeye ambarcı Yusuftan gelen mektuptur. Memleketinden gelen mektu- ba canı sıkılan Osman, Nazmiye- nin hryanetlerini gösteren bu mek tubu da alınca çok kızmış, kendi- sini bırakıp kaçacak olan Nazmi- yeyi öldürmeye karar vermiştir. Katil Osman Nazmiyeyi gece u « yuzken kayışla boğmuş, öldüğüne iyice kanaat getirmesi ivin bıçak- la sağ elinin damarlarını kesmiş- tir. Bu kesme üzerine kadında bir hareket olmamış, katil Nazmiyeyi toprak taşıdığı büyük çuvala el- bisesiyle hirlikte koymuştur. Son- ra odaniın zeminindeki tahtayı sökmüş, sessizce kazdığı yere Nazmiyeyi gömmüştür. Katil, alt kata herhangi bir kimsenin bir şey istemek behanesile indiği s- rada cinayetten şüphelenmemesi için boğduğu kadını yatağın için- de saklamış, kendisi kıstığı lâm- manin hafif ışığı altında çukuru kazmıştır. Cinayetin diğer karanlık - saf- haları henüz meçhuldür. — Katil sorguya çekilince bu cinayet ta - Rizedeki karısından da, *“Memlekete dön, o karıyı br A'çık hava tiyatrosu (Baş tarafı 1 inci sayıfamızdadır) hatsızlığa meydan verilmesi esef edilecek şeydir. Anlaşıldığına göre vaziyet şu şe- kildeydi: Başlama saati olan 22 buçuktan evvel, halk akın etmeğe başladığı zaman, en Öön sırada, yani 100 ku- ruşluk yerlerde bazı masalar da - vetlilere tahsis edilmiş bulunuyor- du. Yahut —bir eseri görülmedi - ğine göre— böyle vehmedilmişti... Gelenler, biletlerinin işaret et- tiği yere rahatça oturdular, Kendi- lerine mümanaat eden olmadığı gibi, şu veya bu tarzda hareket e - deceğine dair yol gösteren de yok- tu. Sonra bir takım zevat daha be- lirdi. Ve masaların kendilerine ait olduğunu iddia ederek mühim bir yekün tutan “iğreti masalar halkı- mnı,, müessese müstahdemini — ile birlikte yerlerinden etmeğe çalıştı- lar.. Mesele şunun veya bunun mu- ayyen bir yeri işgal etmesinde de- ğildir. Fakat senelerden beri bu işlerle uğraşan bir müessesenin, teşkilâ - tını daha sağlam ve “başı bozuk - tan,, uzak bir mükemmeliyette bu lundurması, bilhassa ilk gecelerde şayanı dikkat bir hüsnü idare gös- termesi, sanırız ki her iki tarafın da menfaatinedir. Revu maalesef halkın çektiği sıkıntıyı unutturacak kadar güzel olmadıktan başka can sıkan nok - ——— Sahure hanım denize düştükten | yoktur. Oıoııobilıleki eşyalardan sonra iyice su yutmuş ve batmış| yanlız bir dengi kurtarılmış ve çıkmıştır. Bunun ki". kendisi Be-| mütebaki altı parça eşya otomobil yoğlu zükür hastanesine kaldırıl- | ile ibrlikte suyun dibinde kalmış- mışsa da ahvalinde hiç tıhlihı tır. Şoför Osman yakalanmıştır. mamiyle aydınlanacaktır. Tiren altında üğe bölündü (Üst tarafı 1 inci sayıfada) gelen bir tren ansızın çıkagelmiş,. hat üzerinden kaçmaya muvaffak olamıyan İsmaili altına almıştır. Lokomotifin ve vagonların teker- lekleri İsmaili parça, parça doğra- mıştır. Tren İsmaili çiğnedikten sonra durmamış, çekip gitmiştir. İsmailin ezildiği biraz sonra yol » dan geçenler tarafından görülmüş, hemen zabıtaya haber verilmiştir. Ismailin parcalanmış cesedi top- lanmıştır. Tahkikata ehemmiyetle devam edilmektedir. Ismaili çiğni- yen tren tesbit edilmiş ve makinist bu sabah yakalanmıştır. Misaklar karşism- da Almanya .Berlin, 19 (A.A.) — “Corres- pondance Diplomatigue,, M. Dou- mergue tarafımnadn söylenen — ve radyo ile neşredilen nutuktan bah- sederek Fransanın kendi hudutla- rınin emniyeti ile alâkadar olmak- ta haklı olduğunun bedihi bülün- duğunu yazmakta, yalnız, bir dev- letin kendi emniyetini temin için cihan sulhunun muhafazasını is - tihdaf etmesinin, kendi şahsi mü - dafaası kadrosunun haricine çık - mak demek olduğunu ilâve eyle - mektedir. Bu gazete, M. Doumer - guein nutkunda sulh ve — emniyet kelimelerinin müteradif — olarak kullanılmış olduğunu — beyandan sonra Fransızların sulhu tensik i- çin vaki bütün — teşebbüslerinin Fransanın emniyetini teminden başka bir şeye hadim olmamış ol- duğunu ve diğer devletlerin Frane saya karşı kendilerinin —emniyet hakkındaki hususi telâkkilerini i-