12 Haziran 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

12 Haziran 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y B L İ sayıfadaki resme On üç, on dört — yaşlarında bir köylü kızı olan Maria, şato sahi- bi Harki Anderhofla oğlu Güsta - vın ellerinde tüfeklerle, ava git - — tiklerini görünce: — Kiısmetiniz bol olsun efen - 'dim!.. —diye nezaketle selâm ver- di.. Marki, kızın saçlarını okşadı: — Teşekkür ederim, yavrum.. Sen de galiba, böğürtlen yemeğe çıktındı.. E, yürü bakalım.. Akıllı çocuklatdan pek hoşla - nırdı. Kâh avlanarak, kâh konuşa- rak, yürümeğe başladılar. . e _.g Her tüfek patlayışında, kız: — Kimbilir, yuvalarında — Ah, yazık, yazık.. Vurul - 'du!.. —diyerek kuşlara acıyordu. — Amma da yufka yürekli şey- | mişsin, ha.., ' — Tabit değil mi efendim.. onları da çt “bekliyen vardır.. Şimdi bir cana - var çıksada beni burada parçala - | — Ba, annemin hali ne olur?, Bunlar | — da onun gibi.. Şu minimini tangi P. hıgnı acıdım.. Onun vurulduğu- nu p — mağlüp etmiş.. Şimdi, Görünce, öbür iki büyük tangi nasıl bağırışarak, tepemizde do - Jastılar.. Mutlaka annesiyle baba - sıydı., Marki, gülümsedi: — Anne ile babanın istırapları- n ortadan kaldırmak için, onları da vurduk işte., Ölünce istirapları — bitmiştir.. Üzülme.. Fakat, sonra, ciddileşti; felsefe- ye başladı: — Hayat, böyledir.. Bütün mah- lâükat, biribirine — kıyarak yaşar.. Eskiden, diğer hayvanlar, insanla- “ra galebe çalarmış., Fakat, niha - | filleri bile | dünyanın | — yet insan, aslanları, — bütün sathı bizimdir, kızım.. Gene şakalaştı: — Hayvanların vaktiyle ecda - dımıza ettiği fenalıkların, avcılar, ':"'gimdî, intikamını almaktadır. — Kızsordu: — Fakat avcılık için, neticede felâket doğurur, derler.. — Her halde yalan olacak.. Zi- ra, bunca yıldır, vurmadığım hay- — van kalmadı.. Miç te böyle bir u - ğursuzluğuna rastlamadım.. Avcı - Bör — lik, anlattığım gibi, insanlığın ye- ni bir meşgalesi değildir ki, uğur- | — suzluk olsun.. Beşeriyet, kendini — hatırlamadığı devirlerden beri, av y *.eılılı etmiştir.. Avcılıkta, nihayet -— diğer mahlüklara galebe çaldığı ğ — sırf bu mazhariyeti saye - — sinde ilerlemek imkânmı — bula - — zak— bugünkü yüksek mevküine, saadetine erişmiştir. Oana kadar hiç konşmıyan Güstav: — — Bugünkü yüksek mevkiine? gü saadetine? —diye alay d“i_,_—-Eier, insanları hayvanlar - /— dan daha mes'ut sayıyorsak alda- nıyoruz, baba.. “Köpek, sen ben - — den âlüsm ki kürtcin eskimek bil- k lle;ı_ıl., diye bir söz vardır.. Huy - vanlar, gaileleri olmadığı, kürkle- ri, bizim cibiselerimiz gibi eskime- — diği icin, bizden, her halde mes'ut — turlar.. Şayet insanlık — bugünkü |" — merkiine öteki ı_yv..ı.'.âw.. Tıkta galebe etmek sayesinde erişti — ise, demek ki felâketin de sebebi ,| çift tazı satılıktır. Mes-aklıların B. suz bir iş.. Fakat, basit insanların sandığı gibi, uğursuzluk, maddi bir felâketle tezahür etmiyordu.. Manevt cezalar halinde beliriyor . Beşeriyet, kürrei arza hâkim ol -| mak, bugünkü cemiyeti — kurmak yüzünden değme felâkete mi uğ- ramıştır?, Bu şekilde Felsefe — yürüterek ilerlediler.. Baba oğul, bazan mü- nasip avlar bularak, peşine düşü- yorlardı. Güstav, güzel, bir sinca- bın arkasından ilerledi. — İhtiyar Marki de, o aralık, köylü — kızını dürterek fısıldadı: — Bak, bak.. Şu tepeciğin ar - kasında masmavi bir kuş var . Gö- rüyor musun?.. Burada pek nadir bulunur, Simdiye kadar ancak bir tane avIryarak madama hediye et- tim. Aman, şunu kaçırmıyalım.. Hem, emin ol, bun vurunca, kal - bine acı da çökmiyecektir. Çünkü,| annesini babasını zaten kaybetmiş olacaktır. Bu iklime — düşmesi, başka türlü kabil değildir.. Aman kımıldanıyor., Yaklaşalım.. Sus.. Usul usul ilerlediler.. Yirmi otuz adım kala, avcı, nişan aldı. Ateş etti. ihtiyar Tepeciğin arkasında, kuş, sen - deledi.. Fakat, vurulması üzerine öteki kuşlar gibi, bir hazin cıvıltı çıkarmadı., Bilâkis, insan sesiyle: — Aman, aman!.. Ne oluyoruz! —iye haykırdı.. Halbuki, mavi kuş, papağan da değildi.. Konuşmağı nereden öğ - renmişti , Bunu sormak için, köylü kız, ih- tiyara döndü.. Fakat, onun tüfeği- ni yere atarak bir kayanm üzerine baygın bir halde yıkıldığını gör - dü.. Tekrar karşı tarafa bakmca, ih- tiyar markinin genç zevcesiyle bir seyisini alralına, morumoruna tepeciğin dibinden ayağa kalktık-| larını gördü.. Markinin şapkasın- sında, mavi kuş, süs olarak takıl - mıştı., Bu vak'a üzerine hiç bir ölüm hâdisesi olmadı: aZtenetaoinetaoi vurulmuş olan şapkadaki — mavi kuş bir daha yaralanmış, — fakat, saçmalar Markize isabet — etme - mişti. Marki ise, Kalp buhranı ge- çirmesine rağmen, ölmemişti. Güs- | tav, atlarını ormanın kuytu bir kö- şesine bağlıyan seyisle — beraber yakalandığını, görmekle beraber, genç üvey annesino — ağır bir söz söylemeği asilzadelik kaidelerine zıt bulmuştu.. Maamafih, felâke -| tin önüne geçilmedi: Boşanma d“ vaları açıldı.. Aile yılkıldı., Köylü kızı, o gün öğrenip mâ -| mnasını bir türlü kavrayamadığı şu | sözler üzerinde uzun uzadıya dü- şündü: — İnsanlık, bugünkü mevkiine, öteki hayvanlara galebe etmek sa- yesinde irişti ise, demek ki, avcılık cidden uğursuz bir iş.. Çünkü, kü- relarz üzerine hâkim olup bzgün - kü cemiyeti kurduktan sonra, me- deniyet denilen bu sun'i teşekkül yüzünden, değme felâkete uğra -| dık... (Hatice Süreyya) gevvrceCELENEELENE SATILIK TAZI “Tilki ve tavşan avları yapan bir avcılıkmış.. Demek ki, bu —bizim| Ş. rumuzile HABER'e müracaat- N Hi e z KK LA K e Hü ee bi y v GA — gu anda yaptığımız cidden uğur - ları, N İîâ — Avcılığın uğursuzluğu Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- 295 — Yahudinin düşüncesi İhtiyar İsak ölüm döşeğinde yatıyordu. Başı ucunda ağlıyan Mazaltoya dedi ki: — Mazalto, çok yalvarırım sa na!.. Bana son defa bir iyilik yap. Yit yeni fistanımı giyin, kü - peyi, yüzüklerini, — bileziklerini tak. Güzel ol, benin yaninda oy- le yel.. Mazalto, can çekişen kocası - nın bu son arzusunu derhal ifa - ya hazırlandı. Gitti, giyindi, süs- lendi, mücevheratımı taktı geldi. İsak: — Mazalto, şimdi, birazdan Az rail yeldiği zaman seni belki böy- le yüzel, suslu yorur da beni bira- kir, seni alır. Gezintimizde kaybolan kol saatı Cuma günü Kalamuş vapuriyle Ya- lovaya yaptığımız gezintide, davetli - lerimizden Fatihte tramvay durak ye- ri Ziyan zade apartımanında 2 numa- rada oturmakta olan Mahmure Hanım- efendi tarafından bir kadın kolsaati bulunmuştur. Kaybedenin mezkür ad- rese müracaatla saatini alması.. Hangi çiçeği tercih edersiniz? Dünkü nüshamızda bir mü- dekkikin, insan ruhu ile çiçekler arasında bir münasebet olduğu iddiasında bulunduğunu yazmış- tık. Bir insan hangi çiçeği tercih | ederse seciyesi ve hayatı da ona benzermiş. Bugünden itibaren aşağıya sı- rayla yazacağımız çiçekler ara- sında kendinizin ve bildiğinizin hayat ve seciyelerini tayine çalış- mak için “Hangi çiçeği tercih e- diyorsunuz?, sualiyle tayine çalı- şarak şakalaşabilirsiniz. AKASYA: — Herkesle uzaktan gö- yüşmek isterler, fazla samimiyetten hoşlanmazlar. Çok az gülerler. Muğ- lâk görünürler. Esas itibariyle kalp - leri temizdir. İtimat ettikleri kimseye karşı fedakârlıktan çekinmezler. Ol - dukça asildirler. AKŞAM SAFASI: — Ömürleri kı- sadır. Hayatlarını daima — istihkar v- derler. Kabiliyetlerinin hepsini birden dökerler. Fazla hassastırlar. En ufak şeyler onları müteessir eder. Küçük çocuklara karşı çok düşkün olurlar. Hasta ve nlilleri daima vikaye eder - ler. Çok çabuk severler, aşklarına iti- mat caiz değildir. Elişlerinde muvaf - fakiyetleri fazladır. Kafa ve zekâ işle- rinde az muvaffak olurlar. AY ÇİÇEĞİ: — Çirkin, hoyrat, biraz da açgözlüdürler. Gürültü ve ka- Tabalıktan hoşlanırlar. Talihleri olduk- ça iyidir. Her tarafa dönerler. Mual - lak görünmek isterler işe de bunda mu- vaffak olamazlar. Herkes tarafından pek çabuk anlaşılırlar. Muvaffakiyet - leri temadi etmez. Daima ziyanâa uğra- dıkları halde hayatlarını tashih etmez. ler. Her müessir onları mağlüp edebi. lir. Ömürleri oldukça uzundur. Bi LA Postası e | ait en ziyade kullanılan yegâne Nakıl ve tercüme hakkı Yazan: M. Gayur Cuma, Pazar Deniz suyunda münhal halde klorü gümüş bulunur, Beher 100 litre deniz | suyunda takriben bir miligram klorü L gümüş mevcuttur. Memleketimizde gümüş, kurşunla karışık olarak Bulgar dağında vardır. Aydında Mustafa Kemal Paşa kaza - sında, İzmilte Kestane Pınarı mevki - inde, Diyarıbekirde Perçemen'de, Ça- nakkalede Papaslıkta, Konyada Bola- ri de Karaside Balya gümüş mevkil: - rinde gümüş vardır. Kibriti gümüşten gümüş çıkarmak için bu filiz havada teklis edilir. Bu esnada kibriti gümüş tahammuz öde- rek gümüş kibritiyetine değişir. Yeni milh tuz ile havada teklis edilirse bir tarafta klorü gümüş, diğer tarafta 60d- | yom kibritiyeti hâsıl olur. Ag' S 4 20' — Ag' SO" Ag* 8O" 2 Na Ci — Na' S O" 4 2Ag Ci E!de edilen mahlüt sıcak kesif tuz mahlülü ile muamele edilir. Muame - lede suda eriyen gümüş kdorü inhilâl eder. Mahlülü bakır ilâvesiyle gümüş tersip edilir. Kiyanos usulü: Gümüş, gümüş kib- riti filizlerinden kiyanos usulü ile elde edilmektedir. Bumun için toz haline getirilmiş gümüş filizi uzun müddet yüzde O,1 ilâ yüzde 0,4 nisbetindeki kiyanos sodyom — Na C N mahlüliy- le tomasta tutulur. Bu esnada inhilâl | etmiyen bir gümüş kibritiyeti ” aşı- gıdaki muadele ile muzaaf gümüş ve sodyom kiyanosu haline gelir. Agt S 4 4*NaCN — 2 Ag Na (C N') * Na' S Gümüş ve sadyom Kiyanosu mah- | Jülünden gümüş çıkarmak için mah - Tâl elektrik cereyanı ile tahlil edilir ve muamelede gümüş katod'da toplanır. Gümüşün suda eriyebilen milihleri: 1 — Müâiyeti sodyom mahlülü ile vsnyer Tenikte Trdinzu “gtimntiş — tertumur 2 — Kükürtlü idrojen ile siyah “gü müş kâbritiyeti” mahlülü. 3 — İyodu potasyom mahlülü ile sarı bir tortu. 4 — asid kloridrik yahut klorüz mahlülü ile beyaz bir tortu. B — Kramiyeti potasyom mahlülü ile esmer kırmızı renkte bir tortu. 6 — Fosforiyeti sodyam mahlülü ile sarı renkte gümüş fosforiyeti tor - tusu verir. Altın Atom vezni: 197. Rumuzu: An. Altın güzel sarı renktedir. İzafi sik- leti 19 gramdır. Şu halde ağır bir ma- dendir. “1062* derecede erir. Altım bü- tün madenlerden fazla levha ve tel ba- line gelmeğe müstçit bir madendir. Al- tından bir milimetrenin yirmi beş bin- de biri kalınlığında varaklar yapılır. Bu varakların arkasından ziya yeşil görülür. Bir gram altın üç kilometre boyunda ince tel haline konabilir. Altın hiç bir hamızdan müteessir değildir. Yalnız asid kloridrik ile azot hamızt mahlütundan ibaret olan “AL tın suyu — İnu röğale” altını eritir ve sarı renkte salis altın klorü — Au Cl* mahlülü hasıl olur. Altın üç kıymetli bir madendir. Klorü salisi altın yahut klorür dor milhidir. Fotoğrafçılıkta kullanılır. Altım gayri mütcessir bir maden cl- duğundan meskükât, mücevherler ve madalya imalinde kullanılır. Saf altın yumuşaktır. Kolay aşınır. Bunun (- çin altın bakır veya gümüşle karıştı « rılarak sertleştirilir. Altın gümüşle sa- rı ve yeşil ve bakırla kırmızı altın ter- kiplerini vücude getirir. Tezyinat için kul'antddarı mücevher- lerdeki altının terkibi binde hesabı ile: Altın Bakır 800 100 BA0 160 750 250 Dir. Başlıca altım, gümüş — halitalarinin terkipleri de şunlardır. Binde besabı ilet 750 altın — 250 gümüş — yeşil al- sele eit 700 altın * 300 gümüş — solmuş yaprak altımı.. ç İ #t a Zi VE e mahfuzdur ve Salı günleri çıkar 600 altın - 400 gümüş — Su yeşi. li altın.. 750 altın * 200 gümüş ** 50 ba - | lar — Roza altını.. 750 altın - 125 gümüş - 125 ba - kır — sarı ingiliz altını. 750 altın * 150 gümüş * 100 ba- kır — Beyaz İngiliz altını.. 7S0 altın * 170 gümüş -- 80 ba - kır < çok beyaz ingiliz altını.. 780 altın * 190 gümüş - 60 ba -« kir — en beyaz ingiliz altını.. Altınla bir çok maddeler yaldızla » rur. Bunun için en iyi usul altın kap- Tanacak maddeyi bir elektrik cihazının Katod'duna ve bir altın varakını da a- mod'a bağlamaktır. Sonra her iki elek- trod bir altın mahlâtuna - batılırır. “Klorü altın mahlütu gibi”. Altın mücevheratta gümüş üzerine hphıı'ıkk duble seklinde de kollanı- mıııAkx': tabiatte .::ıı serbest bulu. dran AD Rein N kum halinde görülür. Nadiren bir kaç kiloluk büyük kütlerine de tesadüf o- lunur. Altın Oral dağlarında, Kaliforniya, Transilvanya, Senegal ve Kolombiya- da bulunur. Memleketimizde bir çok noktalar - da altın bulunduğu tahmin - ediliyor. Çanakkalede Kartaltepede kurşunlu al. tın, vardır. Bulgar dağında da altın mevcut « tur, Altın deniz suyunda vasati 1,12 mi- Tigram halinde mevcuttur. Bu hesaba göre bütün denizlerin suyunda 20 mil- yon ton kadar altın vardır. Altını elde etmek için altınla ka- rışık toprak şiddetli akar suda yıka - mnür. Altın ağır olduğundan kabın di - binde kalır, diğer topraklar akar, Su idle alınmamış olan maddeleri temizle. mek için kalan tortu bakır malgama- | at levhalarından geçirilir. Civa altınla birleşerek altın malgaması husule ge- lir. Bakırın üzerinde husule gelen al - tın malgaması çıkarılır ve taktir edi - lir. O vakit civa tabahhur eder ve al- tın serbest kalır. '"Toprakla karışık kalan altına gelin. ©e bunu çıkarmak için toprak yüzde 0,4 ilâ O,1 nisbetinde kiyanos potas- yom — Siyanür dö potasyom mahlü - lünde altı hafta kadar bırakılır. Bu sı- rada altın kiyanos polasyomla birle- şir: 2A - GKCNL-2HOLO A 2K (AuyCN' * 2KOH4HO! husule gelen müzaaf kiyanosu potas- yom ve allüm —2 K (Au) CN”, Bir çinko ilâve edilerek altın tersip edilir. Yahut mahlül elektrik cereyanı ile tah- Kil olunur. Bu takdirde altın katod'da toplanır. Altın bazı terkibatında 3 kıymetli, bazısında bir kıymetlidir. Bir kıymetli mürekkeplere Oro, üç kıymetli mü - rekkeplere ise Ori denir. En mühim al- ŞST Di eei lir. Ori milihlerin miyarları ıııılş"" 1 — Sudaki mahlülleri n b iyeti sodyom dökülürse esmer z renkte Ori maiyeti altın tortu6t havl 2 — Demir kibritiyetinif Mahlü - Kiyle esmer renkte altım t07U hasıl Ka hur. 3 — Hamizi huruma? — Kuzukula- e altın tozu jen siyah renkte kibriti altın hasıl olur. 5 — Klorü kalay mahlülü ile altın mahlülü kesif Ve Fazla asid kloridrik- li olursa esmer $iyah renkte altın tozu ayrılır. Eğer altın mahlülü zayif ise ve asid kloridrik a7 miktarda olursa ar - guvani renkte bir tortu hasıl olur. Uzvi kimya Uzvi cisim diye terkipleri malüm ve ıı2"""'nı; ve hayvanat ile neba - tat arasında imlizaç edilen kimyevi mürekkeplere denir, “Daha bitmedi'

Bu sayıdan diğer sayfalar: