İsviçre sanatoryomlarına sa - de verem tedavisi için gidilir zan- nediyorsanız, yerden göke kadar yanılıyorsunuz.. Bu istirahat ve tedavi yurtları- na eğlenmek için gidenler de pek çoktur. Bilhassa alpinism denilen yani Belçika kralr Albertin ölü - “ müne sebebiyet veren “Dağlara tırmanmak sporu,, İsviçrede ta - ammüm ettiğinden bu - eğlence - — nin meraklıları, sanatoryomlarda — eksik olmazlar.. F Avukat Hans ile mühendis Va- lar diyarına gelmişti. Yanların - da, Hansın karısı da vardı. Bu kadıncağız, senelerdenberi, mü - hendis Vanetonun metresiydi. Ci- warda kim varsa hepsi meselenin farkındaydılar. Bu gibi şeyleri en — gön kocalar anlarmış derler.. Pek doğruymuş: Avukat Hans, neden — sonra ,ancak o sabah dağlara tir- — manmaya giderlerken, meselenin 'arkıma vardı. Karısıyle arkada$şı- nı, aralık kalan kapıdan, öpüşür- lerken gördü: « Ya,, Böyle demek ha?.. - diye düşündü. Ben, sizi, namus - Tu insanlar - sa: geceler ve gündüzlerce baş başa bıraktım.. Vicdan rahatiyle yazıhanemde Kaldım, seyahatlere gittim.. De - mek siz böyle ha.. Elbette karrmı baştan çıkaran sensin.. O, seni “kandırmadı ya.. Dur hele! Ben “gana gününü gösteririm, Vaneto!. Bu akşam güneşin battığıma şahit dı.ıııyıuhm.. Herkes, seni, dağ lâketimden,, dolayı taziye ede - cekler... Ve, ben, işte o zaman, — bıyık altından güleceğim..,, * — Hiç sezdirmedi.. Yüzümdeki daimi tebessüm — silinmemişti.. Düşmanını şüphelendirecek bir şey yapmak istemiyordu.. Gülüşe wedalaştılar.. — Dağların yolunu tuttular.. Evvelâ, alelâde yollar - 'dan ilerlediler.. Gelişigüzel geve- — zelik ettiler.. Sanatoryom sahibe- günin dazlak olup başına - peruka — taktığıyle alya ettiler.. Amerika - Irların yemek salonunda bağıra - rak konuştuğunu — ayıpladılar.. Mihracenin karısmın pek ııkcf şey olduğunu avukat iddia etti. Fakat, Vaneto, onu, aptallıkla — Çoktandır alelâde yolları geç- mişlerdi.. Bellerine ipleri bağla - — maşlardı.. Bir ucu kazmalı ve çen — gelli, öbür ucu sivri olan değnek- -— lerine basarak, en kaygan, en dik — tepelerden birine tırmanmaktay - dılar.. Biribirlerinin çıkışına yar- /drm ediyorlardı.. Avukat, şimdi, yukarda, hâkim bir mevkide, mü- hendis sathı mailde kendine doğ- u çekiyordu. Fakat, çok eski al- nist oldukları için başkalarının ımı döndürecek olan bu müh- mevkide, konuşabiliyorlardı: -— — Demek, aptal kadınlardan hoşlanmazsın, öyle mi, Vaneto.. — Hiç mi hiç.. Asla- hoşlan- mam.. Peki, Blâşadan nasıl hoşla- ılı kapamayı bile unutmuş.. he dÜ OA OG ada lt wı 'dun sanacak.. Hatta, beni bu “fe- oynaşa, Hansın - karısı - Blâşa ile| — Neler söylüyorsun Hans.. - neto, işte bu maksatla karlı dağ-| | — O, aptalın biri.. Halbuki ona — bayılryorsun.. Evet, evet, metre - sin pek aptal.. Zira, bu sabah, ö- püştüğünüz sırada, odanın kapı - diye, mühendis, kekeledi. — Şunu söylemek istiyorum ki, her şeyi öğrendim.. Senin cezanı vermek istiyorum.. Hem de şim - di.. Şu dakikada.. Mühendis yukarı doğru baktı. Avukatım gözleriyle — karşılaştı..| Bu gözler, iki namlu dehşetiyle kendisine çevrilmişti: Suikast mu hakkaktı.. Netekim, sabık dostu, belindeki ipi çözmeye hazırlanı - yordu.. Vanetonun altında, uçu - rum, bir dev ağzı gibi açılıyordu. Mühendis, uzun girizgâhlar ya- parak inkâr tarikine sapmanın imkânmı göremediği için, derhal en kısa yolu tuttu: — Sen karınmı pek öyle sevmi - yordun.. Kaç metresin vardı.. E- ler, Margörit, Janet.. Daha saya- yım mı?.. Fakat, ben, çocuklu - ğumdanberi Blâşayı seviyordum.. Mektep arkadaşıydık.. Onu al - mak istedim.. Henüz mevki tut - madığım için bana vermediler.. Sen daha o zaman, şöhretini, ser- vetini kazanan bir avukattın.. Sevgilimi zevce diye aldın.. Ger- çi, bunu bilmiyorsun ama, haki - kat, böyledir.. Ben, bir behane ile seninle tanıştım.. Maksadım, Blâ- şanın evine girmekti.. Bu sıralar- da, artık tahsilimi bitirmiş, mü -| hendis olmuştum.. Ve sen, karını aldatmıya başlamıştın.. Görüyor- sun ki, işin içinde, arkadaşa iha- net yok.. Onun için, bu derece bü yük cezaya müstehak değilim.. — Müstahaksın.. Benim karrmı elimden alan insan her cezaya müstehaktır.. Hans, ipi koyuvermek üzerey - di.. Mühendis, bunun farkma var da klayır; böyle, köpek gibi ge - bermek ve bu adama intikam al- manın, Blâşayi kendine hasrettir- menin zevkini tattırmak istemedi. Madem ki ölecekti, ikisi birden ölmeliydiler.. İpi hızla çekti.. Hans, sendele- di.. gibi, uçuruma doğru fırladılar.. Altlarında bulunan yolda, üç alpinist yürüyordu. Evvelâ, tepe - lerinden bir çığ kaydığmı sana - Kaygan zemin üzerinden, ok HÂLE: Ben ve İmparatoriçe. E FERAH: Sandu. ' HABER — Akşam Postası ıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- | lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımndır. 286 — Kaz Bir gün bir Lâz dağda gezer- ken bir kaz gördü, Kazı tutmak| için peşinden koşmağa başladı.. Kaz kaçtı, Lâz kovaladı. Nihayet bir uçurumun önüne geldiler . Kaz kanatlarını açtığı gibi u- çurama atıldı. Bunu gören Lâz: — Kaz atladı da Lâz atlıyamaz mr diyerek kendisini kazın arka-| sından uçuruma atar.. Türk lisesi: Seyfi 287 — Size demedim Bektaşinin biri bir gün kavaf - lar içersinden geçiyormuş. Kavaf lar kendisine muziplik maksadiy- le bir tanesi “Hişt,, demiş. Bektaşi bakmış, “Sana deme- dim babacığım, demiş.,, İki adım gitmiş bir hişt, ben sana deme - dim ha.. Nihayet bektaşi kavafla- rı geçmiş, arkasına dönmüş. “— Vay utanmazlar,, diye ba - ğırmış. Kavafların hepsi kafala - rını çıkarmışlar. Bu sefer bektaşi de, “Size de- medim, size demedim, demiş. Eyüp: Fahri m.:—.—..—.:x Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : | İPEK: Ne sevimli | MELEK: Vakitsiz baba ELHAMRA: Şanghay ekspresi ' SARAY: Çareviç TÜRK: Hulyalı dudaklar. SUMER: - Paprikü. HILAL: — Yüzü damgal adam.. ŞIK: Hayatım sana feda. ŞARK: Dudaktan gönüle ALEMDAR: Valansiya yıldızı ALKAZAR: Dostum kral MİLLİ: Bora YILDIZ: Sarışın venus KEMAL BEY; Şehvet adası. dik de hayatımızı yeniden kura - cağız.. Fakat, bu takdirde de Blâ- rak, kayanın dibine sindiler., Son| #ayı üçüncü bir şahsa bırakmanın ra: — Eyvah.. İki adam yuvarlan - dı., - diye biribirlerine haber ver- diler.. Uçurumun kenarına iğildiler.. Haykırıyorlardı.. Hakikaten, aşa- gıdaki dereye doğru, aksi sedalar çıkararak ağır, cisimler düşüyor - du. Fakat, bunlar, kaya parçala - rıydı. Adamlar, mucize kabilin - den, yolun altında kar yığınları - nın yumuşaklığı üzerine saplanıp kalmışlardı.. Tepe taklak düştük- leri için, başları içerde, ayakları dışarda, bir müddet çırpındılar.. Yukarda, diğer üç alpinistin bağ- rıştığını işitmediler.. Nihayet, kafalarını kardan kur tarıp sersem sersem etraflarına bakındılar.. Mühendis, memnuniyetle: — Demek ki ölmedik.; - dedi. - Mücadele deavm edecek mi?.. - diye endişeyle sordu. Avukatın hiddeti, sadmenin te- siriyle geçmişti. Ölümle yüz yüze gelmek, hatta onun pençesinde sü rüklenmişken yakayı böyle kur - tarıvermek haleti ruhiyesini de - ğiştirivermişti: — Hayır! - dedi. - Madem ki, manası var mı?.. O, ya senin ya benim saadetimi ikmal etmeli.. Haydi söyle, tek mi çift mi?, Tek- se, Blâşa benim olacak.. Sen çe- kilip gideceksin.. Çiftse, senin o - lacak; ben çekilip gideceğim.. Ka bul mü?.. — Kabul.. Cebinden bir miktar bozukluk çıkarıp avucunun içinde rakibi - “ne uzatırken, başları üzerinden sesler geldi: — Hey.. Bir yeriniz kırılmadı ya?.. Orada ne yapıyorsunuz?... İp atıyoruz.. Yakalayın.. İki adam: — Aman bizi görüyorlarmış!.. « diye biribirlerini ikaz etti.. Bu vaziyette tek mi çift mi oynadığı- mızı farkederlerse çıldırdığımı - zı sanacaklar.. Haydi, şuradan bir ayak evvel çıkalım da ondan son- ra ayni usulde kozumuzu sulh - perverane paylaşırız.. Malüm ya: Cenevre civarında bulunuyoruz!.. Vak'ayı ancak bu noktaya ka- dar takip ettiğimiz için, lııır'ımıııI mühendise mi, yoksa âvukata mı isabet ettiğini tahkik mümkün ol- madı. Ancak şurasını ilâve ede - lim ki, Blaşa, o sırada, üçüncü bir talih bizi kurtardı, mücadeleye | tevsilisiyle gezmekteydi-. devam manasız olur.. Farzet ki, ikimiz de öldük ve yeniden diril- (Hatice Süreyya) ) vı mahalle ve köy ihtiyar heyetlerince Pratik Hayat Bilgisi 6 Haziran 1984 dHayatta muhtaç olacağınız ameli malümatı kolayca Ööğreniniz K00 — Nakıl ve tercüme hakkı mahfurdur Yazan: . Gayur Cumartesi, çarşamba günleri çıkar ve hizmet meslekleri sebebiyle tecil e « dilmeleri lâzım gelenler dahi bulun - dukları müessese ve imalâthaneler müdüriyetlerinden verilmiş mahalli be- lediye meclislerince tasdik edilmiş bi -| rer şahadetname alarak ilk veya son yoklama zamanlarında yoklama heyet- lerine ve yoklama bitmiş ise bulunduk- ' ları mahalli askerlik şubelerine göster -| meleri veya göndermeleri ve çürükle -| rin dahi hakkında haber - verilmek lâ - zamdır. “Madde 66" | Memuriyetleri ve memuriyetlerin bi rinden diğerine bilâ fasıla geçmiş bu - lundukları halde tebdili memuriyetleri | ve çürüklükleri hakkında vaktiyle ha -| ber vermemiş ve şahadetname getirme miş ve kayıtlarına İişaret ettirmemiş efradın seferberlik ilânından sonra id - diaları dinlenmez ve çürüklük iddimam- | da bulunanların arkadaşlariyle silâh al. tına alınarak gidecekleri kıtalarda mu - ayene olunurlar. Aileli zahire müstesna | dir. “Madde 68” Harp zamanlarında çağırılacak ruh- satlı ve ihtiyat efradından beş sene a -| ğır hapsi ve daha ziyade cezayi müstel zim cürümler müstesna olmak — üzere| diğer bir cürüm veya kabahat ile maz nun (mevkuf olsun olmasın) elanların muhakemeleri terhislerine talik olunur | Çağırılma zamanında mahküm olanlara | müddeti mahkümelerini ikmal ettirdik- ten sonra emsalleri kadar - hizmetleri yaptırılır. “Madde 69” Yardım Hazar ve seferde kırk beş günden zi yade müddetle askerde bulunanların yiyecek ve sair ihtiyaçlarını öteden be- ri kendileri tarafından tedarik olunan ve başkaca muavenet edecek kimseleri ve rayici mahalliye göre idare ve ihti - yaçlarını temin edebilecek servet ve ge- lirleri bulunmadığı mukim bulundukla- tebeyyün edenlerin hanelerinde usul ve furu' ve zevce ve erkek ve kız kardeş - lerine askere gittikleri günden terhisle- ri tarihine kadar mahalle ve köylerinde bulunup ve askere alınmamış olııılıı'W yardım etmeğe mscburdurlar. İşbu yar dımin ne süretle yapılacağı mahalle ve köy ihtiyar meclis ve heyetlerince tes- bit ve onlar vasıtasiyle ifa olunur. Hü- | kümet rücsası ve mahalli belediyeler bu hususu takip ve temini adilâne bir suret tatbikini mürakabe ile mükellef - tirler. İşbu heyetlerce tesbit olunan ve yar- dımı yapmaktan imtina edenler hakkın- da mezkür heyetlerin mazbatası üzeri- ne tahsili emval kanunu tatbik olu -| nur. “Madde 71" Vakti seferde yaptlacak işbu yardı- ma idarci hususiye ve belediyeler de iştirake mecburdurlar. “Madde 73” Vilâyetleri haricine çıkmak istiyen her erkeğin hüviyet cüzdanımı yanmda ve esnayi seyahatte talep, wukuunda polis ve jandarmalara göster meğe mecburdurlar. Ellerinde hüviyet cüzdanı bulunmayıp ta bariz bir suret- te askerlik çağı haricinde — görülenler (çocuk ve ihtiyarlar müstesna olmak üzere diğerleri veya cüzdanları bulu - nup ta işbu cüzdanların askerlik hanc- lerine ve yaşlarına nazaran ilk ve son yoklamalarını yaptırdıklarına ve em - sali silâh altına alınmış olanlardan at - kerliklerini ifa ettiklerine veya tehir weya tecil edildiğine dair kayıt göster. miyenlerin henüz yola çıkmamış iseler hareketine ve bidayete yolculuğuna müsaade edilmez. Bu gibilere vapur ve- ya şimendiferle yoleulukları esnasında | tesadüf olunursa halleri tetkik olun -| mak üzere çikacakları iskele veya is : tasyonların askerlik şubesine yoksa za- bıtasına ve zabıtaca en yakın askerlik şubesine teslim olunur. Vesaiti saire ile yolculuk yapanlar ilk uğrayacakları şubelere - teslim olunur ve bunlardan büviyetleri sabit — olanlarla wHeru_ takdir olunacak kefaleti nakdiyi veren. ler ahvali askeriyelerinin tetkikine de - vam olunmak üzere seyahatlerinde ser- best bırakılır. Hüviyeti sabit olmadığı | gibi kefaleti nakdiye de irae edemiyen - lerin ahvali ve askerlikçe ilişiği bulun- madığı şubece en seri vasıta ile tahkik olunur ve neticci tahkikata kadar kasa ba haricine çıkmamak va sabah akşam isbatı vücut etmek üzere mahalli zabı- tasına teslim olunur. (İşbu tahkikat a. zami bir hafta içinde ikmal edilir.) Tahkikat neticesinde askerlikçe ilişiği olmıyanlar serbest — bırakılır. "Madde 74" Askerlik çağında olup şubesi daire- sinden on beş günden fazla olmak üze- ve taşraya çıkmak istiyenler çıkmazdan evvel gidecekleri yerler hakkında köy ve mahalleleri ihtiyar meclisi veya he - yetlerini veya şubelerini şifahen veya taahbütlü mektupla habordar etmeğe haber vermemiş iseler ilk ve son yokla- ma sırasında nerede — bulunuyarlarıa bulundukları ihtiyar meclisi ve heyetle. vine veya şubelerine veya şubei asliye- lerine veya sefaret ve şehbenderhanele- vine bu suretle mahalli ikametlerini bil. dirmeğe borçludurlar. Mahalli ikametlerini' bildirikimileri hasebiyle yoklama sırasında ahvelleri moçhul kalanlar ceza faslında yazılı ce- zayi görürler. Şube ve sefaret şehben - derhaneler bu hususta alacakları malü- mattan efvadın şuboi asliyelerini haber- dar ederler. Köy ve mahalle ihtiyar meclisi ve heyetleri köy ve mahallerin. de on beş günden ziyade oturan yaban- cılar yoklama sırasında ve firar baka -. ya yoklama kaçağı, izinsiz saklıları her zaman şubelere haber vermeğe mecbur dur. “Madde 75" izin veriş Muvazzaf hizmetini yapmak üzere kıtaat ve müessesata girmiş bulunan - efrada, askerlikleri ılt: ayı geçmedikçe ve cezalı efrada cezaları müddetini ik- mal etmedikçe izin verilemez. Altı ay — Bekali Çüpmez AİLANAE Haaf Kir metlerini bitirip terhis edilecekleri za » mana kadar bir kere de ve yahut bir hsdıhiılwıhirıyiıiıvıüıul&. Bu müddetten fazla izin ile altı ayı ikmal etmemişlerden fevkalâde maze - retleri olduğu anlaşılanlara izin vere - bilmek hakkı kolordu ve daha yüksek makamata aittir. “Madde 77”. Muvazzafların tebdil havaya gidenle- rin tebdil hava müddetleri üç ay ve da- | ha ziyade olduğu veya temdit veya tel- rar ile üç ayı geçtiği halde üç aya ka - dar (dahil) olan kısmı ve izin alan ef - ryadın izin müddetlerinden yalnız bir a- yı mııvıml WA .ı-.* —,hı Mu: £ hizmetlerini biti ldekic ği ları halde görülen lüzum üzerine terhis leri geçiktirimiş olanlarla ruhsatlı ve hi tiyat ve cezalı efrattan tebdilhavaya gidenlerin ve izin alanların tebdilhava- ya ve izin müddetleri ne kadar olursa olsun temamı hizmet ve cezalarından uyılı-.Möçıy:—hiyı& seferde ne kadar olursa olsun W » va alan efrat kıta ve mücsseseleriyle irtibatları kesilerek şubeleri emrine ve rilirler. Hazerde üç aydan az tebdilhava a - lanların kıtalariyle irtibatları kesilmez. Yalnız. müddetleri ne olursa olsun teb- leri geçiktirimş olanlarla ruhsatlı vo ih- müddetlerini ikmale altı aydan az kal. mış olanlar mukim bulundukları sube -« lerinin mensup oldukları kolordu mü » rettebatına verilirler. “Madde 78” Kaçaklar Kıtaat veya müessesattan kaçan veya aldıkları izin veya tebdilhava mü1 detlerini geçiren efrat kilaatça ve şu- belerce ele geçirilinceye kadar aranır ve elde edilenlerin ifadesi alınarak şu- — balerince tahtelhifz sevkedilmek üzere mahalli hükümete teslim olunur. Firar ve izinsiz olarak geçen müd- detlerle yirmi günü geçen inzibat ce- zaları ve her hangi bir mahkemenin — hükmettiği cezalar muvazzaf ve ihti- — yat hizmetlerinden sayılmaz. “Mad « de 80" F Askerlik çağına girdikten yaşlarını — değiştirenlerin M yapılan değişikliğin askerliklerine te- siri yoktur. Ancak son yaklama gör - — memiş olanlardan nüfus kütüğünde (Daha bitmedi) idadül.