HABER'in hikâyeleri HABER — aım Postası Meş'um gerdanlık Adam, nehî—rdew vldı ise, onun tam seyrediyordu. Mısır melikinin zevcesi, Nil ke-| narında oturuyordu. Timsahların cariyeler ve köleler tarafından a- tılan etleri nasıl kapıştıklarına ba-! kıyordu. Ayağının ucunda, iki kaplan| yatıyordu. Ehlileştirilmiş diğer kaplanlar da, ötede, uzanmış, u- yuyorlardı. Devekuşu tüyünden yelpııele—; ri, melikenin başı ucunda nöbet duran cariyeler tarafından hafif, | hafi dı. darın karısı, ©o sabah, | çok düşünceliydi. Kocası, evlen- diklerinden beri, ilk defa olarak, geceyi başka bir odada geg;inııi;-W ti. Demek ki, artık unutuluyordu. ! Esasen, ona, bir gözcüsü mühim | bir haber getirmemiş miydi? Bu haber, mühim olduğu kadar feciy- di de... | Mısır meliki, Suriyeden yolla- nan yeşil gözlü cariyeye gönül ver| Miş... | Bunu düşündükçe, bükümdar| kadın çıldıracak gibi oluyordu... Ne yapsın?. Aman yarabbi.. Ne yapsın?.. Birdenbire, kararmı verdi: “— Şimdiden esaslı bir tedbir almazsam, kocam elden gitti.. Öy- le de mahvoldum, böyle de... dedi. Bu kadın, belki, gün geçtikçe be- nim yerimi alacak... Gözlerindeki hainane ışıltı, her şeye kadir ol- 'duğunu gösteriyor!. Binaenaleyh, Fitorayı resmen benim cariyem- Kken haklamalıyım... Melikle ko- Zzumuzu nasıl olsa paylaşırız!.. Fa- Kat o zaman da, Fitora hayatta bu Junmıyacağı için, ah ve vah ede- cek, bir şey yapamıyacaktır! Bu gibi işlerde çabuk hareket eden! kazanır..,, | Böyle düşünüp karar verdiği i- çin, gözlerini Suriyeli kadına çe- Wirdi. Ona, işaret etti: — Buraya gel... Yeşil gözlü kadım, zarif enda-| miyle yaklaştı.. | — Göğsünü aç bakayım kızım! diye melike emir verdi. Öariye titredi... Eyvah, mahvol- muştu... Boynunda hükümdarın kendisine dün gece hediye verdi- Mi zümrüt gerdanlık asılıydı.. Bu- Su, hanımı nereden haber almış- t&ı? — Aç göğsünü diyorum sana.. Ö .. arkasında Cariye, put gibi duruyor, kımıl- | damıyordu... Korkak korkak -iki yana bakıyor, sanki kaçacak yerl arıyordu... Filâketin * yaklaştığını hissetmişti. Hükümdar kadın, silâhşurları-| na bir işarette bulundu. Hemen dört kişi, Fitoranın etrafını alıver diler. İçlerinden biri, Suriyeli ka- dınım göğsünü örten kumaşları bir hamlede açıverdi. Zümrüt gerdanlık gözleri ka - maştırıcı bir ışıltı ile göründü: Demekki gözcüm hakikati söylemiş... Demekki sen, kocamı| elimden almanın yolunu arıyor- sun?.. Fakat hemen şimdi, melâ- netinin cezasını göreceksin! Hiya-| netliğin yadigârı ile beraber öbür dünyayı boyluyacaksın... Melike, ayağa kalktı. Dehşet kesilmişti. Parmağile Nilde yü - zen korkunç hayvanları göstere - rek haykırdı: — Şu kadımnı, gerdanlığiyle be- raber, timsahlara atın!.. Bir çığlık... Bir sürükleme... 1- kinci bir çığlık... Suya ağır bir ciş. min atılışı ve etrafa köpük saçışı. Timsahlar, batıp çıkan kızın ü- zerine çullandılar.. Kimi bacağı- nını, kimi kolunu kopardı... Fa- kat, en ehemmiyetli kısım, yani gövde ile başı, tek gözlü, iri bir timsaha isabet etti... Bu sırada, suyun üzerini de, bir kan tabakasının kapladığı görül- dü... Altı kaplan bu manzarayı sey- retti.. Kan rengini ve kokusunu böyle uzaktan bile farkedince hır ladılar... Bunların mürebbisi, çenber sa- kallı, dev vücutlu bir adamdı. Der hal, kaşlarını çattı: — Uskut! Uskut! diye haykır-| dı.. | Ne derece heyecanlanmış olsa- lar, kaplanları, bu ses, derhal kor- kutur, sindirirdi. Zira çenber sa- kallı mürebbi Fattih, onları doğ- dukları gündenberi elinde büyüt- müş olduğu için, hayvanlar, onun asla emrinden dışarı çıkmazlardı. Netekim altı kaplan sustu... Başla- rını önlerine eğdiler... Fattih, şimdi, şöyle düşünüyor- du: “— Bu bizim melike de olur in- san değil... Kıymettar gerdanlığın taşlarını şurada bulunanlara he- bütün olup bitenleri diye etseydi, hepimiz ihya olur- duk... Haydi rakibesine kızmış; onu öldürmek Fakat, gerdanlığı da timsahlara yuttur - manın manası var mı7..,, Bu fikir; dimağını bir müddet daha kurcaladıktan sonra, ansızın kararını verdi: “— Mevsim icabı, Nildeki tim- sahlar, kara ormanın alt tarafına doğru akm ederler... Ben kestir - istemiş... meden giderek onları üç saat öte - | de, iri mentos ağacının dibinde beklerim... Nasıl olsa, hayvanlar, oradan geçecek... Gerdanlığı yu-| tan en irisi ve tek gözü kör olanı dır... Avlaması pek güç iş değil... Zira, bende kıllı sıpkın var., Va- kit kaybetmemeli... Yola çıkma- B Tasavvurunu kuvveden - fiile getirdi... Kara orman bir takım yı- lanlarla, kurtlarla ve diğer vahşi bayvanlarla dolu olduğu için, Fat tih burasını yalnız başına katet- mek istemedi.. Avcılar, yanlarına nasıl bir köpek alırlarsa, o da, eh- lileştirilmiş kaplardan en irisini ve heybetlisini aldı... Yola çıktılar.. İki saat kadar yürüdükten sonra, Nilin üzerine sarkan iri mentos ağacına vardı- lar... Fattih, beklemeğe başladı... Yolda bir çok vahşi hayvanla- ra raslamışlarsa da kaplanın kor- | kusundan hiç biri yanlarına gele- memişti. Mürebbi, şimdi de, ken- dini emniyette hissediyordu. Gözü, yavaş yavaş akıp gelen bulanık renkli sulardaydı.. Birden bire: “— İşte.. diye mırıldandı. Ge- liyorlar...,, Filhakika, nehrin ötesinde, kı- mıldanışlar vardı.. Demin sarayın önüne biriken yedi sekiz timsah, geliyordu... Fattih, bunların ara- sında, tek gözlüyü seçmekte güç- lük çekmedi... Dağarcığında, et vardı... Bunu çıkararak kıllı zıpkının ucuna taktı... Yanındaki kaplan et koku- su karşısında hırlayınca, mürebbi gene: — Uskut! Uskut! emrini verdi. Kıllı zıpkm, arpa başağı biçimin deydi. Timsah, bunu, ucundaki et. le beraber, kolayca yutardı. Fa. vemın elinde bulunduğu için, çekince, zıpkının kenl".“dl: ki iğneler açılır, hayvanın midesi | çin sani mağnez humzü konur. Renkli cam imali için cam hamuzu | | nun zevebanı esnasında içine cüz'i mik | tarda madeni humuzlar — ilâve edi Kırmızı renk için küpro bakır hum: Yeşil renk için Küpri bakır bumzü; Mavi renk için kobalt hurazu sarı renk için üranyom humzu, menekşe renk i- Alüminyomun miyarları: Alümin- yom milihlerinin suda mahlülleri: 1 — Amonyok mahlülü ile Al (O H)” — Alüminyom maiyeti halinde be yaz bir tortu. 2 — Sud mahlülü ile ayni terkip- te beyaz bir tortu. 3 — Alüminyom kibritiyeti ile be- yaz bir tortu. 4 — Sodyom maiyeti ile kaynatı - Imca humuzlu bir tortu hâsıl eder - ler. Kalay Rümuzu: Sn Atom vezni: 118 Beyaz billüri bir madendir. Bükül. düğü zaman içindeki billürların karıl- Par - | masından bir çıtırtı hâsıl olur, maklar arasında oğuşturulursa — hafif | bir koku verir. Kesafeti 7,3 tür. 232 derecede zeveban eder. Levha olma- ğa son derece müsteittir. Bununla Stanyol denilen varaklar yapılır. Âdi derecede havada tagayyur eb mez. Havada ısıtılırsa şiddetli beyar bir ziya neşrederek yanar, O esnada kalay külü ismi verilen beyaz renkte kalay humzü Sn O? hasıl olur. Asid kloridrik sıcakta kalaya tesir eder ve oksijeni çıkarak klor kalay | Sn CF hasıl olur. Kesif kibrit hamızı sıcakta kalaya tesir eder ve gazı kibrit intişar ederek steno kibrit kalay Sn S O* hââsıl olur. Sulu azot hamızı soğukta kalayı halleder — ve mo azotiyeti kalay Sa ( N O' )' ile amonyom azotiyeti | hasıl olur. Muadelesi: 4 Sn —10 HNO — 48 (N | 0491 4 3H'O - NH'N O' dir. Kesif hamızı azot kalaya hararette tesir edor ve humzu ahiri azot ile hum- zu kalay hasıl olur. Sn * 4HNO'— SnO* 4 4 NO'-2HO Kaynamakta olan maiyeti potas - yem ve maiyeti sodyom külleri kala- ya tesir eder ve hir tarafta idrojen e- rirken diğer taraftan kasiterit milih - leri hasıl olur. Sa - 2KOHL- H O 2H" Kalay, tunç, İngiliz madeni, lehim, matbaa hurufatı gibi bir çok halitala. rın imalinde kullanılır. Çukulata ve emsali gıdalar kalay varakları ile sarı- larak muhafaza edilir. Kalay ratıp havadan ve hafif ha - mızlardan müteessir değildir. Bunun için bakır ve demir gibi hava ve hafif — K' Sn le yapılmış eşyayı kaplamakta kulla - nılır. Teneke, kalayla kaplanmış saç- tır. Saç Jevhalar - temizlenir, &ritilmiş iç yağı ve daha sonra erimiş kalaya batırılarak teneke haline ko - nur. Bakır kapların kalaylanması bazı yemeklerin bakır içinde zehirli mürek- kebat husule getirmesindendir. Kalay- parçalanmak - tehlikesine maruz kalırdı... Fattih de, bu sulle, eti, tek göz-| ü timsaha yutturdu.. Ve sonra, i- pi çekmeğe başladı.. Can acısiyle, hayvan, kendi kendiliğinden geli- yordu... Sahile çıktı... Burnunu, ağaca doğru yükseltti... Mürebbi.ı onu, mentosun gövdesine sımsıkı bağladıktan sonra, bâltasiyle açık| ağızının kenarına vura vura timsa- hı parçaladı.. Kaplan, kan kokusu duyunca, | gene homurdandı. Fakat mürebbi “Uskut! Uskut!,, diye haykırıp onu bu sefer de susturdu.. Ameliye hevecanlı bir safhaya girmişti.... Fattih: | hamızlardan mütcessir olan madenler- | sonra | — Ya boğuşma esnasında ger- danlık koptu da suya düştüyse?... 5 Harirsn 1934 BAKALORYA Nakıl ve tercüme hakkı F Cuma, Pazar ve Salı günleri çıkar mahfuzdur Yazan: M. Gayur h kapta bu tehlike kalmaz. Kalay tabii halde serbest bulunmaz. En mühim filizleri kasiterit yani Sn O” dir. Buna kalay taşı denir. Kalay taşı Çin, Avusturya, Somat- ra, Hindistan ve Saksondaya bulunur. Kalay madenini elde etmek için filiz döğülüp toz baline konur ve su ile yı- kanır, Sonra hususi fırınlarda maden kömürü ile ısıtılır. Bu sırada kömür humzu kalay irca eder. Kalay serbest hale geçer ve hararet tesiri ile zeve » ban eder. Kalayın iki türlü mürekkebi var - dır. İki kıymetli, dört kaymetli, İki kaymetli mürekkoplerine stanno, dört kiymetli müfekkeplerine stanni denir. Meselâ kalayın klor ile olan mürek « kepleri şunlardır: Stanno klor kalay « Sn Ci? Stanni klor kalay — Sn CH Miyar: Suda münhal stanno milih- lerinin sudaki mahlülleri: 1 — Mnüiyeti sodyom mahlülü ile stanno maiyeti kalay — Sn (0 H)* den ibaret beyaz tortu verir, 2 — Bu milihlerin suda esmer bir rüsup verir. mızi mahlülleri kükürtlü idrojenle kibritiyeti kalay Sn S den ibaret 3 — Süblime mahlülü ile beyaz bir tortu verir, 4 — Sudaki mahlüllerine çinko ilâ- ve edilirse kalay madeni sünger şek « Binde ayrılır. Suda münhal mahlülleri: 1 — Mnaiyeti sodyom — mahlülü ile stanni maiyeti kalay — Sn (O H)* denilen beyaz tortu verir. 2 — Kükürtlü idrojenle stanmi kib- ritiyeti kalay ** Sn S? den ibaret sarı bir tortu verir. 3 — Süblime mahlülünde hiç bir rüsup vermez. cüz'i ha- stanni — milihlerinin Cıva Rümuzu: Hg Altim vezni: 200,6 Adi derecede mayi olan yegâne ma- dendir. Gümüş gibi parlak ve beyaz renktedir.. — 39,5 derecede donar ve 357 derecede galeyan eder. Buharları renksizdir. Elektriği gayri nakildir. | Suda âdi derecede buharlar neşreder. bu madenin #ıfır derecci hararette ke- safeti 13,59 dur. Sıfır ile 100 derece arasında pek muntazam inbisat eder. Bundan dolayı termometre — imalinde kullanılır. MALGAMA — Demir ve plâ - tinden başka madenler Ggvada erir. Yani civa ile birleşir, husule gelen mah lüta malgama derler. Bir altın yüzük civa ile oğuşturu- lursa gümüş gibi beyaz renkte altın malgaması hasıl olur. Bu 1sınınca civa uçar ve altın eski halini alır. Kalay gibi bazı madenler civa de- rününde hararet almak süretiyle di - ğer madenler ise şiddetli bir teamül ile hararet neşretmek suretiyle civada erirler. Fazla civalı malgamalar mayi ve fazla madenli olanlar sulptur. Meselâ yüzde iki sodyomu olan sodyom mal- gaması sulptur. — Civa kadyom — ve cüz'i bakır malgaması süratle tasallü» etiğinden diş doldurmasında kullanı - hır. saNÇELALACCEKENAMERLEE ASN SENCE SAA YAR YA CA A DCAREEK SA ASA SASEMESA0GEES0AAA01 0001 0SSEASERASA diye korkuyordu. Ya midesinde bulamazsam?..,, Artık timsah ölmüş, midesi de yarılarak ortaya çıkmıştı.. Müreb- bi, buraya, kolunu daldırdı.. Eline bir takım kıllar geçti... “— Hey gidi hey... Bunlar, dün gece, hükümdarımız - tarafından ülen saçlardı!,.. Fakat Başı, sonra, boynu buldu.... Ve bir sevinç feryadı kopardı: “— Gerdanlık!,.. İşte gerdan- lıkl »» Arlık nerede ve kimin yanında bulunduğunu unutmuştu.. Kanlı elleri içinde zümrüt gerdanlık, se- vincinden zıpzıp sıçrıyordu... O 2lt tarafı 12 nci sayıfada