Hakikf vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan |17-5-934 Geçen kısımların hulâsası | Mütarakeden sonra Istanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı, Bunlar yotulmadan, bıkmadan mütemadiyen * çalışıyorlardı. e Leybte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları Ilhami ismindeki genç Glatada Ariyan haha tercüman diye yerleş. mmişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış muşti, Bu adem uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanm arkadaşları otarafm- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat mıya çalışıyordu. 20 Fatma Nüzhet, biraz hitçın bir) sesle: — İlhami, dedi, benim belki her seyime mann hakkın olabilir; fakat, Benetin davetlisi olarak bir| eğlenceye gitmeme müsaade etme| lisin?, — Hayır.. — Sebebi ne?.. — Sebebini sana izah etmeye kendimi mecbur görmüyorum.. Yalnız buraya gitmeni istemiyo.| rum. Seninle başka bir yere gide- | ceğiz. İ — Nereye?, — Gittiğin zaman anlarsın! — Fakat bir defa söz vermiş bu- lundum İlhami! Şimdi gitmezsem | gok ayıp olur. Bana karşı besle -| dikleri itimadın sarsılmasını iste 1 mem. — Yoksa bir vazife mi aldın?, — Daha aldığım bir vazife yok. Hiçbir şey bilmiyorum. Yalnız! Mecir Tom, Benet tarafından mu- hakkak surette bulunmamı rica| etti. Ben de kabul etmiş bulur! dum. Fatma Nüzhet, biraz evvelki hırçın'ığını kaybetmiş çok sakin -| leşmişti. Hatta sesinde biraz da| yalvaran bir hal vardı. İlhami, gittikçe artan bir asabi», yet içindeydi. Parmakları arasın -) da sıkışmış duran (o cigarasını sık sık ağzına götürüyor ve dumanını bütün nefesiyle ta ciğerlerine ka - dar dolduruyordu. Fatma Nüzhet, İlhamiye dahı Geçen kısımların hulâs; Edip Bey isminde bir genç, Fi Efendi ismindeki Arap bir falcıya gi- diyor. Bu adam, kendisine, babasının katili olduğunu haber verdikten sön- ra, daha müthiş bir şey söylüyor: *“Taribteki meşhur Kral Ödipin felâketine uğrıyacakem !” Edip, eve mahzun mahzun döner- ken, Aliye isminde bir ahbabına rast- yor. Genç kadın, her ne kadar, bera- ber yemek yemelerini teklif ediyorta- da, delikanlı, kabul etmiyerek evine dönüyor. Annesi, merak içinde bekle- meltedir. Bütün kadınlar © gençleşmek gayretindeyken, onun biran ev. vel ihtiyarlar sırasma karışmağa kalkışması garip bir histi. Kadri CEMİL Her hakkı mahfazdur Tefrika: 64 | rmdan tutarak kendisine çekti. Gözlerini gözlerine dikti yüzünün hatlarını daha çocuklaştırdı. Yal. varır gibi, şımarık bir çocuk gibi durdu. Dudaklarını daha çok gev- seterek: — Haydi benim canım.. Ne o » lur, bugünlük izin ver. Bir daha sana sormadan kimseye, hiç, hiç kimseye söz vermem, dedi. — Söyle bana, bu kadar israrr na sebep ne?. — Söz vermiş buluriduğum için ısrar ediyorum. Yoksı hiçbir şey yok.. — Buna inanamam. Bak, sen söylediğin halde kendin bile inan- mıyorsun.. Bunu gözlerinden oku » mak mümkün.. — Benim senden gizli neyim var, İlhami?, Bana niçin inanmı »| yorsün?.. İlhami yumuşamış gibi görün - dü. Sakin bir halde, şezlonga ili- şerek yarı uzandı. Cigarasının kü- lünü avucu içine düşürerek tabla- ya SİLE Fatma Nüzhet, İlhaminin bu 81- kinliğinden cesaretlenmiş gibi ya - nma oturdu ve sordu: — İzin verdin değil mi İlhami? — Bir şartla! — Söyle. — Ben de beraber gelirsem. Fatma Nüzhet bir an durakladı. Bu İlhaminin gözünden kaçma - mişti: — İmkânsız mı buluyorsun?. —İNigii tile sindi! bülüyim, yak nIZ?.. — Yalnız?, — Tuhaf olmaz mı diye düşünü- yorum. — Niçin tuhaf olsun. Beraber İ yaşadığımızı bilmiyorlar mı? Bu « nun tuhaflığı nerede?. — Evet doğru, fakat beni yal - nız davet ettiler, Senden hiç ba - his geçmedi. — Ne zararı var, Senin davet edilmiş olman, benim de davet e - dilmiş olmam demektir, — Pek âlâ, beraber gidelim.. Fatma Nüzhet, bunu, İlhaminin sonunda vazgeçeceği ve kendisiy. le beraber gitmiyeceği kanaatiyle söylemişti. O, İlhaminin izin ver mekte müşkülât göst Tefrika No. 5 17-5-934 Aşk ve ma-! cera romanı Nâkıli (Vâ-N0) Siate kaçıncı defadır bakıyor. i du. “— Gecikti.. Demek ki, falcr, o- nu fazla alıkoydu.. Acaba neler söyledi? Osman Beyin dedikleri» ne bakılırsa bütün keşfettiklerini açıkça, cesurane bildiririmiş..,, Yüreği oynıyordu.. “ Edibin bahti (o elbette uğraşıyordu. Kulak kabarttı. “— Hah, geldi galiba... İşte s0- kak kapısı açılıp kapandı... Evet, evet... Merdivenleri çıkıyor... kendisi...,, Filhakika, bir dakika bile geç- neden, oda kapısı açıldı, Edip, iyi-! dir..,, diye kendi kendine temine| tim değil. Tai HABER — Akşam Postası Tarihi Tefrika: 49 17 Mayıs 1934 o Karadeniz Korsanları © Müellifi: Ishak FERDJ Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali babu | iki memleket atasında kadın ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken badım yapmış- t. Büyüdüğü zaman Istanbuldaki kiz- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin köna ğında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Fethadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere Istanbuldan Tif lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçıt- | mak ve Ali babayı ele vermek için ter tibat alıyor. Ruslar Ali babayı tevkif ederek Pe- terâburga getirmişlerdir. Ali baba sa- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. AN baba bu sırada zindana girip çıkmıştı. Ştanka bir tuzaga düşerek ya- kalandı. Ve mülürim (Petroviç) Sivas- tapol (sahillerinde donanmanın başına geçerek ikinci bir Ştanka oldu. Keşke boynuna bir ilmek daha vursaydı.. Keşke boğazını biraz daha sıksaydı! Rüstem bunları birdenbire silkindi. — Ben kollarımdan Onu gebertmeden döner miyim? Ve yavaşça pencerenin önün- deki sedirin üstüne uzandı. | Rüstem, Tiflise geldiği gün- denberi bu kadar heyecanlı bir gece geçirmemiş, ölümle bu dere-| ce yakından karşılaşmamıştı. Safiyeyi öldürdüğüne kendi de! inanmıyordu. l düşünürken eminim.. serenaneranazanıssememssmusasa sesumsasesaen | dememesine yoruyordu; kendisiy-! le beraber gelmesine müsaade et- mesi, bu cihetten kendisini tatmin edebilirdi, İlhami: — O halde hazırlan öyleyse.. dedi. — Demek muhakkak geleceksin?. — Tabii.. demedin mi?. Fatma Nüzhet bir an gene ce » vap vermedi. Sonra ayağı kalka - rak: — Haydi.. gidelim.. dedi. GMT benimle “Beraber gidelim,, Taksimden bir otomobile atla» dılar, Ortaköyde (...) sultanın mevzun end Kadıncağız: “.— Fatih Efendinin ne söyledi- imdi anlıyacağım!,, diye dü- şündü. Mükemmel bir hikâye dinleme- ğe hazırlanmıştı. Hattâ, delikanlının “merhaba, anneciğim!,, demesine cevap ver- meden: — E?... diye sordu. Edip, böyle bir istikbale zaten hazırlanmıştı, Kendine hâkim ola- rak lâfı değiştirdi. Annesine liyerek: — Vallahi affini rica ederim. Geç kaldım. Lâkin, benim kabaha iler- Daha fazla lâf kalabalığı yap-! mak lüzumu duydu: | — Biliyorsun ki seni yemeğe! bekletmeği hiç sevmem, — Evet, bilirim... İ rümeğe ahdettim. Belediye Kadın, dayanamadı: — Peki, nasıl oldu?.. “diye sor. du. Çerkes dilberini boğduğuna| pişman olmadı.. Çünkü Safiye Si geç onları ele verecekti. Ali babayı bile atlatmağa mu- vaffak olan Rüstem, böyle aklı kısa, saçı uzun bir cariyenin tuza- ğına düşmeyi elbette (istemezdi. Fakat, ertesi gün, Safiyenin öldür.) rüldüğü meydana çıkınca, Rüstem! acaba soğuk kanlılığını muhafaza! edebilecek miydi? İşte,. Herşeyden ziyade düşü- | nülecek bir mesele! Rüstem kendi kendine: — Adam sen de., Koskoca ko- nakta kimse kalmadı da herkes benden mi şüphelenecek? Diye mırıldanarak başını dıva-! ra dayadı., Fatmanın yüzüne dökülmüş kumral saçlarına bakarak ağlama! İ ga başladı: — Seni çok seviyorum, yav: rum! Seni ele vermemek için, el-|ci birŞtanka olduğu;gelip geçen lerimi kana boyadım! Allah beni affetsin, eni Petersburgta (Yekaterinskaya) caddesinde gizlice toplanan “ikin- ci inkılâpçılar grupu,, Sıvastopol-| da isyan bayrağını çeken mülâzim Petroviçten garip bir mektup al- mışlardı. OÖdesadan gönderilen bu meks| tupta kısaca şu satırlar yazılıydı: | “Bana itimat ediniz, aziz arka- daşlar! Çar babamı öldürdükter sonra, ben de sizin yolunuzdan ne atılan bombadan sonra yü nan inkılâpgı zabitlerin akıbetin «| den zerre kadar endişe etmeyiniz! Çünkü, Odesadan Çar Nikolaya| gönderdiğim ayrı bir mektupta: (0 zevallılardan birini bile idam ettirecek olursanız, Odesayı ve Sı- tan başa yakacağım| zi otahtınızdani devirecek (o feds iler gönderece- dim!) dedim. Mesainize devam €- diniz ve ölümden korkmayınız, yoldaşlar!,, Inkılâpçılar Petroviçin Çara is- yan ederek, bir kaç parça gemi ile Odesa limanından kaçtığını ve Sıvastopol sahillerinde bir oçok jandarmalar: idam ve bazi köyleri tahrip ettiğini işitiyorlardı. Fakat, Petroviç, Çarın o kadar sadık bir bendesi idi ki : vasipolu t ve Peters vurdum duymazlıktan gel di: — Geç kalmıştım. Beni evine yemeğe götürmek istiyen bir ah- baba rastladım. Zorladı fakat seni bekletmemek için teklifini reddet- tim... Yolda, ayak üstü epeyce çe- be çaldık, Bu yüzden geciktim, Hizmetçi kapıyı act. — Yemek hazır, efendim. Edip, bu daveti fırsat bildi. İ Yemek odasma doğru yürüdü.! Falcıdan bahsetmemek arzusu,! çenesini epeyce açmıştı, — Bugün hava ne iyi idi... İstan bulun abuhavasını metheden şair-! ler böyle günlerinden ilham almış! olacaklar... Ne çok soğuk, ne çok! sıcaktır... Rüzzâr da olmadığı için tozlar kalk wyordu. Çorbanın kâsede duman saçtı- ğmı görerek, muhavereyi başka bir zemine atlattı: — Müthiş acıktım... Öyle acık-| tım ki... Saat altıda bir pastacının önünden geçerken, gidip avuç a - | yefski) caddesinden e | şatılmıştı. Halk caddelerden nın gözüyle görse bile inanmas imkân yoktu. İnkılâpçılar tereddüt ve sizlık içinde şaşırıp kalmışlardı. Daha beş on gün evvel kırk b arkadaşın tevkifiyle ( neticelei belediye reisi hâdisesinden son! çok gizli olarak toplandıkları yerin Petroviç tarafından keşfi mesi hayret edilecek bir mes İ idi. Sıvastopol açıklarında dols$i Petroviç “İkinci inkılâpçılar pu,, nun gizli içtimagâbmı ni ve ne vasıta ile öğrenmişti? (Petropoloski) ozindanların© inliyen mevkuf inkılâpçıların Ç tarafımdan Sibiryaya sürülmel€ tensip edildiği haberi şayi old! zaman, yeni inkılâpçılar Çarın * kararı karşısında hareketsiz kalt) mamışlardı. Petroviçin açık denizlerde iki mileri çevirdiği ve tam mâna” i korsanlık yaptığı ağızdan ağ bütün şehire yayılmıştı. Inkılâpçılar bir gece gizli kli lerinde içtima ederek şu ki verdiler: “Petroviçin isyan ettiği tah! kuk etmiştir. Bize gönderdiği tubun samimiyetine inanabil! Binaenaleyh mevkuf arkadaşlı mızı sürgünden kurtarmak içi" Çar Nikolaya bir tehdit mekt” yazmalıyız.,, ... Petersburg şehri uzun sen den beri o günkü kadar beye dakikalar yaşamamıştı. iel ne kadar bütün sokaklar hafif* ve maiyet zabitleri tarafında” best gidip gelemiyor, herkes bei dan, ayağına kadar muayene liyordu, yi Çarm sarayına ve enddiği bomba atılacağı dilden dile “ siyordu. Dülekâncılar kap" içinden kilitlemişlerdi. Kaheei nelerdeki müşteriler bir ye! vi dıyamıyordu. Araştırma şiddetile devam ederken, > kılâpçılar (Yekaterinskaya) desindeki klüplerinde pl lardı. Şehirde hiç bir fert bi d ve serbestisine malik değildi ; korkudan ne yapacağını, kimi ziye edeceğini bil vuç pasta yemek arzusunu — Sen ne yaptm bakar” Kadıncağız adam akıllı mıştı; — Ben... -dedi.- Beyeğli” Mihaniki surette rm Hafızasının kendisini sasi na kail olacaktı. Kendi kendine şöyle evden ©" e gideceğini söyl dum. Annesinin kendisine mütehayyir nazariyle rak: k | öteberi aldım... Sonra. “— Canım, falcıya miydi?...,, Sonra, birdenbire, yan nı anladı; yüksek sesle: — Ha... Şey... Osman fon etti. Delikanlı, bu telefonun ” naya geldiğini anlıyarak: nı çattı; ms pers