Pa HABER — Akşam Ü4 x Tabii Madam Düpon'u — Şüphesiz; daha çok yaşlı ÜF perdelik piyes n bir tiyaeto muharriri, asabi N..h"'" müdürünün odasmna girip — Efendim, bundan bir ay evvel â &Ç perdelik bir dram yazmış, ver- N Ne oldu, okuyup tetkik etti. Hy 3 ”t bana müsbet veya menfi bir 'yecektiniz. ıgd_"-!ıo müdürü, gözlüğünün üze- < genç muharrire bakarak: teç ç Evet, dedi, hatırlıyorum. Bu & .“B::'î" ayrı ayrı tetkik ettirdim. np 4€ bu üç kişi de birer rapor ya- ha *terin bir perdesi fazladır,, mü- Bu'da bulundular. ü Sevabı alan genç sevindi: KÇOH, âla, dedi. Ben de — eserimi Syi AöTe düzeltir ve fazla görülen per İ"“" gülümsedi ve: 8 AYT Berdeleri deleri fazla buluyorlar. mePahalı N ; B: ip bulamadın mı? İdum ama çok para isli- Ca ; kk.._'le karı arasında — Artık beni sevmiyorsun. Fini 'Eün zamanlar neye keder- esef, dedi. Her üç zat ta | tanırsın? iken tanışmıştım. Ne zaman bitecek? — Evimi daha ne zaman bitire- | ceksiniz, çünkü bittiği gün evlene- | ceğim... — Merak etmeyin, elimizden geldiği kadar uzatırız.. Kıymetli saatier Iş saatlerinde vaktini boş geçirmek | istemiyen, ötekiyle berikiyle çene ça- hlarak işinden olmak istemiyen biri va- zıihanenin muhtelif yerlerine biraz da orijinal olsun diye şöyle levhalar as- tırıp, koydurmuştur: “Saat (4) Te (8) arasında dilimiz | yoktur,, Bir iş için ziyarete gelip te bunu okuyanlardan biri hiç bir şey söyleme- den çıkıp gitti. Az sonra clinde küçük bir paketle geldi. Paketi açtı. Bu kel- leci arnavutlardan alınmış bir. koyun diliydi. Yazıhane sahibine uzatarak: — Lütfen bunu takmız da konuşa- hem, dedi. — Ernestinle mi evlenmek isti- yorsun. Bana itimat et delikanlı, ben annesini tecrübe ettim, kızını da sen tecrübeye kalkma!!!., KD Dilenci bu.. Hlencinin biri, bir evin kapısını ça- larak dilendi. Ev sahibi gayet — hasis ve suratsız bir kadındı. Dilenciyi gö- rünce bağırdı: — Haydi defol oradan herif.. Git mezsen hemen kocamı çağırırım! Dilenci manidar bir şekilde gülüm- siyerek: — Kocan evde değil ki çağırasın, Kadın hayret etti: — Peki, dedi, kocamın evde olma- dığını nereden biliyorsun? Ğ —— Senin gibi karısı olan bir adam evde ancak yemek saatlerinde buluna- bilir .» rün tabiati Bir adam bir iş için bir müdü- re müracaat etmek mecburiyetin - de idi. İşini ancak o halledebile- cekti, Gitti. Dairesinde olduğunu öğrendikten sonra yanma girmek istediğini söyledi. Kapıcısı, iyi bir adama benziyordu. Nedense müracaatçıyı hemen — sevivermiş, işinin olmasını istemiştir. Bu sebeple müdürün tabiati hakkında bazr izahat verdi: — Yalnız size haber vereyim. Müdür beyin karşısında sırıtayım demeyiniz, fena kızar. Ahmak ahmak ta gülmeyiniz, son derece hiddetlenir! Gülmemezlik te et- meyiniz, buna hiç tahamül — ede- | mez! Derece derece.. ZM — Salimen vardığını-bana bil- — Mektup yazarım. N — Ve bizi unutmadığımı.. — Telgraf çekerim. — Ve paraya ihtiyacın olduğu- nu., — Telefonla söylerim. Karı mı, aslan mı? Bir aslan terbiyecisi yanında karı- 81 olduğu halde kafesin yanında — du- rurken yanına bir dostu yaklaştı vet — Her halde senin yerinde olmayı istemem; dedi. Hiç bir zaman — rahat yüzü göreceğimi tahmin etmem. Mürebbi cevap verdi: — İnsan oğlu her şeye alışır.. — Fakat aslan, gene aslandır.. Aslan terbiyecisi hayretle — cevap verdi: — Aslan mı, dedin; ben de karım- dan bahsediyorsun sanmıştım. Elhamdülillâk ! — Zevcinizi göremiyorum, has- ta olmasın. — Elhamdülillâh hayır; hapis- hanede. . 4 B İmdat! Şoför metkebi nere- uîr-ı- Nasıl durdurulacağını — unut- n / Postası Isayı ilahlaştıranlara da müslüman mı diyeceğiz?. —Baş tarafı 1 inci sayfadam “Onlara Kuran okunduğu vakit, biz, derler, buna iman ettik, rabbi- miz tarafından hak olarak gelmiş- tir. Biz evvelce de müslim idik. | Kısas sureti 53,,. Hüseyin Cahit Bey, bu âyetin, alelitlâk, musevileri ve hıristiyan- ları müslüman saydığını iddia et- mekle yanılıyor. Çünkü bu âyet, ehli kitap dediğimiz musevilerle hıriı!iyınlırdon Hazreti Muham- medin risaletini tanıyan, onun ge- tirdiği dinin hakiki dini teyit ve tasdik ettiğini anlıyan ehli kitaba münhasırdır. Kuranm bunu anlı- yan ehli kitap hakkımdaki hükmü son derece sarihtir. Onun için Kuran, bu hal üzere olmıyan ehli kitaptan hıristiyanla- rın kendileri gibi bir insanı ilâh- laştırdıklarını, söyler ve onlara: “Ey ehli kitap! Dininizde haddi aşmayın. Allaha karşı yalanlar uy- durmayın. Yalnız doğruyu söyle- yin, Mesih Meryem oğlu İsa, yalnız Allahm bir paygamberidir. Onun Meryeme ilka ettiği kelimedir, on- | dan bir ruhtur. O halde Allah ile | Ppeygamberlerine inanın, üçtür, de- | meyin. Bundan vaz geçin, Allah, | yalnız bir tanrıdır, Bir oğul edin- mek, onun yuca şanına yaraşmaz. Sure: 5, âyet 171,, der, onları müs- lümanlığın asıl akidelerine getir- mek ve çevirmek için çalışır. On- ların bıraktıkları itikatları onlara yeniden kabul ettirmek için uğra- şır, Bunların içinde hakkı kabul e- denlere bir diyecek yok. Onlar müs lümandırlar. Bugün de böylelerini derhal müslüman sayıyoruz. Fakat hakkı kabul etmiyenlere müslü- man demeğe imkân yoktur. Kuran gene bunlara hitap ede- rek der ki: “Ey ehli kitap! dininiz- de nahak yere haddi aşmayın, İf- rata sapmayın. Önce yoldan çı- kanların, bir çoklarını doğru yol- dan çıkaranların süfli arzularına | uymayım!,, Bunlarm müslümanlığa ve Haz- reti peygambere gösterdikleri düş- manlığı anlatarak: “Siz, müminler, kendilerine önce kitap verilenler- | den bir çok inciten sözler işitecek- siniz !,, der. Ohalde vaziyet gayet sarihtir. Hiristiyanlar içinde, Müslümanlı- ğmn itikatlarmı kabul ve tasdik e- denler, müslüman sayılırlar. Bun- lar daha evvel de batıl itikatlara sapmadıkları için gene müslüman- dılar ve onun için Mmüslümanlık kendilerine hiç bir veçhile yabancı gelmemişti. Ehli kitaptan hıristiyanlar hak- kında vaziyet bu merkezde olduğu gibi museviler hakkında da böyle- dir. Bunların içinde de müslüman- lığı kabul edenlere bir şey dene- mez. Fakat etmiyenler, ve Kuran tarafından beyan olunduğu veçhile “büyücülüğe inanıp müşrikler hak- kında : Bunlar müminlerden faz- la doğru yol üzeredirler! (1) di- yenler, yâni büyücülüğe, efsanele- re, inandıkları için putperest Arap- ları kendilerine, müminlerden da- ha yakın sayanlar, hıristiyanların İsayı ilâhlaştırmaları gibi Uzeyri ilâhlaştıranlar (2), din âlimlerine, | zahitlerine Tanrı mevkii verenleri Müslüman saymağa, imkân yok- tur, | Vaziyet o kadar sarih ve kat- tdir ki münakaşaya mütehammil değildir. O halde Hüseyin Cahit Beyin dediği Müslümanlığı kabul etni- yen ehli kitabr müslüman saymağa kalkmak hakikati tahrif etmekten başka bir şey olamaz. Hüseyin Cahit Bey — mugalata yapıyor, ve en sarih hakikatlerin üzerine perde çekmek istercesine mugalatasında israr ediyor: Çün- kü gene makalesinin bir yerinde: “Musa gibi İsa ve ümmetinin de müslüman olduklarında, Kura- na nazaran şüphe caiz değildir.., Diyerek evvelâ İsanım havari- lerinden bahseden ve onların “Al- laha iman ettik. Bizim müslim ol« duğumuza şehadet et, ve gene havarilerin “iman ettik, şahit ol, biz müslimiz,, dediklerini anlatan ayetleri nakletmektedir. Halbuki bu iki âyette, Cahit Be- yin iddia ettiği gibi İsa ve ümme- tinden değil, İsa ile havarilerin- den bahsolunmaktadır. Hazreti İsa muvahhitti, Tevhit dinini telkin etmişti. Kuran bu hu- susta son derece sarihtir. Kuran Hazreti Isanın ne tebliğ ettiğini anlatırken der ki: “Muhakkak ki, Allah, Meryem oğlu Mesihtir, di- yenler, kâfir oldular. Mesih dedi ki: Ey İsrail oğulları, benim de Tanrım, sizin de tanr'nız olan Al- laha kulluk edin, Her kim, başka- larını Allaha şerik koşarsa, Allah ta cenneti ona haram eder. Onun yurdu ateştir. Zalimlere hiç bir yardım eden bulunmaz. Maide su- resi 72,, Ş Hazreti İsanın müslüman bir peygamber olduğunda şüphe - ol- madığına göre onun havarileri ne idiler? Onlar da İsayı tanımış, | onun getirdiğini kabul etmiş ol- duklarma göre onları da mümin | saymak lâzım gelir. Fakat 'daha sonra, İsanın ümmeti töVhit esas sından ayrılarak tesiis akidesini kabul etti. Kuran ise Hazreti İsa- nın İisanile teslis akidesini redde- der: “Allah büyurdu: Meryem oğlu | İsa! Sen mi insanlara, beni ve ana- mr, Allahtan gayri, iki ilâh edinin! dedin! İsa, senin şanın münezzeh- İ tir! dedi, söylenmesi hakkım olmu- yan bir $eyi söylemek bana yaraş- maz. Ben böyle bir şey söylemiş olsaydım, sen onu bilirdin... Ben onlara, senin bana emrettiğinden başka hiç bir şey söylemedim. On- lara, Tanrım ve Tanrınız olan Al- laha kulluk edin. dedim... En'am suresi 116 — 117,, O halde İsanın ümmetinden tev hit akidesini brrakıp teslis akidesi- ni kabul edenler zaten onun üm- meti değil! Onun için bunları Müs lüman saymağa kat'iyen imkân yok. Bütün bu izahlarımızdan Hüse- yin Cahit Beyin adım başında ha- ta ettiği, adım başında gaflet gös- terdiği, adım başında kabahat işle- diği apaçık görülüyor. Cahit Bey bu makalesile bize bilmediğimiz bir şeyi öğretemedik ten başka türlü türlü hatalara dü- şerek insanın ihtısası olmadığı bir mevzu ile meşgul olmasının ne ka- dar fena bir şey olduğunu göster- miş oluyor. Hüseyin Cahit Bey bu gaflet ve kabahati kendine hasret- miş olsaydı, onu tenvir etmeyi, ge- ne bir vazife bilirdik. Fakat bunu hepimize yüklemeğe kalkması, o- nun bilmediğini herkesin de bilme diğine zahip olması, ilim namma, çok utandırıcı bir hareket ı.ıyı.lu” gerektir. ömer Rıza (1) Kuranı kerim, Nisa suresi Si.