26 Nisan 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

26 Nisan 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

LGM » D! MÜTARFANBU | “ılılhl vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL ı 26-4-934 Her hakkı mahfuzdur Tefrika: 43 l Geçen kısımların hulâsası Mütârakeden sonra Istanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- larr İlhami ismindeki genç Olatada Ariyan hanınma tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadül et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir we- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- maştı « Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanın arkadaşları - taralın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat- muya çalışıyordu — Pek &l ğuktan ve kararsızlıktan yerinde duramıyor. Kalktyor ve dar oda içinde biraz dolaşıp sonra tekrar oturuyordu. Kararı şu idi: Karaağaç askeri silâh deposunu basacak, kendisin den istenen muhtelif harp levazı- mını Karamürsele götürerek Ku- vayı Milliyeye teslim edecekti. Aradan çok zaman geçmeden balıkçı Ali Ağa geldi. Ali Ağa kendisinin mahremi esrarıydı, Bütün tehlikeli zaman- larında yalnız ona sığmır, — mey- danda görünmemesi icap — ederse | yalnız onun evinde saklanırdı. A- li Ağa da kendisine karşı çok dost ça, çok arkadaşça muamele eder- di. Son defa Hasan Tahsinin emri- Feridun Bey fazla — oturmadı. Patikyanı kendi işlerile yalnız bı- rakarak ayrıldı. .. K | « D L .. * " " * . —'idü Şahin Kâhya gizlice gidip gel- diği Ankaradan daha bir gün ev- vel dönmüştü.. Bu seferki işi hatı- rı sayılır derecede — ehemmiyetli idi. Anadolu silâhsızdı. Ufak par- | tiler halinde gönderilenler fayda- Ir olamıyordu. Kendisine — alâka- dar makamlar bir hüviyet vara- kasiyle eline bir de liste vermiş- lerdi. Bu listedeki rakamlar bir insan kudretinin kolay kolay ta- şıyamıyacağı derecede yüklü idi. Kâhya daha İstanbula ayak ba- sar basmaz teşkilâtına başlamış ve Hu___hıı_[ı silâh deposu ile, bunun gününü kararlaştırmıştı. Bu seferki işi çok tehlikeliydi. Bütün endişesi yakalanmaktan değil, mu vaffak olamamaktan ileri geliyor du. Kendisine Karaağaç silâh de - posunda istediği miktarda veya le tevkif edilip te Mustafa Paşa | divanı harbine teslim edildiği za- man, kendisini cezadan kurtar- mak ve hürriyete kavuşmak için verilmesi icap eden bin beş yüz li- rayı bile ondan almıştı. Şahin Kâhya bu parayı doğrudan doğ- ruya bir vasıta ile Kürt Mustafa - nm oğluna verdirmiş ve — (120) gün süren mevkufiyetten ancak bu şekilde kurtulabilmişti. Kâhya Ali Ağayı oda kapısın- da karşıladı: — Gel yahu, dedi, Can sıkıntı- sından patlryacağım.. — Hayır ola.. İnşallah her şeyi yoluna koruz. — Can sıkıntım ondan değil be.. İşe bir an evvel başlıyamadı- gemızdan.. | — İşte karar verdik ya., Ya- | rın... — Evet ama bu yarın ne zaman gelecek.. Saatler geçmiyor, be bi- rader., — Arkadaşlara haber yolladın mı?, hut buna yakm harp levazımı bu-| —— Yarın stat yedide bana ge- lacağı söylenmişti. Burasının mev kii işi bir kat daha - güçleştirecek | mahiyette idi, Programmı — nasıl yapacak ve bu baskını nasıl idare edecekti. Evvelemirde — altmışar tonluk asgart dört motör temin et- mesi icap ediyordu. Çeşme meydanındaki kahvesin de, üst odada yalnızdı. Haber gön derdiği adamlarmı bekliyordu. Dı şarda soğuk bir hayli fazlaydı. Hava nerdeyse lıyuıku. So- ! Tefrika: No.16 vER SAT EL AT Şk | lecekler.. Motörler hazır.. — Onlar da yanlarına alacakları adamları (7) den itibaren her saat başında ikişer kişi olmak üzere motörlere dolduracaklar. — Bir pot kırıp ta farkına var- dırmasınlar.. — Hayır hayır.. Sıkı sıkı tembih etim.. Hepsi de tecrübeli arkadaş. lardır. K — İyi amma sen ban bunların İfimlerdeiel olduğunu söyle- s Her !ıılılıııMuıdır AYBOLAN SEVGİLİ £ Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Müellifi : ( Geçen kısımların hulâsası ; Balkan misakı için Türk sefaretinde bir balo veriliyor. Genç diplomatlatdan Muhsin Raşidin Yunan diplomatların. dan Erci Behzadise karşı beslediği müthiş kini, silâh fabrikaları mümes- sill Ert of Sad körüklüyor... — Fakat, Müuhsin, Erciyi öldürmeyince, Yunan diplomatı Atinaya otomobille gittiği sırada, Bulgar çetetileri ona — suikast yapacaklardır. Fakat Ert of Sad, Muh- sine, bizim henüz mahiyetini bilmedi- ğimiz bir sir tevdi ederek, onu, atla, kestirmeden Ercinin geçeceği Altıyol mevkiüne sevkediyor. Böylelikle Erci- yi Mubsin öldürdü sanacaklardır. Döndü. Ert of Safdırr.. | vâa - Nü ) — Yene mi siz?.. Bu sefer, Muhsin Raşit, gülüyordu. Artık © baile engiz hali zail olmuş- Sanki, neşesiyle meydan ökuyor: “— Nafile, beni tesir altında bı- rakamazsın!,, demek istiyordu. — Mühim bir şey — söyliyeceğim, Muhsin Raşit Bey. Genç, alay etti: — Neymiş bakalım söyliyeceğiniz By'. Silâh fabrikalarının mümessili, et- rafına bakındı: — Burası kalabalık!.. dedi. Bir kö- şeye çekilelim... Muhsin, muhatabının. ehemmiyetli bir şey bildireceğine ihtimal vermiyor- tu HABER — Tariht Tefrika: 28 Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın — ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat iz- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- lart bu delikanlıya teslim ederek, Kai- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- ğında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü ktzı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak ürzere Istanbuldan Tif- lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- mak ve Ali babayı ele vermek için ter. tibat alıyor . Ruslar Ali babayı tevkif ederek Pe- tereburga getirmişlerdir. Ali baba sa- rayın tindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tiflişte Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. Ali babanın dizleri tutmuyor- du.. Korkudan dili tutulmuş, ben- zi sapsarı olmuştu. Çara ne cevap verecekti? Fatmayı kendisi kaçırmadığı halde bunun mes'uliyetini neden medin. Kimler var?. Kâhya biraz düşündükten son- rat: — Bir çoğunu — tanırsın, dedi. Hasan kâhya, Hayrullah, Tahsin, Gafur, Mehmet, —Abdullah, Ab- durrahman.. Bunlarda kendi tanı> dıklarından itimat — ettiklerinden onar kişi getirecekler. Araba temin edildi mi?. — Evet arabacılar reisi Nazım istediğimiz kadar araba göndere- cek.. — Ya hamal.. — Salim ağa da Sütlice üstün- den bize, saat ondan — sonra 100 adam gönderecek.. — Şimdi ne yapacağız?. — Yapacağımız iş, yarın sabah- tan başlıyacak, Bütün hazırlığımızı yaptıktan sonra akşam üstü saat 7,5 te hareket edeceğiz. Karaağaç deposu rıhtımıma — yanaşacak ve karaya çıkacağız. Ondan sonrası» nı şimdiden kestirmek imkânsız.. Fakat muvaffak olmalıyız.. Bunun için çalışacağız. — Depoda kaç kişi var?. — Dünkü yaptığım tahkikatta bir Türk zabitiyle 25 — 30 nefer bulunduğunu , bir de bunların üze- rinde âmir vaziyette bir İngiliz baş çavuşu olduğunu söylediler. Fakat kimse kat'i bir şey söyleyemiyoru . (Devamı var) — Poeki... dedi. Buyurun... Tenha bir yerdeki ağaçlıkların al- tına geldiler. Dudaklarındaki istihza ifadesi de- vam ederek, sordu: —ERT.. Fakat, ne söylenirse inanmıyacağı- mt anlatan bir hali vardı. Ert of Sad, Muhsinin kulağına eğil- di. Bir kaç cümle fısıldadı . Bunu, o kadar ihtiyatkârane fısıl: dadı ki, değil onlarca metre uzakta bu- lunanlar, hattâ Biz bile işitemedik. Delikanlının hali, birdenbire deği- şiverdi. Yerinden sıçrıyarak: — Bunun ihtimali yok! dedi — Maamafih, muhakkak... — Saçmalıyorsunuz... — Ispat edebilirim... — Nasıl?, — Vesikalarla.. — Hani? Cebinden bir tomar çıkardı, Içinden bir iki kâğit ayırdı... Birer birer Muhsin Raşide Uzattı, sendeliyordu. armernanmsnenensee | MEMUTLATI! — Yayalbi.... Yartkllım diyü lalle- , — m Postası — 26 Nisan 1934 5 26 Nisan 1y34 Müellifi: /shak FERDIİ onun üstüne yükletmişlerdi? * Ali baba hem Fatmayı elin den kaçırmış, hem de yakayı ele vermişti. Çar Nikola Fatmanın nasıl ve nereye kaçırıldığını anlamak isti- | yordu. Ali babaya sordular: — Fatma nerede? — Bilmiyorum.. Onu ben — ka- çırmadım... — Sen kaçırmadın mı? Çar Hazretlerinin huzurunda da mı ’ yalan söylüyorsun? Haydi.. — Ça-| buk.. Fatmanın nereye ve nasıl kaçırıldığmı anlat! Ali baba yerlere yalvarmağa başladı: — Benim bir şeyden haberim yok., Fatmayı kaçıran ben deği- lim, Onu bir Türk genci kaçırdı.. Cezasını ben çekiyorum.. Beni af- fediniz!.. Ben masumum, Ali babanın kolaylıkla herşeyi söylemiyeceğini anlıyan — saray kapanarak — Onu bize bırakınız, haşmet- meap! Biz çabuk söyletiriz... Demişlerdi. Çar, Ali babanın saraya niçin getirildiğini Çariçeden gizlemişti. Fatmanım saraya getirileceğin- den o vakte kadar kimsenin habe- ri yoktu. Ali babayı sarayın zindanların dan birine atmışlardı. Esircinin canı boğazına gelmişti. Zindan- dan içeriye girince, gözüne dıvar- daki kan lekeleri ve taşlara — ya- zılmış bir çok Rusça yazılar * ve imzalar ilişti. Saray muhafızlarından birisi | Ali babanın kulağına eğilerek: — Sen de onların yanına — gi- deceksin, dedi, dayak — yemeden hakikati itiraf et! Hiç — olmazsa ölümden ve Sibiryaya sürgün git- mekten kurtulursun! Ali baba alçak tavanlı, dıvar- ları taş ve korkunç manzaralı bu odaya girdiği zaman: — Ölmeden cehenneme - gire- ceğimi tahmin etmezdim. Diye söylendi. Muhafız askeri- Ber . * — Bir şey bilmiyorum... Diye cevap verdi.. Dizleri tut- muyordu. İri gövdesi, titriyen diz lerinin üstünde sallanıyordu.. Da- ha fazla ayakta duramadı. Zinda- dedi . | — Gördünüz mü?... Yalan mr söy- | Temişim?... | — Ya bunlar, uydurma şeylerse? — İhtimal vetiyor musunuz?... Uy- durmaya benziyorlar mı? — Benzemiyorlar amma.. Benzemi- yorlar amma... K Deminki müstehzi ve — emniyetsiz “halinden eser kalmamıştı. Asabiyeti tel kin altında bulunduğu — zamankinden bile fazlalaşmıştı. Düşman, — hem de kancıkça düş- man — ölduğuna ötedenberi iman at- tiği bu adamın ellerine sarıldı: — Şimdi, ben ne yapayım?... “Denize düşen yılana sarılır!,, der- | Ter.. Tam manasiyle o vaziyettedi... | Silâh fabrikalarını mümessili, za- ferinin neşesini damla damla tadıyor- du, “am Ah, Gal ile Göspodin beni bir yerden gözetleseydiler de şu hali gör- seydiler...,, diye düşündü. Ağır ağır, cevap verdi: — Ne mi yapasınız?... Gayet basit.. Atinaya giden yol üzerinde, “Altı yol,, denilen bir mevki vardır... Biliyor mu- nın mermer taşları üzerine dı. | Ali baba baygın bir halde ** | de yatıyordu. V Zulüm ve işkenceden çok 4? kan Ali baba Çarın cellâtları | düştüğünü görünce yavaş - ya”| iradesini toplamağa başladı. Başını yanındaki duvara $' di., Ve duvarda ilk defa göl” l çarpan şu kelime oldu: Ştanka: Demek ki (Karadeniz korsâ” | Yi 4 da buraya düşmüştü! Fakat, Ştanka bu zindandan kasını nasıl kurtarabilmişti? Duvarda bir çok imzalar vt ”| zun uzun yazılar vardı. Hattâ satırlar arasında Türkçe yazil! mersiyeler, feryatlar ve nüw notlar göze çarpıyordu. Ali baba soğuk kanlılığını hafazaya çalışarak, duvardaki zılara göz gezdrirken, d zindana doğru yaklaşan bir gürültüler işitti.. Sert yürüyüşler ve garip şangırtı, Taşların üstünde sürü zincir ve demir şakırtıları., Kır” sesleri.. j Ve bugürültü çok sürmeden * danın önünde durdu, “Çar Nikola, kendisini Osm devletinin fatihi müstakbeli olt? görüyordu. Bu millete mensup rinin saray için hazırlanan bir DÖ el uzatması haşmetlü Çar — hazf' | lerini fevkalâde hiddetlendir?' | ti.,, g Nikolanım cellâtları, Ali babi” her'türlü işkencenin yapıln j nihayet Fatmanın meydana $ rılması hakkında Çardan şid? ü ve kat'i emir almışlardı. İşkenceciler zindandan — içe” girerken, yanlarında bir de sakallı ve kan bakışlı bir vardı. Bu papas evvelâ Ali babt” dini telkinler ve çocukça n ler verdikten sonra: — İIşkence esnasında belki & sün., Haydi, ellerini kaldır Allaha yalvar.. İstiğfarı zünuP Diyerek esircinin kollarını ©| ti.. Zorla yukarıya kaldırdı. VE" raz daha gert bir tavırla şu 8Ö?7 ilâve etti; — Hakikati söylersen, seni biryaya sürgün gitmekten k cağım! Evet... Otomobille, buraya " saat uzaktadır, biliyorum... — Fakat, atla, kestirmeden, ** saatte gidilir... Acaba, at var mı? — Muhsin Raşit; y — Var.. Var... diye tehalük * terdi. — Eğer çabuk gitmek îıldj_.' atla gidin! ğ Muhsin, atların bulunduğu doğru koştu. Fakat, Ert 6f Gal sından geliyor ve kendi kendine " | düıüniiy:"h: yi “— Bu adamm derhal y ması lâzım... Biz evvelâ gitmeliyifiri bizim arkamızdan gelmelidir... Bit | aleyh, bir çeyrek kadar gecikmt | # Yarabbi Bunun İçin ne yapmalı?... Bütün şeytanetkâr zekâsmı F yapmalı?...,, yordu. y Yüz edım atmadan, kurnaztıi" — Türk diplomatına yetişerek, "gf — Galiba hemen ata biniP niyetindesiniz?... Muhsin Raşit, heyecanla: — Bir dakika bile iketir 4 Silâh fabrikalarının mümestili 9 ıl”"ı t

Bu sayıdan diğer sayfalar: