Hakikt vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiİL I 4 Ret bakkı Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine Aldık- ları Tihami ismindeki genç Glatada Ariyan hanma tercilman diye - yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüsketle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mişti . Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin Üe anlaşı mtya çalışıyordu. İşte, Ahırkapıdan, silâh kaçırıl- lacağına dair verdiği bir haberin doğru çıkmaması, kendisini bu va- ziyete düşürmüştü. Pantikyan, ta- savvur edilecek derecede asabileş- mişti. Adeta, konuşurken bağırı- yordu. Kapıda duran bir başka a - dam, ekseriya açık duran oda ka- pısını dışarıya gürültü sızmasın di- yeörtmek mocburiyeltinde kalmış- tı. Pantikyan: — Bunun son olmasını isterim. Bir daha ayni şekilde bir rapor verecek olursan, gideceğin yer, di« vanı harptir. Senin asılsız haber- lerin için, şehrin muhtelif yerlerin de zaten miktarları âz olan adam- larmmızı meşgül edemeyiz. İşte bu kadar... Şimdi çık ve git.. Binisü M',WM"— fakât daha halsiz ve acınacak bir tavırla w zaklaştı; kapıdan çıkıp — gittikten sonra içeriye bir başka adam gel- di. Bu, ötekinden daha genç, daha açık göze benziyordu. — Sizi rahatsız etmezsem, iki üç satır konuşmak istiyorum. Pantikyan, bu yeni gelen ada * mın yüzünü görmemiş olmakla be- raber, sesinden tanımıştı. Başını çevirmeden: — Buyurun Feridun Bey, dedi.. Rica ederim... Sonra: — Beni, bu kerata çok - asabi- leştirdi. diye ilâve etti. Bizi aptal yerine koyup, aslı esası olmıyan haberleri birer matahmış gibi sür- meğe çalışır. Feridun Bey: — Dikkatli davranmalı.. Bu a - Tefrika: No.15 — MK YaE aa aa a e | oynamak istiyor. Bari bir başkası- mabfuzdur Tefrika: 42 damlar kendi menfaatleri için in- sanı çok fena şeylere — sürükliye- bilecek yaratilıştadırlar. Benim de garibime gitti, size mi bu oyunu na olsa, neyse.. Belki aldanabilir.. Feridun Bey, bununla Pantik- yan Efendinin gurur damarlarını okşuyordu. Sandalyelerden birine oturdu. Pantikyanın nasılsa ikram ettiği sigaralardan birini tutuştur- | du, — Yeni haberler var Pantikyan | Efendi diye söze başladı. Şahin | Kâhya kurtuldu. Kaçakçılıkla hiç bir alâkası olmadığı anlaşıldı. | — Bununla beraber bu adamı hiz | metimize alsak fena olmaz. Çünkü | İstanbul limanının kurdu gibi bir şeydir, Onun gözünden hiç bir şey kaçmaz. Kendisinin ağzını yokla- dım, Muvafakat eder — göründü. Bilmem siz ne dersiniz. — Ben evvelâ, bu adamın Ana- dolu ile kat'i şekilde alâkadar ol -« | madığına inanmak isterim, Ancak bundan sonradır ki, hizmetinden istifadeyi düşünürüm. | —Sizi temin ederim ki, kat'- | iyyen Anadolu ile alâkası olmıyan gözünüzden bu kaçmıyacaktır. O - nun hakiki vaziyetini anlamak için çok zaman kaybetmiyeceksiniz.. — Hele bir düşünelim. — Büyük bir kıymet — kazana- tağımıza, bize çok faydası doku- nacağına eminolunuz. Şahin Kâh - | yanın bütün aleyhinde söylenen - | leri, kendisini mevkii dolayısile çe kemiyenler uydurmuşlardır. Hepsi tezvirden ibarettir. — Dün Şahin imzasile, hiç ta- nımadığım birinden bir rapor al - dım, Bunda, Çeşme meydanmda bir otel müsteciriyle, bir başkası- nin Anadolu ile alâkadar olduk- larımnı; silâh kaçırdıklarını ve hat- tâ yarın akşam da bir miktar silâh kaçırılacağını haber veriyor, Aca- ba bu Şahin kim olsa gerek!? — Kat't bir şey söyliyemem. Belki de Kâhyadır, — Siz kendisine istihbara baş- lamasını bildirdiniz mi? — Hayır. Fakat bildiklerini si- ze yazarsa, faydalı olacağını söy« lemiştim. — Yazısını tanır mısın? Her lıık mı'uıdr TP HM et MA AA KAYBOLAN SEVGİLİ Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Müellifi : ( Geçen kısımların hulâsası Balkan misakı için Türk sefaretinde bir balo veriliyor. Genç diplomatlardan Va - Na ) dursun, bu aşk, onun romantik kariha- I sında işte hâlâ bu şiddetle yanıyordu. Çok mebzul, fakat manası — iyice Muhsin Raşidin Yunan diplümatların- | düşünülürse, sevdayı çok mükemmel i- dan Erti Behzadise karşt beslediği müthiş kini, silâh fabrikaları mümes- sili Ert of Sad körüklüyor... — Fakat, Müuhsin, Erciyi öldürmeyince, iki ar« kadaşını —gazeteci Gal ile komlteci Gespodini— bir köşeye çekiyor. On- larla konuşuyor. Muhsinin — adamları muhavereyi dinlemek için çare — bulu- yorlar. Erciyi çeteciler öldürecek, fa. kat, emareler, Muhsin — öldürdü gibi gösterilecek.. Muhsin, düşünce içinde bahçede geziyor. Çocukları seviyor. Aradan bunce sene geçinesine rağ- men, Ferihanın fikri sabitini henüz ha- tırasından silememişti... Silmek — şöyle | fade eden bir şarkı vardır: j “Her neye baksam, / “Her aeyi görsem, “Her yanda sensin!, Muhsin Raşit te, hâlâ, ner neye baksa, her neyi görse, her yanda Feri- ha idi! Kimbilir, sinirlerin o derece gergin bulunduğu milli mücadele senelerinde, bu genç kızm, böyle feci surette dün- yadan kayboluverişi, ihtimal, Muhsi- nin üzerinde bu müşeddet tesiri burak- mişti. Duyguları, zaman zaman, taham. mül edilmez bir hal alıyordu. Ansızın, | Geçen kısımların hulasası biridir. Hizmete başlarsa sizin de | e y | zılarını bir başkasına yazdırır. |len yoktur, diyebilirim. Bizim için | dememesi insanı azıcık düşündü- HABER — Akşam Postası Tariht Tefrika: 27 25 Nisan 1984 28 Nisan 1984 : © Karadeniz Korsanları © Müellifi: Jshak FERD, Istanbulda Sultan Mecit ve Rutyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın — ticareti yapmakla meşgüldu. Alibabâa Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman Tatanbuldaki kız. ları bu delikanlıya teslim ederek, Kat- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin köna- ğında (Fatma) isminde gok güzel bir Gürcü kızı vatdır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Fetrhadın arkadağıdır. ve Ali babadan intikam almak üzere İstanbuldan Tif. lise gelmiştir. Rüstem Patmayı kaçır- mâk ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyot . Ali babayı bir çok memur — ve jandarmanmm muhafaza ve — neza- reti altında yola çıkardılar.. . . * Rüstem Bey o gündenberi Kı- rım otelinin semtine — uğramıyor- du, Tifliste ortalık mayna oluncı- ya kadar kalacaktı.. Bu müddet zarfında anasının akrabasını ve| mensüp olduğu aileyi bulmakta | gecikmedi. Rüstem bu aile erkânından nü- fuzlu bir adamla tanışmıştı. Sü- leyman Bekirof Tiflisin — eşrafın- dan ve tanınmış zenginlerdendi.. Ayni zamanda Ruslar nezdinde de nüfuzu vardı.. Valiye her de- diğini yaptırabilirdi, Süleyman Bekirof, Rüstemin — Faydalı olacağına bu kadar kanisiniz demek.. '— Muhakkak.. Onun kadar İs- tanbul limanının girdi çıktısını bi- büyük bir kazanç olacağına ka - hiim, — Bursaya kaçakçılık yapan © değil miymiş?. Bir insan hak» kında böyle kat'iyyete yakın de- lillerle ihbarda bulunulduğu şim- diye kadar görülmemişti, Böyle ol duğu halde suçunun tebeyyün e - tür. — Mustâfa Paşa divanı harbini benim kadar siz de bilirsiniz. Bu- radan insan kolay kolay kurtula- maz velev ki suçsuz olsun. — Evet.. — Şimdi kararınız? Bu adamı alalım mı?., — Hele bir düşüneyim ve ko - nuşayım.. Size haber veririm, (Dovamı var) n p iyetine kapıldı: Odasına çıkmak... Ferihanın resmine bakmak... Güya, fotografın yüzündeki ifade değişecekti de, Muhsin Raşide, şimdi- ki felsefesinin haklı olduğunu bildire- cekti. Feriha, lisanı hal ilet: “— Biz öteki dünyadakiler, milli mücadele şehitleri, siz arkada kalanla. rımızın bizi mahvedenlerle, öldüren- Tenle dost olmanızı mantıki ve tabii bu- | hayoruz!?..,, diyecekti. Geçirdiği elemli günler, — Muhsin Raşitte, böyle marazi hassasiyet uyan- dirmişti . Binanın mermer merdivenlerini çık tı. Deminki alt sofaya girdi. Gene de- Kendini odasında ve masasının ba- şında buldu. Her şey, biraktığı gibi, yerli yerindeydi... : Nf önce, iki Mükaddes resimden, birincisini eline aldı.. Ferihanın —yü- zünde, umduğu ifadeyi aradıysa da, hayır... Öyle bir münâ ökuyamadı.. Kendi kendine: “— Deliriyor MUYüM?.. diye dü. şündü. Fatografin tekli değişir mi?, Sinirlerim öyle bezuk ki, cidden, isti- rahata ihtiyacım YAT Tevfik Rüştü | rın Tür | dostluğun nibayet bulmasi ihtima- K yakacak kadar asabi ve deli ” Bey, doğru söyled anasının — dayısı idi. — Rüstemin ahnası Tiflisten küçükken çıkmış- | tı.. Bekrof, Rüstemi görünce uzun yıllardan beri görmediği yeğenini hatırlamış ve Rüsteme çok iltifat etmişti. Rüstem bir gün Bekirofla görü- şürken mühim bir meseleden ha- berdar olmuştu. | Konuşuyorlardı: — Evli misin, Rüstem?” — Evet, Dayı! — Karını niçin bize — getirme- din., Otelde mi oturuyorsunuz? — Gelidiğimiz gün sizi bulama- mıştım., Bir dostumun evine misa- fir indik. Bir gün karımla beraber ailenizi ziyarete geleceğiz!.. — Bize temelli gelmelisiniz... Böyle akrabalık olmaz, Annen be- nim yeğenimdir.. Küçükken elim- de büyümüştür. Seni yabancıların yanında bırakamayız, Bu himaye Rüstem için çok kıymetliydi. Rüstem, Fatmayı ka- rıst gibi Bekirofun evine getirirse, tehikeyi büsbütün savuşturmuş o- alacaktı. - Delikanlının yalnız bir endişesi vardı: Bekirofun evin bü | Yük ve kalabalıktı. Orada Fatma- yı tanıyanlar olursa, ne yapacak- ı? Rüstem bunun çaresini de bul: du.. Bekirofa: — Karım çok sinirlidir.. Kimse ile görüşmek istemez. — İnzivadan hoşlanır.. Bilmem ki, sizi - rahat- sız etmez miyiz? Dedi. Bekirof safiyetle cevap vermişti: — Bizim evdekiler de yılda bir. defa dışarıya çıkarlar. Haremde kendisine bir oda veririz.. Orada istediği gibi oturur.. Kimsenin yü- zünü görmez. Rüstem sevindi: — O halde kendisini çabuk ik- na edebilirim. Ve arkasından ilâve etti: — Ne yapayım, dayı?! Karımı bütün sinirlerine, bütün — huysuz- | luklarına rağmen seviyorum ve her | kesten kıskanıyorum., Çünkü ka- rım çok güzel bir kadındır: Çıkarken Bekiroöf seslendi: — Sakın gecikme, Rüstem! Çünkü, ortalık çok karışıktır.. Ya- ye ile Rusya arasındaki li vardır, Çar bir pire için yorganı bir . Ben, gereli gündüzlü uyumadan çalışacak devreyi geçirdim .p Fotografı, yerine kaydu. Fakat, bu sefer, mukades resimler- den ikincisine, yani, mezarlısına görü ilişti . Bu, masanın üzerinde duruyordu. Muhsin Raşit, resmi eline alacak yerdeyeğildi ..» F Bir kere daha baktı. Kitabedeki yazıyı okudu: “Tntikamımı unutma,, Her sefer olduğu gibi, bu defa da, müthiş ihtar, onu saratı, Işte © esnada, yeni bir mucize ol- du . Demin Tevfik Rüştü Beyin kendi e- liyle Muhsinin yakasına iliştirdiği ro- zet, genç adam eğildiği saman, her na- sılsa, maşanın Üzerine düşüverdi. Sulh mefhumunu ifade eden bu mi- | nimini palm dalı, motar — fotoğrafmın pek manidar bir yerini kapadı: *“ma,, harflerini... Böylelikle, “intikamanı — anutma, sözü, “intikamımı unut,, oldu... Mucize, Muhsin Raşidi, son derece, tesiri altında bırakmıştı. | çekilmişti. | nün oluşu dikkate şayandırla hükümdardır. Münasebatı doslâ * neye birdenbire nihayet verilirtt Türk tebaalarınm takip veb*îi de tevkif. edilmesi - beklenebili” Bir an evvel bize gelirseniz, seni ve kafını böyle bir tazyikte' kürtarırım ! Rüstem söz verdi. Ve Bekirofun yanından ıyflıı' — Ha — Ben Tifliste daha fazla kalf mam, Rüstem! İçimde bir kork' var: Mihaloviçin adamları ılid bulacaklar zannediyorum. Gü | geçtikçe içimdeki korku büyüy? Buradan kaçalım, Rüstem! — Korkma, Fatmacığım! rada bizi şeytanlar bile bu lar. Yollar kapandı.. Batuma miye imkân yok. Ben buradan ha emin bir yer buldum.. Söz dim.. Hazırlanalım.. Oraya Ç bütün memurları gelse seni bult mazlar, Fatma! Rüstem dayısının çok - nül bir adam olduğunu, — kendisi! görüşerek bu işe birlikte verdiğini söyledi, Fatma oturduğu evden mak istemiyordu., Rüştem lisini bin müşkülâtla ikna !d-' ertesi sabah Bekirofun evine İÖ diler. Fatma yüzünü kalın bir 'J ile kapâmıştı. — Arabanın Rüstemle konuşmuyordu. Arâ' er, genç kızın ne yüzünü ıöia ne de sesini işitmişti.. i Uğün Bekiröfün evine Df“ tiler. Fatma kendisine ayrılan Ow Böylece geçirdikleri ıg sayarak yolların açılmasını yorlardı. ı — Hu Ali babayı Petersburga dikleri zaman, caddelerde bif ce seyirci toplanmış.. Herkes babayı görmek için saraya d0 birbirini çiğnercesine koşutü? | du. Çar Birinci Nikola, Ali şahsen görmek istemişti. saraya götürdükleri zaman, saray ©rkânı Çarım yanında nuyordu. : yo aeti bii samanlarda, maneviyat hassa batıl itikatlara inanan dan değildi. Fakat, sinirleri çok tu. Bu tesadüfü, hatiften gelmit işaret sandı. Palmı, Parmağı ile, dıkı sıki tırdı. Tğnesiyle, olduğu yerde di. Nişanlamın mezarındaki yazk çok vazıh olarak, taban tabana #f na ifade ediyordu. / Elleri titriyerek, bunu, demiti” tuya köydü. Çok mütehassis olarak, âdett yi dan bir yük atmış gibi, ada kapt' dışarı çıktı. “— Bilhassa, fotoğraflardat bi ret beklediğim bir sırada ve © celerle buraya gelmem lııl'll'y ünüyordu.- Demek ki, hayatta © böyle fevkalâdolikler varmışe. y | ka Ferihanım ruhbu kendi ııı)"'i yakamdan bu palmı kopardı: lerin üzerine düşürdü.,, Dimağında bu fikirleri rada, farkma varmadan aşağ! inmiş. Bahçeye çıkmış... Bir dakika, gözlerine inanmaksızın, baktı. Kolundan bir el tuttu. j ÇDevamız vf