Bu sırrı içimde bugüne kadar sakladım, hanımcığım... Fakat ar- tık büyük küçük bey de öldü... Küçük küçük bey, gelin hanımı bırakıp gitti... Onun için gelin ha- nımın ne şırfıntı şey olduğunu söy liyeyim... Bunu gazetelere yazın... Dünya âlem de öğrensin varsın... Allah rahmet eylesin, yattığı yer güllük gülüstanlık olsun, bizim büyük Hanımefendi, ne iyi bir ka- dındı... Nur içinde uyusun... — İşte onun ölümüne sebep, gelin hanım- dır... Biliyorsunuz ki, iki evelâdı var- dı... Birisi, merhum küçük hanım - cağız... İnce hastalıktan yirmisin- de yuvarlandı gitti... Dünyasına doyamadan öldü... Bize üç yaşın- da oğlunu bıraktı... Konağımızda, bu küçük küçük beye, hiç anne- sizlik hissettirmemeğe — uğraştık. Böylelikle, on yedisine kadar eriş- ti... Sarı bıyıklı, mavi * gözlü pek güzel bir oğlan oldu... Ah, keşke yüzü gibi ahlâkı da güzel olsay- dı... Öyle gibi dururdu... Meğerse değilmiş... İçin için fena imiş... Büyük hanrmefendimizin öbür evlâdı da, büyük küçük beydi... Ablası öldüğü vakit on beşinde vardı. Yirmi beşine geldiği vakit evlendi... Böylelikle, o yılan gelin hanım, evimizin eşiğinden içeri kırılasıca ayağını attı. Güzel olsa bari... Yok efendim, ne münasebet?... Yeşil gözler, gür kirpikler, lepiska saçlar, — incecik bir vücut, uzunca bir boy... Hulâ- sa, hiç güzel değil... Erkekler ne- ni ıiımııı!..fâ ÜĞ . üyük küçük bey, karısına ba- yılıyor, ayılıyordu... Gelin hanım da, ondan başka, hiç kimseye bak- miyor gibi duruyordu. Ne zaman namussuzluk — eden kadınlardan bahsedilse, o da, he - pimiz gibi, yakasını ısırır; — Tü, tü, tü, tü!.., Allah esirge- | ye... -derdi. Fakat, ah alçak karı, ah namus suz fahişe... Ne yapmış, — biliyor musunuz, hanımcığım? — Meğerse, bizim cahil küçük küçük — beyin aklını ?elmi'... Gönlünü kapmış... Bir gün, efendiceğizime söyli- yeyim, büyük hanımefendi önde, bu arkada, küçük küçük beyin evi- ne girdik ki, ne görelim?... Yatakta iki kişi... Biri erkek biri dişi... Küçük küçük beyle, gelin ha- nım, sarmaş dolaş olmuşlar, yatı- yorlar... Vallahi, billâhi, tallahi... Iki gö- züm çıksın, nimet hakkı için eğer hilâf ediyorsam... Beraber yatıyorlar... , Büyük hanımefendinin kapıyı açmasile kapaması bir oldu. Eşiğin önünde, geriye öne doğ- ru bir iki kere sendeledi... Ve ca- nım kurban olsun o kocaman vü- cudu ile, ştakkadak düşüp bayıl- dı. Hemen su... Çiçek suyu... Kal- dırıp, yatağına götürdüm... Yarım saat sonra, gözlerini aç- tı... — Bizden başka kimse görmedi ya?... -diye sordu. — Görmedi, gim... — Öyleyse, aman kızım, bir yere sızmasın... Namusuna ema - net... Düşün: Oğlumun vaziyeti ne olur?... hanımefendici - Bu sözleri söyledikten sonra, yolladı. bir dükkânını sattı. Torununu he- men ertesi sabah Avrupaya tahsile Fakat, öyle hayıflandı, öyle ha- yıflandı ki, gün geçtikçe — sarardı soldu. Gelinini görmemek için oda dan dışarı çıkmıyordu. Zaten hastalanmıştı. Yataklara serilmişti... Tam kırk saydım. &, Kırk birinci gün, öldü... O namussuz, cibilliyetsiz kadın, dağ parçası gibi hanımefendimi- zin kanına girdi... Dahası da var, dahası da var... Yürekler acısı hikâye bitmedi. Geçen gün gazetelerde — oku - muşsunuzdur. Bizim büyük küçük bey, kalpten öldü, gitti... Sebebini biliyor musunuz? Kü- çük küçük bey, Avrupada tahsili- ni bitirip döndü. Tabii, dayısıdır, büyük küçük bey, onu, evine aldı. Öteki meseleden haberi yok.. Ben, sır küpü gibi, bildiğimi — içimde sakladım. Dışarı sızdirmadım.. Ne me lâzım? Hanımcığıma söz ver « miştim... Yemin etmiştim... Sonra, yarın ahrette beş parinağı yakama Hulâsa, efendim, bir gün, bü- yük küçük bey, eve, vaktinden ev- vel döndü. Bir şey mi unutmuş, ne olmuş?... Doğruca yatak odasına çıktı ve orada, karısı ile yeğenini annesinin yakaladığı gibi yakala- dı. Namusuna yediremedi... Yerle- re yuvarlandı.. Mosmor - kesildi... Ağzından salyalar bıraka bıraka, teprene teprene öldü... Üç gündenberi, gelin hanım, bizim küçük küçük beye: — İlle beni al... -diye balta olu: yor. e Fakat ooh! Oh. Oocoocoh! Oocoooh! Küçük küçük bey aşifte ile eğ- lendi, eğlendi... Fakat, almak me- selesile karşılaşınca ona dirseğini lçuiı-di... Evden pılısını — pırtisini toplayınca yallah... Artık, pis kadınla ailenin hiç a- lâkası kalmadı... Şunun ne ahlâk- sIZ şey olduğunu Allah rızası için gazetenizde yazın da el âleme re- zil kepaze olsun, e mi Hatice Sü- reyya hanımcığım?.. (Hatice Süreyya) M. Yevtiç Cümhurreisi Hz. Yugos- lav hariciye nazırını Çankayada kabul etti Ankara, 19 (Hususi) — Yugos- lavya Hariciye nazırı M. Yevtiç |i Hazretleri şerefine Başvekil Ismet |İ: Paşa Hazretleri tarafından bugün saat 13 te Anadolu klübünde bir (i ziyafet verilmiştir. Bu akşam Yugoslavyanın An - | kara elçisi M. Muroslav Yankoviç |i tarafından M. Yevtiç şerefine bir ziyafet verilmiştir. Ziyafeti bir süvare takip etmiş- tir. Ankara, 19 (A.A.) — Reisi- |i cümhur Hazretleri bugün saat 17 İğ de Çankaya köşkünde Yugoslavya Hariciye nazırı M. Yevtiç Cenap - larımı kabul buyurmuşlardır. Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyin de hazır bulunduğu bu mü- lâkat bir buçuk saat kadar devam etmiştir. En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol. maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lâzımdır. 229 — Yoktur ilâcı Adamın biri mühür kazdırmak için mühürcüye gider, Mühürcü adım nedir diye sorar: Adam: — (Gâvur Hacı) der. — Ayol bu nasıl isim hem gâ- vur hem de hacı olur mu diye tek- rarlayınca: — Canım sen oraları karıştırma benim söylediğim gibi yaz — ver. der. Mühürcü de (delidir yoktur ilâcı (abdühu) gâvur hacı) diye yazarak mühürü verir. 230 — Delik kaldı Muallim hesap dersinde tale- beden birine dörtten dört çıkarsa ne kalır diye sorar, talebe susar. Muallim: — Oğlum ne susuyorsun ce- vap versene farzet ki cebinden dört onluk düşürdün bu halde ce- binde ne kaldı?,, diye ısrar edin- ce çocuk: — Onluklarm düştüğü kaldı,, der. 231 — Koklârsın Zenginlerden birinin (Anber) isminde bir ağası varmış. Bir gün ağayı görmek üzere konağa biri gelmiş ağanın nerede olduğunu kapıcıya sormuş ağa ile araları a- çık olan kapıcı gelen adamla alay için buyurun yukarı oda kapıları- nın anahtar deliklerini — koklarsı- nız, Anber Ağanm odasmı bulur- sunuz demiş. 232 — Bir günde Sarhoşun biri rüyasında bir şa- rap bombasına düşmüş çıkmağa uğraşmış, çıkamayınca aman — Al- 'Tahrm beni kurtarın diye feryada başlamış, Feryat üzerine uyanan karısı efendi ne oluyorsun. — diye sorunca, sorma canım (bana on beş günde içeceğim şarabı) bir gecede içirmek istediler. demiştir. delik Hariciye tayinleri Ankara, 19 (A.A.) — Londra Büyük elçiliği — müsteşarlığma i - kinci daireden Sedat Zeki, Madrid elçiliği müsteşarlığına Sofya müs- teşarı Süleyman Saip, Sofya elçili- ği kâtipliğine Madrit ikinci kâtibi Kemal Nejat, Selânik konsoloslu - ğu Kançılalığına şifre şubesinden Arif Emin Beylerin tayinleri, Lon- dra büyük elçiliği müsteşarı Nuret tin Ferruh Beyin merkeze nakli ve Berlin üçüncü kâtibi İsmail Uşaki Beyin de vekâlet emrine alımması âli tasdika iktiran eylemiştir. Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : (F IPEK: — Hulya peşinde Ben bir melek değilim. İ Kocasız kadınlar. Sahne- de: Edvardo Bianko .ğ dolaşan şarkı İ HTURK: Altın arıyan kızlar İ ASRI: — Evlenecek kızlar (| ŞIK: — Kadın ve kumar, Kara yılan. ŞRK: Çingene kızı H ALKAZAR: Vahşi orman esrarı İi HILAL: — Beyaz rahibe ALEMDAR: — Fedailer alayı YILDIZ: — Şeytan kardeş MILLI; — Macar Marşı ç DAUA KEMAL BEY: Gece hâkimi # FERAH: — Volga kızt TAN: - (Şişlide) Tali kuşu Nil Haydutları Dünyayı iğ| T Ha D 20 Nisan 1934 İİBAKALOR Nakıl ve tercüme hakkı mabhfuzdur Yazan: M. Gayur Cuma, Pazar ve 184 18 — 80 — 16 yani 78 gram ok- silit taşından 16 gram yahut (16 gram bir molekül gram olduğundan) 112 litre oksijen elde edilir. Muhtaç olduğumuz oksijen mikta- rını ne kadar oksilitle kullanacağımızı da bi rtek nisbetle bulabiliriz. Diğer bir misal: Hamizi klormâ — asid kloridrik çinko üzerine dökülürse bir taraftan kloru çinkon diğer taraf. tan idrojen çıkar, düsturu: 2HC4 Za — Za C' 4 H “Çinko iki kıymetli olduğundan ve hamizde bir tek idrojen olduğundan âki zerre hamiz elmiıya mecburuz.,, Şimdi adedi kıymetleri yerine kar- sak görürüz ki 73 gram asid kloridrik- Te 65 gram çinkodan 2 gram yahut 22,4 litre idrojen çıkayor. Hidrolit denilen Ca H' “idrojenli kalsyom., un üzerine su dökersek bir taraftan idrat dö kalayom diğer taraf- tan 2 zerre idrojen çıkar. Yani: Ca H* 42 H' O — Ca (O HY * 2 H? olduğuna göre 40 gram Hidrolit- ten 4 gram veya 22,4 — 44,8 litre idro- jen elde edilir. Şimdiki şu kadar litre eder vezni elde etmek için — ne kadar Hidrolit lâzımdır suali de adi bir nis- betle hallolunur . Şibih mâdenler ve mürekkepleri Idrojen Atom vezni: 1 Rümuzu: H Hali tabüsi: Idrojen suyun terki- binde yüzde on bir nisbetinde bulunur. Hayvanat ve nebaatın terkibinde kar- bon, oksfjen, azotla birleşik olarak bu- | lunur. Hamiz — asidlerin terkibinde de vardır. Tstihsali: Sudan elde edilir. Bir bar- dağa su konur, bardağın an elek- trik pilinin müsbet ve mentisi içine ge- çirilmiştir. Su elektriği nakil olmadı- gından nakıl kılmak için içine biraz sut mahlülü veya zeçyağı konur. Son- ra pillere cereyan verilir. Telin ikâ u- cuna da tutulan mihberlerde gaz top- landığı görülür. Toplanan gazlardan Kimyahanelerde çinko üzerine a- sid klaridrik dökülerek idrojen edilir. Düsturu şudur: 2HC - Za aZa€' 4 2H Fakat idrojen istihsali için hidrolit denilen sincabi renkte sulp cisim Ü- zerine su dökülür. Hidrolit maiyeli karbondur. Düsturu Ca H" dir, Idrojen aşağıdaki düsturla hidrolit'ten çıkar: Ca H" * H'O — Ca(OH) 4299 Hikemi hassaları: İdrojen mevcut gazlar arasında hararet ve elektriği en ziyade nakleden gazdır. Suda pek az erir. Saf olduğu zaman renksiz, ko- kusuz, lezzetsizdir. Saf idrojen elek- trikle tahlil suretile elde edilir. Idrojen — 241 dereceden aşağıda mayi haline | gelir. Mayi idrojen renksizdir. Idro- jen aynı derecei hararet ve tazyikte olan havadan ön dört defa — hafiftir. Onun için idrajen dolu cam fanos “mih ber,, in ağzı aşağı tutulursa gaz içinde kalır . Idrojen hafifliğinden dolayı balon doldurmasında kullanılır. — Balonları doldurmakta havagazından daha - iyi- dir. - Fakat havagazı hem daha kolay tedarik edilir, hem balonun — mesama- tından kolay kolay kaçmaz. “Havagazı havadan üç defa bhafiftir.,, Kimyevi hassaları: Idrojen, oksi- lâtu içine bir şule tutulursa infilâklhı lütu içine bir meşale tutulursa infilâkla yanarlar ve su hasıl olur. Hava tema- sında idrojen donuk bir şule ile ya- nar ve gene su hasiıl olur. Idrojen ya- narken ziyade miktarda hararet neşre- der, bundan istifade ederek plâtin gibi | güç eriyen madenleri idrojen yakarak Idrojen bütün şibih müâdenlerle doğrudan doğruya yahut bilvasıta bir- leşir. Bir takım mürekkep — cisimler husule getirir. Madenlerle birleşmez. Birleşse d sebetsiz mürekkepler bür sule gelir. elde | . . | Salı günleri çıkar | ., İrsa hassastı Türojen, içinde öksi jen olan mürekkep cisimlerin oksijeni ile bizleşerek su hasıl oder ve madoft serbest kalır. Buna irca denir. Bunu y4 pan cisimler mürcidir. Istimali: Idrojen balonları dordur makta ve sanayide fazla hararet vereti hamlâç aletlerinde kullanıdlır. Lâbora* tuvarlarda mürci diye istimal olunur. Oksijen Atom vezni: 16 Rümuzu: © Hali tabisi: Tabiatte en çok görü” len bir cisimdir. Havada azotla mah" Tâttur. Havanın beşte birini eder. Suda idrojenle beraberdir. Su yun dokuzda sekizini teşkil eder. Kle” rat dö potas, oksilit gibi mürekkep * simlerin terkibinde de vardır. Ietihsali: Oksilit alınr. Bu cisim maden kutularda rutubetten — muhafi za edilmelidir. Oksilit üzerine su dör | külünce oksijen bir mihberde toplanır Düsturu: | Na? O * H -2N40H4O | Oksijeni klorat dö potastan istihsal | için mürekkep cismi ısıtmak lâzımdır. Ancak klorat dö potas 400 derecede içif | deki oksijeni bıraktığı halde eğer içint | Bioksid dö Manganez konursa 200 de- | recede inhilâl eder. Böylece kimyevi teamülü tesri eden cisimlere Katalizöf | | - 304 KCI En saf oksijen suyun clektrikle tab” | Kili suretinde elde edilir. Hikemi hassaları: Oksijen renksizı kokusuz, lezzetsiz bir gazdır. Havadat | az ağırdır bir litre oksijen adi şeraiti€ | 1,4 gram gelir. Suda pek az erir. Bir litre su da ancak bir kaç — santimctr? mikâbı oksijen inbilâl eder. — 118 de | Trecadan asağıda —i — hnlina aalir | “Mayi oksijen koyu mavi renktedir. — Kimyevi hassaları: Teneffüs ve ib* tiraka elverişli bir cisimdir. Onsuz te* neffüs edilemez. Oksijen içinde tenti” füs havadakinden daha şiddetlidir. Ih” tirak yani “yanış,, ta öyledir. Oksijen basit cisimlerin çoğu il€ doğrudan doğruya yahut bilvasıta bir” leşir, Basit cisimlerin oksijenle — bir” Teşmesine Tahammüz — Oksidasyof | vehüsüle gölen cisimlere Oksid b Hümuz denir. Suda bir oksiddir . İ Şurada işaret edelim ki iki nevi ih” tirak vardır. Biri şedit ihtiraktır. O" dun, kömür vesairenin yanması - gibir diğeri bati ihtiraktır. Demirin yavaf yavaş Paslanması, nefesle alınan oksi” jenin vücuttaki muhtelif mevaddı yak" mast gibi.. Nefesle olan ihtiraktan hü* sule gelen hararet insanın vücudundA 36,5 tur. Istimali: Oksijen içinde yanan h va gazı hava içinde yanan hava gazıf” dan daha şiddetli ihtirak eder. Bunda” | istifade edilerek çelik ve plâtin madet” leri eritecek hamlâçlar yapılır. Hamlâcın solgun şulesine erimiyt? bir cisim mesclâ kireç konursa, kirtf hararetin şiddetinden teşebbühe gel rek şiddetli bir ziya çıkarır, Bu ziyay? drümond ziyası denir ve projeksiyet” larla sinemalarda kullanılır. Oksijen elektrik terarelerine 1” ruz kalırsa O" halini alır, Buna denir. Ozon, oksijenin bütün hastf larını daha şiddetle haiz olan bir g&7 dır. Ozonlu oksijen kuvvetli bir hammiz “Humuz yapıcı, ve ku' bir bakterisit “mikrop, öldürücü, dÖ? Pis suları takim ve hastahaneleri mizlemek için kullanılır. | Sanayide okstijen hava veya sudif istihsal olunur. Oksijenin havadan İf tihsali için hava soğuk ve tazyikle (#7 yi haline l!ünlır"'.!onrıbıli&&“) ra birakılır — 194 to azot tayaran © ve oksijen pek az azotla karışık GİĞ ğu halde elde edilir. Suyun el*:: le tahlili suretiyle de bol oksijen edilir . Öksijen ticarette çelikten ı’ı mul ve dayanıklı bombalarda ıoı:;.ü tazyiki nesimi tahtında olarak kaP*” | mış bir halde satılır . (Devamr var)