AĞ ” KURE SETADEN Ü LÜĞLÜĞ SR l GA Ingilizce dersleri ( HABR'in hikâyeleri Henüz yedi sekiz yaşlarında bir çocuktum. Babamm, annemin ya- nında, gayet mes'ut yaşayıp du- ruyordum, Ben de onları, onlar da beni, tabit bir muhabbetle se- viyorduk,. Günün birinde, evimize, akrabadan bir zat geldi. Hukuka devam ediyormuş. Ev halkı, gez- ginci bir memuriyete çıkmış. Biz- de oturacak, mektebine devam e- decekmiş... Mustafa ismindeki bu akrabam, yirmi yaşlarında kadar vardı ve Fransızca da bilirdi, Bir gün, elinde bir Hachet tak- vimi, yapraklarını çevirip — duru- yordu. İçinde karikatürler ve di- ğer resimler olduğunu — görerek, ben de sokulup baktım, Mustafa dayım, Fransızca bil- diği için, bana, ibir takım izahat verdi, Bir kaç sayfa çevirdi. Burada, muhtelif — devletlerin nişanları, madalyeleri göze çarpı- yordu. — Bunlar haç mı? -diye sor- dum.. — Hayır, nişan... — Ne nişanı?... Hani, babam- da olanlardan mı? — Babandakiler, Osmanlı ni- şanları... Halbuki bunlar... Her biri hakkında bir çok şey- ler söyledi. — Şuna bak... -dedi.- Bu, öyle bir madalyedir ki, babadan oğula, miras gibi geçer... Bunu, baba ka- zanırsa, oğul da takmak hakkmı haizdir. — l İyice anlamadım, İzahat dim. Suallerimin arasında da şunu, her nasılsa sormuşum: — Babamın nişanları da böyle midir? Emin olunuzki,bu suali irat eder ken hiç fena bir niyetim yoktu. Tamamile tesadüfi olarak ağzım - dan çıkmıştı. Hani çocuklar, her- şeyi anlamak isterler, bir. mesele hakkmda ha sorarlar, ha — sorar- lar.., İşte, o neviden... Mustafa Bey, benimle güzel güzel konuştu. Sonra, ben, kendi- sinden ayrıldım. Bahçeye, oynama ğa gittim. İçeri döndüğüm vakit, babamı ve annemi Mustafa Beyle beraber gördüm, Üçünde de, bana karşı bir su - rat... Hain hain yüzüme baktılar, Babam: — Sen, bizim öldüğümüzü mü istiyorsun? -diye sordu: Annem: iste- — Bu yaşta bir çocuğun mirasa göz dikmesi olur şey değil... -dedi. Mustafa Bey, ilâve etti: — Kimbilir bu fena fikirleri o- na kim telkin etmiştir? Bir şey anlamıyordum. Ağlıyacak gibi, yüzlerine bakı- yordum, Babamdan anneme... Annem - n de yüzü, kaya gibi sertlâşmişti. O ane kadar, a - ramızda daima akan muhabbet ve şefkat seyyalesinden eser kalma- mıştı, — Demek nişanlarımızı almak için ölmemizi istiyorsun?.... Kekeme denecek kadar tutuk bir çocuktum. ” uzak | Bir çocukluk hicranı — Kek... Kek... Kekeledim. Yutkundum. Kabahatli gibi önüme baktım. Kıpkırmızı kesildim... Sapsarı oldum, Hiç bir şey söylüyemedim... Ve, kabahat, şırp diye üzerime yapışıp kaldı. Annem, babam, haftalarca ba- na dargın kaldılar, Ve öyle zanne- derim ki, aramızdaki eski muhab- bet ve şefkat asla bir daha teecs- süs edemedi. Kıymettar bir vazo kırılır. Ya- pıştırırsınız, Gene kırıktır. Bizim mütekabil aşkımız da öy- le idi artık.. —« Kardeşlerimi daima fazla sevdiler. benden Aradan bir çeyrek asır geçti... Dile kolay: Bir çeyrek asır.... Mustafa Bey, o günden sonra, bana karşı daima nazik, — sevimli davranmıştır. Sanki kabahatini kendi de anlamış gibi affettirmek için çabalamıştır. ç Fakat, yüzünü gördükçe, — şey- tanla karşılaşmış gibi titrerim... Ondan sonra kaç kişiyi affet- tim... Fakat onu asla affedemiyo- rum... (Hatice Süreyya) GTTSNYGNDE sUa seyeRLERENENAAA ASA ANTAKMEYEANELEN SADA IKTISAT SAREEEL M Avrupa — memleketlerinde memur maaşları azalıyor Bütün Avrupa memleketlerinde memur maaşları azaltılmaktadır. Baş- hea Avrupa hükümetlerince — memur maaşları üzerinde yapılan tenkihat nit- betlerini aşağıda gösteriyoruz: Ingiltere yüzde 9,5 tan 13,7 ye ka- dar. Polonya vasati yüzde 8 den üstün. Almanya 1930 senesinden 1932 senesi- ne kadar geçen müddet içinde — yüzde 18. Çekoslovakya yüzde 4 ten yüzde 12 ye kadar. Belçika yüzde 10 dan yüz de 15 e kadar. Italya yüzde 12 den yüz de 35 e kadar. Gransa hükümeti — son günler içinde memur — maaşlarından yüzde 5 ten yüzde 10 a kadar tenkihat icrasını karar altına almıştır. 1933 de ithalat ve ihracat mıktarı nedir 1933 senesi teşrini evvelindenberi ait olduğu makamlar ticareti hariciye- mize ait rakamları henüş neşretmemiş- lerdir. Bununla beraber, — bazı resmi menbalara göre, kıymet itibarile 1933 senesi harici ticaret rakamları — çöyle tespit olunmuştur. 1933 senesi Kânunusani Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Teşrinievvel Teşrinisani Kânunuevvel Yekün Ihracat Ithalât 6.767.185 7.255.910 5.909.187 5.068.808 6.287.024 6.164.161 4.790.656 5.955.010 8.393.084 13.723.009 6.119.000 19.706.001 96.100.000 74.700.000 1932 senesi — 101.300.000 85.900.000 Fark 5.200.000 11.200.000 Yukarıdaki rakamlardan geçen se- neki ihracat yekünu ile daha — evvelki sene ihracat yekünu arasında 5 milyon Hiralık bir tenakus olduğu görülür. Bu- na mukabil ithalât hanesi yekünunda ki fark 11 milyon Kiralık bir noksan göstermektedir. Ihracat kısımlarında seneden sene- ye azalışı gayet tabiidir. Sanayileşme devrinde bulunduğumuz senelerde bu tenakus belki devam edecektir ve bu azalış eskiden hariçten tedarikine mec- bur kaldığımız bir çok mamul emtea- nm dahilde imalinden dolayı hariçten geliriknesine Tüzum kalmadığından- , dir. | Fıkra müsabakası | Eniyi, en güzel fıkraları bize gön- | dereceklerin yazıları; burada neşredi- | locektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol. maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lâzımdır. 226 — Yeni zenginler Sonradan görme yeni zengin bir çift, mücevher almak isterler- ken dükkân sahibi kendilerine der ki: — Eğer husust kıymeti olan bir şey arzu ediyorsanız, size Si- yam hükümdarınm tacmdaki meş hur elması verebilirim... 227 Gaf Beş yaşlarındaki küçük kız, be- beği için bir entari almak civardaki dükkâna gider. İntihap ettiği bez parçasının bedeli ne olduğunu sorar. Aile dostlarından olan dükkân sahibi de der ki: — Sadece bir öpücük! Çocuk, seçtiği şeyi alarak çıkar- ken safiyane der ki: — Annem ödiyecek!... 228 Kadın yaşı Fransada Kalmet isminde bir gazete muharriri bir gün gazete- sine kadımların aleyhinde bir ma- kale yazar, Bunu okuyan kadınlar- nad bir çoğu fevkalâde hiddet e- derek Kalmete bir ceza — vermeği kararlaştırırlar. Büyük madamlardan birinin € - vinde bir çay ziyafeti tertip edip Kalmeti, de bu ziyafete davet e - derler. Bir iki saat hoş bir vakit geçirdikten sonra ziyafete davetli kırk madamdan birisi Kalmete | kadınlar aleyhinde yazdığı maka- | leyi hatırlatarak buna karşı ken- disine bir ceza tertip edildiğini ve cezanın da bu akşam bu mecliste tatbik edileceğini söyler. Kalmet cezanm kadımlar -tara- fından tertip edildiğine nazaran | lâtif bir şey olacağını gülerek söy- leyip ne olduğunu sorar. Kırk kadın Kalmete birer - top- lu iğne batıracak! İşte ceza budur. Kalmet işin ciddi olup lâtife olmadığını anlayınca etekleri tu- tuşur; bir çok ricalarda bulunur- sa da madamları fikrinden vazge- çiremez. Kalmet: — Peki! der; fakat malümya heryerde mahkümun son — arzusu sorulur ve icra edilir. Benim de son arzum şudur ki, en yaşlmız hangisi ise bana ilk iğneyi o ma - dam soksun! İş yaş meselesine dayanmca hiç bir madam en yaşlı olmayı kabul edip iğneyi batırmadığından Kal- met te yakayı kurtarır. Büyükada: M. Ziya üzere ebilece eğlence yerleri SİNEMALAR : İIPEK: — Şeytan kiz : HMELEK: — Ben bir melek değilim. $i İ ALHAMRA: Bir gönülde iki sevdaği İ SARAY: — Kocasız kadınlar, Sahne-İl İ de: Edvardo Bianko .Ğ Nil Haydutları Dünyayığ dolaşan şarkığj TURK: Altın arıyan kızlar K ASRİ: — Gönlül tuzağı. H ŞIK: — Kadın ve kumar. Kara yılan. ŞARK: Hayatı İsâ ALKAZAR: Vahşi orman esrarı HILAL: Beyaz rahibe ALEMDAR: — Fedailer alayı H YILDIZ: — Şeytan kardeş HALE: — (Usküdar) Roma ateşler İ SUMER: B MILLI: KEMAL BEY: # FERAH: Hayatı İsâ H TAN: (Şişlide) Çin geceleri Sahte fahişe Gece hâkimi 19 Nisan 1934 Perşembe ve pazartesi günleri çıkar Müellifi: ömer Rıza İngilizce dersini takip eden o - kuyucularımızdan bazısı dersin gazetede yazılış suretinde tered- düt ettiklerini bildiriyorlar, Ken- dilerine şu tavzihte bulunalım. Her kelimenin İngilizcesi kalın yazı ve telâffuzu ile mânası ince yazı ile dizilmekte ve alt alta gel- meleri için kelimeler aralıklı ya- zilmaktadır. Böylece aşağıdaki u- Zzun ibarelerde birinci satırm ma- badi dördüncü satır ikincininki beşinci satır ve üçüncününki altın- er satırdır. Maamafih artık kelimeler — ile istinas peyda edildiğini nazarr dik kate alarak gelecek dersten itiba- | ren ibareleri toplu dizeceğiz bu suretle tereddüde imkân kalmı- yacaklır. 1 — Okuyunuz: Two, who, no, mother, son, daugh- ter, child, I, girl, first, is, has, sons, da- ugters . 2 — Cevap veriniz: (1) Who have two sons? (2) Have they daughters too? (3) Who is the first son? (4) Who is the second daughter? (5) What is Mary? (6) Who is not a child? (7) Who is not a woman? (8) Who is not a daughter? (9) Te the mother a child? (10) Has the mother a child? (11) Is Henry a son ör a dauğhter? (12) Is the mother a man or a woman? 3 — Şu cümleleri tamamlayınız: (1) The mother hat two — and two —. (2) Henry is —, (3) Töm ü aSt —f kRea ”. (4) Jane is not —; sbe is —. (5) Mary and Jane are —. (6) Jane has —; she has — too. (HI) Three; third (TIN) Sri 1); serd Uç; üçüncü Uçüncü ders. The father Zi fazer haz Baba maliktir Babanın çocukları vardır. Has he Haz hi malik midir o Three Sri Uç Onun üç oğlu var mı? No, he No, hi Hayır, © Two Tu Iki lcsson . leson . ders children. çildren. çocuklar. has sons? sanz. oğullar oğullar | Hayır, onun iki oğlu vardır. Tom and Tom end Tom ve are bis ar biz sanz. dırlar onun oğulları Henry Henri Henri sons. af dırlar şon$ Her sanz. Onun (müennes) oğulları Onun (o kadının) oğulları kimlerdir? The father has Zi fazer baz a havse e€ havs bir eve Babanın bir evi var. Has the Haz zi Malik midir Two Tu j Hu | Kim Her fathet baba | Iki Babanın iki evi var mı? No, he No, hi Hayır, o Öne Van Bir Hayır, onun bir evi vardır. and the mother end zi mazet ve anne zi ehildren Hive zi çildren liv çocuklar yaşar hovse He Hi o and end ve In the In zi haws Içinde €ev — © ve anne va çocuklar eçinde içinde yaşarlar. (ikamet oderler) 'The father Zi Baba But Bot Fakat is iz dir B “ Baba büyüktür, fakat Henri küçüktür« I& the hovst İs zi hawt$ midir Very Veri Çok ©O çok büyük müdür? i iz not; i iz dir değik is not iz dir big big büyük a smolle 4 smol voni fakat bir küçük bir Hayır, değildir. Büyük bir ev değile dir. Küçüktür . emcenememenena eee ikâyetler temenniler : arrscae Mıaş Vel'ilmîyor Geçen gün matbaamıza İıhnli“l evkaf tahsi:darlarından bir kari” miz müracaat ederek çok hakli bulduğumuz bir şikâyette bulut” big big büyük Henry is fazer iş dir o big? biğ büyük not değil housc hawt ev one Tom ve Henri onun oğullarıdır. The girla are i ar dırlar daughters dövterz kız evlâtlar Kızlar, onun kız çocuklarıdır. The children Zi cildren Çocuklar a mother e , mazer bir anne Çocukların bir de anneleri var. They have haw malik too tu dahi are ar dırlar ehildren çildren Onun (müennes) çocuklar Onlar onun çocuklarıdır. Who are muştur. Kariimiz diyor ki: — Biz evkafın ücretli memur” larıyız. Yani maaşımızı ay î'led* ten sonra alırız. Buna rtağmen gün Nisanın ortası olduğu “haldt hâlâ Mart aylıklarımızı alamadi” Halbuki, maaşlarını ay îşlcm!d" alan asli memurlar aldılar — Buf dan maada yol ve szir masraflar” mız için bize verilen 9ç 3 aidat elimize çok g»ç - olarak ıoçiyd"_ Boğazımtza kadar borcx ıi'di,b Maaşlarrmızın bir an evvel vef? mesi için tava:sut e'menizi ricd deriz, HABER — Aç bırakılan me murdan hayır gelmer, Evxaf b hakikati göz #nünde bu[und“" fena olmaz,