T\ MaHT94T Spor ve öîünt Yüzmçk bilmiyen birinin denizde boğulman üzerine nasıl sa sporlarının ilgası akla gelmezse futbolda bir çocuğun ölmesini de bu sporun fenalığmda bvdamayız! Hayatın her saf hasında olduğu Babaeskili İbrahim gibi sporda da kaza vardır de amatör takımda yer aldıî Ankarada yapılan giireş müsabakaları Türk Tarih Kurumu Belleteni Türk Tarih Kurumu «BeUete> ninin 14 15 sayılı dördüncü nüshası lntişar etmiştir. Yurdumuzda olduğu gibi beyneimilel ülm dünyasuıda da büyük blr rağbet kazanan Belletenin bu nüshasmda İbnl Hassul'un Türkler hakkındakl eserin 51 sa hife tutan arabca metnl, buna dair İstanbul Üniversitesi ordinaryüs profesörlerinden Şerefeddin Yaltkayanın kıymetli bir etüdü vardır. Beîletende yer bulan diğer kıymetli yazüar şunlardır: 1 Bahkesir meb'usu ordinaryüs profesör İfmail Hakkı Uzunçarşılınm «Sakarya nehrinin İzmit körfezine akıtılmasile Marmara ve Karadenizln birleştirilmesi hakkında vesikalar ve tetkik raporları>. 2 Enver Ziya Karalın «Osmanlı tarihine d3ir vesikaları». 3 Ankara Dil, Tarih, Coğrafya FaKültesi profesörlerinden doktor Walter R'iben'in «Hind dramının menşelerine dair» etüdünün turkçe tercümesile almanca metni. 4 H. Adııan Erzinin 14 üncü asır Anadolu sairlerinden Ahmedinin Osmanh tarihi hakkmdaki bibli ografik etüdü. Bıznlardan mafada Beîletende Türk Tarih kurumunun çalışma ları, yeni nlzamnamesi, kısa neşri yat haberleri ve diger ilml malumat mevcuddur Fiatı 25 kuruş olan bu kıymptli ilim mecmuasmı oku yucuiarırmza hararetle tavsiye ederiz. I Bu akşam RADYO C Bugünkü prosrram 8,00 8,03 8,18 8,30 8,35 8,45 12,30 12,33 12,50 13,05 13,20 18,00 Program Haberler Müzik (Pl.) Konusma Müzüc (Pl.) Yemek listesi. * Program Müzik (PL) Haberler Müzik (Pl.) Müzik (PL). • Program 18,03 Caz (PL) 18,30 Konuşma 18,45 Müzik 19,00 19,30 19,45 20,15 Müzik Haberler Fasıl Heyeti Rad. Gazeted SÜMER sineması Danslan... Zevk ve Eğlence yerlerile ARJANTİN Pari» ve yiiksek Sosyetesi... R İ Y O'nun mall rezaleti... Yazan: JNüzhet Baba 19 şubat tarihli Akşam gazetesinın Dikkatler sütununda 13 yaşında bir çocuğun futbolda öldüğü yazılmış ve bu yazmın altma blrkaç satırla bir ahkâm çıkaıılarak futbolun kimler tarafınaan oynanabileceğini ve bu da yetmiyonr'uş gıbı memleket sporunun nasıl kurtanlacağı tarif olunuvermiştir. Beden terbiyesi ve spor mevzuu üzerinde, ötedenberi çok dikkatinüzi çeken bir vaziyet vardır ki: hergün başka baska vesilelerle ve başka başka tarzlarda gözümüze çarpmaktadır. Böyle uluorta mütalealarladır ki, mevzu ekseriya döndüğü mihver üzerinden alınarak başka mecralara imale olunmakla «asıl» davarun ortadan kaybolmasına şahid olmaktayız. Çeşidli gorüş icad etmek ve bu çeşidli görüşü, herkes tarafından istendiği tarafa çekilmekle işler büsbütün bir çıkmaza sevkolunur. Bu çeşidli görüş ve herhangi bir davanın iki cephesi Byni zamanda müdafaa veya çürütültnckle, beden terbiyesi ve spor mevzuuna dair bazı hakikatler ikinci, hatta üçüncü plâna, düşürülmek ihtimalleri ha•ü olmaktadır. Meselâ, bir kims* Çikıp alelumum jlmcasüklerin sporlara hazırlayıcılık bakımından faydalarını ileri sürse, bir dığeri futbolun genclere zararlı bir spor olduğunu iddia etse, bir üçüncüsü de tnillî sporumuz olan pehüvanlığı çürüttneğe kalkışsa; bu üç iddianın üçü de erbab bir kalem tarafından hem lehte, hem aleyhte olmak üzere müdafaa ve ispat olunabilir. Halbuki bununla ortaya bir hakikat çıkmadığı gibi, çıkabilecek bir hakikat dahi, öyle mahlut bir hal elır ki; belki de bir hakikat halinden çıkar ve münaziünfih bir mesele olarak kalır, gider. Futboldan adam, yahud çocuk 3lür mu? suali yahud münakaşası da bu nevidendir. Çünkü gayet tabiî olarak, değil, futboldan, çok daha hafif bir sporda dahi adam ölebilir. Hatta İstanbul plâjlarında bilmem ama herhalde senede üç beş kişinin boğulduğu da bir hakikat olmakla beraber, hiç kimsenin aklına pîâjlan kapatmak gelmez. Bazan tramvayaltında da adam çiğnenmekte, otomobjllerin altında da adam kalmakta ve can vermektedir. Bu yüzden tramvay Uşetmemek veya memlekete otomobıl sokmamak dahi Deli Petrovari hareket olur. Şimdi asıl davaya gelerek: Futboldan bir çocuğun ölümüne sebeb olabilecck birkaç ana şartı gözden geçirelim: 1 Terleyip, yorgun vücudle soğukta dıırmak ve bunun neticesi zatürrıe gibi hastalıklardan birine tutularak 51mek ki; bu futbola hâs değildir. Açık ha»ada yapılan herhangi bir vücud hareketi, hatta yürümekle de hasıl olabilen bir haldir ki, bunda futbolun sun'u taksiri olamaz. 2 Çok ve mütemadi yorgunluk neticesi vücudün zayıf düşerek yavaş yavaş hastalanmak ki bu dahi futbola hâs bir hastalık değildir. 3 Esasen hastamizac ve uzvt zâfiyeti olan bir gencin futbola inhimak neticesi hastalanarak ölmesi ihtimalidir ki; bu da futboldan olmayıp da meselâ voleyboldan, yahud mahalle arasında koştnaca veya esir almaca oyunlarından biri vasıtasile de vukua gelebilir. 4 Az gıda alan ve bünyece zayıf olduğu için futbol gibi, koşmaca gibi her nevi yorgunluklu beden faaliyetler'ne davanamıyarak ve hastalanarak ölmek ki, bunda herşeyden ziyade ve bütıin yukarıda saydığımız ahvalde de cari olmak üzere, ana ve babamn kabahaü vardır. Vaziyet futbolla alâkadar değ)ldir. 5 Bütün bu ihtimallerin harlcinde, futholda kaza neticesi ölüm vardır ki; bu en çok daha sert ve kendilerine hâs el ve ayakla oynanan bir futboldur Amerikada vukua gelmektedir. Orada böyle kazalar sık sık tekerrür ettiği halde, futbolu men için hiçbir tedbir alındığını duymadık. Kaldı ki; herhar.s^ epor olursa olsun ve bilhassa genclerin fazla inhimak edecekleri sporlar, mu Saçma, dedi. Hurafeye kapılacak değiliz ya. Haddo rezilin, şarlatanın biri. Hem bizim sinirlerimizle, hem biçare Margaret'in sinirlerile oynuyor. Hiç bir fevkalâde nüfuzu yok. Kendi gözlerinizle gördüğünüz bu kadar şeyden sonra da mı böyle söylüyorsunuz? Eğer gözlerimin bana gösterdiği şevler akla mugayirse, gözlerim beni aMatıvor demektir. Pekâlâ. Ne olursa olsun ben Parise gidiyorum. rakabesiz oynandı mı mutlak ve muhakkak surette bir çok mahzurları muutevidırler. Bunlarm önune geçmek, sırasile mekteb muallimlerinden çocuk vehlerinden tutun da hepımizın vazıfemızdir Ancak, futboiun beşıği olan Ingüterede dahi turlu futbol teşkilâtı vardır kı, bu teşkilât kuçuklerin ve buyuklerin, amatorlerin, profesyonellerin oımak üzere dort kısma ayrıkr. Mevzuucnuzla küçüklerin teşkilâtı ilgili oldur ğundan onu tetkik edersek gorürüz ki, 14 yaşına kadar olanların likleri, müsabakaları ayrı ayn şartlar altında cereyan eder. Bu yaşa kadar oln genc'erin oyun müddeti 20 şer dakikadan iki kısma aynlmıştır. Aradaki isürahat devresi daha uzundur. Oyun yeri nizaml saha olan yüz metre değil, çok daha küçüktür. 16 yaşına kadar, (16 yaş dahil) olan genclerin oyun muddeti otuzar dakikadan bir saat ve aradaki istirahat devresi de büyükler için olan beş dakikadan fazladır. Saha keza gene küçüktür. Futbol gibi zorlu bir spor için değil, demze girmek gbi nispeten çok daha hafif ve tabiî bir sevk için dahi doktor muayenesi şart olduğuna göre; bu sıhhî vecibeyi ihmal, futbola değil; kabahati gene bizim üzerimize yüklemektedir. Vaziyeti, yukarıda izah ettiğimiz ışık altında mütalea edince, futboldan bir gene ölür mü? suali zaiddir. Çünkü gene futboldan değil; kayıdsızlıktan, şuur suzluktan ve bilgisizlikten ölntüştür. Ankarada, İstanbul ve Ankara güreş takımları arasında yapılan greko rumen ve serbest güreş müsabakalarında İstanbul takımının 6 1, 4 3 galib geldiğini yazmıştık. İstanbul takımı dün şehrimize avdet etmiştir. Bu müsabaklar esnasında serbest güreşlerde Ankara takımında Babaeskili İbrahim de yer almış ve 87 kiloda Büyük Mustafa ile karşılaşmıştır; fakat 13 üncü dakikada Mustafa, Babaeskiliyi tu>=la mağlub etmiştir. Senelerdenberi kıspeti omzunda yağlı güreş sahalarında dolaşan ve son zamanlarda organizatörlerin elinde serbest güreş yapan ve muhtelif vesilelerle Tekirdağlı Hüseyin ile baş pehlivanlık yarışına çıkan Babaeskili İbrahimin, amator güreşçimiz Büvük Mustafa ile karşılaşması cidden, üzerinde dunılacak bir iştir. Millî güreş takımımızın en sağlam bir uzvu. 1936 Berlin olimpiyadının serbest güreş dünya üçüncüsü, Mersinli Ahmedin daha geçenlerde federasyon tarafından profesyonelliği ilân edilmiş ve bütün mıntakalara amatörlerle mü Kencli kendine fotografcılık sabaka yapmaması tamim edilmişti. AA Fuad Aral tarafından ihtimamçıkça profesyonel olduğu için aıtık a la meydana getirilen bu çok istifamatörlerle karşılaşmağa veda eden deli fotograf kitabı en son teknik Mersinli Ahmede gösterilen bu hassa usulleri en basit sekilde resimlerile siyet karşısında, alaturka güreş muhi izah e»1en nefis bir surette Gayret tinin aşina bir siması olan Babaeskili kitabevrnce tabedilmiştir. İbrahime verilen bu imtivazı hiç bir Bütün amatörlere tavsiye ederiz. suretle tefsire imkân yoktur. Su halde, Mersinli Ahmedin profesyorelliği hakkındaki karar, doğrudan doŞruya bu ttfireşçiye karşı bilhassa verilmiş ebed! bir bovkottan ileri gelmiş olsa gerektir. Güreş federasvonunun amatörliilde, profesyonelliği nasıl ayırd ettiği cidden merak edilecek bir mesele olmu«tur. 80,45 Orkestra 21^0 Konusma 21,45 Küme Heyetl 22,30 Haberler 82,45 Caz (Pl.) 23,30 Kapanış. RIYO YILDIZI Baş rollerde: Çocuk Esirgeme kurumu yıllık balosu Çocuk Esirgeme tunımu tstanbulı merkezi tarafından her sene şubat, mart aylarında tertibi mutad bulunan yıllık balo, bu sene de martınl 15 inci cumartesl gecesi Taksim Be^ lediye kazinosunda verilecektir. Balonun her senekinden dah» mutena ve çok daha zengin olmasf için yapılan hazırlıklar lkmal edil* mek üzeredır. İstanbulun en mflstesna balosu o« lup vilâyetimiz dahüinde bu sena içinde yeniden açılmaları kararlas* tırılan çocuk dispanser ve kreşteri« nin ilk tesis masraflarma karşılıK tutulacak olan mezkur balonun İs« tanbul halkı tarafından büyük bir rağbet göreceğine şüphe edilme • • melctedir. SİGRİD GURİE ve BASİL RATHBONE Yaşanmış bir roman... Lüksten zindana... Büyük bir aşk romanı... Yerlerinizi evvelden aldınnız. Tel: 42851 Dünyanın en güzel kadınlarımn yaşadığı... SahiUerinde en çılgın ve ateşli şarkıların înlediği... T V N A kıyılarında yaşanan büj ük aşk romanı Başak gecesi Erzurum lisesinden yetişenler (»•* miyeti, bu ayın on beşincl cumartesi gecesi, Park Otelde bir «Basafe gecesi tertib etmiştir. Gecenin progıamı arasında Erzurum türkü V8 rakıslan da bulunaoaktır. HÜSAR AŞKI Isürabın heyecan verdiği, aşkın saadetle süslediği... Macar musikisinın neş'e ve hayat verdiği bu san'at incisi Talebe konseri Bu akşam taat 18 de Fransız tiyatrosunda Programda Brahms, Chopin, Gounod, Schubert, LUzt. Verdi, Mozart ve Mendelssohndan güzel parçalar vardır. İstanbul Konservatuarı Teşekkür Rüştü Saracoğlunun ölflmü dola» yısile kederimize her suretle lştl« rak edenlere tesekkürler ederiz. Şükrü Saracoğlu ve est Hâmid Saracoğlu ve eşi Merhumun eşi Ülfet Saracoğld İzmlr muhasebei hususlye memurlarındıan oğlumuz Halil K a n u cebsni» ciğer^ndeki amansız ıstırabı müsfik nczaret ve çok muvaffakiyetli enerjilerl sayesinde esaslı vs kat'i bir sıırette tedavi eden İzmir memleket hastanesl saym dahiliye sefi Bay Celâl Yarkın'a bütün ailemlz namına ebedî şükran borcumuzu tekrar ve alenen ta1?dim ile bah« tlyarım. Emekli Hs. Me. larından Nazif Karacebe *** ' Müptelâ olduğum prostat hastalığını Cerrahpaşa hastanesinde kıymetli operatörlerimizden doçenfi Bay Hazımm fevkalâde bir hazakat ve muvaffakiyetle yaptığı arnell • * yatla hayatımı kurtardığından kendilerine ve ameliyattan sonra tedavi hususunda pek ziyade itina gösteren mezkur hastane operatörlerinden Bay Dervise ve ameliyathane hemşiresi Bayan Abideye alenen te * şekkürlerimin iblâğına muhterera şja'etenizin tavassutunu rica ederim. Empkll Yarbay 'VTasıf Erbfl Perşembe akşamı L Â L E Bütün İstanbulu yerinden oynatacak, seyredenleri heyecandan titretecek, şimdiye kadar görduğü. nüz büyük macera film. lerini golgede bırakacak sinemasmda Mahalle arasııtdaki facia Futbol oynarken ölen Küçük Mehmede dair tafsilât Bundan on beş gun evvel Nişantaşı, Meşrutiyet mahallesi Kevser sokağındaki arsada ayni mahalle çocuklan top oynarlarken Mustafa isminde bir çocuğun aıkadaşı Mehmedi tekme ile öldürdüğüııü yazmıştık. Gol başına yüz Tekme ile ölen paraya oynanması Mehmed kararlaştırılan bu oyunda Mehmede kalecilık teklif edilmış, Mehmed de ekmek yiyeceğini ve sonra oyuna gireceğıni söylemiş, bunun üzerine Mehmedin mutlaka oynamasında ısrar eden Mustafa, kendisini kolundan çekip yerinden kaldırmış ve arkadaşının şiddetlı muhalefeti üzerine ayağındaki postallarla Mehmedin kasıklarına doğnı iki kuvvetli tekme savurmuştur.. Bunun üzerine feryada başlayan Mehmed arkadaşlannm kucağında o civardaki evine ve biraz sonra da hastaneye götürülmüştür. Hastanede Pangalb merkezi polisi tarafından ifadesi alınan Mehmed arkadaşı Mustafanın kendisine tekme vurduğunu söylemiş ür. Mehmed, vak'adan dört saat sonra tedavi edilmekte olduğu Etfal hastane sinde ölmüştür. Mehmed on üç yaşında idi. On bir ay evvel babası olmüştü. Küçük Mehmed Nişantaşı Meşrutiyet mahallesinde ayda beş lira ücretle bir bahçıvanın yanında çahşıp annesi ve üç küçük kız kardeşlerine bu ufacık yaşında yardım etmekte idi. Kendini bütün mahalleye sevdirmiş, çalışkan bir çocuk olarak tanmmıştır. Mustafanın ise Hafıza admda bir annesi ve Ankarada oturan bir üvey babası vardır. Mustafa vak'adan sonra mevcuden adliyeye teslim edilmistir. Mustafanın muhakemesine yakında asliye ceza mahkemesinde başlanacaktır. Benim gibi biçare bir ihtiyara zamanmızı hasretmeniz, doğrusu büyük bir nezaket, dedL Bugün geleceğinize dair olan vadinizi unutsaydınız pek canım sıkılacaktı; çünkü size anlatacaklarım çok. Çabuk söyleyin. Daha bu sabah, Arsenal kütüphanesinde, hiç kimsenin bilmediği, el yazması bir kitab keşfettim. Doktor, bunu, bir muzafferiyet kazanmış gibi. gururla söylüyordu. Susie, ihtiyar dostunun bu iptilâsını hoş gördüğü için, onu hararelte tebrik etti. Bulduğum kitab, Paracelse'nin kendi elinden çıkma bir eser. Hepsini okuyamadım, Çok güç anlaşılır bir şey. Yalnız, bir fıkrası gözüme çarptı. Paracelse, yarattığı homonkülleri, insan kanile besliyormuş. İnsan kanını nası! buluyormuş diye düşünüyorum. Sufie ürperdi. Doktor: Ne oldunuz? diye sordu. Hiç. Porhoet. onu bir lâhza süzdü, sonra: Bir gün, Arsenal'a birlikte gidelim. dedi. Hiç bir kütüphanede, gİ7İi ilimlere dair kitab. oradaki kadar çok değildir. Sihir ve btiyü işlerini muhakemeye memur mahkeme, malum ya. orada kurulurdu. Blmiyordum. Kütüphanemizin iftihar ettiği o el yazması kitablar ve o acayib eski cildler, kimbilir kaç davada, nice biçareleri ipe çekmek, bir kısmmı da ateşe atmak için kullpnılmıştır. Ondördöncü Louis devrinde, bu şeytanî işlerle ne ler Ankara güreşlerinde alınan dereceşunlardır: Serbest güres: 56 kilo: Ankaradan İsmail, İstanbuldan Fehmiye sayile, 61 kilo: Ankaradan Suad, İstanbuldan Çakır Ahmede tuşla, 66 kilo: Ankaradan Nureddin, İstanbuldan Panayota tuşla, 72 kilo: İstanbuldan Faik, Ankaradan Yasar Doğuya tuşla, 79 kilo: İstanbuldan İsmail, Ankaradan Azize tuşla, 87 kilo: İstanbuldan Büyük Mustafa. Ankaradan Babaeskili İbrahime tuşla, Ağır siklette: İstanbuldan Samsunlu Ahmed, Ankaradan Kara Hüseyine sayile galib gelmişlerdir. Greko rumen: 56 kilo: İstanbuldan Manol, Ankaradan Mehmede tuşla, 61 kilo: İstanbuldan Halil, Ankaradan Ahmede sayile, 66 kilo: İstanbuldan Bekir, Ankaradan Salime sayile, 72 kilo: Ankaradan Ali, İstanbuldan Zekiye tuşla, 79 kilo: İstanbuldan Harun, Ankaradan Mahmuda tuşla, 89 kilo: İstanbuldan Adnan, Ank?ra YARIN malinelerden itibaren dan Mustafaya tuşla, Ağır siklette: İstanbuldan Çoban Mehmed, Ankaradan Tosuna tuşla galib gelmişlerdir. CASUSLUK Izmire gidecek mektdb takımı 30 martta İzmirde yapılacak Türkiye kros birinciliği İnönü müsabakasına İstanbul mekteblerini temsilen bir takımm iştirak etmesine de karar verilmiştir. Mektebler muhtelituıi tespit etmek maksadfle 23 martta her mektebden iki atletin iştirakile Şişlide bir seçme yapılacaktır. 5000 metre olarak yapılacak bu müsabakada seçüecek dört atlet 28 martta Izmire hareket edecektir. Mekteb kros takımını Kabataş Lisesi müdür muavini ve beden terbiyesi hocası Hamdi Saver götürecektir. Emsalsiz bir muvaffakiyet kazanmış olan . A R A B A C I N I N KIZI D U N Y A Ş K A » şaheserini vaz'ı sahne eden Mevlid 19 yasmda hayata gözlerinl yu« man, saliha, edibe, musikişinas, Seniye kızı Leylâ ruhuna, 12 mart çarşamba günü öğle namazından sonra Nlşantaşındıa Hacı Emilıefer.di sokağmda 20 numaralı Leylâ hanesinde Mevlidi nebevî kıraat olunacağmdan arzu buyuran zevata muhteremenin teşrifleri rica olunurt **» Esim Behice Yumak'm nıhuna ithaî ediîmek üzere 14 mart 941 tarihine müsaoif cuma günü Arnavudköy camiinde cuma namazını müI t«akıb mevlid okunacaktır. Arzu eI denlerin tesriflerini rica ederim. Em. TJ. Müdürlüğü Ş. 5 Müdürlü| ğunden emekli ve İstanbul İpe* kis fabrikası müdür muavini Şükrü Yumak GUSTAV Rej'sörlük UCİCKY'nin en son merhalesi ANA ISTIRABI Annelik şerefıne feda olunan bir kadının hayatını tasvir eden son süper filmi. A dehasmın da (ı, Her safhası, her sahnesi, her kısmı 1001 entrika, 1001 heyecanla dolu insan havsalasının eri. I^^B şemiyeceği meraklı büyük bir mevzu. Perşembe akşami • W^ 1' \ğ 1 X ^ ^ I B v • " I" K'TO m •" • *^* § k • Heyecan ve ihtiras macerasi Bu senenln en bilyUk Fransız fllml Siyah Afrikarun derinliklerinde... Balta girmemiş ormanın tehlıkeleri ve erkeklerinin arzulan arasında... Bir kadın sevgilisine kavuşuyor... Tehlikeden kuvvetli AŞK... SONGEÇiD CORINNE LUCHAİRE FERNAND GRAVEY Günahkâr Kızlar ve Büyük Vals filimlerinîn unutumaz yıîdızları ÇÂM KIZI KONGODÂ ANN SOTHERN ve JOHN CAROLL BV P E R Ş E M B E A K Ş A M I I Baş rollerde: B Ş E H İR TİYATROSÜ TEPEBAŞI D R A M KISAHNDA Bu akşam saat 20 30 da SARAY sinemasmda A W MEŞALELER divanenin eline kaldığını düşündü. Arthur, bundan başka, mühim bir malumat alamamışsa da bir hayli manidar teferruat öğrenmişti. Sihirbaz, bu ücra jere dehşet salmıştı ve hancı kadın, baa çiftçilerin, mahsulâttan ve hayvanlardan dolayı, Haddodan nekadar korktuklarını, ona izah etti. Bir çiftlik kâhyaa Haddoya kafa tutnıuş, o sene içinde ölmüştü. Civardaki küçük arazi sahiblerinden biri, Haddonun istediği bir toprağı ona satmaktan imtina edince, çiftliğindeki hayvanların hepsi hastalanmış, ve adamcağız iflâs etmişti. Arthur şaşırdı. Çünkü, hancı kadın zâhiren böyle şeylere itikad etmez gibi görünmekle betaber, bu şayiaların doğruluğuna, korku ile karışık bir iman besledıği hissediliyordu. Arthur, fırsat bulur bulmaz, lâkırdıyı Margarete intikal ettirdi. Kadın omuz silkti. Margaret bakkmda kimsenin bir şey bildiği yoktu. Bahçenin parmaklık larından dışarı kafıyen çıkmıyor. bazan tekbaşına dolaştığı görülüyordu. Oliver, çoktanberi, civardaki şato sahiblerile bozuşmuştu. Ne ziyaretçi kabul ediyor, ne kimsenin ziyaretine gidiyordu. Hancı kadın: Bu kadmcağızın başına fena bir şey gelmez inşallah, dedi. Çok da güzelmiş diyorlar. Arthur odasına çekildi ve ortalığın aydınlanmasını sabırsızlıkla bekledi, (Arkası var) t*^ • ! YAZAN: Somerset Maugham ^ ^ büyük adamlar uğraşırdı, tasavvur edemezsiniz. Susie cevab vermedi. Şimdi, bu mevzula, eskisi gibi alay etmiyordu. Zaman oluyor, gizli ilimleri istihfaf etmek istiyor, bazan da her şeyin mümkün olduğuna inanacağı geliyordu. Doktor ayağa kalktı. Bu sihirbazlar, dedi, sevdikleri kimseler tarafından sevilmek isterler ve nefret ettiklerinden intikam almağa çahsırlardı. Fakat, asıl maksadları, alelâde fanilerin fevkine çıkmak ve Allah derecesinde kudret sahibi olmaktı Maksadlarına varmak için, her çareye başvurmaktan çekinmezlerdi. Fakat tabiati oyuncak gibi kullanmak kolav değildir. Ocaklarını yakıp, kargacık burgacık yazılarına istedikleri kadar dalsınlar, istedikleri kadar, ruhları davet etsinler, nafile! Sonunda, mükâfat olarak kazandıklan şey, inkisarı haya' felâket, fakirlik, hakaret, işkence ve zelilâne bir ölümden ibaretti. Buna rağmen, belki, bir zerre hakikate sahibdiler. ıırbc • 1 M ÇEVİREN: 1 ^ ^ ^ Hamdi Varoğlu J I Doktor gülümsiyerek cevab verdi Bu meselelerde, fazla kat'î davranmamalı. Her şeye gülüp geçmemeli, gizli hakikati ısrarla aramahdır. O esnada, ihtiyar Mathilde kapıyı açtı. Eşikte, Arthur duruyordu. Susie, bir hayret nidası kopardı. Çünkü Arthur, iki gün evvel ona mektub yazmış, fakat Fransaya geleceğinden bahsetmemişti. İkisinin de ellerini sıkarak: Her ikinizi de burada bulduğuma çok meranunum, dedi. Susie sordu. Yeni bir haber var mı? Arthur'ün hali endişe uyandırmaktan hali değildi. Heyecanı ikisinin de rtazarı dikkatini celbetti. Margaret'i tekrar gördüm, dedi. Sonra? Sizin otelinize uğradım, Susie. Sokağa çıktığınızı söyledikleri için, doğru buraya geldim. Porhoet, onun sözünü kesti: Siii çok yorgun görüyorum, aziz dostum. Müsaade edin de, Mathilde. Siz, bir türlü, açık konuşmuyoı «ize bir fincan kahve pişirsin. sunuz. Ne düşündüğunüzü bilmeee im Arthur. gayet yorgun bir tavırla cekân yok. vab verdi: Maalmemnuniye. Bir parça dinlenin. Sonra anlatırsınız. Doktor Porhoet, Haddo'nun telgrafını alıp atölyeye gittiği gündenberi Arthur'ü görmemişti. Onu çok değişmiş görüyordu. Yuzünde halsizlik vardı gözleri çukura kaçmıştı. Fakat, asıl fenası, bütün iradesini, bütün muhakeme kudretini kaybetmişe benziyordu. Gözlerini yere dikmiş, hakikati onlara itiraf etmeğe bir türlü karar veremiyordu. Her şeyi söylemek mecburiyeti onu isyan ettiriyordu, bununla beraber, doktorun mütaleasına ihtiyacı vardı. Tam bir kâbus içinde yaşayorduDostunun hususî malumatına müracaat mecburiyetindeydL Margaret kaçtıktan sonra, Arthur Londraya dönünce, kendini tamamen çalışmaya vermişti. Çalışmaktan hiç zevk duymuyor, fakat, unutabilmek için, bir makine gibi, işine devam ediyordu. Bir müddet sonra, kableivuku bir hissin esiri olmağa başladı. Margaret'i büyük bir tehlikenin tehdid ettiğine emindi. Bu tehlikenin neden ibaret olduğunu bilmiyordu, fakat bu fikir onu gece gündüz rahatsız ediyor, bir vicdan azabı xn Bir kaç hafta sonra, Porhoet, pencereleri Seine nehrine açılan, alçak tavanlı sakin odada. kitablarmın ortasında, tahayyülâta dalmıştı. Dışarıda boğucu bir sıcak vardı. Koca şehrin gürültüsü, doktorun, Saint Louis adasındaki inzivagâhma kadar giriyordu. Hizmetçi kadın, Susie'yi odaya aldı ve doktor, onu karşılamak üzere ayağa kalktı Susie, bir müddettenberi Paristeydi, sık sık görüşüyorlardı. Susie'nin ilmî mevzulara karşı duyduğu meyil ve alâka Porhoet'in hoşuna gidiyor, Arthur'e olan sevgisini de tahmin ettiği için, fedakârlığını takdir ediyordu Cluny müzesi karşısında, «Beyaz Kralice» isimli bir lokantada buluşmağı Sdet edinmişlerdi, ve münasebetleri, ea'lam bir dostluk şekline girmiştL Susie: Evinize bu kadar sık gelmeğe utamyorum. dedi. Mathilde bana fena fena bakmağa başlayor. Porhoet, ona elini uzatarak: gibi kovahyordu. Üzüntüsü mütemadiyen artıyor, müphemiyet, bu üzüntüyü daha zalim bir hale getiriyordu. Pek yakm olduğuna kanaat getirdıği bu tehlikeden Margareti nasıl kurtaracağını bilemiyordu. Haddo, onu, Skeneye götürmüş olsa gerekti, fakat oraya gitmenin ne faydası vardı? Margareti göremiyecekti ki. Fazla olarak, Saint Luke hastanesindeki şefi de, vazifesi başında değildi; müstacel ameliyatlar için Londrada kalmak icab ediyordu. Maamafih, Margaretle derhal konuşmanın elzem olduğunu hissediyordu. Her gece, onu, rüyasında, ölüm halinde goruyor, fakat kalın zincirler, imdadına koşmasına mâni oluyordu. Nihayet, dayanamadı, bir arkadaşını yerine vekil bıraktı. Kat'î bir plân hazırlamadan, Skeneye takriben üç mil uzakta bulunan Venning kasabasına doğru yola çıkü. Tektük gelen yolcuların inmesine mahsus bir tek han vardı. Arthur, oraya gelmesini icab ettiren bir sebeb göstermeği muvafık buldu ve hancının karısına, bir çiftliği gezmeğe geldiğini söyledi. Bindiği tren oraya geç varmıştı. O geceyi, Haddoların hayatı hakkında malumat toplamakla geçirdi. Oliver, oranın derebeyidi. Acayibliği ve debdebeli hayatı, dedikodulara mevzu teşkil etmeğe kâfidi. Hancı, ona deli diyordu. Haddonun, geceleyin, şatoda hiçbir hizmetçi alıkoymadığını söyleyince, Arthur'ü dehşet bürüdü. Demek ki, sihirbaz, gece, karısile yapyalnız kalıyordu. Arthur, Margaretin, kendisini koruyacak hiç bir kimsesi olmadan, bu