îkincitejrin 1940 Siyasî icmal Avrupa en büyük sulh idealistini İki cepheli harbin doğuracağı tehlikeler kaybetti! 1914 1918 harbinin Almanyaya öğrettiği derslerin en mühimlerinden biri, iki veya daha fazla cepheü harblcrin, ınağlubiyeti hazırlayan amillerin başında bulunduğu idi. Bu yiizden Almanya, bu dcfaki harbinde, bu hataja düsmenıek için elinden geletıi yaptı ve harbi daima bir cephe üzerinde teksif elti. Harbin şimdiye kadar geçirdiği safhalar bu hakikati tebarüz ettiriyor. Almanya, Polonyaya karsı, Fransaya karşı ve niha\et İngiltereye karşı hep bu şekilde hareket etti. Fakat İngiltereye yapılacak harbin hiç olmazsa iki cepheli olması lâzım gelijordu. Çünkü bir taraftan ana İngilterc ile harbederken ana İngütereyi besleyen imparatorluğun da hiç olmazsa İngiltcre ilc irtibatını kesmek, yahud bu irtibatı güçlestirmek için dc ikinci bir cephe armak icab ediyordu. Fakat Almanya gene iki cepheli bir harbe girmemek istedi ve bu isin de İtalya tarahndan basarılmasmı temin etti. Bunun neticesi olarak İtalya da harbe girtü ve Süveyş kanaluu istihdaf eden barekâta giristi. İtalyanın da mlhver arkadasım örnek tutarak tek cepheli harb kaidesine uygun bir tarzda hareket etmesi, Mısır işini basardıktan ve Süveyş kanalına hâkim olduktan sonra yeni bir cephe kurmağa tesebbüs etmesi beklendi. Fakat İtalya, bu şekilde hareket ermedi. Ve Mısır isini başarmadan hatta bu Isi basarmağa muvaffak olacağını gösterir mahiyette mühim bir zafer kazanmadan yeni bir cephe aema|a teşebbüs etti ve Yunanistanla harbe girişti. Millî Sefin ikinci yılını kutluluyoruz lıyor ve kazanılan her zafer ordunun daha büyük bir mükemmeliyetle vücude gelraesine hizmet ediyordu. Bu iki hâdise yekdiğerini ikmal ede ede kurtulus savaşı nihaî zaferle tadandı. Ondan sonra garb cephesi kumandanını Lozan'da, Avrupa diplomasisi cephesi karşısında görüyoruz. İsmet inönü için ne büyük mazhariyettir ki adam takdir etmek te eşsiz bir görüş derinliği olan Atatürk millî harbin sulhuna dahi onu memur etmiştir, ve bu vazifelerin en mühimmi ve en naziki idi. Atatürkün millî davada harb ve sulh gayesi (millî misak hududlan dahilinde tam istiklil) dusturunda hulâsa olunabilir. İşte millî cidal zaferle ikmal edildikten sonra onun sulhu da tam istiklâlle mutemayiz diğer bir zaferle intac edilmek lâzım geliyordu. İsmet İnönü çok çetin Lozan müzakerelerinin inkıta med ve cezirleri geçiren safhalannı nihayet kapitülâsyonları da yıkan tam istiklâl neticesile istihsal edip geldi. Türkiye için bu, zaferlerin zaferi öyle parlak bir neticedir ki tek başka bir adamm ömrünu jerefle doldurmağa yeter. [Başmakaleden devam] CUMHURİYET Eski İngiliz Başvekili Chamberlayn öldü Saint Sebastien 10 (a.a.) Stefani ajansından: Londradan alman bir habere göra, Neville Cahmberlain ihtizar haline gelmiştir. Londra 10 (a.a.) Eski Başvekil M. Neville Chamberlain dun gece olmüştür. Ölümü sakır. olmuştur. Cham • berlain 71 yaşmda idi. M. Chamberlain 1923 1924 senelerinde ilk defa Malıye Nezaretine gelen Chamberlain, 1931 senesinde ikinci defa olarak aynı sandalyeyi işgal ttiği zaman, büyuk, mesuhyetli ve tehlıkeli bir memleket meselesıle karşılaşmıştı. İngiltere, mühim bir iktısadî buhran geçiriyordu. Neville Chamberlain, umumi selâmet mevzuu bahsolunca, hakikati. acı dahj olsa, açıkça söylemekten çekinmiyen, nadir bulunur devlet adamlarmdandı Efkârı umumiyeye ve parlamentoya arzettiği açık bütçe, milletin bütün efradına, senelerce müddet fedakârlıklar jaıkledi. Sonunda. butçeyı duzelten, memlekete çoken buhranı izaleye muvaffak olan Chamberlain'in, basıt, fakat o nispette realist tedbirleri sayesinde. tepe aşağı bir istıkamet almış olan İngiltere işleri, o uçuruma yuvarlanışlanndaki kadar sür'atle yukseldıler. Neville Chamberlain'in realistlığine ve açık sözluluğune en buyuk misalı, işte o tarıhlerde, Londra maliye âlemı muvacehesmdeki eşsız samimî hareketinde görüyoruz. Yuksek kârlardan fazla vergi almak teşebbüsünun yanlış olduğunu, pervasızca itiraf eden Maliye Nazırı, bir an içinde bütun maliye âlemini, butun efkân umumiyeyi kazanmış ü. *#* Neville Chamberlain, Başvekillığinde de, aynı prensiplere balğı kalmış, aynı realist sıyaset adamıydı. Başvekâlete gelir gelmez, muhitinde bir hayret uyandırdı. O, kendisinden evvelkiler gibi, diplomasi bağlarile kıskıvrak bağlanmağa tahammülü olmıyan bir devlet adamıydı. Meselâ, İtalyan elçisi Grandi'yi bir gün kabul edip onunla başbaşa, hatta Hariciye Nazırı bile hazır bulunmadan, goruşmesi, Ingiltererıin siyasî tarihinde misli görülmemiş bir yenilikti. Devlet mekanizmasını kuran ve işleten butun başlarda. bu, bir ıhtılâl kasırgası estirdi. Anlaşılıyordu ki. Başvekâlete yepyeni bir adam, onunla beraber yepyeni bir ruh gelmişti. ingiliz Başvekilleri, reısi bulundukları kabineyi teşkil eden muhtelıf Nezaretlerin işlerile bizzat meşgul olmazlar. Gerçi yeni Başvekil de, bu umumî çizgiden, pek fazla dışarı çıkmıyordu. Fakat, Nazırlarla daıma yakından temas ediyor, memleketin umumi siyasetine taalluk eden işler hakkında kendilerinden daima raporlar isteyor, onlarla sık sık istısareler yapıyor, verdiği talimatın yerine getirilip getirilmediğini günü gününe tahkik ediyordu. Neville Chamberlain, hususî hayatmda da, dıs hayatuıdan pek farkh bir adam değildi. Şian olan intizam ve sukunetı, orada da aramış ve bu'ımuştu. İki zevkı olduğunu soylerle. Basit, zararsız iki zevk: Kravatlarını bizzat intihab etmek ve hafta tatilini balık avında geçirmek. Eski Basvekilin hastalık ve ölümü Londra 10 (a.a.) Cuma akşamı Mm. Chamberlain zevcinin çok hasta olduğunu bildirmiştir. Cumartesi günü hastanın sıhhî vaziyetinde bir değişikiık olmadığı haber verılmıştır. M. Cham berlain, Hampshıre kontluğunda Odi kam civarmda Heek Field House'daki evinde dun akşam sukunetle olraüştür. Son haftalar içinde bu evin civarına miiteaddid Alman bombalan düşmüştür. Hususi taharri memurlan ve resmi polisler aile efradı mustesna olmak uzere hiçbir ziyaretçi eve yaklaştırmıyor lardı. Son gunlerde Kral ve Kraliçe Mosyö \e Madam Çemberlayn'i ziyaret ederek bir saat kadar yanlarında kal mışlardı. Endışe, intızar ve umıd gunlerınde Bayan Çemberlayn zevcinin döşeğınden hiç ayrılmamıştır. Çemberlaynin hastaiığı son ağustosta amelıyat olduğu zaman başlamıştır. 2 teşrinievvelde ise Çemberlayn'in sıhhî sebebler dolayısile kabineden istifa ettıği resmen büdiribniştir. İsmet lnönünün hizmteleri bunlarla kalmadı. Lozandan sonra on iki yılı mütecaviz Başvekilliği zamanında İsmet İnönü Türk inkılâb ve itilâsının başmühendıslığini ve başmimarhğını yaptı. Altı asırlık feci ihmallerin çok hazin harabilerile tevarüs ettiğimız vatanın simasında yaratılan yenilikler bu sütunun dar çerçevesinde sayılamıyacak kadar çoktur ve büyüktür. İşte iki yıl önce bu gün Türkiye Büyük Millet Meclisi Atatürkün yerme hayatta onun başyardımcısı olmuj olan bu mutlu ve kutlu arkadasım devlet reisi olarak seçmiş ve memleket onun Millî Şefliğinde Atatürkün büyük kayıbından mütevellid hüzün ve elemin ilk ve en temelli tesellısini bulmuştur. Hizmetlerin yukarıda bizzarure kısaca arzolunan teselsül şekli gösterir ki İsmet İnönü devrı, yeni açılan Türk istiklâl ve istikbali yolunda Atatürk devrinin aynen ve tamamen temadisini ifade eder. Millî Şef, Ebedî Şefin bizzat büyük meziyetlere sahib haklı ve hakikî halefidir. Daima hatıralanmızı süsleyen bu hakikî hakikatleri bu gün tek rarlarken dünya vaziyetinin her tarafı tehdid ederek yayılan ve nihayet Balkanlarda emniyet sahalarımıza sarkan tehlikelerini de gözönünde tutuyoruz. İstiklâl ideali namına Büyük Ebedi Şefin kalblerimizde mahkuk vasiyeti bu gün idrak ve azmimizde her zamandan ziyade canlıdır. Kız, Kızan, Kızmak. ayanlar, baylar, iki günlük ömrüniizü, suna buna, olana bhene kızmakla zehirlemeyin! Gerçi vaktile: .Öfke baldan tatlıdır. Madam Kayyo haklıdır» Dediler ama ne siz Madam Kayyosunuz, ne de inanın bana ofke baldan tatlıdır. Nerede bal? Nerede öfke? Keskin sirke kabına zarar. Nenize gerek, iki günlük ömrünüzü şuna buna kızmakla zehirleyesinu! Çok ofke çok sabır ister. Gerçi sizde sabır denilen sey yoktur ama tersine işleyen makine gibi: Mademki sabnm yok! Öfkelenmeliyim! diye kaziyye yürütürseniz siz ziyan edersiniz! Bir adam öfkelenince kırka kadar saymalı imis. Hele bir ona kadar sayın bakalım! Belki hiddetiniz geçer. Öyle, olur olmaz seye hiddet edince adamın adı deliye çıkar. Genc iken size: Kız dediler, çocukluğunuzda: Kızan! diye çağırdılar diye bunu bir emir telâkki edip küplere binme yiniz! Ne kızar? Ütü kızar. Hem de ne güçlükle. Hele elektrik ütüsu ise. Siz ütü müsünüz? Ne kızar? Fırın kızar! Siz fınn mısuuz? Ailah göstermesin! Sonra mercirnekten kuzuya kadar ellerine geçeni ensenizde pişirirler. Fınn gibi kızmaktansa, fınn kapağı gibi işi pişldnliğe vurmak evlâdır. Ne kızar? Ne kızacak, kedi kızar, keçi kızar. at knar, it kızar. Lâkin onların lazışı hayvanlıklan icabıdır. Sizinkini de böyle bir mazerete bağlamaya razı mısınız? Frenklerin bir sözü vardır: Öfke en fena müşavirdir. Derler. Bile bile fena bir aşçıyı, fena bir işçiyi rutmadığmız halde neden kotü bir müsavirle basınızı belâya sokarsmız. Öfke baldan tatlıdır. Diyen adam ya bal yememiş, ya öfkelenip dayak yememiştir. Vaktile ne bileyim ohız sene evvel, zaptiye denilen simdiki jandarmalarra ellerinde (Vinçister) adında 16 fişck atan tüfekler vardı. Güzel, derlitoplu, hafif ve gördüğünü zveçhile on altı fişek atar bir silâhü. Lâkin bir kusuru vardı. Beş taneden sonra kızmaya başlar. Kızınca da fisekleri önüne düsürürdü. O derece ki: drismanı vuracak yerde 25 metre öndeki kendi arkadaşlarını tehlikeye sokardı. Onun için bu tüfekleri kimse kullan maz olmustu. Yalnız zaptiyelcrin om7imda halka gözdağı olsun diye taşınır* dı. Sit de kızarsanız. Vinçister olur. atımınızı bozarsınız. Belki de atttklanmzla kendinizi yaralarsınız. Nenize gerek. Durup dururken kızmak. Hem bunun kimse farkına var maz. Gün doğar batar, mevsim gelir geçer. Çiçekler açar ve solar. Çocuk doğar büyür. Kervan yürür. Gazeteler çıkar. Muharrirler yazar ve siz hâlâ ter ter tepinip kızarsınız. Beva nndır? Vazgeçin efendim! İki günlük ömrünü suna buna. san a bana kızmakla geçirerek, kâh fes kalıbına. kâh ü*üye, kâh Vınçistere donmek Iâvık mıdır? Vatan.. Sizden bunu mu bekler? İstiklâl cidalinde yokluklardan varhklar çıkarmak suretile fevkalbeşer sayılacak neticeler istihsal eden Türk milleti, bu gün bizden belki daha büyük fedakârlıklar isteyerek gelecek daha zor vaziyetleri devlet reisimiz Millî Şef İnönünün başbuğluğunda yalçın kaya heybetile yükselen birliği ve fedakârlığı sayesinde elbette aynı kudret ve muvaffakiyetle bertaraf edecektir. Görüyorsunuz ki Atatürkten 1nönüne değişmiş hiç bir şey yoktur: Aynı ideal aynı milli birlik aynı irade kudreti, varhğımız ve istiklâlimiz uğrunda aynı fedakârhk azmi. Bu zihniyet ve bu kararla yürüyen büyük Türk millel tinin sırtı yere gelmek ihtimali yoktur. Bundan en kat'î surette emin olabiliriz. YUNUS NADI İkinci cephe ve Alman müdahalesi İtal>a, belki de Yunanistanın teslim bayrağı çekmesini bekliyor, ve Balkanlarda "bir cephe açılacağını ummuyordu. Fakat Yunan milletinin kahramanca rnukavemeti bu cepheyi kurdu ve bu cephe İtalyanın kolay kolay aşamıyacağı, kolay kolay bertaraf edemiyeceği bir cephedir. Belki bu cephe İtalyamn enerjisini kemirecek ve onun Mısıra karşı yapmak istediği seferi de, Yunanistana karsı giristiği macerayı da akamete uğratacaktır. Vaziyet bu mahiyeti aldığma göre bu ikinci cephenin işini sür'atle bltinnek ve bu cepheyi ortadan kaldırmak için mih\crin elele vermek, Ihtiyacını hissertiği göze çarpıyor. Bunun manası, Alman kuvvetlerinin Balkanlardan geçerek Yunanistana karsı harekâta girismelerî ihtimalidir. Ittihver devletlerinin bn sekilde tesriki mesai etmeleri için Almanlann Bulçaristandan veya Yugoslavvadan, bilhassa Bulgaristandan geçmeleri icab ettiğine göre. böyle bir hâdiwnin neticesi. harbi bütün Balkanlara yay maktan başka birşey olamaz. Türkiyenin böyle bir vaziyet karşısında takib edeceği hattı hareket ise, gayet sarihtir ve mihver devletleri bu sarih vaziyetin hesabını yapmak, onun doğuracağı bütün ihtimalleri göıönunde tntmak. mecburiyetindedirler. Cünkü bu vaziyet. Türkiyc tarahndan verilen kafî kararın tatbik sahasına girmesine sebeb olmakla kalmaz. Sovyet Birligile mihver devletleri arasında da gcnis bir uçurum acar ve bu da mihverin üçüncü bir cephe ile karşılaşmasına miincer olabilir. Hâdiselerin aldığı bu mahiyet. 7annederiz ki, Molotofun yakında vukubıılacak olan Berlin ziyaretinin sebeblerini tavzihe yard'm eder. Pindos dağlarında geniş bir ihata hareketi fBaştarafı 1 ind lahifcde] İtalyanlar ,15 Yunan tayyaresüıe naukabil 8 italyan tayyaresi zayi stüklerini bildirmişlerdır. Atir.ada beyan edildiğine göre, bahsi geçen muharebe esnasında 14 İtalyan tayyaresi düşürülmüş, buna mukabil Yunanlılar bir tayyare kaybetmişlerdir. Ruanyada müthiş zelzele felâketi [Bastarah 1 inci sahüede] Âvustralyada Almanlar tarafmdan dökülen mayinler temizlenmeğe başlandı Neville Chamberlain'in hayatı Sabık İngiliz Başvekili Neville Chamberlain vefat etti. Onunla beraber bundan yarım asır evvel siyaset hayatına girip, Büyuk Britanya Imparatorluğunun mukadderatını zaman zaman elinde tutan büyük bir ailenin son ferdi, hayata gözlerini yummuş oluyor. Babası Joe Chamberlain, elli küsur sene evvel İngilterenın siyaset âleminde şöhret kazanmış, yetmiş yaşına kadar taşıdığı bu şöhrete rağmen, isminin başındaki «mister» unvanı yerine bir «lord» unvanı koymamıştı. Sabık İngiliz Başvekilinin bariz ahlâkî vasıflarının en başında, babadan mevrus o ajnı tevazu görülüyordu. Son derece durust bir insan, imtisal numunesi olmağa lâyık bir zevc, efradı tarahndan perestiş derecesinde sevılen bir aıle reisi, işte Neville Chamberlaın bu idi. 18 mart 1869 da dunyaya gelmişti. Tahsilıni Birmıngam'daki Mason kolejınde yaptıktan sonra, Kembrıç'te ve Bristol'da okurauş, Oksford Üniversitesini bıtirerek doktora almıştu Talebelik hayatmda kazandığı en buyük şohret, gayet iyi rugbi oynaması olmuştur. Neville Chamberlain, hayata atıldıktan sonra, bir muddet ticaret ışlerile iştigal etmiş. 1911 de Birmingam Beledıyesi reislığıne seçılmıştır. Onun siyasî hayata ilk atılışı, 1916 senesinde, Lloyd George'un davetile olmuştur. O zaman, yeni ihdas edılen ve idaresi ker.di elıne bırakılan Nezareti, butün umidlerin fevkinde bir mükemmelıj etle kurup çalıştırdıktan sonra, birdenbire esen muhalıi bir siyaset ruzgârının önune katılan genc Nazır, işbaşına geldiği gibı sessız, sadasız gene Birmingama donmuş, eskisi gıib işlerile mesgul olmağa başlamıştı. 1913 kânunuevvelinde. Parlamentoya, oradan aza intıhab edıldi. 1922 de Lloyd George'un sukutu üzerine iktıdar mevkııne gelen Bonar Law'ın muhafazakâr kabinesirde, ona derhal bir mevki verdiler: Posta ve Telgraf Naarhğı. Sonra, Neville Chamberlain'i, butun Baldwın kabmelerınde ve Mac Donald'ın millî koalisyon kabinesinde de görüyoruz. ttalyanlar bir topu *u»turrnu|lar! Roma 10 (a.a.) 156 numaralı tebliğ' Epirde süvarimizin parlak bir keşif hareketi olmuştur. Süvarilerimiz Vuvos nehrine kadar ilerliyerek bir topu susturmuşlar ve bazı silâh iğtınam etmişlerdir. Merkezî Akdenizde bombnrdıman tayyare filolarunız ingiliz kuvvetlerine hücum etmisler ve büyük çapta bombslar atarak bir harb gemisine ve bir tayyare gemisıne isabet kaydetmişlerdir. Birçok camlar kırümıştır. Tiyatro ve sinemalaruı tavanlarında uzun yarıklar hasıl ohnuştur. Şehrin merkezinde altı Melbourr.e 10 (a.a.) Mayine çar sinema olan on katlı Karlton binası ta parak iki geminin battığı resmen bil mamile yıkılmıştır. Bu bınada ikamet e dirildıkten sonra mayin tarayıcı gemi denler enkaz altında gomulmuştur. As ler dün Avustralya denizlermde işe bajker kuvvetleri derhal tahlisıye ve temiz iamışlardır. lik işlerine başlamıştır. Yabancı memleMüteakıben Bahriye Nazırı M. Hugketlerle telefon muhaveresı sabah doku hes, bu iki geminin battığı mıntakada za kadar inkıta halinde kalmıştu*. donanmanın müteaddid mayin tahrib ettiğıni beyan eylemiştir Bulgaristanda Sofya 10 (a.a.) Bu sabah saat 3.45 te siddetli bir zelzele olmuş ve Bulgaristanın her tarafında hissedilmiştir Zelzele merkezinın Sofyadan 350 kilo metre mesafede ve şımali garbi ıstıkametinde Karpatlar mıntakasında bir yerde olduğu zannedilmektedır. Bazı yerlerde yarah ve hasar vardır. En siddetli sarsınü Tuna bğlgesinde hissedilmiştir. Rusçukta da bir çok yarah vardır Bura halkı Rumen topraklarından buyük alevlerin yükseldiğini gorduklerıni söylemektedir. Bükreşle telefon muhaveresi kesilmiştir. Zelzele saU;nelerınin şıddetinden sismograf aletınin akrebleri yerlerinden fırlamıştu. Acı kayıb Kars meb'usu general Akyüz vefat etti Kars meb'usu e / ^ ^ * s mekli generallerden ff.1 *' * Muhıddın Akyüzun vefat ettiği teessürle haber alınmıştır. Merhum, 1870 te İstanbulda doğmuş, Harbiyeyi ikmal ederek orduya iltihak etmiştir. Sırasile birçok hizmetler ifa ettikten sonra tekaud olmuş ve bu defa diplomasi mesleğıne girerek memlekete hizmette devam etmiştir. Bir zaman Tahran elçiliğimizi deruhde eden Muhiddin Akyüz uzun zaman da Kahire elçiligini yapmış, bılâhare millet vekili sıfatile Büyük Millet Meclisine girmiştır. Askerî ve siyasî hayatında güzide vatan hizmetlerinde bulunmuş olan sayın generale rahmetler diler, kederli ailesıle Büyük Millet Meclisine taziyelerımizi sunarız . Hava filolarımız düşman tayyareleril» muharebeye tutuşmuşlar ve iki düşman tayyaresini alevler içinde düşürmıişlor dir. Bir üçüncü düşman tayyaresinin daha düşmüş olması muhtemeldir. Diğer Yugoslavyada bir avcı tayyare filomuz Blenhei*n ti Belgrad 10 (a.a.) Rumanyada vukua pinde bir düşman tayyaresi düşürmüş gelen ve felâket halini alan zelzele Beltür. gradda ve şarki Sırbıstanda da hısseİbalyan ordu kumandanı deği|tî dllmıstir. Mahallî saatle 2.41 de bu sabah zelzeRoma 10 (a a.) İtalyan orduları le olmuştur. Zelzele merkezinin Karpatbaşkumandanlığınm tebliği: ların cenubunda olduğu tahmin edilİtalyan ordulan genel kurmay as mektedir. başkanı General Soddu. 9 teşrinisani Belgrad rasadhanesinde 2000 mikrona cumartesi günü Yunan cephesınde hakadar inhiraflar kaydedilmiştir. Sadmereket yapan İtalyan kıtaatı başkumanlerın şiddetinden rasadhaneye aid alet danlığım eline almıştır. lerden biri kırılmıştır. ömer Rıza DOĞRUL Münih tam bir buçuk saat bombardıman edildi [Baştarafı 1 inci sahifede] Elefteron Vima gazetesinin bir makalesi Atina 10 (a.a.) Atına ajansı bildiriyor: «Elefteron Vima» gazetesi, başmakalesinde diyor ki: • İtalyaya karşı mücadelesinde, bütün dunya Yunanistanın yanmdadır. Bilhassa Türkiye butün mevcudiyetile, butun ruhıle Yunanistanın yanındadır. Ankara. Yunan ordusu harekâtının yalnız Yunan istıklâlini değıl Turkiyenin de istiklâlini müdafaa ettıği telâkkisindedır. Asıl. samımi ve merd Turk mılletının butun tarihinın bariz vasfı olan azımkârlıkla Yunan davasını berimsemiş olduğunu Yunan ruhu asla unutmıvacaktır.» Memleketimizde Dün sabaha karşı şehrimizde çok şıddetlı bir zelzele olmuştur. Saat üçü 42 dakika 2 sanıye geçe başlayan bu zelzele şimal ve cenub istıkametlerınden gelmiş ve şiddetinden pek çok kimseler uykularından uyanmıştır. 40 sani ye devam eden zelzelenin bilhassa ilk 20 saniyesi gayet siddetli duyulmuş ve telâşla sokaklara fırlayanlar da olmuştur. Rasadhane müdürü Fatin dün bu zelzele hakkında gazetemize şu malumaü vermiştir: « Zelzelenin merkez ustü İstanbulun 40 kilometre şimal veyahud cenubundadır. Fakat daha ziyade bu üstün şimalde ve Rumanya arazisi dahılinde bulunması ihtimali mevcuddur. Mesafenın çok büyük olmasına rağmen İstanbulda zelzelenin kuvvetle hissolunması şiddetı hakkında bir fikır vermektedır » Dun yaptığımız tahkikattan öğrendiğımize gore zelzelenin İstanbuida hiç tahribatı olmamıştır. Diğer taraftan memleketin muhtelif yerlerinde de sarsınhlar hissolunmuştur Ezcumle Edirne, Adapazarı, Sinob ve İneboluda zelzele şiddetlice olaıak duyulmuş, fakat hiçbir hasara sebebiyet vermemiştir. Solumda oturan ve dili, hafîfçe Polonya lisanına kaçan kadın da, biraz irice olmakla beraber güzel. Acaba, üzerimde bu tesiri yapan sey, hizmetkârların, elleıinde kâh kristal surahilerle, kâh şişman karınlı şişelerle bol bol dağıttıklan, sarı, kan kımıızısı, yahud şampanya gibi köpüklü şarab mı? Bizim eczacı, sahi, yalan sövlememiş. Kekesfalva'ların evi saray gibi. Ömrümde bu kadar güzel yemek yamedim. Hatta, bu kadar güzel, bu kadar şahane, bu kadar bol yemek yenilebileceğini tahayyül bile etmemiştim. Biribirir.den nadir ve nefis yemekler. ardı arası kesilmiyen tabaklarla taşmıp duruyor. Altın sarısı salçalar içinde etrafı istakoz dilimlerile çevrili, kıvırcık salatalar ortasmda. açık mavi renkli balıklar; kat kat pirinc üstüne döşenmiş yağlı ölüm Vanderze çirketi müdürlerinden Hakkı Şevki Lugal ile Almanya başkonsolusluğu tercümanı Rıfkı Şevki Lugalin anneleri salihatı nisvandan Bayan Samiye Lugal iki buçuk aylık bir rahatsızhktan sonra dün akşam rahmeti rahmana kavuşmuştur. Cenazesi bu günkü pazartesi giınu saat 11 de Sıraserviler caddesinde Beyoğlu Bele diye hastanesinden kaldırılarak Beyazıd camiinde öğle naman kılındıktan sonra Eyübdeki aile kabrine defnedilecektir. M»vlâ ctriVi rahmet evlive Medis toplanıyor Ankara 10 (Telefonla) Millet MecBsi yarın (bu gün) saat 15 te toplanacaktır. Saat 10 da Divanı Muhasebat "ve heyetı umumive içtımalarından sonra Bütçe ve Dahiliye encümenteri içtımaı vardır. Almanlara göre Berlin 10 (a a) Alman başkumandanlığı dün ve gece Alman tavyarelerinîn Londra, Bırmmgham, Lıverpul'a hücum ederek yangmlar çıkardıklarını, İrlandanm cenubunda 25.000 tonluk bir ticaret vapuruna hasarlar verdırildiği, H. 44 İngiliz denizaltısının batırıldığı bıldirilmektedir. RAŞİD RIZA TİYATROSU I H A L İ D E P İ S K İ N beraber Beyoğlunda H A L K Sinemasinda Bu akşam : Beklenen büyük eser: «Almanya son şansı kaybetmiştir» Londra 10 (a a ) ingilterenın eski Berlin buyük elçisi Henderson dün Lincoln'da soylediği bir nutukta başîıca şu sözleri soylemistir: « 3939 eylulunde harbin devamı hakkında fıkrim sorulduğu vakit eğer Almanya 1940 hazıranında harbi kazanmış olmazsa 1940 sonteşrinde harbi kazanrr>ak hususundakı son sansını da kay betmiş olacağını soylemiştim. Fikrim değişmemiştir.» Tancada beynelmilel polls de lâğvedildi Tanca 10 (a a.) D. N B. ajansı bildiriyor: Fas fevkalâde komiseri tarafmdan işleri tedvire memur edilen Tanca valisi Tancadakı beynelmilel polisi ilga etmiştir. Ayni zamanda Tancada Halife kıtaatı mufettişlığine bağlı olmak üzere yerli kıt a teşkil edılmıştir. • s İstanbulda TYRONE POVVER SONİE HENİE • tarafmdan icad edilecek olan FELEK «BACK TO BACK» dansını AKTÖR 4 perde 1 tablo Kİ\ Telefon : 40574 SARAY Sinemasinda İraesıne başlanacak ÖnümnTdeki PERŞE^TBE aksamından itibaren İki günlük kısmın hulâsası (Büyük Harbden evvel Avusturya ordusunda levazım subayı Hofmillerln bö]ıığü. 1913 teşrinisani ayında Jaroslavdan kalkıp Macar hududunda küçük bir şehre gitmiş, karargâh kurmu^tur. Hofır.iller. zengin bir aile çocuğu olmadığı icin, bütün eğlencesi, o küçük şehirde bilârdo veya satranc oynamaktan iba rettir. Bir gün, bir pastahanede, kasabanın eczacısile satranc oynadığı sırada, pa?tahaneye güzel bir kız girer. Pastacı ile kansının, son derece iltifatla ve hürmetlp karşıladıklan bu kız. oranın en zengin adamı olan sato sahihi Kek?sfalva'nın kızıdır. Eczacmın delâletîle, Hofmiller. satoya davet edilir. Ve bir carşnmba akşamı. itina ile nazırlandıktan sonra, şatodaki davete gider.) Bu sefer de başka bir aksilıkle karşıla^tım. Belediye meydanmda o gün bir tek kira arabası kalmamıstı. Telafon edip bir araba çağırmak mecburiyet'nde kaldım. Kekesfalva'larnı evine vardığım zaman saat sekiz buçuk olmuştu. Vestiyerde. paltolar, kalın bir yığın haline gelmişti bile. Hizmetkârm biraz tasalı halinden de çok geç kaldığını anladım. Kotü vaziyet' Hem de ilk zıycretimdi bu! Fakat, bu sefer arkasında frak, elinde beyaz eldıven bulunan, gömleği kolalı, yuzü zoraki tebessümlü hizmetkâr benı derhal teselli etti. Emir neferun yarım saa* rvvel. gonderdığim habeıi ge*ırmiş. Hizmetkârm delâletîle salona girdim. DÖrt pencereli büyük bir oda. Pembe KARLAR ALTINDA Filminde görmeğe hazırlanınız. Goz Yazan: Stefan Ztveig kadife döşemeli, pınl pırü aydınhk ve efsanevi deıecede süslü. Hayatımda bu kadar güzel şey görmedim. Maalesef burada yalnızım ve yandaki odadan, tabak şmgırtıları geliyor. cEyvahlar olsun, sofraya oturmuşlar bile!» diye düşündum. Hizmetkâr bir kapı açtı, ilerledim; eşikte durup topuklarunı bitiştirdim ve iğildım. Bütün gözler benden tarafa döndü. Kapının boşluğunda arzı eodam eden, bu geç kalmış, mahcub misafiri, hepsi yabancı belki yirmi, belki kırk g5z, ısrarla süzüyordu. Ev sahlbi olduğu şüphesiz, ihtiyar bir zat derhal ayağa kalktı. Peçetesini sofranın üstüne bıraktı, bana doğru ileriledi, elini uzattı. Bu Mösyö dö Kekesfalva, benim tasavvur ertiğim gibi bir adam; yani, Macarvari bıyıklı, şarabdan kıpkırrruzı, şişman ve yağlı yanaklı bir taşra asilzadesi değildi. Altın çerçeveli gözluklerin arkasında, sarkık gozaltlarınm çukura gömdüğü yorgun bakışlı gözler, hafifçe karaburIfeşmış omuzlar: çekingen, öksürüklü bir ses. Ufak, sivri sakallı çenesi; halim, uzun yüzile, daha ziyade bir fllime benziyor. Türkçeye çeviren: Hamdi Varoğlu reddüdümü sildi. Sözümü keserek, asıl özur dilemesi lâzım gelenm kendısı ol duğunu söyledi. Vazife icabı, insanın başına lıersey gelebihr, dedi. Haber göndermek suretile lutfettinız Fakat, teşrif edeceğinıze emin olmadığımız için, sizi beklemedon yemeğe başladık. Lutfen sofraya buyurun. Mısafirlerime, sizi sonra takdim ederim Sonra, beni sofradaki yerime götürürken: İşte, bu, kızım, dedi. Henüz tamamile serpılmemiş. ince, solgun, babası gibi nahif bir genc kız. ban? doğru kaldırdığı bir çift gri gozile yüzüme şöyle bir baktı. Fakat bu ufak ve asabi çehreyi, yanından yürüyüp geçerken, yarımyamalak gördüm. Genc kızın karşısında eğilerek selâm verdim. Sonra, sağa sola, öteki misafırıere selâm vererek ilerledim. Tekliflı tekeilüflü takdım merasimi yapılmamasından ve yemeklerinin bu yüzden fasılaya uğramamasından, muhakkak ki hepsi memnundu. İlk iki üç dakika, hâlâ hafif bir sıkılganlık hissediyordum. Burada, alaydaki Benl karsılayışındaki samimiyet, te arkadaşlardan hiç birisi, herhangi bir tanıdık sima. hatta şehrin ileri gelenlerinden hiç kımse yoktu. Misafirlerin çoğu, herhalde. aılelerile, beraber gelmiş civar ev sahibleri, yahud devlet memurlarıydı. Hepsi sivil giyinmişti. Benden başka üniformalı yoktu. Butün bu ınsanlarla nasıl edip de konuşacaktım? Bereket versın, sofradaki yerim iyidi. Sağımda. Kekesfalva'nın geçen gün pastahanede gördüğüm yeğeni esmer, haşarı kız oturuyordu. O günkü hayran bakışlarımın farkına varmış olacak ki bana. dost tebessümlerle bakıyor. Gozleri, çekirdek kahveye benziyor ve guldüğü zaman, ha tavuklar; rom içinde alev alev yanan kikaten, kavrulan kahve taneleri gibi pudingler; rengârenk buzlu peynirler tabaklar dolusu dolaşıyor; dünyanm pırıldıyor. öbür ucundan geldiği besbelli meyvalar, Siyah saçlannın altında, ufacık, şeffaf, gümüç sepetler içinde kucak kucağa yaharikulâde guzel kulaklar gizli. tıyorlar. Yemekten sonra da, yeşil, kırBu kadar güzel bir genc kızın yanında mızı, beyaz. san, her renkte likörlerden, bulunmak çok iyi bir şey. Kulakta muhakikî bir likör alâimi seması En nihasiki tesiri bırakan Macar şivesile konuşyet, enfes bir fincan kahve, kuşkonmaz tukça, adeta âşık oluyorum. iriliğinde yaprak sigaralan. Böyle puü pınl aydınhk bir salonda, Allsh. bu eczacıdan ran olsun. Cidden böyle şık bir sofrada, arkasında bir hizmetkâr, önünde nefis yemekler olduğu mükemmel. harikulâde bir ev, ve nefis, halde oturmak da keza çok mükemmel fevkalâde, mes'ud bir gece! [Arkası var] bir sey. BARBAROS Devri.de TAKSİM L Â L E'nin Gormeğe hazırlanınız. BÜYÜK VE FEVKALÂDE BİK F1LM... kamastırıcı dekor ve mizansenler .. Muessır. cazib ve kahramanlıklarla Holu bir mevzu... VENEDİK SİNEMASİNDA altın serisinden bir film incisi Turkçe sözlü emsalsiz bir film 15 ikiııciteşrin CL'MA gününden itibaren KADIN PARMAĞI F r a n s ı z c a MELYİN DOUĞLAS JEAN BLONDEL Çıldırtıcı bir komedi. Görülmemifl bir kahkaha tufanı Perşembeden itibaren