Doğru değil mi? Tarihi tefrika: Yazan: Z1YA ŞAK1R Fransız elçisi Sebastiyanı Topkapının dekorları içindeki rolünü, en biiyük muvaffakiyetle oynayordu Bu vaziyet karşısında Babıâlinin yapabileceği bir şey varsa o da, ancak İngiliz donanması derhal demir kaldırıp Boğazdan çıktıktan sonra, esaslı bir surette sizinle müzakereye girişmektir. Eğer maksadınız dostlukla iş görmek ise. derhal çıkıp gidiniz. dedi. İbrahim Efendinin resmî bir lisanla söylediği bu sözlere, Mahmud Efendi de iştirak etti. İngiliz donanmasının derhal İstanbulu terkederek Boğazın haricine çekilmesinin en münasib bir hareket olacağını halisane tavsiye eyledi. İngiliz Amirali, konuşulan şeyleri aynen Başamirala nakledeceğini söyleyerek söze hitam verdi. *** İzzet ve ihtiram ile yalının rıhtımına kadar teşyi edilen Amiral, gene Türk gemisile donanmaya dönerek mülâkatın neticesini Amiral Dük Vort'a nakletti. Başamiralin vaziyeti, müşkülleşmişti. Bu derecede büyük bir velvele ile Istanbulun önüne demirledikten sonra, hiçbir muvaffakiyet elde edemeden, nasıl kalkıp gidecekti. Bu, tamamile bir şeref ve haysiyet meselesi idi. Halbuki, İstanbulda daha fazla kalmak da mümkün değildi. Çünkü, Çanakkale istihkâmlarının büyük bir süratle tahkim edilmekte olduğuna dair bir takım haberler gelmişti. Eğer bir az daha geçecek olursa. boğazdan çıkmağa jmkân görülemiyecekti. •*• Ertesi gün bütün amirallar ve yüksek rütbeli zabitler, Başamiralin nezdind» toplanmışlar, bu vahim vaziyetten kurtulmak için, ne yapılmak lâzım geldiğini müzakereye başlamışlardı. Başamiral Dük Vort, son derecede müteessir görunüyordu. Ve büyük bir hiddetle: Keşki Babıâliye verdiğimiz ültimatomda ısrar etseydik. Taleblerimizin uzerinde tadilât yaparak zâf göstermeseydik. Diye, söyleniyordu. Fakat.. Olan olmuştu. Şimdi, İngiliz donanmasının haysiyet ve şerefini kurtarmak lâzım geliyordu. Bu harb meclisinde bulunanların ekseriyeti, derhal demir kaldırılarak İstanbul surlanna yaklaşılmasını ve şehrin üzerine şiddetle ateş açılmasını isteyorlardı. Ekalliyette kalanlar ise: Böyle bir hareket, boşuna cephane sarfetmekten başka hiçbir netice vermiyecektir. Halbuki, Çanakkale boğazından çıkarken, her halde cephaneye çok ihtiyacımız olacaktır... Sonra, yapacağımız bu taarruzun, diğer bir mahzuru daha var: Türk donanması, KızkuJesile Galata limanı arasmda bekleyor. Bu donanmanın taarruza geçmesi de bizim için düşünülecek bir meseledir. Vukua gelecek harbde, Türk donanmasını mağlub etsek bile, hiç şüphesiz ki biz de zayiat vereceğiz. Bu suretle, zayıflamış olan bir donanma ile Çanakkale istihkâmlarının topları altından nasıl geçeceğiz. mak üzere, jsmet Bey, Şemseddin Efendi ve saire gibi en büyük devlet erkâm, padişahın siyasetine taraftar görünüyorlar. ' Zatı şahanenin fikri selimleri hangi cihete müteveccih ise, isabet andadır. Diye, riyakârane bir tabasbus gösteriyorlardı. Aynı zamanda, Sebastiyani'nin her arzusunu kabul etmeği vazife telâkki ediyorlardı. Yapılacak tek bir iş varsa; o da zatı sahaneye hakikaü anlatmak... Tafrafüruşane sözleri ve muameleleri bir tarafa bırakmak... Hazır İngiliz donanması burada iken, makul ve mülâyim tedbirlerle işi tatlıya bağlamaktı. Bu vazife, (Sır kâtibi, İsmî Ahmed Efendi) ye tevdi edildi. Çünkü bu zat, vazifesi dolayısile daima padişah ile temasta bulunduğu gibi, şahsan da padişahın muhabbet ve teveccühünü celbetmişti. Ahmed Efendi, bu vazifeyi birdenbüe deruhde edemedi: Bunca zamandır, şevketlu efendimize hizmet ediyorum. Hiçbir meselede, düşüncelerinde en küçük bir hata eseri görmedim. Ancak, bu Sebastiyani'ye nasıl olup da kanıyorlar ve her sözlerine ne büyük bir saflıkla inanıyorlar, buna hayretteyim... Korkarım ki, efendimize vuku bulacak maruzatım, iyilik yerine, fenalık getirecektir. Dedi. Fakat diğer zevat, rica ve ısrar ettiler: Devlet ve millete faydalı işler için fedakârhk etmek... Hatta, icab ederse fedakârlık eylemek, hamiyet iktizasıdır. Diye, Ahmed Efendiyi ikna eylediler. İşaret memurlarının isaretlerindeki intizam8izlık Yaya yürüyen, otomobil kullanan, tramvayların ön sahanlıklarında duran kimselerden bir çoğunun ötedenberi nazarı dikkatine çarpan bir kusur var. Şehrimizin ana caddelerinin dönüm ve bölüm yerlerinde vazife gören, işaret memurları nakliye vasıtalarına muntazam ve ayni şekilde işaretler vermiyorlar. Kimi elini oynatıyor, kimi parmağını kımıldatıyor, kimi başını salhyor, kimisi de kaş ve gözle >geç!. vej'a «dur!» diyor. Bu yüzden bir çok yanhşlıklar oluyor. Zaten dar olan caddelerde, bazan otomobil, araba. tramvay, otobüs, kamyon birbirine kıvırcık saçlar gibi girip karışıyor. yolun açılması için dakikalarca beklemek lâzım geliyor, bazan da yayalar çiğnenip ezilmek tehlikesine maruz kalıyorlar. Avrupanın ve Amerikanın bir şehrinde değil, muhtelif Balkan memleketlerinde bile işaret memurlarının verdikleri işaretler gayet muntazam ve hemen hemen birbirinin aynıdır. Nakliye vasıtalarını idare edenler de, yayalar da bu yüzden büyük bir kolaylığa mazhar olmaktadırlar. Bizim işaret memurlarımızın işaretlerinde de ayni intizam ve birliği temin gayesile onlar için kısa bir kurs tertib etmeli ve bu keşmekeşe bir nihayet vermelidir, diyoruz. Hayfaya muhacir götüren Sakarya vapuru 7 ay süren çileden sonra Istanbula geldi! Yedi ay evvel Rumanyadan aldığı 35O0 Polonya ve Çek Yahudisini İs kenderun limanmda başka bir vapura aktarma etmek üzere giderken Bozcaada önlerinde bir İngiliz haıb gemisi tarafmdan tevkif edilen Sadıkzadelerin Sakarya vapuru, uzun bir macera geçirdikten sonra evvelki akşam üma nımıza gelmiştir. Sakaryanın geçirdiği maceraya başİskenderuna kadar gideceğimizı, orada aktarma yapacağımızı söyledik. Bu nunla beraber, dinlemiyerek geminin yedeğinde ve muhafaza altındi Hay faya götürüldük. Orada yolculan uzun bir muayeneden geçirdiler. Aralannda Alman bulunması ihtimaline karşı muhacirlerin bilhassa kafataslarını ölçtü ler. Nihayet yirmi beş kişilik kafileler halinde kamplara sevkettiler. Muayeneler çok sıkı olduğu için uzun sür müştür. Harekete hazırlandığımız sırada hâlâ anlayamadığımız sebebden dolayı bizi de tevkif ederek bir yere götürdüler. Gemide ancak bir kaç kişi bırakılmıştı. Mal sahiblerinin Hariciye Vekâleti nezdinde teşebbüslerde bu lunmasmdan sonra gemiyi serbest bıraktılar. Bununla beraber mürettebatı gemiye koymadılar. Nihayet buradan gönderilen Ethem ve ibrahim kaptanların idaresindeki mürettebatla hare ket ederek İskenderiyeye geldik. Oradan da Atinaya geçtik ve beş ay Akdeniz limanlarmda dolaştıktan sonra dar orada alıkoymuştur. Tarlanın şu İzmirp geçebildik.» rasında, burasında uğraşan kadınlı erkekli bir kaç kişi de, hep böyle kısmen gördüklerini söylüyorlar ve ö lümle biten boğuşmanın teferruatmı belirtemiyorlar. Ve bilhassa, hanşjisinin elinde ne bulunduğu veya ikisinin de ellerinde yara açıcı bıçak veya orak bulunup bulunmadığı, bu ifadelerle bir türlü öğrenilemiyor. Öldürülenin so) kulağı kıkırdağında bir yara izi varBelediye reis muavinlerinden Lutfi dır ve bu kulaktan toprağm emdiği Aksoyla Belediye müfettişleri dün de hayli miktarda kan akıyordu. Ağzın içkili, içkisiz kazino ve bahçeleri teftiş dan ve burun deliklerinden de kan etmişlerdir. fışkırmıştı. Cesedin bulunduğu yerin Lutfi Aksoy beraberindeki zevatla az uzağında toprakta kan lekeleri gö Boğaziçinde bir çok birahane, lokanta rülmesi, Hüseyin Taşçıoğlunun, ya ve kazinoları anî olarak gezerek fiat ralanıp da yere düşen Hacıyı kaldırıp listelerini tetkik etmiş, muhalif hereketaz öteye götürdüğü veya toprağa dü te bulunanlar hakkında muamele yapşen ağır yarahnın yerde bir kaç metre mıştır. Teftişler muhtelif kazalarda gesürüne sürüne yer değiştirdiği ihti cevansına kadar devam etmiştir. mallerini düşündürmektedir. Diğer taKontrol neticesinde ceza yazılan müraftan, tarlada, kabaklar arRsında o esseselerin sayısı bu gün belli olacaktır. rak ve bıçak ele geçmiştir. Lâkin, bunlarm uzerinde de kan lekesi yoktur. tan nihayete kadar şahid olan telsizci Osman Konukvanın anlattığına göre hâdise şu suretle cereyan etmiştir: « Bundan yedi ay evvel Rumanyanm Sünne limanından 3500 Po'onya ve Çek muhaciri aldık. Çanakkaleden çıktıktan sonra, Bozcaada önlerinde bir İngiliz muhribinin «dur» işareti üzerine tevakkuf ettik. Muhribden gelen'er kâğıdlarımızı tetkik ettiler, kendilerine 3500 Yalnıdile macera! A CUMHURİYET 15 Temmuz 1940 Siyasî icmal Şarkta salâh Sakat at yüzünden bir cinayet oldıı Topkapı dışarısmda bir kabak tar lasında dün bir cinayet işlenmiştir. vıupanm garbında büyük harbin bir kaç güne kadar başlayacağını İsviçre gazeteleri habcr veriyorlar. Akdenizin garbında ua İngiliz ve İtalyan donanmaları kat'i surette çarpışmağa hazırlanıyorlar. İngil(ere cenubda barbi denizde ve simalde karada, yani Eüyük Britanya adasının kıvıiarında ve içeriJerinde kabul edecek göıünüyor. Garbda ufuk karardıkça kararmakta iken şarkta gün geçtikçe ortalık açılmaktadır. Transilvanya meselesinin haili Almanya ve İtalyanın tavsiyeleri üzerine İngiltere ile yapacakları harbin sonunda bütün Avrupada yeni nizamın kıırulması zamanına tehir ediüniş olduğundan Rumanya ile Macaristanın arasındaki gerginlik bcrtaraf olmuştıır. Rumanya umumî seferbeı liğine nihayet vermiş ve şimdiden ihtiyat sınıflarını teriıis etmiştir. Macaristau dahi seferber yaptığı hrkaları terhis etmcktcdir. Tam hasad zamanına tesadüi eden bu terhis kararı her iki memleketi iktısadî zorluktan kurtarmışür. Aynı zamanda Almanyanın yiyeceğini temine yardını edeceklerdir. Almanya Rumanyanın bütün petrol islihsalâtını da satın alarak şimdiden kendisine hasretmiştir. Fransa hükunjetinin emri üzerine mütareke ahkâmı mucibince Suriyedeki Fransız ihtiyat sınıfları da terhis edilmiş olduğundan Fransız mandası altmdaki bu memlekette gayritabiî bir vaziyet kalmamıştır. Alârıtı işareti tecrübesi Doğru değil mi! Topkapı haricinde bir çiftlik yanaşj ması arkadaşmı öldürdü Cinayetin sebebi Bakırköye tâbi Mahmudiye nahiyesinde, Vidos çajırile Haznedar çiftliği arasmda ve Güngören köyünün ya nındaki kabak tarlası, mütekaid zabıta memuru Ziyaya aiddir. Burasını bağ, bostan sahibi Elmas. kira ile tutmaktadır. Maltepede Halidin mandırasmdî çalışan yanaşmalar da, atla bu tarlaya gelip gitmekte, oradan mahsui alıp taşımaktadırlar. Kazino tarifeleri . Sebastiyani'nin müjdesi Ahmed Efendi, 3 üncü Selimin İngilizler aleyhindeki fikrini tadil etmek için saraya gitti. Buna, münasib bir zaman ve fırsat beklemekte iken sefir Sebastiyani büyük bir neş'e ve meserretle saraya geldi. Derhal padişahın huzuruna kabul edilmesini rica etti. Ve huzura girer girmez de büyük bir beşaret tavru alarak: Yeni yapılan düdüklerle ikinci bir tecrübe yapılacak Vilâyet Seferberlik müdiriyeti ya kında yalnız düdüklerin öttürülmesi suretile ikinci bir alârm tecrübesi yaptıracaktır. Bu tecrübede sipariş edilmiş olan yeni düdükler de kullanıla caktır. Yapılan tetkikatta bundaıı evvelki tecrübede düdüklerin yanlış takıldığı anlaşılmıştı. Düdüklerin yıldız ve müselles şekillerinde takıimaları lâzım gelirken buna riayet edilmemesi yüzünden iyi ötmedikleri meydana çıktığından buniarın yerlerinin değiş tirilmesine teşebbüs edilmiştir. Belediye reis muavini Lutfi Aksoy, Boğaziçini dün bizzat teftiş etti Sağlam at, sakat at nizaı Şevketmeab!.. Sİ2e, mühim bir müjde getiriyorum. Haşmetmeab imparatorum, Lehistan işini kâmilen halletmiş, Pe tersburg istikametinde harekete geçmiştir Ordularımız, Rus ordularımn bütün ricat hatlarını kesmiştir. Umumî karargâhta bulunan (Çar), iki üç gün zarfında e1KT1SAD sir edilecektir. Çok ümid ederim ki, bunun müjdesini de, zatı şahanelerine ben Finlandiya ile muvasala yolu arzedeceğim. temin edildi Dedi. Finlandiya başkonsoloslueundan alSebastiyani, Topkapı sarayının dekorları içindeki mühim rolünü, en büyük dığımız bir mektubda, son Sovyet muvaffakiyetle oynuyordu. Onun şu an Finlandiya muahedesi mucibince, Findaki vaziyeti, saf kalblı Osmanlı impa landiyanm Rusya topraklan vasıtasile ratoruna en küçük bir şüphe bile ver ithalât ve ihracat yapabileceği bildirilmiyordu. Bu adam, 3 üncü Selimi ta mektedir. mamen büyülemiş gibi, onun uzerinde SEHtR ISLERI tesir yapıyor... Keskin jestleri, kısa ve müessir cümlelerden mürekkeb sözleriVesaiti nakliye plâkaları le onu çarçabuk iknaa muvaffak oluyorHertürlü nakil vasıtalarınm kulla du. nacakları plâkanın renk ve şeklini irae Saf hükümdar, Sebastiyani'nin bu ya eder talimatname Resmî Gazetede intilomna da inanmıştı. Derhal Napoleon'u j şar ettiği cihetle bütün şehirlerimizdeDiyor lardı. tebrike, ve kendisine bu müjdeyi getir j ki vesaiti nakliye plâkalarımn bunr» Amiral Dük Vort, dişlerini ve yum diği için Sebastiyani'ye teşekküre başla uydurulması lüzumu alâkadarlarn bilruklarını sıkarak bunlara cevab verdi: mıştı. dirilmiştir. Fakat, buraya niçin geldik?.. Ve, Şimdi sıra, asıl (maksada) gelmişti. MÜTEFERRtK hiçbir iş görmeden nasıl döneceğiz?.. Sebastiyani, mağrur bir eda ile bütün Dedi. bunları dinledikten sonra: Amiral Lâvis de, Başamiralin fikrine Şevketmeab!.. Görüyorsunuz ki, Ticaret Vekili Ankaraya gitti iştirak etti: İki gündenberi şehrimizde bulunan büyük zafer günü, artık çok yaklaşmış Eğer buradan sessiz sadasız çıkıp tır. İngiliz donanmasının telâşı ve tazyi Ticaret Vekili Nazmi Topçoğlu dün akgidersek, dün Türklerin bize tebliğ et kı da, bize bu hakikati anlatmaktadır. şam trenile Ankaraya hareket etmiştir. tikleri kararı, bir (emir) gibi kabul et İlıtimal ki İngilizler, Çar'ı kurtarmak için miş olacağız. bazı yeni tekliflere girişeceklerdir. Bu Nüfus sayımına hazırlık Artık muhavere, umumileşmişti. teklifler, derhal reddedilmelidir. Çünkü, Bu sene yapılacak umumî nüfus ça Mutlaka bir hareket göstermeliyiz?. şundan emin olmahdır ki, büyük düş Nasıl?. Havaya baksamza... Yaprak manınızdan intikam almak için, cenabı yımında vilâyet ve kazalarm nüfus kokımı'damıyor. hsk bir defa daha size bu büyük fırsatı safetini kat'î surette tespit etmek için 1935 senesindenberi vilâyet merkezle Rüzgâr bekleriz. vermiyecektir. rile kazalann mesahai sathiyclerinde Evet, amma.. O zamana kadar ÇaDedi. nakkale boğazı tamamile kapamrsa, na3 üncü Selim de buna o kadar kanaat husule gelen değişikliğin şimdiden tessıl geçeceğiz?.. getirmişti ki, kalben hissettiği meserreti, pit edilmesi lüzumu alâkadarlaıa tebliğ edilmiştir. Mahmud Efendinin yalısında muhitinde bulunan saray erkânına anlattıktan "sonra: miihim bir müzakere Oof.. Oof!.. Acaba, Allahın inayetine güveneingiliz donanmasında bu harb meclisi Necib Memduh sanki yaşayış kuwerek, donanmamızla şu İngiliz donanması devam ederken, (İngiliz Mahmud Efentini, teneffüs kudreüni biıden mevcuüzerine bir savlet etsek nasıl olur?.. di) nin Kadıköyündeki yalısında da mü j diyetinden söküp atacakmış gibi bezDiye, bazılarile müzakerelere girişmişhim bir müzakere cereyan eyleyordu. ginlikle omuzlarmı silkti. ti. Bu müzakereye, o tarihteki (İngiliz Ortalık çok karışmıştı, dünya yükleri, Sır kâtibi Ahmed Efendi, bu vaziyet dostları) nm en mümtaz şahsiyetleri iştaşınmaz bir ağırlık peyda etmişti. Bukarşısında padişahın fikrini değiştirmetirak etmişti ki bunlar da; sadaret ketnu düşünürken deriyi, eti, kemiği. madğe en küçük bir imkân görememiş.. An dî vücudü kasdetmiyordu. Onların şihüdası Hotinli İbrahim Besim Efendi, cak o müzakereler esnasında, söze ka kâyetçiliği pek o kadar fazla değildi. o sırada Bahriye Nezaretine tayin edirışarak: Nasıl olsa, insan bir iki lokma ekmek. len diğer İbrahim Efendi, (Köse Zinhar, böyle bir muharebe caiz yemek bulup karnını doyuruyor. bir ot Kâhya) lâkabile meşhur Çelebi Mustafa Efendi, devlet erkânından Refik değildir. Şayet donanmayı hümayuna bir minder uzerinde kıvrıhp üç dört saat Efendi, padişah 3 üncü Selimin (Sır kâ hasar ârız olursa, Çar'ın donanması, Ka baygınhkla aygınlık arasında bir uyku kestirebiliyordu. Fakat kafadaki, be tibi İsmi Ahmed Efendi) ve İngiliz Mah radeniz sahillerini kırar geçirir. Diye, padişahın harbcuyane fikrinin yindeki rahatsızhk günden güne tedavi mud Efendiden mürekkebdi. edilemez. şifası bulunamaz müzmin bir önüne geçebilmişti. Bu zat!ar, İngiliz dostluğunun iadesihastahk halini ahyordu. Ooof!. İman ni temin için tedbirler düşünüyorlar: İngiliz donanmasının ric'ati tahtasını dışarı fırlatacakmış gibi göğüs Gerçi İngiliz milleti, bizlerin kara Martın 1 inci günü sabahı, oldukça kafesini tazyik eden iç sıkmtısma bir gözlerimize âşık değillerdir. Ancak, bi şiddetli bir şimal rüzgârı esiyordu. İn çare yok muydu? zim ile azim ticaret menfaatleri olduğu giliz donanması, birdenbire demir kalBu sabah. üstüne büsbütün heyheyler için, bize halisane dostluk göstermekte dırdı. Yelkenlerini açtı. İstanbul üzerine gelmiş. hafakanlar gırtlağmı tıkamıştı. lerdir. Kendi menfaatleri dolayısile, hiz doğru yürümeğe başladı. Aylardanberi ruhunu sıkıştıran bedbinlik lere asla husumet yüzü göslermediler. Bu hareket, bir anda bütün İstanbul cenderesi bu gün onu bütün bütün yasHususan Girid fethinde, ve Mısır vakhalkmı harekete getirmeğe kâfi geldi. sıltmış. inceltmiş: en küçük bir deprenasında red ve inkâr olunmıyacak hizBütün müdafaa kuvveti, silâh başına geç meye bile imkân vermiyecek bir vazimetlerde bulunarak cümlemizi memnun ti. Donanmanın saffı harb nizamı ile İs vete sokmuştu. Artık dayanamıyacaktı.. ettiler... Ingilizlerden en ziyade memtanbula yaklaşması hiç şüphesiz ki har Bu yakıcı güneş, bu tozlu kasaba, bu nun olan, (zatı şahane) efendimiz idi. sessiz geceler, bu tek ahenkü muhit, obin başlamasına işaretti. Fakat sonra bu Sebastiyani araya girdi. Her kes heyecana kapıldı. Vaziyete nu öldürecekti. Ne yapıp yaparak, vaziyeti bu hale geGüneş doğarken yatağmdan fırlamış. nazaran, bir az sonra bombardıman baştirdi... Bu vaziyet, sür'atle ıslah edilmekendisini dışarıya güç atmıştı. Tarlalara Udir. Zira, Napoleon. Rusları mağlub layacaktı. Sahilde, minarelerde ve büve kırlara doğru açıldığı zaman ceketini eder de bizim hududlarımiza kadar iner tün yüksek yerlerde İngiliz filosunun lıarekâtını dürbünlerle takib edenler, ge sıyırdı, gömleğinin yakasını iki tarafa se, bizim için büyük bir felâket başgösçekti. Geniş nefeslerle taze havayı citerecektir. Halbuki İngilizlerle kadi.nî milerin güvertelerinde büyük bir faali ğprVrine üstüste ddduruD boşalttı. Simyetin hüküm sürdüğünü görüyorlardı dostluğumuzu iade edersek, böyle bir dilik. kısa bir müddet için boğulmaktan hal zuhurunda onlardan külli fayda gör Başamiral gemisinden. mütemadiyen işa knrtulmuştu. ret bayrakları kaldınlıp indiriliyor, gemek muhtemeldir... Fakat bu dostluk, Muayyen ve mahdud bir zaman için nasıl iade edilmeli. Ve, beş on gün zar milerden gemılere magafonlarla sık sık her ıztıraba ve her acıya katlanabilirdi. emirler veriliyordu. fında cereyan eden şu ahvalin üzerine Fakat bu felâketin uzayıp gitmemesi Bütün gözler gemilerin uzerinde ten?«ıl bir butlan hattı çekmeli?. lâzımdı. Yoksa ona bir an evvel nibayet merküz ediyor. Anbean, gemilerin borvermek çekmekten yüz kere, bin kere Diyorlardı. dalarından top dumanlarının yükselme hayırhydı. B»şta, sadaret kaymakamı Köse Musa si bekleniyordu. Necib Memduh, yakındaki dağın etePa»a, Şeyhülislâm Ataullah Efendi ol(Arkau var) ğine yaklaçırken dönüp kasabaya son bir Yanaşmalardan 37 tevellüdlü Arab kirli Hacı ile Arabkirin Sucebeyin köyünden Sadık oğlu 36 tevellüdlü Hü seyin Taşçıoğlunun araları bir müddettir pek öyle iyi değildir. Biribirlerile geçinemiyorlar. Geçimsizliğin sebebi de, mahsui taşımak işine giderier ken, atları paylaşamamalarıdır. Çünkü atlardan biri sağlam, diğeri bir {îözünden sakattır. Her ikisi de sağlam atı benimsemekte ve hangisine sakat at verilirse, o, bu yüzden diğerile kavgaya tutuşmaktadır. Son safhada da. sakat olan at, Hüseyin Taşçıoğ'.una ve rilen attır. Mandıraya yeni geiirilen sağlam bir at da, ümidi hilâfına, kendisine verilmeyip üçüncü yanaşma AÜ oğlu 38 tevellüdlü Hasana verilince, Hüseyin Taşçıoğlu, gene sakat atla başbaşa kalıyor ve bu, evvelki sağlam atı elinden bırakmıyan Hacıya karşı olan iğbirarmı artırıyor. Arada bu VÜTden çıkan kavgaları, kâhyaları Tahir önleyerek, her ikisini de yatıştırıyor. Oldürene gelince, onun da kollar;». da ve omuzlarında çizikler mevcuddur. Katilin ifadesi Hüseyin Taşçıoğlu, olan biteni şöyle anlatıyor: « At meselesinden bu sabah da gene ağız dalaşı ettik. Ben öğleden sonra tarlaya gelip de bindiğim attan inerek hendek boyunca yürürken, oraya benden önce gelen Hacı, .davranma!» diye seslendi. Baktım, elinde orak, üstüme yürüyor. Kendimi korudum, alt üst olduk. Bir aralık onun elindeki orağı başıma indirmek üzere olduğunu sandım, bileğini rutarak geriye ittim. İşte bu ara orağm keskin tarafı kulağma çarptı galiba. Düçtü, korktum, ha şuradan uzaklaşayım, dedim<:e de yakalandım!» Bir kavga nöbeti daha ve cinayet Fakat, dün sabah, mandırada iki yanaşmanın bir nöbet daha yap'ıkları at kavgası, geçimsizliği şiddetlendiriyor. hiddeti alevlendiriyor. Ve har ikisi de, evvelki defalarda olduğundan daha kızgm bir halde biribirlerinden ayrı lıyorlar. Öğleden sonra da kabak tarlasındaki karşılaşma, iki delikanlıdan birinin kanlar içerisende yere serilmesile sonunu buluyor. İki yaııaşmanın biribirleri üzerine atılmaları, altalta üstüste boğuşmaları ve Hacının yeıde kalması.. Bunu müteakıb da ayağa kalkan Hüseyin Taşçıoğlunun, koşa koşa oradan uzaklaşması.. Tarlada olan bitenin en yakın şahidi, mandıradaki üçüncü yanaşma Hasandır. Hasan, «birdenbire kapıştılar. sonunda Hacı yere düştü. Hüseyin Taşçıoğlu da yerinden fırladı, ta uzak'ara doğru gitti. Ben daha fazlasını seçe medim» diyor. Adlî tahkikat Cinaî safha ve ölümün fennî ve tıbbî «ebebi, henüz kat'iyetle anlaşılmamıştır. Her hangi bir katı cisimle vurma ile de, sıcak havada hiddet amndaki boğuşmada ksnın beyne hücumla da, elle boyuna tazyik yapılarak boğma ile de bu yolda bir ölüm olabileceği tahmin ve istidlâl cümlesindendir Tabkikat yürüyor. Meseleye nöbetci Müddeiumumî Fethi Sezai Türkmen el koymuş. derhal tarlava giclerek tah^ikatı esa^lı olarak yerinrle vaDmıstır. Nöbetci Adlive hekİTpi Salih Hasim Sönmez de. tarlava gelerpk cesedi etraflı surette muavene edip. Morga kfl1clırı!ma=;ına. otopsi vapılmacma lü?um eöstermiştir. Cesed Morga kaldırılm'stır. Şu kadar var ki şarktaki vaziyetle alâkadar başka bir büyük devlet daha vardır: Sovyet Rusya... Çarlık Rusyası bir asır evvel garbda tabiî hududunu bulduğu kanaatine geldiğinden ve daha doğvusu iki büyük Cermen imperatorluğu ile karşılnşmış olduğundan genişleArzu edenlere makinistlik, şoförlük mek siyasetini ve faaliyetini şarka ve hatta Japon ve Çin deıüzine kadar büöğretmek üzere Halkevlerinde açılmatün Uzak Şarka tevcih etmişti. ğa başlanan kurslar çok rağbet gör Hatta Avrupa dcvletlerile yaptığı bümektedir. Kaydedilenler arasmda bir tün harbler hep şark memlekeflcri üzeçok da kadın bulunmaktadır. Şehrimiz rindeki emel ve gayretlerinden ileri gelde, ilk defa açılan Beyoğlu Halkevinde mişti. Avrupanın yeni buhranında Sovki kurs büyük bir alâka ile karşılan yet hiikumeti eski Çarlık Rusysınm mış, yazılanlann miktan büyük bir halklan Rus unsurundan olan eski yeryekuna baliğ olmuştur. Bu kurs, bu lerini ve askeri emniyeti için elzem görgün Halkevinin, Beyoğlu tstiklâl cad düğü yerleri birer birer almıştır. En desi Nurziya sokağmdaki binasında son aldığı yerler şimali Bukovina ile tedrisata başlayacaktır. Kurslar yavaş Besarabyadır. yavaş bütün Halkevlerinde açılacak Fakat hunlar ile Sovyet Rusyanın bütır. tün dilekleri tatmin edilmiş olup olma Makine kursları Almanya ile İtalyanın Yakın Şarktaki huzur ve sükunun ne şimdi, ne de İngiliz harbinden sonra haleldar olmasına asla taraftar bulunmadıklan salâlıiyettar neşir vasıtalarile ilân edilmiş olması salâhı bir kat daha artırmıştır. Şarkta sulh ve sükunun her zaman tehlikede kalması, İngiltere adalarına hiicunı imkânsız göriindüğünden düşmanın her zaman şarktaki can alacak yerleri ve imparatorluğu üzerine bücum etmeğe hazırlanmalanndan ve kendisinin de bu yerleri korumak için bütün siyasî ve askerî gayretini sarfeylemesinden ileri gelmişti. Şimdi ise hücum İngilterenin ta kendisine tevcih edilmiş bulunduğundan şarktan İngiliz imparatorluğuna hiicuma lüzum kalmamıştır. Binaenaleyh şark meselesinin dünya politikasuıdaki mahıyct ve ehemmiyeü biisbütün değişmi? bıilunuyor. Beyoğlu Halkevinin önayak olduğu kurslar büyük rağbet gördü VİLÂYETTE Havacılığı teşvik için Millî havacıhk hakkında Dahiliye Vekâletinden Vilâyete şu tebliğ gel miştir: Türk Hava kurumu kurultayının umumî heyeti tarafından kabul ve tasvib olunan dilekler arasmda nıillî havacılığm geniş ölçüde ve büyük bir hızla inkişaf edebilmesi ve dünya hâdiseleri karşısında Türk Hava kuru munun mesaisine memleket hacmmde bir genişlik verilebilmesi için idare âmirlerinin daha yakından alâkadar olarak her vatandaşm kuruma aza yazılmasmı telkin ve tenvire kudreti olan her ferdin bu işlere daha esaslı mrette müzaheret etme=ine gavret sarfeylemeleri hususatı tebarüz ettırilmiştir. dığı henüz malum değildir. Büyük Avrupa harbi devam ederek alacaği şckil ve varacağı neticeler Sovyet siyasetinin tavazzuhıına yardım edecekür. Muharrem Feyzi TOGAY CÜMHÜRIYET flöooe m\\ Katil tutuluyor Tarlayı kira ile tutan Elmasın ara bacısı Zeki, Hüseyin Taşçıoğlunım tarladan kaçışını gören, peşine düşen ve onu ileride rutandır. Tutar tutmaz da arabasındaki iple elini, kolunu sım^ıkı jağlayarak, jandarmalar gelinceve ka K'*<1, Müt'^eiumumi'iee verı'iîvor Bakırköv jandarma knmandanlı&'na eötüriilen Hüseyin T""*ms1u. bu gün İstanbul Cnınhurivet MıiddeiıımıımiliŞine voHan^caktır. H^VVında tevV* kpresi kes'lmek üzere va sulh sorguya cek'' orl pk. va da ruva çnr^ıt Vi*Vîml'5:no o Nüshası 5 kunıstur. f Türkiye l için Senelik 1400 Kr. Altı aylık 750 • Üç aylık 400 » Bir aylık 150 » Haric tçin 2700 Kr. 1450 . 800 > Yoktur. Dikkat Gazetemize gönderilen evrak ve vazüat neşredilsin. edilmesin iade edilmez v« nyaından mes'uliyel kabul olunmaz. KLçUk hikâye Iç sıkıntısı kat bir türlü muvaffak olamıyor, muvazeneyi bulamıyor, kendi hafif, lâkin hacmi büyük yük, taşm üstünden geriye doğru yuvarlanıp kaçıyordu. Necib Memduh hemen koştu. Seksenlik köylüye yaklaştı: Babacığım, olunlar epey ağır görünüyor, bilmem sen onları taşıyabilecek misin? Korkma tasırım evlâd.. Biz, genclikte ne ağır yükler kaldırdık amma. şimdi kör olasaı ihtiyarlık geldi çartı yoksa.. Taşıyamam desem de ne olacak.. Bunu düşe kalka köye kadar götürmezsem akşama çorba pişmez. Yalnız bir tarafmdan rut da arkama koyuver. O kadar himmetin kâfi benim için. Köyün nerede babacığım. Çok uzak mı? Yok canım.. Uzak olur mu? Dehaeık şurda.. İhtiyar, son cümleyi söylerken başmı kaldırmış, sol kaşını oynatmış, nazarlarını ufkun bir parçasma kadar uzatmış, sağ elini saçlarınm hizasına kaldırarak bükülü işaret parmağile top ağaciarın arkasmdaki kerpiç evler yığınını gös termişti. Necib Memduh, kuru dallan, ince çalı çırpıyı bir kemer gibi kuşatan sıra sıra düğümlü ipin bir aralığmdan parmaklarını sokarak yığmı kaldırıp omzuna vurarak: Haydi. baba, dedi, sen bana yolu göster bakalım! ihtiyar, e\r\'elâ odunlara sarılıp çekerek muhatabını böyle bir zahmete girmekten, fedakârlığa katlanmaktan ceb firarî nazar fırlattı. Bir kısmının duvarları beyaz badanah, bir kısmının sıvası sade siyah çamurdan küçük ve çarpık evler, sakinlerile beraber henüz uykudan yeni uyanıyorlardı. Yavaş yavaş hafiflemiş seher rüzgân bahçelerdeki bodur ağacların yapraklarım güç kımıldatabiliyordu. Adımlarını sıklaştırdı. Artık ormana girmek üzere idi. Orada göke erişmek istiyorlarm' gibi uzanan ağaclarm arasında, her cinsten irili ufakh yeşil dallarin pölgesinde dünyadan, insanlardan uzak bir gün geçirmek istiyordu. Elleri cebinde, ceketi omzunda, şapkası ensesinin gerisine düşmüş, göğsü açık nereye gittiğini düşünmeden, düşünmeğe tenezzül etmeden rasgele ilerliyordu. Vahşi bir hayvana, insafsız bir çapulcvıya tesadüf etmesi ihtimali var mıydı? Böyle bir tehlike akhndan geçmiyordu. Başıboş, gözleri dalgm yürüyor, daima yürüyordu. Güneş yükselmiş. ışıkları dalların arasmdan süzülerek toprağı ısıtmaya başlamışü. Ağac diplerinden. rfıtubetli köşelerden hafif ve dağınık dumanlar havalanıyordu. Hey, delikanh, gel bana biraz yardım et! Necib Memduh rüyası yarım kalan bir uykudan uyanır gibi sıçradı. Bembeyaz perişan saçlı, meşinleşmiş buruşuk yüzlü bir ihtiyar, büyük. biçimsiz beyaz bir taşm üzerine yığdığı çalı çırpı ve küçük. büyük dal parçalarmı sırtına yüklenmeğe çalışıyor, bükülüp uzanamıyan damarları çıkık ellerile onları beline doğru sekmeğe uğraşıyor, fa kadmdır, bir erkek kadar belH daha fazla çalışır. Amma, görme tabanlan, şahrem şahrem yarık.. Avuçları nasır içinde.. Hâlim olsa, onu tabiî bu eziyetlere sokmam. Amma, çok şükür, ne o, ne de ben halimizden şikâyetçi değiliz.. Diyorlar ki, bu gün bütün dünya sıkmtı içinde.. Bazı taraflarda kan gövren menetmek istedi: Aeyi götürüyor.. Elbet biz de bu kada Yok evlâd, dedi, sen bir efendisin. rına katlanacağız. Sabredelim, bakahm, hem de vallahi gözüm ısırıyor, eğer ya elbet de sonu selâmettir. Teşekkür edenılmıyorsam, nahiyenin kâtibisin. Nasıl rim evlâdım, işte geldik, Cenabı Hak, oiur da odun taşırsın. ne muradm varsa versin, sen bana yarFakat bu yardımın gencin içinden gel dım ettin, Rabbim de seni memnun etdigine inanmca ısrardan vazgeçti. To sin!.. pallaya topallaya Necib Memduhun yaNecib Memduh, ihtiyardan ayrılmca, nında yürümeğe başladı. üstünü silkti. Bir lâhza olduğu yerde Ah, diyordu, oğlum burada iken durdu. Nahiyeye giden yola sapmadan fazla yorulmuyordum doğrusu. Allah köye ve tarlaya bir daha baktı. Kadın, razı olsun. her işi yapıvordu. Fakat taiim için onu askere aldılar Şimdi gelin sapanı sağa sola kaçırmadan düz götürele ben kaldım. Eğer bu kadar yaşlı ol bilmek için bütün gayretini sarfediyormasaydım, emin ol, kat'iyyen şikâyet du. Ihtiyar, eski bir baltayı kapmış, daletmezdim. Hoş ihtiyaılığıma rağmen ge ları ocağa sığabilecek büyüklükte kesne bir çok şeyin hakkından geliyorum meğe çalışıyordu. Delikanh, bu dünyaya.. Amma, en ağır hizmet kızcağızm da herkesin kendisi için takdir edilmiş üstüne yükleniyor Bak, bak. deha. kar meşakkatlere, ıztırablara göğüs germe» şıda cift sürüyor Öküzler buradan ne de sinin tabiatin bir kanunu olduğunu tekrar ve yeniden anhyordu. güzel görünüyor ya!. Nahiye merkezinden içeriye girdiği Necib Memduhun gözleri, şüphesiz ihtiyarınkinden daha ivi seçiyordu. Kır vakit, ona tozlu kasaba, bir cennet parmızı şalvarlı bir kadın sapanın üzerine çası, kireç ve kara toprak sıvalı evler şık ve zarif birer villâ gibi göründüler. eğilmiş. sert ve inadcı toprağı delip kalBasık tavanlı müdürlük binasmdaki odırmaya çalışıyordu. Bir an durdu. Doğdasına doğru vürürken kapısı acık duruldu. Başörtüsünün uclarile, alnmdaki ran karşıki odadan müdür. bağırdı: ve yanaklarındaki ter tanelerini sildi Necib nereden geliyorsun? sonra gene sapanın üzerine eğildi, işine Eşiğe kadar yaklaştı. Dalgın gözler, devam etti. fakat memnun bir yüzle cevab verdi: Saf kadın, karışık dünyanın siyasî da Hiç şöyle ormanın kenarma kadar lavereleri, askerî hareketleri ve teca vüzlerile zerre kadar alâkadar değildi bir gezinti yaptım!. Hemen masasının başına geçip çalışBüvük bir iman ve itimadla gelecek kışa aid nafakasmı teminle meşguldü. ihti maya kovuldu RuVııında sabahki iç sıyar, deükanhnın bir dakika durup din kmtısmdan ve melânkoliden eser kalmamıştı. lenmek istemesinden istifade ederek: Allah için, dedi, gelinim çok iyi Ahmed HİDAYET