CUMHURİYET 21 Hazİran 1940 Rumen sefiri dün Ankaradan geldi Tarikî tefrika: Rusya M. Stoyka, memleketiYazan.ZlYA ŞAKIR mizden sevgi ve hayranlık hislerile ayrıldığını Avusturya ittifakı söylüyor Rumanya Propaganda Nezaretinde yüksek bir memuriyete tayin edilen Rumanyamn Ankara elçisi M. Stoyka dün sabah Ankaradan gelmiştir. Bir iki gune kadar Rumanyaya gidecektir. M. Stoyka, gazetecilere sunlan soyle miştır: « Büyük müttefik ve dosrumuî Türkiyede memleketimin mümessili olarak bulunduğum bir buçuk sene içinde Türk milietini çok yakından tanı dığom ve yüksek meziyetlerini takdir etmek imkânlarmı bulduğum icin bahtiyarım. Türk nülletine, onun büyük ve muhterem Şefl Ismet İnönüne ve de vamlı sulh siyasetine unutulmaz sevgi ve hayranhk hislerile ve dostluk intıbalarile buradan ayrılıyorum. Aramızdaki ittifakın ve birliğin istikbalde daha fazla kuvvetleneceğine ve Balkan sulhunu muhafaza yolundaki sarsümaz tesirini daima göstereceğine şüphe yoktur. İttifakımız sulhun emrindedir. İki milletin beraberliğini böylece tebarÜ7 ettiımekle zevk duyuyorum. Balkan larda sulhun devam edeceği kanaatindeyim » Rumanyamn yeni Ankara eljisi M. Radu Kruçesko yarın şehrimize gelecektir. Ticaret Vekilinin riyasetinde dün mühim bir içtima yapıldı Nazmi Topçoğlu, Valinin de bulunduğu bu toplantıda alman kararlar hakkmda beyanatta bulundu Şehrimizde bulunan Ticaret Vekili Nazmi Topçoğlu dün tetkikat ve te maslarına devam etmiştir. Dun aksam saat 18 de Vekilin nezdinde çok mıihim bir toplanü yapılmıştır. Vekil dün sabah saat 9,30 da Ticaret Vekâleti Başkontrolörlük dairesine gelmiş ve burada saat 13 e kadar meşgul olmuştur. Bu esnada ihracat ta cirlerını kabul ederek kendilerile Avrupanın yeni vaziyetine göre haricî ticaretimizin tanzimi üzerinde görüşen Ticaret Veküini, saat 12 de VaÜ ve Belediye Reisi Lutfi Kırdar ziyaret et miş ve bir saat kadar Vekilin nezdinde kalarak gdrüşmüştür. Bu görüşmenin bilhassa yeni ekmek çeşnisi ve buğday meselesile fiat kontrolu faaliyetine dair olduğu anlaşıl maktadır. Ticaret VekiU, Petrol Limited mü dürü Sedadı kabulle bir müddet gö rüşmüş ve Rumanyadan gelen yeni petrol ve benzinlerın nümunelerini tetkik etmistir. Nazmi Topçoğlu saat 18 de Vaü ve Siyasî icmal Sulh şartları ve Fransız müstemlekeleri ransa hükumeti mukaddemaü sulhiyeyi yani akdolunacak sulhun başlıca esaslarını ihtiva edecek olan mütarekeyi müzakere için murahhas olarak Suriyede kumandan bulunan General Huntziger ve eski Varsova sefîri Noel'i tayin etmistir ve bunlar Almanlarla ilk teması yapmıslardır. Führer'le Duçe'nin kararlaştırdıklan şartlar ilân edilmemektedir. Yalnız Alman ve İtalyan gazetelerinin neşriyatl şartlann umumî hatlarına işaret etmektedir. Almanya ile İtalya herşeyden evvel İngiltereye karşı harbe devam etmeğe ve bu harbden kat'î netice almağa ehemmiyet veı diklerinden Fransayı bir taraftan askerî, bahrî ve iknsadi silâh ye kndretten tecrid ederek sahillerini İngiltereye karşı yapılacak hücumlarda üssülhareke olarak kullanmak isteyorlar. Araziye aid sartlara gelince hnlklan halis Fransız olan Avnrupadaki topraklannı kendisine bırakmak isteyorlar. Müstemlekelerini de kısmen Fransamn kendi elinde bırakacaklardır. Versay muahedesi on milyon Almam ecnebi idarest altında bırakmıs ve İtalyaya müstemleke vermemişti. Fransaya bu yolda muamele yapılmıyacağı temin olunuyor. Maahaza bu esasa göre de Fransa üç buçuk milyon halkı Alman olan Alsas Loren'i, halkinın çoğu Cermen neslinden Flaman olan Fransız Flandr'uu ve merkezi Lil şehri olan Fransamn şimali sark! vilâyetlerini ve Cenevre gölii ile Akdeniz arasındaki balklan İtalyan olup daha yetmiş küsur sene evvel Fransaya ilhak edilen yukan ve asağı Savoie vi» lâyetlerile Nis'in bulunduğu Fransıs Rivyerasını ve halkı İtalyan unsurundan olup evvelce Ceneviz cumhuriyetinin mülkü bulunan Korsika adasmı kaybedecektir. Müstemlekelerine gelince bunlardan yalnız kendi himayesi altında bulunan Şimali Afrikadald Tunus Beyliğini İtalyaya ve Fas Sultanlığuu da İspanyaya terke mecbur edilse gerektir. Belki Cezairi muhafaza edecektir. Okyanusun ötesindeld müstemlekelerinden yalnız Hindi Çiniyi kaybeylemesi muhtemeldir. Yedi yüz bin kilomerre mnrabbaı arazisi ve otuz milyon nü * fusu bulunan bu müstemleke impara * torluğunu Japonyanın almak isteyeceği anlaşıhyor. Japon siyasî parüleri ve matbuatı Fransanın bu müstemleke vasıtasile Çan Kay Şek'e silâh ve mühimmat vermek suretile yardım ederek Japonyaya büyük zararlar ika eylediği bahanesile burasının Japonya tarafından zapt ve işgal cdilmesini daha şimdiden Tokyo hükumetinden taleb etmeğe başlamıslardır. Çindeki Fransız imtiyazlı mıntaka lann ilça edilmesi muhtemeldir. Vzak Şarktaki Fransız müstemleke imparatorluğunun Japonya tarafından zaptına Amerika muhalif görünmüyor. Amerika yalnız Felemenk Hindistanile sıkl alâkadardır. Elli milyondan fazla müslümanın yasadığı bu adalarda Holanda memurlarıııa karşı kıvamlarm basla mıs olması Uzak Şarkta yeni müşkülât doğuracaktır. Prusyabları telâşa düşürerek, bütün Alman prenslerinin emniyetlerini selbetmişti Reis efendi ile Kaptan Paja, İngiltere sefirini biiyük bir dikkatlc dinlediler: Pekâlâ.. Meseleyi devletçe müzakere edelim. Neticeyi size bildiririz. Diye, mukabele ederek, o günkü tnülâkata da hıtam verdiler. • *• Aradan, bir kaç gün geçti. İngiltere feefiri, o esnada henüz küşad resmi yapılnıış olan Kalyoncu Vi)1a«ım ziyarete gitti. Kaptan Paşa, misafirlerini karşıladı. Bir hayli izzet ve ikramda bulunduktan sonra, gene tavassut meli Qscrinde konuşmaya bajladı. Ingiliz sefiri, burada da tavsiyesini tekrar etti: Biz, İngilizler, lslâmların ikinci halifesi olan (Ömer) samanındanberi rr.üslumanlarla temasa geldik. O vakittenberi islâmlarla, asırlardanberi de siz, Türklerle dostane münasebatımızı muhafaza ettik. Bizce matlub olan, daima sizin menfaatinizi iltizam etmektir. Bur.a binaen şimdilik harbdejı icünab etmenizi ve Rusyanın tckliflerinl kabul eylemenizi tavsiye ediyoruz. dedl Bu esnada Rusya sefiri müt«madiyen Babıâliyi tazyik ediyor. (Kırım, Taman, Kuban memleketlerinin Rusya memalikine ilhak olunduğunun, d«vl«ti aliy* tarafmdan tasdik edilmMİ) için bir ••ned isteyordu. Bir müddet, Rusyanın bu tazyikuıa mukavemet edildi. Fakat nihayet, devlet riealinden mürekkeb bir mecliı toplanarak burada hararetli bir muzakerederı sonra, bu sened Rusyaya verlldl... Eöylece de, İngiltere hükumetinin arzusu yerine geldi. sancağı serifi çeker, giderim A.mma ve lâkin, Şevketlu Sultanımız harbden katt ictinab üzeredirler. Neticede bir bozgunluktan korkup, sulh ve sükunu haleldar etmek istemezler. Diye, padişahtan gikâyet ediyordu. Hakikaten, Birinci Sultaıı Hamid, harbden son derecede müctenibdi... Senelerdenberi harb etmekten bıkıp usanmıs.. açlıktan, bakımsızhktan, idaresizlikten, mütevali mağlubiyetlerden maddî ve manevî hiçbir kıymeti kaîmamış olan ordunun, girişilecek bir harbde zafer kazanacağından emin değildi istanbulda. halkın ve devlet ricalinin fikirleri de ikiye aynlmıştı Bir kısmı, padişah gibi dOşünüyor, harbden ictinab ediyordu. Fakat Kırım çibi zengin ve feyyar bir eyaletin elden çıkmasından müteessir olanlar da, tamamile harbe taraftar görünüyordu. Bu sırada, Büyük Fredrik vefat etmif, yerine' birader zadesı Fredrik Giyum geçmişti... Bu zat, selefinin siyasetini değiştirmedi. Ingilizlerle ittifakı yeniledi. Ve Türkleri Rusbrla harbe tesvik etmeğe karar verdi. Bu maksadını temin etmek için de, Istanbula bir elçi gönderdi. Bu elçi, hem kendisinin Prusya tahtına çıktığını Osmanlı nükumetine resmen bildirecek, hem de yadisaha ve devlet ricaline gcnderdiği kıymetll hediyeleri sahiblerine verecekü. Pruıya el^isl, Istanbula geldi. 1786 senasi cemmaziyelahir ayının 14üncü günü padİEahın huzuruna kabul edildi. Mutad olan merasimin icrasmdan sonra, elçi padisahla husus! bir mülâkatta bulunarak; tıpkı İngiliz sefiri gibi Türkleri Ruslarla harbe teşvik edecek mabiyett* müesılr aözler söyledi. [Arkası w ] Dunkü içtimada bulunanlar Belediye Reisi Lutfi Kırdar, İç Ticaret Umum Müdürü Cahid, Vali muavini Haluk Pepeyi, Mıntaka Ticaret müdürü Avni Sakman, Mıntaka Dctı sad müdürü Haluk Belsan, Belediye İkusad müdürü Saffet Sezen, Ticaret Odası Umumî Kâtibi Cevad Düzenli, Izmir Mıntaka Ticaret müdürü Meh med Ali, Ticaret Odası meclisinden Sabri Tütenin bulunduğu büyük bir toplanüya riyaset etmiştir. Vekil fiat komisyonunun fiat murakabesi hakkonda Vekâletin umumî esaslarına göre alınacak tedbirleri izah etmistir. İçtimadan sonra Ticaret Vekili bir muharririmize içtima üzerinde bazı malumat vermiştir. « Komisyon başlıca ticaret şubelerinin gerek normal zamanlarda ve gerek bu günkü sartlar içinde maliyete ne miktar kâr yüzdesi ilâvesinin mu hik oldugunu tetkik ederek her şubede ve icabında ayni şube içindeki muhtelif mallarda muayyen kâr yüzdeleri kabul edecektir. Bu yüzdeler toptan, yarı toptan ve perakende sahalarına şamil olacaktu*. Bir fiat tetkik edilirken komisyon o tacirin maliyetine bakacak ve bu yüzdeyı ilâve ederek o malın muhik fiatını bulacaktır. Bu fiat aşılnuşsa ihtikâr vuku bulmuş demektir. Bu yüzdeleri tüccarın bilmesi ve ona gore hareket etmesi icab ettiği cihetle, komisyon, bu hususta kabul edeceği esasları ve yüzdeleri zaman zaman halka ilân edecektir. İstanbul komisyonu şimdiden bu vadideki tetkiklerini ilerletmiştir. Diğer vüâyetler komîsyonlan da Ticaret Vekâletinin 15 haziranda gonderdiği bir tamim uzerine bu mevzuu tetkik etmektedirler. Dikkate değer bir nokta: Eğer piyasanın malum fiatına nispetle kendisine muhtelif ellerden geçtiği için bir malın çok pahalıya mal oldugunu iddia cden bulunursa, buna denecektir ki Millî Korunma kanununun 32 nci maddesi zincirleme ticareti menetmiştir. Piyasada darlık var, piyasa muhtemeldir diye yüksek fiatlarla elden ele mal alıp satanlar bu suçu işlemiş olacaklardır. Komisyon ayrıca bazı gıda maddelerinin perakende fiatlarını da tespit ede cektir. Ticaret Vekâleti, 29 numarah Millî Korunma kararnamesinin 3 üncü maddesinin (a) fıkrası hükümlerine tevfikan istanbul komisyonuna, baslıca gıda maddelerinin azamî fiatlarını tespit salâhiyetini vermiştir. Komisyon, şimdilik limon ve kahvenin satıs fiatlarını tespit ve ilân etmeği kararlaştırmıştır.» Yumurta tacirlerinin toplantısı Yumurta ihracat tacirleri dün sabah İhracat Başkontrolörlügünde bir top lantı yapmıslardır. Bu toplanbda yumurta ihrac nizamnamesinin bir maddesi üzerinde görüşülmüştür. Isviçre, memleketimizden ihrca olu nan ikinci kalite ve sanayie mahsus yumurtaların da 720 tanelik sandık larla ihracını istemektedir. Halbuki nizamname mucibince bu yumurt^ar 1440 tanelik büyük sandıklarla ihrac olunmaktadır. Dünkü toplanüda bu taleb ve bunun diğer memleketlere de teşmili tetkik olunmuştur. Yaman bir dolandırıcı Zabıta, dün bir dolandırıcı yaka lamıştır. Bu adam şimdiye kadar 25 30 dolandırıcılık yapmıs, İzmirde ve Balıkesirde muhtelif defalar mahkum olmuş Manastırlı Rem zi isminde 45 yaşlarında bir şahıstır. Remzi Remzi, son zamanlarda Çarşıka pıda Ciğerci Hilmiyi Ticaret borsasına memur yapacağını söyleyerek 130, kolonyacı Şevkiye kendisile ortak olaca ğından bahisle 250, Alemdar Sıhhat Evi sahibi doktor Süleymanı tedaviye getirdiği taşralı zengin bir zatın çocuğunun babasından parası gelinceye ka dar lüzumlu masraflarmı karsılayabilmek için 160, Balıkesirli Salihin ço cuklannı İstanbulda bir mektebe yerleştirmek için 200 lira dolandırmıştır. Remzi, Beşiktaşta Vişnezade mahallesi Bekçikâmil sokak 33 numarah evde dün polis tarafından yakalandığı zaman kendisine nüzüllü süsü vermiştir. Remzinin dolandırdığı kimseler arasında bir kaç kadın da bulunduğu tahmin edilmektedir. Remzi suçlarını hemen tamamen itiraf etmiştir» Ban noktalardan da tahkikata devam edilmektedir. Tahkikat bu gün tamamlanacak ve Remzi yann Adliyeye teslim edilecektir. Limon ihtikârı Polis, Remzi isimli bir tlya Karakaş isimli bir tacir tevkif olundu sabıkalı yakaladı Limonu yüksek fıatla sattığı iddia olunan Yemiş vapur iskelesinde 6 numarah mağazada limon taciri Üya Karakaşm muhakemesine, dün öğleden sonra İstanbul dördüncü Asliye ceza mahkemesinde başlanmıştır. Kendisi nin dükkânmda mevcud 37 sandık limondan bir kısmını, perakende olarak tanesini üç buçuk kurustan satmak istediği iddia olunmaktadır. Öya Karakaş, Çekmeceden geldiğini ve 400 tane limon satın alacağını söyleyen köylü kıyafetinde bir adamm müracaatine karşı seçme, iri ve hepsi sağlam olmak şartile beherini üç kurustan verebileceğini söyledigini anlatnuş, tanesine üç buçuk kuruş istediği doğru olmadığını bildirmiştlr. Sıvil memurlarla bazı dükkâncılar dinlenilmış, celseye ara verilerek, üç türlü limon ömeğı mahkemeye getirtilmiş, tetkik edilmiştir. Neticede, piyasaya göre limon fiatlarının Ticaret müdürlüğünden sorulması için muhakemenin devamı, cumartesi gününe bırakılmıştır. Ayni zamanda, sevkolunduğu maddeve göre İlya Karakaşın mevkufen muhakemesine karar verilerek, hakkmda tevkif müzekkeresi kesilmiştir. Türkiyenin taktüni ve İngiltere Fakat İngiltere sefiri, vaziyctta uzun müddet boyle devam edecegine emln değildi. Çünkü (Çariçe Katerin) verdıği sözde durnuyarak gene harisane programını takıbe başladığı gibi, bundan haberdar olan Türkler de Rusyaya verdikieri taahhüd senedini nakzetm*.•yi düşünecek dereced* hlddetlenmiflerdi. Sefir, Londraya, yazdığı bir rapora, Bynen şu satırları da dercediyordu: (.... İstanbulda «veba» hastalığı koriunc bir salgın halini aldı. Bu yüzden, her türlü muhabere vasıtaları felce uğradı Bu hal devam ederse, size sık sık rapor gönderemiyeceğim... Fakat şimdiden şunu bildırırım ki, Rusya hükumetinin Türkiyeye karşı olan ahidlerini nakzetmesi ve Turkiye aleyhindc tekrar Avusturyalılarla müzakereye girişmesi üzerine, Turkiye devletinin erkânı da vaziyetlerini değiştirmek mecburiyeti karşısmda kalmışlardjr. Hatta. Kırımı istirdad etmek ve Çarlığa yeniden bir intikam harbine Çirmek için «ulemâ» dan fetvalar alıyorlar ve adeta harbe haz'rlamyorlar.) İngiltere sefırinin raporundakl bu »atırlar, tam bir hakikati ihtiva ediyordu. Çünkü Çariçe Katerin ile Avusturya irpparatoru Jozef arasında geçen müzakerelerin en esaslı noktaları, Türkiyenin taksimi meselesini ihtiva eyleyordu. Bu vaziyetten İngiltere hükumeti de endije içınde idi. Ve bu endişc de, bafhca iki sebebden ileri gelmekte idi. Bu sebebin birincisi, (Türkiyenin, tamimü mülkiyetı) meselesi idL ingilizler, Türkiyenin her hangi bir surette parçalanmasına kat'iyyen taraftar dcğillerdi... İkinci sebeb ise, bundan daha mühimdi Çarlık, artık Avrupa siyaset sahnesinde istediği rolü oynayacak kadar kuvvetlenmiş, büyümüş, Ingilterenin sarktakı menfEatlerini tehdid edebilecek bir vaziyet iktisab eylemisti... Avusturyada, ayni vaziyette idL Sonra.. Rusya Avusturya htifakı, Pıusyahları da telâşa düıürerek, bütün Alrnan prenslerinin emniyetlerini telbetrnışti... Prusya Kral» (Büyük Fredrik). istilâ hırsına kapılan Çarlığa karşı kuvvetli bir raüdafaa vaziyeti almak mecburiyeti karşısmda kalmıs; bütün Alman prenslerini Berline davet ederek bunlara bir ıttifak senedi imzalattırmi}tı. Bunların arasında, Hanovre hanedanıra mensub bir Alman Prensi olmak ıtibarıle ingiltere Krall (3 üncü Corc) da vardı. Bu Pıusya ittifakı, Çariçe Katerin üzerinde buyük bir infial husule getlrdi. Bilhassa İngiltere Kralının bu ittifaka dahıl olması, Rusya ile İngiltere münasebetine açıktan açığa bir gerginlik verdi. İşte İngiltere hükumeti, bu üçüncü sebabden dolayı da, artık Türklere sımsıkı sarılmak lüzumunu hlssetti. Müttefik Prusya ve İngiltere hükumetleri, artık siyasetlerini değiştirdiler. Kısa bir zaman evvel, Rusya ile Turkiye arasında sulhperverane tavassutlarda bulundukları halde, şimdi mahza Rusyaya sarsmak ve hırpalatmak için bilâkis Turkiye ve Rusya arasında bir harb çıkaracak teşebbüslere giriştJer. İngiltere sefiri, Sadrıâzam Yusuf Paşa ile sık sık dostane ve samimane terraslarda bulunuyor, o arahk Rusyada şiddetle hükümferma olan kıtlıktan bah sederek: En kıymetli topraklannızı zapteden ve diğerlerini taksim için gizli gizli plânlar tertib eyleyen Çariçenin üzerine atılmak ve intikam almak için derhal bu fırsattan istifade etmelisiniz. diyordu. Sadrıâzam, son derecede hamiyetli bir zat olmakla beraber, cahildi Bilhassa, Avrupanm siyasî cereyanlarına kat'iyyen vâkıf defıldi.. Kınmın, mahirane bir manevra ile Çariçe tarafından işçal ve ilhak edilmesi. esasen Sadrıâzamı dilhun ve bihuzur edivordu. Bundan dolayıdır ki ingiltere sefirinin sözlerini büyük bir ehemmivetle dınleyor: A benim canım efendim, elçi bey! Bana kaTsa, bir >âhza dahi durmam. Hetaen, orduyu hümayunun önüne dügüp, SAN'ATA DAİR Modern san'atta afiş ve rolü Bu şubede çalışanların bir de millî vazife ve mes'uliyetleri vardır da ancak bir derece sade, çabuk göürlüf ve anlasöır bir şekil ve resim tarzile elde etmek kabildir. Sadelik hiç bir zaman basitlik ve iptidailik değildir. Güzel san'atlarm her şubesinde yeni ve modern cereyanlar sadeliğe doğru gittikçe, eserlerin realizasyon ve ekzeküsyonunda daha büyük bir meharete, bir ustahğa lüzum göstermeğe başlamış tır. Bir fikri kısa fakat en özlü kelimelerle ifade etmek gibi, bir resmi de en az fakat en esaslı çizgilerile göstermek elbet te ki daha fazla ustalık isteyen bir marifettir. Bu en sade resmi çizmek için, şüphesiz, kuvvetli bir resim tekniğine, desen ve (perspektif manazır) bilgisine çok şiddetle ihtiyac vardır. Reklâm resmi hususî bir hassasiyetîe, halkın yeni san'at şekillerini kabul ve hazmediş kabiliyetinin tekâmülünü de takib etmeğe mecburdur. Bu suretle afiş, hakikî vazifesinden ayrı olarak, bir de o ana kadar bir çok kimselerin tahammül edemediği bir resim ve tezyin tarnnı, bir stili halkın anlayış çerçevesi içine sokmak vazifesini uzerine almıştır. Afişte renk kompozisyonu, yaa şekli ve orijinal bir fikir bulunuşunun ne derece ehemmiyetli oldugunu da yannki makalemde izah etmeğe çalışacağım. Ajiş ressamı Dekoratör Yeni telâkkiye göre afişi şöyle tarif edebüiriz. Duvarda cazib ve güzel bir leke... Büyük caddelerde, meydanlarda reklâmlara tahsig edilmiş geniş bir duvar yahud tahta perde uzerine, bazan kırk türlü ilân yanyana, üstüste yapıştırılmıştır. Bunlar ekseriya, renkli renksiz, resimli resimsiz, destan gibi irüi ufakh yazılarla göz karartan veya kargacık burgacık resimlerle mide bulandıran reklâmlarla doludur. Hiç bir zevke, hiç bir duyguya hitab etmiyen bir sürü ka ralama... Fakat onlann içinde bir tane ilân resmi vardır ki, yirmi beş metre göze çarpar; acele işine giden veya vapura yetişen yolcuyu birkaç saniye durdurur; karşı kaldırımda yürüyenleri derhal kendi tarafına çekip resmi yakından görmeğe mecbur eder; tramvay veya otobüsle, sür'atle önünden geçenleri, pencereden sarkıp, uzaklasıncaya kadar kendisini seyretmeğe tesvik eder. İfte modern ve hakikî afiş budur. O afişin görülmeden geçilmesine, levk duyulmadan seyredilmesine imkân yoktur. Onun üzerinde yazılı isim ki ekseriya her hangi satılık malın markasıdır her görüp geçenin haiızasında yer edecektir. Ancak o zaman, bu resim, afisten beklenen maksadı temin etmiş, uzerine düsen vazife yi lâyıkile yapmışbr. Hiç bir kreasyon, usulleri ve şekilleri Itibarile afiş kadar beşerî değildir. Yalnız afiste, insanlığı tam manasile tanımak ve onun, şaşırmak, kendisine tesir yapılmak, ikna edilmekten ibaret olan yenilik arrulanna tatmin etmek hüneri, bütün zorluklarile kendini gösterir. Diğer taraftan reklâm san'atı, daha geniş ifade ile gazete ilânı, mağaza vitrini ve afişler, gitgide hususî hayatımıtın olduğu kadar içtimaî ve millî hayatımızın dekorunu teşkil etmekte, millî karakter ve zevkimizi temsil etmektedir. Bir memleketi gezmeğe gelen ecnebi, misafir olduğu şehrin müzelerinden ev"vel, haricî ve göze çarpan veçhelerini yani en evvel mağaza camekânlarını ve duvar ilânlarmı görerek bu memleketin san'at ve zevk kabiliyeti hakkmda ilk hükmünü verecektir. Binaenaleyh hükumetin şehirlerin duvarlarını süsleyen bu resimlere karşı biraz alâka gdsterip hassas ve titiz bir endişe ile bunları kontrol etmesi lâzımdır. Ayni endişe yüzünden, müessese sahibi patronlar. bir afiş sipariş ederlerken. yalnız üç beş lira ucuz obnasmı düşünmeyip. hüsnüniyetle çahşan ve san'armm ehli olan ıessamı tercih etmelidirler. Bu isle mesgul artistler de, sadece maddî kazanca bakmayıp bir de milli vazife ve mes'uliyeti kabul ettiklerini düşünmeli ve ancak kendilerine guvenebiliyorlarsa bu siparişi üzerlerine almalıdırlar. Yukarıda saydığımız kıymet ve kaliteleri üzerinde toplayan bir afiş nasıl olmalıdır? Bunu izah etmeden evvel şu esası unutmamak lâzım geldiğini sbylemeli>riz Afiş, her şeyden evvel göze ve estetik duygulara hitab etmelidir. Bu bakımdan çizffi ve renk kompozisvonlarile zarif ve cazib bir şekle bürünmüş olması, ilk anda insanı büyüleyici ve teshir edifi bir kudretle göze çarpması lâzımdır. Bunu IKT1SAD İstanbulda yapılacak ekmek İstanbul ekmeğinin kâmilen sert buğdaydan imal olunacak unla vücude getirilmesi için yapılan tetkikler neticelenmiş ve bu husustaki rapor dün aksam Ticaret Vekili Nazmi Topçoğluna verilmiştir. İstanbul ekmeğinin yeni un tipi cenub vilâyetleri sert buğdayından yapılacaktır. Bunun için Mersine vapur işletümesi Ticaret Vekâletince Koardinasyon heyetinden istenecektir. Fakat bu tip ekmeğin ha ricinde değirmenciler kendi tedarık edecekleri beyaz buğdayı satabilecek ve fınnlar beyaz ekmek imal edebilecektir. Toprak Mahsulleri Ofısi bir müddet yalnız sert buğday verecektir. Yazan: Muharrem Feyzi TOGAY Mnaffak İhsan MOTEFERR1K Stokholm konsolosumuz geldi Stokholm konsolosumuz Hasan Nuri dün sabahki konvansiyonel trenile şehrimize gelmiştir. Hasan Nuri seyahatini Belgrada kadar tayyare ile yapmıştır. Florya plâjları kiraya verildi Florya plâjları dün 32,601 liraya kiraya verilmiştir. Bu sene eski kabine lerden başka yeni inşa edilen kazino ve elli yeni kabine de icara veıilırustir. Bu plâjların bedeli keşfi 23.000 lira iken fazlasile talib zuhur etmiştir. Kandilli yolundaki heyelân Kandilli yolunda bir dağın raddeye doğru kayması dolayısile bir takım kazaların vukuuna mâni oîmak üzere burada yapılacak inşaat için Belediye 4000 lira tahsis etmiştir. CUNHURIYET Nüshasi S truruşrnr. Abone seralîi Senelik Alb ayhk Üç aylık Bir aylık Turkiye için 1400 Kr. 750 ı 400 » 150 > Haric için 2700 Kr. 1450 . 800 * Yoktur. Pasif korunma kurslan Temmuzun dördünde pasif korunma kurslarından itfaiye kursu tekrar fa aliyete geçecek ve bu ekipe ajrılmış da henüz ders görmemiş olanlar kurslara devam edeceklerdir. Şimdiye kadar itfaiye ekiplerinden 496 kişi şef ve 3200 kişi de itfaiye efradı olmak üzere diploma almışlardır. Yunanistana 50 bin ton buğday satıldı VILÂYETTE Muaffak İHSAN Toprak Mahsulleri Oflsi tarafından Sovyet konsolosu Valiyi Yunanistana satılan 50,000 ton buğda ziyaret etti yın son partisi dün ihrac olunmuştur. Onümüzdeki rekolteden Yunanistana Sovyetlerin İstanbul konsolosu dün 100,000 tondan fazla buğday ihrac olu Vali ve Belediye Reisi Lutfi Kırdarı zinabileceği muhakkak görülmektedir. yaret etmiştir. Dikkat Gazetemize gondcrilen evrak ve yazılat nesredilsfn, edilmesin iade edilroez ve zıysından mes'uliyet kabul olunmaz. Raif Necdet, Dürdane ile evlendığinin ancak ikinci yıldönümünde man tıksız ve uygunsuz bir izdivac yaptı ğımn farkma vardı. Zaten ilk günden beri herkes Raif Necdet gibi munta zam bir hayat geçiren, fazilet ve haysiyet mefhumlanna büyük bir ehemmiyet veren ciddî bir delikanîmm Durdane tarzmda, yasadığı macerala rın dedikodusu senelerce istanbul ve Ankara muhitinde çalkanmış bir kadını nasıl aldığma şaşıyordu. Fakat, aşkm bu şekilde manasız neticelerinden biri sade onların birleşmesinde mi tecelli etmişti? Hiç şüphesiz. hayır!.. Gözlerimizin önunde hergün başka binbir misali cereyan edip durmuyor mu? Raif Necdetle Dürdane, nikâhları kıyılmazdan evvel de epeyce bir zaman beraber yaşamışiardı. Gene adam. mekteb arkadaşlarınm akrabalarından, tanıdığı ortahalli ailelerden bazı gene kızlarla hafif flört hayatı yaşadıktan sonra birden Düıdanenin dayanılmaz şuhluklarına kapılarak kendisi için büsbütün yepyeni bir muhite girmişti. İlk günler. Raif Necdete Düıdanenin âsıkı olmak, zengin ve yüksek mevki sahibi bir zatm kıale evlenmekten çok daha hoş ve şerefli geliyordu. Dürdane ise şöyle bir felsefî dü=ünceye kapılarak bu . mütevazı gencle münasebet tesis etmişti: Günden güne yaşlanıyor, güzelliği yavaş yavaş batan bir güneş gibi gittikçe parlakhğını kaybediyordu. Şimdiye kadar dünyanın herrürlü zevkini tatmıs, bütün eğlencelerden naiibini almışrı Bir yuva kurup oturmak, ömrünün bir kısmını da sükun içinde tek adamm sevgisine hasrederek geçirmek isteyordu. Halbuki Raif Necderin babası va ziyeti hiç de boyle telâkki etmemiş: KUçUk hlkflye Kiiçiik hanım sırgalar gibi gürleyen sesi karşısında başıru eğip önüne bakmakla iktifa etti. Arkadaşlarmdan bazılarırun imalı sözlerine aldırmadı. Dürdane tle gidip belediye dairesindeki defteri imzala maktan hiç bir şey onu menedemedi. Yazan : Nuri Refik leri eskisi gibi mubalâgalı değildi. Güzelliği daha esrarh bir şekil atauştı.1 Gülüşleri mubalâgalı gürültüsünü kaybetmişti. Artık gene ihtiyar hiç bir erkek ona hoş görünmek, kur yapmak teşebbüsüne girişmek için kendiiinde kuvvet ve cesaret bulamıyor, yanmdaki masa arkadaşı delikanlı bile hare ketlerini, sözlerini sonsuz bir ihtiyat kârlıkla firenliyordu. Yemekten sonra ev sahibi. mlsafirlerini «Maksim» e götürmeğe karar verdiği zaman Dürdane kocasına: Biz, dedi, eve dönsek daha iyi ederiz. Ben, kendi hesabıma gece geç vakitlere kadar oturmaya tahammül edemiyorum. Raif Necdet bu fikre taraftar gö rünmedi. Onlar da < Maksim» e giden kafileye katıldılar. Sabaha kadar viski içildi ve dans edildi. Raif Necdet o gece ilk defa karısma karşı sevgisinin azalmaya başladığını hissetti. *** Bir gün Raif Necdet, yazıhaneden erkence çıkmış, Harbiyede taksiden mmişti. Eve öğle yemeğine yüriıyerek geliyordu. On on beş metre ilende karısını farketti. Dürdane gri tavyorü, kısa ökçeli ayakkablan. düz fötr şapkasıle tavırlarmda şuhluktan bir zerre bile eser bulunmıyarak ciddî ve sakın yavaş yavaş gidiyordu. Birden koşedeki manav dükkânmın önünde durdu İçeriye girdikten bir kaç dakika sonra elinde büyücek bir paketle dışarı çıkmıştı. Raif Necdet kendi kpndine E bu kadr^K K fazia, diye dü Hoppa ve züppe kadın yeni bir çılgınlığa kapıldı, demişti, ne yazık ki onun bu kaprisine velev kısa bir zaman için benim oğlum kurban olu yor! Nasihat, tehdid para etmedi. Hemen Allah tez günde tez saatte elinden kurtarsın! HeyhaC Şimdi kim, birleşmelerin mutlaka resmî olmasma ehemmiyet veriyor. Raif Necdetle Dürdanenin beraber gezmelerine bir çokları o kadar çabuk alıştılar ki bu sevişen çift az zamanda en müteassıb ailelerin harimine bile girmekten geri kalmadılar. Onun icin evlenecekleri haberini duydukları zaman dostlan şaşırmaktan ziyade memnun oldular. Birbirlerine: Canım, dediler, biz bunun böy'e mesru bir bağla neticeleneceğini bili" yorduk. Öyle olmasa hic içimize ka bul eder. bu kadar yüz verir miydik° Fakat kurulan yuvanm uzun de\am edeceâine pek inanan yoktu: Dürdane, diyorlardı, "hoş kadın zengin kadın.. Lâkin gürültülü ve lüks hayata ahşmıştır. Dünyada uslu oturmaz'. En çok sinirlenen ise Raifin babası olmustu. Oğluna: Dünyada, demişti, bu kadına evimin eşiğinden içeriye adım attırmam. İyi ki anneciğin saf değil.. Hoş böyle bir iş yaptığını görünce zaten yüreğine inip giderdi ya!. Senelerdenberi ismi dillerde dolaşan bir kadını nasıl bağrma basıp onunla bir yastığa baş koya^ak«:ın şaşıyorum. Raif Necdet babasuun en siddetü ka Dört beş ay Maçkadaki apartımanları cihanın en mes'ud yuvası oldu. Dürdane taşımaya başladığı şeret ve haysiyet tim«n»li ismi lekelememek için elinden geleni yapü. Eski hafifmeşreb ahpablarmdan çoğile selâmı kesti. De likanhnın hiç bir sözünden dışarı çıkmıyor, her arzusunu bir emir telâkki ediyor, ancak çok ciddî msanların davetlerini kabul ediyor, her yerde kocasmm kolunda gezmekten, yanıbaşın dan ayrılmamaktan büyük bir zevk duyuyordu. Hatta Raifin babası bile bu hal kar şısmda yumusamaktan geri ka'.rnadı. Müşterek bir dostun tavassutile oğlile barıştı ve gelinile tanıştı. Dürdana de, yeni takmdığı tavır ve vaziyetin insanlar üzerinde daha müessir oldugunu gördükçe rolünü günden güne mahirane ve dâhiyane oynamakta büyük bir meleke peyda ediyordu. Bir sene içerisinde Raif Necdetle karısı İstanbulun en hürmete şayan çiftlerinden biri oldular. O akşamki daverte karı koca ilk defa bubülerinden ayrılmaya muvafa kat etmişlerdi. Raif Necdet masanın bir ucuna oturmuştu, Dürdane de tam ortasında, şeref sandalyasında yer almıştı. Uzaktan karısına hayret dolu nazarlarla bakıyordu. Dürdanenin je=>t şündü, biz sana aile kadını ol dediks» hertürlü alışverişi de bizzat yap demedik ya.. Evde adam mı yok.. Birisirîe aldırıver! Durdane yürüdü. Raif Necdet de gizli takibine devam etti. Tam apartımanın kapısının önünde ath bir sebzeci duruyordu. Kadın, küfelerden birine el atarak onu kendine doğru eğdi: Kuzum, dedi, enginarı kaça veriyorsun? Adam kirli elini belindeki kuşagına silmeye çalışarak mırıldandı: Tanesi yedi buçuk kuruş küçükhanım! Pekâlâ, bana on tane seç! Küçükhanım! Sebzeci koskoca kadına niçin küçükhanım! diye hitab ediyordu. Aşçısı, hizmetçisi, otomobili, şoförü olan bir hanımefendi. neden es • naf üzerinde bir daktilo, bir dikişçi kız tesiri yapıyordu. Raif Necdet, bir anda cDonkişot» un ruhunu kendi eti ve derisi içinde hissetti. Fetholunmaz bir kaleye saMır • dığı zannma düşmüşken, biraz sonra onun alelâde bir toprak yığınmdan ibaret oldugunu görmüştü. Bak, bak!. Düıdane yukarıdan hizmetçiyi çağırmaya lüzum görmeden, hatta sebzeciye: Şunu çıkarıver! Derneği akıl etmeden on tane enginarı, kıymettar bir boa gibi kolları arasma almış içeriye giriyordu Tevekkeli bütün düııya bu kadını «küçükhanım!» diye çağırmakta ittifak etmiyorlardı. Raif Necdetin hevesi kınlmış, iştihası kaçmışu. Döndü, tramvaya atladı. Beyoğlunun büyük lokantalanndan birine gitti. Telefonla karısına işinin çokluğundan bahsetti. Öğle yemeğini orada keyifsiz ve düşünceli tek ba^ına yedi. *^ ~ Nuri Refik