CUMHURİYET 27 Mayis 1940 Okuyacn diyor ki: Tarihî tefrika: Yazan: ZÎYA ŞAKİR Et fiatları bir miktar ucuzlatılabilir! İmzasmın mahfuz tutulmasını istiyen bir kasab kariimiz yazıyor: «Biz, istanbulda sayısı yedi yüzü geçen perakendeci kasab esnafı her sene mezbahadan eti müşkülâtla tedarik ederiz. Fakat bu sene daha fazla güçluk çekmekteyiz. Çünkü Anadoluda vukua gelen zelzele felâketi Istanbula gönderilmekte olan koyunların yüzde ctuz azahnasına sebeb olmuştur. Taleb, aynı miktarda olup, arz azalmıştır. Buna bir de Mezbaha satış mahaliinin gündüz saat on dörtte açılmasını ilâvt ediniz. O vakte kadar kapının önüııde biriken yüzlerce kasab, hep birden içeriye hücum ediyorlar. Herkes, diğerlerinden evvel her cinsten et tedarik edebilmek için tüccarla uzunbcylu pazarlığa girişmeğe imkân bulamıyor. Mezbaha satış mahallinin kapısı. diğer esnafın işe başladığı normal bir zamanda, meselâ öğleden evvel saat sekiz veya dokuzda açılsa, esnaf da tüccarla istediği gibi pazarlık e*nek ve etleri daha ueuza mal etmeğe imkân bulsa, şüphesiz o miktai'i satış fiatından düşecek ve halkımız da bundan istifade edecektir.» Biz, kasab kariimizin mütaleasmı isabetli bulduk. Ortada başka mahzurlar mevcud değilse, Belediyenin bu işle alâkadar makamlarınm hemen faaliyete geçip halkımızm menfaatine taalluk eden ucuzluğu temin etmesini istivoruz. Sör Tomas'ın nasihati «Ne İngiltere, ne Bahemya Krah Türk akıncılarınm cevelânlarını önleyemiyecekleri için sulhu muhafazaya çalışalım» Valide Sultanm fikri, Gürcü Mehmed Paşayı Sadaretten azlettirdikten sonra, Halil Paşayı getirmekti. Bunu, Mere de hissetmişü. Derhal kuvvetli bir manevra çevirdi. Kendi adamlarından sipahi Amavud Süleymanı yeniçerilere ve sipahilere gönderdi. Kendisini Sadaret mevküne getirmeğe muvaffak olurlarsa, yeniçerilerle sipahilere yüz bin altın vereceğini vadetti. Para, çarçabuk ağalarm imanmı satın aldı. Divan yerinde bulunan Gürcü Mehmed Paşanın karşısma, derhal bir heyet dayandı. Bu heyetin reisi, Sadrıazamın yüzüne karşı: Sen bizim yoldaşlarımra öldürdün. Biz, seni istemezük... Tavaşî 1] taifesinin Vezarette alâkası olduğuna da tahammül edemezük. Gayri, bu makamdan el çek. Eğer, yok dersen, hançer üşüriip seni pare pare ederiz. Diye bağırdı. Mehmed Paşa, bu tecavüze karşı büyük bir itidal ve sükunet gösterdi. Hiç mukabele etmedi. Yaimz, aptes tazelemek bahanesile evvelâ Divaru, sonra sarayı terketti. Konağına gider gitmez de mührü serifi, doğruca Padişaha gönderdi. Meczub Padişah, meselenin farkmda bile değildi. Fakat Valide Sultan, Merenin çevirdiği bu mahirane fırıldağın mahiyetini anlamakta gecikmedi. Merenin oynadığı bu cür'etkârane oyun karyısında, artık ileri gidemiyerek, oglun» telkin icra etti. Kendisine söylenen tözleri aynen tekrar eden şuursuz Padisah, önündeki mührü kapıcılar kethüdasile Hazinedarbaşıya iade ederek: Kul kimi isterse, mührü şerifim ana verilsun. Dedi. Sadaret mevküne böylece, dessas ve hilekir bir adam gelmişti. Bu, hiç şüphesiz ki memleket için bir felâketti. Fakat, bütün bu entrikaların hiç birini gözden kaçırmıyarak vaziyeti adım adım takib eden İngiliz elçisi Sör Tomas, Venedik balyozile yeni Sadrıazamın üzerinde kuvvetli bir tesir yapacak derecede kiyaset gösterdi. Babıali, nihayet Lehistanla sulhu kabul etti. 19 maddelik bir sulh muahedenamesinin akdinden sonra, iki hükumetin münasebeti, tabiî vaziyete girdi. Sör Tomas, Lehistan sulhunun akdini kolavlaştırmakla Avrupayı tehdid eden felâketin önüne geçmisti. Fakat muahedenameyi imza ettirmekle, işinin bitmiş olduğuna kani değildi. Buna hinaen, Lehistan hükumetinin elçisile «yedi eyaletin umumî vekili» sıfatım haiz olan Kont dö Türen'i bir tarafa çekti: Ne İneiltere hükumeti ve ne de Bohemya Kralı, Türk akıncılarınm Almanya topraklarındaki cevelânlarını neticelendirecek bir teşebbüse ^ir<şemiyeceklerdir. Bundan sonra sulhu muhafaza etmek için çok dikkatli davvanmahhiç bir devlete ve hiç bir devletin elçisine ehemmiyet vermiyordu. Istanbulda bulunan ecnebi sefirleri, adela alelâde şahıslar menzelesine innıisti. Galatanm taş binalarile, devlet ricali konaklarınm yaldız işlemeli ta\anlan altında görulen gizli işler, siyasî entrikalar, ortadan silinmişti. Çünkü 4 üncü Muradm korkusu. İstanbulun seması altında yaşıyan her ferdin iliklerine kadar işlemişti. İçlerinde. şehzadelerden, sadrazamlardan, vezirlerden, Moldavya prenslerinden, muteber Venedik tacirlerinden ve sair mümtaz şahsiyetlerden yüz kişi de dahil olduğu halde, iki yüz bin kişiyi idam ettiği rivayet edilen 4 üncü Murad, kapitülâsyonlann her maddesine tamamile riayetkâr olan bir hükümdar değildi. Hükümran olduğu ülkede, kendi iradesinden başka hiç bir kuvvetin hâkim olmasmı istemiyor.. Her kim olursa olsun, hoşuna gitmiyen bir harekette bulunursa derhal onun hayatına bir darbe indirmekte, zerre kadar tereddüd göstermiyordu. Bir gün, Fransız sefaretinin baştercümanı Divanı Hümayuna geldi. Bir Fransız gemisinin, haksız yere tevkif edildiğınden bahsetti. Kapitülâsyonlar ahkâraı mucibince geminin derhal serbest bırakılması için ayak diredi.. Bundan haberdar olan 4 üncü Murad, tercümanın derhal idam edilmesi için emir verdi. fArkasi var] . Pencereden düşerek yaralandı J Dün sabah saat on birde Ayaspaşada Kazancı yokuşunda (Akın) apartımanınm üçüncü kat arka balkon camekânım tamir eden inşaat ustası Artin, beş metre irtifadan yere düşmüştür. Vücudünün muhtelif verlerinden yaralanmıştır. BEYNELMİLEL PORTRELER General Huntziger General Huntziger, Brötanya'nın eski bir vilâyeti olan Cornuoaille'de, Lesneven şehrinde doğmuştur. Babası, 1871 sürgünlerinden bir Alzaslı, anası bir Brötanya'lıdu. Ecdadınm Kelt'lere ka dar uzandığını, onun boyundan, çehre hatlarından, bakışlarından anlayoruz. General Huntziger, ana ve baba soylarırun her ikisinden, birbirine zıd evsafa varis olmuştur. Seyahat, macera zevki ve atılganlıkla. sabır, tahammül ve tükenmez bir sebat. Bu tezadlar, onda, mükemmel bir halita halinde birleşmiş ve ortaya tam ve mükemmel bir insan nümunesi çıkmıştır: Atılgan fakat iyi gören, atefli fakat itidal sahibi, hesabiı fakat hareketlerinde atik General Huntziger. Fransız ordusunun, meslek kademe lerini dev adımlarile yürüyen şahsiyetlerinin bu en mümtazlarından birıni, devlet salnamesinin ciddi ifadeli satırlan bize şöyle tanıtıyor: İkinci mülâzim Huntziger, 1901 senesinde Saint Cyr Harbiye mektebinden çıktıktan sonra bahriye piyade taburusınız. na kendi arzusile girerek 1902 senesin Dive, akilâne bir de nasihat verdi. Hulâsa, Sör Tomas, İstanbulda bulun den 1904 senesine kadar Madagaskarda, Bu gün, General Huntziger, Fransız dıığu müddet zarfında her tesebbüs et 1905 ten 1907 ye kadar Senegalde bu cephesinde. henüz ateş hattına girtni lunmuştur. 1909 da tekrar Harbiye mektiği işte muvaffak oldu. DevMler arayen kıtaların başında bulunuyor. Ne var gında mühim bir mevld alan İnçiliz si tebine girerek 1911 de yüzbaşı rütbesile ki, ateş hatüna girmiyen bu kıt'alar, çıkan Huntziger, az sonra, Hindi Çinî yasetinin, Türkler nezdinde tanmması harbi bekleyen değil, onu hazırlayan için de, bir havli mesaide bulundu... orduları Başkumandanlığı erkânıhar kuvvetlerdendir. Bu hazırlığı idare edebiyesine memur edilmiştir. Artık bu bahse hitam verirken su künin, bizzat General olduğunu ilâveye 1914 harbi başladığı zaman, Huntzi hacet yokrur. Onun, karşılaştığı meseleçük hâdiseyi de unutmıyalım ki, en çetin islerde bu k?dar muvaffakivet pös ger o vazifede bulunuyordu. Fakat har lerin derinlerine bir bakışta nüfuz editeren bu zat, ikinci ve hatta üçüncü de bin ilk senesi teşrınievvelinde, kendi is şi, başladığı herhangi işin neticelerini recede ehemmiveti haiz olan bir tek teği üzerine Fransaya çağırılarak, bir ve akislerini hesab etmek hususundaki meselede muvaffakivetsizlikle karsılaş bölük kumandanhğına tayin edildi. Çok kabiliyeti şafanı hayrettir. b. Bu hususta, bütün gayretleri akim geçmeden bu bölük ikileşti. Ve 1914 kaHuntziger, kendi emri altındaki mınksldı. nunuevvelinde ilk takdirnameyi, 1915 takanm tahliyesini, asgarî hadde tut Mesele. şund'an ibaretti: Bütün mem teşrinievvelinde ikinci takdirnameyi ka muştur. Ahalinin tahliyesi mevzuu bahlekette, müthiş bir para buhranı var zanan yüzbaşı Huntziger aynı zamanda solunca: «Tehlikeyi felâkete tercih ededı. Akçe rayicinin bir türlü halledile Legion d'honneur nişanuım ilk riitbesini rim>, demiş ve az bir kısmı tahliye edilmemesi. isyanlara ve ihtilâllere sebeb de ihraz etmiş bulunuyordu. dikten sonra geri kalan ekseriyet için 1916 teşrinievvelinde, Huntziger, dört «şimdi, kalanların yaşamalarmı temin olacak derecede tehdidkâr bir hal almıstı. Meczub Padisahm cülusunden şerid sahibidir ve 1918 kânunusanisine etmeli» kararile, koskoca bir ziraat progsonra, askerlere ilk mevaciblerinin 21 kadar, onu bir tabur kumandanı olarak rammı bizzat tatbika başlamıştır. verilebilmesi icin, saravın iç harine görüyoruz. Bu tarihte, kendisini, şark Bütün bunların haricinde, harbe ha sinde bulunan altın ve gümüş, leğenler. ordulan erkânıharbiyesine memur edi zırlanan ve harbi bekleyen askerlerinin, ibrikier, sahanlar, şamdanlar, eümü's at yorlar. Cihan Harbi bittiği zaman, Hunt tiyatrodan musikiye kadar her türlü eğbaşlıklan, eğer takımlan, üzengiler ziger, Mareşal Franchet d'Esperey'in lence vasıtalarmdan istifade etmesıni Darpaneye eönderilmiş, venid»n para 3 üncü büro şefidir. düşünmeği de bir vazife bilmiştir. 1924 te, Tiyençin'deki Fransız işgal basılmıştı. Fpkat bu da. d«vlet hazinekuvvetleri kumandanhğına tayin edilen sin''eki acığı kapayamamıstı. Ince gümüş tabakasındaki son sigarayı O zaman, Sadrıazam Mere Hüseyin Huntziger'e, Harbiye Nazırınm 1928 de da yaktıktan sonra ağu ağır ŞehzadebaPaşa her işte yaptığı gibi bu işte gönderdiği çok hararetli bir tebrik mek şına doğru yürümeğe başladı. Bir hafde akıl ve mantığın kabul etmiyecegi tubunda. «muhtelif partilere mensub tadanberi garib tesadüflerin ve umulbir takım tedbirlere müracaat etmiş; muhariblerle ihtilâfa düşmekten tevak madık hâdiselerin bunaltıcı havasmdan evlerin cumbalanna vergiler koymak, ki etmekle beraber, Fransanm haysiyet kurtulmak için çocukluğunun pürüzsüz Osmanlı altınlannın kıymetlerini son ve vakarını da korumağa muvaffak ol ve endişesiz olarak geçtiği bu eski maderecede fahiş bir hadde kadar çıkar di'âu» zikrediliyordu. hallesine üzgun fakat kalbi temiz ve mak suretile devletin varidatını artırBu parlak muvaffakiyet savesinde. aydınlık tesellilerle dolu kendiııi vermak istemişti. Halbuki bunlar. halkın Huntziger'in, 1927 senesinde. Lerfon mek istiyordu... hoşnudsuzluğunu artırmaktan ve tica d'honneur nişanının Commandeur rütŞehzadebaşı; şimdi hafızasının yorret piyasasını yeni ve büvük bir buh besini aldığmı. 1928 kânunuevvelindc gun v& ümidsiz sularmda kımıidanan en rana uğratmaktan başka, hiç bir fayda de. mirlivalığa terfi ettiğini görüyoruz. zengin bir iklim olarak tiyatroları, sinetemin etmedi. 1928 den 1930 senesine kadar, Yüksek maları ve güleryüzlü insanlarile can'aSör Tomas. bu yüzden büyük bir za Harb Şurası azasmdan birinin erkânı nıp dile geliyor, ona eski bir masahn rar gören İngiliz tüccarlannın huku harbiye reisligini, 1930 da. Brezilyadaki günlerdir çözemediği karısık fakal sekunu müdafaa etmek için muhtelif mü Fransız askerî heveti reisliğini deruhde vimli düğümlerini çözdürüyordu! racaatlerde bulunarak, kapitülâsyonlar eden Huntziger, 1933 senesi nihayetinde Otuz yaşma girdiği halde henüz sağmucibince İneiliz tebaasından Omanlı Fransaya avdet etmis. fakat tabir caizaltınlarmın eski rayic veçhile (12 iti se, nefes almadan, tekrar şark a gönde lam bir işe sahib olamamıştı. Vakit vakit Anadoluya gidiyor, kendisine ufak barile) alınmasmı taleb ettivse, bu hu rilmişti. mikyasta kâr bırakan komisyonculukla S">=taki mesaH tsmamile bosa giiti. Manda altındaki memleketlerde, başSör Tomas Foe İstanbula 1622 senesi kumandan rütbesile. mevcud muvaffa yaşamağa çalışıyordu. Son günlerdeki kânunusani ayında gelmişti. Bu memu kiyetleri silsilesine daha başka muvaf hayatı tarif olunmaz muammalarla dolu riyeti 1628 senesine kadar muvaffaki fakiyetler ilâve eden Huntziger, 1937 ve oldukça üzüntülü idi. Esasen ticaret ye+le devam etti. haziramnda, Legion d'honneur nişanı denen şeye bir türlü alışamamış, hürriBu müd<J°t zarfmda, İ^giliz sivaseti nın büvük Ofisive rütbesini aldıktan yet ve macera için yaratümış olan ruhuBabıali nezdinde mühim bir mevki al sonra, 1939 da, Yüksek Harb Şurası a nu İstanbulun esrar dolu âlemlerine bırakıvermişti. dı. Lehistan islerinde. Tran=:Kranva \e zahğına tayin edildi. Onu, bugün Şehzadebaşına doğru, Macaristan meselelerinde Sör Tomas Son harbe tekaddüm eden yirmi ay büyük roller oynadı. Bu suretle İngi zarfında, Fransız gazetelerinin birinci üzgün, daha çok benliğine ve insanbğına Kz elçiliti devletin resmî tesrifat ka sahifelerinde, General Huntziger'in, kâh dönmüş olarak sevkeden amil parasızyıdları ansında. büy'ik de"let elçileri ismi, kâh resmi sık sık görülmete baş hğı idi. Bir gece evvel Beyoğlunda basırasında bir ma^sm kazandı. laniıstı. Bu arada, onun, Ankara ve şından geçen meş'um hâdisenin kor*** Londra sevahatleri tafsilâtı da okundu. kunc kahramanlarını düşündükçe tüyGeneral, bir yandan erkânıharbiyemiz leri ürperiyor, gözleri karanyor, vücuSör Tomas Roe'nin İneiltereye avdele, bir yandan İngiliz fîaricive ve Müs dünü ateş kaplayordu. Şehzadebaşında tinden sonra yerine, (1628 sene=i hatemlekât nezaretlerile. çok narik ve çok çocukluğunu ve mes'ud günlerini düşüziran avının 13 uncu günü) Sör Petermühim müzakereleri idare edivordu. nerek aşağı yukarı dolaştıktan sonra bir vis geldi. Bu müzakerelerin Türk Fransız kahveye girmişti. O günkü gazeteler hep Bu zatm memuriyeti, (4 üncü Muİngiliz anlaşması gibi büyük bir eseri kendinden bahsediyordu; «iki yüz lirasırad) ın devrir.e tesa^üf eH'ordu. Kıhortaya kovmuş olması, General Hunt nı kaptıran saf bir genc» ve yahud «karmöan ve kolur.un k"vvetmden ba«ka ziger'in asker ve diplomat olarak ta ymbiraderinin cüzdanmı aşıran yankehi bir şev tanımıyan bu hükümdar ise, sıdığı iki şahsivetin biribirini tamam sici» başlıklan altında anlatılan hâdiselayan iki ayrı kıymetini göstermeğe kâ nin tafsilâtı şuydu: 1] Hadım ağaları. fidir. i JJecdet, bir gece evvel eniştesi Rıd2J Aybk, tahsisat. ütün cihanın mukadderatını değiştirecek olan Fransanın şimali şarkisindeki tarihin en büyük muharebesile büyük küçiik umum devletler çok yakından alâkadar olnıaktadırlar. Amerikan büyük devleti de memleketi Avrupa kıtasından Atlas Okyanusu ile ayrılmış bulunduğu halde Avrupa üç büyük devletin ve bunlarm arasında da bir çok küçiik devletleria akıbetlerini yeniden tayin edecek yeni harbi ehemmiyetle takib etmektedir. Fransaya yapılan 3,5 milyon kiloluk ve 939 seneleri mahsulünden bulunduğu, tan tütün verilmesi lâzım geldiğini göz Herşeyden evvel kendi tebaasının ve tütün satışının gerek çok düşük bir fi bu satıçlarm tüccar tarafından yapılma önüne koymaktadırlar. gemilerinin uğrayacakları muameleleratla taahhüde girişilmesi gerekse satışın fina imkân bulunmadığını ve bundan Bilhassa 937 938 senesi mahsulleri den dolayı ister istemez harbe suruldentek ele inhisar ettirilmesi dolayısile bu tüccarm zararının da mevzuu bahsol nin de 939 senesi tütünlerile ajiü fiatı memeğe ehemmiyet vermektedir. Bunun halin tütün piyasasına yaptığı tesir ve madığını bildirmiştir. Buna mukabil alması en tabiî bir iktısadî kaide oldu için artık harb sahnesi olan Fransadaki, her taraftan yapılan protestolar üzerine tütün ihracatçıları verdikleri cevabda ğuna göre satılan tütünlerin eski stok Ingilteredeki ve yarın harbe girınesi İnhisarlar ve Tütün Limitedden bu hu Limitedin azami 105 kurusa Fransız re lar olacağı mazereti sayanı kabul gö muhtemel İtalyada ve alelumum Avrupa susta izahat istenmişür. Verilen malu jisine tütün vermesine mukabil bundan rülmemektedir. memleketlerindeki Amerikan tebaasma mata göre Paris müzakerelerinin esası evvel tüccarın aynı rejiye yaptıkları saBizzat Ticaret Vekilimizin aldığı ted biran evvel memleketlerine donnıeleıi ve 88 kuruş vasatî fiat gibi çok düşük tışm asgarî fiatmın 110 kuruş olduğunu, birlerle bu sene tütün fiatlarının görül için emir vermiştir. bir miktarla satışın nasıl idare ettirilece bunun gümrük istatistikleri ve resmî memiş bir dereceye yükseltilmiş olmaAmerikan vapurlan harb sahnesinden ği sorulmuş bulunmaktadır. mukavelelerle sabit bulunduğunu, hal smın bizden 20 sene müddetle tütün al uzakta bulunan İngiliz ve Fransı/ ve Ticaret Vekâletinin ehemmiyetle üze buki bu sene tütün fiatlarmın yüzde 40 mak taahhüdüne girişmiş olan Fransız bunlara mücavir bitaraf memlekctlere rinde durduğu bu meselede İnhisarlar 50 daha pahah olduğunu, ambalâj mas rejisine karşı yapılan bu düşük fiatlı sa uğraınaktan menedilmişlerdir. Muharib Vekâletinin noktai nazarı öğrenilmiştir. ıaflaruun da beş rrnsli fazlaya çıktığmı, tışlarla faidesiz bir ha4e getirilmesine e devletlerin Amerikaya silâh ve malzeme İnhisarlar Vekâleti, Fransaya yapılan hayat pahalıhğının müstahsil için tev sef edilmekte ve ihracatçıların bu ümid siparişlerine kredi verilmemektcdir. satıştaki fiatların 83 105 kuruş arasın lid ettiği vaziyeti de düşünerek bu sene le Ingiltere ve Fransa için hazırladık Velhasıl Amerika kendi halkınm mal \e da olduğunu, satılan tütünlerin 937, 938 Fransız rejisine ancak asgarî 130 kuruş lan stokların elde kalmasmdan dolayı canı tehlikeye maruz kalmasuıdan narzararın büyük olduğu görülmektedir. be sürüklenmesine meydan bırakmaDiğer taraftan memlekette tütün is mak üzere A\rupadaki vaziyetin fenatihsal eden mıntakalarındaki zürradar laşmasile gene kabul olunan bitaraflık gazetemize müteaddid telgraflar gel kanunu çok geniş manada tatbik edilmektedir. Bu telgraflar, müstahsilin, bu mektedir. günkü vaziyet karşısında duyduğu ıstıBinaenaleyh Amerikanm kendi tebarabın birer ifadesidir. Tütün müstahsilleri, Fransa ile yapılan mukavelenin ası ve bunlann emvali dolayısile harbe feshedilmesini, aksi takdirdç tütün sa girmesine imkân kalmamıştır. Fakat ortışlarından köylünün eline on para bile tada bir de Amerikanm siyasî ve iktısadî mcnfaatleri ve düşünceleri vardır. gecmiyeceğini bildirmektedirler. Bu yüzden Amerikanm Avrupa harbine karşı alacağı vazi>ot üzerinde Amerika siyasiyunu arasında ittihad yoktur. Büyük münakasalar cereyan ediyor. Bu münakaşalara İngiltere m»tbua(ı da ziyadesile alâka göstermektedir. Son posta ile gelen Londra gazetelerinde bu Dün sabahki konvansiyonel trenile şehrimize Yugoslavyadan hususta bir çok malumat ve mütalea gdrülmektcdir. Bunların yazdıklaruıa göve Yunanistandan on iki kişilik bir muhacir kafilesi gelmiştir. Yure Amerikanm Avrupaya asker, donangoslavyadan gelen Türklerin ifadesine göre tren Bulgaristandan ma ve tayyare göndererek harbe iştirak geçerken, çok garib bir muameleye maruz kal nışlardır. Vagonda, iki pencerenin perdesi olmadığını bahane eden Bulgar memurları, istanbul Barosuna mensub bir avuka eylemesi henüz muhakkak de^ildir Bu kendilerine bu perdeleri çaldıklarını, iki yüz Ieva vermedikleri tın, avukatlık vazifesini suiistimal ettiği keyfiyet 21 mayıs tarihli Deyli Telçraf takdirde hapsedileceklerini söyleyerek tehdid etmiş'erdir. Yolcular iddiasile yapılan müracaat üzerine, Ad gazetesinin Vasington muhabiri cckti^i her ne kadar ademi malumat beyan etmişlerse de bu parayı ver liye Vekâleti ceza işleri umum müdürlü miştir:bir telgrafta şu suretle izah edilmeden kurtulamamışlardır. Söylendiğine göre, son günlerde bu ğü vaziyeti tetkik ve bu avukat hakkın•Amerikanm yapacağı yardıınlar pok kabil hareketlerin sık sık tekerrür ettiği görülmüştür. Bulgaris da cezaî takibat icrasına geçilmesi lâzım çokhır. Fakat Amerika Avrupaya kuvgeleceği neticesini tespit etmiştir. Vekâtandan gelen Türk yolculan da, Bulgaristanda işsizliğin fazla olvei seferiye göndermeğe şimdiden karar duğuna, bir kısım Türklerin daha Türkiyeye gelmek üzere hazır. letin tasvibi üzerine açılan davaya ye vermemiştir. Bu bir hakikattir. Amerika dinci asliye ceza mahkemesinde başlanlandıklarını söyle'nişlerdir. Dünkü trenle meşhur Macar ressam mıştır. Davacı; dava edilen avukatın ev Cumhur Reisi bu noktada ısrar ettiği lanndan Emil Horvart ve Almanyada iktısad doktorası veren Os velce müekkili olan bir zattır. Bazı işle anlaşılmaktadır.» man Nebi isminde bir Türk genci de gelmiştir. Bunlardan başka, rini takib ve intac etmek üzere umumi Muhabir Amerikanm şimdi yapabileayni trenle 41 kişilik bir Cek kafilesi daha gelmiştir. Bunlar Suri vekâleüni haiz olan vekilinin, kendisine ceği yardımlan şu suretle savmıştır: ye yolile Fransaya gideceklerdir. izafeten bir borclusundan bilvekâle tah (1) Almanyanın tecavuzünü manen tam sil ettiği 488 lira 72 kuruşu üçüncü icra manasile ademi tasvib, (2) İtaiyayı hardan ahzu kabzettiği ve kendisine ve be iştirakten men için Sinyor Mussolinl MÜTEFERR1K ADLIYEDE recek yerde, yanında alıkoyduğu iddia üzerinde diplomasi tazyik, (3) Rusyaya sındadır. Buna karşı avukat; işin içeri bilvasıta Almanyanın eline Reçmemcsi Nafıa Vekili gitti Mahkum oldu sinde avukatlık vazifesini suüstimal ma için ham madde göndcrmekten Amerika Bir kaç gündenberi şehrimizde buluBeyoğlunda tanıştığı Pipinayı jiletle hiyeti bulunmadığı, şahsan ötedenberi müesseselerinin kendiliklcrinden imtinan Nafıa Vekili General Ali Fuad Ce yaralamaktan İstanbul birinci asliye ce hesab vermeğe hazır olduğu ve bu mak ııaı. (4) Son modcl Amerikan tayjaralebesoy dün akşam trenile Ankaraya git za mahkemesinde muhakeme edilen Asadla müekkilini müteaddid defa çağır rinin satın alınmasına mümaneat ctmemiştir. gob, iki ay on gun hapse mahkum ol dığı halde, onun hesablaşmadan kaçın mek, (5) Büyük Okyanustaki Amerikan muştur. < dığı ve sonunda da aleyhine yok yere donanmasile İngiliz İmparatorluğunıın RâJlyo taksitlerİ cezaî takibat icrasına başvurduğu mü birer dominyonu bulunan Avu«tralya ile Beraet etti Bu aybaşından itıbaren radyo vergisi dafaasındadır. Mahkeme; işin içyüzünün Veni Zelandı Japonların muhtemel hüolan on liranın posta idarelerine yatırılHava korunma kanununa muhalif hacumıına karsı muhafazadır. ması icab etmektedir. Bu parayı hazi reket iddiasile İstanbulda açılan ilk da aydmlanması için iki şahidin dinlenilmesine karar vermiştir. Bu şahidler çaBunların haricinde yardım edilip eJilran ayı zarfında yatırmıyanlar, yüzde va; neticelenmiştir. Bu davada, İstinyeyirmi beş tediye etmek mecburiyetinde de Dok ve fabrika bekçisi Sadeddinin, ğırılarak, muhakemeye devam olunacak memesi Üzerinde münakaşa yapılı>or. Amerikan efkârı umumiyesinde muhtelif kalacaklardır. Üçüncü ayda da radyo pasif korunma teşkilâtmda İstinye İtfa ür. cereyanlar vardır. Şiddetli bir cereyan *** vergisi verilmediği takdirde radyolar iye grupuna yazıldığı halde talimlere derhal yardım taraftarıdır. Fakat buna mühürlenecektir. gitmediği, 18 inci maddeye muhalefet İstanbul Barosuna 1938 senesi zarfınŞehrimizde radyo abonemanlarınm sa gösterdiği iddia olunuyordu. Kendisi, da avukatlar aleyhine 73 şikâyet yapıl karsı infiradcılar mücadele yapıyor. Ayısı 35,000 i bulmuştur. Bu seneki tah Münakle Vekâletinin tensibile Devlet mış, bunlardan 22 sinde muamele tayi merikan hava miralayı Lindberg Taynüs silâttan sonra yeni bir radyo istasyonu Denizyolları umum müdürlüğünün iş'an nine ve beşinde karar ittihazına mahal gazeiesinde yazıldığı infiradcılann fiknun tesisi hakkındaki düşüncelerin ta üzerine çahştığı yerde bu yolda vazife olmadığı, üçünde evrakın ve alınan pa rine tercüman olarak İngîltereye yardıaldığmı, iki yere birden gitmenin im ranın geri verilmesi, ve dördünde alâ mı (isterik) bir harekct savmıştır. Ahr.kkuk edeceği anlaşılmaktadır. kânsızlığı dolayısile İtfaiyeye gideme kadar avukatlara vesayada bulunulması, merikan radyosunda söylediği bir nuBir Alman aiansı müdürü diğini ileri sürüyordu. İstanbul yedinci tukta Amerikanm harb felâketinden iki avukat hakkmda ihtar, ikisi hakkınuzakta kalacağını ve ancak kendisi şu asliye ceza mahkemesi, tahkikatile, bu geldi da tevbih, ikisi hakkında da muvakkaten Dün saban konvansiyonel trenile Al müdafaamn doğruluğunu öğrenmiştir. vekâletten men cezaları karar altma veya bu yardımda bulunarak kendisini manyamn Trans Kontinental Pres ajan Sadeddin, Müddeiumumiliğin de isteğine alınmıştır. 1939 senesi zarfında ise; 68 şi harbe sürükleyecek tahrikâta sebeb olabileceğini söylemistir. D'ğer taraftan sı başmuharriri doktor Havrih Diz, re uygun olarak, beraet kazanmıştır. kâyet ileri sürülmüştür. Bu şikâyetlerAmerikan sanayi amelesi tcşkilâtı ba«ınfikası ve kâtibile şehrimize gelmiştir. den üçü meslektaşlık an'anesine uygunda bulunan Lewis ile (Meden! hürriyctAlman ajansı mümessili, İstanbulda iksuz ve 32 si meslek şerefine muhalif haAmerikadan gelen ziraat ler birliei) maddî yardımm tevsiine biltısadî istihbarata mahsus bir büro kureket, 37 si alman işlerin başanlmamafiil mâni olmakta olHuklarını Londra racağını, burada bir kaç ay kaldıktan aletleri sı, yapılan işlere dair müekkile izahat pazeteleri yazmışlardır. sonra Viyanaya gideceğini, teşkilât taZiraat Vekâletinin Amerikadan satın verilmemesi ve evrakın iade edilmemesi mamlanmca, büroda calışacak memurlaMaamafih Nevyorktan pelen haberlcrsebeblerine müsteniddir. Bu şikâyetler nn Almanvadan getirileceğini. açacağı aldığı traktör ve harman makinesi gibi üzerine yapılan tetkikat neticesinde, 19 de infiradcılara mukabil Avrupa harbine büronun Türk Alman iktısadî inkisa ziraî alât, limanımıza gelmiş ve bu eşbilfiil istiraki istiyenlerin de propaganfına büyük faydası OI^^^S'TH sö^ioT'^tir yanın Haydarpaşaya ihracma başlanmış iş için disiplin takibatı açılmasına ma daları günden güne şiddetlennıekto ve tır. Bu ziraî alâtın kıymeti 2,5 milyon hal görülmemiştir. Beşi için karar ittiAmerika efkân umumivesinde eittikçe $EHİR İSLERİ liradır. Bunlar tamamile sevkedildikten hazına mahal olmadığı neticesine varıl senislemektedir. Herhalde Şimalî Aınesonra Ziraat Vekâleti iküsadiyaü ko mıştu. Bir avukat tevbih olunarak bir runma kanununun mükellefiyeti zira avukata da vesayada bulunulmuştur. 33 rika MiittehH DevMlerinin Avruna h i r Mısırçarşısı iyeye aid kısmının tatbikına geçecek ve dosya üzerinde de, bir kısmı henüz de bine karsı lâkavd kalmadıkları ve kalMısırçarşısı istimlâk işinin bir ay zar bu malzeme muhtelif ziraat mıntakalanmuhakkaktır. vam eden muhtelif muameleler yürüfında ikmali için alâkadarlara emir ve na sevkedilecektir. tülmüstür. TOGAY rilmiştir. Tiıtün satışlarında yapılan hatalar Siyasî icmal Amerika ve harb Fransaya karşı girişilen taahhüd, tütüncüleri müşkül vaziyete düşürdü Yugoslavyadan dün gelen muhacirler Bulgaristandan geçerken garib bir muameleye maruz kaldılar Avokatlar hakkınia yapılaı tikâyetler Istanbul barosu bir çok disiplin cezaları verdi Küçük hikâye Hesaplı macera içinde bılmedıği bir diyara kaçıp giimek ve bir daha dbnmemek arzusu vardı. O gün Ferah sinemasında «Afrikada kaplanlar peşinde» adındaki filim oyn»\ ordu. Büyük bir dalgınhk içinde uzak ve yabancı iklimlerin macera ve esrar dolu zengin hayalleri kafasmda bir sinenıa şeridi gibi canlanmağa başladı. Günlordenberi büyük bir manasızhk içinde geçen hayatım değiştirmek isteyordu. Haftalarca ve aylarca yol yürüdükten sonra tanımadığı bir ülkeye varmak ve hiç görmediği insanlarla tamamen afakî mevzular üzerinde konuşmak, derdleşmek istiyordu. Fakat büyük maceraları başarabilecek kadar kuvvetli bir iradeye sahib değildi. Bütün hayaü tabiatin değişmez ve şaşmaz demirden çemberi içinde dönüp gidiyordu. En büyük ve en kuvvetli arzusu yalnız kalmak^ı. Bunun için sarfettiği bütün gayretler hep boşa çıkıyordu. Anadoluda komisyonculuk >apması dst bu arzunun garib bir tecellisinden başka bir şey değildi. Bir kaç gün Şehzadebaşında yaşadı. Akşam'arı Fatihte şehrin üçüncü sınıf oteüerinden birine gidip yatıyor, sabahm erken saatlerinde uyanıp doğruca Şehzadebaşı kahvelerinden birine dalıyordu. Bir akşam üzeri Beyazıd civarında dolaşırken otuz beş yaşlarında dotgun vücudlü gözlerinin altı simsiyah ve oldukça süslü bir kadına tesadüf etmışti. Birdenbire iradesinde gayritabü bir kudret vehmederek kadına doğru yaklaşmış ve büyük bir cesaretle konuşmağa başlamıştı. Genc kadın önce ürkek, daha eonra da merhamet dolu gozlerle onu başı köftecilerinden birinde do\Tirduktan sonra bir sinemaya dalmış ve saat on bire kadar uzun bir filmi seyretmiş ü. vanla birlıkte Beyoğlu meyhanelerinden birine gitmiş, bir kaç saat gülüp eğîendikten sonra bara gitmek üzere ayağa kalktığı zaman cüzdanının yerinde yeller estiğinin farkuıa varmıştı. Ilkönce hiç kimseden şüphe etmiyen zavali: genc, bir kaç dakika sonra meyl'aneye olan borcunu ödeyemediği için karakolu boylamış ve komiserin uzunca süren tahkikatından sonra eniştesinin aşırdığı cüzdanmı onun gözleri önünde içi boş olarak geri almıştı. Polise verdiği :fadede mübayenet olduğu için o günkü sözleri hükümsüz bırakılmış, ertesi gün tekrar karakola gelmesi emredilmişti. Necdet bütün ailesinin namus ve şerefıni çok kötü bir mevkie düşüren bu çirkin hâdiseden sonra ne eve uğrayor, ne de eniştesihe kaptırdığı iki yüz liraran hesabmı arayordu. Henüz üç ay evvel kardeşi Selmayı büyük bir saadet ümidi içinde evlendirdiği bu kibar ve emsalsiz dolandurıcuun yüzünü bile görmeğe tahammülü yoktu. O gece kaybettiği iki yüz lira için zabıtaya müracaat ederek ailesinin haysiyetini lekeîemeği hatınna bile getirmediği halde, kötü bir tesadüf, meyhaneye olan hesabı ödiyememek rezaleti onu karakola sevketmişti. **• Akşamüzeri Şehzadebaşında, bir köfteci dükkânına girmişti. Aradan yıllar geçtiği halde ufacık dükkânm sade, fakat orijinal dekorunda en ufak bir değişiklik yoktu. Uzun uzun düşündükten sonra biraz köfte ve piyazla karrunı doyurdu. Ve gene maksadsız olarak sinemaların önünde dolaşü. Aüsleri seyrettL Bakl SUha baştan aşağı süzmüş ve ağır ağır yürümeğe başlamıştı. Necdet bir adım geriden geliyor ve dua eder gibi bir şeyler söylüyordu. Birkaç adım yürüdükten sonra tramvay durak mahalline gelmjşlerdi. Kadm portmeninden çıkardığı u"fak bir aynaya bakarak şapkasıru ve saçlarını düzelttikten sonra Necdete biraz daha yaklaşarak düzgün bir sesle sormağa başlamıştı: Şimdi nerede yaüp kalkıyorsun? Şurada burada! Peki bu hayatın sonu ne olacak kuzum? Ne olacağım ben ne bileyim, yarın sen ne olacağım bilir misin sanki... Bir âlemdir dönüp gidiyor. İnsan istikbplinin ne olacağım bilmiş olsaydı hayatm tadı kalır mıydı şekerim... Serserilik senin ruhuna işlemiş Necdet.™ Sen boş lafları buak da beni bu akşam evine götürüp götürmiyeceğini söyle. Bu akşam mı? İmkânı yok, ancak saat birden sonra belki. Pekâlâ, birde gelirim. Yalnız bir lira ver. Tramvay param bile yok... Durak mahalline Şişli Beyazıd tramvayı yaklaşmışü. Kadm müsta^ni nazarlarla sağı solu gözledikten sonra tramvaya birdenbire atladı. Necdet nrkasından bir adım ilerliyerek bağurdı: Kâmran, Kâmran... Ne var? Ne ise gece söylerim, güle güle... *** Necdet o jjece, karnıni gene Şehzade. Sinemadan sonra ağır ağır Beyazıda doğru yürüdü. İçinde müphem ve titrek ümidlerin can verdip bu saatlerde ne yapabilirdi. Uzun seneler beraber yaşadığı Kâmranın oldukça korkunc randevu saatine daha epeyce vardı. KaranUk sokaklarda bir müddet doîaştı. Henüz ışıkları sönmemiş olan evlerin mesud pencerelerine dalıyor, uzun uzun düşündükten sonra gene kendi derdlerine, kendi içine dönüyordu. Bir aralık birdenbire tramvay caddesine çıkarak Şişli Beyazıd arabasına atladı. İki gun evvel aldığı ve cebinde dura dura kirlenmiş ve yağlanmış olan bir mecmuayı okuya okuya Kâmranın evine varmıştı. Tarif olunmaz bir heyecanla apartımanın dördüncü katma soluya soluya çıktı. Genc kadına aid olan dairede ışık yoktu. Merdivenden hole açılan kapıyı yavaşça araladı. Sofada masa saatinin tik takından başka ses yoktu. Ayaklaruvn ucuna basa basa yatak odasma girdi. Ve korka korka elektrigi yaktı. Kâı;uan, u zun ve geniş divanın üzerinde hareketsiz uyuyordu. Yüzünde büyük bir yorgunluğun derin çizgileri vardı. Necdet, odanın ılık ve rahat havasım ciğerlerine sindirdikten sonra büyük bir itina ile yerleştirilmiş olan eşyayı tetkik etmeğe başladı. Kapının yanındaki ufak masanm üzerinde Kâmranm iri ve şişkin portmenini gördü. Sessizce yerinden kalkarak titreye titreye portmeni açü. Ve çantanın zengin muhteviyatı karşısında ürpererek yirmi tane on Uralığı muhtelic parmaklarile saydı. Ve cebine yerleştirdi. Ertesi günkü gazeteler onun için kim bilir neler yazdı'ar. BAKı SÜHA