CUMHURIYET 29 Ikîncîkânım 1940 KüçUk hikâye Ikinci kocam Antalya ovasında açılan kanallar Çemberlitaş HALK OPERETİ Bu akşam saat 9 da Senenin en güzel oyunu İlk zevcimden dul kaldığım zaman niden başladı ve fişler önüme yığılmakta Zozo Dalmas'la yirmi beş yaşında idim. Henüz on seki devam etti. (Kediye peynir) Kır saçh adam bu sefer tamamen mağzimde iken, benden çok yaşlı o sefaret KONSEEİ Operet 3 perde kâtibile evlenmek mecburiyetinde kal lub ve beş parasız yerinden fırladı. Ben de arkasından ayağa kalktım. Masada mıştım. Önce, o vakte kadar hiç temas etme kilere: Affedersiniz, dedim, çok yorul miş olduğum diplomatlar muhiti çok hodum, müsaade edin de biraz hava ala şuma gitti. Gezdiğim yabancı memleketlerde hem birçok şeyler öğrendim, hem yım.. Zihni Bey, fişlerden yarısını iki elilc de eğlendim. Adeta mühim bir şahsiyet avuçlayıp kucağıma verdi: haline geldiğime inanıyordum. Davetten Bu, dedi, senin hakkm! davete dolaşıyor, herkesten iltifat göriiBen, doğru kasaya gideceğime, dışa yor, evimde de parlak kabul resimleıi tertib ediyordum. Arasıra gurur ve tefa rıya koştum. Baktım, o, aşağıdaki rıhtımhüriin aldatıcı hayallerine kapıldığım an da nihayetlenen merdivenden iniyor. Ne larda elimde büyük kuvvet ve kudret gülünç vaziyette olduğumu tasavvur ediyorsunuz, tabiî! lerin toplandığına kail oluyordum. Cüzdanındaki bütün parasmı oyunda Kendimi böyle avutuyor ve hiçbir da kaybetmesini bir tanışıklık, bir dostluk kika kocamla başbaşa kalmamaya çalışı sayarak yabancı bir adamın peşini takib Antalya (Hususî muhabirimizden) NEŞ'E, AŞK, SEFKAT, MUSİKİ yordum. Çünkü ikimizin arasındaki yaş eden bir kadın!. Antalya ovasınm en münbit arazisini teşBütün kalbleri titretecek, musiki cerçevesi arasmda hissî ve müessir bir farkı bir saniye ayni zevk ve neş'enin mevzuda büyük Fransız filmi: Fakat bazı kumarbazların feci akıbet kil eden Kepezaltında bazı kanallar açılesiri olarak yaşamamıza mâni teşkil edilerini sade romanlarda okumakla kalma mıştır. Bu kanallar, geçen yaz inşa edilen yordu. Halbuki adamcağız bana karşı mış, Nice'de ve MonteCarlo'da gözle Kırkgöz barajından istifade edecektir. çok şefkatli ve sevimli davranıyordu. Gönderdiğim resim, pirinç tarlalarını rimle görmüş olduğum için böyle bir enYalnız ne var ki onun nazarındaki ehemiska edecek olan bir kanalın açılışını gösdişeye düşmekte çok haklıydım. miyetim ancak kıymetli bir vazoya, antitermektedir. ^ Rıhtıma varır varmaz, birden arkasına MÜZİKLİ VE HİSSÎ AŞK MANZUMESİNİ YARATANLAR ka bir bibloya gösterdiği alâka kadardı. Universitelilerin Uludağ Her an durduğu yerde görülmeğe ahşıl döndü. Asansör için bırakılmış boşluk mış böyle şeylerin nasıl, ancak birdenbire tan süzülerek bulunduğumuz yeri bol ışıkayak tenezzühü ortadan kaybolmaları mevcudiyetlerınin ğa boğan elektrik ziyalan gözlerinin müsUniversitelilerin mutad olan kayak teyokluğunu belli ederse benim de onun tehzi ve hakaret dolu parıltılarını hiçbir nezzühü bu sene doçent Dr. Orhan Okhayatından silinip gitmem lâzımdı ki o huzmesini kaybetmeden seçmeme yara yaym başkanlığı altında sömestr tatilin rada oynadığım mühim rol meydana çık mıştı. Son basamakta mıhlandım, kaldım. de yapılacaktır. Seyahate profesör ve tasın. lebeden kalabalık bir grupun iştirak edeDaha fazla ilerileyemedim. Fakat: ceği haber alınmıştır. Seyahat organizasGaliba sevilmek ve didiklenmek ihti Beyefendi! diye seslenmekten de yonile DT. Orhan Okyay meşgul olmak yacı beni birçok kadınların gıpta ettikleri kendimi menedemedim. tadır. o Iüks yaşama tarzından nefret ettiriyorOnun hiç cevab vermediğini görünce du. Buna rağmen zavallının anî ölümü beni sonsuz bir ıstırab ve ye'se sürükledi. ilâve ettim: Size karşı çok mahcubum.. Şiddetli bir ciğer congestion'unun onu aYüzünün hiçbir adalesini oynatmadan lıp götürmesi, arkasından günlerce göz cevab verdi: yaşları dökmeme sebeb oldu. Niçin mahcubsunuz anlayamadırr. Iki sene kadar münzevi bir hayat yahanımefendi... Insan oyuna kazanmayı şadım. Yeniden evlenmeği kat'iyyen zıhümid ettiği kadar kaybetmeği de göze animden geçirmiyordum. Fakat ömrümun Iarak oturur. Ben kaybettim, siz kazan sonuna kadar da tek başıma yaşamaya dınız. Bunda hiçbir fevkalâdelik yok... karar verdim dersem yalan söylemiş o Yalnız size tavsiyem, böyle yerlere bir lurdum. Talih ve tesadüfün karşıma beni daha ayak atmayınız. Oyuna hiç de alr anlayacak birini çıkarmasına intizar edi şık olmadığınızı anlamadım sanmayın. ilk yordum. kazanclar bazan insana cesaret verir. Bir gün çok sevdiğim bir aile beni A Sonra mahvolursunuz. Benim akıbetim dadaki «Yatkulub» e davet etti.. Kalaba size ibret olmalıdır. Uç sene şark vilâ » lık yerlerden pek hoşlanmamaklığıma yetlerinde çalışarak dişimden tırnağım rağmen ağustos ayının boğucu sıcakla dan artırdığım paraları bir gecede kay rında şehrin ağır havasından kurtulup de bettim, gördünüz! niz kenarında ve çamlar altında birkaç Bu itiraf bana büyük bir ceaaret verOn binden fazla figüran ve milyonlarca dolar sarfile vücude gelen gün geçirmenin sinirlerimi biraz yatıştıra di: cağını düşündüm. Amerikalılarla kırmızı derililerin büyük macerası Müsaade ederseniz, dedim, şu kuO akşam, yemekten sonra oyun salo cağımdaki fişleri size memnuniyetle iade nuna geçtik. Hayatımda herhangi bir ıp edebilirim. Çünkü bence kumarda kazatilâya benliğimi kaptırmamış olduğum nılmış para ile çalınmı; para arasmda için böyle yerlere girip çıkmaktan pek hiçbir fark yoktur. 2 5 kısım tekmili birden: Baş rollerde: korkmazdım. Münirenin kocası, kendisiAcı acı güldü: ne şans getireceğinden emin, beni yanm Hayatımda, dedi, ilk defa güzel bir daki sandalyaya oturttu. Arasıra kâğıd karlın bana para v^rmft»* lrallrnmr Fnlrat Miinir Nureddin SİNEMASINDA 10 Şubat Cumartesi Akşarrn RADVO Bugünkü program ) EADÎODtFÜZYON POSTALAKI Dalga ozunlnğn: Türkiye Radyosn 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Ankara . T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. TtÎEKİYE î Pek yakmda ZAZÂ Claıdette Colbert Herbert Marshall Fransızca sözıi filminde SARAY Sinemasmda SON BESTE GEORGES RIGÂUD ve JUSETTE DAT Önümüzdeki çarşamba akşammdan itibaren K A T E do \ A fi 1 SÜMER 12,30 Program, ve memleket saat ayarı, 12,35 Ajuns ve meteoroloji haberleri, 12,50 Türk müziği (Pl.) 13,30 14,00 Müzik: Karışık hafif müzik. (Pl.) 18,00 Program ve memleket saat ayarı, 18,05 Müzik: Radyo Caz orkestrası, 18,40 Konuşma, 18,55 Serbest saat. 19,10 Memleket saat ayan, ajans ve meteoroloji haberleri. 19,30 Türk müziği: Saz eserleri (18 sazm iştirakile) 19,50 Türk müziği: Eski İstanbul şarküarı. Çaianlar: Hakkı Derman, Şerif İçli, Hasan Gür, Hamdi Tokay. Okuyanlar: Tahsin Karakuş, Celâl Tokses. 20,15 Konuşma, 20,30 Türk müziği: Halk türküleri, zeybek ve oyun havaları. Sadi Yaver Ataman. 20,50 Türk müziği: Çaianlar: Vecihe, Ruşen Kam, Reşad Erer, İzzeddin Ökte. Okuyan: Radife Erten. 1 Rahmi Bey Kürdilihicazkâr şarkı: (Söyie ey mıtrıbı nazende eda) 2 Şemseddin Ziya Kürdilihicazkâr şarkı: (Güvenme hüsnüne) 3 Kürdilihicazkâr şarkı: (Kaidı yollarda bu şeb) 4 Ruşen Kam: Kemençe taksimi. 5 Türkü: Yabandan geldim yabandan) 6 Türkü: (Gene yol vermedl Acem dağları) 21,15 Müzik: Brahms Sekstet No. 1 (Si bemol majör) Riyaseticumhur Flârmonik orkestrası üyeleri tarafmdan. 21,45 Müzik: Küçük Orkestra (Şef: Necib Aş,kın) 22,15 Memleket saat ayarı, ajans haberleri, ziraat, esham tahvilât, kambiyo nükud borsası (fiat). 22,30 Müzik: Mozart Re minör piyano konsertosu (Pl.) 23 Müzik: Cazband (Pl.) 23,25 23,30 Yarınkl program ve kapanış. BAHAR Çarşaaba akşam Frederic Narch Joan Bennett Sinema âleminin 2 parlak yıldızı YACMURU Sineaasında nefis filminde sizi iki saat zevk ve neş'e ile sarsacaktır. N E L E K ŞEHYET KURBANI ) HİNDLİLER GELİYOR memi istiyordu. mıyım ? Hayret!.. El döndükçe önümüzdeki fi§ Istağfirullah! yığını büyüyor ve yükseliyordu. Bir ara Diye cevab verdim. O zaman yanıma lık Zihni Bey: yaklaştı: Artık, dedi, yerimi büsbütün sana Bari, dedi, kendimi takdim edeyim: terkediyorum Celile.. Çünkü müthiş bir Mühendis Vedad! şansın var. Benim de buna mukabele etmekliğim Ancak o vakit karşımda iyi giyinmiş, lâzımdı: otuz otuz beş yaşlarında kadar, sevimh Celile! yüzlü bir erkeğin mevcudiyetinin farkına Celile Hanımefendi, müsaade edervardım. Saçları henüz kırlaşmaya başla seniz, 8İzi kucağınızdaki yükten kurtara mıştı. Lâkin ne gözlerinin etrafında, ne yım, fakat kasadan değiştirerek gene size de dudaklarının kenarında hiçbir çizgi ve mukabilini vermek üzere... buruşuk yoktu. Parmaklan ince, elleri za Şimdilik bunu size ikraz etmemi rifti.. Ekseri okumuş, münevver insanlakabul ediniz de ileride ödersinizl rın elleri gibi.. Ötedenberi gözel ellere Siz ne iyi kalbli kadınsınız. bayılırdım. Sesinde tath bir haşinlik var*** , dı. Bir konferançının, bir avukatın sesinIşte bu garib ve hatıra gelmez tesadüfî deki tath haşinlik!. tanışma Vedadla beni birbirimize kay O güzel eller, mütemadiyen önündeki naştırdı. Bir ay sonra evlendik. Vedad, fişleri ileri sürüyor, keskin bakışlı gözler o günden itibaren bir daha oyun kâğıdıdurmadan kaybetmekten fazla teessür na el sürmemeğe yemin etti. Çok şükür, duymuyor görünüyorlardı. Birden iki kosözünü de hâlâ tutuyor. lunun arasındaki yeşil örtü parçasının Nakleden bomboş olduğunu gördüm. Ayağa kalkHadiye tclâl tı. Cüzdanını uzun uzun karıştırdıktan sonra bir ellilik kâğıd çıkardı. Kasaya seslendi: Şunu bana değiştirir misiniz? O zaman ellerinin de sesile birlikte tilNamınıza gelen bir mektubu rediğini hisseder gibi oldum. Benim de vücudümden raşeler geçti. Masada en almak üzere Yazı İşleri müdürfazla kazanan vaziyetinde bulunduğuma lüğümüze müracaat etmeniz merteessüf ettim. cudur. Yeni gelen fişleri dizip sıraya koyarken yüzü gittikçe saranyordu. Oyun ye * / ıarı rıana verıyor. Dara K.uyıii> loıans eı acaba ben bu fedakârlığa lâyık bir insan nur. EvJmizin merkez binasında 19 şubat 940 pazar günü bir fotograf sergLsi açüacaktır. Yalnız amatörlere mahsus ve müsabaka mahiyetinde olan bu sergiye iştirak edecekler arasmda birinci, ikinci ve üçüncüye münasib hediyeler verilecek ve eserleri Ankarada açılacak (Halkevleri umumî fotograf sergisi) ne de göHderilecektir. İştirak şartları şunlardır: 1. Müsabakaya glrecek amatörler fotograflannı temiz beyaz bir kartona yapıştırılmış olarak ve hakikî negatiflerile birlikte makbuz mukabili Idareye tevdi edeceklerdir. 2. Teşhlr esnasında fotograflarm üzerinde veyahud panosunda resmi çekenin ismi bulunacaktır. 3. Gerek negatiflerin, gerekse kopyelerinin üzerine rötuş, boya veyahud tashih maksadile hiçbir kalem ve fırça dokundurulmamış olacaktır. 4. Negatiflerle kopyelerinin boylan arasında hiçbir münasebet aranmıyacaktır. Hatta bir negatifin münasib addolunmuş bir kısmmdan yapılmış kopyeler de kabul edilecektir. 5. Bu müsabaka için tevdi edilecek eserler, yalnız telif bakımından mütalea olu • nacaktır. Kâğıd çeşidi, kartonlama veyahud viraj renkleri gibi fer'l itinaların esere verilecek kıymet üzerinde hiçbir tesiri oîmıyacattır. 6. Muayyen bir kıt'a aranmamakla beraber, tevdi edilecek fotograf nüshalarının 18X24 den daha büyük olması lüzumsuzdur. 7. Bu sergiye iştirak edecek amatörlerin eserlerini birinci maddedeki tarif dahilinde vazıh adreslerile birlikte 15 şubat 940 tarihine kadar büromuza tevdileri rica oluKadıköy Halkevinden: Halkevimizde resim sergisi açüacaktır. İştirak etmek isteyenlerm idare memurluğundan seraiti öğrenmeleri. Asil milletimizi sarsan zelzele felâketinin Erzincanda mucib olduğu büyük zayiat arasmda aziz valide ve hemşiremle kızının bulunduklannı bilen ve haber alan kıymetli ve muhterem dost ve tanıdıklarımızla, akraba ve hemşirelerimizin insanî ve asil bir hissi necabetle bu umulmaz büyük acı ve ıstırablanmızı paylaşmak ve bizleri müşfik teselli ve taziyelerile taltif etmek hususunda muhtelif vasıta ve suretlerle izhar buyurdukları çok candan samimî tehalük ve alâkadan pek mütehassis ve minnettar olan elem ve Kicran yüklü kalbimizin âcil bir vazife telâkki ettiği derin şükranlarımızı lutfen bjı satırlarda kabul buyurmalarım niyaz ederim. Erzincan Meb'usu Abdülhak Fırat *** Eminönü Halkevinde amatör fotoğraf sergisi Sinemacılık tarihinde şımdiye kadar mısltne raslanmamış sergüzeşt, kahramanlık ve macera dolu büyük filmi A L K A Z A R Sinemasmda başhyor PARAMUNT ŞİRKETİNİN İKİNCİ HARİKASI Bugün matinelerden itibaren Taziyetlere teşekkür Musahibzade Celâl'e İSA MİRANDA RAY MİLLAND'ın yarattığı Perşenbe Akşamı L Â L E Sinemasmda EHPGİIHl En çılgın bir asktan kııdret... Rus . Avusturya harbinin dehşetinden ateş.., Rus müziğinin balalaykalarından hareket toplayan, dünyanın bu eşsiz filmi 1 Tefrika No. 12 Nakleden: HAMDI VAROGLU Her hareketi tezadlarla dolu bu mu memiştim. Ancak: amma adamın, talebesinin alayı karşısın Bunu, sizden bir hatıra olarak sakdaki bu sakin, tabiî hali beni hayrete dü layacağım. şürüyordu. Yavaş yavaş teselli buluyorDediği zaman başjmı çevirip baktım. dum; ilk andaki utancım azar azar kay Resim, o sırada, katlanıp cüzdana girboluyordu. mişti ve muallimim, cüzdanını, ceketinin Fakat, Selim Sekbanın bir sözü, beyni iç cebine yerleştirmekle meşgu)dü. me vurulmuş bir balyoz gibi, kulaklarımKendimi tutamadım: da uğuldadı: Yapmaym! diye haykırdım. Allah Insaf edin Leylâ Hanım, herkesin aşkına o resmi bana verin. Rica ederim, ismi de Iskenderi Kebir, yahud Fatih Sul iade edin onu bana! tan Mehmed olamaz ya! Kat'iyyen. Ötekiler gibi, bu söz de şaka ifadesile O halde, yırÇn. söylenmiş olmakla beraber, nedense, bir Imkânı yok! Saklayacağım... Madenbire gözlerime yaşlar dolduğunu his demki benim resmim, bana aid olması settim. Çok yakışıksız hareketim karşı lâzım gelir. sında, muallimimin bu derece kibar dav Hayır! Elimden kaptınız, ben verranması beni haddinden fazla mahçub medim. İade etmelisiniz. Yahud yırtıp aettiğinden mi; yoksa, bu son cümledeki tın. tarizin pek iğneli olmasmdan mı nedir Ne iade ederim, ne de yırtarım. bilmiyorum, yüreğimi derin bir inkisann Peki ama, ne işinize yarayacak? Saklayıp da ne yapacaksınız? kaoladığını hissettim. Söyledim ya. Sizden bir hatıra. Salim Sekban Bey, ağladığımın farkı Alay ediyorsunuz, Selim Bey. na varmadı. Ben de, başım öteye dönük olduğu için, onun, resmi büyük bir itina Yanılıyorsunuz, Leylâ Hanım. ile katlayıp cüzdanına yerleştirdiğini gör, Kabahatimi itiraf ediyorurn. Ben bir terbiyesizlik yaptım. Bu resmi saklar izahı imkânsız heyecanla, bütün vücudüsanız kabahatimi her dakika yüzüme vu mün ürperdiğini hissettim. racakmışsınız gibi üzüleceğim. Yırtıp aGözlerim, ruhumun derinliklerini görtarsanız, yahud bana iade ederseniz, beni mek ister gibi, bütün vakti ve bütün kesaffettiğinize inanacağım. Büyüklük sizde kinliğile bana baktığım hissettiğim bu gakalsın, Selim Bey! rib adamın yüzüne, gayriihtiyarî tevec Olamaz, Leylâ Hanım. Bir kere, cüh etti. ortada kabahat diye bir şey yok. Sonra, Gözlerimiz bir saniye karşılaştı. Bu bu resmi ben mutlaka bir hatıra olarak karşılaşma saniye bile değil, taksim edisaklamağa karar verdim. Senelerden son lemiyecek kadar kısa bir zaman kesriydi. ra ona baktığım zaman... Neden bilmem, içine ancak bir bakış sı Evet, ona baktığınız zaman, deliş ğabilen bu kısacık zaman parçası, bana, men bir kızın münasebetsizliklerini hatır bütün bir ömre tekabül edecek derecede uzun göründü. layacaksınız... Onun sözünü yarıda keserek başladıGözlerimi, onun gözlerinden güçlükle ğım cümleyi bitirmeden, hıçkırıklar bo ayırdım. İlk defa olarak, isim veremediğazımı tıkadı. ğim bir his, bir ruh ürpertisi içindeydim. Selim Sekban Bey, hiç beklemediği bu Başımı öteye çevirdikten sonra, irademanzara karşısında şaşırdı, durakladı. me hâkim ilk arzu, oradan kaçmak, kenSonra, iki kaşı arasmda derin bir çizgi di kendime kalıp hislerimi tahlil etmek peyda oldu. Elini, ağır ağır götürdü; cüz arzusu oldu. danını çıkardı, açtı; içinden, dörde katYerimden fırladım. Selim Sekban Belanmış, mahud resmi çıkardı; bana uzat ye veda bile etmeden, bir kelime bile tı. söylemeden, koşa koşa oradan uzaklaşBütün bunları, sessiz bir vakar için"le tım. yapmıştı. Öyle ki, az evvel büyük bir ısÇalılıklar arasmda bir gölge kımıldararla geri almak istediğim kâğıdı, şimdi dığınl gören vahşi bir geyik hızile koşubu arzumu, sükunetle yerine getiren mu yordum. O dakikada, bu geyikten hakiallimimin elinden almağa cesaret edemi katen farkım yoktu. Benim de içimde o yordum. bilmediğim, tanımadığım ürpertiyi uyanSelim Sekban Beyin bu mutavaatinde, dıran şey, bir yabancı gölgeydi. Pürüzü, arzudan ziyade isteksizlik vardı; gpzleri girintisi, çıkmtısı olmıyan duygularımm rin içinde, yüzünün tebessümden ciddiye arasına, birdenbire, meçhjul bir gölgenin te "eçen hatlarında serzeniş okunuyordu. karıştığını, hayret ve biraz da korku ile Garib bir heyecan içindeydim ve bu görmüştüm. Yalnız, ufacık, pek ufacık bir fark varOdama kapanıp uzun uzun düşündükten sonra itirafa mecbur oldum ki ben, dı. İlk geldiği günler zarfında yüzüme ne Selim Sekbandan, ne yazdığım mü bakmayışı, benimle alâkadar olmağa tenasebetsiz yazının verdiği utancdan, nenezzül etmemesinden, yani beni adam de muallimimin serzenişlerinden kaçmış yerine koymamasındandı. Halbuki şimdi, tım. bu lâkaydinin yerinde, bir zorakilik göBeni kaçırtan işte o yabancı gölgeydi. rür gibi oluyordum. Yüzüme bakmamak Ondan ürktüğüm içjn kaçmıştım, fakat için kendini zorladığı anlaşılıyordu. beni bir gören olsa, belki de o gölgeden Üzülüp rahatsız olmıyayım diye böyle kaçtığımı değil, onu kovaladığımı sanırdı. hareket ettiğine ihtimal verdim. Sıcağı sıO gündenberi, Selim Sekban Beyin cağma ayni mevzuu hatırlatmamak için benden uzak durduğu muhakkak. Birden bire, Yassıkaya köşküne ilk geldiği gün böyle ciddî duracak; ertesi gün, her zalerdeki kadar ciddî, donuk ve azametli manki gibi, ciddî görünüşlü şakalarına başlayacak, aramızdaki ayni samimî habir tavır takındı. Hele, resim vak'ası akşamını hiç unut vayı yaratacaktı. Çok geçmeden aldandığımı gördüm. mıyacağım. Yemekte, karşısma oturduğum zaman, sıkıntıdan ter döküyordum. Ne ertesi gün, ne onu takib eden günler, Muallimimin yüzüne, mümkün mertebe Selim Sekban Beyin halinde bir değibakmamağa çalışıyordum. Müstehzi ba şiklik olmadı. kışlarınm yüzümde dolaştığmı hissettikçe, Resminin üstüne yazdığım o münasehalimden, büyükanneme bir şey sezdir betsiz yazıyi okuduğu anda, nasıl hiç memek için kendimi alabildiğine zorla beklemediğim bir güleryüzle, şakacı sözyor, tabiî görünmeğe uğraşıyordum. lerle karşılaştımsa, şimdi de onun tamaFakat, Selim Sekban Bey, daha o ak men zıddı abus bir çehre görüyorum. şamdan itibaren değişmişti. Bir aralık., Adeta, kendisine verdiğim saksağan adıbüyükannemle konuşurlarken, gözucile nm manasını, düşünüp düşünüp, neden yüzüne bakınca, üzüntümün beyhude olsonra anladı diyeceğim geliyor. duğunu anladım. Ne sofrada, ne evde veya bahçede biKarşımda oturan adam, Yassıkaya köşküne misafir olarak geldiği gün, benim ribirimize tesadüf ettiğimiz zaman, Semevcudiyetimi bile farketmiyen müte lim Sekban Beyde eski iltifatlardan, gükebbir, sessiz, durgun adamın ta kendi leryüzden, halhatır sormak gibi en basit siydi. Yüzüme bile bakmıyor, yalnız bü sözlerden bile eser yok. {Arkast var) yükannemle konuşuyordu.