CUMHURÎYET 27 Ikindkânun 1940 KÜÇÜK hikâye Vaziyet, o kadar başka ki Tuz satışı III 1939 senesi haziranından kânunuevvel sonuna kadar yedi ay zarfında memlekette yüz on dört buçuk milyon kilo tuz satılmıştır. 1938 senesinin ayni aylarındaki satışlar yüz on iki milyon kilo olduğuna na zaran bu sene satışlarında yüzde iki kadar bir tezayüd vardır. Tuz istihlâki, fiatlarını tenzil edildiği 1935 senesindenberi mütemadî bir yükselme arzetmektedir. 1934 senesinin ayni yedi ayında satışlar seksen yedi buçuk milyon kilodan ibaretti. Mevsim n süper filmi ve : ViViANE ROMANCE ve ERiC Von STROHEIM'ın Belki de haklısın.. Kimbilir, seni benim Görüyorsun ya, yavrum, ayni trenclcTÜBKİYE EADYODİFÜZYON POSTALAKI yiz!. Ayni tren bizi şehrin gürültülerin sevdiğim kadar, ihtimal sen beni sevmiDalga azunlngn: den, dedikodularmdan, vak.it vakit bık yorsun. Ben, sana karşı, senin bana gösOrijinal FRANSIZCA nüshası filmi Türkiye Radyosn 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. kınlık veren eğlencelerinden uzaklaştın terdiğin lâkaydî derecesinde, ihmalkâr Ankara » T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. yor. Birkaç gün için dinlenmeğe gidiyo değilim! 13,30 program ve memleket saat ayarı 13,35 ajans ve meteoroloji habererleri Evlendiğimiz ancak bir sene oldu. Bu ruz. 13,50 Türk müziği. Çalanlar: Kemal N. SeyAynî tren, ayni yol ve ayni gaye... Ye kadar zaman, ihtimal sana aile yuvasını hun, Cevdet Çağla, İzzeddin Okte, Zühtü gâne başkalık zaman farkında. İlk defa, bir menfa yapmadı ama, manasız bir temSenenin sinema zaferini teşkil ederek gişeler, muhasara edilmekte Bardakoğlu. A Okuyan: Mefharet Sağsevişmemizin en hararetli devresinde, iz sil verilen bayağı bir tiyatro salonu halive halk kütleleri hücutn etmektedir. nak 14,30 müzik: Riyaseticumhur ban divacımızın başlangıcında bu seyahati ne getirdi. Sık sık esniyor ve üşüyorsun. Türk Urologi cemiyetinin dosu. (Şef: İhsan Künçer) 15,15 15,30 İlâveten : Foks Jurnal en son dünya ve Harb habarleri Bu titreme sana muhakkak ki can sıkın yapmıştık. O anda birbirimizden tama müzik: Cazband (Pl.) 18 program ve BugUn saat 1 ve 2.30 da tenzliâtlı matlneler kongresi mile emin değildik. Meçhule doğru ycl tısından geliyor. memleket saat ayarı 18,05 müzik: Rad alanların heyecan ve helecanlarını kana Ayni evde, ayni odadayız. Fakat vaTürk Urologi cemiyeti, Türk Tıb ce yo caz orkestrası 18,40 konuşma 18,55 kana tadıyorduk. Halbuki şimdi her iki ziyet o kadar başka kü. miyeti binasında senelik kongre halinde serbest saat 19,10 saat ayarı, ajans miz de, sükunet, dikkat, şefkat ve mu ••* ve meteoroloji haberleri 19,30 Türk matoplanmış ve yeni idare heyetini seçmişziği: Saz eserleri 19,50 Türk müziği. habbetin kuştüyünden daha yumuşak şilBak, yavrum, ayni yataktayız. Tahta tir. Reisliğe doçent Dr. Lutfi Orhan SoÇalanlar: Vecihe, Fahire Fersan, Refik Ferteleri içine rahatça uzanmış insanlarız. mer, reis vekilliğine Dr. Mehmed AIi Okısımları eskimiş, cilâsı sıyrılmış, fakat san. Okuyanlar: Muzaffer İlkar. 1 MehO vakit mevsim bahardı. İki yanımız halis cevizden... Somyası biraz yüksek ve ma, kâtibi umumiliğe Dr. Saim Erkun, En çok beğendiği ve muvaffak olduğu büyük Şark filmi med Ağa: Zâvil ağır semai (Bulunmaz bir daki tarlaların, bahçelerin toprakların epeyce hırpalanmış. Çarşafları, yatak ör muhasibliğe Dr. Muammer Nuri Günver, nevcivansın). 2 Refik Fersan: Mahur şardan bınbir koku sızıyor, binbir renk fır tüleri sakız gibi bembeyaz ve tatlı tatlı celse kâtibliğine Dr. Suphi Şenses seçil kı (Bir nes'e yarat hasta gönül). 3 İbralıyordu. Tabiat hareketli, aşkın ve taş lâvanta çiçeği kokuyorlar. Masanın üze mişlerdir. Fahrî azalıklara da Prof. Dı him Ağa: Mahur şarkı (Sabah olsun ben kındı. şu yerden gideyim). 4 3 üncü Selim: Zârindeki petrol lâmbası ayni tatlı ışığı vc Ahmed Kemal, Prof. Dr. Orhan Abdi, Bu defa eylul ayındayız. Tabiatin te riyor. Lâkin sen: Prof. Kenan Tevfik, Dr. Feridun Şevket vil Y. semai (Almış nişanı tiri müjen). 5 vekkül ve teslimiyete yaka kaptırdığı bir Zâvil saz semaLsi 20,10 konuşma (günün (YANIK ESİRE) Of, somya da nekadar kamburlaş ittifakla seçilmişlerdir. Toplantı sonunda w zamanda... meseleleri) 20,25 Türk müziği. Çalanlar: mış, insan içine birdenbire gömülüyor, cemiyet azası misafirlerile birlikte senei "URUÇE SOZLU A R A P Ç A Ş A R K I LI Fahire Fersan, Reşad Erer, Cevdet Kozan, Geçen seferki seyahatte ne çok konu sağa sola dönemiyorl devriye şerefine Parkotelde akşam ye Refik Fersan. A Okuyan: Melek Tokgcz. şuyorduk. Mevzularımız, hayaller, iirnidmeği yemişlerdir. Yahud: 1 Udî Mehmed: Şehnaz şarkı (Suphu ler, projelerle dolu idi. Şimdi susuyor ve Baştan başa heyecan dolu bir mevzu... Aşkın ve şiirin teren Lâmba is çıkarıyor! bulsun sinei safmda). 2 Udî Ahmed: KarGenc şairler gecesi herbirımiz başımızı kocaman birer gazenümü... Binbir gece alemlerinin füsunkâr sahneleri... Insanı Diyorsun. Geçen defaki gibi gene bir cığar şarkı (Görünce ben seni). 3 Bedriye tenin sahifeleri içine saklayoruz. Eminönü Halkevi 27 ikincikânun 940 aşk romanı okuyarak gözlerini kapamak Hoşgör: Muhayyer şarkı (Güneş doğdu gaşyeden nağmeler ve ebediyen hatırası silinmiyecek Esasa bakacak olursan ayni şey... Dm istiyorsun. Heyhat... Bu defa aklın ora cumartesi akşamı saat 20,30 da bir genc damlara). 4 Nevres: Muhayyer şarkı (Gün lenmeğe gidiyoruz. Birbirimizden mem daki mevzula pek alâkadar olamıyor, şairler gecesi tertib etmiştir. müstesna bir şaheser kavuştu). B Okuyan: Mustafa Çağlar. nunuz. Aramızda en küçük bir dırıltı ve zihnin hâdiseleri birbirine bağlayan en 1 Rakım: Nlhavend şarkı (Ne yanan kalsızıltı yok... Fakat vaziyet o kadar bajka trikaları pek kavrayamıyor. ( TEŞEKKÜR bime baktı). 2 Sel. Pınar: Nihavend şarkı (Hâlâ yaşıyor). 3 Arif Bey: Nihavend kü. Ruhun, iradenin tazyikı altından ko Sevgili yavrum Gülerin vefatı dolayı şarkı (Söyle nedir baisi zârm). 4 Faiz **# layca sıyrılarak dışanda acayib taklaklar sile gerek cenaze merasimine iştirak eden, Eugiin saat 1 ve 2,30 de tenzilâtlı matlneler Kapancı: Nihavend şarkı (Gel güzelim Işte, görüyorsun ya, yavrum, ayni ev atıyor, istikbalin hulyakâr yollarında bir Çamlıcaya). C Okuyan: Semahat Özgerekse mektub, telefonla veya bizzat deyiz. Çatısı, yeni moda havaleli şapka an evvel koşmak için sabırsızhklar göstedenses. 1 Arif Bey: Suzinak şarkı (Çekme gelerek taziyede bulunan akraba ve dostların biçiminde ilerideki vadiye doğru riyor. Benim, yanındaki mevcudiyetimi Bugün $ A K A R Y A sinemasında elemi). 2 Suzinak şarkı (Durmadan aylar uzanmış. Karşıdaki kaynak ayni şınltı hiçe sayarak, gayyaların dibine iniyor ve larımızla hastalığı esnasmda candan alâgeçer). 3 N. Mehmed: Suzinak şarkı 2 bUyUk ve görUlmemiş fllm birden 1 ka gösteren sayın prof. Dr. Sedad Tavat, larla akıyor. Etrafta ayni sükunet.. Ayni Himalayaların tepelerine yükseliyor. (Vadeylemiştin ey peri). 4 Suzinak şarlu Usküdar Çocuk Bakımevi başdoktoru sessizlik.. Rüzgâr çamlann üstünden ay(Ben gülşeni aşkında neva sazı suhandım) Evet yavrum. Bizim müşterek hayatı Sezai Tümay ve Amerikan hastanesi hem 21,15 müzik: Ertuğrul Soysal tarafından ni hızla geçiyor ve gecenin kalbinde ayni mız, tıpkı düz ovalar gibi... Ortada ne şirelerinden Bayan Tarakçıyana, bizzat akordeon soloları 21,30 müzik: Küçük orhazin ninniyi besteliyor. tehlikeli bir mânia, ne de aşılması zah teşekküre derin teessürlerimiz mâni oldukestra (Şef: Necib Aşkın) 22,15 memleBak, yavrum, ayni odadayız. Gündüz metli uçurumlar yok... Endişesizlik, tasağundan minnet ve şükranlarımızı sunmaket saat ayarı, ajans haberleri: ziraat, esleri güneş, ayni çamın seyrek yaprakları sızlık sana usanc veriyor. Baş TOİletde: Türkçe sözlü ham tahvilât, kambiyo nukud borsası ğı kederdide ailemiz bir borc tanrr. arasından süzülüp geliyor. Geceleri, yı'Onun için lüzumundan fazla içine göPAT O'BRIEN (fiat) 22,30 konuşma (ecnebi dillerde ve Babası M. Nuri Çanga dızlar ayni mavi gökte teker teker fener müldüğün şu yatakta muhali mümkün kıyalnız kısa dalga postasile) 22,30 müzik:' SMiTH BALLTf Şarkılı fılm lerini yakıyorlar. Tavanarasmda ayni ta lacak rüyalar görmek hevesine düşüyorcazband (Pl.). (Saat 23 e kadar yalnız uzun MEVLİD reler koşuşuyorlar. Geçen defa: dalga postasile) 23,2523,30 yarınkl progve FOKS DÜNYA havadislerl sun. Lekesiz ve macerasız geçmiş bir ma Üskatımızdaki kiracılar şerefimize ziye teessüf ediyorsun, hiç olmazsa ge Universite eski parazitoloji ordinaryüs ram ve kapanış. Bugün saat 1 ve 2,30 da tenzilâilı matineier bu gece bir eğlence tertib ettiler galiba! lecekte meraklı maceralarla karşılaşmayı profesörü merhum îsmail Hakkı Çelebidemiştin. Bu sefer: temenni ediyorsun 1 nin ruhuna ithaf edilmek üzere 2 8 / 1 / Oof, bu murdar hayvanların gü Bana karşı bu yabancılığın, eğer işi a 940 pazar günü öğleyin Cihangir camiinBUGÜN HEYECAN AŞK İHTİRAS rültüsü galiba bizi uyutmıyacakl diye zıtırsan, bir gün muhakkak ki düşmanlık de Mevlid okutturulacağından arzu eden kızdın, hiddetlendin! derecesine yükselecek. Ama, sen farkına dostlarımızın teşriflerini rica ederiz. SEVMEK VE SEViLMEK ARZUSU Ocakta yanan ateşin yüzüne gölgelcr varmadan... Merhumun ailesi aksettiren kızıllığı karşısında sakin ve sa Evet, belki bu sakin köşeye getirerek HARİKULÂDE BİR MEVZU Beşlktaş kit duruyorsun. Ellerin hâlâ ısmmadığı senin zihnini bu düşüncelere kaptırman Sinemasında ASLA UNUTAMIYACAĞINIZ BİR FİLM için onları alevlerin üstüne kadar uzatı dan ben mes'ulüm. Fakat başka ne ya SUAD PARK sinemasında yorsun. Vakıâ, şikâyet etmiyorsun ama, pabilirdim, sen söyle... Şehrin gürültü a 2 b ü y ü k film b i ı d e n benim için çok daha beter olan birşey sünden kaçıp buraya iltica etmeğe birlikyopıyorsun. Derin derin düşünüyorsun te karar vermedik mi? Böyle derin derin düşündüğün içindir ki Görüyorsun, sevgilim, seyahat aynt seüşüyorsun. Emin ol, soğuk, ellerinden zıBaş rollerde: EN BÜYÜK FRANSIZ ARTİSTÎ yade kalbine hâkim! Hiç şüphesiz zihnin yahat, köşk ayni köşk, oda ayni oda, yaden çılgın ve sonsuz aşkların ihtiras sah tak ayni yatak... Sen ve ben de ayni inİlâveten: neleri geçiyor. • •» • I.J^.I.". sanlarız. Fakat vaziyet o kadar başka ki... • ' tesını ne sen sor, ne de ben soylemekte Reıîkll MICKEY MAUSE Şu andaki rahat ve emin vaziyet Fl.me ilâve olarak : Foks dünya havadislerl, en son muhareoe haberlerl devam edeyim. yerine, diyorsun, keşke beni ıstırablara. Seanslar: 2,30 7 9 dadır Bu^ün saat 1 ve 2.30 da tenzilâtlı halk matineleri kıskanclıklara, hatta ümidsizliklere dü ^^^m Tel: 43143 ^ m ^ ^ şüren vak'alar olsa!.. AHMED HİDAYET B Üg Ü n CEBELÜTTARIK CASUSU harikulâde bir tarzda yarattıkları RADYO ( Bugünkü progranT^) SARAY sinemasında ümmü Gülsüm'ün BUGÜN T A K S İ M sinemasında HACI RESUL HAVAY HAYDUDLARI c J FAKİR TALEBE Gangsterler Celladı D JEAN GABIN ARLETTY JULES BERRY •• p f r" ı# İstanbul halkının en çok sevdiği, en çok alkışladığı nefis filmin fransızca sözlü orijinal dilde şarkılı sinemasında Pangaltı A K I N sinemasında î£L VİCTOR Mağ LAGLEN Heyecan yığını Ayrıca : En son dünya haberlerl Gündüz ve gece 8,45 te 2 filim birden T f Yaşamak Zevklir Kadın ve şeytan Tehdid mektubları| I A 1RENE DUNE ve DUGLAS FAİRBANK JR. Son dünya haberleri Yalnız 1 de ve 4,30 da Ms GASPARONE MARIKA RÖKK olan BRODVAY TYRONE POVER ALICE FAYE AL JOLSON Fılme ilâve olarak. Melro J u r n a l en sön dünya ve haıb havadisleri ve Foks kış modelleri filmi Baş rollerde: GÜLÜ ÇEMBERLİTAŞ FERAH Bugün saat 12,45 ve 2,30 da tenzilâtlı matineler Türkün ateşli sazı... Yakıcı gazelleri... Çıldırtıcı danslarile süslenen... Türkiyenin en güzide okuyuculannın altın seslerinden kudret alan ONMARTRE GECELERi ALBERT PREJEAN ANNİE VERNAY Istanbulun en biiyUK 2 sinemasında ayni zamanda gösterilmekte ÇALINAN TAÇ ( Türkçe) 3 KIILÂR FERAH' d a emsali görülmemlş büyük muvaffakiyetle devam ediyor. Ayrıca : ÇEMBERLİTAŞ' da HURMALAR ALTİNDA CEMİLE Bu Çarşamba mat.nelerinden itibaren her 2 sinema nızda ayni zamanda TEHLİKELİ KADIN LÂLE'de I Ö Y Ö S Ö L E R Ayrıca : Da n D ri e n a u bn TARZAN Adası Günlîidenberi bütün Istanbu'u seferber... Bütün dınliyenleri mestetti. Bu şaheseti görmeyenler son günlerinden istifade etsinler. ÇemberlitaşMa : Arîstokratlar kulübü Ferah'da ilâve: DUnyanın en kuvvetll gözü, en hassas kuiağı olan PARAMUNT Jurnal Renkli MİKİ Bugün saat 1 ve 2,30 da tenzilâtlı halk matineleri gözlerimle gördüm. Odasına ne diye girdin? Bu gazeteleri götür, ver demediniz miydi? Salona bırakamaz mıydın? Leylâ, bazan öyle münasebetsizlikler yaparsın ki, insan kırk yıl düşünse aklına gelmez, lyi ki adamcağız odasında yokmuş. Evet ama... Sus! Aması, maması yok! Bu kadar budalalık olmaz. İnsan, yabancı bir erkeğin yatak odasına nasıl girer?.. Aman yarabbi, yüreğime inecek! Bizim za< manımızdaki genc kızlar, bu senin yaptığın sersemliğin binde birini yapsalar, el demediğini bırakmazdı. Hem de bunu yapan kim? Leylâ! O kadar üzerine titrediğim, özene bezene yetiştirdiğim Leylâ, sen ha? Yazıklar olsun! Büyükannemin öfke tufanı uzunca sürdü. Işittiğim sözler, misafirin yatak odasına bakmakla ne tamir edilmez hata işlediğimi gosterdiği için itireız etmeden, bu fırtınaya göğüs gerdim. Odadan çıktıktan sonra, uzun uzun düşündüm. Selim Sekban Beye aid her işte, nekadar hüsnüniyet gösterirsem göstereyim, daima zararlı çıkmak bana mukadderdî. İşte bu sefer de gene öyle olmuştu. Bu adamın hiç bir işine kanşmamağa karar verdiğim halde, odasmdan çıkmamasını merak edip kapı kapı onu aramağa kalkıştığım için bu azan hak etmiştim. (Arkası var) O halde, Dilferah, erkenden ortaufak tabaktaki tereyağma, dolu süt finca haber vermek isteyordum. Fakat, bilmem nasıl bir tecessüs, beni bundan me lığı toplamış olacak. nına el bile sürülmemişti. Ne münasebet, büyükanne! Selim Demek ki Selim Sekban Bey henüz uy nediyordu. Gayriihtiyarî, adeta gayrişuurî bir ha Beyi, dadım da, odasında zannediyordu. kudan kalkmamıştı. Yahud kalktıysa bile, Büyükannem sabırsızlanıyordu: belki giyinmekle meşguldü. Gazeteleri reketle, elim kapının tokmağına gitti ve Telâş etme a canım, dedi. Selim masanın üstüne bırakırsam, kahvaltı et mantığım, bu hareketime mâni olamadan, kapının kanadını ardına kadar aç Bey belki yatağım kendisi düzeltmiştir. meğe geldiği zaman alır, okurdu. Kahvaltıya el sürülmemiş, büyüNakleden: HAMDI VAR06LU Tefrika No. 10 Fakat, tam bu kararımı yerine getire mış bulundum. Bir bakışta her köşesini birden görü kanneciğim! ceğim zaman, birdenbire vazgeçtim. Ak A a I Çok oluyorsun artık Leylâ 1 lıma başka bir şey gelmişti. «Sakin Selim verdiğim yatak odasında da kimseler Bak Leylâ, dedi, şurada gazeteleı yakışıksız bir hareketti. Canı kahvaltı etmek istememiştir belki. yoktu! var. Selim Bey ısmarlamış. Beşir şimdi Istemiyerek ileriledim. Sağdaki ilk ka Bey hasta olmasın!» Yatak, bozulmamıştı bile. Odanın hiç Kendi odası, kendi dairesi değil mi? NaBu düşünce, beni bir akşam evveline kasabadan getirdi. Al götür, kendisine pı, Selim Sekban Beye, çalışma odası ve salon olarak döşediğimiz kısımdı. Hafif kadar götürüyordu. Akşam yemeğinde, bir tarafında, içinde gecelemiş bir kimse sıl isterse öyle hareket eder. Her işinde ver. de bize hesab verecek değil ya! Vazifen Acaba nerede şimdi? Odasına mı bir tereddüd geçirdikten sonra, kapıyı, muallimimin pek iştihasız yemek yediği nin bıraktığı sabah dağınıklığma delâlet olmıyan şeylere karışmaktan öyle hoşlabelli belirsiz tıkırdattım. Içeriden ses veni, her zamankinden daha durgun, dü eder bir manzara görünmüyordu. götüreyim? Bir sabah evvel, dadımın, becerikli el nırsın ki!.. Hayır, sabahlan bahçeye çıkıyor. ren olmadı. «Belki işitilmemiştir» düşün şünceli, hatta kederli olduğunu; sonra da, Büyükanne, belki adamın başına cesile, biraz daha kuvvetli vurdum. Gene erkenden odasına çekildiğini birdenbire lerile bu odaya verdiği kıvraklık, olduBelki kameriyede bulursun. bir şey gelmiştir diye korkuyorum da... ğu gibi duruyordu. hatırlayıvermiştim. ses yok. Selim Bey kameriyede değildi. Mutfak Ne gibi? O zaman, korkudan başka bir kelime Hastahk ihtimali aklıma gelir gelmez, Müşkül bir mevkide kalmıştım. Acaba kapısı önünde dadıma tesadüf ettim. Selim Bey içerideydi de kapıyı vurduğu kendimde bir cesaret, hayır bir cür'et his ile tavsif edemiyeceğim bir his içinde, o Ne bileyim? Odasında bulunmayışı «Muallim Beyin» hâlâ odasmdan çıkmadığını söyledi. Saat ona geldiği halde Se mu işitmiyor muydu? Yoksa oda bom settim. Salondan çıktım, bitişik odanın dadan fırladım. Büyükanneme koştum: tuhafıma gitti. Koskoca köşkün içinde, haremin Büyükanne! diye haykırdım. Selim lim Sekban Beyin odasmdan çıkmaması boştu da ben mi beyhude yere bekliyor kapısını, hızlı hızlı vurdum. Burası, Selim bir köşesine çekilse adam kaybolur... Bey! Sekbanm yatak odasıydı. garibime gitmekle beraber, gazeteler kol dum? Bunda merak edecek ne var? Ne var? Ne olmuş? Tıpkı salon kapısını vurduğum zamanGeldiğimi, öksürerek haber vermek istuğumda, selâmlık dairesine doğru yürü Selim Bey odasında yok. Gece bu Haklısmız ama... tedim. İlk öksürüğüm boşa gitti. lkinci ve ki gibi, içeriden gene cevab veren olmadiim. Zâhir, bir yere gidecek olsa bizden Misafirimiz geldiği gündenberi, köşkün daha kuvvetli öksürüğüme de cevab çık dı. Bir kere daha vurdum. Ayni sessiz rada yatmamış. Büyükannem, ürperir gibi oldu. Bir izin alacak! Yahud, burnumuzun dibinlik. İçeriden ne bir insan sesi geliyor, ne madı. bu kısmına ilk defa olarak geçiyordum. lâhza düşündü ve birdenbire bir şey ha den hiç ayrılmıyacak! Nihayet, kapıyı itip bakmaktan başka de herhangi bir hareket var. Ara dehlizden geçerken, bir an duraklaBüyükannem, benimle ve benim bu Korkum ve endişem gitgide artıyordu. tırlamış gibi: çare kalmadı. Tokmağı yavaşça çevirdım. Bir utanma hissi, adımlarımı geri Çok erken uyanmıştır da onun için çocukça endişemle alay etmeğe başladim. Kanad açıldı. Başımı uzatıp baktım. Misafirin hastalanmış olması düşüncesi letiyordu. Muallimimin, bu saatte uykuda mıştı. Bir aralık, yüzü birdenbire ciddiçok canımı sıkmakla beraber, köşkten, odasında değildir, dedi. bulunmasına imkân yoktu. Herhalde çok Odada kimsecikler yoktu. Imkânı yok. Oda derlitoplu duru leşti: Ortadaki yuvarlak masanın üstünde, daracık, loş bir dehlizle ayrılan bu teptan kalkmış, yatak odasına bitişik salon lyi ama, dedi, yatağın bozulmadıda yazı yazıyor, yahud kitab okuyordu. dadımın, kimbilir sabahm kaçmda geti tenha selâmlıktaki derin sessizlik de, içi yor... Yatağa el bile sürülmemiş. Yanlış görmüşsün kızım. ğını sen nereden biliyorsun bakayım? rip bıraktığı kahvaltı tepsisi, olduğu gibi me ayrıca ürpertiler vermeğe başlamıştı. Fakat, ne de olsa, sabah karanlığı, bir Hayır, hayır. Kat'iyyen eminim. Odasına girdim, büyükanneciğim, Eve dönmek, büyükanneme yaziyeti genc adamın oda kapısını vurmak biraz duruyordu. Kızarmış ekmek dilimlerine,