Küçük hikâye Cemiyetimiz üyelerinden Üsküdar 22 nci ilk okul öğretmeni Hamdi Serimi Edibe, Neclânın odasına girdiği vakit açılıyor, dışarı çıkanlann yerine başkaSayın Muharrir REŞAD NURİ GÜNTEKİN'in büyük ve ölmez eseri çok sinirli görünüyordu. Her vakit otur lan alınıyordu. Nihayet Edibe ile Neclâ aramızdan maalesef ebediyen kaybettik. Kederli ailesine ve sayın arkadaşlarımıza duğu koltuğa doğru yürüyecek yerde a ya da sıra geldi. Âdile Molla, yüzünde yara izleri bu taziyetlerimizi sunarız. şağı yukan gezinerek eldivenlerini, şaplunan kalın dudaklı, kanh gözlü ihtiyar kasınt çıkarmaya çahşıyordu: Bu kerre HAKA FİLM tarafından sinemaya almdığından bu değerli Mesele, dedi, mühim... Mutlaka kı bir zenci kadını idi. Önünde eski bir taheser BUGÜN PERŞEMBE saat 18,30 matinesinde TAKSİM Sinemasmda, sa bir zamanda kat'î karanmı vermek ta masa, üzerinde büyük bir bakır tas ve Matbuat erkânile sinema sahib ve müdürlerine ve film san'atkârlarına General doktor Suphi Yakarın kızı ve icab ediyor. Annem bugiin ültimatomu muhtelif sabun kalıblan vardı. Siyah perhususî olarak gösterileceğinden bu ilânımızı davetive olarak kabul ederek Bahkesir Askerî Hastanesi TÖntgen mütedayadı. Neler söylemedi, neler... Bir cideler aşağıya kadar indirilmiş ve tavana teşriflerini dileriz. TAKSİM SİNEMASI MÜDÜRİYETİ hassısı yüzbaşı Muhiddin Güvendilin eşi hetten de kadın haklı... öyle ya, artık bir yağ kandili asılmıştı. Duvarlar eski Selma Güvendilin bir kızı 26/12/939 da fazla genc bir kız sayılmam. Yirmi dört harflerle yazılmış arabca acayib levha dünyaya gelmiştir. yaşma bastım. Şimdiye kadar çıkan ta larla süslenmişti. Yavruya uzun ve hayırlı ömürler diler, Zenci kadın başını kaldınp ikisini teliblerin hemen hepsini birer bahane ile ailesini tebrik eyleriz. reddettim. Bunların içinde Galib Bey gi peden tırnağa kadar süzdükten sonra bo3 Büyük film birden bi çok zengin, Lem'i Bey gibi yakışıklı ğuk bir sesle: Haceti olan yanıma gelsin! ve kibar, Savni Bey gibi istikbali parlak Dedi. Neclâ ilerlemek istedi. Âdile bir ilim adamı da vardı. Bu seferki de Paris Operasınm birinci Tenoru GEORGES THİLL ile beraber çevirdiği yüksek mühendis Bedi. Ailece de tanışı Molla: bütün filmlerinin fevkinde büyük opera filminde şarkı söylüyor. Rica ederim, dedi, beni şaşırtmaya yoruz. Kazancı yolunda... Zeki ve uysal, Muharrem Feyzi Toğayın «Türk blrliği> terbiyeli ve güzel... Bana da deli gibi kalkmayın. Haceti olan ötekidir! isimli çok mühim bir başmakalesi, Ihsan Edibe yaklaştı. Zenci kadın sabun ka Altayın «Nereye gidiyoruz?», doçent celâl âşık... Annem onun için hemen «peki!» dememi beklerken «düşüneyim!» cevabı lıblarından birini aldı. Tastaki suya dal Saracın «Mısır» tarihi hakkında şayanı nı almca hiddetinden kıpkırmızı kesildi. dırdı. Anlaşılmaz kelimeler mınldanarak dikkat bir etüdü, Üniversiteli genclerin çok YILBAŞI gecesine mahsus Tivatro, Sinema, Varyete numaralan. Zavalhya inme inecek diye korktum. İki sabunu köpürtmeğe başladı. değerli ve heyecanlı yazıları ve İngiliz BahBiletler numarahdır. Gişede satılmaktadır. Telefon: 22127 Haydi kızım niyetini tut! üç giinlük bir zaman kazanabilmek için riye Nazırı Çörçilin son günlerde intişar Biraz sonra ortaya kocaman bir sabun eden mühim bir eserinin tercümesile Gencsana söz verdiğimi bahane ettim. Derhal ikiyi on trenine atladım. Annem, tabiî balonu çıkmıştı. Âdile Mollanm kapkara lik gazetesinin «30> uncu sayısı intişar etfarkında değil ama, sen, niçin daima mü yumruğunun üstünde, ince bir boyun üze miştir. Okuyucularımıza tavsiye ederiz. Yeni seneyi selâmlayan en neş'eli program: PARAMUNT tereddid davrandığımı, kaçamaklar yap rindeki ağır bir baş gibi sağa sola sallaşirketinin en büvük şaheseri: tığımı pekâlâ biliyorsun. Uç senedir or nıyordu. Gözlerini bu balonun içine ditada olmamasına rağmen Orhanı bir tür ken kadınm hınltılı sesi karanlık odada lü hatırımdan silemiyorum. Ne zaman korkunc akisler yapıyordu: Evet, görüyorum. Kendisi için nievlenmekliğim mevzuu bahsolsa küçiik ken bahçede birbirimizi kovaladıklarımız yet tuttuğunuz adam, denizler aşırı bir gözümün önüne geliyor. Arasıra yekdi memlekette... Işte beyaz bir evden dışarı ğerimizi kırıp danltırdık ama, beş daki çıkıyor. Yüksek hurma ağaclannm ara İlâveten: RENKLİ MİKİ WALT DİSNEY, METRO JURNAL ka geçmeden gene barışırdık. Biraz bü sından geçiyor. A., a.. Yanında bir genc son dünya harb haberleri yüdük, mekteb hayatı günümüzün mü kadın da var. Bir de çocuk... Yavrucak him bir kısmını işgal etmekle beraber ge da galiba hasta... Dur bakayım, hayır.. ne elimize fırsat geçer geçmez, buluşur, Kabil değil.. Daha fazla hiçbir şey görebirlikte konuşmaktan, derse çalışmaktan miyorum. Duman, buluL Seçemiyorum, sonsuz bir zevk duyardık. Yaşımız daha kabil değil... Âdile Molla susmuş, sabun balonu sönziyade ilerledi, tenis partileri, yüzme yaSinemanm sehhar yıldızı, Polonyanın dehakâr artisti rışları, piknikler, yürüyüşe çıkmalar ruh müştü. Edibe oturduğu sandalyadan kallarımızı yekdiğerine daha ziyade yaklaş kamıyacak kadar halsizleşmiş, gözlerin yaşlar yuvarlanmaya başlatnıştı. tırdı. Borclu, müflis vaziyette babasımn den tVAN PETROVITCH ile beraber çevirdikleri doğruldu. öliimü izzetinefsi çok yüksek olan Orha Sonsuz bir gayretle yerinde nın aramızda kalmasına imkân bırakma Çantasından bir ikibuçukluk çıkarıp madı. Namuslu ve mevki sahibi bir adam o sanın üzerine bıraktı ve aıkasına bak larak tekrar dönüp gelmek üzere başmı madan yürüdü. Şahane güzellikler filmi başlıyor Sokakta düşmemek îçin arkadaşının aldı, gitti. POLA NEGRİ'nin en son şaheseri ve 1940 senesinin ilk süper filmidir. Uç senedir kendisinden haber yok.. koluna girmiş olan Edibe: İlâveten: FOKS JURNAL son harb ve dünva haberleri. Neclâ, dedi, acı hakikati öğrenmek Nerede olduğunu, ne yaptığıru bilmiyo istiyordum, işte artık tamamen biliyo rum. rum.. Neclâ merakla sordu: M a A., kardeşim, ben seni buraya ge Ayrılırken birbirinize söz verdinîz tirirken kat'iyyen budala arabm sözlerine mi? Vaidde bulundunuz mu? 1 2 Edibe başını sallayarak cevab verdi: inanacağım zannetmiyordum. Yoksa, hiç Hayır.. Yalnız bir mektub bırak teklif etmezdim. Ama, bu kadar açık, bu derece asmıştı. O mukaddes yadigân hiçbir an üalına uygun söylerse inanmamak kabil tümden ayırmıyorum. mi? Peki, bu mektubda ne diyordu? CHARLES BOYER HEDDY LAMARRE SIGRID GÜRİE *** Oradaki en kuvvetli satırlar şunlardı: «Hayatını körü körüne benimkine İki ay sonra gazetelere verilen bir ilân raptetmeği senden istiyemem. Fakat, mu Edibe ile yüksek mühendis Bediin ni vaffak olursam muhakkak dönüp gelece kâhlandıklarını bildiriyordu. Yeni karı ğim. Eğer hiçbir şey yapamazsam ben koca harb yüzünden ancak Bükreşe kaRICHARD GREENE ANITA LOUISE SHİRLAY TEMPLE den bahsedildiğini bir daha duymıyacak dar uzayabilen onbeş günlük bir balayı sın. Yalnız şunu iyi bil ki her an hatıran seyahatine çıktılar. bütün teşebbüslerimde ve gayretleıimde Edibe dönüşte kendisinin namına gelyegâne istinadım olacaktır.» miş tebrik mektubları arasında üzerinde Muhakkak ki çok makul düşünceli Kral Farukun resmini taşıyan pullarla süslenmij bir zarfa tesadüf etti. Heyecandan insan... Zannederim, Mısıra gittiğini söylü elleri titreyerek açtı. Mektub Orhandanyorlar. Kimbilir, belki de beni unuttu. dı. Yukarıya doğru iğri yazılmış satırlara PIERRE RENOIR ve diğer 14 Fransız yıldızı ile beraber çevirdiği en Sen, erkeklerin çok çabuk değiştiklerini telâşla göz gezdirdi: mükemmel ve bu sene göreceğimiz MAURICE CHEVALIER'in yegâne söyler, durursun. Fakat ah yarabbi, ne «Belki bu lüzumsuz bir cesaret, hatta yapsam da, şu anda onun benim hakkın büyük bir küstahhk... Fakat seni tebrik daki fikrini öğrensem... Karanmı ona gö etmeği ihmal edemezdim. Eğer nikâhlanre versem... dığını gazetede görmeseydim, hayatını filminin ilk iraesi şerefine GALA MÜSAMERESÎ • Neclâ, kaşlarmı kaldırıp gözlerini mu yeniden kazanmış bir adam olarak ya > ayyen bir noktaya dikerek iki üç dakika kında memlekete dönmek üzere olduğumu bildirecektim. Burada dul kalmış odüşündü. Birden: TUZAK filmi lüks ve ihtişamı, mükemmel mevzuu ve büyük Fransız Yavrum, dedi, aklıma çok iyi bir lan kız kardeşim ve çocuğile birlikte acı heyeti temsiliyesi itibarile senenin en mükemmel Fransız şaheseri fikir geldi. Pek yorgunsun. Sen biraz is günler geçirdik. Fakat nihayet aileme esolarak telâkki olunacaktnr. tirahat et, dinlen. Ben terziye kadar gi ki itibanm kazandırabilecek bir mevki ve ilâveten: FOKS JURNAL son harb, dünya haberleri. YERLERİNİZİ EVVELDEN ALDIRINIZ. deceğim. Geldiğim zaman uzunuzadıya servet sahibi oldum. Heyhat, artık oraya gelmek neye yarar> Bu yabancı diyarda anlatırım!. yerleşecek ve saadetine dua edeceğim.» *** O sırada yatak odasından Bediin sesi Ertesi gün öğleden sonra iki arkadaş Kurtuluş tramvay hattının en son istas işitildi: Edibe kuzum, çabuk gel... Aynalı yonunda indiler. Kaldırımsız sokaklardan dolabı karyolanın ayakucuna koymuş ayakkablarınm uçlanna basarak ilerlediler. Kurumuş bir dere yatağınm kenarın lar... Öyle kalsın mı, yoksa yerini de daki ahşab, viran bir evin kapısım çaldı ğiştirtelim mi? Edibe lâkaydane: lar. Neclâ yarı açılan kanadın arahğın Geliyorum! dan: Cevabım verdikten sonra elini ateş gi Âdile Mollayı görmek îstiyoruz! Diye mırıldandı. Her basışta basamak bi yanan terli almndan geçirdi: Kader böyleymiş! ları gıcırdayan bir merdivenden yukan Diye mırıldandı ve hiçbir zaman Âdile sofaya çıktılar. Loşlukta kadın erkek bekMollanm sabun balonunda gördüklerinin leyen müşterilerin yüzleri seçilemiyordu. Dibdeki odadan acayib buhur ve acı bir gün evvel Neclâ tarafından fıslanmış olması ihtimalini aklına getirmedi. çörotu kokuları geliyordu. S U A V İ T E D U Her bes on dakikada bir karşıki kapı NURİ REFİK Sabım balonu Nuri Refik c c ( CiTMHURTTET 2 8 Birincîkânun 1939 ÖLÜM Bir muallimi kaybettik J Matbuat erkânile sinema sahib ve müdürlerine ve film san'ai^ârlanna AÇIK DAVETİYE « T A Ş P A R Ç A S I » RADVO Bugünkü program j TÜKKİYE EADTODtFÜZTON POSTALARI Dalga oznnlagu: Türkiye Radyosu 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Ankara . X. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. 12,30 Program ve memleket saat ayan, 12,35 Ajans ve meteorolojl haberleri, 12 50 Türk müziği: Çalanlujr: Vecihe, Ruşen Kara, Cevdet Çağla. I Okuyan: Mefharet Sağnak. l Rauf Yekta Mahur peşrevi. 2 Faik Bey Rast şarkı: (Jaleler saçsm) 3 Rahmi Bey Mahur şarkı: (Esir ettin beni ey dilpesendim) 4 Gülizar şarkı: (Gozlerimden gitmiyor yanaklarının alı). 5 Mustafa Çavuş Bayati şarkı: (Canım tezdir sabredemem). n Okuyan: Melek Tokgöz 1 Nubar Tekyay Hicaz şarkı: (Ağlamış gülmüş celaya katlanmış) 2 Rifat Eey Hicaz şarkı: (Niçin bülbül figan eyler) 3 Şemseddin Ziya Uşşak şarlcı: (Şu salkımsöğüdün altı daima) 4 Hieas turkü: (Bu Izmirden çekirdeksiz nar gelir* 13,30 Konuşma (Kadın saati) 13,45 14,00 Müzik: Hafil müzik (Pl.) 18,00 Program, 18,05 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 18,25 Muzik: Radyo Caz Orkestrası. 19,00 Konuşma: (Sıhhat saati) 19,15 Türk müziği: Çalanlar: Ruşen Kam, Cevdet Çağla, Şerif İçli, İzzeddin Ökte. I Okuyan : Necmi Riza Ahıskan. 1 Segâh peşrevi, 2 Tanburî Ali Ef. Segâh şarkı: (Dil harabı aşkmam) 3 üdî Ahmed Segâh şarkı: (Zevk olur giryelerim) 4 Abdi Efendi Rast şarkı: (Senin aşkınla çak oldum) 5 Arif Bey Segâh şarkı: (Zahiri hale bakıp) 6 Dede Karcığar şarkı: (Girdi gönül aşk yoluna). n Okuyan: Müzeyyen Senar. 1 Şerif İçli: Ud takslmi, 2 Şükrü Muhayyer şarkı: (Yadımda o sevdalı yeşil gözlerin). 3 Sadeddin Kaynak « Muhayyer şarkı: (Gökler perisi gibi) 4 Sadeddin Kaynak Muhayyer şarkı: (Ne zaman görsem seni) 5 Sadeddin Kaynak Muhayyer şarkı: (Sürmeyi göz öldürür) n i Okuyan: Manmud Kanndaş: Seçilmiş türküler. 20,15 Konuşma; (Bibliyograf saati) 20,30 Türk müziği: Fasıl heyeti 21,15 Opera gecesi (Solist Semiha Berksoy) 22,00 Memleket saat ayarı, ajans haberleri, ziraat, esham tahvilât, kambiyo nukud borsası (îiat). 22,20 Müzik: Küçük orkestra (Yukarıdaki programın devamı) 22,35 Müzik: Opera aryaîarı (Pl.) 23,00 Müzik: Cazband (Pl.) 23,25 23,33 Yannkl program ve kapanış. DOGUM J Şehzadebaşı T U RAN Z Sinemasmda YENI ESERLER Genclik gazetesi ") 1 L U İ GRACE MOORE 2 Ş A R L O Nişanlanıyor (Sözlü) 3 Yakalanmıyan Haydudlar (Tom Teyler) . Halk Opereti Bu akşam ZOZO Dalmasla (GÎT KAL) Yeni operet CLAUDETTL COLBfcKî'le DUN A^ECAE'in guzei fümi G e c e Yarısı Kontesi Bugün L A L E sinemasmda B U A K Ş A M S A KA RY A O L A sinema* nda P I E G R İ 'nin V KARAR 6ECESİ BUGÜN f°^' "^TU? " İPEK «inemasında YENİ YIL HEDİYESİ B Ü Y Ü K F İ L M İ Birden 3 KIZLAR BÜYÜDÜLER DEANNA DURBİNm 19391940ın Fransızca sözlü son ve mükemmel filmile Parlak bir zafer... Bir neş'e muvaffakiyeti Büyük bir müzikli film lCEZAİR SEVDÂLÂRİ 2K Ü Ç Ü K P R E N S E S BU A Ş M SARAY sinemasmda KA MAVRICE CHEVALIERin MARIE DEA ERIC v. STROHEIM L S ÜM E R S t N E MAS I Yeni senevi tes'id edivor. T ü Z A K Müzik Holün ve Fransız şarkısının galâsı TAKSİM Sinemasmda Yann matinelerden itibaren T4SP4PÇ4SI filminde Bugiin Baş Filim sanayiimizin harikası rolde : Genc ve kıymetli filim yıldızımız aa Tefrika No. 45 Demişlerdi. Hepsi yalanmış, öyleyse... Anlaşılan, Behire Hanım da bunian biliyormuş. Gelip kendisine de soyleyecekken korkmuş, söylemeyi göze afamamış olacaktı. Muzaffer, bunu duyarsa belki vaz geçer, diye o da, kızm amcası da çekinmişler ,ondan saklamışlardı. Ya kendisi?.. Köpüren bu çirkefin içinde Muzaffer ne oluyordu?.. Kaıısının içyüzünü bilenler ona ne gözle bakıyorlardı; herkesin önünde nekadar küçük düşmiiş oluyordu?.. Sözde içgüveysi, bu kadınm kocası diye o evden içeriye girip çıkıyordu. Yoksa onların ayıbını, yüzkaralarını örtmek için para ile bulunmuş, para ile tutulmuş aşağı yukan oynatılan bir kukladan başka neydi?.. Ondan da, ötekilerden de, kendisinden de iğreniyordu, artık. Başhemşire, onun böyle birdenbire, bu kadar altüst olmasını hiç de çok görmüyordu. Yatıştırmak için, ditinin döndüğü kadar birkaç söz bulup söylemeğe çahşıyordu. O aralık, odadan içeriye beyaz gömlekli birisi daha girdi. Satvete bakan Koğuştan içeriye girdi. On bir numaSıkıldı. Bu kalabalığın ortasında ne di yanıp sönüyordu... doğru iğildi: ralı karyolanın önünde durdular. yecek, başkalarına duyurmadan karısını Ne yaptım?.. Suçum nedir?.. Ne VaJı, yavrum!.. Nasılsın canım?.. den bana böyle düşman gibi bakıyor Geçti inşallah!.. Şimdi doktorlarla koYalan değilmiş: Satvet, işte orada bay nasıl sorguya çekecekti?.. gın yatıyordu... Satvetin göğsü bir iniltile sarsıldı. Son sun?.. Başıma bir kaza geldi, ölümün nuştum. Korkacak hiç birşey kalmamış!.. ra, ağır ağır gözlerini açtı. Gürültüden, pençesinden güç kurtuldum, belki de daSonra, Muzaffere döndü: 14 Genc kadınm yüzü, diriden ziyade ölü ayak seslerinden değil de sanki doğrudan ha kurtulmadım. Hastane köşelerinde in Ben de Bursadan dün gece dönyü andırıyordu; o kadar sarı, o kadar doğruya kendi içinden gelen bir ses onu leyorum, kabahatim bu mu?.. Bunun için müştüm. Beyoğlunda yemek yedim. Geç yüzüne baktı. mi bana kızıyorsun?.. bitkindi. Muzaffer, ona karşı içinde hiç uyandırmıştı. Muzafferin vakit apartımana geldim. Ancak bu sabir acı duymadı. Yalnız bir düşüncesi llkönce tanıyamamış gibi durdu. Belki Diye inleyecekti. bah hastaneden telefon ettiler de öyle doktor bu imiş. Muzafferle tanıştırdılar. vardı; hemen sorup anlamak istiyordu: de dumanlı görüyor, o dumanın arasınhaber aldım. Buraya nasıl geldiğimi ben Buna bile gücü yetmiyordu. Adamcağız da: Sonra, kaburga kemiklerinden beline bilirim. Neyse, hepimize geçmiş olsun! Demek ki sen gebe idin?.. Demek dan kocasmın yüzünü seçip tanımaya uğ Korkacak bir şey kalmadı, diyordu. ki bana da bunun için vardın?.. Kimden raşıyordu. doğru yayılan ağrılara dayanamıyormuş Gene genc kadına iğildi: Uç haftaya kadar ayağa kalkar. Bir aybu çocuk?.. Kimin piçini bana yamamak Yüzü pembeleşti. Dudaklan gülümse gibi: Bir yerin ağrıyor mu, yavrum?.. sonra da yaralarm izi bile kalmaz. isteyordun?.. Düşmemiş olsaydı, demek di. Duyulur duyulmaz bir sesle: Keşke ölseydim, bu acıyı çekmekDiye sordu. Genc çocuk, karısının gebe olabilece ki doğuracaktm; ben de herkese karşı, tense!.. Satvet, amcasım sevmezdi ama bu Muzaffer!.. ğine bir türlii inanmak isteırıiyordu. Bel kendi çocuğum diye bağrıma basacaktım, Diye söylendi. kimsesizliğin içinde o kadarcık yakınbkDiye kekeledi. ki bir yanhşhk vardır, diye son bir üelinden tutup ortalara çıkacaktım, öyle tan bile sevindi: Onun böyle candan, yürekten bir sı Artık sıra Muzaffere gelmişti: midle: mi?.. Böyle mi zannediyordun?.. caklıkla kendine seslenmesi bile, Muzaf Keşke!.. Ölüyorum, amcacığım!.. Peki, ya çocuk?.. Yanmdakilerden çekinmese, onu ko ferin yüzündeki buzları çözemedi. ÖyleDer gibi dudağım büktü; başını sallaDedi. ' Diye sordu. lundan yakalayacak, sarsıp uyandıracak, ce duruyordu. Hiç kımıldamadı. Hiç se dı. Allah esirgesin, o nasıl lâkırdı?.. sini çıkarmadı. Gözlerinde en insafsız bir Şu bir aydır kendisine oynanan oyun, Hepsi geçer!.. Geçti bile, zaten... Doktor omuzlanm kaldırdı; boynunu zorla söyletecekti. söylenen yalanlar, hepsi yenibaştan, biSağına soluna bakındı. Bütün yataklar hıncm ateşi yanıyordu. Hiç kımıldayamıyorum. Her yerim büktü: Genc kadın birdenbire kendine gelmiş rer birer gözünün önüne gelmişti. Bir ke yara içinde, her yanım parçalanmış gibi.., Siz sağ olunuz, dedi. Kurtarmak i dolu idi. Şurada burada hastabakıcılar çin elimizden geleni yapardık, fakat o dolaşıyordu. Hastalar da hemen hep ti. Bunu da gördü; anladı. Tam canlanır re daha, sağına soluna bakındı. Koğuşun lçimde bir yer acıyor; hiç böyle acı duysarsıntıda çocuk çoktan ölmüştü. Gebeli düşkün, zavallı kadınlardı. Bu koğuştan ken yenibaştan yere çarpılan, ezilen en içindeki bu kalabalık olmasa neler söy madım. Sanki ciğerlerim kopmuş gibi< ği çarçabuk anlamamış olsaydık, annesi içeriye, öyle Muzaffer gibi üstü başı düz cılız bir mahluk gibi gözlerini kapadı. leyecek, hiç acımadan bu kadınm yüzüne sallanıyor gibi... . ni kurtarmak da pek güç olacaktı. Zaten gün insanların girip çıktığı görülmezdi. Sonra yeniden açtı. Kocasmdaki bu hır nasıl tükürecekti!.. Muzaffer artık kendini tutamadı. Dişrefikanızın kurtulması bile bir mucize sa Hele bu saatte hastalan görmek için hiç çın sessizlik nedendir, sanki onu anlamak O aralık, yambaşında bir gölge belir lerinin arasmdan acı acı güldü: yılır. Bu kadarla atlattığınıza ne mutlu!.. kimseyi içeriye bırakmazlardı. Onun için isteyormuş gibi baktı: di. Yaptıklarınızın cezası!.. diye fısıl Ölüyorum, Muzaffer!.. Başını çevirdi; Muhiddin Beyle göz dadı. Çekeceksiniz, elbet!.. Doktorun başka işleri vaımış; gene dı hep ona bakıyorlardı. Çok görülmez, bu eğlencesi de bu kadardı. Diye inledi. göze geldiler. Her zaman güler yüzlü Amca bey birdenbire ona döndü. şanya çıktı. Başhemşire hademeye, o da zavallıların Hepsi de gözünü Muzafferden ayırmıyor; Gözlerinde, hem karşısındakinden bi duran, her işin alayında görünen amca Kaşlan çatılmış, gözleri kısılmıştı: bir başkasına seslendi: Anlamadım?.. Neymiş o?.. Neyin Dördüncü koğuşta on bir numaralı dün gece yan ölü yatağa yatmlan bu gii raz merhamet dilenen bir gölge, hem de bey, şimdi herkese karşı sanki pek üzülzel kadmla ne konuşacak, ne yapacak, bir isyan başlangıcı gibi için için tutuşan müş, pek korkmuş gibi davranmak için cezası?.. hasta!.. hepsi de onu merak e diyordu. ibir alev vardı; ikisi birbirinin arkasından kendi kendini zorluyordu. Karyolaya| Diye Muzaffere yol gösterdiler. (Arkasi var) Nakleden: KEMAL RAGIB