CUMHÜRİYET 11 Birincikânun 1939 KUçük hikâye HAMDİ VAROĞLU Nike, kapıyı açıp, Kİrli çamaşır reng: Diye kekeledi; sonra, gözleri pırıltılar bağlamış gökyüzüne, buzdan kaskatı ke çakarak, üstüste sualler sormağa başla AmerikalılaTÜBKİYE RADYODİFÜZYON POSTALARI silmiş yere baktı: dı: Dalga nznnlagu: nn «Cash and carry> Hava ısırıyor bu akşam! Büyük mü miras? Nekadar? Para adım verdikleri bir Türldye Radyosu 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Dedikten sonra, is kokulu kulübeye mı, yoksa mal mı? Ankara » T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. plân var. Ihracat girdi, kapıyı örttü. Ocakta yanan cıhz Mirasın kimden geldiğini sormağı dü mallarına tatbik edi12,30 Program ve memleket saat ayan, 12,35 dalların alevi kulübenin toprak zeminini şünmüyordu bile. Bu cıhetle alâkadar de len bu plânın ismini Ajans ve meteoroloji haberleri, 12,50 Türk müaydmlatıyor; dumandan ve eskılikten ka ğildi. Fakat Nike'nin bir izahı, tepesin türkçeye tercüme ziği (Pl.) 13,30 14,00 Müzik (Hafif Müzik Pl.) rarmış, kaba tahtadan yapılma köylü eş den aşağı soğuk su dökülür gibi bir tesir edersek «parayı ver, 18,00 Program, 18,05 Memleket saat ayarı, ajans yasının üstünde dalgalanıyordu. yaptı. Kocası, başını kaşıyarak: malı al» manası çıve meteoroloji haberleri, 18,25 Müzik (Radyo Ocağm kenarında, ihtiyar bir köylü, Mirasa konan biz değiliz, demişti; kar. Caz Orkestrası) 19,00 Konuşma (Ankaranın ikdonuk bakışlı çipil gözlerîni ve binbir bu miras moruğa çıkmış! limi hakkında) 19,15 Türk müziği. Çalanlar: Holivud'dan yazılıyor: Etrafında, yepyeruşuklu yiizünü ateşe gösterecek vaziyetKadın, evvelâ, büyük bir sukutuhayalle ni bir usul diye, bir hayli gürültü kopanRuşen Kam, Cevdet Kozan, Reşad Erer, İzzeddin Şimdi dünyanın her tarafındaki aileler te yan oturmuş. lki büklütn titriyordu. katılıp kaldı. Sonra, bir an için sarsılan lan bu plân, meğer eskidenberi Amerika nezdinde çahşan hizmetçiler nazlı ve kiOkte. I Okuyan: Semahat Özdenses. 1 LeNike'nin kansı: ümide, tekrar bütün kuvvetile yapışarak: da cari bir âdetin, isim değiştirilerek tat bar ama, Amerikan sinema merkezindeki mi Hıcaz şarkı: (Sorulmasın bana yesim) 2 • Hayri Hüzzam şarkı: (Ölürsem yazıktır sana Isırsa da gideceğız, ısırmasa da, de İkisi bir kapıya çıkar, dedi. Bütün bikından ibaretmiş. meslektaşları müştağnilikte ve efendilerikanmadan) 3 Lemi Karcığar şarkı: (Bir di. Bir kere, yumurtaları pazara götiir malını sana vermedi mi zaten? Hem de ne, hanımlarına kafa tutmakta onlara Vaktile, Amerikalılann, «fıçı üstü» gölge ol beni peşinden koştur) 4 Şemseddin mek lâzım. Sonra da, bakalım §u noter arada bakma şartı vaj, bakıyoruz, beslimuhakkak ki taş çıkanrlar. dedikleri bir alışveriş sistemi varmış. Ziya Kürdilihicazkâr şarkı: (Bıküm elinden) ne istiyor. yoruz... Mirası bizim almamız lâzım... Robert Taylor ve kansı Barbara StanMüşteri, satm aldığı ihracat malının paII Okuyan: Necmi Rıza Ahıskan, 1 Neva İriyan, kurada, haşin, kocası kadaı Sen söyle, kaç paraymış miras? rasını, malı vapura yüklerken ödermiş. wyck aşçılarile uşakları fotoğraf merakpeşrevi, 2 Dedenin bayati şarkısı: (Nice bir kara kuru bir kadınd:. ikisi de. ellerin Nike memnun görünmüyordu. Sebe Mal sahibinin kâtibi, nhtımda, bir fıçının lısı olduklan için gün geçmez ki onlann askınla) 3 Rifat Bey Uşşak şarkı: (Duştüm deki toprağın hududunu genişletmekten bini izah etmekte de gecikmedi: başında oturur, beklermiş. Müşteri, satııı makine'eri önünde poz almasınlar. Claugene bir âfetı meşhuru cilıana) 4 Mahmud başka birşey düşünmeyen, para biriktir Telâş etme, dedi; miras dedimse, aldığı mal parti parti nhtıma geldikçe, dette Colbert yarış mevsimlerinde akşam Celâleddm Paşa Uşşak şarkı: (Mecnun gibi mek için ölesiye çahşan, nekes köylü ti yaşadığı kadar alacak, ölürse birşeyler o partinin bedelinî, fıçının üstüne sayar yemeğini çok erken yemek mecburiyetinben) 5 Suphi Ziya Uşşak şarkı: (Gücendi pinin ta kendisiydi. yok. Hani, kaydıhayat şartile dedikleri ve: de kahr. Ta ki oda hizmetçisi dokuz, dobiraz sözlerime) 6 Uşşak saz semaisi. IQ Kadın hazırlanmış, başına örttüğü çev cinsten bir gelir. kuz buçukta yatağa girip kazanacak beyOkuyan: Radife Erten. 1 Isfahan şarkı (Kim Cash! reyi çenesinin altından düğümlemiş, ağKadın, bu sefer, daha büyük bir haygiri rüyasında görmek için istihareye yatdenuş aklım alan) 2 Lemi Karcığar şarkı: Dermiş. Kâtib parayı alır ve cevab ve sın, diye!. zına beraber doldurduğu yumurta sepe ret ve inkisar içinde, bütün azası gevşiye(Hüsnüne etvan nazik şan senin) 3 Refik rirmiş: tinin kapağını örtmekle meşguldü. Ko rek, acı acı mırıldandı: Fersan Muhayyer şarkı: (Her güzel bağından) Bazı hizmetçiler de alelâde insanların Carry! cası sokak kapısını açtı: Kaydıhayat mı? Yaaa.... 4 Muhayyer saz semaisi. 20,15 Konuşma (Oryanlarında çahştıklan müddetçe tabiilikMal da vapura yüklenirmiş. Nike, homurdanırcasına devam etti: Haydi bakalımI dedi. manlanmızı tanıyahm ve koruyalım) 20,30 Türk ten ayrılmazlar da bir sinema yıldızınm Yeni sistem, eskinin dirilmesinden ibamüziği: Fasıl heyeti. 21,15 Müzik (Küçük OrFakat kadın yürümüyor, evden çık Evet, kaydıhayat. Bu yaşa gelmiş evine geldiler mi, şımarmaya başlarlar. madan evvel içerisini son bir defa daha bir ihtiyara, kaydıhayat şartile miras bı ret. Yani bizim <parayı veren düdüğü Artistlerin beyaz perdede şöhretlerini te Hızmetçı derdi çekmekten bıkan bir Amerikalı kestra Şef: Necib Aşkın) 22,00 Memleket saat ayarı, Ajans haberleri, ziraat, esham tahvilât, gözden geçirmek için orada, eşikte du rakılır mı? Öldü müydü miras da bera çalar» ın amerikancası 1 min eden hassa ve meziyetlerile onlann artist bizzat mutfağmda yemek pijtrirfcen kambiyo nukud borsası (fiat). 22,20 Müzik myordu. Gözleri, bir lâhza, ocak başın ber gidecek. Kayıbdî olan gene biziz. hakkmda yapılan reklâmların da hizmet(Küçuk orkestra Yukarıdaki programın delarına yol vereceklerdir. da pinekleyen ihtiyara fena fena takıldı. Yazıkl Noter diyor ki senede altı bin çiler üzerinde çok tesiri görülür. vamı) 22,35 Müzik (Solistler Pl.) 23,00 Müzik frank kadar tutuyormuş. Nitekim Olivia de Havilland'ın aşçısı Sonra, kocasına döndü: Deanna Durbin'in dadısı işlerini bitir Gina geçenlerde hanımına bir ültimatom (Cazband Pl.) 23,25 23,30 Yarınki program Holandada Dorn Kadın ellerini bitiştirdi: Baban içeride mi kalacak? dedi, şatosunda oturan es dikten sonra kendi kendine şarkı meşke vermiş ve akşam saat altıdan sonra çalı ve kapanış. Altı bin frank mı? diye kekeledi. ortalığı altüst etsin, yahud da yangın çıki Alman Imparato der. Fred Astaire'in uşağı ise boş kaldığl şamıyacağmı bildirmiştir. Halbuki ka Alnı kırıştı. Bu son haberi memnuni karsın diye değil mi?... Biz gelinceye karu, şatonun yeraltı zamanlarda dolabından klaketleri çıka dmcağız stüdyodan ancak altıda aynldıdar o da, dışanda biraz dolaşsın! yetle mi, yoksa öfke ile mi karşılayacakısmında büyük bir rıp ayağına takar ve step dansı yapmaya ğma ve evine altı buçukta geldiğine göre Nike gökyüzüne bakıp başını salladı: ğında mütereddid, dişlerini sıkıyordu. koyulur. Johny Weissmuller'in aşçısı bir bu vaziyet onun hiç de hoşuna gitmemişsığmak yaptırmış. Kar yağacak, dedi. Sokakta gezi Neden sonra: Sığınağın tavanı atletizm profesöründen mektubla yüz tir. Ne imiş Gina evlenmiş, iki iki buçuk lecek hava değil... Hele bu yaşta bir ih Bereket versin ki moruk kolay koBay Hristaki Linguri ve çocukları, Bay me dersi almaktadır. saatlik mesafede ev tutmuş, her gece beton sütunlarla tulay öleceklerden değil, dedi. Hem bun tiyar için... ve Bayan Umberto Polizio ve akrabaları, Bu gidişle Holivud artistlerinin evlerin normal zamanda yuvasma dönmek, koturulmuş, üstü kum Kadın öfkelendi, kötü bir sesle haykır dan sonra ona iyi bakmalıyız. Artık zahROJE LİNGURİ torbalarile doldurul deki hizmetçi ve uşaklann pek yakında casına kavuşmak istiyormuş. mete değer. dı: nin vefatı münasebetile uğradıklan elim muş. Içine, iki büyük «Sinema san'atkârları loncası» na aza o Olivia, hemen Gina'ya kapıyı göste acı anlannda kendilerine karşı dostluk Kocası tasdik etti: Soğuk alır diye mi korkuyorsun? koltuk yerleştirmişler lacaklan muhakkaktır. O vakit iddiakâr rerek prostelâyı alıp önüne takmış ve ve sevgi gösterenlere hararetli teşekkürle. Yaşadığı daha yetişmiyor mu? Yüz ya Tabiî; sapsağlam adam. Biri sabık Kaysere, lıklarını ve yüzsüzlüklerini tabiatile büs derhal mutfağa girmiştir. Fakat Olivia rini bildirmeğe gazetenizin tavassutunu şına kadar yaşasın istiyorsun, korkarım. Ümid galebe çalmış, gözlerinde bir öteki sabık tmparatoriçeye mahsus. Bu bütün artıracaklar. Fakat şüphe yok kinın bu hareketini bütün yıldızlar taklid dilerler. Daha ne zamana kadar besleyip dura nebze sevinc ışığı beliımişti. lkı cürüm İstanbul, 1 1 / 1 2/939 birçok aktör ve aktrisler de «çok naz edebilirler mi? Şüphesiz hayır.. O halde cağız bunağı? ortağı gibi, biribirine sokularak, sıkı a iki koltuğun önünde de, Imparatorun aâşık usandırırî» diyerek işleri bizzat ken sinema merkezindeki hizmetçiler saltanaNike, babasını müdafaadan ziyade, dımlarla, yola çıktılar. Şehirden uzakla ilesi efradile, adamlanna mahsus olmak dileri yapmayı göze alacaklar ve adam tı bövlece devam edip gidecek!.. ÖLÜM üzere tahta sıralar konulmuş. kendini haklı göstermek için cevab ver şıp kır yoluna girdikten sonra, memnun Sabık Imparator, Avrupa haritasını di: bakışlar teati ediyorlar, arasıra, hafif haI 6 ncı Tümen şube 2. müdürü yarbay Aşk ve güzellik yıldızlan... Emsalsiz çift artist Malını bize, bakma şartile verdiği fif gülüşüyorlardı. İkisi de parayı düşü karşısına alıp, üzerinde saatlerce tetkikat Sadık Avşar ailesi ve eski Maarif müfetni unutuyorsun galiba. Beslemek mecbu nüyor, bu sayede soğuğun şiddetini duy yapıyormuş. Dünya işleri böyle kanşmatişlerinden merhum Nuri Durusoy kızı İzdan evvel, odun yarmakla, çiçek yetiştirriyetindeyiz. Zaten birşey yediği de yok muyorlardı. mir Alsancak mektebi öğretmenlerinden fıkaranın! tamamen renkli ve fransızca sözlü Mebrure Avşar duçar olduğu rahatsız Fakat, kar, fırtına halinde yağmağa mekle, bahçesinde gezmekle vakit geçiştiren Kayser, şimdi bu eğlenceli işleri hktan kurtulamıyarak 9/12/939 günü Ama da yok, boşansın da semerini başlamıştı. Kalın bir kar tabakası altına unutmuş, endişedeymiş, diyorlar. HaritaHaydarpaşa Nümune hastanesinde vefat yesin!... Hem, bakma şartile malmı bize gömülen kırlan, bir sahra, bir kabristan dan baş kaldırdıkça sığınağını ziyaret edietmiştir. verdiği zaman böyle temel kakacajıı sessizliği kaplamıştı. Eğer, kafalannın içini dolduran para düşüncesi olmasa, ikisi yor; sığmaktan çıkıp haritanın başına koCenazesi 11/12/939 pazartesi günü biliyor muyduk? Yaşadıkça pahahya şuyormuş. Bir komedi... ve bir dram... olan pek güzel bir filimde Harem iskelesinden Yenikapıya nakledimal oluyor... Hem de, artık fazla gelme de, etraflarını kuşatan bu uçsuz, bucakYirmi sene evvel, bir işaretile Alman sız sessizliği belki hissedeceklerdi. Iecek ve cenaze namazı Akîaray Valide ğe başladı... ordularmı harekete getiren Kayser, yirmi camiinde kılındıktan sonra Silivrikapıda^^^^^^^^™ Dünyanın kudretine baş eğdı Bir aralık, bunun farkına varan gene Sonra, ocak başında gevşeyen, söyleki aile mezarlıgına defnedilecektir. Nike oldu. Aynr zamanda, yüreğinde, eene sonra, sığınağa saklanmak için Aln^nleri işitmiyormuş gîbi hiç oralı olmıman ordusunun işaretini bekliyor. Ufacık yan ihtiyarı, hırçın bir hamle ile kolun için için, müphem bir endişe duymağa bir fark! başlamıştı. Etrafında döne döne yağan dan tutup kaldırdı, kapıya doğru itti: Her zaman, evde adam yolcken »o kara, tasalı gözlerle baktı; soğuktan kakakta vakit geçiriyor ya, dedi, bugün de tılan parmaklarını hohladı: ASKERLÎK tŞLERl çıkıp dolaşıversin biraz. Işlerimi bırakıp Ama da ısırıyor be, dedi. Moruğu Fllmlnde A evde cnu bekliyecek halim yok ya! Evde dışanda bıraktığımıza iyi etmedik. Şubeye davet yalnız kalmasına d a vallahi billâhi ta Kansının yüzünde, can sıkıntısmı göshammül edemem. Ateşten korkarım ben. teren bir emare dolaştı: Eminönü Askerllk şubesinden: Iklncl bir VATAN KURTARAN ASLAN hazırlayor. ^ M Haydi bakalım moruk. Uşüyorsan yol 1 Şimdiye kadar askerlik yapmamış Böyle olacağını bilir miydik? diye Harbiye ValiKonağı caddesl yürür, ısınırsın! homurdandı. Ne yapalım; üşüdüyse, ısın cezalı, cezasız ve bakaya erattan 316 do ğumdan 333 doğumlu dahil gayriislâm oNike, bu manzarayı lâkayd bir bakışla sm diye birşey içiririm. lanlar. Halk Opereti seyrettikten sonra, ıslık çalarak kansının Bn Çaışamba matine Nike, başını salladı ve bu fikri tasvib 2 316 ilâ 335 dogumlu piyade ve hava önüne düştü. Bu muameleye ötedenberi etti. Fakat, ayni zamanda adımlannı sıkierınden itibaren Eski Çağlıyanda alışık olan ihtiyar, kapısı kapanıp kilid laştırdı; kansı hiç itiraz etmeden, onun sınıfına mensub olanlar. Bu akşam 9 da 3 316 ilâ 334 dahil doğumlu topu ve lenen evden dışarı atılmağı tevekkülle yanıbaşında, kös kös yürümeğe başladı. Şarkm ses kralı A B D Ü L V E H A B ' ınson filmi Zozo Dalmas'la tank smıfma mensub olanlar. karşılamış, ağzını bile açmamıştı. Bükük Çok hızlı yürümelerine rağmen eve Türkçe Sözlü Arabca Şarkılı belile, ayaklannı sürüyerek üç adım attı; vardıklan zaman ortalık kararmıştı. So 4 Harıcde olanlar bulunduklan yerde(PIP1ÇA) sopasına dayanıp durdu; yürüyüp uzak ğuk, ilikleri donduruyor; kar, tipi halin ki şubelere müracaat etmelerl, Operet 3 perde 5 Sevkolunmak üzere 11/12/939 pazarlaşan oğlu ile gelininin arkasından baktı. de yağıyordu. tesi giinü şubeye müracaatleri. Yaşaran gözlerinden damlalar dökülü DUnyanın Kulübe uzaktan görününce, kadın deyor, yanağının çukurlanna dolup kalı rin bir nefes aldı; içinde zorakilik sezilen birinci yordu. yüzünü kaplayan kar tabakasım sildi. artisti bir sesle: •** Balmumu sansı bir renk bağlayan çehre İhtiyar orada oturuyor, bak, dedi; ve sinemanın birbirinden güzel iki büyük yıldızı ile, sabit bakışlı gözler meydana çıktı. Nike'nin kansı, yumurtaları sattıktan bizi bekliyor. Nike; yeis ve fütur içinde, yerinde sonra, noter dairesinin kapısı önüne geKapının önünde, üstü karla örtülü, lip kocasını beklemeğe başlamıştı. Onun, ikibüklüm bir insan şekli, kıvrılmış otu doğruldu; kısık bir sesle: Moruk yürümüş! dedi. Miras da kapıdan, telâş ve heyecan içinde çıktığı ruyordu. ihtiraslı bir aşkın; ateşli bir hayatın romanı olan nalları dikti. nı görünce, hemen sordu: Nike ileri doğru atılarak, neş'eli gösO zaman, köylü kadının bütün kanı termeğe yeltendiği bir sesle haykırdı: Ne istiyorlarmış? Baba, biz geldik! Şimdi ısınacak beynine çıktı. Anî bir öfke ile, ne yaptıNike, mukaddeme yapmadan, aldığı ğını bilmez bir halde, yumruğunu ihtiya haberden mütevellid şaşkınlığı bile ifade sın! Kansı, peşinden seğirtiyordu. Nike'nin nn cesedine doğru uzattı: edemeden cevab verdi: filminde hayatlarının en güzel filmini yaratmışlardır. Pis, mendebur! diye haykırdı. Valeğildiğini, hareketsiz oturan ihtiyarı ye Bir miras meselesi. ç ba lahi bize inad geberdi. gördü. Kadın, önce büyük bir hayret içinde rinden kımıldatmağa çalıştığını Miras D UYDUNUZMU Parayı veren... RADYÖ Holivudda hizmetçi derdi San'atkârların yanında çahşan ahçı ve uşaklar, dünyanın diğer taraflarmdaki meslekdaşlarmdan çok daha mustagni ve şımarıktırlar Bugünkü program j Bir fark ( TEŞEKKÜR C LORETTA YOUNG ve RICHARD GREEN DUŞMAN ÇOCUKLARI ÇALINAN TAÇ L A L E' ye ERROL FLYNN Kiralık daire Yayla apartımanı ÇENBERLİTAŞ SINEMASI BEYAZ GUL CHARLES BOYER ' SIGRID GURIE EDDY LAMARR Ik|Imı M E L E K sinemasında CEZAİR SEVDALARI Numaralı biletler bugünden alınabilir. Tel: kaldı: Sahi mi söylüyorsun? Fakat gayreti boşa gitmişti. Kaskatı kesilmiş vücudü ellerile yokladı; ihtiyann Çeviren: HAMDİ VAROĞLU ^ a ^ kıyor; bu kızın büründüğü esrar, gittik kadan da yapmacık, şımarıklık!.. Daya Sus!.. Muzaffer, pek belli etmek istemiyordu çe artıyordu. Böyle karanlık içinde, körü nılacak gibi değil 1.. Demek ister gibi dudaklannı büzdü: ama nişanlısınm rahat3izhğına da enikonu aa Belki, sahiden rahatsızsa?.. körüne yaşamak, artık elinden gelmtye Küçükhanım hasta. üzülüyordu. Kızcağız, belki sahiden hasta Yok a canım, Hoktora sordum. idi de amcası aldırmıyordu. Muhiddin cekti. Diye hsıldadı. Cenazeden sonra, doğru eve dönülmez Dün gece köşke geldikten sonra sizden Bey iyi adamdı, hoş adımdı ama kendin Lutfen söyler misiniz, kendisini bir miş. Muhiddin Beyle Muzaffer de biraz ayrıldım. Ona telefon ettim. Merak ede den başkasını da pek o kadar düşünmü az görmek istiyorum. iskele başındaki kazinoda oturdular. Son cek bir şey yok, dedi. Biraz yorgunluk, bir yordu. Yatıyor. ra da gene oralardaki küçük bir lokanta az halecan, işte bu... Dündenberi halasına Rahatsız olmasın, gene kalkmasm. Gene çocuk, ondan ayrılır ayrılmaz, da akşam yemeğini yediler. Köşke geç üzüldü. Bir evden cenaze çıkarken, ne de Ben şöyle ayaküstü biraz konuşup çıkakendi kendine: olsa insana dokunuyor; hele onun gibi bir Bu evin içindeki mevkiimi şimdiye sık görülür. Onun için Satvetin geçirdiği döndüler. cağım. Gideyim, bir kere de ben bakayım. kadar anlamalıydım; dedi. Demek ki, ar baygınlık pek o kadar göze çarpmadı. Satvet, ortalıkta yoktu. Muzaffer de, kıza... Halasını da çok severdi, zaten. OBir gene kız yatarken, odasından içeDiye düşündü. tık böyle işler şimdi de bana düşüyor. Öğleye doğru cenazeyi kaldırdılar. pek uzun uzadıya sorup aramadı. Gün nun için doktor da yarır.a kadar geçer, diriye, ne de olsa yabancı sayılacak bir eryordu. Bu sabah uğradım. Küçükhanım, Hüsameddin Beyin yerıni nasıl olsa dolDünkü hırçınlığı da biraz yatışmış; soMuzaffer, bütün bu matemli görünen, düzkü sarsmtıdan sonra gene kız, erken duramıyacağımı biliyordum ama... rup anlamak istediklerini bile unutmuş keğin girmesi, bir türlü ihtiyar kalfanın hiç olmazsa öyle görünmek için kendini yatmış olacaktı. Belki de odasından hiç 3'üzümüzü bile görmek istemedi. Doktorun dediği gibi, akşama ka gibiydi. Şimdi nişanlısını görmekten baş aklına sığmıyordu: Muzaffer, artık kendınden geçmişti; zorlayan kalabalığın içinde, onlann hep çıkmamıştı. Hiç olur mu?. ka düşüncesi yoktu. Amcasının dediği giErtesi sabah. amca beyi görür görmez dar geçer, belki... çılgın bir öfke ile ağzmdan çıkan su bir sinden dalgındı. Akşama kadar kim bekleyecek?... bi şöylece bir yapmacık mı idi bu, yoksa Demek ister gibi başını salladı. kaç sözün sonu nereye varacak, bunu hiç Cenaze evden çıkmcaya kadar birkaç ilk işi, nişanlısını sormak oldu: Mutlaka, kendisini görmek istiyobilmiyordu. Birdenbire söylediğine de defa Satveti sormuş, hepsinde de gene kı Satvet Hanım na«ıl?. lyileşti inşal Kış ortasında bütün gün Adada oturup çi sahiden kimsenin yanına çıkmıyacak kale mi dolduracağım?.. dar sarsılmış mıydı, bir kere de kendi gö rum. Çok acele, pek mühim. Gidiniz, bir söjleyeceğine de pişman oldu: Satvetin zın hâlâ öylece baygın vattığını söylerr.iş lah!... Ne yapacaksınız?. zile görüp anlayacaktı. kere haber veriniz. yüzü birdenbire korkunc bir renk almış lerdi. Biraz kendine geldi, deseler; gideMuhiddin Bey, gene kızın adını bile tı. Ilkönce sarardı; morardı. Sonra bu cek: öğleye doğru bir vapur var, onunduymak istemiyormuş gibi öfkeli'bir ses Uyuyor, uyandıramam. Hem, kim Satvetin yattığı kata çıktı. Bir yandan renkler birbirine karıştı. Gözleri, yerinla Istanbula döneceğim. olursa olsun içeriye bırakma, diye sıkı sıda sanki şeytan dürtüyordu: Sizi bu kadar rahatsız ettiğim için le: den fırlayacak kadar açıldı. Gözbebck pek üzüldüm, diyecekti. Söylediğim söz Öyle ise. ben de dönerim; beraber kıya söyledi. îyileşmiştir, elbetf.. Git, bak!. Neler göreceksin?. leri Muzaffere dikilmiş, öylece bakıyor lerin size bu kadar dokunacağını ummazineriz. Diye söylendi. Demin amcası geldi; onu da bırakmaDiye fısıldayordu. du. Göğsü yırtılıyormu? gibi içini çekti. dım. Hâlâ da anlamıyorum. Neden bu a Sonra iki kolunju birden kavuşturdu. Daha iyi olur. Oturup da onu bekKapının önünde biraz durdu. lçeriyi dım. O da görmeden çitti SöyliyecekleArka arka bir iki adım geri gitti. lkı elini damın adını duyar duymaz. düşüp bayıl Öylece durdu: leyecek değiliz ya. dinledi. Bir hıçkırık, bir inilti duyacağım, riniz ne kadar mühim olursa olsun bir has göğsüne bastırdı. Sonra boğazına doğru dınız. Pek merak ettim. doğrusu... Yalnız, bilmem ki, Satvet Hanımı diye yüreği çarpıyordu. Hiçbir ses yok tanın canından, sağlığından daha üstün o Küçükhanım, şimdi de hiç kimsevi götürdü. Daha sonra da tutunacak bir yer lamaz. Böylece hem özür dilemiş olacak hem yanına sokmuyor. Başı ağnyormuş. Hiç burada bırakmak doğru olur mu?. tu. aradı. İki kolunu birden açtı. Sendeledi. de nişanlısındaki bu heyecan neden ileri konuşacak hali yokmuş. Bir aralık yanına Hiç merak etmeviniz; yalnızlığı daİhtiyar kadın, ters ters konuşuyordu. Parmaklarını yavaşça kapıya dokunEn sonunda arkası üstü, upuzun yere yu geliyor, onu sorup anlayacaktı. Belki d* girmek istedim. Bakayım, nesi var, divor ha çok sever, o... Halasınm yanında edurdu. Biraz bekledi. Sonra yeniden bir Muzaffer, sinirlenmeğe başladı: varlandı. en çok bunu sormak için gene kızın ayıl dum. Beni bile içeriye bırakmadılar. Bu mektar bir kalfa vardı; saraydan yetiş daha vurdu. Kapı kilidli imiş gibi içeriden Demek ki o kadar hasta, öyle mi?. Muzaffer tutmak istedi, atıldı. Yetişe masını, kendine gelmesini bekliyordu. na ne buyrulur, beyefendi?.. Siz olsanız me bir kadın. Sabahleyin beni içeriye bıDiye acı acı sordu rakmıvan da o işte'.. Hrpimizden iyi ba açıldı. Muhiddin Beyin söylediği saraylı medi... Sonra da artık ne olursa olsun, çekilip kızmaz mısınız?.. Ben de, ne yaparsa yapgöründü. Karşısındaki genci şöyle bir süz*** gidecekti. Bu adamlann arasına girdiğin sın, dedim. Hiç üstüne varmadım. Bir da kar, ondan yana hiç üzülmeyiniz. Biz dü. Sonra: ineriz. Arkamızdan o da gelir, elbet. Ayılıp bayılmak, ölü çıkan evlerde sık denberi her gün, ortaya bir kanşıklık çı ha sormadım, bile. Artık çok oluyor. Bu Tefrika No. 33 Nakleden: KEMAL RAGIB