9 Aralık 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

9 Aralık 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Birîndkânun 1939 CUMHURÎYET HAB Berlin, Rusyaya buzsuz deniz tavsiye ediyor! Alman matbuatının neşriyatı, Rusyayı Finlandiyadan Yakınşarka çevirmeği istihdaf etmekte imiş! Amsterdam 8 (a.a.) «Havas» Şimüiki harbin Türkiye ve Yakınşark istikametinde genişlemesi ihtimalleri Almanyada hergün biraz daha açıkça mevruu bahsedilmektedir. Almanlar Ruslann Basra körfezi istikametinde bir taarruzunu memnuniyetle karşılayacaklardır. Alman gazeteleri Rusyaya Norveç limanları istikametinde genişlemektense, buzsuz bir denize çıkmağı tavsiye ediyorlar. Hamburger Fremdenblatt gazetesi, Türk Ingiliz Fransız muahedeşinin eski Ingiliz Rus ihtilâfını tekrar canlandırdığını yazıyor ve bu yüzden Rus Japon ihtilâfmın sür'atle halledileceğini ümid eyliyor. Alman gazetelerinin neşriyatı Rusyayı Finlandiyadan Yakınşarka çevirmeği is tihdaf ediyor. Berlinin mütaleası şudur ki, eğer Rusya garb devletlerile harbe girerse, ma denlerinin ve demiryollannın tensiki için şimdiye kadar kabul etmediği Alman fencilerini kolayhkla kabul edecektir. Italya ve Balkanlar IBa^makaleden devam) ? r)pnÎ7 seyriiseferi de ltalyanın prensiplerı ve menfaatleri için hayatî bir ehemmiyeti haizdir. İtalya ile Almanya arasında akdolunan ittifakın istinad ettiği hükümleri tamamile bilmiyoruz. Ancak Polonyanın uğradığı taarruz, İtalyayı Almanyanın yanında mevki almağa sevkeden bir hâdise olmamıştır. O vakit Almanya bu meselede haricî herhangi bir yardıma ihtiyacı olmadığmı beyan ettiği gibi Polonyaya sempatisi malum bulunan İtalyamn o meselede bıtarafhğı iltizam etmiş olması da tabiî göriilmüştü. Bilâhare Polonyanın Almanya ile Rusya arasında taksim edilmesi hâdisesini diğer hâdiseler takib etmiş ve vaziyetin bütün bu inkişaf şekilleri İtalyayı takib ettiği siyasette devamla beraber bilhassa kendi menfaati bakımmdan hayatî ehemmiyeti haiz saydığı sahları daha büyük bir dikkatle gözönünde bulundurmağa götürmüştür. İtalyan siyaseti realist olmakla beraber şimdiye kadar bazı prensiplerde feddkârlık etmeği kabul etmiyen bir siyaset olduğunu da gösteregelmiştir. Büyük Faşist Meclisi tebliğinde Avrupa buhranıniD Baltıktan başka Karpatlara dayanan safhalarına işaret olunması sadece tarihî bir müşahede ifadesinden ibaret olmasa gerektir. Nitekim ayni tebliğde Tuna ve Balkan mıntakası üzerinde aynca ve sarahatle durulmakta ve buhranın buralara da sirayetinin İtalyayı lâkayd bırakmayacağı tasrih olunmaktadır. Zaten Avrupa buhranının Balkanlara sirayet ettirilmesi ihtimaline karşı bir müddettenberi İtalyada beliren hassasiyet gizli kapaklı bir şey değildir. İtalya her ihtimale karşı Balkanlılann uyanık ve toplu bulunmaları lüzumuna kani bulunduğunu saklamayor. Yugoslavya ile Macaristan münasebetlerinde husule gelen yumuşakIıkta en ziyade Romanın dostane tavsiyele ri müessir olmuş olduğunu farzedebiliriz. Bitaraf bir Balkanhlar bloku fikri belki daha çok İtalyadan tçşvik gören bir iştir. Ve îtalya büyük devlet olarak Tuna boyuna ve Balkanlara aid dikkatli hassa siyetinde haksız değildir. îstilâ kasdile Balkanlara inmek isteyebilecek başka kuvvetler, İtalyayı merkezî Avrupadan sonra bu sahalarda da rahat rahat çahşabileceği çok ehemmiyetli bir mıntakadan mahrum etmiş olurdu. Ve unutmamak lâzımdır ki Balkanlar denilince Akdeniz, yanmadanm adeta ona yapışık olan zarurî bir eteğidir. Bu bakımdan dahi Balkanlarla onun teferrüatı İtalyaya göre üzerinde herhangi bir kompromi kombinezonu görüşmeğe imkân vermiyen bir sahadır. Balkanlarda en masum bir anlaşma şekli İtalyamn istikbalini tehdid eder de onun için. Bazı Avrupa merkezlerinde şu veya bu devletin Balkanlara inebilmesi ihtimallerinden kolayhkla bahsedildiğini görüyoruz. İtikadımızca bunda bazı hayallerin genişliği kadar büyük hata vardır. Denebilir ki şimdiki harbe nispetle dünysnın en nevraljik noktası Balkanlardır. Oraya dokunulmak istenilirse işte hakikî k'.yame o zaman kopar ! Vaziyetin kendi çevrelerine taalluk eden bu hakikatini en ziyade Balkanlılann bilmeleri ve takdir etmeleri lâzımdır. Geçenlerde bir îtalyan gazetesinin pek güzel işareti veçhile Balkanhlar gözlerini dört açmalılar ve kendilerini tehdid edebilecek tehlikeleri karşılayacak tedbirlere elbirliğile ve dört elle sanlmalılardır. Biz istisnasız bütün Balkanlılann kendi hal ve istikballerine taalluk eden bu ifte uhdelerine düşen vazifeleri icabı veçhile ve büyük kalb kuvvetine dayanan kat'î bir kanaatle ifa edeceklerinden en kat'î surette emin bulunuyoruz. Hususile Büyük Faşist Meclisi içtimaı neticesinde İtalyamn vaziyeti bilhassa bu noktada en resmî sarahatini almış olduktan sonra. ( Maarif davamız: 6 j Tedrisat bozuktur Yazan; PEYAMt SAFA Maarif davası, ne sadece bir edebiyat kitabındaki yanlışlardan, ne en kaba manasile anlaşılmış ve ahlâk terbiyesinden tecrid edilmiş bir inzıbattan, ne payandası vurulmamış ve muvakkat idarî tedbirlerle, cebirle temin edilmek istenen bir istikrardan, ne de mahud vakit rejiminden ibaret. Maarif davası, bu makale serimizin başındanberi anlatmağa çalış tığımız gibi, herşeyden evvel sistem ve ona bağlı tabiî ve organik bir istikrar, başlıbaşına bir kemiyet ve keyfiyet muvazenesi, hedefini bilen ve metodunu bulmuş bir ahlâk terbiyesile ona bağlı disiplin, bin derd içinde yüzen muallimlerin hayat facialarına bir nihayet veril mesi, bütün idare cihazmın bozukluktap, bütün tedrisatm aksaklıktan kurtarılması, mekteb kitabları, terim rezaleti, Üniversite ve ecnebi profesörler, köy okullan... gibi, unsurlan ve birbiri arasında ki münasebetlerin kavranmasını isteyen koskocaman bir «bütün» dür. Bu bütünü ihmal eden ve ehemmiyetleri geri kalmış parçalar üstünde kekeleyen bir izah, davanın doğru tahlilini akamete uğratır ve demagojinin her çeşidine yol açar. Bundan kendimi kurtarmak için maarif davamızı başındanberi bir kül halinde aldım ve gövdesile dalları arasındaki or ganik münasebetleri aramağa devam ediyorum. 3. Uçüncü makalemin mevzuu: Ahlâk terbiyesi ve disiplin bozukluğu. 4. İkinci makalemin mevzuu: Kemiyet ve keyfiyet muvazenesizliği. 5. Birinci makalemin mevzuu: Sistemsizlik. Sistem olmayınca kemiyet ve keyfiyet muvazenesi de bulunmaz; kemiyet ve keyfiyet muvazenesi olmayınca 100 kişilik sınıflann müthiş kalabahğı içinde heı çocuğu ayrı ayrı takib eden bir ahlâk terbiyesi ve şuurlu bir disiplin de mümkün değildir; bu olmayınca muallimin vazifesini tam başarmasma imkân kalmaz; bunların üstüne bir de muallimin haddinden fazla yükü, sefaleti ve idare keşmekeşi bınince tedrisat aksar ve seviye düşer. Maarif davasının, bütün unsurları birbirine uzviyet münasebetlerile sımsıkı bağlı canlı bir gövde olduğu burada da görülüyor. Tedrisat mevzuunda, bu sebeblerden yalnız bir tanesi, netice üstünde ötekilerin yekununa muadil bir tesir yapabilir. Meselâ muallimlerin tüyler ürpertici hali. Bu «tüyler ürpertici» sıfatında mubalâğa zerresi aramaymız. İlk okul öğretmeni çok az maaş alır. Bununla bir aileyi sefaletsiz yaşatmak imkânsızdır. Fakat bu kara bahthlar aylarca maaş da alamazlar. Çeşme'de bir muallimin bana yazdıkla nndan şu satırlan okuyunuz: «Bugün birincikânunun üçü. Tam üç aydır maaş almıyoruz. Çok perişanım. Bu vaziyetirniz karşısında vicdanınızm sızlıyacağmı umarım. Yalvannm size ki bizim bu halimizi açıkça teşrih buyurun. Uç aydır, ben ve «rkadaşlarım, çoluğumuzla, çocuğumuzla neler çekiyoruz, neler...» Artık bu ve bundan ötesi maarif değil, dram mevzuudur. Hâlâ bu zavalhlar için hiç, ama hiç bir şey yapılmamıştır. Bilâkİ9 barem vaziyetleri büsbütün altüst edilmiştir; yahud da vilâyet hususî muhasebeleri, maarif kararlannı hiçe sayıyorlar. tşte size bir vesika daha. Bolu öğretmenlerinden biri bana yazıyor: «1927 1928 senesi Muallim mektebi mezunuyum. Vazifemde gösterdiğim başan Maarif idaresince takdir cdilerek üç senede bir muntazaman terfiim Maarif Vekâleti yüksek katınca tasdik edilmiş bulunmaktadır. İki senedenberi 22 lira üzerinden para almaktayım. Bu defa 3656 sayılı yeni teadül kanunile bulunduğum derece lâğvedildiği için Maarif Vekilliği yüksek katınm 25/8/939 tarih ve 8176/6 sayılı emrile emsalim ve benim gibi derecesi lâğvedilenlerin maaşlarıaın 25 lira olarak kabul edildiği bildirilmişti. Hususî muhasebenin bütçe açığı bahanesile Vilâyet maaşımızı 20 liraya indirmiş bulunuyor. Burada otuzdan fazla öğretmen arkadaşım da ayni mağduriyete uğramışlardır.» İHEM NALINA MIHINA Radyomuzun bir eksiği nkara radyosu, son zamanlarda ecnebi dillerinde de neşriyata başladı ki bu, cidden takdire lâyıktır. Fakat, yapılan neşriyat, bize aid haberlerden ziyade, başka memle ketlerin havadislerini veriyor, Avrupa ajanslarının ve radyolarının harbe aid neşriyatını tekrarlıyor. Şark dillerindeki neşriyatta belki bunları büsbütün ih • • mal etmemek lâzımdır ama, herhalde bizim memleketimize aid haberler, esası teşkil etmelidir. Meselâ, fransızca neşri yatta, Fransız radyolarının daha iyisini verdikieri Avrupa ve harb haberleri tekrarlamak tamamile faydasızdır. gene meselâ farsça neşriyatta, en ziyade Türkiyeye aid haberlere yer vermelidir. Farsça dedim de aklıma geldi. Bizim radyonun, farsça yerine iranca demesi, benim bildiğime göre, doğru değildir. Nitekim aşağıda bahsedeceğim bir Tahran mektubu da, bu düşünceme iştirak ediyor ve «bir İran milleti vardır; fakat bu milletin diline iranca değil, farsça denilir» diyor. Tahrandan aldığım bu mektubun farsça neşriyat hakkındaki diğer mütaleal rını aynen naklediyorum: «Ankara radyosunun farsça neşriya Iranda çok büyük alâka uyandırdı. Bura saati, Ankara saatinden bir buçuk saat ileri olduğundan, neşriyat tatil zamanına rasgeliyor ve herkes radyo başına koşuyor. lranda radyosu olanlar, daha ziya« de, münevverler, zenginler ve zadegân gibi yüksek tabakaya mensub insanlarduv Bunlar, en az, bir garb dili bildikleri için, bu lisanlarla verilen haberleri Avrupa radyolarından dinleyip öğreniyorlar. Farsça yapılan neşriyatton halk tabaka • * lan istifade ediyor. Ankara radyosu, ec, nebi havadislerinden ziyade Türkiyeye aid haberlere fazla yer vermelidir. Menw lekette yapılan büyük inkılâbdan ve büt yük işlerden de hergün kısaca bahsetmelidir ki hem yüksek smıfı, hem de halk; kütlelerini, Türkiye hakkında, tenvir etmek imkânı bulunsun. Bugüne kadar fars lisanile Türk inkılâbı hakkında eser neşredilmemiştir. Burada bütün kütübhaneleri dolaşıp Türkiye ve Atatürk hakkında kitab aradımsa da bulamadım. Yalnız Mısırda oturan Mehmed Tevfik isimli bir muharririn «Kemal Ata türk» adlı bir eseri vardır, o kadar. Bu itibarla kardeş Iran milletinin Tür< kiyemiz hakkında kâfi malumatı olma dığını sanıyorum. Radyo neşriyatında inkılâbımız ve ileri hamlelerimiz hakkında daima kısaca malumat vermek, memleket ve milletimiz için Avnıpaya aid haberler neşrinden çok daha faydalı olur.» Bu son fikir, yalnız farsça neşriyat için değil; Ankara radyosunun bütün ecnebi dillerile yaptığı neşriyat için bir ana prensip olarak kabul edilmelidir. Bu esas kabul edilince, başka mühim bir ihtiyacla karşılagırız ki o da, radyoda okunacak parçaları seçecek ve hazırlayacak bir makam, bir teşekkül; propaganda müdürlüğü gibi birşeydir. Böyle bir teşekkül, türkçe neşriyat için dahi bir ihtiyacdır. Yoksa, geçenlerde olduğu gibi, halkın haklı infialini ve Radyonun itizarını mucib olan manasız neşriyatın ta mamile önüne geçilemez. Muhterem Münakalât Vekilile muhterem Başvekilimizin radyo neşriyatını sevk ve idare edecek çok lüzumlu bir teşekküle vücud vermelerini rica ederiz. Rusyamn yapacağt istişare Londra 8 (a.a.) Siyasî mehafil, Türkiye ile Rusya arasında mün'akid 1935 tarihli misak mucibince Rusyanm Rumanya ile karşıhklı yardım misakı imza etmeden evvel Türkiyeyi keyfiyetten haberdar ederek Türkiye ile istişarede bulunması iktıza etmekte olduğunu be yan etmektedirler. "••'...MiniHiıııııranıııımııınnınıınınıınııııııııiHiıııııımııımıımıııllimumıınııımtı... Londrada yapılan Şimal memleketleri müzakereler konferansı Bitaraf memleketlerle Danimarka Hariciye Neiktısadî temaslar zareti, dün bir resmî devam ediyor tebliğ neşretti Londra 8 (a.a.) Ingiltere, mümkün olduğu derecede fazla bitaraf memleketleTİe ticaret anlaşmaları akdetmek için müzakerelerde bulunmaktadır. Bu hususta bugün LondTada Türk, Izlanda, İrlanda, Isveç, Norveç, Danimarka, Belçika ve Holanda heyetlerinin bulunmakta olduğu kaydadiliyor. Bütün bu heyetlerle müzakereler ilerilemiştir. Fakat iki sebeb dolayısile tafsilâf verilmiyor. Birincisi düşmana malu mat vermemek, diğeri de müttefiklerle uyuşmak istiyen memleketler üzeTİnde Almanyanın mutad olan tazyiklerine mâni olmaktadır. Binaenaleyh malumatm ol . maması müzakerelerin terakki etmediğini tazammun evlemez. Kaunas 8 (a.a.) Tallin konferansı dün ilk celsesini yapmıştır. Ikinci celse bu sabah yapılmıştır. Delegeler bir tebliğ neşredeceklerdir. Gazeteler, konferansın sansasyonel hiçbir siyasî karar vermiyeceğini, yalnız ekonomik tedbirler alınacağını bildirmekte müttefiktirler. Bütün tedrisat bozuktur Bir meb'us diyor ki Büyük Millet Meclisinde Maarif bütçesi müzakere edilirken (25 mayıs 1939) Tunceli meb'usu Sami Erkmen şunlan söyledi: «Lisan muallimleri nasıl seçiliyor? Filân Galatasarayda okumuştur, onu falan ortamektebe fransızca muallimi yapa lım; bilmem kim Kolejde dört sene okumuştur, herhalde ingilizce bilir, ingilizce hocası yapalım; başka birisi Pariste bulunmuştur, fransızca hocası yapalım, bir diğeri Almanyaya gezmeğe gitmistir, almanca hocası yapalım (gülüşmeler). Arkadaşlar, böyle lisan hocalığı olur mu? Hepimiz burada türkçe biliriz, fakat kaçımız tiirkçe hocalığı yapabilir? (gülüşmeler, doğru! sesleri). Senelerdenberi maarif işlerimizde avare kasnak gibi dönüp duruyoruz (gülüşmeler). « Sonra itiraf etmek lâzımdır ki, bizim liselerde yetisen talebelerimiz, bilhassa Avrupadaki yüksek mekteblerin, alelhusus fen kısımlarının derslerini takib edecek seviyede değildirler. Hatta bizim MühendU mektebini bile... Çünkü Mü hendis mektebinin derslerini takib edebilmek için ihzarî bir sınıf açıbnıstır. Dün yanın hiçbir yerinde böyle bir sınıf yoktur. Doğrudan doğruya liseyi bitiren bir talebe yüksek bir mektebe girip orasını bitirir. Binaenaleyh bizim liselerden çıkan talebeler programlann fazla yüksek olmasmdan ve kâfi derecede kalite sahibi hoca bulunmamasından iyi yetişemiyorlar.» Resmî tebliğ Kopenhag 8 (a.a.) Isveç, Norveç ve Danimarka Hariciye Nazırlarının içtimaı hakkında Danimarka Hariciye Ne zareti aşağıdaki tebliği neşretmiştir: «Üç Hariciye Nazırı toplantıları esnasında, Finlandiyanın Milletler Cemiyetine yaptığı müracaatin doğurduğu meseleleri müzakere etmişler ve Sovyetler Bir liğile Finlandiya arasında yeni müzakereler açılması için ellerinden geleni yapmak bahsinde mutabık kalmışlardır. Nazırlar ayni zamanda Sovyet Fin landiya anlaşmazlığının umumî vaziyet üzerindeki tesirlerini de müzakere etmislerdir. Nihayet, Milletler Cemiyetinin faali yeti hakkındaki müteferrik meseleler de görüsülmüştür.» Numan Menemencioğlu şerefine ziyafet Londra 8 (a.a.) lngiltere hüku meti dün Carlton otelinde Numan Menemencioğlu şerefine bir öğle ziyafeti vermiştir. Ziyafete Maliye Nazın Jhon Simon rU yaset ediyoTdu. Davetliler arasında Donanma Kumandanı Lord Chasterfield, Türkiye büyük elçisî ve diğer mühim sahıslar bulunuyordu. Dahiliye Vekilinin Çankırıdaki tetkikleri Çankın, 8 (a.a.) Dahiliye Vekilimiz Faik Öztrak dün Kastamonudan şehrimize gelmiş, memurin ve halk tarafından kar şılanmıştır. Dahiliye Vekili burada mektebleri, partiyi ve hastaneyi ziyaret eylemiş ve hükumet konağında darreler rüesasını ve muhtelif teşekküller mümessillelini kabul ederek kendilerile muhtelif işler üzerinde görüşmüş, direktifler vermiştir. Dahiliye Vekili şerefine dün akşam Parti binasında bir ziyafet verilmiştir. Tasarruf haftası münasebetile radyoda verilecek konferanslar Ankara, 8 (a.a.) Onuncu Tasarruf ve Yerli Malı haftası müddetince Ankara radyosunda Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumunun gayeleri etrafmda verilecek konferansların programı berveçhi âtidir: 12/12/939 sah günü saat 16 da Başvekil Dr. Refik Saydam Halkevinde 12/12/939 sah günü saat 18,55 Ulusal Ekonomi ye Arttırma K. Başkanı General Kâzım Ozalp radyoda 13/12/939 çarşamba saat 19.10 da Maarif Vekili Hasan Âli Yücel radyoda 14/12/939 perşembe saat 20 de Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu radyoda 15/12/939 cuma saat 19,10 da Ziraat Vekili Muhlis Erkmen radyoda 16/12/939 cumartesi saat 20 de G. ve Inhisarlar Vekili Raif Karadeniz radyoda 17/12/939 pazar saat 20,30 da Ticaret Vekili Nazmi Topçuoğlu radyoda 18/12/939 pazartesi saat 19 da C. H. P. idare heyeti azasmdan Trabzon mebusu Sırn Day radyoda Sıhhiye Vekili Erzurumda Erzurum, 8 (a.a.) Sıhhat ve tçtimaî Muavenet Vekili Hulusi Alataş Tercan hareketi Ağrı mıntakasında tetkiklerde bulunduktan sonra dün Erzuruma gelmiş ve istasyonda Vali, Kolordu kumandanile müstahkem mevki kumandanı ve Vilâyet erkânı tarafından karşılanmıştır. Sıhhat ve lçtimaî Muavenet Vekili buraya gelişini müteakıb Vilâyeti, Belediyeyi, kolordu ve müstahkem mevki kumandanhklarım ziyaret etmiş, saat 1 1 de yeni yapılan Emrazı zühreviye hastanesile doğumevini ve grup inşaat sahasında yapılan yeni umumî müfettişlik binasını, Halkevini ve diğer Yeni ve muhtelif tayinler inşaatı tetkik eylemiştir. Sıhhiye VekiliAnkara 8 (Telefonla) Maliye humiz akşam Elâzığ'a gitmek üzere bura kuk müşavirliğine Nafıa hukuk müşaviri dan ayrılacaklardır. V'îhab tayin edildi. Diyarbakır Emniyet âmirlerinden YaFaşist konseyinin içtimaın Şar Seyhan emniyet âmirliğine, Tokad dan sonra neşredilen tebliğ ikinci sınıf Emniyet müdürü Ata birinci sınıf emniyet polis müfettişliğine, Sıvas Roma 8 (a.a.) Yüksek faşist kon. eski ilk tedmat müfettişlerinden Şevket seyi dün gece saat 10 da toplanmıştır. Tezel Elâziğ Maarif müdürlüğüne, güverİçtimaı müteakıb neşredilen Tesmî teb te önyüzbasılığından mütekaid Sırn Müliğde ezcümle şöyle denilmektedir: nakaiât Vekâletinde müfettişliğe tayin e«Avrupa anlaşmazlığmda hiçbir yeni dildiler. lik olmadığmdan, Italya muhasematm başladığındanberi tuttuğu hattı harekette, Isviçreve kaçan komünistler Bem, 8 (a.a.) ' «D. N. B.> lsviçre yani gayrimuhariblik vaziyetinde devam edecektir. Tuna hazvasmda ve Balkan hükumeti azasından Daumann, millî konlarda İtalyayı alâkadar eden her şeye kar seyde beyanatta bulunarak cezaevlerinde bulunan bazı firarilerin Isviçreye kanunşı, faşist hükumeti lâkayd kalamaz.» suz olarak girmiş komünistler olduğunu Rusyaya ihtar bildirmiştir. Muhacirlere şimdi daha şidRoma, 8 (a.a.) ltalyan diploma detli muamele yapılması, vaziyet ve ahsisi mehafili, büyük Faşist Konseyinin Tu val iktizasıdır. Muhacirlerin Isviçrede faana ve Balkan Avrupasındaki ltalyan me liyetlerini bilhassa murakabe etmek lâzımnafiinden bahsetmesini manidar bulmak dır. Iş kampının acele tesisi icab etmektadır. Italya için hayatî ehemmiyeti haiz tedir. Bu işe ordu ile mutabık kalmarak olan bu sahada, krallık menafiine muga bir tarzı hal bulunacaktır. yir hiçbir hâdise olamıyacağını söylemek Helli muharebesinin suretile Rusyaya bir ihtarda bujunulmaktadır. Italyanın, Avrupa harbi karşısında yıldönümü resmen aldığı ahvale intizaren vaziyeti Atina 8 (a.a.) Atina ajansı tebliğ dolayısile, ltalyan Alman ittifakının tek ediyor: rar teyid edilmesinde hayrete değer bir 1912 de Türk ve Yunan filolan ara şey yoktur. sında yapılan Helli muharebesinin yıldöMussolini 12 ada Umumi Valisini nümü münasebetile Kral Jorj 326 deniz erbaşına madalyalar vermiş ve söylediği kabul etti nutukta bilhassa demiştir ki: Roma, 8 (Hususî) Başvekil Musso« Kahraman bir düsmana karşı lini bugün on iki ada umumî valisini kabul harbetmiş olan denizcilerimiz için bir seetmiştir. Vali, adaların siyasî ve askerî ref günüdür. Çünkü o zamandanberi eski vaziyeti hakkında Başvekile izahat ver düşmanımızla elele vererek sıkı ve çözül. miştir. mez bir dostluk ve ittifakla bağlandık.> Dörduncü makaletnde He yazdığım gibi misaller sayısızdır. Tedrisat bozukiuğunun büyük sebeblerinden birini aydmlatmak için bu iki misaîi aldım: Muallim davasını halletmemiş bir Maariften bekliyebileceğimiz tedrisat, ne bundan bir Başka bir meb'us diyor ki milimetre daha aşağı olabilir, ne de yuBüyük Millet Meclisinde, ayni gün, lz kan. Muallimin hayat scviyesile talebemir meb'usu Nami llker de şunları söyle nin bilgi seviyesi arasındaki münasebet apaçıktır. di: «Arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz ki Çare liselerin gayesi Universiteye, yüksek mekSebebler meydanda olunca, tedavi de teblere talebe hazırlamaktır. Bu itibarla bu müesseselerdeki tedrisatm sistemli, bunların ortadan kaldırılınasile mümkün rasyonel ve azçok nazarî mahiyette ol olacak: Şu idare keşmekeşine ve mualması zaruridir. Hatta mevzuuma dahil ol ümlerin şu tüyler ürpertici haline bir nimadığı halde şöyle geçerken arzedeyim hayet veriniz; mekteblerüı disiplinini meki liselerimiz 5 6 sene evvelkine naza todlu bir ahlâk terbiyesine ve ahlâk idealine bağlayınız; mektebleri mahşer karan bu bakımdan biraz gerilemiştir.» labahğmdan kurtarmak için bir kemiyet Başka bir meb'us diyor ki ve keyfiyet ayan bulunuz; bunların hepBursa meb'usu Nevzad Ayas da şun sini yapabilmek için de bir sisteminiz ve lan söyledi: bu sistemi kuracak, salâhiyetli, mütehas«Dflimiz milletimizin, hepimizin müş sıs, politika tesirlerinden ve Vekilin kapterek mülkü, malıdır. Hepimizin üzerinde rislerinden masun bir büyük maarif mecheyecanla, sevgi ve saygıyla durduğumuz lisiniz bulunsun. Bütün tedrisatı birkaç bir mevzudur. Genclerimizde bunu çok şube müdürünün ve azası her yeni Vekieksik buluyorum. Liselerde yetişen deli lin emrile değişebilen küçük bir talim ve kanhların maksadlarını doğruca ifade et terbiye grupunun elinde kalmış bir maamek hususunda müskülâta uğradıklarını riften alabileceğimiz terbiye ve bilgi segösteren vesikalar elimizde pek boldur. viyesi çok daha aşağı olabilirdi. Şimdiki Herhalde gencliğin türkçemizi doğru yaz seviyesi muallimin fedakârlığı ve Türk ması, doğru söylemesi, dilimize saygı, çocuğunun kabliveti bu hizada tutabilisevgi ve heyecanla bağlarurs&sı için ted yor; fakat bu, Büyük Millet Meclisinde bir bulmalıdır.» de söylendiği gibi. seviyenin her sene biraz daha düşmesine mâni olamıyor. Bir muallim diyor ki Bir muallim bana gönderdiği mektubda şu satırları yazıyor: «Talebenin tahsil vaziyeti şifa bulmaz bîr fakrüddem içindedir. Her senenin leylî, meccanî müsabaka imtihanlan feci misallerle doludur: Bu sene Ticareti Bahriye Kaptan mektebine alınacak 30 • 40 talebe için ikmalsiz ve iyi dereceyle ortamektebden mezun 150 den fazla talebe (ki bunlar maarif ağacının çiçekleridir) arasında yapılan müsabaka imtihanında en kolay ve basit riyaziye suallerine verilen tahrirî cevablar arasında 5 numara alabilecek talebe pek azdı. Devlet De miryolları hareket memurluğu için gene ayni şartlarla yapılan imtihanda da, türkçeden (bir balyanın kaybolduğunu büdiren basit bir tezkere) ile coğrafyadan (Türkiye tren hatlan şeması) nı doğrudürüst yazan ancak iki üç kişi çıkmıştır.» Milletler Cemiyeti Almanlar, içtimalarda bitaraf lann nazik vaziyette bulunacağını söylüyorlar Kopenhag, 8 (a.a.) National Tidende gazetesinin Berlin muhabiri bildiriyor: Alman siyasî mahfilleri Cenevre içtimaına iştirak etmek istiyen memleketlerin nazik bir akıbete maruz bulunduklarını bildiriyorlar. Almanlar nazannda Milletler Cemiyeti hâlâ hususî bir İngiliz Fransız müessesesidir. Ve bitaraflarm bu içtimalara iştiraki Almanya tarafından ancak bitaraflıklarının ihlâli mahiyetinde telâkki edilebilir. Almanya, müzakereleri dikkatle takib edeceğini ve bu müzakerelerin Sovyetler Birliği aleyhinde ve bu itibarla müttefikler lehinde siyasî bir tezahüı teşkil edeceğine kani bulunduğunu bildirmektedir. Almanlar diyorlar ki: «Bitaraflar takib edecekleri hattı hareketle büyük şeyler tehlikeye koyabilirler ve Almanya kendilerine bitaraflık hakkında iyi düşünmelerini tavsiye eder.» PEYAMt SAFA YUNUS NAD1 Ruman Hariciye Nazırile yapılan bir mülâkat (Baş taraft 1 tnct aahifede) manyaya olan dostluğunu ve komşuîarile banş halinde kalmak ve harbin Balkan yanmadasma yayılmasına mâni olmak için sarfettiği gayretleri tamamen takdir etmektedir.» Gafenko nihayet Yunan Başvekili tarafından gösterilen kiyasetten bahseylemiştir. Gizli ellerin dağıttığı mahud broşür hâdisesi Yunan matbuatının neşriyatt Atina, 8 (a.a.) Yunan matbuatı, Rumanya Hariciye Nazırı Gafenko'nun Yunan gazetecilerine beyanatını neşretmektedir. Gafenko demiştir ki: « Rumanyanın siyaseti memleketinin kat'î bir bitaraflık muhafaza etmesini emrediyor. Harb Rumanyanın menafiini, İ8tiklâlini ve tamamlığını ihlâl etmedikçe bitaraf kalacağız. Rumanya menafiinin Sovyet menafii ile tearuz etmediğine kat'iyyen eminim. Rumanyanın bütün muhariblerle münasebetleri mükemmeldir. Tam bir müvazeneyi muhafaza için mümkün olanı yapmaktadır.» Ankara 8 (Telefonla) Alman sefaretindeki Alman istihbarat bürosu mü . messilliği namına bazı broşürlerin bir takım adreslere gönderilmesi hâdisesi, Türkiyeyi hiç tanımamış olmanın bir delili addediliyor. Bu broşürler, bir yabancı îngiliz murahhaslart gazetenin Türkiye matbuatı hakkında gazetelerimize zaten geçmiş ve efkârı umu. Londra, 8 (a.a.) Reuter'in diplomiyemizce vaktinde ıttıla kesbedilmiş o matik muhabiri bildiriyor: Butler ve İngilan neşriyatile gene gazetelerimiz vasıta Uz heyetinin diğer azası bu sabah saat 1 1 sile Türk milletine bildirilmiş olan bazı • de hususî trenle Cenevreye mütevecciyazıları ihtiva etmektedir. Bu gibi hare hen Londradan aynlmışlardır. ketlerin Türk milletinde sadece en şedid aksülâmelleri davet edeceği ve hangi taLehistan iştirak edecek raftan gelirse gelsin, bu şeklile mevcud Londra, 8 (a.a.) Press Association Sebebler dostluk hislerini kökünden kurutmaktan Polonya hükumetinin Milletler Cemiyetine Misalleri çoğahmayacağım. Herkes bi başka işe yaramıyacağı muhakkak oldu mümessil göndereceğini haber vermekteliyor. Bilmeyenler de, külâh peşinde koş ğundan hesabın pek yanlış tutulmuş ol dir. mayan herhangi bir muallime ve muhar duğu anlaşılıvor. rire sorunca derhal öğrenebilirler, ki Yugoslav takımınm AnkaraBroşür tahkikatt mekteblerimizde dün de, bugün de tedda yapacağı maçlar Bir ecnebi gazetesinde çıkan ve Türrisat çok bozuktur ve seviye çok düşü kiyedeki bazı neşriyata hücum mahiyeAnkara 8 (Telefonla) Dost Yugosyor. tinde olan makalenin, Türkiyede ecnebi lav futbolcuları yarın Muhafızgücü, ikinci Sebeblerini bundan evvelki beş ma bir memur tarafından türkçeye çevrilerek maçını pazar günü Gencler Birliğile ya . kalemde birer birer anlatmağa çalıştım: broşür halinde bazı gazetelere dağıtılması pacaktır. 1. Beşinci makalemin mevzuu: İdare işinin, Müddeiumumilikçe tetkikine başMisafir takımın Türkiyeyi ziyareti iki keşmekeşi. Ianmıştı. Tetkikler, henüz devam etmek dost ve müttefik Br.lkan milletinin senc2. Dördüncü makalemin mevzuu: Mu tedir. Bu arada, broşürün hangi matbaa leri arasmda samimî tezahürata vesile oallimlerin tüyler ürpertici hali. da basıldığı da tahkik edilmektedir. lacağı görülüyor. J

Bu sayıdan diğer sayfalar: