CUMHURİYET 16 İkincitesrin 1939 KüçUk hikâye Gül ve Yasemin j Filmimizi görenlerin bep bir ağızdan söyledikleri tek bir cümle: BUGÜNE KADAR GÖRÜLEN TÜRKÇE FİLMLERİN EN MÜKEMMELİ Birbirlerinden ayrılmaya karar verdi AI sefil, sen de bunu müstakbel jiler. On senelık evliydiler. Aralarında bü golona hediye et! yük bir kavga çıkmamış, yekdiğerlerini ta Bu kadar şahidin huzurunda yekdiğerınir kabul etmiyecek derecede kırıp incit lerini sarih ve aşikâr bir şekilde tahkir etmemişlerdi. Dedikoduyu işitenler: mişlerdi. Boşanmalar ıartık katî bir zaru Çılgınhk! diyorlardı, bunlara ne ol ret şekline girmişti. En nikbin olanlar bile onları barıştırmaktan ümidini kesmişti. du? *** Kadın eşine, dostuna, yakm tanıdıkla nna kocasmm kabahatlerini sayıp dökü Ikisi de Talimhanedeki apartımanı teryordu: Yeni yaptırdığı balo elbisesi biı ketmeyi münasib gördüler. Çünkü duvarharika kadar güzel olduğu halde «aman ları orada kalacak olan herhangi birinin sana ne kadar yakışmış!» demek şöyl gözünün önünde aralarında geçmiş tatlı, dursun, bir kere başmı dikkatle çevirip acı bütün hâdiseleri canlandıracaktı. Biri bile bakmamıştı. Geçende nezle olduğu Maçkaya, öteki de Ayaspaşaya taşınmak vakit, onu âdeta ihmal etmişti. Hele be istiyordu. Sinirleri yatışıp, hiddetleri sükuraber beğendikleri zeytinrengi kostümlük net bulunca Suadiyede müştereken sahib kumaşı bırakıp çiy fındık rengi bir elbise oldukları bir köşkün mevcudiyetini hatırısmarlaması hanımın büsbütün sinirine ladılar. Orasını ilk evlendikleri sene yapdokunmuştu. tırmışlar, bahçesini çok emek vererek fevKoca, karısınm densizliklerini dişlerin k^lâde mükemmel tanzim etmişlerdi. İkiye gıcırdatarak hikâye ediyordu: bölüp oturacak değillerdi ya... Sırası ge. Hangi birini anlatayım bilmem ki. lince şüphesiz köşk de satılacaktı. Fakat Son tamanlarda bütün lâkırdıları, bütün eşyalan şimdiden taksim etmek daha akhareketleri bana batmaya başladı. Ne la yakındı. Kapıcıya ayrı ayrı iki taksi ıssöyle5em ters cevab veriyor, ne rica et marladılar. Vapurda birbirlerinden uzak sem aksini yapıyor... Katiyyen hoşlanma kı köşede oturdular. Tramvayda Faika dığımı bildiği halde tırnaklannı baştan a birmci mevkie doğru yürüdü. Raif arkaşağı kırmızı lakla boyuyor. Karşıma ko daki ikinci mevki aribayı tercih etti. caman bir öküzü yeni boğazlamış kanh Her sene yaz mevsiminde kendılerıne elli hain bir kasab çıkmış sanıyorum. Pasbir saadet yuvalığı vazifesini görmüş olan tırma, sigara, sarmısak, soğan kokularının köşke ikinciteşrinin serin, fakat güneşli bir zıddıma gittiğinden sanki haberdar değilgününde iki yabancı gibi girdiler. miş gibi eline her fırsat geçtikçe bunlan Istanbulun kalabalık ve üzücü bir ânmyiyip içip karşıma oturuyor, bana adeta, da, herkesin kış hazırhklarile meşgul bunispet veriyor. unduğu bir zamanda buraya gelmeyi Muhatablarının sabırsızlanmayacağın şimdiye kadar hiç tecrübe etmemişlerdi. dan emin olsalar, Raif de Faika da söz Ağaclar hâlâ yeşildi, çiçekler hâlâ taze lerini uzatacaklar, birbirlerini huysuzluk di. Beyaz mermer merdivenleri çıkarken ları hakkında sonu gelmez birer konferans Faika geniş bir nefes aldı. Raifin çehreverecekler... inde yayvan bir tebessüm peyda oldu. Genc kadının annesi hıçkırıklı sesile lâ Genc adam başını hafifçe sağa döndürünfa karışıyor: ce hayret içinde: İyi düşün yavrum, diyor, boşanmak O...o...o!... diye haykırdı. Karısı kelimesi dile pek kolay geliyor ama, bir htiyarsız: de bunun feci âkıbetini gözünün önüne ge Ne var? sualini sordu tir! Bir kocadan ayrılmak, sade bir a Şunlara bak!.. damla alâkasını kesmek olsa âlâ... HeyIstanbula taşındıkları ancak iki ay olhat, yalnız o demek değil ki... Apartımanını değiştireceksin, itiyadlarını değiştire muştu. Vaktile Raifin dikkatle yetiştirdiği ceksin, dostlannı, ahpablarını değiştirecek bir gül ağacı tamamile gelişmiş, Faikanın sm! Sonra böyle bir vaziyetin muhitimiz htimamla diktiği yasemine doğru eğilmiş, de uyandıracağı fena akisleri tasavvur et!. dallan sarmaş dolaş olmuş, birinin üzerinFakat Faika bu nasihatleri dinlemek de kırmızı bir gonca, ötekinin tepesinde bile istemiyor, «ya ayrılırım, yahud da ıeyaz bir çiçek açmıştı. îki beşer yavrusu kendime kıyanm!» diye ayak direyordu. yrılmaya karar vermişken, iki nebat fidanı müşfikane ve âsıkane yekvücud olArkadaşlan ona: ı'"j r i » : " ' '* r?' 1 ' a " L •"•^< Kardeş, dikkat et, diyorlardı, Fa muşlardı. Dort nazar bir anda bu netıs ika, şirin ve güzel, hem de iyi bir ev ka manzaranın karşısmda mest ve hayran ldı. îkisi de iradelerîrie' nâkim olaffirya1 dını... Niçin manasız, boş sebeblerle elînden kaçırıyorsun. Eski bir koca için bu, ak yüzlerini birbirlerine çevirdiler. Erkek hiç de şerefli bir vaziyet değildir. Bir de, nide eğilip çiçeğin birini kopardı: Müsaade eder misin, dedi, sana şu farzedelim ki, ikinci defa evlendin! Acaba yeni refikan, Faikadan daha fazla mı ;ülü takdim edeyim. sana uyacak! Kadın, onu alıp göğsüne iliştirdikten Raif hepsinin yüzüne hiddetle bağın onra mırıldandı: Dur, ben de yasemini senin yakana yordu: Şu kadının lâfını etmeyin, artık be akayım. ni rahat bırakın, o öyle bir delidır ki elinden kaçıp kurtulmazsam bir gün gelir, muGürültülü ve dumanlı Istanbul sisler ihdkkak beni de çıldırtır. inde pek uzakta kalmıştı. Onlar sakin ve Dostlar, arkadaşlar, ahpab, akraba, emiz havalı Suadiyede idiler. taallukat nasihatlerinin ufacık olsun bir Motör ve radyo seslerinin: tesirini göremeyince, tanıdıkları, hâkim ve Ayrılınız! avukatlardan bir kaçını kışkırttılar. OnDiye tekrar ettikleri münasebetsiz öğülar, medenî kanunun boşanma faslındaki ü artık işitmiyorlardı. güçlükleri, şahid tedariki, koridorlarda saGül ve yaseminin verdiği tatlı nasihati atlerce bekleme, mahkemeye meram an can kulağile dinliyorlardı: latma müşkülâtını ileri sürerek karı koca Sevişiniz! nın gözlerini korkutmak istediler. Bu teNakleden: şebbüs de büsbütün aksi tesir yaptı. Faika Ahmed Hidayet herkesin gözünün önünde kollarından bileziklerini, parmaklarından yüzükleri, ku Ç YENI ESERLER ~ laklarından küpeleri çıkanp ortaya fırlatarak: Ankara Al, alçak, bunlan, yeni karına yüz MUlî şairimiz Mehmed Emin Yurdakul .Ankara» isimli bir şiir kitabı neşretmıştir. Bu görümlüğü verirsin! dedi. eserde Büyük Atamızın millî ve medenî zaferRaif de boyunbağımn üstünde duran leri ve Türk inkılâbının ve inkılâbcı neslin ideolojisi dinamık bir llsanla terennüm edilmeks'vah inciyi çekip atarak mukabele etti: tedir. • Yalnız TOSUN PAŞA I P E K Şefimiz RADVO aksamki program^ RADYODİFÜZYON POSTALARI Dalga nzunlnğu: Türkiye Radyosu 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Ankara » T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. 12,30 program ve memleket saat ayan ıa.ss ajans ve meteoroloji haberleri 12,50 Türk mtıziği: Yeni eserler. Çalanlar: Cevdet Çağla, Şerif İçli, Hasan Gür, Hamdi Tokay. Okuyanlar: Mustafa Çağlar, Safiye Tokay 13,30 14 müzik (kanşık hafif müzik Pl.) 18 Drogram 18,05 memleket saat ayan, ajans ve meteoroloji haberleri • 18,25 müzik (radyo caz orkestrası) 19 konuşma (ziraat saati) 19,15 Türk müziği. Çalanlar: Hakkı Derman, Şerif İçli, Hasan Gür, Hamdi Tokay. A Okuyan: Semahat Özdenses. 1 Nuri Halil Poyraz: Hüseyni şarkı (Artık yetişir). 2 Hüseyni şarkı (Sevdiğım cemalin çünkü göremem). 3 Refik Persan: Hüsevni şarkı (Birkaçı birleşerek). B Okuyan: Sadi Hoşses. 1 Kâzım Uz: Hicaz şarkı (Gamla kıymettan ömrün). 2 Hicaz şarkı (Hasreti ruyinle). 3 Refik Fersan: Hicaz şarkı (Cihanda biricik sevdiğim sensın). C Okuyan Mefharet Sağnak. 1 Musa Süreyya: Hüzzam şarkı (Sen sanki baharın gülüsün). 2 Yesari Asım: Hüzzam şarkı (Yine kalbim taşar ağlar). 3 Zekâi Dede: Hüzzam şarkı (Ey hüsnü cemal) 20 Türk müziği: Halk turküleri 20,15 konuşma (doktorun saa20,30 Türk müziği (fasıl heyeti) 21,15 müzik (küçük orkestra Şef: Necib Aşlnn) 22 memleket saat ayan, ajans haberleri; zi raat, esham tahvilât, kambiyo nukud borsası (fiat) 22,20 müzik (küçük orkestra Yukarıdaki programın devamı) 22,35 müzik (Chopin'in piyano eserleri Pl.) 23 müzik (cazband Pl.) 23,2523,30 yarınki program ve kapanıs. TtÎKKİYE sinemasında birinci birkaç gün daha gösterilecektir. yapılan merasim İlâveten: Ebedî vefatlarının yıldönümü münasebetile ANKARADA ZEYNEBi ^^^^^^^^^^^^MM BugUnden ıtıoaren IKI büyük nıım Dirae eugunden Itibaren iki büyük flllm blrden: TUrkçe fillmlerin şaheseri olan Şehzadebaşı T U R A N sineması 1 Tamamen TURKÇE SÖZLÜ ve ŞARKILI Oynıyanlar: Pierre Batchef, Colette Darfeuil. Matineler saat 12 den itıbaren devamtı seanslar. Telefon: 22127 ^ ^ • M ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ M 50,000 KİŞİNİN HAYRAN OLDUĞU FİLM: SENELERİN ... ASIRLARIN ... EŞİNİ ... YARATAMIYACAĞI ... HAŞMET ve AZAMET KALESİ ... Yeni Sistem 7 GÜNDE Muallim ve bestekâr: ARfAKİ Rakkase: SEMİRA M U H A M M E D Muganniye: SUZAN GÜLÜN İkinci film bu sene memleketimizin en büyük spor filmi K A L E C İ BU SARAY ve AKŞAM Sinemasında CAROL LOMBARD JAMES STEWARD tarafından yaratılan KURTARANj ASLAN VATÂN ERROL FLYN OLİVİA DEHAVİLLAND VATAN KURTARAN ARSLAN KABARTMA RENKLİ LALE sinemasında BİRBİRİ İÇİN Herkesin görebilmesi için bir hafta daha devam edecektir. Bu filme mahsus seans saatleri: Saat 1, 2,30 4,30 6,30 ve 9 da Suareler numaralıdır. T e l : 43595 Bu film pek yakında İzmirde L Â L E ve Ankarada U L U S sinemalarmda gösterilecektir. • • • • • ^ ^ • i ^ ^ ^ H Müteahhid mühendis Sabri Demirtaşın ve Defterdarlık muhasebe memuru Hakkı Demirtaşm pederleri ve İzmir Üzüm, İncir Tanm ve Satış Kooperatifleri birliği muhasebe müdürü Adil Yamanın kaympederleri Nüfus müdürlüğünden mütekaid İskeçeli Ali Rıza Demirtaş çarşamba günü irtihal daribeka eylemiştir. Cenazesi Cihangirde Kumruluyokuş sokak Yavuz apartımanmdaki ikametgâhmdan perşembe günü saat 10,30 da kaldırılacak, cenaze na mazı Eyüb camiinde kılmarak Eyübdeki aile kabristanma defnedilecektir. Mevlâ rahmet eylesin. c ÖLÜM Kuyudan su çekerken... Üsküdarda Selimiye caddesinde oîuan Ayşe adında genc bir kadın, dün evin bahçesindeki kuyudan su çeker ken muvazenesini kaybederek kuyuya düşmüş, müşkülâtla kurtanlarak baygın bir halde Nümune hastanesine kaldırılmıştır. YARATILMIŞ... t Fransızca sözlü, mevsimin en büyük aşk filmi başlıyor. Hissî ve müessir filimleri sevenlerin takdir nazarlarile seyredeceği bu emsalsiz şaheserde kalbyecektir. ,,„ , ( İlâyet^n İFOX jyRNAL v^ en . son dühya havadisleri Gary Cooper... Temsil Eminönü Halkevinden: Evimiz Temsil şubesi, 17 "iklnciteşrfn cuma've 18 ikincitesrin cumartesi akşamlan saat 20,30 ,di' Ck^alo^iimdald merkez salonamuada Ateş pîyesihi temsil edecektir. öelmek arzu edeulerin davetiyelerini Ev bürosundan almalan rica edılir. Halebde Cumhuriyet gazetesinin ve diğer Türk gazete ve mecmualarının satış yeri Jan R. Kutdi mağazasıdır. Küçük hırsız Bayramm birinci günü akşamı Fa tihte şekerci Ahmedin dükkânına gireek çekmeceden para çalarken yakala ' ; nan 13 yâşlannda Şuayb, Adliyeye teslim edilmiftir. ^m Sinemanın en güzel ve en dehakâr çift artisti PEK Çenberlitaş sineması MARİKA ROKK YAKINDA: AÇILIŞ ŞEREFİNE İKİ BÜYÜK FİLİM BİRDEN JEANNETTE MACDONALD ve N E L S O N EDDY HUDUDLAR TEHLİKEDE MİREİLLE BALİN, ERİCH VON STOHEİM Vazife uğrunda zevcesini ihmal eden bir zevcin romanı 6ASPAR0NE Gözler kamaştırıcı dekor . Zengin bale Muhteşem sahnelerile büyük mizansenli operet Harika filminin M E L E K Gördüğü fevkalâde Seviştiğimiz günler rağbet ve kazandığı muvaffakiyet Mevsimin en güzel, Musikili ve Renkli sinemasında hasebile BİR HAFTA DAHA gösterilecektir. İlâveten: FOX JURNAL en son dünya ve harb havadisleri. Gülünüz... Çocuklarınızı da güldürünüz... Kahkaha Kralı EDDİE CANTOR'un son filmi ALİ BABANIN MİRASI Türkçe sözlü ve şarkılı büyük komedinîn MİCHELİNE PRESLE, ELVİRE POPESCO FERNAND ve Parisin en güzel Unutulmaz BÜYÜK VALS filmini GRAVEY çevrilen yaratan G A İ B kadınlarının iştirakile C E N N E T filminde SA KA RY A sinemasında Büyük aşk... Neş'e... His ve lüks Gördüğü rağbet hasebile BİR HAFTA DAHA gösterilecektir. Mevsimin en neş'eli, en eğlenceli ve en kuvvetli filmidir. Bu hafta S U M E R döşenmiş bir ev olabileceğini hiç düşünmemiş gibiydi. Bir de kendisinin şimdi oturduğu apartıman, o apartımanın daracık üç odası gözünün önüne geldi. Elinden gelse hemen geriye dönecek, kaçıp gidecekti. Bu saltanatın içine damad diye girmek, ona bir suç gibi görünüyor, kendini bir türlü buraya yakıştıramıyordu. Bu ihtişamm mermer dekorları içinde yaşayanlar, işte o kız, amcası, uşaklar, hizmetçiler hepsi onun bu sabah nerede gözlerini açtığını bilseler, görseler kimbilir nasıl onunla eğlenirlerdi. Bundan ötesini düşünmeye kalmadı. Bir başka uşak daha peydahlandı. O da Muzafferin şapkasını, eldivenlerini aldı. Sonra merdivenlerden yukarıya doğru yürüdüler. Burası da geniş bir salonu andmyordu. Parkelerin üstünde en ağır halılar, duvarlarda yağlıboya tablolar, eski kılıclar, tüfekler, şurada burada Fransanın saltanat devirlerinden kalma masalar, heykeller, eşleri saraylarda, müzelerde görülecek etajerler, küçük dolablar, İngiliz aristokrasisini canlandıran kanapeler, koltuklar vardı. sinemasında Takdir alkışları kazanmaktadır. İlâveten: EKLER JURNAL en mükemmel ve en mühim dünva ve harb havadisleri vermektedir. ya, belki biraz kanşık, şuraya buraya serpilmiş gibiydi. Fakat belli ki, hepsi de anlayan bir gözle seçilmiş, bilen bir elle toplanmıştı. Muhiddin Bey onlan hemen hemen merdiven başından karşıladı. Büyücek bir odadan içeriye aldı: Şöyle buyurunuz, diyordu. Burada bizbize daha iyi konuşuruz. Behire teyzeyi bir koltuğa kadar götüıdü, oturttu. İhtiyar kadın: Ben öyle bohçacı kadınlardan değilim. Diye büsbütün boşuna öğünmemişti. Evin içinde de jaket atayla, plâstron boyunbağile dolaşan bu eski hariciye memuru bile onun hatırını sayıyordu Yahud, belki de evin kızı pek çirkindi; yoksa başka türlü bir yüz karaları vardı da, onun için mi Behire teyzeniri yüzüne gülüyorlardı; kendilerine bir damad bulacak diye mi onu böyle bas sedirlere oturtuyorlardı. Muzaffer, artık bunlan uzun uzadıya düşünecek gibi değildi. Şimdiye kadar olan olmuş, şimdiden sonra da işin içyüzü neyse hepsi birer birer ortaya çıkacak, hepsini bu gece kendi gözile görüp Behire teyze yalan söylememişti. Burada oturanlar, hiç de öyle sonradan gör anlayacaktı. [Arkası var] me insanlara benzemiyordu. Bütün bu eş Tefrika No. 12 Görücüye çıkıyoruz, desenize... Şey... Birşey daha soracakhm. Sor bakalım, gene ne var?.. Para işini de açtınız mı?.. Hangi para işini?.. Senin borcların için mi?.. Onu sana ben bulacağım. Muhi^din Beye söylemedim. İyi ettiniz. Fakat, haniya... Nasıl c'iveyim, benim halimi de şöyle az çok '"^'atmadmız mı?.. Paraca biraz sıkıntı ırinde olduğumu... Onu da anlatmadım. Senin bu evr!en içeriye öyle sığıntı gibi girdigini de ister miyim?.. Sığıntı değil ama bu da onun başka türlüsü: İç güveysi dedikleri şey, işte... Ne de olsa seni büsbütün kücük dü«ürmek istemedim. iki eli koynunda, sokak ortalarında kalmıs, başmı sokacak bir yer arıvor, demesinler. Ben de ondan korkuyorum da onun için sordum. Nakleden: KEMAL RAGIB Bilmez miyim, senin nekadar azametli olduğunu?.. Rahmetli baban da böyleydi. Bu yüzden elindekini, avcundakini bitirdi, ya. Siz, soyca böylesiniz. Neyse, o zavallılan bırakalım, şimdi. Demek ki sen, parayı başka yerden bulacaksın?.. Evet, dedik a!.. Bir türlü inanamıyor musun, nedir; hep bunu soruyorsun. Ne bileyim, bu parayı bulup yerine kcyamazsam herkesin ortasına nasıl çıkarım, onu düşünüyorum da... Durup durup gene bunu söylüyorsun. Aklım, fikrim hep bunda!. Ne yapayım?. Ondan yana hiç korkun olmasın. Bu akşam nışanlanır.^ınız. Yarın sabah da ben parayı kendi elimle sana getiririm. Sonra, ben ne zaman ödeyeceğim?. Düğünden sonra... Ben bu parayı üç ay içinde ödenmek üzere bulacağun. Üç ay bitmeden önce, evlenirsiniz de, borcunu da ödersin; hepsi olur, biter. Bu kadar çabuk nasıl olacak, bir türlü aklım almıyor ama bakalım, artık. Hoş, böyle bir gün içinde söz kesilip akşama da nişanlanacak olduktan sonra... Merdivenlere doğru yürürken, yukandan kapı kendiliğinden açıldı. Uzun boylu, yaşlı bir uşak göründü. Sanki onları bekliyormuş gibi karşıladı, yol gösterdi. Gelenlerin kim olduğunu da, niçin geldiklerini de biliyor muydu, nedir, arada bir İhtiyar kadın, kendini tutamamış gibi gizliden gizliye Muzaffere bakmaktan güldü. Teşvikiye caddesine çıkan sokağın kendini alamıyor gibiydi. îçeriye girdiler. Yerler, gene öyle merbaşına gelmişlerdi. Behire teyze: mer döşeli idi. Duvarlara da insan boyun Yemek üstüne iki adım yol yürüyünce bak, işte tıkanıyordum gene... Hay ca renkli mermerler kaplanmıştı. Tavandi, senin dediğin olsun: Bir tramvaya bi da çok süslü, ağır bir lâmba asılı idi. Lâmnerim. Geceyarısı terleyip de başıma bir iş banın donuk camları mermer rengini andırıyordu. açmıyalım. Karşıya bir merdiven geliyordu. O da Tramvaya bindiler. Birkaç dakika sonmermerdendi. Muzaffer bu mermer bollura da, vali konağına dönen caddenin köşesinde indiler. Soldaki sokağa saptılar. ğu içinde kendi kendine: İster misiniz, diyordu; bizim küçük Biraz daha yürüdüler. Sonra geniş bir bahçe içinde, yepyeni büyük bir evin ö hanım da böyle mermer gibi güzel, gene nünde durdular. Bahçe kapısı aralıktı. I mermer gibi soğuk olsun?. Haniya, her çeriye girdiler. Kapının iki yanında, bah yerin mermer döşeli olduğuna bakılırsa... çenin duvarlarında elektrik lâmbalan varUşak, karşıdaki merdivene doğru yüdı. Bu aydmlığın içinde Muzaffer, bah rüdü. Genc çocuk ortahalli bir aile ocacenin güzelliğine, kaçamak bile olsa, şöy ğında yetişmiş, fakat başka memleketlerle bir göz gezdirmekten kendini alamadı. de dolaşırken bir çok muhteşem kazinoEvin kapısma beş altı basamaklı, geniş ları, zengin otelleri gezmiş, görmüştü. Öymermer merdivenlerle çıkılıyordu. Yanla le iken bu evin içindeki saltanat onu bile rındaki gene öyle mermer direklere gül şaşırttı. Istanbulun içinde bu kadar süslü, hem de bu kadar ağır, kibar bir zevkle ler sarılmıştı.