8 İkinciteşrin 1939 CUMHURfYET SOM Kâdiseier arasında Bir acaib vaveylâ! aarife aid bir yazımda kullandığım «mütehassıs rapor lan veya rapor mütehassıs Iarı» tabirinin çerçevesi içine giren doktorlardan hiçbiri, en hafif bir teessiir işareti vermediler; içlerinden yalnız bir tanesi, ötekilerinin vakarını daha çok belirten bir coşkunlukla ortaya atıldı ve benden bu tabirin manasını sordu. Kendisini tatmin etmesi lâzım gelen bir cevab verdim. Kâfi bulmamış. Gazetelere mektublar yağdırıyor ve eski bir meseledeki temizliğini öne »iirüyor. Benim yazımda bu neviden herhang; bir mesleye hiçbir hususî irna yoktu; eğer kullandığım tabir, bu cinsten bir ithamı da içine alsaydı, öteki doktorlann da benden izahat istemeğe ayni derecede hakları olurdu. Onlar hiç birşey sormadılar. Çünkü her muharririn yaptığı her cinas, bu neviden bir reaksiyonu davet etseydi hiçbir mevzuun tahliline ve tenkidine imkân kalmazdı. Fakat bu zat, cımbızla eski bir yarasmın kabuğu koparılmış gibi keskin çığlıklar basarak, Akşam ve Sabah gazetelerinin birinci sdhifelerinde memlekete haykınyor ve «Benim filân meselede verdiğirn rapor doğrudur» gibi birşeyler söyleyip duruyor. Hangi mesele? Ne meselesi? Kim bu zata filân davada verdiği raporun iğriliğinden, doğruluğundan bahset ti? Kendi hayalhanesinden fırlıyan bir itharn şüphesi varsa ve bununla mücadele ihtiyacım duyuyorsa, yorganının altında kendi vicdanına karşı vermeğe mecbur olduğu cevabı, niçin böyle, bütün gazetelere gönderdiği sirküler mektublarile ilân etmek ihtiyacım duyuyor? Bunun iki sebebi olabilir: 1. Reklâm ihtiyacı. Bu genc doktorun, ismini gazetelere geçirmek için, hiçbir münakaşa, hiçbir anket, hiçbir merasim fırsatını kaçırmamak istemesi ihtimalini düşünerek, adım artık bu sütunun çerçevesi dışmda bırakıyorum ve herhangi bir gazetede isminden bahsettirmeğe bu kadar ihtiyacı varsa, ilânat acentasma başvurmasuıı kendisine tavsiye ediyorum. 2. Müdafaa ihtiyacı. Evvelce yazdığı bir cinayet raporuna dair kâfi derecede aydmlanmamış bir efkân umumiye ve bir meslek havası içinde bazı şüphelerin ve gizli ithamların uçuştüğunu snnması, buna karşı kendini müdafaa ihtiyacım duyması ihtimalini düşünerek de, bu zatı, vücudünden işgillendiği şüphelerle başbaşa bırakıyor, havadan yağdığına inandığı ithamlara karşı kendisini dilediği gibi müdafaada serbest telâkki ediyorum. GÜNÜN ÜÜ MEVZULARI Ittifak muahedesi Muhtelit encümen, lâyihayı bir mazbata ile Meclise arzedilmek üzere reisliğe verdi Ankara 7 (Telefonla) Fransa ve Ingiltere ile aramızda imzalanan üç taraflı yardım muahedesile merbutlannın tasdiki için Meclise verildiğini ve dün teşkil olunan muhtelit encünıende konuşularak tasvib edildiğini bildirmiştim. Millî müdafaa ve Hariciye encümenle rinden müteşekkil olan Muhtelit encü men, lâyihayı şu mazbata ile Meclis heyeti umumiyesine arzedilmek üzere reisliğe sevketmiştir: «Türkiye Cumhuriyetile Fransa Cumhuriyeti ve îngiltere Krallığı arasında 19 teşrinievvel 1939 tarihinde Ankarada imzalanan üç taraflı karşılıkh yardım muahedesile merbutlannın tasdiki hak kında Hariciye Vekilliğince hazırlanan ve İcra Vekilleri Heyetinin 1/11/939 tarihli kararile yüksek meclisin tasvibine arzolunan kanun lâyihası ve merbutatı encümenimize tevdi edilmekle Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu hazır bulunduğu halde tetkik ve müzakere olundu. Fransa ve Ingiltere ile 12 mayis ve 23 haziran 1939 tarihinde yapılan müşte rek beyannamenin hükümlerine tevfikan hazırlanmış olan işbu karşılıklı üç taraflı yardım muahedesi esbabı mucibe lâyihasında tasrih edildiği veçhile âkidlerin millî emniyetlerinin temini gayesini istihdaf etmekte ve gerek muahedenin gerek ona merbut bulunan protokollarm hükümleri muhtelif ihtimallere göre bu gayenin tahakkukunu istihsale matuf bulunmakta dır. Avrupanın bueün harb dışmda ka lan sahalarında sulh ve emniyetin muhafaza ve istikrarını istihdaf eden ve simdiye kadar imzaladığımız muhtelif beynelmilel muahede ve mukavelelerle ahenktar bulunan bu muahedenin üzerinde büyük bir hassasiyetle durduğumuz sulh ve millî emniyet davamızı takviye edecek mahiyette olmakla beraber hiçbir devletin aleyhine müteveccih olmadığı ve mevcud dostane münasebetlerin devamına mâni teşkil etmediği görülmüştür.» Encümen, kanun lâyihasını muahede metni ve merbutlarile birlikte müttefikan tasvib ve kabul etmiştir. Lâyihanm es babı mucibesinde Fransa ve Ingiltere ile 12 mayıs ve 23 haziran tarihlerinde yapılan müşterek beyanname mucibince her üç devletin millî emniyetlerinin temini zımnında mütekabil taahhüdleri ihtiva eden uzun müddetli bir anlaşma akdi hususunda mutabık kalındığı, o tarihtenberi gerek Fransa gerek Ingiltere ile yapılan müzakerelerle bu üç taraflı paktın hazırlanarak imzalandığı kaydedilmekte ve bu muahedenin Cumhuriyet hükumetinin şimdiye kadar imzaladığı muhtelif bey nelmilel muahedelerle hemahenk bulun duğu tebarüz ettirilmektedir. Avrupadan dönen talebe meselesi Yazan: Dr. ZİYAEDDİN FAHRi Bugünlerde gazeteler, Maarif Ve kâletinin Avrupadan dönen talebeler hakkında ittihaz ettiği veya edeceği kararlardan sık sık bahsetmektedirler. Anlaşıldığına göre şöyle böyle bin kadar talebe, muhteÜf Avrupa memleketlerinden Tür kiyeye gelmiş bulunuyor. Bunlardan 462 si Vekâletler ve devlete bağlı mü esseseler hesabına, geri kalanı da kendi hesaplanna Avrupada bulunmakta idiler. Reömî talebe olanlardan bir kısmı, mesleklerine göre yerli mekteblerimize ve müesseselerimize yerlştirilmiştir. Bir kıs mının da bitaraf memleketlere gönderileceği rivayeti dolaşmaktadır. Bu vesile ile Türkiyede yüzüncü yıl dönümünü bugünlerde idrak ettiğimiz Tanzimattanberi, hatta daha önceleri başgösteren, vakit vakit müzminleşen ve «Avrupaya talebe gönderme» ismi verilecek bir içtimaı meselenin yeni ve akla gelmedik bir tezahürile karşılaşıyoruz. Kendilerine verilen tahsil ve tetkik plânlaıı mucibince tahsillerine yeni başlamış veya yarılamış, yahud bitirmek üzere bulunmuş olan talebelerimiz, bugün Türkiycdedir, bunlardan resmî olanlar bir takım taahhüdlerle devlete bağhdırlar. Avrupadan mücbir bir sebeb yüzünden Türkiyeye döndüklerine göre bu taahhüdler hukukça muteber midir? Işin bu tarafı bizi alâkadar etmez. Asıl mühim cihet, bu memleket çocuklanna bugün nasıl bir yol göstermeli? Meslek ve ihtısasının mukabili Türkiyede bulunanları, kendi yerli müesseselerimize yerleştirelim. Fakat ol mıyrnlan ne yapmalı? Bilhassa talebe, eğcr meselâ iki senelik bir müddet içinde aiıi olduğu saha içinde çalışmış bulunuyorsa nasıl bir hattı hareket takib etmeli? Görülüyor ki yüz seneden fazla bir mazisi olan bu içtimaî meselenin acele bir hal tarzı istiyen son tezahürü oldukça mühim ve üzerinde durulmağa değer bir hal teşkil etmektedir. Avrupaya talebe gönderme meselesinin yüzüncü yıldönümünü yaşadığımız Tanzimatla beraber devam eden tarihine aid bir tetkikten ve istatistikten maalesef mahrurauz. Buodan dolayı bu hususta etraf ve tecrübeye müstenid, realiteden mülhem ilmı bir mütaleada bulunmak imkânsızdır. Bazı taktik malumata göre bu meselenin bizde geçirdiği safhaları üç kısımda düşünmek kabildir: rin bulunduğunu da gösteren ve bu ıkı müıntaz talebeye ayrıca bugünün tabirile müfettişiik işini de yükliyen bu kararın amelî nelıcesi ne oldu? Hemen söyliyelim ki ba ıki talebe, zaten Parise gönderildiklen sırada oldukça yetişmiş iki şahsiyettir. ki bunlardan biri Selim Sabit, diğeri Abdüihak Hâmide hocalık eden ve Türkiyede ilk defa Avrupavari ruhiyat ilminden bahieyliyen Hoca Tahsin idi. Evvelkisi avdetinde hemen üniversiteye hoca tayin edılmişti. Bunlardan başka talebe gönderme veya hususi surette gitme hâdiseleri var mı? Bir kanaate göre İkinci Hamidin, üniversitciiin açılmasma tekrar müsaade etmesi, tahsil için Avrupaya gizlice gidenlerin sayısmı azaltmak yüzünden imiş. Meselenin bu safhasını yoklayacak olanlar herhalde bize başka misaller getirebileceklerdir, zannediyorum. Nıtekim Tanzimattan on sene kadar evvel, yani 1829 sıralannda, İkinci Mahmudun Enderon, Tıbbiye, Harbiye, Mühendis mektebi talebelerinden 1 50 kişilik bir kafile göndermeğe teşebbüs etmesi, fakat bunun frenkleşme cereyanına yol açacağı dedikodusu üzerine bunlardan yalnız Harbiye ve Mühendis raektebi talebelerinin gönderilmesi bu kabildendir. Gerek bu misaller, gerek buna benzer diğerleri de dahil olduğu halde 1839 1908 arasındaki Avrupaya talebe izamı meselesi, ne gibi müspet neticeler vermiştir? Bu iş üzerinde tecrübelerden istifade eden ve devletin yaptığı malî fedakârlıkla, elde edilen netice arasında bir muhasebe yapabilen şuurlu ve programh bir maarif siyaseti mevcud muydu? Başlanan bir işe hamle ve fantezi ile başla nıak. bir müddet sonra işin dinamizmini âtıl bir haleti ruhiye ile örtmekten ibaret olan Osmanlı idareciliği an'anesi, burada da lesirini gösterdi. Esasen 1877 hâdiseleri, böyle bir ihtiyacın önüne kat'î bir sed çekmiş bulunuyordu ki bu halin 1908 e kadar devam ettiği malumdur. {HEM NALINA MIHIIMA Korliidu rüya görnektense... eynelmlel siyasî ve diplomatik hayat, umumiyetle bir ahlâksızlık bulranı geçiriyor. Büyük Harbin başında, Almanya, sırf Fransız müstahkem mevtilerini ve Fransız ordusuni' arkadan çenrmek için, Belçikaya taarruz ve bu menleketin Almanya tarafından da tanınnış olan bitarafhğını ihlâl ederken Alman Başvekili Betman Holveg muahedeler için «kâğıd paçavrasm demişti O zamın, bu söz aleyhinde bir yığın edebiyat yapılmıştı. Halbuki son seneİeriıı hadisatı, umumiyetle Betman Holveg'in o sözündm ilham almıştır. Verdik» leri sözü altı aydan fazla tutmıyan, imzaiadıklan adeni tecavüz ve dostluk muahecelerini yırtD kâğıd sepetine değil, içine bombalar sararak dost milletin kafasına atan devletler görüldü. Devletler a'asındaki münasebetlerin geçirdiği bu ahliksızhk ve yalancıhk buhranı, biz Türklere çok çirkin ve giran geliyor. Çünkü Millî Şefin, son nutkunda söylediği gibi, «Türkler dostluklarına vefakâr, laahüd.erine sadıktırlar.» Biz, sözünde duran, andından dönmiyen namuslu ve merd bir milletiz. Herhangi bir devlete karşı verdiğimiz sözü, daima, sonuna kadar tutmuşuzdur; hatta bazan, karşı taraftan kahpelik ve ihanet görünciye kadar. Bugünkü riyakâr ve dönek siyaset havası içinde, bu kadar dürüstlük, bu kadar merdlik, bu kadar vefakârlık belki bir kusur ise de, biz, başka türlii yapamayız. Çünkü böyle olmak, bizim millî seciycmiz icabıdır ve aksini yapmak elimizde değildir. Biz, kendimiz sözümüzde sadıkız, im* zaladığımız muahedelere hürmetimiz vardır amma, etrafımızdaki siyasî ahlâksız» hklan da görmüyor veya hoş görüyor değiliz. Gönül rızasile imzalanan beynlmilel muahedelerin çiğnendiğini veya karşılıklı ademi tecavüz ve dostluk paktlannm bir kaç gün içinde, tecavüz ve düşmanhk vesikası halini aldığını görerek bu gibi oaktlara, çokluk, inanmamak lâzım geldi' ğine inanmış bulunuyoruz. Oportünist, fırsatcıı polıtıkalar karşısında, kâğıdlara, maddelere ve imzalara olan itimadımız sarsildıysa, kabahat bizim midir? Bu haklı itimad kırıklığı yüzündendir ki güzel hayalden ziyade sert hakikate kıymet Ve ehemmiyet veriyoruz. Belki de bizı uyutabilecek tatlı bir ninniden ziyade uyandıran haşin narayi daha faydalı buluyoruz. Tutulması şüpheli söz ve imzapın yokluğunu varlığına tercih etmek, daha akılhca bir hareket d ^ l midir? Kilerinizda bir sepet yumurta vardır. Bir bayram günü dükkânlar kapalı iken işime yarar. diye buna güveniyorsunuz. Fakat tam sıkılacak bir misafiriniz geldiği gün, yumurtalar cılk çıkıyor; mahçub oluyorsunuz. Keşki bu yumurtalara bel bağlamasaydım, diye düşünüyorsunuz. Bu vaziyete düşmemek için, sepetin boş olması, çürük yumurta ile dolu olmasından bin kat hayırhdır. B:r kısım Avrupanın söz ve imza tanîmıyan cılk politikası karşısında şüpheye düşmemek, itimadsızhk duymamak elden gelmiyor; hele bizim gibi daima dostluklarına vefakâr, taahhüdlerine sadık bir millet için... Kıyrnetli atalar sözüdür: Korkulu rüya! görmektense uyanık yatmak hayırlıdır, Bu sözle amel etmekten zarar gelmiyecı ğine kaniiz. Meclisin bugünkü içtimaı Ankara 7 (Telefonla) Yarınki Meclis ruznamesinde devlet memurları aylıklarının tevhid ve teadülüne dair olan kanunun 7 nci maddesinde yazılı (garb lisanları) tabirinin tefsiri hakkmdaki tezkere görüşülecek, Muğla meb'usu Hüseyin Avni Ercanm vefatı hakkında Baş vekâlet tezkeresi okunacak, Kastamonu ve Urfa meb'usluklarına seçilen Rauf Orbay ve Razi Soyer tahlif edilecekler dir. Muahedelerin tasdikına dair kanun lâyasmın da yannki celsede müstaceliyetle görüşülmesi muhtemeldir. Parti Grupunda Alman ekalliyeti Hariciye Vekilimiz dün Rumanyadaki Almanlar izahat verdi nasıl hicret edecek? Ankara 7 (a.a.) C. H. Partisi Büyük Miüet Meclisi Grupu bugün ( 7 / 1 1 / 939) öğleden sonra reis veijli Seyhaa meb'usu Hilmi Uranın riyasetinde toplandı. Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu bizi alâkadar eden son dünya hâdiseleri ve durumu hakkında izahatta bulunmuş ve bu meyanda bazı hatiblerin sudlltrine de cevablar vermiş ve Harciy^ Vekilinin izahah Grup umumî heystirre tamamen tasvib olunmuştur. Ruznamede dahilî nizamname mucibince her içtima senesi bida3ctiade Müstakil Grup azasile birlikte gizli reyle seçilmesi iktiza eden yedi kişilik haysiyet divanının seçimi vardı. F Bu seçim yapılmış ve tjjinifin uzayacağı anlaşılmakla neticenln heyete bildirilmesi için yannki çarşamba günü saat 14,30 da Grup içtimaı yapılmak kararile riyasetçe celseye nilnyet verilmiştir. Bükreş 7 (a.a.) Umumiyetle iyi haber alan Rumanya mahfillerine göre, Rumanyadaki Alman tebaasının Almanyaya gönderilmesine dair olup, ekalliyet organizasyonu komisyonu nazi şefleri tarafından ileri sürülen başlıca noktalar şunlardır: 1 Muhacirler, ev eşyalarınm yalnız üçte birini götüreceklerdir. 2 Buna mukabil, Almanyada, ezcümle himaye altmdaki Çek arazisinde ve Almanya tarafından işgal edilen Polonya topraklarında kalan eşyanın yüzde 97 sini alacaklardır. 3 Muhacirler, memleketlerine iade edildiklerinin ilk on senesi zarfında, her sene gayrimenkul mallarının varidatının yansını alacaklardır. 4 Almanya, muhacirlerine aid bütün gayrimenkul mallan Rumanya hü kumetine iade edecek, mukabilinde alacağı bedel, iki memleket arasında yapı lacak ticarî muamelelerin serbest döviz yerine, takas yolile yapılmasına tahsis edilecektir. PEYAM1 SAFA On sene kadar kısa bir müddeii ihtiva eden 1908 1918 safhası, ayni an'anenin 2eJ!§LPrtaya.. çıktığını gösteriyor. An'anenin talbikatma mevzu olan genclerden bazılan bugün memlekette muhtelif sahalarda vazife sahibidirler. Anlaşıldığına göre îttihad ve Terakki merkezi, bu işe hususî bir ehemmiyetvermekte idi. Muhtelif tcknik sahalarda tahsil için gönderilen I Islahat ve Tanzimattan ikinci lere ilâveten ayrıca felsefe, içtimaî ve meşrutiyete kadar (1839 1908). hukukî ilimler için muhtelif idadilerden II İkinci meşrutiyet devri (1908 seçilmiş gencler de izam edildi. Bizzat 1918): Avrupaya gitmeği ne tahsil için, ne de Bohemyada feci bir tren kazası Bem 7 (a.a.) D. N. B., Bohemya da Eger Bilsen hattı üzerinde feci bir tren kazası vukua gelmiş olduğunu bildirmektedir. 9 vagondan mürekkeb olan bu tren, bir kayanın yıkılması üzerine yoldan çıkmıştır. 9 ölü ve 12 yaralı vardır. Bunlardan 5 i ağır surette yarah dır. III Cumhuriyet devri (19191923 tetkik ve ziyaret için akhndan asla geçir1939). miyen, burıu kendisine tavsiye edenlere Bunlardan evvelkisini aydınlatacak ve İkinci Mahmutla başlıyan Avrupaya talebe izamı ihtiyacının nasıl tatmin olun duğunu gösterecek bir iki hâdiseye sadece işaret edelim: Tanzimat Fermanını okuyan Reşid Paşanın himaye ettiği şair Şinasi, 1845 te talebe olarak Avrupaya gönderildı. Kendisine verilen tahsil plânı mucibince malî ve iktısadî ilimler sahasmda çalışacaktı. Bir tahmine göre on sene kadar, o zamanın Avrupasının merkezi ve ta kendisi demek olan Pariste kalan şair. bu plânı takib etti mi? Yahud bu müddet zarfmda mesaisini takib ve teftiş eden bir makam, bir şahıs mevcud muydu? Bu hususta birşey bilmiyoruz. Kendisinden bahseden ecnebi bir ansiklopedi, bu müddet içinde Şinasinin Lamartine'i, müsteşrık Sasıj'ı tanıdığını, edebî mahfillere devam eylediğini kaydediyor. Avdetinde iki gazetede çalıştığına ve edebî kültür tarıhimizdp bir dönüm noktasma ismini izafe eylediğine bakılırsa kendisine verilen tahsil plânının takib edilmediğine hükmet mek lâzımdır. de muhalefet eden Ziya Gökalp, nedense fırka merkezi umumisinde başkalannm gönderilmesini temine çahşıyor, kendi ihtısası dairesinde çalışacak genclerin tahsil plânlarını bizzat çizerek Maarif Nezaretine veriyordu ( 1 ) . Bu on senelik kısa devrenin lalebe izamı siyasetine aid malumat ve istatistikler neşredilmedıkçe, 1908 1918 safhasında Avrupa talebesi işinin neticeleri hakkında birşey söylenemez. Yalnız şekil itibarile birinci safhaya nispetle bir değişiklik var: Artık Avrupa, yalnız «frenkistan» değildir, Avrupanın başka memleketlerinde de aranan şeylerin beîki daha fazlasile bulunduğu fikri mevcuddur! Umumî Harbin tesirile tahaddüs ettiği şüphesiz olan bu fikir üzerine meselâ Isviçreye, Almanyaya da talebe gönderümekte, hatta ilmin, medeniyetin ve üstünlüğün «fernk» diyarında değil. «Cermen» diyarında bulunduğu hakkında yanlış ve fantezili bir düşünceye de kıymet verilmektedir. Millî Şefin resmi her tarafa tevzi edilecek Ankara 7 (a.a.) C. H. Partisinin teşebbüsile evvelce iki kıymetli ressamı mıza yaptırılan Millî Şef İsmet înönü nün resimleri köy odalanna ve köy mekteblerine varıncıya kadar bütün devair ve müessesata yetecek miktarda basılmak üzere bir müesseseye sipariş verilmişti. Bu müessesece hazırlanan nümuneler beğe nilerek derhal teksire başlanması tebliğ edilmiştir. Birincikânunun onundan iti baren peyderpey tesellüme başlanacak olan bu resimlerin her yerde muntazam ve mazbut bir şekilde asılmasını temin için çerçeveli ojarak tevzii Partice düşünül müş ve icab eden tedbirler alınmıştır. 5 750 bin kişi olan bütün Alman Singapur 7 (a.a.) Malezyanın Keekalliyeti, tamamen Almanyaya iade edi dah naibi Tunku Baldisah, harb için İnlecek değildir. En evvel Almanyaya çift giltereye bir milyon dolar hediye et çiler ve gencler gönderilecektir. Münev miştir. verlerin ekserisile profesyoneller, AlmanDefnedilen Alman yada bunlara iş bulmanın güçlüğünden bahriyelileri dolayı ve bilhassa Almanya, RumanyaLondra 7 (a.a.) Geçen hafta Kent daki nüfuzunu kaybetmek istemediğinden sahilinde bulunan dört Alman bahriyeRumanyada kalacaklardır. lisinin cesedi bugün bir askerî mezarlıNazi komisyonu, Rumanyanın, bu ğa askerî merasimle gömülmüştür. Cenaze merasimine bütün İngiliz asprojedeki maddeleri kabul edeceği ümikerî garnizonlan mümessilleri ve yar dini izhar eylemektedir. dımcı servise mensub kadınlar iştirak Bununla beraber, Rumanyada bulu etmislerdir. Tabutlardan ikisi Alman ve nan Alman ekalliyetlerine aid gazeteler, Dahiliye Vekilinin Malatya böyle bir projenin mevcudiyetini inkâra nazi bayraklarile örtülü idL Alman gizli radyosunun daki tetkikleri devam etmekte ve vaziyet böyle olsaydı, neşriyatı Malatya 7 (a.a.) Dahiliye Vekili Almanlann, Führer'lerinin davetine icaFaik Öztrak dün Sıvastan buraya gelmiş bet etmeleri lâzım geldiğini iddia eyle Londra 7 (a.a.) «Serbest Almanve istasyonda Vali, Kumandan, mülkî ve mektedirler. ya» ismini taşıyan radyo istasyonu spikeaskerî erkânla kalabalık bir halk kütlesi Jandarma teşkilât nizamna ri, Gestapo'nun, istasyonu kesfe muvaf tarafından karşılanmış ve bir kıt'a asker fak olamadığını, fakat radvo istasyonunu mesinde değişiklik ras'mei ihtiramı ifa eylemiştir. Almanvanın garbında bir başka mıntakaAnkara 7 (Telefonla) Jandarma Faik Öztrak kısa bir istirahatten sonra va nakletmek zaruren' hasıl oMuğunu hateskilât ve vazife nizamnamesinin bir hükumet konağında vilâyet daire âmirleber vermiştir. Spiker demistir ki: çok maddelerini değiştiren yeni nizamrini, teşekküller mümessiîlerini kabul ede name, bugün mer'iyete konuldu. «Gestapo'nun operatörlerimizi ele gerek kendilerile umumî işler üzerinde göcirmesine, birkaç defa ramak kalmıştı. Yeni Defterdarlar rüsnıüştür. Dostlarımız sayesinde ve bizim azamî teAnkara 7 (Telefonla) Samsun va yakkuzumuz sayesinde Himmler'in ajanDahiliye Vekilimiz öğleden sonra da, ridat madürü Suad Elâzığ, Samsun tah Iarından kurtulmağa muvaffak olduk. AlBeîediyeyi, alay kumandanhğını, Partiyi ziyaret eylemiş ve mensucat fabrikasile tü silât şefi Süreyya Bingöl, Millî Emlâk manvanın hansi sehrinde bulunduğumuzu müdürlüğü kontrolörü İzzeddin Niğde tün atölyesini gezmistir. belki dinleyicilerimiVe haber vereceğiz. Defterdarlıklanna tayin edildiler. Akşam üzeri hükumet konağında vi Propagandamızm Almanva garbındaki Finlandiyanın Sovyetlere işciler üzerinde müessir olduğuna dair elilâyet kaza kaymakamlarınm istirakilp yavereceği cevab mizde delil mevcuddur.» pılan diğer bir toplantıda vilâyeti alâka dar eo'en meseleler tetkik olunmuştur. , Londra 7 (Hususî) Finlandiya Spiker, Alman sosyalist partisinin bir kabinesi bugün toplanarak Moskovada beyannamesini okumağa başlayınca, neşNorvec sefiri Ankarada Ankara 7 (Telefonla) Yeni Norveç bulunan Fin heyetine gör.derilecek yeni: riyat parazitlerle karışmış ve bozulmuş sefiri bugün şehrimize geldı. talimatı müzakere ve tespil etmiştir. ' tur. Bir milyonluk hediye Baltık Almanlarmı hâmil olan vapur karaya oturdu Buna benzer bir başka teşebbüs 1847 de vukua geldi. Osmanlı İmparatorluğu nun «Meclisi Maarif» i iki talebeyi Avrupaya (yani Parise) göndermeğe karar vermışti. Maksad, birkaç sene sonra tesisi tasartanan üniversiteye hoca yetiştirmekti. Meclisin karannda şöyle deniyordu: «Va7İfeleri Dersaadete avdetlerinde Darülfünun hocahğına kesbi liyakat etmek üzere fünunu lâzimeyi tahsilden ibaret oîup ancak biri riyaziyat, dığeri tabiiyat hocası olmak üzere Paris sefareti marifetile kendi istidadlarına göre biri riyaziyat, biri tabiiyat fenlerinde sarfı mesai edecektir. Kangısı riyaziyata, kangısı tabiiyata münhasır olduklarını Meclisi Maarife bildiıeceklerdir.» Ayni karar, bu iki talebeMoskova Berlin havayolu ye bir başka vazife daha yüklüyüor: açılıyor «Pariste tahsilde bulunan efendileri okutmak ve hıristiyan tebaaya türkçe öğret Riga 7 (a.a.) Moskovadan bildimek. onlar hakkında senede bir defa rildığme göre yakmda Moskova ile Ber Meclisi Maarife ders jurnalı göndermek.» lin arasında bir hava hattı servisi başlıya O sıralarda Pariste daha başka talebele caktır. Riga 7 (a.a.) Memleketlerine dönen 3000 Almanı hâmil olduğu halde Gotenhafen'e müteveccihen hareket etmiş Avrupadan dönen talebelerin bugünkü olan Stenben vapuru, su seviyesinin alçalvaziyetinin de dahil olduğu üçüncü saf ması üzerine Riga limanı önünde karaya hadan bir başka yazıda bahsetmek isti oturmuştur. yorum. Vapurun yüzdürülmesi teşebbüsü mu] Dr. Zivaeddin FAHRÎ vaffakiyetle neticelenmediği takdirde yol(1) Meselâ M. Nermi, Ziya Gökalpa cular, başka bir vapura aktarma edile <ıj aid hatıralarım naklederken (ki bu ha ceklerdir. tıralar «îş» mecmuasının 1934 cildmin Posta müdürleri arasında dördüncü sayısmda intişar etmişti) Ankara 7 (Telefonla) Muş posta' kendisinin onun tarafından seçilerek müdürü Vehbi Gaziantebe, Gazianteb içtimaî ilimler tahsili için Parise gön müdürü Bayram Muşa tayin edildiler. derildiğini analtıyor: «Merkezi umumi tarafından Parise tahsile gönderildim. Ali Canib de gelecekti. Fakat babasının ölmü, karannı değiştirdi. Parise gitmeden evvel Ziya, benim tahsil plânımı çizdi... üâhi». ATATÜRK İÇJN... Yazan: İsmail Habib Büyük Atamız için yazılan en son eser